Connect with us

EKONOMİ

Büyük depremin ekonomik faturası

Tek bir insanımızın bile yaşatılabilmesi tüm ekonomik analizlerden daha değerli. Ancak depremin ekonomik yansımalarının da değerlendirilmesi gerekiyor. Depremin 50 milyar dolar civarı bir maliyeti çıkıyor.

Yayınlanma:

|

Tayyip Erdoğan’ın 6 Şubat depremini işler tam sarpa sarmışken “Allah’ın yeni bir lütfu” olarak değerlendirip, seçim stratejisini güncelleme çabası içine girdiği görüşündeyim. Bülent Arınç’ın seçimin ertelenmesi için zemin yoklama hamlelerinin Cumhur İttifakı tarafından benimseneceği henüz net değil. Tabii ki tutumlarını belirlerken birçok etmen rol oynayacak. Ancak işin ekonomi yönüne odaklanırsak, süreci uzatmanın iki nedenle avantajlarına olmayacağını söyleyebiliriz:

2- Depremin çok ciddi bir maliyeti olacak. Bu, bütçeye büyük bir yük bindirecek. Yeniden imar çabaları, ithalatı da artıracağı, geçici de olsa en azından deprem bölgesinden ihracatı azaltacağı için, cari açık da artacak. Dövizi kontrol güçleşecek. Bütçe açıklarının finansmanı ister istemez ek vergiler konulmasını getirecek. Enflasyon yeni bir ivme kazanacak. Tüm bu olumsuz etkiler yurttaşın yaşamına yansımadan, deprem bölgesi için verilen sözlerin gerçekleşemeyeceği anlaşılmadan, bir an önce seçime gitmek tercih edilebilir.

DEPREMİN EKONOMİK TAHRİBATI

Söylemeye bile gerek yok, tek bir insanımızın bile yaşatılabilmesi tüm ekonomik analizlerden daha değerlidir. Ama iş bölümü gereği, jeolojik boyutunun yanı sıra birilerinin de depremin politik, psikolojik, toplumsal ve ekonomik yansımalarını değerlendirmesi gerekiyor.

Kabataslak depremin ekonominin %10’unu vurduğunu söyleyebiliriz. Deprem bölgesinin GSYH’deki payı %9.3 iken; bu oran tarımda %14.3’e çıkarken, hizmetlerde %7.1’e kadar düşebiliyor. Katma değer olarak sanayi üretiminin %11.2’si, inşaat sektörünün %7.1’i, finans ve sigorta sektörünün %4.4’ü depreme konu 10 ilde gerçekleşiyor.

2022 itibarıyla 10 ilin ihracattaki payı %8.72, bu da 19.76 milyar dolara denk geliyor. Bazı ürün gruplarında deprem bölgesinin ihracattaki ağırlığı daha yüksek. Örneğin, bu oran halıda %69.4, tekstilde %32.1, hububat ve baklagillerde %30.5, taze meyve ve sebzede %22.1’e kadar çıkıyor.
1999 Marmara depremiyle karşılaştırınca, 2023’te daha fazla konutun yıkıldığı, yeniden imar maliyetinin çok daha yüksek olacağı görülüyor. Buna karşın Marmara depremi sanayinin kalbi Kocaeli, Sakarya, Yalova hattında etkili olduğu için, 6 Şubat depreminin genel ekonomiye olumsuz etkisinin daha sınırlı kalacağı anlaşılıyor.

1999 Marmara depreminin meydana geldiği yıl ekonomi %3.3 daralmıştı. Gelgelelim o yıl Asya krizi ve ardından patlak veren Rusya krizi küresel ekonomiyi ve Türkiye ekonomisini olumsuz etkilemekteydi. Bugün o kadar olumsuz bir küresel konjonktür söz konusu değil. 1999’da Tüpraş, Petkim gibi stratejik tesisler üretime ara vermiş, başlıca limanlar hasara uğramıştı.

1999 depreminde en büyük zararla karşılaşan Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da 2 milyon kişi yaşıyordu. Buna karşın, 2023 depreminden en fazla etkilenen Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya ve Adıyaman’da 6.5 milyonluk bir nüfus bulunuyor. Ne var ki, Marmara depreminde milli gelirin %34.7’sini, Pazarcık depreminde %9.8’ini üreten bir coğrafya söz konusuydu. En fazla etkilenen iller itibarıyla da, 1999’daki milli gelirin %6.3’üne karşı bugün %5.2’sine karşı gelen bir ağırlık vardı. Sanayi üretimindeki paylar %13.1’e karşı %7.5; vergi tahsilatındaki ağırlıklar ise %16.4’e karşı %3.2 idi.

DOĞAL FELAKETLERİN EKONOMİK BİLANÇOSU

Depremler gibi doğal felaketler, yakında yaşadığımız Covid-19 gibi salgın hastalıklardan önemli bir farklılık gösterir. Salgınlar sadece insanlar ve hayvanları etkiliyorken, maddi sermaye; köprüler, fabrikalar, araçlar zerre zarar görmüyor. Salgın geride bırakılınca ekonomik faaliyetler kaldığı yerden devam ediyor. Buna karşın deprem sadece konutları değil, işyerlerini, fiziki altyapıyı da yıkıntıya uğratabiliyor.

Doğal felaketlerin hemen hissedilen etkileri 4 kanaldan gerçekleşir: can kayıpları; konutlar, fabrikalar, ulaşım araçları, otoyollar gibi fiziksel sermayenin zarar görmesi; insanların felaket bölgesini terk etmeye çalışmasıyla ortaya çıkan nüfus hareketleri ve ekonomik faaliyetlerin kesintiye uğraması.
6 Şubat depreminden sonra şu ana kadar hazırlanan en kapsamlı çalışma olan Morgan Stanley Yatırım Bankası’nın Raporu Dünya Bankası’nın metodolojisini temel almış. Buna göre maliyetler 3 kalemde toplanıyor:

1- Doğrudan maliyetler: Makine, bina gibi maddi sermaye ve stokların doğrudan zarar görmesi (stok etkisi),

2- Dolaylı maliyetler: Yaşanan üretim kaybının ve arama-kurtarma faaliyetlerinin maliyeti (akım etkisi),

3- İkincil etkiler: Bütçe açıkları, cari işlem açıkları gibi makro ekonomik yetkiler.

Elimizde bulunan TÜRKONFED ve Morgan Stanley Raporları’nın yaklaşımını kullanarak güncel istatistikler üzerinden bazı hesaplamalar yapabiliriz. Morgan Stanley analizlerini 400 bin birim konutun yıkılması üzerinden yapmış. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 385 bin yıkılan ve 254 bin girilemeyen daire açıklaması temelinde aynı hesaplamayı 500 bin birim varsayımıyla güncelleyebiliriz. Ortalama bir daire 100 m2 ve metrekare başına inşaat maliyeti 450 dolar kabul ediliyor. Bu da konut başına 45 bin dolar, toplamda 22.5 milyar dolar maliyet demek. Buna %25 altyapı maliyeti ilave edilirse fatura 28.1 milyar doları buluyor. Burada arsa maliyeti sıfır kabul ediliyor. Hasarlı konutların, yıkılacakların %30’u kadar olduğu ve üçte bir maliyetle onarılacağı varsayımı toplam gideri 30.4 milyar dolara taşıyor. Aynı hesabı TÜRKONFED’in konut metrekaresi 700 dolar varsayımından hareketle yaparsak, fatura 47.3 milyar dolara kadar yükseliyor.

Ağır hasarlı illerden imalat sanayiinde Türkiye genelinde en fazla ağırlık taşıyanları, %3.6 ile Gaziantep ve %1.8’le Hatay. Buralardaki organize sanayi bölgelerinde zararın çok yüksek olmadığı bilgileri geliyor.

Morgan Stanley konut dışı sermaye stokuna yönelik zarara GSYH’nin %0.3’ü tahmin ediyor. Otoyol, baraj ve havaalanı gibi altyapıya da aynı şekilde bir %0.3 daha ekleyince 5.6 milyar dolarlık ek bir maliyet daha çıkıyor. Burada İskenderun Limanının fazlaca zarar görmediği bilgisinden hareket ediliyor.

Üretimin aksamasından kaynaklanan maliyetlerin tahmininde ise, zararın yoğunlaştığı 5 ilde ekonomik aktivitenin 4 çeyrekte normale döneceği, diğer illerde ise bu sürecin 3 çeyrek olacağı varsayımından yola çıkılıyor. Burada sanayi üretimindeki kaybın bir ölçüde başka fabrikalarda kapasite artırımı ile telafi edileceği, örneğin Kardemir’in İskenderun Demir-Çelik’in açığını kapatabileceği düşünülüyor. Bu kalemin maliyeti de 4.2 milyar doları buluyor.

MALİ ÇARPANLAR ETKİSİ

İkincil etkilere gelirsek, yeniden imar maliyetinin büyük ölçüde kamu genel bütçesinden karşılanacağı, bunun da haliyle bütçe açığını tırmandıracağı düşünülüyor. Altyapının tamiri, yeni konutların inşası ve üretimin normale dönüşü ile bu bütçe harcamalarının bazı sektörlere hareket getirmesi sonucu, teknik tabirle “mali çarpanlar” etkisiyle 2024’te zararların bir kısmının kapatılabileceği tahmin ediliyor. En çok zarar gören 5 ildeki vergi kayıplarının bütçeye etkisinin sınırlı kalması ve deprem kaynaklı ek bir 15 milyar dolar bütçe açığı bekleniyor. Bunun 5 milyar dolarını dış yardımların ve Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşların kredilerinin sağlayacağı düşünülüyor. Merkez Bankası’nın son anketinden yola çıkarak 2023 yılı ortalama dolar kurunu 21 TL olarak alırsak, 210 milyar TL’lik ek bir bütçe açığı söz konusu olacak. Bu rakamı 2023 yılı bütçe açığı hedefi 660 milyar TL’ye eklersek, 900 milyar TL’yi zorlayan bir bütçe açığına ulaşırız. Bunun için de ek bütçe gerekir.

İnşaat maliyetlerinin %30 ithal bağımlılığı düşünülürse, 9 milyon dolarlık ek bir cari açık rakamı ortaya çıkar. Rezervleri daha fazla zorlamamak içim bunun hem dış finansmanı gerekir .Ayrıca bütçe açığını fonlamak için iç borçlanma da zorunlu. Politika faizinin %9 olması, hele ki bu hafta %8’e düşürülmesi olasılığı altında, piyasanın bu borçlanma talebine olumlu yanıt vermesi beklenemez. Bu durumda kamu borçlanma kağıtlarının BDDK düzenlemesi nedeniyle bankalara zorla satılması dışında bir fonlama seçeneği görünmüyor.

Tüm bu rakamları alt alta getirince, depremin 50 milyar dolar civarı bir maliyeti çıkıyor. Hesaplamaya 9 milyar dolar ek cari açık dahil değil. Çünkü bu rakamın ağırlıklı kısmı bütçe açığına yansıyor. Kötümser senaryoyla ise, toplam faturanın 70 milyar dolara kadar yükselmesi olasılığı da göz ardı edilmemeli.

HAYRİ KOZANOĞLU – BİRGÜN

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.