Connect with us

GÜNCEL

Millet İttifakının Ekonomi Kurmayları İstanbul’da Buluştu

Yayınlanma:

|

MİLLET iTTİFAKI’nın ekonomi kurmayları bugün saat 11:00’de İstanbul’da bir araya geldi. Toplantıda Millet İttifakını oluşturan altı partinin on iki ekonomi kurmayı yer aldı.

Toplantıya Cumhuriyet Halk Partisi’nden Sayın Selin Sayek Böke ve Sayın Faik Öztrak; DEVA Partisi’nden Sayın İbrahim Çanakcı ve Sayın Burak Dalgın; Demokrat Parti’den Sayın Bülent Şahinalp ve Sayın Ali Arif Aktürk; Gelecek Partisi’nden Sayın Kerim Rota ve Sayın Serkan Özcan; İYİ Parti’den Sayın Bilge Yılmaz ve Sayın Birol Aydemir ve Saadet Partisi’nden Sayın Sabri Tekir ve Sayın Musa Öztürk katıldı.

Ekonomi kurmaylarının ortak açıklaması:

“Toplantımızda, 30 Ocak’ta açıklanan Ortak Politikalar Mutabakat Metninde yer alan ekonomik adımların seçim sonrası zaman kaybetmeden hayata geçirilebilmesi için öncelik sıralaması yaptık ve uygulama takvimini belirledik.

Millet İttifakı olarak devralacağımız tablonun farkındayız. Ancak, ülkemizin nitelikli kalkınma perspektifinin, güçlü büyüme potansiyelinin, yenilikçi ve dinamik girişimcilik ruhunun bilincindeyiz.

Ekonomik ve finansal politikaların uygulanmasında güçlü ve etkili koordinasyonla, tam bir takım ruhu içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Öncelikle, ülkemizin muazzam potansiyelini harekete geçirmek üzere sorunları ve çözümleri şeffaf ve gerçekçi bir biçimde ortaya koyacağız.

Hukukun üstünlüğü, hukuk güvenliği, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, temel özgürlüklerin güvence altına alınması ve şeffaf, hesap verebilir, yolsuzluklardan arınmış kamu yönetimi alanlarında atacağımız adımlarla Türkiye’yi güven duyulan, öngörülebilir bir iş ve yatırım ortamına kavuşturacağız.

Atayacağımız ehliyetli, liyakatli, dürüst ve deneyimli kadrolarla kurumlarımızı güçlü ve saygın hale getirerek iç ve dış piyasalarda güveni tekrar sağlayacağız.

2024-2028 dönemini kapsayacak 12. Kalkınma Planı ile 2024-2026 dönemini kapsayacak Orta Vadeli Programı, Ortak Politikalar Mutabakat Metnimizdeki hedef ve politikalarımız ile tutarlı bir şekilde hazırlayacağız.

İktidara gelir gelmez çalışacak olan Durum ve Hasar Tespit Komitesi’ne dair hazırlıklarımızı tamamladık. Bu suretle; bütçede, Türkiye Varlık Fonu’nda, KİT’lerde, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinde ve kamu bankalarında ötelenen ve gizlenen açıkları ortaya çıkaracağız. Merkez Bankası rezervlerinin şeffaf olmayan bir biçimde satışına ilişkin işlemleri kapsamlı bir şekilde inceleme ve denetime tabi tutacağız. TÜİK’in, başta enflasyon olmak üzere yayınladığı verilerdeki gizleme ve çarpıtmaları hızla belirleyeceğiz. Tüm kurumlarda oluşan kamu zararlarının ve yolsuzlukların sonuna kadar takipçisi olacağız.

Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin ön koşulu fiyat istikrarıdır. Bu çerçevede, enflasyonu tek haneye düşürecek, vatandaşlarımızı hayat pahalılığı altında ezilmekten kurtaracağız.

Merkez Bankasını siyasi müdahalelerden arındıracak, itibarlı hale getireceğiz. Böylece, Merkez Bankasının elindeki araçları hiçbir baskı altında kalmadan enflasyonu düşürmek için kullanmasının önünü açacağız.

Finans, maliye, tarım, enerji, sanayi, ticaret ve diğer sektörel politikalarımızla enflasyonla mücadeleyi ve finansal istikrarı destekleyeceğiz.

Enflasyonla mücadelenin toplumsal maliyetini en aza indireceğiz. Sosyal politikaları ve programları enflasyonla mücadelede en kırılgan kesimleri korumak amacıyla etkili biçimde kullanacağız.

Kamuda israfa son verecek kapsamlı bir programı süratle uygulamaya geçireceğiz.

Uygulayacağımız ekonomi ve maliye politikaları ile çalışanlar üzerindeki vergi yükünü indirecek, vergi adaletini sağlayacak, gelir dağılımını düzeltecek ve orta sınıfı güçlendireceğiz.

Sosyal adaleti, yeşil devrimi, dijital dönüşümü merkezine alan yeni nesil bir kalkınma hamlesi ile ülkemizi üretken, uluslararası rekabet gücüne sahip, hiç kimseyi geride bırakmayan, dayanıklı, istikrarlı ve kapsayıcı bir ekonomiye kavuşturacağız.

Biz hazırız, Haydi Türkiye!”

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.

Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.

Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.

Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapay Zekânın Beyne Zararları: Fark Edilmeyen Tehditler

Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına entegre olmaya devam ederken, insan psikolojisi ve beyin sağlığı üzerindeki etkileri giderek daha fazla sorgulanıyor. Doğrudan fiziksel bir tehdit oluşturmamakla birlikte, YZ’nin dolaylı yollarla beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Özellikle yoğun dijital etkileşim, bireyin bilişsel işleyişini ve psikolojik dengesini tehdit edebiliyor.

1. Aşırı Ekran Kullanımı ve Dijital Bağımlılık

YZ destekli sosyal medya, video uygulamaları ve içerik algoritmaları kullanıcıları ekran başında daha uzun süre tutmak üzere tasarlanıyor. Bu durum, dikkat dağınıklığı, uyarıcıya bağımlılık, hatta dopamin sisteminin bozulması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bilimsel araştırmalar, uzun süreli dijital maruziyetin beynin karar alma, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor.

2. Karar Verme Yetisinin Zayıflaması

Yapay zekâdan sürekli destek alınması, bireyin kendi karar verme mekanizmasını kullanma sıklığını azaltıyor. Bu durum zamanla bilişsel atalete (tembelliğe) yol açabiliyor. Kendi düşünme süreçlerini devre dışı bırakma eğilimi, uzun vadede analitik düşünme becerilerinin zayıflamasına neden olabilir.

3. Yaratıcılığın Azalması

YZ araçları, yazı yazma, görsel üretme ve içerik tasarlama gibi birçok alanda kullanıcıyı destekliyor. Ancak bu destek zamanla insan beyninin yaratıcı merkezlerini yeterince çalıştırmama riskini de doğurur. Rutinleşmiş ve hazır içeriklerle çalışan beyin, yeni fikirler üretme konusunda daha az zorlanır ve zamanla yaratıcılık kabiliyetini köreltebilir.

4. Bilgi Tembelliği

“Nasıl olsa yapay zekâdan öğrenirim” düşüncesiyle hareket eden bireyler, öğrenme motivasyonlarını kaybedebilir. Bu, özellikle öğrenciler ve genç kullanıcılar için tehlikeli bir zihinsel konfor alanı oluşturur. Uzun vadede bilgiye ulaşma becerisi gelişir, fakat bilgiyi işleme ve içselleştirme becerisi geriler.

5. Stres ve Kaygı

YZ’nin iş gücünü tehdit etmesi, sosyal medyada tetiklediği karşılaştırma kültürü ve gelecekteki bilinmezlikler, bireylerde kaygı ve stres düzeylerini artırabilir. Özellikle genç nesilde “yerini yapay zekâya kaptırma korkusu” giderek yaygınlaşmaktadır.

Araç mı, Tehdit mi?

Yapay zekâ, doğru kullanıldığında bireyin bilişsel yetilerini destekleyebilir. Ancak aşırı bağımlılık, pasif kullanım alışkanlıkları ve yaratıcılıktan uzaklaşma, beynin uzun vadeli sağlığı için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, YZ ile olan ilişkimizi bilinçli, sınırlı ve dengeleyici şekilde kurmak hayati önem taşır.

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.