Connect with us

EKONOMİ

100. Yılında Cumhuriyet Sermayesi: Sanayimiz hangi illerde yoğunlaştı

İSO500 listesinden yola çıkarak Birikim Dergisinde yayınlanan bir analiz, Bölgelerarası dengesizliğin boyutlarını bir kez daha ortaya koydu. Sanayimizin başta İstanbul olmak üzere belli illerde yığılması olası Deprem tehdit düşünüldüğünde ciddi kaygılar yaratır boyutlarda..

Yayınlanma:

|

İstanbul Sanayi Odası 2008 yılından bu yana yayınladığı ve Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketinin listelendiği İSO500 verilerini Eylül ayında açıkladı.[1] Söz konusu veriler 100 yılı geride bırakan Cumhuriyet’in mekânsal olarak büyük eşitsizlikler inşa ettiğini gösteriyor.

En büyük 500 şirketin %35,8’i tek başına İstanbul’da bulunuyor. 179 şirkete ev sahipliği yapan İstanbul’u 44 şirketle Ankara, 38 şirketle İzmir ve 37 şirketle Kocaeli takip ediyor. Özetle, Türkiye, büyük sermayesinin %59,6’sını 4 büyükşehre gömmüş durumda. Oysaki Türkiye nüfusunun %33,10’u bu dört büyükşehirde yaşıyor. Nüfus yoğunlaşmasının kendisi tek başına deprem riskinden dolayı bile büyük bir sorunken sermaye yoğunlaşması nüfus yoğunlaşmasının neredeyse iki katı. Daha çarpıcı ifadeyle, Türkiye, nüfusunun yaklaşık üçte birini, büyük sermayesinin ise beşte üçünü coğrafyasının %5,97’sine yığmış durumda.

Bu dört büyük şehre 10 ve daha fazla şirkete ev sahipliği yapan 8 ili daha eklediğimizde toplam şirket sayısı 420’ye çıkıyor. Bu da 500 şirketin %84’ünün 81 il içerisinde sadece 12 ilde bulunduğunu gösteriyor. Kalan 80 şirket ise 34 ile dağılmış durumda.

Harita 1’de detaylarını göreceğiniz gibi, Cumhuriyet sermayesinin mekânsal dağılımının en dikkat çekici tarafı 35 ilde tek bir büyük şirketin bulunmaması.

Harita 1: Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin il bazındaki dağılımı

Daha da dikkat çeken mesele ise Kürt coğrafyasının büyük sermaye yatırımlarından neredeyse hiçbir pay almaması. Erzurum, Gaziantep ve Maraş gibi Kürt coğrafyasının kuzey ve batı sınırında bulunan ve dikkate değer sayıda Kürt’ün yaşadığı iller dışarıda bırakılırsa, Kürt bölgesinde en büyük 500 şirketin birine ev sahipliği yapan tek il Siirt.

Kürtler yüzyıl içinde sembolik sermayeleri olan kolektif kimliklerini, bunun ana taşıyıcı bileşeni olan dillerini büyük oranda kaybettiler. ISO500-2022 verileri, sembolik/kültürel kaynak kaybı yaşayan Kürtlerin maddi sermaye kaynaklarından da paylarını alamadığını gösteriyor. Özetle, maddi ve sembolik kaynak kaybı birbirini besliyor.

Bununla beraber, sermayenin mekânsal dağılımı, tek yoksul ve yoksun bölgenin Kürt coğrafyası olmadığını gösteriyor.

Türkiye sermayesi dört alt-bölgede yoğunlaşmış durumda. İlk alt-bölgeyi İstanbul-Kocaeli-Sakarya-Bursa hattı oluşturuyor ve 500 şirketin 240’ı, yani yaklaşık yarısı bu alt-bölgede bulunuyor.

İzmir-Manisa-Denizli ikinci alt-bölgeyi; Ankara ve çevresi ise üçüncü alt-bölgeyi oluşturuyor. İskenderun Körfezi’nin etrafında bulunan Hatay-Gaziantep-Kahramanmaraş-Osmaniye-Adana-Kayseri alt-bölgesi sermayenin yoğunlaştığı son alt-bölge.

Ankara-İzmir-Hatay üçgeninde kalan alanda bir tür beşinci alt-bölgenin ortaya çıktığı söylenebilir. Bu bölgeyi söz konusu 4 alt-bölgenin çeperi olarak değerlendirmek de mümkün. Burada Eskişehir-Konya-Antalya-Mersin hattının bir tür beşinci alt-bölge olarak ortaya çıktığı iddia edilebilir. Bu beşinci alt-bölge ayrıca Ankara-İzmir-Hatay üçgeni arasında bir tür köprü rolü oynayıp bu bölgelerin güney sahil şeridiyle bağını da koruyor.

Türkiye’nin bu dört sermaye odağını en büyük 100 işletmenin yer aldığı ISO100’ün mekânsal dağılımı daha net gösteriyor. Harita 2’de detayları görüleceği gibi İstanbul-Kocaeli, Ankara, İzmir ve Hatay kalan illerden net bir şekilde farklılaşıyorlar. 100 şirketin 76’sı bu 5 ilde bulunuyor. Tek bir bölgeye dönüşmüş olan İstanbul-Kocaeli bölgesi tek başına 51 şirketle en büyük 100 şirketin yarısından fazlasına ev sahipliği yapıyor.

Tüm bu veriler Türkiye’nin en büyük 100 şirketinin yaklaşık dörtte üçü 5 şehirde olmak üzere 25 şehirde olduğunu, kalan 56 şehrin bu ölçekteki büyük sanayi işletmelerine sahip olmadığını gösteriyor. Üstelik en büyük 100 şirkete ev sahipliği yapmayan 56 ilin 12’si büyükşehir.

Harita 2: Türkiye’nin en büyük 100 şirketinin il bazındaki dağılımı

Her iki harita Türkiye’de sermayenin mekânsal dağılımında büyük bir eşitsizliğin olduğunu gösteriyor. Bu eşitsizliğin en fazla yoksulluk ve yoksunluk yarattığı bölge hiç kuşkusuz Kürt coğrafyası. Öte yandan Doğu Karadeniz, İç Anadolu ve İç Ege bölgeleri de bu eşitsizlikten paylarını farklı düzeylerde alıyorlar.

Öte yandan her bir bölgede de devasa eşitsizlikler bulunuyor. TÜİK Coğrafi İstatistik Portalı’nda erişime açık olan en güncel verilere göre 2021 yılı itibariyle Türkiye’de kişi başına düşen yıllık Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 9.592 dolar. İstanbul’da bu rakam 15.666, Kocaeli’nde ise 17.089.

Kars, Ardahan, Şırnak, Hakkari bir yana, İSO500’ün odaklandığı illerin komşu illerine bile bakıldığına bu eşitsizlik çok görünür. Örneğin İzmir, Manisa, Denizli alt-bölgesinde kişi başına düşen yıllık GSYH sırasıyla 11.668, 9.378 ve 8.663 dolar iken, bu illere komşu İç  Ege’de Aydın’da 6.444 dolar, Kütahya’da 7.451 dolar, Afyon’da 6.161, Isparta’da ise 6.870 dolardır.

Sanayi işletmelerine olan mesafe artıkça kişi başına düşen GSYH azalıyor: Yozgat’ta 4.869 dolar, Sinop’ta 5.119 dolar, Bingöl’de 4.771 dolar, Kars’ta 4.611, Diyarbakır’da 3.893 dolar, Ağrı’da ise 2.988 dolar.

Türkiye’deki siyasi kavgalar ve rekabetler esas olarak sembolik kaynaklar üzerine görünüyor. Dil, din, mezhep, yaşam tarzı gibi sembolik/kültürel kaynaklar üzerine süren çatışmaları maddi kaynakların bölüşümüyle beraber düşünmekte fayda var. Sembolik/kültürel kaynaklarımızı korumak ve geliştirmek istiyorsak, karşılıklı birbirini tanımasını ve bir arada yaşamasını arzuluyorsak ilk yapmamız gereken işlerden birini sermayeyi dağıtmak oluşturuyor.

Cumhuriyet sermayesini dağıtmamız gerekiyor; bölgeler arasında, her bölgede iller arasında, her ilde ilçe ve mahalleler arasında. Zira, sermayeyi dağıtıp mekânsal olarak denge kurmadan siyasi gücü/iktidarı paylaşıp dengeyi ve karşılıklı denetimi sağlamak pek mümkün olmayacak.


[1] Bu veriler internet ortamında erişime açıktır. Bkz.: https://www.iso500.org.tr, erişim tarihi: 26 Ekim 2023. Listede yer alan 500 firmanın 16’sının bulunduğu il bilgisi bulunmamaktadır. Bu firmaların bağlı oldukları sanayi ve ticaret odasının bulunduğu illerde oldukları varsayılmıştır.

Kaynak: Cuma ÇİÇEK – Birikim Dergisi (birikimdergisi.com)

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.