EKONOMİ
Teşviklere rağmen az gelişmiş iller yatırımlardan pay %8,4’de kaldı

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Teşviklere rağmen yatırımların sadece yüzde 8.4‘ü az gelişmiş illere gitti. Sanayici bölgesel teşvike “reform” istedi.
Bölgesel teşvik yatırımcı için cazibesini yitirdi. Bölgesel gelişmişlik farkını gidermeye yönelik yapılan teşviklerde 5 ve 6’ncı bölge son 5 yılda yine arzulanan yatırımı çekmedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sunumunu gerçekleştirdiği “Yeni Ekonomi Programı kapsamında Yapısal Dönüşüm Adımları” sonrasında iş dünyasının beklentisi bölgesel teşviklerinde cazibesini koruyacak şekilde yenilenmesi.
Son 5 yıllık teşvik belgeli yatırımları bölgesel bazda incelerken 5 yılda 597 milyar 109 milyon liralık sabit yatırım öngören 26 bin 658 adet teşvik belgeli yatırım yapıldı. Bu yatırımlarda 908 bin kişilik istihdam oluşturuldu.
Avantajlı teşviklere rağmen, yatırımların sadece yüzde 8.48’i en az gelişmiş illerin yer aldığı 6’ncı bölgeye yapıldı. Gelişmiş illerin yer aldığı ve teşviklerin sınırlı kaldığı 1’inci bölge, yatırımın yüzde 36.22’sini çekti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmeden önce Ekonomi Bakanlığı bünyesinde olan, yeni sistemde ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlanan teşvikli yatırımlar kapsamında Türkiye, sosyoekonomik gelişmişlik endeksine göre 6 bölgeye ayrılıyor. Bu endekste üst sıralarda yer alan iller birinci bölgede yer alıyor. 6’ncı bölgede ise ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki iller bulunuyor.
İnceleme yapılan 2014-2018 arasındaki 5 yıllık dönemde, Türkiye genelinde teşvik belgeli 26 bin 658 yatırım yapıldı. Bu yatırımlarda en büyük payı yüzde 33.76 ile 1’inci bölge alırken, diğer bölgelerde bu oran düzenli şekilde geriledi. 2’nci bölge yatırımlardan adet bazında yüzde 17.6 pay alırken, 3’üncü bölgenin payı yüzde 14.4, 4’üncü bölgenin payı yüzde 11.9, 5’inci bölgenin payı yüzde 10.1 ve 6’ncı bölgenin payı yüzde 11.2 oldu.
Altın yılını 2016’da yaşadı
2014-2018 yılları arasında teşvik belgeli yatırımların toplam tutarı 597 milyar 109 milyon liraya ulaştı. Bu kategoride de az gelişmiş bölgeler yatırımlardan istenilen ölçüde yararlanamadı.
Yatırımların üçte birinden fazlasına karşılık gelen yüzde 36.22’si 1’inci bölgeye yapıldı. 2’nci bölge yatırımlardan yüzde 17.78 pay alırken, 3’üncü bölgenin payı yüzde 20.66 oldu. Buna karşılık 4’üncü bölge yatırımlardan yüzde 8.78 pay alırken, 5’inci bölgenin payı yüzde 5.4 oldu. Ekonomik yönden en güçsüz bölge olan 6’ncı bölge ise yatırımlardan yüzde 8.48 pay alabildi.
6’ncı bölge yatırımlarda altın yılını 2016’da yaşadı. Diğer yıllarda bölgenin yatırımlardan aldığı pay yüzde 2 ile yüzde 4.6 arasında değişirken, 2016 yılında bazı özel yatırımların etkisiyle yüzde 27.6 gibi yüksek orana ulaştı. 1’inci bölgenin yatırımlardan aldığı en yüksek pay ise yüzde 56.7 ile geçen yıl gerçekleşti.
Yaratılan istihdam yatırımla orantılı değil Yatırımlardan yeterli pay alamayan 6’ncı bölge, yatırımlar karşılığında yaratılan istihdamda ikinci sırada yer aldı. Toplam 908 bin 823 kişilik istihdamın yüzde 39.46’sı 1’inci bölgede oluşturuldu. Buna karşılık yatırımlardan yüzde 8.48 pay alan 6’ncı bölge, istihdamın yüzde 17.84’ünü sağladı. İstihdamdaki pay; 2’nci bölgenin yüzde 14.46, 3’üncü bölgenin yüzde 10.3, 4’üncü bölgenin yüzde 8.46 ve 5’inci bölgenin yüzde 8.84 olarak hesaplandı.
İŞ DÜNYASI TEŞVİK SİSTEMİNDEKİ EKSİKLİKLERE DİKKAT ÇEKTİ!
Özdebir: Önce sosyal-kültürel altyapı yatırımı yapılmalı
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, mevcut koşullar çerçevesinde 5 ve 6’ncı bölgelere yatırımın gitmemesinin normal olduğunu söyledi. Bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını gidermek üzere uygulanan teşviklerin çok uygun bir model olmadığını söyleyen Özdebir, “Zaten yatırımlar azaldı. Bu yüzden, haksız rekabete sebep vermeyecek şekilde nereye yapılırsa yapılsın desteklenmesi lazım” diye konuştu. Bu bölgelere yatırımın artması için öncelikle sosyal altyapıya yatırım yapılması gerektiğine işaret eden Özdebir, “İnsanlar iyi maaşlarla burada çalışabilirler. Ancak bunların aile bireyleri için de uygun koşul gerekiyor. Çocuklarını iyi okula göndermek isteyeceklerdir. Donanımlı hastane isteyeceklerdir. Özellikle sinema, tiyatro gibi kültürel ihtiyaçların da karşılanması gerekiyor. Başka bir ifade ile önce buraya sinema, tiyatro yatırımı yapanlar desteklenmeli” diye konuştu.
Kaya: Teşvik sistemi farkı azaltacağına artırdı
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, bu kadar travma yaşamış ve az gelişmiş bölgenin, birinci ve ikinci bölge ile benzer kategoride değerlendirilip, sadece bazı oranlarda farklı destek verilmesiyle, gelişmişlik farkının giderilemeyeceğini söyledi. Mevcut destek politikasının, bölgenin dezavantajlı durumunu kaldırır nitelikte olmadığının altını çizen Kaya, “Teşvikleri bölgeye ayırarak verme yerine her bölgenin kendi konuşları ele alınarak yatırımın gelmesi için yapılması gerekenler belirlenmeli ve doğru destek verilmelidir” diye konuştu. Diyarbakır Tekstil OSB’ye yatırım için çağırdıkları sanayicilerin, çeşitli sebeplerle gelmek istemediğine değinen Kaya, şunları söyledi: “Kademeli sistemden vaz geçmek lazım. Hatta Diyarbakır ile Şırnak’ı da aynı bölgede değerlendirmek doğru değil. Zaten yürümeyen sisteme ne yedirirseniz yedirin sonuç alamazsınız.”
Hangi bölgede hangi kentler var?
1.Bölge: Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Muğla
2. Bölge: Adana, Aydın, Bolu, Çanakkale(Bozcaada & Gökçeada hariç), Denizli, Edirne, Isparta, Kayseri, Kırklareli, Konya, Sakarya, Tekirdağ, Yalova
3.Bölge: Balıkesir, Bilecik, Burdur, Gaziantep, Karabük, Karaman, Manisa, Mersin, Samsun, Trabzon, Uşak, Zonguldak
4. Bölge: Afyonkarahisar, Amasya, Artvin, Bartın, Çorum, Düzce, Elazığ, Erzincan, Hatay, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Malatya, Nevşehir, Rize, Sivas
5.Bölge: Adıyaman, Aksaray, Bayburt, Çankırı, Erzurum, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kilis, Niğde Ordu, Osmaniye, Sinop, Tokat, Tunceli, Yozgat
6.Bölge: Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van, Bozcaada & Gökçeada
Kaynak : Dünya – Hüseyin Gökçe
İlginizi Çekebilir
EKONOMİ
Destekli Lisanssız GES’lerde Yeni Dönem

Yayınlanma:
6 saat önce|
21/04/2025Yazan:
BankaVitrini
Lisanssız elektrik üretiminde 10 yılı dolduran santraller için işler değişti.
Artık bu santraller, bağlı oldukları tüketim noktalarının saatlik PTF (Piyasa Takas Fiyatı) ile tek zamanlı perakende satış tarifesi arasında karşılaştırma yapılarak, düşük olan fiyat üzerinden destekleniyor.
Düzenleme ne anlama geliyor:
• Ürettiğiniz enerjiyi tüketemiyorsanız, kWh başına 1,57 TL + KDV ödeyip, karşılığında sadece 25 kuruş destekleme alabileceğiniz saatler var. Bu da size destekten ziyade zarar ettirecektir.
• Santrallerin saatlik üretim kapasitelerinin dinamik olarak yönetilmesi artık kritik hale geldi.
• Bu süreçte manuel müdahale yetersiz kalabilir. Belki de toplayıcılar bu noktada sistemin can simidi olabilir.
Bugünlerde geçmişte kârlı yatırımlar yapmış pek çok santral sahibi, 10. yılın sonuna yaklaşırken ya devrediyor ya da mağduriyet yaşıyor.
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Trump-FED gerilimi tırmandı: Dolar ve borsalar sert düşüşte, altın ışıldıyor

Yayınlanma:
9 saat önce|
21/04/2025Yazan:
BankaVitrini
Finansal piyasalarda yeni haftanın yüksek tansiyon ile başladığını görüyoruz. Asya borsaları ve ABD borsalarının vadeli endeksleri düşerken, doların da baskı altında olduğunu not edelim. Doların büyük para birimleri karşısında değerini gösteren sepet kur (DXY) bu sabah 98 seviyelerinin diplerine kadar gerileyerek son üç yılın yeni en düşük seviyesini test etti. ABD Başkan Trump’ın FED Başkanı Powell’a yönelik sert eleştirileri ve FED’in bağımsızlığı tartışmaya açan açıklamalarının yanı sıra, Trump’ın ekibinin Powell’ı görevden almanın yollarını değerlendirdiği yönünde iddia, hatta kamuoyu önündeki eleştirileri piyasa algısını bozarak yatırımcıları rahatsız etti.
Geçen hafta Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) peşpeşe yedinci kez faiz indirimine gitmesi ardından FED’in enflasyon kaygısı ile sergilediği temkinli duruş, Trump’ı çileden çıkardığını anlıyoruz. Ticaret savaşına soyunan ve ABD’nin cari açığını azaltmak adına zayıf dolar ve ihracata odaklanan Trump, izlediği politikaların resesyona neden olmaması adına düşük faiz talebinde ısrarcı oluyor. Trump’ın ABD Dolarını bilinçli olarak değersiz kılmasının çok riskli bir durum arz ettiğini kesinlikle göz ardı etmemek gerekiyor!
Artan siyasi baskının para politikasını etkileme riski, hâlihazırda jeopolitik endişelerle dalgalanan piyasaları daha da belirsizliğe sürüklemeye devam ettiğini görüyoruz. Bu gelişmelerin en belirgin sonucu ise kuşkusuz yatırımcıların ABD varlıklarından kaçışının hızlanması olarak tezahür ettiğini not edelim. ABD’de 10 yıllık gösterge tahvil faizi satışların gölgesinde (fiyatı düşüp getirisi yükselirken) bu sabah %4,35 seviyesine kadar yükseldi. Dolar euro karşısında 1,1515 seviyesine gerileyerek Kasım 2021’de bu yana en düşük seviyeden işlem görürken, İsviçre frangı gibi güvenli limanlar karşısında da son on yılın en düşük seviyesi test edildi. Yatırımcılar, dolar varlıklardan arkasına bakmadan koşarak kaçarken, sığınılacak yegâne liman olan olarak görülen altının ons fiyatı (bu yıl %26 değer kazandı) 3,385 dolar ile yeni bir rekor kırdı! Direnişin parası Bitcoin de dolar zayıflığından faydalanarak 87 bin dolar seviyesinin üzerine yükseldiğini görüyoruz.
Dönelim Türk mali piyasalarına… TCMB geride bıraktığımız hafta sonuçlanan olağan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, artan risk karşısında getiriyi artırmak suretiyle haftalık repo ihale faizini 350 baz puan faiz artırırken, faiz koridorunun da üst bandını, yani günlük olarak borç verme faiz oranını da 300 baz puan artırmak suretiyle ilave olarak kendisine faiz artırmadan faiz artıracak bir imkân tanımıştı. Bu imkânı daha ilk günden kulladığını görüyoruz. Aşağıdaki grafilten de görüleceği üzere, TL Referans faiz, faiz koridorunun üst bandı olan %49 seviyesine dayanarak Cuma günü %48,99 olurken, ağırlıklı ortalama fonlama faizi de %47,97 seviyesine yükseldi.
TCMB’nin finansal istikrarının temini için geçen hafta attığı adımı önemli ve yerinde olarak görsek de, elbette reel sektörün üzerindeki yükü de artırdığını göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu noktada, sıklıkla ifade ettiğimiz üzere, TCMB’yi tek başına Türkiye ekonomisi olarak görmemek gerektiğini düşünüyoruz. Ekonomide diğer aktörlerin de yükün altında olan TCMB’ye destek vermeleri gerektiğini, Trump sonrası dünyada dinamiklerin hızla değiştiği ve üretimin ön plana çıktığı bir noktada, yeni bir ekonomi programına da ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu minvalde, dezenflasyon sürecinde TCMB’nin kuru kontrol etmek istemesini anlamak ile birlikte, tek başına yeterli olmadığını, bunun da maliyetinin reel sektör için ağır bir yük olduğunu görüyoruz. Mesela, TCMB’nin fonlamayı politika faizi yerine faiz koridorunun üst bandına yönetlmesi ardından, faizin yükselmesinin hiç de ‘yaramadığı’ bankacılık sektörü, haftanın son iş gününü (XBANK) yaklaşık %3 düşüşle tamamlarken, 2025 performansını eksi %21, 17 Mart tarihi baz alınırsa, endekste kaybın %32 olduğunu görüyoruz!
Öte yandan, her gün nakış gibi işlediğimiz üzere, 17 Nisan işlemlerinde, TCMB’nin swap hâriç net yabancı para pozisyonu bir önceki gün kaydedilen 2,4 milyar iyileşmeyi geri vererek 3 milyar dolar yeniden bozulmuş. Böylelikle, 19 Mart sonrasında TCMB’nin rezervlerinde yaşanan erime 44,4 milyar dolar olurken, manşet rakam da 14,5 milyar dolar seviyesine geldi. Bu rakamın tepesinin Şubat ortasında 61 milyar dolar olduğunu, son günlerde altın ve parite fiyatlarında yaşanan yükselişi de göz önüne aldığımızda, aslında erimenin daha da fazla olduğunu göz ardı etmiyoruz. USDTRY kuru yeni haftaya 38,20 seviyesinden başlarken, Türk insanının göz bebeği ya da bir numaralı yatırım aracı olan gram altın 4,150 TL seviyesine yükseldi. CDS risk priminin ise 330 baz puan seviyesinden yatay bir seyir izlediğini görüyoruz. Borsanın yurt dışı limon havaya paralel bugün de satıcılı bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz.
Çoğu piyasanın Paskalya tatili nedeniyle hâlâ kapalı konumda olduğu yeni gün başlangıcında, dolar karşısında yedi ayın zirvesine yükselen güçlü YEN, ihracat odaklı Tokyo borsası üzerinde baskı kurdu. Risk iştahının sınırlı kaldığını günde, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde %1’e yaklaşan oranda değer kayıpları görülürken, pasifiğin diğer ucunda Japonya’nın Nikkei endeksi %1,5’e yakın değer kaybetti. Yatırımcılar, Trump’ın ticaret politikalarındaki dalgalanmalar ve FED’e yönelik müdahale sinyalleriyle sarsılırken, gözler bu hafta açıklanacak Alphabet, Intel ve Tesla gibi dev şirketlerin bilançolarına çevrildi. 2025 yılında “Muhteşem Yedili” olarak bilinen teknoloji devlerinin hisseleri genel olarak satıcılı bir seyir izliyor. Alphabet’in hisseleri yılbaşından bu yana yaklaşık %20 değer kaybederken, Tesla’nın hisseleri ise %40 gerilemiş durumda. Tesla’nın uzun zamandır beklenen uygun fiyatlı araç planları, en çok satan elektrikli SUV modeli Model Y’nin sadeleştirilmiş ve ABD’de üretilecek bir versiyonunu içeriyor. Ancak Reuters’a konuşan üç kaynağa göre, bu modelin üretim başlangıcı ertelendi. Bu hafta gözler ayrıca Japonya-ABD maliye bakanları görüşmesinde olacaktır.
TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi vs TL Referans Faiz (TL Ref)
Finansal okuryazarlığa önem veren bültenimizde, öncelikle kavram karmaşasının önüne geçelim: TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi (AOFM) Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği paranın (fonlamanın) ortalama maliyetini ve dolayısı ile Merkez Bankası’nın piyasa üzerindeki fiili para politikası duruşunu gösterir. Yani bankaların Merkez Bankasından borç aldığı paranın gerçek ortalama faizidir. Türk Lirası Referans Faiz (TLREF) ise banka dışı kurumların borçlanmalarında (örneğin şirket tahvillerinde) kullanılmak üzere oluşturulan piyasa temelli bir gösterge faiz oranıdır. Borsa İstanbul’daki repo işlemleri baz alınarak hesaplanır. Özetle, AOFM, Merkez Bankası’nın günlük para politikasının etkisini yansıtırken, TLREF ise piyasadaki kredi ve borçlanma işlemleri için bir gösterge faizdir.
TCMB Net Döviz Pozisyonunda Yaşanan Günlük Değişim
Emre Değirmencioğlu
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Bundan sonra ne olacak?

Yayınlanma:
24 saat önce|
20/04/2025Yazan:
BankaVitrini
Bir filme başlandığında çoğu insanın aklında beliren ilk merak, filmin sonunun nasıl biteceğidir. Hikâyedeki karakterler, olayların akışı, kurgu boyunca zihnimizi meşgul eder, alternatif sonlar üretmemize ve olası gelişmeleri simüle etmemize yol açar. Hikâyedeki roller ve o rollere düşen eylemler, bu süreci anlamlandırmamıza yardımcı olur.
İçinden geçtiğimiz dönem de, Türkiye’nin tarihindeki birçok kırılma noktası gibi, adeta bir filme benziyor. Ben de bu filmdeki karakterleri genel hatlarıyla ele alarak, yaşananları ekonomik bir gözlükle değerlendirmeye ve uzun vadeli bir perspektiften nasıl bir sonuca ulaşabileceğimizin ipuçlarını ortaya koymaya çalışacağım. Zira yaşadığımız siyasi gelişmelerin toplum üzerindeki etkisi özellikle psikolojik anlamda oldukça derin oldu. Bu ruh hali içerisindeki bireyin ekonomik kararlardaki rolü kadar, dışarıdan Türkiye’ye bakan yatırımcının risk algısı da sürecin gidişatını belirleyecek temel faktörlerden biri olacaktır.
İşe önce aktörleri tanımlayarak başlayalım. Makroekonomiyi anlatırken eğitim sunumlarımda sıklıkla kullandığım bir görsel, bu analiz için de oldukça açıklayıcı olacak.
Makroekonominin büyük resmi
Ekonomiye içeriden baktığınızda üç temel aktör dikkat çeker: Hane halkı, İş dünyası ve Devlet. Elbette bu aktörlerin rolleri birbirine geçişkendir. Bu geçişkenlik iki temel piyasa aracılığıyla gerçekleşir: Kaynak piyasası ve Mal ve hizmet piyasası.
Devletin ideal işleyişte düzenleyici bir konumda olması beklenir; ancak yönetim tarzına göre daha aktif bir ekonomik rol de üstlenebilir. Eğitim, sağlık, altyapı, savunma gibi alanlarda sosyal devlet anlayışı çerçevesinde aldığı görevler, ekonomideki ağırlığını artırır.
Bu sistemin temelinde arz-talep dengesi yer alır. Kaynak piyasasında hane halkı iş gücünü arz ederken, iş dünyası bu arzı talep eder. Ücretler, arz ve talebin kesiştiği noktada belirlenir. Aynı denge mal ve hizmet piyasasında da geçerlidir: Hane halkının talep ettiği ürün ve hizmetlerle, iş dünyasının sundukları bu pazarda fiyatları belirler.
Devlet, hem mal ve hizmet piyasasında alıcı (örneğin kamu hizmetleri alımı), hem de kaynak piyasasında işveren (örneğin memurlar) olarak kritik bir oyuncudur. Gelirlerini ise ağırlıklı olarak gelir vergisi ve kurumlar vergisinden sağlar. Bunların yanı sıra, sosyal dengeyi gözeterek transfer harcamaları yapar, iş dünyasına teşvikler sunar ve ekonomik yatırımları destekler. Bütün bu faaliyetleri finanse ederken denk bütçe ilkesine riayet etmeye çalışır. Ancak denge bozulduğunda borçlanma devreye girer.
Makroekonomik faaliyetleri basitleştirdiğimizde, üç temel harcama kalemi ortaya çıkar:
* Hane halkı → Tüketim (Consumpiton)
* İş dünyası → Yatırım (Investment)
* Devlet → Kamu harcamaları (Government)
Kapalı bir ekonomide GSMH = C + I + G formülüyle tanımlanabilir. Türkiye gibi dışa açık bir ekonomide ise ihracat (X) ve ithalat (M) farkı da eklenir:
GSMH = C + I + G + (X – M)
Peki şimdi ne oluyor?
Son gelişmeler ışığında, toplumda birçok insanın tüketim alışkanlıklarını gözden geçirdiğini gözlemliyorum. Almayı planladığı ürünleri erteleyen, elzem olmayan harcamalarını sınırlayan büyük bir kitle var. Hatta kimi gruplar ve ürünler siyasi tepkilerin hedefi hâline gelerek boykotlarla karşılaşıyor.
Bu durum doğal olarak talebi aşağı çekiyor. Bunu fark eden iş dünyası da yatırım kararlarını askıya alıyor. Zira yatırım yapmak için yalnızca siyasi atmosfer değil, aynı zamanda finansal koşullar (faiz seviyesi, döviz kuru, öngörülebilirlik) da belirleyici. Edindiğim izlenim, belirsizlik arttıkça firmalar yatırımları erteliyor, istihdamı donduruyor ya da azaltıyor.
Tüketim azaldığında ve yatırım yavaşladığında ekonominin büyüme ivmesi düşer. Bu da doğrudan devletin vergi gelirlerini etkiler. Son iki yılda gözlemlediğimiz gibi, devlet harcamalarında bir kısıntı eğilimi yok. Üstelik faiz giderleri de ciddi bir yük oluşturuyor. Şu anda dahi yaklaşık 1 trilyon TL’lik ek maliyet Hazine’nin omzuna binmiş durumda.
Nereye gidiyoruz?
Benim öngörüm, mevcut koşulların ekonomide beklenenden daha düşük büyümeye neden olacağı yönünde. Zaten sıkıntılı olan istihdam piyasasında daha da kötüleşme kaçınılmaz. Hane halkı tüketiminde düşüş hızlanabilir. Mevcut finansal sıkışıklıklar, kredi kartı ve tüketici kredilerinin geri ödemelerinde var olan sorunu daha da büyütmeye aday. Reel sektörde ise özellikle KOBİ’lerin krediye erişimde daha da zorlanacağı, hatta sorunlu kredilerin hızlarının daha da artabileceği bir dönem kapıda.
Kur bir süreliğine kontrol altına alınmış görünse de, devlet tahvili faizleri risk algısındaki artışı açıkça gösteriyor. 2 yıl vadede 8 puan, 5 yılda 6 puan, 10 yılda 5 puanlık faiz artışları, önümüzdeki dönemde Hazine’ye oldukça yüksek borçlanma maliyetleri yaratacaktır.
Sonuç
Siyaset ve ekonomi birbirinden bağımsız değildir. Bugünkü tablo, toplumun her kesimini doğrudan ve olumsuz biçimde etkiliyor. Ekonomik önlemlerle çözülmesi gereken dönemi çoktan geçmiş bir tabloyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla artık çözüm, teknik değil siyasal çerçevede aranmalıdır. Güveni yeniden tesis etmek ve ekonominin çarklarının yeniden normal koşullarında çevrilmesini sağlayabilmek güveni yeniden tesis etmekle mümkün olacaktır. Siyasal olarak daha da gerginleşen ortamın sonucu, toplumun büyük bir kesiminin ekonomik olarak büyük kayıpları yaşayacağı ve daha da yoksullaşacağı bir dönemi beraberinde getirecektir.
Ömer GENCAL-Dünya
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (808)
- BANKA ANALİZLERİ (137)
- BANKA HABERLERİ (3.035)
- BASINDA BİZ (58)
- BORSA (430)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.808)
- GÜNCEL (2.899)
- GÜNDEM (3.060)
- RÖPORTAJLAR (47)
- SİGORTA (131)
- ŞİRKETLER (2.091)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (438)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (923)
- Ali Coşkun (12)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (6)
- ChatGPT (22)
- Dr. Abbas Karakaya (63)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (493)
- Gizem Taşdelen (6)
- Gülbeyaz Gergün (56)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (36)
- Onur ÇELİK (19)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (76)
- Serhat Can (6)
- Süleyman Çembertaş (15)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
YAZARLAR

Destekli Lisanssız GES’lerde Yeni Dönem

Trump-FED gerilimi tırmandı: Dolar ve borsalar sert düşüşte, altın ışıldıyor

JCR Kredi Derecelendirme Rapor Zorunluluğunda yeni düzenleme

Ülkemiz şirketlerinin temel sorunu: KURUMSALLAŞMA

Finansman Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi

Bundan sonra ne olacak?

Merkez Bankaları Neden Altına Yöneldi?

Hintli Mukesh Ambani: Bedava Mobil uygulaması dağıtıp nasıl milyarder oldu?

EKREM İMAMOĞLU TUTUKLANMASI PİYASADA NE ETKİ YAPAR?

İKLİM KANUNU NEDİR, TARIM VE HAYVANCILIĞA OLUMSUZ ETKİLERİ OLUR MU?

Bankalar kredileri niçin durdurur

Merkez Bankası’nın 18 yıl sonra çıkardığı “likidite senedi” nedir?

KREDİ MUSLUKLARI KAPANIRSA NE YAPMALI?

İş Bankası’ndan sosyal medyadaki iddialara ilişkin açıklama
- Borsa günü yükselişle tamamladı 21/04/2025
- Bakan Kacır: Türksat 6A ile yeni lige yükseleceğiz 21/04/2025
- Mazot Gübre Desteği Ne Zaman Yatacak? 2025 Mazot Gübre Desteği Ne Kadar? Bakan Yumaklı Açıkladı 21/04/2025
- Trump'ın politikaları dolara değer kaybettirmeye devam ediyor 21/04/2025
- Reklam Kurulu sahte indirimlere ceza yağdırdı 21/04/2025
- Bakan Bayraktar: Diyarbakır'da petrol, Trakya'da gaz arama programı üzerinde çalışıyoruz 21/04/2025
- Marmarabirlik’ten üreticiye müjde: Son ödeme 25 Nisan’da yapılacak 21/04/2025
- Hazine alacakları 29,8 milyar lira oldu 21/04/2025
- Trump, Powell faizleri düşürmezse ekonominin yavaşlayacağı uyarısı yaptı 21/04/2025
- Mercedes-Benz/Bekdikhan: Yeni çıkacak modelimiz kırılma noktası olacak 21/04/2025
- TAV'ın teklif sunduğu Kuveyt Havalimanı ihalesi iptal edildi 21/04/2025
- Yumaklı: WFP Türkiye'yi stratejik stok merkezi olarak konumlandırmak istiyor 21/04/2025
- Musk'a Tesla uyarısı: Yeniden odaklanmalı 21/04/2025
- AMB yetkilisinden uyarı: Tarifeler resesyon riskini artırıyor 21/04/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM1 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı