GÜNCEL
İş Bankası’ndan Türkiye’nin ilk emtia ticareti platformu

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Türkiye İş Bankası, endüstriyel ürünlerin ticaretine aracılık etmek amacıyla Türkiye’de bir ilk olan dijital pazar yeri platformu Proemtia’yı hayata geçirdi.
Bankadan yapılan açıklamaya göre, Proemtia, öncelikli olarak demir çelik sektörü ürünleri için kullanıma açıldı. İlerleyen süreçte ürün kategorisini genişletecek olan dijital platform, Türkiye’nin farklı noktalarındaki alıcı ve satıcıları aynı platformda bir araya getirerek ticareti kolaylaştırıyor.
İş Bankası, platform ile geleneksel iş yapış şekillerinin önemini koruduğu endüstriyel emtia ticaretinin gelişimine ve dijitalleşmesine katkı sunmayı ve bu gelişimde önemli bir referans noktası olmayı hedefliyor.
İlk etapta yassı ürünler, uzun ürünler, kutu profilleri, borular ve paslanmaz ürünler olmak üzere 5 ana kategori altında 35 alt kategoride 80 ürünün yer aldığı ve ‘www.proemtia.com’ adresi üzerinden ulaşılabilen platform, demir çelik sektörünün ardından ülke ekonomisi içinde önemli yere sahip olan ve dijitalleşme ihtiyacı bulunan diğer endüstriyel ürünleri de kapsayacak şekilde faaliyet alanını ve hacmini genişletecek.
Proemtia alıcılar açısından sadece belli kriterleri taşıyan onaylı satıcılar üzerinden birinci kalite ürünlere hızlı erişim, rekabetçi ve şeffaf fiyatlar, vadeli ödeme imkanı, lokasyona göre arama ve anında lojistik teklifi alma gibi imkanlar sunuyor. Satıcılara da ürünlerini ve fiyatlarını hızlı bir biçimde sisteme yükleme ve güncelleme, yeni ve hızlı bir satış kanalı sayesinde yeni müşterilere ve bölgelere erişim, ürün yelpazesini genişletme ve vadeli satış gibi avantajlar sağlıyor.
– ‘Demir çelik sektörü ülkemiz açısından depremlerden sonra daha da kritik hale geldi’
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Burak Seyrek, ticaretine aracılık ettikleri demir çelik sektörünün Türkiye açısından stratejik ve kritik bir sektör olduğunu belirtti.
Ülke olarak hep beraber yakın zamanda deprem felaketleri nedeniyle çok acı günler yaşadıklarını aktaran Seyrek, ‘Depremlerde ağır hasar gören yaklaşık 10 ilimizin yeniden inşa edilmesi gerekecek. Dolayısıyla demir çelik sektörü, ülkemiz açısından depremlerden sonra daha da kritik hale geldi. Bölgenin inşası sırasında kısa zamanda çok ciddi bir demir çelik ihtiyacı olacak. Üzerinde birkaç yıldır çalıştığımız platform ile ihtiyacın hızlı ve kolay bir şekilde karşılanmasına da katkıda bulunmuş olacağız. Böyle felaketlerle hiçbir zaman karşılaşmamayı temenni ediyoruz ama deprem gibi bir felaketle karşılaştığımızda reel sektörün, milli sanayimizin ne kadar güçlü olması gerektiğini bir kez daha anladık.’ değerlendirmesinde bulundu.
Seyrek, Proemtia ile ilk etapta demir çelik sektöründe teknolojiye dayalı katma değeri yüksek kaliteli üretim yapılmasına, ihracatın artmasına ve pazarın çeşitlenmesine, sektörün sürdürülebilirliği konusunda gerekli adımların atılmasına katkıda bulunmayı amaçladıklarını belirterek, ayrıca sektörün dijitalleşmenin ve Endüstri 4.0’ın gereklerine uymasını sağlayacak yatırımlarında bir katalizör rolü üstlenmesini arzu ettiklerini vurguladı.
– ‘Global bir emtia borsasına dönüşmesini, ülkemizin bir değeri haline gelmesini hayal ediyoruz’
Dünyada büyük emtia borsaları olduğunu aktaran Seyrek, Türkiye’nin sahip olduğu stratejik ve lojistik konumuyla, altyapısı, sanayisi ve insan gücüyle global çapta emtia konusunda önemli merkezlerden biri haline gelebilecek potansiyeli bulunduğunu aktardı.
Seyrek, Proemtia’yı finansal sektör ile reel sektör oyuncularının değerli bir iş birliği olarak gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:
‘Bu yıl Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. Ülkemizin Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında ticarette de çok daha dinamik, çok daha güçlü bir merkez haline gelmesini istiyoruz. Proemtia İş Bankası’nın bir platformu değil tüm sektörün ve ülkemizin bir platformu. Bu noktada emtia platformuyla başlayan yolculuğumuzda Proemtia’nın zamanla uluslararası standartlarda global bir emtia borsasına dönüşmesini, uluslararası alanda ülkemizin bir değeri haline gelmesini hayal ediyoruz ve bu vizyonla yola çıkıyoruz.’
– ‘Softtech ve Moka’nın katkılarıyla hayata geçirdiğimiz bir startup’
Proemtia Genel Müdürü Umut Feyzioğlu da üretim odaklı emtianın ticaretinin; çok boyutlu ticari ilişkiler, yüksek sermaye gereksinimi ve ürün yapılarına özel tasarım ihtiyaçları gibi unsurlar nedeniyle dijitalleştirilmesi en zor alanlardan olduğunu vurguladı.
Bu noktada endüstriyel emtia ticaretine ilişkin ihtiyaçların ne olduğunu tespit ettiklerini ve ardından endüstriyel ürün alışverişlerinde alıcı ve satıcı ihtiyaçlarını aynı anda karşılayacak, şeffaf, güvenilir ve iş birliğini destekleyen bir pazar yeri platformu olan Proemtia’yı hayata geçirdiklerini aktaran Feyzioğlu, ‘Platformu, yazılım ve teknoloji şirketimiz Softtech ile finansal teknoloji alanındaki iştirakimiz Moka’nın katkılarıyla hayata geçirdiğimiz bir startup olarak değerlendirebiliriz. Dijitalleşmenin sağladığı tüm avantajları pazar yerimizde yer alan tüm paydaşlarımıza hissettirerek demir çelikten başlamak üzere endüstriyel emtia sektörünün dijital dönüşümünde önemli bir rol oynamayı hedefliyoruz.’ ifadelerini kullandı.
– ‘Ürünlerin teslim edilme süresi en fazla 3 iş günü’
Umut Feyzioğlu, Türkiye’de e-ticaretin toplam ticaret içerisindeki payının sürekli artarak 2022 yılında yüzde 18,6’ya ulaştığını, Avrupa ülkelerindeki penetrasyonla karşılaştırıldığında bu alanda Türkiye’de hala önemli bir potansiyel bulunduğunu kaydetti.
Demir çelik ve akabinde de diğer endüstriyel ürünlerin e-ticaret işlemlerine daha fazla dahil olmasının bu oranı artıracağını belirten Feyzioğlu, şu değerlendirmede bulundu:
‘e-ticaret; taraflara hız, karlılık ve kolaylık sağlıyor. Biz Proemtia ile endüstriyel ürün alışverişlerinde alıcı ve satıcıların ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde karşılıyoruz. Alıcı ve satıcılara, satış öncesi ve sonrasına yönelik olarak kusursuz hizmet anlayışı ve profesyonel ekibimizin desteğiyle işlerini kolaylaştıran, çözüm sunan bir anlayışla hizmet veriyoruz. Müşteri memnuniyeti ve güvenliğine öncelik veriyoruz. Çağrı merkezimiz ve canlı sohbet hattımız sayesinde alıcıların sorularını hızlıca yanıtlıyoruz.
Hem alıcılarımızı hem satıcılarımızı üzerinde titizlikle durduğumuz bir üyelik değerlendirme süreci sonrasında içeriye alıyoruz. Alıcıların aradıkları ürünlere kolayca erişebilmelerini sağlıyoruz. Burada önem verdiğimiz konulardan biri, satın alınan demir çelik ürünlerinin satıcılar tarafından teslim edilme süresi. Bu süre şu anda en fazla 3 iş günü. Tedarik sürecinde üretim sürecini beklemiyoruz, işi hızlandırıyoruz. Tüm üyelerin erişebileceği şekilde şeffaf bir fiyatlama mekanizmasının oluşmasını sağlıyoruz. Bu da alıcılar için en büyük avantajlardan biri.’
İlginizi Çekebilir
Ali Coşkun
Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler
Yayınlanma:
2 saat önce|
27/06/2025Yazan:
Ali Coşkun
Birçok firmada geçmişe kıyasla azalmış olsa da, gayri resmi ticari işlemler hâlâ yaygın şekilde sürmektedir. Özellikle nakit yoğun sektörlerde ve KOBİ ölçeğindeki firmalarda, bu durum daha belirgin şekilde gözlemlenmektedir.
Bu kapsamda yapılan bazı ödemeler banka kanalları yerine doğrudan elden gerçekleştirilmekte; bu da işletmenin resmi mali tablolarını doğrudan olumsuz etkilemektedir.
Gayri resmi ödemelerde kullanılan resmi gelirler, muhasebe sisteminde denge bozulmalarına yol açar. Bu bozulmalar en çok dönen varlık kalemlerinde kendini gösterir:
-
🧨 Yüksek kasa bakiyeleri
-
🧨 Ortaklara ait alacak senetleri
-
🧨 Ortaklardan alacaklar
-
🧨 İş avanslarında ortaklara ait tutarlar
Bu kalemlerde zamanla meydana gelen olağandışı artışlar, finansal tablo kullanıcıları için önemli risk sinyalleri taşır.
Başlangıçta küçük görünen bu tutarlar, süreç içinde büyüdükçe bilanço üzerinde ciddi baskı yaratır. Bu durum, kredi veren bankaların da dikkatinden kaçmaz.
Bankaların Yaklaşımı
Kredi değerlendirme süreçlerinde bankalar, bu tür şişirilmiş kalemleri tespit eder ve analiz aşamasında bu tutarları mali düzeltmeye tabi tutar. Yani:
Bu bakiyeler, özkaynaklardan düşülerek şirketin gerçek finansal durumu ortaya konur.
Bu düzeltmeler sonucunda:
-
Özkaynaklar ciddi şekilde azalır
-
Borç/özkaynak oranı önemli ölçüde bozulur
-
Finansal kaldıraç artış gösterir
Bazı firmalarda bu tür düzeltmelerin ardından özkaynaklar negatif seviyeye dahi gerileyebilir. Bu da:
-
Yasal olarak kredi kullanımı önünde engel oluşturur
-
Krediye erişimi zorlaştırır, hatta imkânsız hâle getirir
-
Firmanın sektörel itibarı ve ticari ilişkileri üzerinde olumsuz etki yaratır
Kredi Notuna Etkisi
Kredi veren kurumlar tarafından oluşturulan kredi risk puanı (raiting) da bu tabloya göre şekillenir.
Gayri resmi işlemler kaynaklı mali dengesizlikler:
-
Raiting notunun düşmesine
-
Kredi maliyetlerinin artmasına neden olur
Neler Yapılmalı?
Firmaların, özellikle 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık bilanço tarihlerinde bu tür kalemlerdeki bakiyeleri minimuma indirmesi büyük önem taşır.
Aksi takdirde:
-
Bankalar,
-
Bağımsız denetçiler,
-
Yatırımcılar ve
-
Potansiyel iş ortakları
firmanın güvenilirliğini sorgulamaya başlayabilir.
Kısa Vadeli Kazançlar, Uzun Vadeli Riskler Yaratır
Kısa vadede pratik ve kolay gibi görünen gayri resmi ödemeler, uzun vadede firmaların büyüme kapasitesini, yatırım alabilirliğini ve finansmana erişimini ciddi biçimde sınırlar.
Kurumsallaşmak ve finansal yapısını güçlendirmek isteyen her işletme:
Bu tür uygulamalardan uzak durmalı, mali disiplini ve kurumsal itibarını öncelik haline getirmelidir.
Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

İş Dünyası Ne Kadar Hazır? Türkiye’de durum nasıl?
Günümüz iş dünyası, hızla değişen dinamiklerin ve artan belirsizliklerin ortasında, çalışan esenliği konusunda ciddi bir sınav veriyor. Pandemiyle birlikte önemi daha da anlaşılan çalışan zihin sağlığı, ne yazık ki hala birçok kurum için “ekstra” bir kalem olarak görülüyor. Oysa kapımızda bekleyen zihin sağlığı krizi, sadece bireylerin yaşam kalitesini değil, şirketlerin verimliliğini, bağlılığını ve nihayetinde kârlılığını da doğrudan tehdit ediyor. Peki, şirketler bu kritik dönüşüm için ne kadar hazır?
Sessiz Salgın: Durgunluk ve Görünmeyen Maliyetler
Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Çalışan esenliği denince genellikle fiziksel sağlığa odaklanılır, ancak buzdağının görünmeyen kısmı çok daha büyük ve yıkıcıdır: languishing (durgunluk) ve presenteeism (işte verimsiz bulunma). Klinik olarak depresyonda olmasalar bile, çalışanların önemli bir bölümü durgunluk haliyle boğuşuyor; motivasyonsuz, enerjisiz ve tükenmiş hissediyorlar. Bu durumdaki çalışanlar fiziksel olarak işte olsalar da, zihinsel olarak bağlantısız, yaratıcılıktan uzak ve düşük verimlilikle çalışıyorlar. Bu “sessiz istifa” hali, şirketlere yüksek görünmeyen maliyetler çıkarıyor; çünkü işgücünüzün tam potansiyelini kullanamadığı her an, kaçırılmış bir fırsat ve doğrudan bir kayıptır.”
Stresin Yıkıcı Etkisi ve Türkiye’nin Gerçekleri
Zihin sağlığının belki de en somut ve yaygın göstergesi olan stresin, iş performansına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğuna dikkat çeken Elif Elkin, “Gallup’un Küresel Duygu Durumu araştırması, Türkiye’nin bu konuda çarpıcı bir tablo çizdiğini gösteriyor: Ülkemiz, yüzde 64’lük ‘Önceki gün stresli hissettiniz mi? Evet’ oranıyla dünya sıralamasında Afganistan ve Lübnan’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Aynı araştırmada ‘Önceki gün öfkeli hissettiniz mi?’ sorusuna verilen yanıtlarda da ikinci sıradayız.
Araştırmalarda, kadınların her kategoride erkeklere göre daha fazla stres yaşadığı da dikkat çekici. Bu yüksek stres seviyesi, sadece bireysel tükenmişliğe yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketlerin iş-yaşam dengesini destekleme konusundaki yetersizliğini de ortaya koyuyor. Genç profesyonellerin yalnızca yüzde 32’si, deneyimli profesyonellerin ise yüzde 46’sı şirketlerinin iş ve özel hayat dengesine önem verdiğini belirtiyor. Pazartesi sendromunun ötesine geçen bu durum, çalışanların işe enerjik başlama oranlarındaki ciddi düşüşlerle de kendini gösteriyor” dedi.
Bütünsel Esenliğe Geçiş: Neden Artık Bir Lüks Değil?
Elif Elkin, çalışan esenliği programlarının bir ekstra değil, gereklilik olduğuna da değindi: “Global Wellness Institute’un 2024 raporu, küresel esenlik ekonomisinin 2023’te 6.3 trilyon dolara ulaştığını ve 2028’de 9.0 trilyon dolara yükseleceğini öngörüyor. Bu raporun altını çizdiği gibi, esenlik artık tüketiciler için bir lüks veya isteğe bağlı bir harcama değil, sağlıklı bir yaşam sürdürmek, bağışıklığı güçlendirmek, uzun ömürlülüğü artırmak ve zihinsel dayanıklılığı geliştirmek için temel bir gereklilik haline geldi.
İş yerleri için bu, bütünsel bir esenlik yaklaşımını benimsemek anlamına geliyor. Sadece fizyolojik ihtiyaçlara odaklanmak yeterli değil; zihinsel ve duygusal esenlik (stres yönetimi, psikolojik destek), finansal esenlik (finansal okuryazarlık, ücretlendirme adil politikaları) ve sosyal esenlik (güçlü ekip kültürü, iş-yaşam dengesi, adil yönetim) de bu bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Çalışanlar, hayatlarındaki stres faktörlerinin (finansal kaygılar, ailevi sorunlar, zihinsel yorgunluk) doğrudan iş performanslarını etkilediğinin farkındalar. Dolayısıyla, esenlik programları bir “ekstra” değil, çalışan verimliliğinin ve bağlılığının temelini oluşturan stratejik bir yatırımdır.”
Liderlerin Rolü: Dönüşümün Anahtarı
Zihin sağlığı krizine karşı iş yerlerini hazır hale getirmenin anahtarının, liderlerin proaktif yaklaşımında yattığının altını da çizen Elkin, “Öncelikle, ihtiyaç analizi yaparak çalışanların gerçek sorunlarını ve beklentilerini anlamak gerekiyor. Her şirketin dinamikleri farklıdır ve tek tip çözümler yerine, şirkete özgü, kapsayıcı programlar tasarlanmalıdır.
En kritik adım ise liderlik taahhüdü ve katılımıdır. Esenlik programları sadece İnsan Kaynakları departmanının sorumluluğu olmaktan çıkarılmalı, üst yönetimden başlayarak tüm liderler bu kültürü benimsemeli ve desteklemelidir. Çalışanlar, yöneticilerinin kendilerinin ve ekip üyelerinin zihinsel sağlığına ne kadar değer verdiğini ve bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını görmelidir. Liderlerin kendi kırılganlıklarını paylaşması, destekleyici bir dil kullanması ve empati göstermesi, güven ortamının oluşmasında ve çalışanların yardım isteme cesaretini bulmasında hayati önem taşır.
Ayrıca, programların etkisi ölçümlenmeli ve sürekli iyileştirilmelidir. Katılım oranları, devamsızlık verileri, çalışan memnuniyeti anketleri ve hatta sağlık giderlerindeki değişimler gibi metrikler takip edilmeli, geri bildirimlerle programlar dinamik olarak güncellenmelidir. Ölçülemeyen bir şeyi yönetmek mümkün değildir” dedi.
Sonuç: Esenlik Odaklı Bir Gelecek İnşa Etmek
Elif Elkin son olarak, “Zihin sağlığı krizi kapıda değil, zaten içindeyiz” diyerek sözlerini şöyle noktaladı: “Ancak bu kriz, aynı zamanda şirketler için bir dönüşüm fırsatı sunuyor. Çalışanların zihinsel ve bütünsel esenliğine yatırım yapmak, artık sadece insani bir sorumluluk değil, aynı zamanda verimliliği artıran, yetenekleri çeken, mevcut yetenekleri elde tutan ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen akıllı bir iş stratejisidir.
Liderler, bu “kusursuz fırtına” döneminde eski alışkanlıklarından vazgeçme ve ezberleri unutma cesaretini göstererek, krizden bir dönüşüm yaratabilirler. Çalışanlarını sadece birer kaynak değil, potansiyelleri beslenmesi gereken değerli bireyler olarak gören kurumlar, geleceğin rekabetçi iş dünyasında yalnızca ayakta kalmakla kalmayacak, aynı zamanda gelişecektir. Zihin sağlığının önceliklendirildiği, esenlik odaklı bir şirket kültürü inşa etmek, hem insanlar için daha iyi bir dünya hem de işletmeler için daha parlak bir gelecek anlamına geliyor.”
GÜNCEL
AB, Anti-Greenwashing Düzenlemesini Askıya Alıyor

Yayınlanma:
9 saat önce|
27/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Avrupa Birliği’nin, greenwashing vakalarını önlemeyi ve şirketlerin çevresel beyanlarının doğruluğunu sağlamayı amaçlayan “Green Claims Directive” (Yeşil Beyanlar Direktifi) teklifi, son dönemde oluşan siyasi gelişmelerin ardından durma noktasına geldi. Önce Avrupa Komisyonu’nun geri çekilme sinyalleri vermesi, ardından da İtalya’nın desteğini çekmesiyle birlikte, dosyanın ilerlemesi neredeyse imkânsız hale geldi. |
Direktif Ne Getiriyordu? |
2023 baharında önerilen ve müzakere süreci devam eden Green Claims Direktifi, şirketlerin “çevre dostu”, “karbon nötr”, “doğaya zararsız” gibi iddialarını bilimsel ve doğrulanabilir temellere oturtmayı hedefliyordu. AB içindeki “yeşil aklama” (greenwashing) vakalarının artması üzerine gündeme gelen düzenleme, şirketlerden bu tür iddialarını belgelemelerini ve kamuoyuna açık şekilde doğrulamalarını zorunlu kılacaktı. |
Direktif, mikro ölçekli işletmeleri başlangıçta kapsam dışında bıraksa da, müzakereler ilerledikçe bu işletmelerin de düzenlemeye tabi olabileceği ihtimali doğmuştu. Bu durum ise, hem Komisyon hem de bazı üye ülkeler nezdinde siyasi temelli ciddi çekincelere yol açtı. |
Ne Oldu da Süreç Askıya Alındı? |
Geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu, sürecin geldiği noktayı “basitleştirme gündemi” ile uyumsuz bulduğu gerekçesiyle direktifi geri çekme niyeti taşıdığını açıkladı. Bu açıklama, hem Avrupa Parlamentosu hem de üye ülkelerde kafa karışıklığına neden oldu. Zira müzakereler hâlâ devam ediyordu ve taraflar anlaşma arayışındaydı. |
İtalya’nın hafta sonu verdiği kararla desteğini tamamen çekmesi, sürece son darbeyi vurdu. Bu kararla birlikte, müzakereleri yürüten AB Konseyi Dönem Başkanlığı, artık direktif üzerinde ilerlemek için yeterli siyasi desteğe sahip değil. |
Şimdi Ne Olacak? |
Aslında Komisyon’un resmi olarak çekilme kararı alıp almayacağı henüz netlik kazanmış değil ancak mevcut siyasi atmosfer, Green Claims Direktifi’nin bu haliyle yasalaşmasının zor olduğunu gösteriyor. AB içinde “yeşil yıkama” iddialarının düzenlenmesine yönelik kapsamlı ve bağlayıcı bir mevzuat arayışı, şimdilik rafa kalkmış görünüyor. |
Değerlendirme |
Green Claims Direktifi’nin askıya alınması, Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik hedeflerine giden yolda önemli bir sapma olarak okunabilir. Kurumsal bazdaki çevre beyanlarının doğruluğunu sağlamak amacıyla hazırlanan bu düzenleme, yalnızca tüketici güvenini artırmayı değil, aynı zamanda çevre dostu üretim iddialarının gerçeklerle uyuşmasını amaçlıyordu. Dolayısıyla bu geri adım, hem şirketlerin iklim iddialarını şeffaflaştırma çabalarına hem de döngüsel ekonomi hedeflerine darbe vurabilir. |
Özellikle AB Yeşil Mutabakatı’nın bir parçası olarak sunulan bu direktifin rafa kalkması, diğer sürdürülebilirlik politikalarını da dolaylı biçimde etkileyebilir. Zira Green Claims Direktifi, geniş bir eko-etiket sisteminin ve sürdürülebilir ürün piyasasının hukuki temelini oluşturacaktı. Bu boşluk, hem tüketicilerin güveninde aşınmaya hem de çevresel taahhütlerde geri kaymalara yol açabilir. |
Türkiye Açısından Ne Anlama Geliyor? |
Türkiye, 2021 yılında yayımladığı Yeşil Mutabakat Eylem Planı’yla AB ile ticaretinde sürdürülebilirlik kriterlerini ana gündemine almış durumda. Özellikle ihracat odaklı sektörlerde çevresel beyanlar giderek daha fazla önem kazanıyor. Green Claims gibi düzenlemeler, Türk şirketlerinin AB pazarında nasıl konumlanacağını ve ne tür doğrulama süreçlerine tabi olacaklarını da belirliyordu. |
Bu direktifin geri çekilmesi, kısa vadede Türk ihracatçıları için idari yüklerin artmasını engellemiş olabilir. Ancak orta ve uzun vadede AB’nin sürdürülebilirlik politikalarındaki bu tür belirsizlikler, yatırım kararlarını ve stratejik planlamaları zorlaştırabilir. Ayrıca kendi iç pazarını düzenlemeyi hedefleyen Türkiye için bu gelişme, benzer bir çevresel beyan düzenlemesinin ertelenmesine neden olabilir. Oysa küresel tedarik zincirlerinde daha şeffaf ve hesap verebilir sistemler kurmak, Türkiye gibi üretici ülkeler için bir rekabet avantajı yaratacaktır. |
Bundan Sonrası |
Green Claims Direktifi şimdilik durdurulmuş olsa da, yeşil iddiaların düzenlenmesine duyulan ihtiyaç ortadan kalkmış değil. Özellikle çevre duyarlı tüketicilerin ve yatırımcıların beklentileri, piyasa standartlarını yönlendirmeye devam edecek. Bu nedenle şirketlerin gönüllü doğrulama, şeffaflık ve izlenebilirlik araçlarına yatırım yapmaları, yalnızca regülasyonlara uyum için değil, aynı zamanda güvenilirlik ve itibar açısından da stratejik önem taşıyor. |
Türkiye için bu gelişmeler, pasif bir izleyiciden çok, aktif bir politika geliştirici olmanın önemini bir kez daha gösteriyor. Yeşil geçişin, sadece mevzuat takibiyle değil, kendi iç normlarımızı oluşturmakla mümkün olduğunu unutmamak gerekiyor.
yeşilbüyüme.org |
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.238)
- GÜNDEM (3.202)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.254)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (476)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.060)
- Ali Coşkun (25)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (36)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler

ZİHİN SAĞLIĞI KRİZİ KAPIDA!

AB, Anti-Greenwashing Düzenlemesini Askıya Alıyor

Trump: “Çin ile ticaret anlaşması imzaladık, sorada Hindistan var”

Şirketlerde Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği Neden Şart Olmalı?

CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- Kamu işçilerinin zam pazarlığı! Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'dan 'grev' açıklaması 26/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 26/06/2025
- İkinci el araçta 6 ay 6 bin km ve ilan kısıtlaması 2026’ya uzatıldı 26/06/2025
- TEMMUZ ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 26/06/2025
- Diyarbakır Türkiye’nin enerji arz gücüne katkı sağlıyor 26/06/2025
- İnşaat malzemesi sanayi bileşik endeksi yılın ilk artışını gösterdi 26/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif tarihi belli oldu 26/06/2025
- Trump, Çin ile ticaret anlaşması imzaladıklarını bildirdi 26/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (27.06.2025) 26/06/2025
- Bessent, "Bölüm 899" düzenlemesinin vergi tasarısından çıkarılmasını istedi 26/06/2025
- Beyaz Saray: Ticaret anlaşmaları için son tarih kritik değil 26/06/2025
- Çoğu Fed yetkilisi Temmuz'da faiz indirimine karşı 26/06/2025
- İkinci el otomobil satışında 6 ay-6 bin kilometre kısıtlaması uzatıldı 26/06/2025
- "Türkiye'nin maliyet bazlı rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altına indi" 26/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı