Connect with us

GÜNDEM

TTB Genel Sekreteri Bulut’tan Turkovac açıklaması: Ortada bir aşı yok, aşı olduğu iddia edilen bir solüsyon var

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) acil kullanım onayı verdiği Turkovac aşısının Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 çalışmalarının olmadığını belirterek, “Ortada bir aşı yok, aşı olduğu iddia edilen bir solüsyon var” diye konuştu.

Yayınlanma:

|

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) acil kullanım onayı verdiği Turkovac aşısıyla ilgili konuştu. Bulut, Turkovac’ın Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 çalışmalarının olmadığını söyledi.

Bulut, “Bunun, bilimsel yayın haline gelmemesi durumunda bilimsel bilgi olarak kabul edilebilmesi mümkün değil. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda oldukça şeffaf davranması gerekiyor ve bu çalışmaların da hızlı bir şekilde bilimsel dergilerde yayınlanması gerekiyor ki bizim uzman kuruluşlarımız, pandemi çalışma grubumuz bu belgeleri inceleyerek Turkovac ile ilgili bir bilgi sunabilsinler. Çünkü ortada bir aşı yok, aşı olduğu iddia edilen bir solüsyon var” diye konuştu.

Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış’ın “Turkovac aşımızın, Erciyes Üniversitesi’nde transgenik fareler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda aynen Alfa varyantında olduğu gibi Delta varyantında da yüzde 100 koruyucu olduğu tespit edilmiştir” sözlerini hatırlatan Bulut, “Fareler üzerinde yapılan çalışmalarla insanlar üzerine yapılan çalışmalar birbirinden farklıdır. İnsanlarda bir aşının etkinliğinin araştırılması için yan etkileri nelerdir, koruyuculuk oranları nelerdir bunların belirlenmesi için sağlıklı gönüllü gruplarda çalışılması gerekiyor” açıklamasını yaptı.

Bulut, şunları söyledi:

“BU AŞININ FAZ-1, FAZ-2, FAZ-3 ÇALIŞMALARI YOKTUR”

“Değişik ülkelerde üretilen aşılar için kendi ülkelerinin ruhsat onay kurumlarında acil kullanım onayı verildiği görülmüştür. Bu mevcut durumda TİTCK’nin de Türkiye’de böyle bir yetkisi vardır. Ancak bu aşının Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 çalışmaları yoktur. Faz-1, Faz-2, Faz-3’ten kastımız şudur: Sağlıklı gönüllülerde çalışmaların yürütülmesi gerekiyordu ama bu yapılmadı. Faz-1 olarak gözüken yayında da özellikle hayvan deneylerinin yapılmış olduğu görülüyor, preklinik çalışma. Ki Erciyes Üniversitesi Rektörü’nün yaptığı transgenik farelerde yapılan çalışmalarda Delta varyantına karşı yüzde 100 koruyucu olduğuyla ilgili açıklama doğruyu yansıtmıyor.

Çünkü fareler üzerinde yapılan çalışmalarla insanlar üzerine yapılan çalışmalar birbirinden farklıdır. İnsanlarda bir aşının etkinliğinin araştırılması için yan etkileri nelerdir, koruyuculuk oranları nelerdir bunların belirlenmesi için sağlıklı gönüllü gruplarda çalışılması gerekiyor. Özellikle dünyada dokuz onay almış aşıya baktığımızda 80 bin ile 120 bin gibi büyük ölçeklerdeki kitlelerde verilerini çok merkezli çalışmalarla yayınladıkları görülüyor. Ancak Turkovac için bu gerçekleşmedi.

“AŞI OLDUĞU İDDİA EDİLEN BİR SOLÜSYON VAR”

Bunun, bilimsel yayın haline gelmemesi durumunda bilimsel bilgi olarak kabul edilebilmesi mümkün değil. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda oldukça şeffaf davranması gerekiyor ve bu çalışmaların da hızlı bir şekilde bilimsel dergilerde yayınlanması gerekiyor ki bizim uzman kuruluşlarımız, pandemi çalışma grubumuz bu belgeleri inceleyerek Turkovac ile ilgili bir bilgi sunabilsinler. Çünkü ortada bir aşı yok, aşı olduğu iddia edilen bir solüsyon var.

Bu solüsyonun, bilimsel veriler olmadan TİTCK tarafından hangi koşullarla onaylandığını biz TTB olarak Sağlık Bakanlığı’na sorduk. Ancak bu yazımıza henüz bir yanıt verilmemiştir. Üretici firma kimdir, doz başına kaç lira maliyeti vardır gibi sorularımızı da Sağlık Bakanlığı’na ilettik. Ancak yanıt gelmedi. Bilimsel açıdan Faz-1, Faz-2, Faz-3 çalışmaları olmadan TİTCK’nın bir onay vermesi uygun değil. Bu aşının yan etkileriyle ilgili çok endişemiz olmamakla birlikte koruyuculuğuyla ilgili elimizde hiçbir veri yok.”

urkovac aşısının ilan edilen faz çalışmalarının nasıl yapıldığına ilişkin soruya ise Bulut şu yanıtı verdi:

“DSÖ’NÜN SAYFALARINA GİRERSENİZ HANGİ SONUÇLARIN KENDİLERİNE POSTALANDIĞI BELLİ”

“Türkiye’de aşı kampanyası 14 Ocak’ta başladığı için ve Faz-1, Faz-2, faz-3 çalışmaları da sonraya sarktığı için bu çalışmalarda plasebo kolu kullanamadılar. Çünkü etik olarak eğer piyasada onaylanmış bir aşı var ise ki o dönemde acil kullanım onayı Sinovac ve daha sonra Biontech’e verilmişti, bu aşılar geldiği dönemde bunların faz çalışmaları vardı ve TİTCK acil kullanım onayını bu şekilde verdi. O dönemde bu çalışmada plasebo kullanılamadı.

Çünkü insanlara, ‘Aşı varken size plasebo yapabiliriz, Covid-19 riskini alarak bu çalışmaya sağlıklı gönüllü olabilir misiniz’ denilemediği için başka bir çalışma yapıldı. Coronavac kolu ile Turkovac kolu arasında bir çalışma yapıldı. Yani Sinovac firmasının aşısı yapılanlarla, Erciyes Üniversitesi’nin ürettiği Turkovac aşısının bulunduğu gruplar arasında kıyaslamalar yapıldı ama bunlar yayınlanmadı. Kısmi bilgiler sözel olarak aktarıldı. Yani projenin yürütücüleri ve klinik çalışmalarını yürüten bilim insanları tarafından sözel olarak duyuruldu.

Bu bilimsel açıdan kabul edilebilir bir şey değil. Eğer DSÖ’nün sayfalarına girerseniz hangi sonuçların kendilerine postalandığı belli. Orada görülüyor, Türkiye’de çalışması devam eden 19 aşı var. 19 çalışmaya ait klinik denemeler hangi aşamada, hangi tür veriler paylaşılmış, orada görebiliyorsunuz. Orada bir tek Faz-1 çalışması olarak sunulan bir yayın var, o da preklinik çalışma, aslında Faz-1 çalışma değil. Çünkü insan sonuçları orada yok.

“TÜRKİYE AŞI POLİTİKALARINDA ŞEFFAFLIK İZLEMİYOR, ACİL KULLANIM ONAYIYLA İLGİLİ BİLGİ YOK”

Sağlık Bakanlığı’nın bu tavrı aşıya endişeyi artıracaktır. Bu, pandemiyle mücadeleyi de aksatır. Eğer insanlar aşıyla ilgili bir sorun yaşarlarsa ya da koruyuculuk olmaz, çok fazla enfekte insan olursa diğer aşılara karşı da bir güvensizlik gelişecek. Bilimsel veriler olmadığı için TİTCK’nın hangi verilere dayanarak bu onayı vermiş olduğunu bilmiyoruz. Bilimsel yayın olmadan bir onay verilmesi yanlıştır. Acil kullanım onayının genelgesi bile 11 Aralık 2020’de çıktı. O konuda bile mevzuat açığımızı neredeyse pandeminin 10. ayında kapatabildik.

Halbuki Türkiye’de 11 Mart 2020 tarihinde belirdiğinde, bunun mevzuatının da hızlı oluşturulması gerekirdi. Türkiye, aşı politikalarında şeffaflık izlemiyor, acil kullanım onayıyla ilgili bilgi yok. Örneğin, FDA ya da EMA’nın vermiş olduğu acil kullanım onaylarına baktığınızda bağımsız bilim kurulları tarafından verirler.

Türkiye’de maalesef aşı üretiminden tedarikine, patentlenmesinden araştırma fonlanmasına tüm süreçler bir kuvvet tarafından yapılıyor. Bu, Batı’da olmayan bir şeydir. FDA Başkanı Fauci ile Devlet Başkanı Trump arasında sözel münakaşalar olurdu. Bunun Türkiye’de yapılma ihtimali bile yok. TİTCK özerk bir kurum değil, halbuki bağımsız bilim kuruluşlarına verilmesi gerekir. Bilimsel denetleme ve ruhsatlandırmanın farklı kuruluşlar tarafından yapılması lazım.”

“DÖS TÜM DOSYALARI ALARAK 6 HAFTA İÇERİSİNDE DEĞERLENDİRİR”

Bulut, Dünya Sağlık Örgütü’nün bir aşıya onay verme sürecini ise şöyle özetledi:

“Faz-2, Faz-3 sonuçlarını DSÖ’ye bildirdikten sonra DSÖ tüm dosyaları alarak altı hafta içinde değerlendirir. Ancak bunun kesinlikle bilimsel dergi yayını olması gerekiyor. Dünyada dokuz ruhsat almış aşının yayın sürecine bakarsanız hepsinde DSÖ aynı sistemi uygulamıştır, EMA da aynı şeyi yapar.

Yaklaşık bir altı haftalık süre içerisinde komisyonlar, heyetler bu Faz-3 sonuçlarını da inceledikten sonra… Ki zaten Faz-1, Faz-2 bitmiş oluyor. Faz-1’de daha küçük ölçekli bir grupta özellikle yan etkiler üstünden çalışılır, Faz-2’de koruyuculuk etkilerine yüksek oranda bakılır ve bağışıklık sistemi değerlendirilir. Faz-3’te ise bunun çok daha geniş bir popülasyondaki, 80 bin-100 bin kişilik bir grupta hem yan etkileri açısından hem koruyuculuk açısından değerlendirmesi yapıldıktan sonra bilimsel olarak yayınlanır. Bu bilimsel raporlar, yayınlar DSÖ’ye iletildikten sonra heyet inceleyerek yaklaşık olarak altı hafta içinde de ona onay verir.”

ANKA

Okumaya devam et

GÜNCEL

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Yayınlanma:

|

Yazan:

İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Trump, iki tarafın ateşkes konusunda anlaştığını duyurdu. Trump, süreci doğrudan İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesiyle yönettiğini ve İran’ın da Katar Başbakanı aracılığıyla ikna edildiğini belirtti. Ancak İran Dışişleri Bakanı, İsrail’in saldırılarını durdurmaması hâlinde ateşkesi kabul etmeyeceklerini açıkladı. İsrail ordusu da ateşkese rağmen İran’dan yeni füze saldırıları tespit ettiklerini bildirdi. Bölgede tam anlamıyla bir sükûnet sağlanamasa da, piyasaların tepkisinin ise dünden bu yana olumsuz olmadığını zaten belirtmiştik.

İran’ın misilleme olarak ABD’nin Katar ve Irak’taki tesislerine yönelik dün akşam saatlerinde yapmış olduğu saldırı pratikte korkulanın aksine piyasalarda ciddi anlamda bir rahatlatma yarattı. Kulağa tuhaf gelse de, İran’ın üç nükleer tesisine yönelik saldırıda reaktörlerin özellikle hedef alınmadığı, İran’ın da cevabını çok zayıf kalması piyasalarda ciddi bir rahatlama yarattı. Artık Hürmüz boğazını bilmeyen kalmadığına göre ve dünyanın petrol arzının neredeyse dörtte birinin geçtiği kanalın da kapatılmayacağı anlaşılınca, azalan arz endişelerine paralel petrol fiyatları adeta çöktü. Şöyle ki, haftanın ilk işlem saatlerinde haber etkisi ve panik ile 81,40 dolar seviyesine kadar yükselen brent cinsi ham petrolün varil fiyatı bu sabah 69 dolarlı seviyelere kadar gerileyerek neredeyse %10 düştü.

ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran’ın ateşkeste anlaştığını duyurması, küresel piyasalarda ilave olumlu bir hava estirdi. Yeni gün başlangıcında risk iştahını arttığını görüyoruz. Eski sükseli günlerinin hatrına, son günlerde biraz da olsun güvenli liman edası ile toparlanmaya çalışan dolar (DXY) bu sabah artan risk iştahının da yardımı ile 98 seviyesinin diplerine kadar geriledi. Bir başka açıdan bakarsak, dolar, 1986’dan bu yana en kötü ilk yarı performansına doğru emin adımlarla ilerlerken, herkes koşar adım dolardan (Trump etkisi ile) uzaklaşmaya çalışıyor. Diğer bir taraftan, jeopolitik risklerin azalması ve enerji fiyatlarında yaşanan geri çekilmenin de FED’in elini rahatlatarak faiz indirimlerinin önüne açacağı beklentisi güçleniyor. Japonya ve Avrupa gibi enerji ithalatçısı ülkelerin para birimleri olan YEN ve EUR da düşen petrol fiyatlarından destek buldu. Durum böyle olunca, EURUSD paritesi 1,16 seviyesinin üzerine yükselerek son dönemin zirvesini bir kez daha test ederken, dün bir ara 148 seviyelerine kadar giden USDJPY paritesi de bu sabah düşük 145 seviyelerine kadar geriledi.

Altının ons fiyatı risk-on moduna paralel 3,350 dolar seviyesine hafif de olsa gerilerken, gümüş 36 dolar seviyelerinin üzerinde kalmaya devam etti. Risk iştahını azalması ile hafta sonu 98bin dolar seviyesine kadar gerileyen ve son altı haftanın dibini test eden bitcoin yeniden 106bin dolar seviyesini dayandı. Büyük resmi tekrar hatırlamak gerekirse, günlük iniş çıkışların ötesinde, altın, gümüş ve bitcoin için, fiat para sistemine yönelik endişelerin arttığı bir ekosistemde, her anlamlı geri çekilmenin alım fırsatı yaratacağını düşünmeye devam ettiğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

ABD borsaları geceyi %1 civarında yükselişle tamamlarken, bu sabah Pasifik’in diğer ucunda borsalar sert bir şekilde yükseldi. Kore borsası %3’e yakın yükselişle başı çekerken, Hong Kong borsası %2, gösterge endeks Tokyo ve Çin borsaları ise %1 yükseliş kaydetti. Borsa İstanbul’un da bugün güne yükselişle başlayacağını düşünüyoruz. Genel hatları ile, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin 65 dolar seviyelerine kadar gerileyen petrol fiyatları ile olumlu ayrıştığı, savaş günlerinde ise tam tersi etki ile olumsuz ayrışması ardından bugün yeniden olumlu bir seyir izlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Kafamızda deli sorular bile dolaşmaya başladı. Öyle ki, jeopolitik risklerin tırmanmasının gölgesinde geçen hafta faiz indirimini istemese de pas geçen TCMB’nin, belki de 45 gün beklemeden erken bir PPK toplantısı ile faiz indirimine soyunabileceğini düşünüyoruz. Bu minvalde, Türk tahvillerinin de bugün iyimser bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetlerine de, özellikle lokomotif görevi üstlenen bankacılık hisselerine alıcı gözle bakmak gerekebilir! TCMB’nin likidite politikasına paralel TLREF 46,44 seviyesinde ve %46 olan politika faizinin biraz üzerinde dünkü günü bitirirken, AOFM ise %46’da kalmaya devam etti. CDS risk primi bu sabah 310 baz puan seviyesinde….

Ortadoğu’da gerginliğin hızla sona ermesini olumlu karşılayan piyasaların dikkati şimdi iki hafta içinde sona erecek olan küresel gümrük tarifesi müzakerelerine çevrildi. Yukarıda da değindiğim üzere, FED Başkan Yardımcısı Bowman’ın, istihdam piyasasındaki risklere dikkat çekerek Waller’ın ardından faiz indiriminin yaklaştığına işaret etmesi, gözlerin bugün Kongre’de konuşma yapacak olan FED Başkanı Powell’a çevrilmesine neden oldu. Bugün menüde ayrıca ECB Başkanı Lagarde’nin de konuşmasının bulunduğunu not edelim. Bu gelişmeler cereyan ederken, ABD 10 yıllık tahvil faizi dün %4,30 seviyesinin altını test ederek son yedi haftanın dibini gördü!

NATO Zirvesi bugün Lahey’de başlıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte (Hollanda eski başbakanı), görevdeki ilk zirvesinde ittifakı bir arada tutma sınavı verirken, savunma harcamalarının GSYH’nin %5’ine çıkarılması hedefi zirveye damgasını vurdu. ABD Başkanı Trump’ın güçlü baskısıyla şekillenen bu hedef, Avrupa ülkeleri için ciddi bütçe artışları anlamına gelirken, İspanya son dakikada bu taahhüde açıkça itiraz ederek istisna aldı. Rutte, krizi tırmandırmadan yönetmeye çalışsa da, zirve Trump’ın agresif tutumu ve Avrupalı liderlerle olası sürtüşmeleri nedeniyle tartışmalı geçmeye aday.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.

Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.

Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.

Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapay Zekânın Beyne Zararları: Fark Edilmeyen Tehditler

Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına entegre olmaya devam ederken, insan psikolojisi ve beyin sağlığı üzerindeki etkileri giderek daha fazla sorgulanıyor. Doğrudan fiziksel bir tehdit oluşturmamakla birlikte, YZ’nin dolaylı yollarla beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Özellikle yoğun dijital etkileşim, bireyin bilişsel işleyişini ve psikolojik dengesini tehdit edebiliyor.

1. Aşırı Ekran Kullanımı ve Dijital Bağımlılık

YZ destekli sosyal medya, video uygulamaları ve içerik algoritmaları kullanıcıları ekran başında daha uzun süre tutmak üzere tasarlanıyor. Bu durum, dikkat dağınıklığı, uyarıcıya bağımlılık, hatta dopamin sisteminin bozulması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bilimsel araştırmalar, uzun süreli dijital maruziyetin beynin karar alma, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor.

2. Karar Verme Yetisinin Zayıflaması

Yapay zekâdan sürekli destek alınması, bireyin kendi karar verme mekanizmasını kullanma sıklığını azaltıyor. Bu durum zamanla bilişsel atalete (tembelliğe) yol açabiliyor. Kendi düşünme süreçlerini devre dışı bırakma eğilimi, uzun vadede analitik düşünme becerilerinin zayıflamasına neden olabilir.

3. Yaratıcılığın Azalması

YZ araçları, yazı yazma, görsel üretme ve içerik tasarlama gibi birçok alanda kullanıcıyı destekliyor. Ancak bu destek zamanla insan beyninin yaratıcı merkezlerini yeterince çalıştırmama riskini de doğurur. Rutinleşmiş ve hazır içeriklerle çalışan beyin, yeni fikirler üretme konusunda daha az zorlanır ve zamanla yaratıcılık kabiliyetini köreltebilir.

4. Bilgi Tembelliği

“Nasıl olsa yapay zekâdan öğrenirim” düşüncesiyle hareket eden bireyler, öğrenme motivasyonlarını kaybedebilir. Bu, özellikle öğrenciler ve genç kullanıcılar için tehlikeli bir zihinsel konfor alanı oluşturur. Uzun vadede bilgiye ulaşma becerisi gelişir, fakat bilgiyi işleme ve içselleştirme becerisi geriler.

5. Stres ve Kaygı

YZ’nin iş gücünü tehdit etmesi, sosyal medyada tetiklediği karşılaştırma kültürü ve gelecekteki bilinmezlikler, bireylerde kaygı ve stres düzeylerini artırabilir. Özellikle genç nesilde “yerini yapay zekâya kaptırma korkusu” giderek yaygınlaşmaktadır.

Araç mı, Tehdit mi?

Yapay zekâ, doğru kullanıldığında bireyin bilişsel yetilerini destekleyebilir. Ancak aşırı bağımlılık, pasif kullanım alışkanlıkları ve yaratıcılıktan uzaklaşma, beynin uzun vadeli sağlığı için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, YZ ile olan ilişkimizi bilinçli, sınırlı ve dengeleyici şekilde kurmak hayati önem taşır.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.