Afganistan ‘tan Türkiye’ye göçlerin tarihi 1982 Kenan Evren dönemine kadar dayanıyor. Tokat kent merkezinde yaşayan 80, Yeşilyurt ilçesinde ise 110 aile o günden beri birbirlerine sıkı sıkıya bağlanarak hayata tutundular. Yıllar içerisinde Tokatlılar ile kaynaşan Afgan kökenli aileler, kız alıp vererek yerli vatandaşlar ile akrabalık ilişkileri de kurdu. Türk Vatandaşlığı da verilen grup Afganistan’dan gelen öncü grup olma özelliğini de taşıyor.
SSCB’nin (Rusya) 1979 yılında Afganistan’ı işgali sonrası sivil Afganlılar ve Türkler, kitleler halinde Pakistan’a sığınmışlardı. Başta Türkiye olmak üzere bazı devletlerden ve uluslararası kuruluşlardan sığınma talebinde bulunan ve olumsuz yanıt alan Pakistan’daki mülteci kamplarında yaşayan soydaşlarımızın varlığı ve sıkıntıları ancak, Dönemin Devlet Başkanı Kenan EVREN’in Pakistan’daki bir mülteci kampı ziyaretinde grup lideri Abdülkerim MAHDUM ile görüşmesi sonrası dikkate alınabildi. Çıkarılan yasa ile mültecilerin iskanlı olarak getirilebilmesine karar verildi. 1979’da Afganistan’dan Pakistan’a oradan 1982 yılında Türkiye’de Tokat’a uzanan göçün hikayesini araştırdık. Sovyet Sosyalist Devletler Cumhuriyeti (Rusya) 5 Aralık 1978 tarihli SSCB-Afganistan Dostluk Antlaşması”na dayanarak, 1979 yılında Afganistan’ı işgal etmiş ve iktidarı sovyet yanlısı Babrak Karmal devralmıştı. Uluslararası toplumun tepkisine yol açan işgal sonrası aralarında Peştular, Tacikler ve Türkler daha çok Pakistan’a, Şii olan Hazarlar ise İran’a iltica etmiştir. 1982 Şubat rakamlarına göre Pakistan’a sığınan mülteci sayısının 3 milyonun üzerinde olduğu tespit edildi. Pakistan ve İran’daki Afgan mültecilerinin durumu, uluslararası bir sorun haline dönüştü.
Mülteciler, ikamet ve iltica hakkı konusunda Türkiye’nin de İslamabad ve Tahran Türk misyonlarına toplu ve ferdi müracaatlarda bulundular. Fakat bu taleplere, başka mülteci akımlarına dönüşebileceği endişesi ile sıcak bakılmadı. Pakistan’daki mülteci kamplarında Özbek, Türkmen, Kırgız ve Kazaklardan oluşan Türk gruplarının varlığı ve sıkıntıları ancak, Dönemin Devlet Başkanı Kenan EVREN’in Pakistan Ziyareti sırasında ile dikkate alınabildi. Kenan EVREN‘in Pakistan ZiyaretiÜlkemizin gerek Afganistan gerekse Pakistan’la ilişkileri köklü bir geçmişe sahip olup, Kurtuluş Savaşı ve sonrası yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetimize en büyük desteği veren ülkelerin başında bu iki ülke geldi. İşgal sonrası Türkiye, Afganistan için uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulundu, sorunun çözümü için tüm siyasi desteğini verdi, Kızılay ve insani yardım kuruluşları aracılığıyla Mültecilere insani yardımlarda bulundu. 12 Eylül sonrası hız kazanan Pakistan-Türkiye ilişkilerinde; Devlet Başkanı Kenan EVREN‘in ilk resmi konuğu Pakistan Devlet Başkanı Ziya’ül Hak olurken, Devlet Başkanı EVREN‘in de ilk yurt dışı gezisi de Pakistan’a oldu. 22-27 Kasım 1981 tarihleri arasında gerçekleştirilen Resmi ziyaretinde; Pakistan makamlarınca hazırlanan gezi programında, resmi görüşmeler, Devlet Başkanı onuruna verilen yemek, Peşaver’de Afgan mülteci kampına ziyaret, tarihi yerlerin gezilmesi ve Peşaver Valisinin onura verdiği yemek yer aldı. Pakistan gelen devlet konuklarına özellikle, Sovyet işgalinin sebep olduğu insanlık dramını ve bunun ekonomik külfetini gösterebilmek, dış yardımların gerçekleşmesini ve mülteci sorununun uluslararası kamuoyunda gerektiği ölçüde duyurulması için Afgan mülteci kamplarını gezdiriyordu. Pakistan gezisinin ikinci günü (24 Kasım 1981 Salı), Peşaver yakınlarında, çocuk ve kadınlardan oluşan 7 bin kişilik “Nasır Bagh” mülteci kampı ziyaretinde Devlet Başkanı Kenan EVREN, Kuzey Afganistan Vilayetleri İslam İttihadı adındaki Türk partisinin başkanı ve Afganistan milletvekili olan Abdülkerim MAHDUM ile görüştü ve orada “Türkiye’ye iltica etmek istediklerini” birinci ağızdan öğrendi. MAHDUM, Türkiye’de bir gazeteciye verdiği mülakatta görüşmeyi şu ifadelerle anlattı;Pakistan’a geçince, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne mektupla başvuruda bulundum. Daha sonra Evren Paşa ile Pakistan ziyareti sırasında görüştük. Bizim sefil yaşantımızı gördükten sonra Türkiye’ye getireceğine söz verdi.EVREN, daha önce Türkiye’ye kabul başvurusuna olumsuz yaklaşan Türk makamlarının aksine, “soydaşlara bağrımızı açacağız” mülahazası ile Türk kökenli ailelerin Türkiye’ye kabulüne ilişkin belgeyi imzaladı ve Türk soylu Afgan mültecilerin Türkiye’ye kabulü süreci başladı. Pakistan’dan Tokat’a Devlet Başkanı Kenan EVREN’in Pakistan ziyareti sonrası Türk asıllı mültecilerin getirilmesi yanında, mültecilerin iskân edilmesini, üretici hale getirilmesini, eğitimlerini ve Türk vatandaşlığına alınmaları için 2641 sayılı yasa bir kereye mahsus çıkarıldı. Genelkurmay Başkanlığı’nda ve Başbakanlıkta başlatılan çalışmalar, 12 Bakanlık ve Kızılay Temsilcileri ile Ankara Üniversitesi ve iskan yapılması düşünülen illerde de komisyonlar kuruldu. 1982 yılının Mart ayında, merkezdeki hukuki düzenlemelerin yanı sıra ayrıntılı bir planlamanın yapılabilmesi için İçişleri, Dışişleri, Tarım ve Orman, Sağlık ve Sosyal Yardım, Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanlıkları ve Kızılay Temsilcileri ile Ziraat Fakültesi öğretim görevlilerinden oluşan bir heyet, Pakistan’da yerinde ön araştırma yaptı. Getirilecek mülteci sayısı için 4500 rakamı tavan olarak belirlendi. 1982 yılının Haziran ayında getirilmesi planlanmış olan mültecilerin, “orucumuzu tutup, dini görevimizi yerine getirdikten sonra gelelim” dedikleri için nakilleri Ağustos ayında gerçekleşti. 366 kişilik ilk Afgan mülteci kafilesinin, 3 Ağustos 1982 tarihinde Pakistan’dan kalkan Türk Hava Yolları’na ait uçakla, saat 15.15 sularında Adana Havaalanına getirilmesi ile Afganlı mültecilerin Türkiye’ye nakilleri başladı. Adana’da bir günlük istirahatten sonra mülteciler, soy ve akrabalık durumlarına göre farklı şehirlere taşınmışlardır. İlk kafilede gelen 161 kişilik Özbek grubu Gaziantep’e; aralarında Türkmen lider ve Afganistan milletvekili Abdülkerim MAHDUM’un da bulunduğu 205 kişilik Türkmen grubu ise Tokat ’a sevk edildi. Ülkemizin dört bir yanınındaki geçici iskan bölgelerinde kalan mülteciler için Tokat, Gaziantep, Hatay, Urfa, Van ve Kayseri illerinde kesin iskan bölgelerine kentsel bloklar ve tarımsal yapılar inşa edildi. Toplamda 4163 kişiden oluşan 1006 Özbek, Türkmen, Kırgız ve Kazak aile, geldikleri bölgelerdeki iskan yerleri boy, aile ve akrabalık bütünlüklerinin bozulmaması, Afganistan’da yaşadıkları bölge ve iklim koşulları, meslek ve sanatları, illerdeki hazine arazileri, bölgeye uyumları ve yararları dikkate alınarak şehirsel ve tarımsal olmak üzere iki grupta yerleştirildi. Geldikleri yerde, daha çok halıcılık ve hayvancılıkla uğraşan Türkmenler, Tokat’a yerleştirildi. 858 kişiden oluşan 195 aile, mesleki özellikleri ve kendi isteklerine bağlı olarak tarımsal ve kentsel olmak üzere iki ayrı gruba ayrılarak 82 aile olan 353 kişi, kentsel amaçlı Tokat merkez Büyük Beybağı Mahallesi, 113 aile olan 505 kişi ise tarımsal amaçlı Tokat Artova ilçesine bağlı Yeşilyurt (Arabacımusa) kasabasına yerleştirildi. Türkmenlerden tarımsal iskan isteyenlere, konut ve işletme binası, şehirsel iskan isteyenlere konut ve üretici duruma gelmeleri yönünde yardımlar yapıldı. Halıcılık yanında süt hayvancılığı ve besicilik yapabilmeleri için beraberlerinde Karakul koyunlarının Tokat’a getirilmesi özellikle sağlandı. Türkmenlerin Tokat iline yerleştirilmelerinde, Karakul koyunlarına en uygun iklim şartlarının burada olabileceği tespiti etkili oldu. Soydaşlarımızın ülkemize getirilmesinden sonra Devlet Başkanı Kenan EVREN, Tokat’a gelerek Türkmen lider ve Afganistan milletvekili Abdülkerim MAHDUM’u ziyaret etti. Anılarda Afganistan’dan Tokat’a Göçİlk gelen kafilede yer alan Türkmen lider Abdülkerim MAHDUM, kendilerini dönemin İçişleri Bakanı Selahattin ÇETİNER ile beraberindeki heyetin karşıladığını dile getirerek;Uçaktan inip toprağı öptük. Vatan toprağına bizleri kavuşturduğu için şükürler olsun dedik. O gece bizi İmam Hatip Lisesi’nde yerleştirdiler. Bir iki gün sonra Tokat’a gitmek üzere yola çıktık.dedi. Kendisi de Afganistan göçmeni olan ve eğitiminin bir bölümünü Tokat’ta tamamlayan ve şuan Ankara’nın Çankaya ilçesi Kaymakamı olan Hüdayar Mete BUHARA, 2011 yılında Anadolu Ajansı muhabirine şu açıklamalarda bulunmuştu; Bu ulu çınar geçmişte birçok soydaşların ortak sığınma noktası oldu. 1982 yılında devletimiz tarafından uçaklarla Adana’ya getirildiğimizde ben küçük bir çocuktum. Adana’da bize gösterilen misafirperverlik sonrasında sürekli kalacağımız Tokat iline otobüslerle gelirken yollarda geçtiğimiz muhitlerdeki vatandaşlar tarafından bize gösterilen ilgi ve alaka hala hafızamda önemli bir yer tutar. Gerek o yıllarda, gerekse de sonrasında bizler burada en üst düzeyde kabul ve güler yüz gördük. Devletimize ve aziz Türk Milleti’ne ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu husustaki minnettarlığımız sonsuzdur. O yıllarda göçmen bir Türkmen ailenin ferdi olarak bu devletin bir kaymakamı olarak görev yapacağımı asla düşünemezdim. Devletimi temsilen devletime ve milletimize hizmet ediyor olmaktan son derece gururluyum bu anlamda. …Mülki idare amiri olarak değişik illerde kaymakamlık ve vali yardımcılıkları görevlerinde bulundum. Bu süre içerisinde layıkıyla hizmet etmeye çalıştım. Ayrıca her zaman bizlerle beraber gelen ya da daha sonra Türkiye’ye gelip yerleşmiş hemşehrilerimle olan bağımı asla koparmadım. Özellikle çocukların ve gençlerin okumaları noktasında hep gayret içerisinde oldum. Türkiye’nin gelecek güzel günlerinde bizlerin de katkısı olsun istiyorum. 1982 yılında Afganistan’dan göç eden Türkmenlerden Atamurat ÖZAYDIN ise 2011 yılında Anadolu Ajansı muhabirine şu ifadeleri paylaştı; Oradan da bazılarımız Tokat’ın Artova, Kırşehir’in Çiçekdağı, Sivas’ın Ulaş, Şanlı Urfa’nın Ceylanpınar ilçelerine yerleşti. Bizim Türkiye’ye gelmemizde Abdülkerim Mahdum beyin büyük katkısı oldu. Mahdum bey Pakistan’da yaşayan Türk kökenli vatandaşların hepsini Türkiye’ye getirtti. Mahdum bey herkese önder oldu. Türkmenler olarak onun hakkını ödeyemeyiz. Bizleri Türkiye’ye kabul eden Kenan Evren paşaya da teşekkür ediyoruz. …Türkiye Cumhuriyeti gelen her aileden bir kişiyi devlet işine yerleştirdi. Bu bakımdan bütün Türkmenler olarak Türkiye’ye minnettarız. Bize Türk halkı da her türlü yardımcı oldu. Türkiye’de yaşamaktan dolayı çok mutluyuz. Buraya ilk geldiğimizde ailelerimiz deri mont işi ile uğraştı. Tokat ve Yeşilyurt ilçesinde yaşayan bazı aileler büyük şehirlere özellikle İstanbul Zeytinburnu’na taşındı. Türkiye’ye geldiğimizde çocuk olanlar okuyarak meslek sahibi oldular. Tokat ve Yeşilyurt’tan aralarında kaymakam, savcı, doktor, müfettiş, pilot, polis, uzman çavuş, öğretmen, muhabir, hemşire, memur, avukat ve gardiyan olan birçok gencimiz var. Benim de bir çocuğum Vakıflar Genel Müdürlüğünde müfettiş. Çocuklarımdan birisi avukat, diğeri de hemşire olacak. Tokat ve Yeşilyurt’taki toplam 190 aile Afganistan’daki yemek kültürlerimizi, geleneklerimizi de yaşatıyoruz. Buradaki tüm Türkmenlerden herkes Türkiye’de yaşamaktan dolayı mutlu. Tokat halkı da bize kucak açtı herhangi bir zorluk çıkarmadılar. Herkes burada özgürce ve huzur içinde yaşıyor. 1982 yılında Türkiye’ye gelen ve 1986’da Tokat’ın Yeşilyurt ilçesinde kurulan daimi konutlara yerleşen Türkmenler yaklaşık 40 yıldır, burada huzur içinde yaşıyor. Geleneksel bir toplumdan gelip modern bir topluma dönüşen Türkmenler, Türkiye’ye ilk geldikleri yıllarda kızlarını okula vermek istemiyorlardı, bugün ise çocuklarını okutmak için kıyasıya bir yarış içindeler. Tokat ve Yeşilyurt’taki aileler Afganistan’daki düğün, nişan, cenaze gibi işlemleri kendi örf ve adetlerine göre yaparken yemek kültürlerini de yaşatıyorlar. 1982 yılında 4 bin 500 Türk asıllı Afgan göçmenin Türkiye’ye gelmesine öncülük eden Türkmen lider Abdülkerim Mahdum,2019 yılında Afganistan’ın Cüzcan vilayetinin Kızılayak köyünde hayatını kaybetti.
Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.
Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;
1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi
Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.
Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.
Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.
Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan: Şirket, Dernek, Vakıf ve Siyasi Partiler Açısından Hukuki Geçersizlik
Hukuk düzeninde bazı işlemler, baştan itibaren geçersiz sayılır. Bu tür işlemler “mutlak butlan” (yokluk) kavramı ile açıklanır. Türk hukuk sisteminde; şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler gibi tüzel kişiler açısından da bu geçersizlik ciddi sonuçlar doğurur.
Mutlak Butlan Nedir?
Mutlak butlan; hukuka, kamu düzenine, ahlaka veya emredici şekil kurallarına aykırı bir hukuki işlemin başlangıçtan itibaren hükümsüz olması halidir. Bu işlemler sanki hiç yapılmamış gibi değerlendirilir. Mutlak butlan hâlinde:
Herkes geçersizliği ileri sürebilir.
Mahkemeler re’sen (kendiliğinden) dikkate alır.
Zamanaşımı söz konusu değildir.
Hukuki sonuç doğurmaz.
1. Şirketlerde Mutlak Butlan
Ticaret hayatında şirketler üzerinden gerçekleştirilen bazı işlemler, hukuki şekil şartlarına ve kanuni kurallara aykırıysa mutlak butlan gündeme gelir.
Örnekler:
Geçersiz Kuruluş: Asgari sermaye şartını taşımayan bir anonim şirketin kurulması.
Kanuna Aykırı Amaç: Yasa dışı işler (örneğin kaçakçılık) için kurulan şirketler.
Şekil Eksikliği: Genel kurul toplantısı, zorunlu çağrı ve nisap şartları olmadan yapılırsa alınan kararlar geçersizdir.
2. Derneklerde Mutlak Butlan
Dernekler Kanunu’na göre, bir derneğin hem kuruluş hem de faaliyet süreçlerinde kamu düzeni ve yasalara uygunluk esastır. Aksi hâlde mutlak butlan söz konusu olur.
Geçersiz Genel Kurul: Üyelerin haberi olmadan yapılan toplantıda alınan kararlar hükümsüzdür.
Amaç Ahlaka Aykırı: Toplumda nefret, ayrımcılık, ırkçılık gibi ahlaka aykırı fikirleri yayan dernekler geçersiz sayılır.
3. Vakıflarda Mutlak Butlan
Vakıflar, kuruluşlarında sıkı şekil şartlarına tabidir. Bu şartlara uyulmaması hâlinde vakıf tüzel kişiliği oluşmaz.
Örnekler:
Resmî Senet Eksikliği: Noter huzurunda düzenlenmeyen vakıf senedi geçersizdir.
Mal Varlığı Devri Yoksa: Kurucu tarafından belirtilen taşınmazın vakfa devri yapılmamışsa kuruluş yok hükmündedir.
Kamu Düzenine Aykırı Amaç: Terör finansmanı veya ayrımcı amaç güden vakıflar geçersizdir.
4. Siyasi Partilerde Mutlak Butlan
Siyasi partiler, Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Kanunu’na uygun olarak faaliyet yürütmek zorundadır. Anayasa Mahkemesi, bu konuda nihai denetim merciidir.
Örnekler:
Anayasa’ya Aykırılık: Laiklik, insan hakları, devletin bütünlüğü gibi ilkelere aykırı partiler kapatılır ve işlemleri mutlak butlanla geçersiz sayılır.
Usulsüz Kurultay: Parti tüzüğüne aykırı yapılan seçimler geçersizdir.
Tüzük ve Program İhlalleri: Toplumsal barışa tehdit oluşturan ifadeler taşıyan programlar yok hükmündedir.
Tüzel Kişilerde Hukuki Ciddiyet Şart
Mutlak butlan, yalnızca bireysel sözleşmelerde değil; kurumların varlığını ve işlemlerini de doğrudan etkileyen bir hükümsüzlük türüdür. Şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler; kuruluş ve faaliyet süreçlerinde şekil, içerik ve amaç yönünden hukuka uygun davranmadıklarında, yaptıkları işlemler geçersiz sayılır. Bu durum, hem kamu düzeninin korunması hem de hukuki güvenliğin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.
Günümüzde birçok birey, şirket ve hatta ülke; sahip olduğundan çok daha fazla zenginmiş gibi davranıyor. Lüks arabalar, büyük evler, gösterişli tatiller ve sosyal medyada sergilenen “refah dolu” hayatlar… Ancak tüm bu görüntülerin arkasında çoğu zaman borçla finanse edilen bir tüketim yatıyor.
Bu duruma ekonomi literatüründe “Zenginlik İllüzyonu” adı veriliyor. Yani kişi ya da kurumlar gerçek zenginlik yerine, borçla veya geçici gelirlerle sürdürülen bir refah algısı içinde yaşıyorlar.
BİREYSEL DÜZEYDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU
Nasıl oluşur?
Kredi kartıyla yapılan lüks harcamalar
Taksitle alınan araba, ev, tatil vb.
Sosyal medyada sergilenen “lüks yaşam” gösterileri
Gerçek: Sahip olunan varlık değil, borçla finanse edilmiş bir tüketimdir.
Kredi kartıyla alınan pahalı telefonlar, taksitle gidilen lüks tatiller ve gösteriş için yapılan harcamalar… Tüm bu tüketim örnekleri, zenginlik illüzyonunun bireysel düzeydeki tezahürüdür. Kişi, aslında gelecek gelirini bugünden harcamakta, ama kendini “zengin” hissetmektedir.
ŞİRKETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU
Nasıl oluşur?
Sürekli borçlanarak yapılan yatırımlar
Gerçekleşmemiş kârlar üzerinden yapılan büyüme planları
Finansal tablolarda şişirilmiş varlıklar
Gerçek: Firmanın nakit akışı sorunlu olabilir, ancak dışarıdan “büyüyen ve zenginleşen şirket” algısı yaratılır.
Bazı firmalar; sürekli kredi kullanarak yatırım yapmakta, borçla büyümektedir. Finansal tablolarda görülen “kâr” çoğu zaman nakit akışıyla desteklenmeyen hayali bir kârdır. Böyle firmalar dışarıdan güçlü görünse de içeride ciddi risk taşır.
DEVLETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU
Nasıl oluşur?
Aşırı borçlanmayla finanse edilen büyük altyapı projeleri
Yapay şekilde düşük faizle genişleyen ekonomi
Kısa vadeli döviz girişleriyle büyüyen cari açık
Gerçek: Ekonominin temelleri zayıftır ama halk kendini refah içinde hisseder. Bu, genellikle krizle sonuçlanır (örneğin 2001 Türkiye krizi, 2008 ABD mortgage krizi).
Makroekonomik düzeyde, bazı devletler büyük projeler yaparak vatandaşlarına “refah” algısı yaratır. Ancak bu projelerin finansmanı borçla sağlanıyorsa ve üretim-tasarruf dengesi bozulmuşsa, bu durum sadece geçici bir illüzyondur. Ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir.
Zenginlik İllüzyonunun Nedenleri
Tüketim kültürü ve reklamlar
Sosyal medya ve gösteriş toplumu
Finansal okuryazarlık eksikliği
Yatırım yerine tüketimin teşvik edilmesi
Kısa vadeli politikalar
ZENGİNLİK İLLÜZYONUNUN SONUÇLARI VE ZARARLARI
Gerçek olmayan refah, tasarrufları azaltır.
Aşırı borçlanma ekonomiyi kırılgan hale getirir.
Kriz anlarında bu illüzyon bir anda dağılır.
Sosyal huzursuzluk ve gelir adaletsizliği artar.
GÖSTERİŞ DEĞİL GERÇEK ZENGİNLİK
Gerçek zenginlik; üretim, tasarruf ve sürdürülebilir gelir artışıyla mümkündür. Tüketim ve borçla sürdürülen bir yaşam tarzı, sadece zenginlik illüzyonu yaratır. Bu yanılsamadan kurtulmak için finansal bilinçlenme ve sadeleşme şarttır. Zenginlik illüzyonu, finansal gerçeklerden kopmuş bir algı oyunudur. Ekonomide sürdürülebilir refah; gerçek gelir artışı, üretim gücü ve tasarruf ile olur, borç ve gösterişle değil.
Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.
Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;
1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi
Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.
Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.
Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.
2. DBS Komisyonları (Doğrudan Borçlandırma Sistemi)
Bazı bankalarda DBS komisyonları manuel olarak tahsil edilmektedir.
Bu nedenle yalnızca para transferi yapmak yeterli olmayabilir.
İlgili komisyonların tahsil edilip edilmediği saat 17.00’den önce mutlaka kontrol edilmelidir.
3. Takas Çek Ödemeleri
Bugün bankalarda yoğunluk yaşanabileceğinden, takas çek ödemeleri son dakikaya bırakılmamalıdır.
Sistemsel problemler ya da personel hataları nedeniyle çek takası gecikebilir.
Takas saatinin 1 dakika geçilmesi bile çeklerin karşılıksız yazılmasına neden olabilir.
4. KMH (Kredili Mevduat Hesabı) Eksi Bakiyeler
KMH hesapları eksi bakiyede ise mutlaka artıya geçirilmelidir.
Bazı bankalarda bu hesapların sadece dışardan EFT ile kapatılması gerekmektedir.
Hesaptaki mevcut bakiye ile kapatılan durumlarda bile Merkez Bankası’na gecikme bildirimi yapılabilmektedir.
Her ay gecikmeli tahakkuk ödemeleri, firmanın Kredi Notunu olumsuz etkiler.
3.500 TL’lik bir tahakkuk kaydı dahi bazı firmaların kredi kullanamamasına neden olmuştur.
Bazen bu tür ödenmeyen borçların nedenini firmalara sorduğumuzda “ banka bize bilgi vermedi “ şeklinde bildirimler alıyoruz.
Bankaların bu tür borçlar ile ilgili olarak firmalara bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak bu tür borçları mesela takasta çeki olduğunu firmalara yazılı veya sözlü olarak bildiren banka şubeleri de bulunmaktadır.
5. Merkez Bankası Memzuç Kayıtları
Bugün yapılmayan her ödeme, 30.06.2025 tarihli gecikmiş tahakkuk, temerrüt veya ödenmemiş kredi taksidi olarak Merkez Bankası kayıtlarına geçebilir.
Bu durum firmanızın finansal itibarını ve rating notunu ciddi şekilde düşürebilir.
Sonuç olarak; Ay sonu işlemleri ihmal edilmemeli, tüm banka hareketleri mesai bitiminden önce birebir takip edilmelidir.
Küçük görünen meblağlar uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir.
Finansal disiplini sürdüren firmalar, güçlü banka ilişkileri ve yüksek rating ile her zaman bir adım öndedir.
Ay sonunda yapılan bir ihmal güvenilirliği sarsabilir.
Firmaların bugünü sorunsuz bir şekilde geçirmelerini diliyorum.