EKONOMİ
Yapısal bütçe dengesi: Deniz bitiyor mu?

Yayınlanma:
3 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Uzun süredir para politikası ile ilgili yazıp çizmiyorum çünkü ortada üzerinde konuşacak bir para politikası kalmadı. Öte yandan, son dönemlerde TCMB ve Hazine bilançosunun tek elden yönetilmesi ve kur korumalı mevduat sisteminin devreye girmesi maliye politikasının göreli önemini artırdı. Hele de Aralık ayında Merkezi Yönetim bütçesi 145.7 milyar TL ile rekor düzeyde açık verince dikkatler bütçeye yöneldi.
Aralık’taki yüksek açığa rağmen 2021 yılında bütçe açığının milli gelire oranı %2,8 olarak gerçekleşerek ilk bakışta bir önceki yılın %3,4 açığına göre “iyileşmeye” işaret etti. Peki, bu gerçekten bir iyileşme midir? Önümüzdeki dönemde maliye politikasının ekonomiyi desteklemek için alanı kaldı mı, deniz bitiyor mu? Bugün bu soruları “yapısal bütçe dengesi” kavramı üzerinden yanıtlamaya çalışacağız.
Bütçe dengesi, maliye politikasının duruşunu yansıtması açısından kuşkusuz en önemli göstergelerden bir tanesi. Öte yandan büyüme oranında yıldan yıla ciddi oynamalar olduğu dönemlerde ham haliyle bütçe dengesine bakmak yanıltıcı olabiliyor. Bunun nedeni bütçede harcama ve vergi gelirlerinin iktisadi faaliyete duyarlılıklarının farklı olması. Özellikle cari üretim seviyesinin potansiyel üretimden belirgin olarak farklılaştığı dönemlerde, bütçe dengesinin bilgi içeriği sınırlı kalabiliyor. Bu tür dönemlerde bütçe dengesinin konjonktürel (döngüsel) etkilerden arındırılmış halini ifade eden “yapısal bütçe dengesi”ne bakmak daha sağlıklı bir değerlendirmeye imkan tanıyabilir.
Ülkemizde özellikle bütçe gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının yüksek olması bütçe gelirlerinin büyümeye duyarlılığını artırıyor. Hızlı büyüme dönemlerinde hem içerde dayanıklı tüketim, otomobil vb. ürünlerin tüketimi hem de ithalat hızla arttığından devletin ÖTV ve ithalden alınan vergiler gibi dolaylı vergi gelirleri genelde iktisadi faaliyetten daha hızlı artmakta. Harcamalarda da konjonktüre göre değişen esneklikler söz konusu olsa da ülkemiz özelinde konjonktüre duyarlılık vergi gelirlerinde daha belirgin. Bu nedenle, genişleme fazlarında otomatik olarak daha iyi bir bütçe dengesi elde edilebilirken, daralma dönemlerinde tam tersi bir durum ortaya çıkabiliyor.
Dolayısıyla büyüme hızında yıldan yıla ciddi değişimlerin yaşandığı dönemlerde sadece ham bütçe dengesine bakarak kamu mali duruşundaki değişimi anlamak mümkün değil. Özellikle 2021 gibi ekonominin yüzde 11 civarında büyüdüğü bir yılda maliye politikasının duruşunu anlamak için ham bütçe dengesine bakmak yanıltıcı olabilir.
Bu konunun mükemmel bir çözümü olmasa da büyüme döngülerine göre düzeltilmiş bütçe dengesi (yapısal bütçe dengesi) hesaplayarak mali duruşa dair daha gerçekçi bir resim çizmek mümkün. Daha teknik bir dille ifade etmek gerekirse, mali duruş değerlendirilirken iktisadi faaliyetteki dalgalanmaların bütçe dengesi üzerinde oluşturduğu döngüsel etkilerin ayrıştırılmasından bahsediyoruz.
Bunu pratikte yapabilmek için şu sorunun yanıtını bilmek gerekiyor: İktisadi faaliyet normal (potansiyel) düzeyinin yüzde 1 üstünde (altında) gerçekleştiğinde bunun bütçe dengesine otomatik artırıcı (azaltıcı) etkisi nedir?
Konuyu araştırdığımda ülkemizde bütçe açığının büyüme esnekliğini tahmin eden yakın döneme ait bir çalışmaya rastlamadım. En somut rakamsal yaklaşım TCMB tarafından 2019 Ekim Enflasyon raporunda yayımlanmış bir Kutu çalışmasında yer alıyor. Bu çalışmada verilen bilgileri ilgili yılların büyüme ve çıktı açığı tahminleri ile birleştirerek elde ettiğim esneklik katsayısı 0,4. Yani iktisadi faaliyetin potansiyelinin yüzde 1 üzerine çıkması bütçe dengesinin milli gelire oranını yaklaşık 0,4 puan iyileştiriyor. Tabi burada büyümenin kompozisyonu da önemli. Eğer iç talep kaynaklı bir büyüme varsa veya dolaylı vergilerin payı zaman içinde artırılmışsa bu katsayı daha da yükselebilir. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir yıla dair yapılan hesaplarda önemli belirsizlik marjı olduğunu eklemeliyim.
Yine de elimizdeki en somut bilgiyi kullanarak bütçe dengesinin büyüme esnekliğini 0,4 olarak alalım. Tabi bu katsayıyı belirlemek yetmiyor. Bir sonraki adımda ekonominin potansiyelinin ne kadar altında ya da üstünde olduğunu, yani “çıktı açığını” da hesaplamak lazım. Bunu yapmak için GSYİH’nin mevsimsellikten arındırılmış serisini istatiksel filtrelerden geçirip üzerine kendi yargısal değerlendirmelerimi ekliyorum. Bu işin de oldukça yüksek hata payı içeren istatistiksel kestirimler içerdiğini not etmek gerek. Ardından, tahmin edilen çıktı açığı ile bütçe dengesinin döngüsel esneklik katsayısı olan 0,4’ü çarparak bütçe dengesine yapılacak “döngüsel uyarlama”yı buluyorum. Bir sonraki aşamada ise bunu bütçe dengesinden çıkararak “yapısal bütçe dengesi”ne ulaşıyorum: diğer bir ifadeyle döngüsel etkilerden arındırılmış bütçe dengesi. Böylece “ekonomi potansiyelinde olsaydı bütçe dengesi nerede olurdu?” sorusuna kabaca bir yanıt bulmuş oluyoruz.
Sizi epey bir teknik detaya boğdum ama henüz işlem bitmedi. Nispeten daha rafine bir yapısal bütçe dengesine ulaşmak için son bir önemli noktayı dikkate almak lazım. Herhangi bir yıla özgü düzenli vergi gelirleri dışında bir kereye mahsus kamu gelirlerini de bütçe dengesinden ayıklamakta fayda var. Çünkü bugün elde edilen bütçe gelirlerinin bir kısmının gelecekte olmayacağını tahmin edebiliyoruz.
Ülkemiz ilave bütçe geliri yaratma konusunda epey maharetli olduğundan, aslında vergi barışı, yeniden yapılandırma vb. gibi bir kereye mahsus görünen gelirlerin birçoğu uzun yıllardır düzenli hale getirilmiş durumda. Dolayısıyla bunları bütçe dengesinden tamamen çıkarmak yanıltıcı olabilir. Ancak son yıllarda öne çıkan bir gelir türü var ki bunu her yıl devam ettirmenin mümkün olmadığı kesin gibi: TCMB’nin hazineye yüklü yedek akçe ve kâr aktarımı. 2019 yılından bu yana TCMB bilançosunda ve kanununda yapılan düzenlemelerle Hazine’ye önemli ölçüde gelir yaratıldı. Bu şekilde son üç yılda Hazineye toplamda milli gelirin yaklaşık %3,2 oranında aktarım gerçekleşti. Ancak burada var olan marjlar büyük ölçüde tüketilmiş durumda. İhtiyat akçesi ile değerleme hesabının tabiri caizse suyunun sıkılması ve TCMB rezervlerinin geldiği nokta önümüzdeki dönemde Hazineye yüksek oranlarda transfer yapılmasını zorlaştırıyor. Dolayısıyla nihai yapısal bütçe dengesini hesaplarken son aşamada TCMB’den yapılan bu tür transferleri de çıkarmakta fayda var.
Gördüğünüz gibi epey bir çabaya rağmen yine de ancak kaba bir hesap yapabildik, fakat en azından bütçe dengesinin ne kadarının konjonktürel ne kadarının yapısal olduğunu anlamak açısından fikir verebilecek bir göstergeye ulaşmış olduk. İlgili yazında bu göstergenin adı daha çok “döngüsel etkilerden arındırılmış bütçe dengesi” olarak geçiyor, fakat biz akademik olmayan bu yazıda kolaylık açısından kısaca “yapısal bütçe dengesi” olarak isimlendirdik.

Grafik, merkezi yönetim bütçe dengesinin milli gelire oranının ham verisi ile hesapladığımız “yapısal” bütçe dengesini bir arada gösteriyor. Gördüğünüz gibi arada ciddi farklar var. Özellikle belirgin büyüme/daralma dönemlerinde tanım gereği iki seri arasındaki fark büyüyor. Örneğin, 2009 küresel krizinde mali duruşun ham verinin ima ettiği ölçüde gevşek olmadığını görüyoruz. O dönemde bütçe açığındaki artış daha çok ekonomik daralmanın vergi gelirleri üzerindeki zayıflatıcı etkisini yansıtıyor. COVID yılında ise aslında bütçe dengesi ham veriden daha sıkı bir duruşa işaret ediyor, çünkü zayıf iktisadi faaliyet vergi gelirlerini düşürmüş. Pandemiden etkilenen kesimlere en çok destek verilmesi gereken yılda mali duruş önceki yıla göre sıkılaşmış görünüyor. Bu dönemdeki maliye politikası çok konuşulduğu için hızlıca geçiyorum. Gelelim esas bulguya.
İktisadi faaliyetin patlama yaparak %11 civarında büyüdüğü 2021 yılında bütçe açığı aslında göründüğünden daha kötü. Yapısal bütçe dengesi (turuncu çizgi) belirgin şekilde bozulmuş görünüyor. Oysa yazının başında bahsettiğimiz gibi ham bütçe dengesi (mavi) tam tersine 2021 yılında bir önceki yıla göre bütçe dengesinde iyileşme gösteriyor. Bunun temel sebebi muhtemelen 2021’de iktisadi faaliyetin önemli ölçüde potansiyelinin üzerine çıkması nedeniyle vergi gelirlerinde yaşanan yüksek performans. Döngüsel (konjonktürel) etkilerden arındırıp TCMB’den Hazineye yapılan transferleri çıkarınca aslında kamu maliyesinin ciddi anlamda gevşediği ortaya çıkıyor (turuncu). Bu dönemde milli gelire oranla ham bütçe açığı %2,8 iken yapısal bütçe açığı yaklaşık %4,6 düzeyinde. Diğer bir ifadeyle, hızlı büyümenin katkısı arındırıldığında bütçenin iyileşmek şöyle dursun, ciddi ölçüde bozulduğu gözlenmekte. Bu örnek mali duruşu tespit için konjonktür etkilerinden arındırmanın önemini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Grafikte görüldüğü gibi, 2021 yılında yapısal bütçe dengesi son 15 yıldır olmadığı kadar bozulmuş. Önümüzdeki dönemde ekonominin yavaşlayarak potansiyeline dönmesi halinde, ek tedbir alınmazsa, bütçe açığının kısa süre içinde %5’leri bulması şaşırtıcı olmaz. Seçim yılı öncesi ortaya çıkabilecek ilave bir mali genişleme ise bu seviyelerin daha da aşılmasına neden olabilir. Hali hazırda kamu borcunun üçte ikisinin dövize duyarlı olduğu da göz önüne alındığında, bu durum olumsuz bir dış şokun ortaya çıkması halinde borcun sürdürülebilirliğine dair kaygıların yeniden gündeme gelebileceğine işaret etmekte. Buna kur korumalı mevduat ve diğer koşullu yükümlülüklerden gelen riskleri de eklersek iş daha da zorlaşıyor.
Özetle, önümüzdeki dönemde ülke risk primini bozmadan yapılabilecek bütçe destekleri konusunda manevra alanının (mali alan) oldukça sınırlı olduğu görülmekte. İlerleyen dönemlerde büyümede bir yavaşlamanın gözlenmesi halinde kamunun ek tedbir almadan harcamaları artırabilmesi kolay değil. Deniz bitiyor.
Hakan KARA
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:
1 gün önce|
25/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Kitap Künyesi
-
Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?
-
Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk
-
Yazarlar:
-
Peter Stanyer
-
Masood Javaid
-
Stephen Satchell
-
-
Çevirmen: S. Cem Çiloğlu
-
Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi
-
Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)
-
Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.
-
Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.
İçerik Özeti
-
Yatırımın Temel İlkeleri
-
Risk ve Getiri Dengesi
-
Portföy Teorisi
-
Fon Seçimi ve Dağılımı
-
Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)
-
Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri
-
Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri
“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti
1. Yatırımın Temelleri
Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.
📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.
2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)
Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.
📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.
3. Varlık Sınıfları ve Araçlar
Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:
-
Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.
-
Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.
-
Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.
-
Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.
📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.
4. Zaman ve Psikoloji Faktörü
Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.
📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.
5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar
Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.
📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.
6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler
Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.
📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.
Genel Değerlendirme
Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.
HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ
Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.
-
Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.
-
Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.
-
Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.
ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI
1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.
-
Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.
-
Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.
-
Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.
2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması
-
Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.
-
Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.
-
Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.
JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI
1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar
İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.
2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur
İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.
3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski
Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.
ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?
-
Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır. -
Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.
TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?
-
Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.
-
Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.
-
Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.
BANKA HABERLERİ
Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:
5 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Serhat Can
Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.
Asimetrik Bilgi Sorunu:
Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:
- Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
- Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
- Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.
Sonuç Ne Olur?
- Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
- Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
- Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
- Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
- “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”
Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?
George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.
Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye
Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.
Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.
Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.
Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?
Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.
Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür
Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.
Serhat CAN
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.233)
- GÜNDEM (3.199)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.250)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.058)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Piyasa Beklemiyordu! Bitcoin Neden Patlama Yaşadı?

Finans Koltuğundan CEO Masasına

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Papara’dan açıklama: Özür diledi

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 26/06/2025
- İkinci el araçta 6 ay 6 bin km ve ilan kısıtlaması 2026’ya uzatıldı 26/06/2025
- TEMMUZ ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 26/06/2025
- Diyarbakır Türkiye’nin enerji arz gücüne katkı sağlıyor 26/06/2025
- İnşaat malzemesi sanayi bileşik endeksi yılın ilk artışını gösterdi 26/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif tarihi belli oldu 26/06/2025
- TCMB rezervlerinde 7 haftanın ardından ilk gerileme 26/06/2025
- İkinci el otoda 6 ay-6 bin kilometre kısıtlaması uzatıldı 26/06/2025
- İkinci el otomobil satışında '6 ay-6 bin km' düzenlemesi uzatıldı 26/06/2025
- "Türkiye'nin maliyet bazlı rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altına indi" 26/06/2025
- H&M'den ürün tedariğinde pazara yakınlık planı 26/06/2025
- ABD'de işsizlik maaşı başvurularında sert düşüş 26/06/2025
- Kredilerde büyüme yeniden hızlandı 26/06/2025
- Hatice Karahan: Dünyadaki merkez bankalarıyla sınır ötesi ödemeler konusunda çalışıyoruz 26/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı