2021 yıl sonu mali verileri açıklayan YAPI KREDİ BANKASI TL bazlı bilançoda bilanço büyüklüğünü %60,3 büyütmesine rağmen; 2020 sonundaki 62,5 milyar USD’lik bilanço büyüklüğü 2021 sonunda 5,8 milyar USD küçülerek 56,6 milyar USD’ye gerilediği görüldü. 10,5 milyar TL Net Kar açıklayarak karlılığını 2020 yıl sonuna göre %106,5 artırdı; Bankanın karlılığı dolar bazında ise %16,7 arttırma başarısını gösterdi. Bankada, 2021 yılında en fazla personel çıkaran banka olurken 31 şube, 585 personel azaldığı görüldü. Banka üst yönetime 2021 yılında 107,9 milyon TL ödeme yaptı.
Bilanço büyümeye devam etti
2020 sonunu 459,7 milyar TL Toplam Varlıklar ile kapatan banka 2021 yılında %60,3 büyüme ile 736,8 milyar TL büyüme gerçekleştirdi. Bilanço büyümesinde dövizin etkisi görüldü. 2020 sonunda 62,5 milyar USD (*) Bilanço büyüklüğüne sahip olan banka Dolar bazında büyüklüğü 56,6 milyar USD seviyesine gerileyerek 5,8 milyar USD’lik kayıp yaşadı. Bu Toplam Varlıkların USD bazında %9,4 kaybı anlamına geliyor. USD bazlı krediler bankalar için sendikasyon kredi taleplerinde önemli olurken borsa ve marka değerlerini de direkt etkiliyor. Toplam Varlıkları için 99,1 milyar TL’lik Finansal Varlıklar ise %102,8 aratarak 201,1 milyar TL seviyesine yükseldi.
Kredilerde büyüme devam etti
2020 sonunu 293,2 milyar TL Toplam Nakdi Kredi %38,6 artarak 406,3 milyar TL seviyesine yükselirken; beklenen zarar karşılıkları da 23,9 milyar TL’den 29,4 milyar TL seviyesine yükseldi. Bankanın 186,4 milyar TL olan Türk Parası Nakdi Kredileri % 30,4 artarak 243,1 milyar TL seviyesine çıktı. Bankanın 101,2 milyar TL olan Gayri Nakdi Kredileri ise %58,7 artarak 160,6 milyar TL hacme ulaşmış durumda. Dış Ticarete ağırlık veren banka Akreditif kredilerini en fazla artıran banka olurken; 9 milyar TL’den %183,1 artırarak 25,5 milyar TL seviyesine çıkardı.
Kredileri ilk 200 müşteride yoğunlaşma devam ediyor
Bankacılıkta tabana yaygın kredi oranı önemli olurken; YAPI KREDİ’nin nakdi kredilerin %32’si ilk 100 müşteride yoğunlaşmış durumda. Banka Nakdi kredilerin %38’lik kısmı ise ilk 200 müşteride yer alıyor. Bankanın Gayri Nakdi Kredilerde ise yoğunlaşma daha fazla. Gayri Nakdi Kredilerin %44’lük kısmı ilk 100 müşteride yer alırken; %57’lik kısmı ilk 200 müşteride bulunuyor.
Mevduat arttı
2020 sonunu 254,3 milyar TL mevduat seviyesinde kapatan banka 2021 sonunu %57,7 artış ile 401 milyar TL düzeyinde kapadı. Banka vadesiz mevduatta % 43 gibi yüksek bir oranı yakalayarak sektör ortalamasının üzerinde yer alıyor. Özkaynakları ise 47,5 milyar TL’den 63,5 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Bankanın Sermaye Yeterlilik Oranı ise %18,23’den %18,67’ye yükseldi.
Gelirleri artış gösterdi
2020 yılında16.,9 milyar TL Net Faiz Geliri sağlayan banka 2021 yılında %41,5 artış ile 33,6 milyar TL Net Faiz Geliri sağladı. Net Ücret ve Komisyon Geliri ise 5,9 milyar TL’den 8,5 milyar TL seviyesine yükseldi. Banka 2020 yılındaki 181 milyon TL’lik Ticari İşlemler Karlılığı ise 2021 yılında 3,8 milyar TL karlılığa taşıdı. Ticari İşlemlerdeki karlılıkta 6,5 milyar TL’lik Kambiyo Karlılığının etkili olduğu görüldü. Kambiyo Karlılığının Net Karlılığa etkisi büyük oldu. Banka Türev İşlemlerden de 5,3 milyar TL zarar ederken; 2,6 milyar TL’lik Sermaye Piyasaları İşlemlerden karlılık ile Ticari İşlemler Karlılığını artırmış oldu.
Gelirleri artış gösterdi
2020 yılında 16,9 milyar TL Net Faiz Geliri sağlayan banka 2021 yılında %33,7 artış ile 22,7 milyar TL Net Faiz Geliri sağladı. Net Ücret ve Komisyon Geliri ise 5,2 milyar TL’den 7,3 milyar TL seviyesine yükseldi. Banka 2020 yılındaki 256 milyon TL’lik Ticari İşlemler Karlılığı ise 2021 yılında 175 milyon TL seviyesine gerilemesine rağmen dengeli bir strateji izlediği görüldü.
Karlılık arttı
Banka 2020 yılındaki 24 milyar TL’lik brüt karlılığını %34,1 artırarak 32,2 milyar TL’ye yükseltirken; 5 milyar TL’lik Net Karlılığını da %106,5 artarak 10,5 milyar TL seviyesine yükseltti. Net Karlılığın USD karşılığı ise bir yıl önceye göre 690 milyon USD’den %16,7 artarak 806 milyon USD seviyesine yükseltme başarısını gösterdi. Bankanın Sermaye Yeterlilik Oranı ise %16,7’dan 2021 sonunda %15’e gerilemiş durumda.
31 Şube 585 personel azaldı
2020 sonunu 834 şube ile kapatan banka 2021 yılında 31 şube azalarak şube ağını 803 şubeye düşürürken; 16.037 olan personel sayısını da 585 azaltarak 15.452’ye düşürdüğü görüldü. YAPI KREDİ rakiplerine göre 2021’de en fazla personel çıkaran banka oldu. Banka üst yönetime 2020 yılında 78,3 milyon TL ödeme yaparken 2021 yılında 107,9 milyon TL ödeme yaptı.
(*)TCMB 2020 kapanış USD kuru : 7.3537 TL ; 2021 yılı : 13,009 TL üzerinden hesaplama yapılmıştır.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.