GARANTİ BANKASI, 2021 ilk yarı mali verilerini açıkladı. Banka yılık ilk yarısında Net Karlılığını bir yıl önceki aynı döneme göre % 68,8 artırarak 3,2 milyar TL’den 5,4 milyar TL’ye çıkardığı görüldü. Bilançoyu da büyüten banka, başarılı bilanço dönemine rağmen rakiplerinin tersine üst yönetim giderlerinde kısıntıya gitmesi dikkat çekti.
Bilanço büyümeye devam etti
2020 sonunu 492,7 milyar TL Toplam Varlıklarını 2021 ilk yarısında % 11,7 büyüterek 550 milyar TL hacme ulaştı. Toplam Varlıklar içinde 2020 sonunda 127,9 milyar TL olan Finansal Varlıklar % 16 artarak 148 milyar TL düzeyine ulaştı.
Kredilerde büyüme devam etti
2020 sonunu 315 milyar TL Nakdi Kredi ile kapatan banka kredilerde % 11,6 büyüme ile 351,4 milyar TL hacme ulaştı. Bankanın canlı kredileri ise 300,7 milyar TL’den 337 milyar TL hacmine ulaşmış durumda. Buna karşılık bankanın Takipteki Krediler 14,4 milyar TL hacmini korurken; Beklenen Zarar Karşılıkları da 19,4 milyar TL’den 21,5 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Bankanın 2020 sonunda % 4,6 olan Kredi Takip oranı ise yılın ilk yarısında % 4,1’e düştü. 2021 yılında Gayri Nakdi kredilere ağırlık veren banka 76 milyar TL’lık hacmini 90,8 milyar TL düzeyine çıkardı.
Mevduat ve Özkaynaklar arttı
2020 sonunu 321,5 milyar TL Mevduat ile kapatan banka mevduat hacmini 2021 ilk yarısında 368,5 milyar TL düzeyine yükseltirken; 62 milyar TL olan özkaynaklar da 67,3 milyar TL düzeyine ulaştı. Bankanın müşteri mevduat kısmı ise 320 milyar TL’den 366 milyar TL düzeyine ulaşmış durumda.
Banka gelirleri sektör ortalamasının üzerinde arttı
2020 ilk yarısında 11 milyar TL Net Faiz Geliri sağlayan bankanın 2021 ilk yarısında bu gelirini % 21,6 artırarak 13,4 milyar TL düzeyine çıkardığı görüldü. 2020 aynı dönemdeki Net Ücret ve Komisyon gelirleri ise %30,7 artarak 3,8 milyar TL düzeyine ulaştı. Banka Ticari işlemlerden ise 1,2 milyar TL zarar yaptı.
Karlılık sektör ortalamasının üzerinde arttı
2020 ilk yarısında 17,3 milyar TL Brüt Kar yapan bankanın karlılığı 2021 ilk yarısında %20,7 artarak 20,9 milyar TL düzeyine çıkarken; 3,2 milyar TL olan Net karlılık ise %68,8 artarak 5,4 milyar TL düzeyine çıktı. Bankanın 2020 sonundaki % 10,8 olan özkaynak karlılığı yılın ilk yarısında % 18,5’e çıkarken; %1,4 olan Aktif Karlılığı ise % 2,3’e çıkmış durumda. 2020 sonunda %18,5 olan Sermaye Yeterlilik Oranı ise yılın ilk yarısında %17,6’ya geriledi.
Üst Yönetim giderleri düştü
Bankanın 2020 aynı dönemine göre Personel Giderleri % 16,7 artarken ilk yarı mali verilerini açıklayan bankaların tersine Üst Yönetim Giderlerinin düştüğü görüldü. Banka 2020 ilk yarısında Üst Yöneticilerine ( kilit yönetici ) 38,1 milyon TL ödeme yaparken 2021 ilk yarısında 37,5 milyon TL düzeyine düştüğü görüldü.
Yılın ilk yarısında 14 şube azaldı
2020 sonunu 894 şube ile kapatan banka şube ağını 14 şube azaltarak 880’e düşürdü. 2020 sonunda 18.654 olan çalışan sayısı da 18.636’ya gerilemiş durumda. 7.3 milyon olan Kredi Kart müşteri sayısı 7,5 milyon adete çıkarken; 5.309 olan ATM sayısı 5.290’a geriledi. Ortak ve Sanal 684 bin olan POS sayısı ise 681 bine gerilemiş durumda. POS sayısının düşmesinde pandemi sürecinden olumsuz etkilenen esnafın etkisi olduğu tahmin ediliyor.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.