Connect with us

BANKA HABERLERİ

Vatandaş da finansmana erişemiyor!

Kredi kısıtlamaları ve reel gelir kayıplarının yarattığı geri ödeme güçlükleri, bireysel kredilerin toplam krediler içindeki payını rekor dip seviyeye geriletti.

Yayınlanma:

|

İş dünyasının yanı sıra tüketiciler de rekor negatif faize rağmen finansmana erişim zorlukları yaşıyor. Olağan dönemlerde yüzde 30-35 arasında bulunan bireysel krediler ve kredi kartlarının toplam krediler içindeki payı, BDKK verilerine göre uzun yılların ardından ilk kez yüzde 20’nin altına indi. Bir yandan kredi kullanımı yavaşlarken, diğer yandan da borcunu ödeyemeyelerin sayısı artıyor. Ağustos itibariyle, ağırlığı kredi borcu olmak üzere son bir yılda ödeme yükümlülüğünü vadesinde yerine getiremeyen bireysel kredi ve kredi kartı borçlularına 516 bin kişi daha eklendi ve sayı 4 milyon 160 bine ulaştı.

Vatandaşın finansmana erişim sorunu daha da büyük

Kredi mekanizması bozuldu… Faiz oranlarının rekor negatif seviyelere gelmesine rağmen, sanayici, ihracatçı ve KOBİ’lerin özellikle son bir yıldan bu yana giderek daha yüksek sesle dile getirdiği finansmana erişim sorunu, sadece ticari krediler tarafında yaşanmıyor. Tüketici tarafında da aynı sorun var; hem de daha şiddetli biçimde. BDDK verilerine göre, bireysel krediler ve kredi kartı bakiyesinin bankacılık sektörünün toplam kredileri içindeki payı son yıllarda dramatik bir düşüş gösteriyor. Olağan dönemlerde yüzde 30-35 bandı içinde seyreden bireysel krediler ve kredi kartlarının toplam kredilere oranı, 2022 yılında yüzde 20’nin altına geriledi. Kredi gelişmelerinde ortaya çıkan tablo ve nedensonuç ilişkisi ana hatlarıyla şöyle:

■ Reel ücretler geriledi: Yüksek enfl asyonla birlikte yaşanan pahalılık, tüketici kredilerinin ana kalemlerini oluşturan konut, otomobil ve ihtiyaç maddelerinde fiyatları birçok kişi için ödeme kapasitesinin üzerine taşıdı. Yüksek enfl asyon karşısında reel olarak gerileyen alım gücü, satın alma eğilimini ve buna yönelik kredi talebini de aşağı çekiyor.

■ Krediler baskılanıyor: Tüketici kredileri ve kredi kartıyla yapılan satın almalara taksit sınırlaması uygulanıyor. Bir yandan taksit sayısı azaltılırken, bir yandan da bankalara, kullandıracakları bireysel kredilere yüksek oranda düşük faiz getirili devlet tahvili tutma zorunluluğu getirilmesi, bankaların bireysel kredi kullandırma iştahını azaltıyor.

■ Bankalar seçici davranıyor: Yaşanan ödeme güçlüğü, bankaların bireysel kredilerde daha seçici davranmasına yol açıyor. Düşük gelirli ve kredi notu zayıf tüketicilerin kredi talepleri kabul edilmiyor ya da sınırlı miktarda kredi veriliyor.

■ Kompozisyon değişti: Yüksek enfl asyon ve reel ücretlerdeki erozyon, bireysel kredilerin kompozisyonunu da önemli ölçüde değiştirdi. Toplam bireysel krediler içinde konut kredilerinin payı yüzde 40’lardan yüzde 28’e gerilerken, ağırlığını kısa vadeli nakit borçlanmanın oluşturduğu ihtiyaç kredilerinin payının 5 puanlık artışla yüzde 44’ün üzerine çıktığı gözleniyor. Kredi kartı bakiyesinin payındaki artış ise çok daha yüksek; son bir yılda 6,5 puan artışla yüzde 26,5’e ulaşarak tarihi zirvesini görmüş durumda. Tüketici tarafındaki tablo, vatandaşın diğer kredi türlerine göre daha pahalı olmasına rağmen zor da olsa erişebildiği ihtiyaç kredilerine yöneldiğini ve kredi kartı limitlerini zorladığına işaret ediyor.



Bireysel kredi ve kredi kart borcunda olumsuzluk artıyor

Bireysel tüketicinin yüksek enflasyon ve TL’nin değer kaybı karşısında eriyen alım gücü borçlarına da yansıyor. Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre Ağustos 2022’de borcundan takibe düşen sayısı 181.2 bin kişiye çıkarken borcu devam edenlerin sayısı ise tarihi en yüksek seviyeye geldi.

Yüksek enfl asyon ve hızla değer kaybeden Türk Lirası eşliğinde alım gücü çok ciddi şekilde gerileyen bireylerin kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyememe sorunu artıyor. Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre ağustos itibariyle bireysel kredi ve kredi borcunu ödeyemediği için takibe düşen gerçek kişi sayısı 181 bin 299 oldu. Bu kişilerin 120 bin 453’ü kredi borcunu, 87 bin 264’ü ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için zorda. Bireysel kredi ve kredi kartı borcu devam edenlerin sayısı ise ağustos itibariyle 4 milyon 158 bin 602 gerçek kişiye ulaştı. Geçen yıl ağustosa göre yüzde 14,2’lik bir artış yaşanırken gerçek kişi sayısında yükseliş ise 516 bin 695 oldu.

Takibe düşende sıçrama Ekim 2021’de yaşandı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 2020’da pandemi döneminde bankalara yönelik devreye aldığı alacakların takibe atma süresindeki esneklik uygulaması Eylül 2021’den itibaren kademeli olarak kaldırılmaya başlandı. Ocak 2022 itibariyle ise tüm esnekliklere son verildi. Esnekliklerin kademeli olarak kaldırılmaya başlanması Merkez Bankası’nın faiz indirim döngüsünü başlattığı ve yeni Türkiye Ekonomi Modeli’nin devreye alındığı Eylül 2021 ile de aynı döneme denk geldi.

Hem esnekliklerin kaldırılması hem de politika faizindeki indirimlerle TL’nin değer kaybındaki hızlanma kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için takibe düşenlerin sayısında önemli bir sıçramaya neden oldu. Eylül 2021’de Merkez Bankası ilk 100 baz puanlık faiz indirimi yaptığında bireysel kredi ve kredi kartı borcundan dolayı takibe düşen gerçek kişi sayısı 150 bin kişi seviyelerindeyken 200 baz puan indirimin geldiği ekim ile birlikte bu rakam önce 300 bine dayandı ve ardından 382 bin kişiyi aştı. 2022 ile birlikte yeniden 200 binli seviyelere düşen kredi ve kredi kartı borcundan yasal takibe düşen kişi sayısı haziranda 153 bine inse de ağustosla birlikte yeniden 181.3 bin kişiye çıkarak yükseliş trendine geri döndü. Ağustosta Merkez Bankası Aralık 2021’den sonra ilk kez politika faizinde 100 baz puan indirim yapmıştı. Eylül toplantısında da 100 baz puanlık indirim devam etti.

Ayrıntılara bakıldığında ise bireysel kredi borcunu ödeyememiş ve yasal takibe düşen kişi sayısı geçen yıl sonundaki 200 binli seviyelerinden haziranda 95 bine gerilese de ağustosta 120.5 bine yükseldi. Bireysel kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı da 155 bini Kasım 2021’de aşmışken bu yıl nisanda 73.1 bin seviyelerine kadar inmişti. Ağustos 2022’de ise yeniden 87.3 bine yükseldi.

Geçen yılın yüzde 65’ine 8. aydan ulaşıldı

Yıllara göre bakıldığında bu yıl ağustos itibariyle bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı 1 milyon 91 milyona ulaştı. Bu rakam 2021’in tamamında 1 milyon 704 bin kişi idi. Yani bu yılın 8 ayında geçen yıl borcundan dolayı takibe düşenlerin yüzde 65’ine ulaşılmış oldu. 2020 yılında pandemi nedeniyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun devreye aldığı önlemlerle borçların takibe atılması zorlaştırılmıştı. Bu rakamlara da yansıdı ve 2020’nin tamamında bireysel borcundan dolayı takibe düşen sayısı 690 bin kişide kaldı. 2019 yılında 1 milyon 404 bin kişi, 2018 yılında ise 1 milyon 389 bin kişi bireysel kredi ve kredi kart borcundan dolayı takibe düştü. Küresel krizin etkilerinin hissedildiği 2009 yılında ise bu rakam 1.5 milyon seviyelerindeydi.

Borcu devam edenlerin sayısı tarihi zirvede

Aylık ve yıllık olarak takibe düşenlerin yanı sıra Türkiye Bankalar Birliği borcunu ödeyememe durumunun devam ettiği kişi sayılarını da yayımlıyor. Bu yıl ağustos itibariyle bireysel kredi borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam etmekte olan kişi sayısı 3 milyon 48 bin 104 kişi oldu. Bireysel kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam etmekte olan kişi sayısı da 2 milyon 725 bin 288 olarak hesaplandı. Böylece bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam etmekte olan toplam kişi sayısı ise 4 milyon 158 bin 602 kişiye ulaştı.

Yine geçen yıl faiz indirimlerinin ilk başladığı eylülde 3 milyon 641 bin 907 kişi seviyesinde olan borcunu ödeyememişler içinde borcu devam etmekte olanların sayısı ekimde 158.8 bin, kasımda 166.8 bin, aralıkta 103.2 bin kişi birden attı. 2022 ile birlikte aylık artış tek hanelere düşerken nisan ve haziranda ise önceki aya göre düşüş gözlendi. Ağustosla birlikte ise borcunu ödememiş ve borcu devam edenlerin sayısı tarihi en yüksek seviyesine ulaşmış oldu.

Bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacak oranı %2,5

TBB verilerine göre Ağustos 2022 itibariyle tasfiye olunacak alacaklar ise 203 milyar lira oldu. Tasfiye olunacak alacakların 192 milyar TL’si bankalara; 7.6 milyar TL’si finansal kiralama şirketlerine, 2.1 milyar TL’si faktoring şirketlerine ve 1.3 milyar TL’si de finansman şirketlerine ait bulunuyor. Tasfiye olunacak alacakların toplam kredilere oranı Ağustos 2022 itibarıyla, bir önceki yıla göre 1.3 puan azalarak yüzde 2,8’e geriledi. Öte yandan bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar tarafından kullandırılan bireysel krediler yüzde 40 artarak 1 trilyon 346 milyar TL’ye yükseldi. Bireysel kredilerin yüzde 43’ünü ihtiyaç kredileri, yüzde 27’ini konut kredileri, yüzde 24’sini kredi kartları ve yüzde 6’sını taşıt kredileri oluşturdu. Bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacak oranı bir önceki yıla göre 0.1 puan artarak yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşti. Bireysel kredi kullanan kişi sayısı (takipteki krediler hariç) son bir yılda yaklaşık 2 milyon kişi artarak 36,5 milyon kişi olurken, ortalama kredi bakiyesi ise 37 bin TL düzeyinde gerçekleşti. Ağustos ayında 264 bin kişi ilk defa kredi kartı, 107 bin kişi tüketici kredisi kullanırken, konut kredisi kullanan kişi sayısı 16 bin oldu. 168 bin kişi ise ilk defa kredili mevduat hesabı kullandı.

Talip AKTAŞ – Şebnem TURHAN – DÜNYA

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Bilançosunu yönetemeyen 2027’yi göremeyecek

Geçen yıl bütün şirketlerin tarihinin en iyi bilançolarına ulaştığını söyleyen İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, şirketleri rehavete kapılmamaları konusunda uyardı. Aran, bilançosunu iyi yönetemeyen, dijitalleşme ve yeşil dönüşüme gerekli önemi vermeyen şirketlerin 2027 yılını göremeyeceğini söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş Bankası’nın bir girişimi olan ve demir çelik sektörünün sanal pazarı olarak hizmet veren Proemtia, bir yılını tamamladı. Bu kapsamda düzenlenen toplantıda konuşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ekonomiye dair önemli mesajlar verdi. Konjonktürün şirketler için zorlayıcı olduğunun altını çizen Hakan Aran, “Ekonomik şartların en ağır olduğu ve bu ağırlaşmanın reel sektör tarafında daha çok hissedileceği bir döneme giriyoruz. İzlenen ekonomi politikalarından dolayı geçtiğimiz yıl tüm şirket bilançoları tarihinin en iyi durumuna ulaştı.

Tarihinin en iyi durumuna ulaşan şirket bilançolarının bu kadar kısa sürede bozulması eşyanın tabiatına aykırı. Ancak şunu söylemek isterim o en iyi noktadan geriye dönüyoruz. Bundan sonra önümüzdeki 2,5 yıllık dönemde sadece bilançosunu iyi yöneten ve verimlilik artışını sağlayan şirketler 2027 yılını görebilecekler. Bunu başaramayan ve geçen yılın iyi bilançosunun sarhoşluğunu yaşayan ve onu devam ettirebileceğini düşünenler ise bu süreçte 2024, 2025 ve 2026 yıllarında oldukça zor günler yaşayacak” diye konuştu.

“Şirketlerin finansman maliyetlerini karşılaması çok zor”

Böyle bir dönemde finansmana erişimin çok kolay olmadığını vurgulayan Aran, “Maliyetler de çok yüksek, herhangi bir iş alanında bu maliyetleri karşılayacak bir kârlılıkta söz konusu değil. O nedenle finansmana erişimin daha kısıtlı daha dikkatli kullanılması gereken bir dönemde ben işbirlikleri ve ortaklıkların da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Banka olarak herhangi bir alanda sadece kreditör olarak değil o alanda fiilen destekleyen bu zor dönemi beraber ortak olarak devam edip bu finansman maliyetleri makul seviyeye indiği zaman tekrar finansör görevine dönecek şekilde banka olarak bu zor dönemi yönetmede esnek olduğumuzu söylemek isterim. Dönem neyi gerektiriyorsa mevzuatın çizdiği sınırlar içerisinde o pozisyonu hiç çekinmeden alacağımızı söylemek istiyorum” ifadelerini kullandı.

“İhracatımız yüzde 90 oranında ithalata bağlı”

Proemtia’nın kendileri için ne anlama geldiğini de anlatan Hakan Aran, şunları söyledi: “Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasında en büyük payı alan sektör imalat sanayi sektörüdür. İmalat sanayi sektöründe meydana gelen her yüzde 1’lik artış ekonomik büyümeyi binde 5 oranında artırdığını bilmemiz gerekiyor.

İhracatı ve üretimi ön plana çıkarıyoruz ancak maalesef ihracatımız yüzde 90 oranında ithalata bağlı. İthalat ettiğimiz hammaddenin yanında insanımızı yakıt olarak kullanıyoruz, enerjiyi kullanıyoruz ve bu bileşenleri pişirip ihracat gerçekleştiriyoruz. Ancak bu süreçte yarattığımız katma değer gerçekten çok düşük kalıyor. Bu nedenle arzu ettiğimiz sürdürülebilir büyümeyi ekonomimizde göremediğimiz için çok büyük oynaklıklarla mücadele ediyoruz.

Proemtia 1inci yılında sektör temsilcileriyle buluştu

Bir türlü ülke olarak o istediğimiz verimlilik artışını istediğimiz seviyeye çıkaramamış durumdayız. Bu artışı sağlamanın önümüzdeki 3 yılda 2 tane temel taşı var, biri dijitalleşme diğeri yeşil dönüşüm. Bu iki dönüşümü de başarmak durumdayız. Proemtia’nın imalat sanayinin gelişmesine pazarın güçlenmesi ve derinleşmesine katkı sağlayacağını, sadece sektörün kendi içerisinde sanayi 4.0’ın gerektirdiği o dijital dönüşümü değil aynı zamanda ödemelere aracılık ederken bu işin pazar yeri mantığıyla alıcı ve satıcıların zahmetsiz bir şekilde buluşup oradaki iş gücünden daha verimli yararlanılmasına öncülük etmek istiyoruz.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Mahfi Eğilmez: KKM’nin 2024’e etkisi, 2023’ten belli!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Merkez Bankasının (TCMB) 2023 yılı durumunu ve zararını genel olarak değerlendirmeyi ve uygulanan yanlış politikalardan ders çıkarmayı amaçlayan bu yazıdaki bütün veriler, aksi belirtilmedikçe, TCMB finansal tabloları üzerine yazılmış bağımsız denetçi raporundan alınmıştır (raporun linki için son not 1’e bakınız.)  Şimdi bu verilerden hareket ederek TCMB’nin 2023 yılı faaliyet sonuçlarını değerlendirelim.

TCMB’nin Hissedarları ve Kâr Dağıtımından Alacakları Paylar

Önce TCMB’nin kâr ettiğinde bu kârdan kimlerin pay alacağına yani Bankanın hissedarlık yapısına bir bakalım:

Bu yapıya göre TCMB’nin yüzde 55’i Hazine ve Maliye Bakanlığı’na (Hazine), yüzde 19’u sermayesi Hazine’ye ait olan Ziraat Bankası’na ait bulunmaktadır. Kalan hisseler içinde başka bazı kamu kurumları ya da kamu kesimi ortaklı kuruluşlar yer almaktadır. Bir başka ifadeyle bir anonim şirket olan TCMB’nin hisselerinin büyük çoğunluğu kamu kesimine aittir. Hissedarlar arasında yer alan Mervak; Merkez Bankası Mensupları Sosyal Yardım Vakfıdır. Diğer başlığı altında çok sayıda küçük pay sahibi hissedarlar yer almaktadır. TCMB, kâr ettiğinde bu kârının büyük çoğunluğunu, bu hisse yapısı ve kanununda yer alan hüküm gereği Hazine’ye devretmektedir.

Kârın nasıl bir dağıtıma tabi tutulduğunu son iki yılı karşılaştırmalı olarak sergileyecek şekilde aşağıdaki tabloda gösterelim:

Bu tabloya göre 2022 yılında elde edilen net 72 milyar TL tutarındaki kârın dağıtılmasında ihtiyat akçesi olarak ayrılan 39,3 milyar TL’den sonra kalan tutarın ihmal edilebilecek kadar düşük bir miktarı diğer hissedarlara ve TCMB çalışanlarına dağıtılmıştır. Kârın kalan 32,6 milyar TL’si Hazine’ye devredilmiş, ayrıca 39,3 milyar TL’lik ihtiyat akçesi de Hazine’ye verilmiştir.

TCMB’nin Geçmiş Yıllar Kârları ve 2023 Zararı

Merkez Bankası (TCMB) 2023 yılında 818,2 milyar TL zarar ettiğini açıkladı. Bu, TCMB bilançosunu izleyenler için sürpriz değildi. Çünkü TCMB görev konusuyla hiç ilgisi olmayan bir kur korumalı mevduat yükü altında kalmıştı ve bu yük bilanço kalemlerine yansıyordu. 2023 yılında kâr değil 818,2 milyar TL zarar söz konusu olduğu için ihtiyat akçesi ayrılması mümkün olmadığı gibi hissedarlara ve çalışanlara kârdan pay verilmesi ve Hazine’ye kâr devri söz konusu olmamıştır.

Merkez Bankası’nın geçmiş yıllar kârları şöyledir (kaynak: TCMB, Kâr Zarar Tablosu.)

Merkez Bankaları, piyasaların durumuna ya da uyguladıkları para politikasının yönüne ve ağırlığına göre göre zaman zaman zararla karşılaşabilir. Örneğin 2023 yılında yalnızca TCMB değil başka merkez bankaları da zarar ettiler. Mesela ABD Merkez Bankası (Fed) 114 milyar dolar, Avrupa Merkez Bankası (ECB) 1,3 milyar Euro zarar etti. Zarar eden merkez bankaları arasında İsviçre ve Hollanda merkez bankaları da var. Bu zararların temel nedeni kurlardaki değişimler ve menkul kıymetler cüzdanında tuttukları yerli ve yabancı tahviller oldu. Merkez bankaları küresel kriz süresince para arzını artırıp piyasadan tahvil satın alarak ekonomiyi canlandırmaya yöneldiler. Faizler değişmediği sürece bu işlem zarar yaratmadı. Enflasyonda ortaya çıkan yükselişi durdurabilmek için 2022 yılında başlayıp 2023 yılında hızlanan faiz artırımları sonucunda ellerindeki tahvillerin değeri düştü. Merkez bankalarının 2023 yılındaki zararlarının asıl nedeni budur (bu çelişki için son not 2’deki yazıma bakabilirsiniz.)

TCMB’nin, 2023 yılındaki 818,2 milyar TL’lik zararı ise bu sayılan merkez bankalarının durumundan farklı olarak neden – sonuç ilişkilerinin birbirine karıştırılmasıyla ortaya çıktı.  Son yıllarda pek çok bilim dışı adım söz konusu oldu ama bunlar arasında ekonomide en büyük hasarı yaratmış olanı faizi, enflasyonun altında belirlemek olmuştur. 2021 yılının Eylül ayında başlayan faiz indirimlerinin yarattığı dövize talebi önlemek amacıyla getirilen kur korumalı mevduat sistemi bankaların ödemesi gereken maliyeti TCMB’nin üzerine yıkarak 2023 yılı sonu itibarıyla 818,2 milyar TL’lik zarara yol açmıştır

TCMB’nin Döviz ve Altın Rezervlerinin Durumu

Bu yanlış ekonomi politikası, TCMB’ye yüklediği bu astronomik zarara ek olarak ayrıca ciddi bir rezerv kaybına da mal oldu. Aşağıdaki tablo TCMB’nin 19 Nisan 2024 itibarıyla rezerv durumunu gösteriyor (kaynak: TCMB bilançosu, parasal ve finansal göstergeler tablosu, uluslararası rezervler ve döviz likiditesi tablosundaki verilerden yararlanarak tarafımdan hazırlanmıştır.)

TCMB, hiç üzerine vazife olmadığı halde bir yandan kur garantisi veren bir kur korumalı mevduat sisteminin zararını üstlenirken bir yandan da GSYH’yi yüksek göstermek adına kuru düşük tutmak için rezervlerini sattı, onunla da yetinmedi borçla edinilen rezervleri de harcadı.

Rezervler meselesine girmişken kamuoyunda yalan yanlış bilgilere dayalı olarak tartışılan TCMB’nin altınları meselesine de değinelim. Aşağıdaki tablo TCMB’nin altın varlığını ve bunların nerede bulundurulduğunu gösteriyor:

2023 yılsonu itibarıyla TCMB’nin uluslararası standarttaki altın varlığı 726,4 tondur. Bu miktarın 524,1 tonu TCMB’ye, 152,2 tonu bankalara (108,1 tonu zorunlu karşılıklar, 43,3 tonu bankalar serbest altın deposu), 50,1 tonu Hazine’ye aittir. Ayrıca 2,8 ton da TCMB’ye ait uluslararası standartta olmayan altın mevcuttur. Uluslararası standarttaki 726,4 tonluk altın mevcudunun 34 tonluk kısmı TCMB kasalarında, 150,6 tonluk kısmı İngiltere Merkez Bankası’nda (BOE), 541,8 tonluk kısmı Borsa İstanbul’da (BIST) saklanmaktadır. Uluslararası standartta olmayan 2,8 tonluk altın TCMB kasalarında bulunmaktadır. Altınların bir kısmının BOE bir kısmının da BIST nezdinde bulunmasının nedeni bunların swap işlemlerinde kullanılabilmesi içindir.

Değerlendirme

Merkez Bankaları genellikle kâr ederler. Buna karşılık kriz dönemlerinde izlenen politikalar ve faizlerdeki gelişmelere göre zarar etmeleri de söz konusu olabilir. TCMB’nin 2023 yılı zararı yanlış faiz politikası sonucu insanların dövize kaçmasını önlemek için getirilen kur korumalı mevduat uygulamasından kaynaklanmıştır. Bu uygulama yalnızca zarara değil, kuru tutma çabası nedeniyle rezervlerin eksiye düşmesine de yol açmıştır. Sorun bununla da bitmiyor. TCMB’nin zarar etmesi ve bunun sonucu olarak geçmiş yıllarda olduğu gibi Hazine’ye kâr ve ihtiyat akçesi devredemeyecek olması 2024 bütçe açığının finansmanı için de ciddi bir sorun yaratmıştır.

Ekonomi politikası ilginç bir politikadır. Bir bütün olarak doğru kurgulanıp uygulanamazsa birbiriyle çelişen parçalar haline dönüşür ve bir senteze varılması olanaksız hale gelir. Ekonomi politikası açısından bakmayı başarabilirsek, ekonomideki en önemli faktörlerin başında faizin geldiğini görürüz. Yanlış belirlendiğinde ekonomiyi alt üst eder, üretim ve yatırımı yok eder, tüketimin öne geçmesine yol açar. Bunun sonucunda ekonomi büyüse de kaliteli bir büyüme yakalanamaz. Bir süre sonra faiz doğru tespit edilse bile tek başına ekonomiyi düzeltemez, yanında mutlaka yapısal reformlarla desteklenmesi gerekir.

Son notlar: 

1 https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/51753143-d577-47b4-9270-6cefbd613c8e/TCMB+-31.12.2023++Yasal+%28T%C3%BCrk%C3%A7e%29.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-51753143-d577-47b4-9270-6cefbd613c8e-oYL09F5

Tahvil fiyatı ile faiz arasındaki ters ilişkiyi ortaya koyan yazım için:

https://www.mahfiegilmez.com/2013/06/faiz-yukselince-kim-kazanr-kim-kaybeder.html.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

İşte Türkiyenin karnesindeki son durum

S&P’nin dün akşamki not artırım kararının ardından, kuruluşun değerlendirmesinde Türkiye yatırım yapılabilir seviyenin 4 kademe altında yer aldı. Fitch değerlendirmesinde de Türkiye’nin kredi notu benzer seviyede yer alırken, Moody’s’e göre kredi notu halen yatırım yapılabilir seviyenin 6 kademe altında yer alıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dün akşam S&P, Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmesini açıkladı. Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunun “B”den “B+”ya yükseltildiği ve kredi notu görünümünün “pozitif” olarak korunduğu bildirildi.

Türkiye’de yerel seçimlerin ardından dış dengelenmenin de etkisiyle para, maliye ve gelirler politikası arasındaki koordinasyonun iyileşeceğinin düşünüldüğü belirtilen açıklamada, gelecek 2 yıl içinde portföy girişlerinin artacağının, cari açıkların daralacağının, enflasyon ve dolarizasyonda düşüşün öngörüldüğü kaydedildi. Açıklamada, politika yapıcıların, cari açığın daraldığı ve dolarizasyonun tersine döndüğü ortamda enflasyonu düşürmeyi ve liraya olan güveni yeniden tesis etmeyi başarması halinde Türkiye’nin kredi notunun yükseltilebileceği ifade edildi.

S&P, Türkiye’de son dönemdeki politika düzenlemeleri nedeniyle aralık ayında takvim dışı değerlendirmeye giderek ülkenin kredi notu görünümünü “durağan”dan “pozitif”e çevirmişti. Diğer kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s de ocak ayında Türkiye’nin kredi notu görünümünü “durağan”dan “pozitif”e çıkarmıştı.

FITCH DE 12 YIL SONRA YÜKSELTMİŞTİ

Geçen ay Fitch Ratings de Türkiye’nin kredi notunu “B”den “B+”ya yükseltti, not görünümünü “durağan”dan “pozitif”e çıkardı. Kuruluş, böylece 12 yıl sonra ilk kez Türkiye için not artırım kararı aldı. Fitch kararıyla ilgili açıklamasında sıkı para politikasının beklenenden daha önce güçlü bir şekilde uygulandığını, böylece makroekonomik ve dış kaynaklı kırılganlıkların azaldığını aktardı.

‘YATIRIM YAPILABİLİR’ SEVİYEYE KAÇ ADIM KALDI?

Son artışla birlikte Türkiye, artık not açısından S&P ve Fitch için yatırım yapılabilir seviyenin 4 kademe, Moody’s için 6 kademe altında. Hepsinde görünüm ise Pozitif. Kredi notunun artması ve görünümün de pozitif olması, sonraki aşamada da tekrar not artırımı gelebileceğine işaret ederken bu her ne kadar piyasalar açısından yatırım yapılabilir seviyenin henüz gerisinde olunsa da olumlu değerlendiriliyor.

BIST 100’DEKİ YÜKSELİŞİ DESTEKLEDİ

Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye yönelik aldığı olumlu kararlar ve bu kararların devamının gelebileceğine yönelik beklentileri Borsa İstanbul’a da şu ana kadar pozitif yansıdı. BIST 100 endeksi son 1 ayda yüzde 12.57 yükselirken. 2024 genelinde yüzde 34.79’luk artış yaşadı. 2024’teki yükseliş ocak-Nisan dönemindeki yüzde 18.72’lik enflasyonun çok üzerinde gerçekleşerek Borsa İstanbul yatırımcısına önemli bir reel getiri sağladı.

NE ANLAMA GELİYOR?

Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri çeşitli yatırım fonları tarafından dikkatle takip ediliyor. Bu değerlendirmeler bireysel kredi notlarına benzer bir görev üstleniyor. Bir ülkenin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyede yer alması daha güvenli bir yatırım ortamı sunduğu anlamına geliyor. Bu sebeple dünyada başta emeklilik fonları olmak üzere çeşitli büyük fonlar bir ülkenin tahvil veya hisse piyasasına yatırım yapmadan önce 3 büyük kredi derecelendirme kuruluşunun 2’sinde yatırım yapılabilir seviyede not almış olmasını bir gereklilik olarak görüyor. Bir ülkenin kredi notu yükseldikçe o ülkeye sermaye akışının hızlanması ihtimali artıyor.

Habertürk

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.