GÜNCEL
Çalışanları Maaşla Elde Tutma Dönemi Bitti mi?

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Şirketler, potansiyel yetenekleri kazanma savaşında uğraş verirken aslında çalışanlar için “mutlu ve amacı olan” bir kurumun önemini anlayamıyor olabilir mi? Belki de bu nedenle yetenek bulmak ve tutmak konusunda başarıya ulaşmakta zorluk çekiyorlar. Şirketler için ”Yaşam Amacını Buldurma” adında özel atölyeler düzenleyen Mine Dedekoca’ya göre şirketin amacını bilmeyen ya da öğrenemeyen bir çalışanın yalnızca kendisine sunulan maaşla ilgilenmesi olağan bir durum. Oysa o çalışanı elde tutmak isteyen şirket için bu durum sürdürülebilir değil. Mine Dedekoca’nın dediğine göre “Çalışanları maaşla elde tutma dönemi bitti.”
İşyerinde mutlulukla, yetenek kazanmakla ve sürdürülebilirlikle doğrudan ilgili olan “şirketin yaşam amacı” start-up’lar da dâhil olmak üzere tüm şirketler için âdeta bir gereklilik. Hubert Joly’ın Creating a Meaningful Corporate Purpose adlı makalesinde de belirttiği gibi, dünyadaki hangi ihtiyaca yönelik çalıştığı, hangi konuda tutkulu olduğu net şekilde bilinen bir şirkette çalışmak, çalışan için oldukça çekici bir unsur.
İşyerinde Uzun Süre Mutlu Olmak
Mine Dedekoca şirketlerin yaşam amacı konusunu ayrıntılı olarak inceleyen uzmanlardan biri. Uluslararası birçok şirkette ülke sorumlusu, kurucu, proje yöneticisi, pazarlama müdürü olarak görev alan, 2021 yılında şirketlere mutlu, kendini tanıyan ve gerçekleştiren çalışanlar yardımıyla “mutlu bir işyeri” yaratmaları için rehberlik eden Happy Work Studio markasını kuran Mine Dedekoca, anlam konusu ekseninde mutlu işyeri olma yolundaki yöntemleri şu şekilde açıklıyor:
“Eğitimlerimde kavram olarak işyeri mutluluğunu anlatırken üç seviyeden söz ediyorum. İlk seviye zevkle ilgilidir. Yaygın olarak birçok işyerinde gerçekleştirilen iş dışı etkinliklerin çoğunun amacı, çalışanlarda bu seviyedeki mutluluğu sağlamak. Örneğin Happy Hour gibi etkinlikler, çalışanları bir araya getirecek oyunlar, turnuvalar düzenleniyor. Bu gibi örneklerde ilk seviye, yani anlık mutluluk amaçlanıyor. Oysa bu gibi etkinliklerde kişinin mutluluk seviyesi düşük kalıyor, mutluluğun etkisi oldukça kısa sürüyor.
İşyerlerindeki ikinci seviye mutluluk bağlılıkla ilgilidir. Günümüzde birçok işyeri bu seviyeye odaklanıyor. Örneğin, çalışanın bağlılığını sağlamak için anketler yapılıyor, stratejiler tasarlanıyor. Böylece çalışanın mutluluğu daha uzun sürüyor.
İşyerinde mutluluğun üçüncü seviyesi ise amaçla ilgilidir. Bu kez çalışanın kendini şirketle tam olarak bütünleşmiş hissetmesi söz konusu. Bu aşamada, çalışan kendini gerçekleştiriyor ve yaşam amacıyla şirketin amaçlarını örtüştürebiliyor. Mutluluk seviyesi çok yüksek oluyor. Üstelik bu seviyedeki mutluluğun etkisi de uzun sürüyor. Bu nedenle şirketler bu seviyedeki çalışan mutluluğunu yakalamak için çalışmalı.”
Odak: Anlam
Susan Peppercorn’a göre ise çalışanların işyerinde mutlu olmaya çalışmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Why You Should Stop Trying to Be Happy at Work adlı makalesinde mutluluğun değil, anlamın ön planda olması gerektiğini belirtiyor. Çünkü anlam geçmişi, bugünü ve geleceği kapsayabilir. Oysa mutluluk şimdiyle sınırlanır. Bu önemli makalede Shawn Achor ve araştırma ekibi tarafından yapılan bir araştırmadan da söz ediliyor. Bu araştırmaya göre 10 kişiden dokuzu, kazançlarının düşmesine neden olsa da daha anlamlı bir iş yapmayı tercih edebileceklerini belirtmiş.
Bu açıdan şirketle çalışanın anlam konusunda bütünleşmesinin ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz. Demek ki şirketler çalışanları ellerinde tutmak ve verimli bir çalışma ortamı yaratmak için anlam konusu üzerinde gerçekten düşünmeli. Peki ama amaç konusunun biraz daha derinine inmek gerekmiyor mu?
Amacınızın Amacı Ne? adlı makalede belirtildiği gibi, amaç belirlerken şirketlerin “Biz olmasak dünya hangi bakımdan daha kötü durumda olurdu?” sorusuyla başlayan bir süreç başlatması gerekiyor. Peki, var olma amacı açık olan ve çalışanlarını mutlu etmeyi başarmış bir işyeri olmak yeterli mi?
Esneklik
Anlam odaklı bir şirket kültürü yaratmak gibi esnek bir yönetim ve liderlik modeli kurgulamak da çağımızda çalışanları memnun etmek için önemli. Mine Dedekoca, geleceğin iş yaşamıyla ilgili oldukça iddialı bir tez ortaya koyuyor:
“Taylorizm, endüstri dönemiyle birlikte hayatımıza giren bir kavram. O dönemde çalışanların ve iş hayatının şartlarını iyileştirmek, daha çok üretmek için bir sistem geliştirilmişti. Çalışanlar 60 hatta 80 saat çalışıyordu. Onların hayatını daha iyi hâle getirmek için 40 saat uygulamasına geçilmişti, aslında dönemin şartlarına göre bir iyileştirme yapılmıştı. Oysa bugün 40 saat gerekli mi gerçekten, bunu konuşuyoruz. O dönemlerde çalışanların başlarında gözlemciler vardı. Zaman geçti. Şimdi özellikle açık ofislerde aynı sistemin devam ettiğini görüyoruz. Cam odasında oturan direktörler aslında gözlemcilerle benzer bir iş yapıyor. Taylor dönemindeki yapılaşmayı sürdürüyoruz, bundan kurtulamıyoruz. Çünkü bu konudaki bakış açısı değişmemiş. Yani yaşadığımız bu sancı, 200 senelik çalışma şekillerinin değişme sancısı aslında. Majör bir değişiklik yaşanıyor. Artık Taylorizm’in sonuna geldik. Üstünde oturduğumuz o büyük kaya yıkılmak üzere. İşte bu yüzden de herkes yerini bulmaya çalışıyor, bu yüzden ortada çok fazla tartışma var.”
Liderlerin esneklik konusunda neden bu kadar zorlandıklarını anlamak güç değil. Mine Dedekoca’ya göre liderler bildikleri modeli unutarak yeni bir şey öğrenmeye başlamaları gerekiyor:
“Liderlerin üzerinde çok büyük bir yük var. Bu yüzden tüm dünyada tükenmişlik sendromu hakkında konuşuyoruz. Herkes tükenmiş durumda! Çünkü bir liderin bir yandan öğrenmesi gerekenler var, bir yandan gün geçtikçe artan iş yükü var, bir yandan da çalışanları dinlemesi gerek. Lider hangi birini yapacağını şaşırıyor, büyük bir karmaşa içinde. Şunu kabullenmek lazım: Bu bir değişim ve kolay bir şey değil. Ancak esnek olursak kırılmayız. Zihnen esnek olmamız gerekiyor.”
Dönüşüm Başlıyor
Hem bugün hem de gelecekte inatla eski çalışma sistemlerine tutunmanın, çalışanları yalnızca zincirin birer halkası gibi görmenin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini görmek mümkün. Yazar Steve Gaveski, uzaktan çalışmayla ilgili olarak Uzaktan Çalışma (Çoğunlukla) Eşzamansız Olmalı adlı makalesinde şirketler içindeki uyum ve dönüşüm konusunu şöyle ele alıyor:
“Yöneticiler ile çalışanlar arasındaki uyum, herhangi bir dijital dönüşüm girişiminin başarısı için kritik öneme sahiptir. Liderler örnek olup liderlik etmeli ve her şeye gerçek zamanlı olarak yanıt vermemenin, toplantı isteklerini reddetmenin, bildirimleri kapatmanın ve tüm gün çevrimiçi olmamanın sorun olmadığını iletmelidir. Bunu yapmak, insanlara yalnızca dünya çapındaki kronik işyeri stresi ve odaklanamama durumuyla mücadele etme şansı vermekle kalmayacak, işyerlerinin yetenek savaşını kazanmalarına da yardımcı olacak.”
Mine Dedekoca ise dönüşümü çalışanlar açısından yorumluyor ve insanların, yetkinliklerini gelişen dünyaya adapte etmedikleri takdirde işsiz kalmaktan korkmalarının olağan olduğunu ifade ediyor:
“Dijitalleşme bizim için yeni alanlar açıyor. Önemli olan da oluşacak yeni mesleklere hazır hâle gelmek. Upskilling ve reskilling kavramları işte bu yüzden hem çalışanlar hem de şirketler için çok önemli. Upskilling, mevcut işi farklı yöntemlerle geliştirmek demek. Reskilling ise mevcut yeteneği farklı bir alanda kullanmak anlamına geliyor. Birçok meslek ve iş form değiştiriyor. Örneğin Web 3.0 alanında var olmak ve orada kurumsal iletişim yapmak bambaşka bir şey. Bugün yetenek savaşları hangi alanlarda var biliyor musunuz? Bazı işler için donanımı olan çok az insan var. Çünkü o konuyla ilgili eğitim veren üniversite yok. Yani yetenek kıt olduğu için yetenek savaşı var.”
Özetle, çağımızda şirketler kendini geliştirebilen yetenekler arıyor. İnsanlar içinse esnek liderlere ve anlamlı bir kültüre sahip bir şirkette çalışmak önemli. Empati, eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık gibi kavramların da esneklikle ilgili olduğu söylenebilir. Bu nedenle şirketler ürettikleri değerlere uyumlu bir şekilde amaç oluştururken esneklik kavramını gözden kaçırmamalı. Güçlü köklere sahip, inandırıcı ve sürekli bir amacın start-up’lar da dahil olmak üzere her şirketin sahip olması gereken bir unsur olduğunu unutmamak gerekiyor. Belki de işyerindeki o büyük amaç, çalışanları elde tutmak için yeterli olacak.
HBR
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Yayınlanma:
2 saat önce|
01/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Gündemin bir süredir en çok konuşulan başlığı olan CHP Kurultayı’nın iptali davası, merakla beklenirken 8 Eylül tarihine ertelendi. Masadaki riskler tüm netliğiyle yerini korusa da, kısa vadeli siyasi tansiyonun düşmesi ve müzakere için zaman kazanılması piyasalarda iyimserlik yarattı. Öte yandan, uzun süredir beklenen 19 Temmuz TCMB toplantısında faiz indirimi artık neredeyse kesinleşmiş görünüyor. Ancak akıllardaki asıl soru giderek daha yüksek sesle soruluyor: Merkez Bankası 18 gün daha beklemeden, olağanüstü bir toplantı yaparak sürpriz bir adım atar mı?
Hatırlanacağı üzere, 19 Mart sonrasında değişen siyasi atmosferin Türk Lirası ve TL cinsi varlıklar üzerinde yarattığı tahribatı sınırlamak amacıyla TCMB politika faizini %42,50’den %46,00 seviyesine yükseltmiş, ardından bir süre piyasayı %49,00 seviyesindeki gecelik borç verme faizi ile fonlayarak makro ihtiyati sıkılaştırma adımlarını devreye almıştı. Ancak azalan jeopolitik riskler ve iç siyasi tansiyondaki yumuşamayla birlikte, otoritenin hem miktarsal hem de oransal sıkılaştırma sürecini hızla normalleşmeye bırakmasını bekliyoruz. Bu doğrultuda, Haziran toplantısında faizi sabit tutan TCMB’nin Temmuz ayında 350 baz puanlık bir indirimle politika faizini yeniden %42,50 seviyesine çekmesini ve faiz koridorunu daha simetrik bir yapıya kavuşturmasını öngörüyoruz.
Dün bu beklentiyi fiyatlayan iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi, yaklaşık iki puan düşüşle %40,1 seviyesine geriledi. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetleri dünkü gelişmeleri büyük bir coşku ile karşıladı. Özellikle, faiz indirimlerinin yarayacağı lokomotif endeks bankacılık hisseleri alımların eşliğinde göz kamaştırıcı bir şekilde günü neredeyse %10 artışla tamamladı! Bültenlerimizde uzun bir süredir harketin bankacılık hisseleri ile başlayacağına yer vermiştik. Ana endeksin de dün günü %5’in üzerinde artışla tamamladığını ve teknik mânâda önemli bir direnç olan 9,750 seviyesinin üzerine yükseldiğini not edelim. Hatırlanacağı üzere, TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılı finansal araçların ‘reel’ getiri oranlarına bakarsak, Borsa İstanbul 100 endeksinin %16,71 götürü sağladığını not edelim. Küresel borsa endeksleri arasında Borsa İstanbul’un negatif getiri sunan ender endeksler arasında yer alması, yukarı yönlü potansiyel açısından önemi bir bilgi verdiğini düşünüyoruz! Yabancı indinde beş yıl vadede Türkiye risk primi (CDS) risk primi 292 baz puan seviyesine kadar gerilerken, USDTRY kuru ise karar öncesi 39,91 seviyesine kadar yükselmesi ardından 39,75’e kadar gevşeyip günü 39,80 seviyelerinde tamamladı.
Dün her ne kadar gözler CHP kararında olsa da, makro cephede Mayıs ayı dış ticaret verileri ve istihdam raporu takip edildi. TÜİK verilerine göre, ihracat %2,6 artışla 24,8 milyar dolar, ithalat ise %2,7 artışla 31,5 milyar dolar oldu. Bu sonuçla dış ticaret açığı %2,7 artışla 6,6 milyar dolar oldu. Bir önceki ay gerçekleşen 12,1 milyar dolar açık ardından Mayıs rakamları bir nebze de olsun ılımlı bir tabloya işaret etti. Öte yandan, TÜİK Mayıs ayı istihdam raporunu da yayımladı. Buna göre, manşet işsizlik oranı 0,2 puan azalışla %8,4’e geriledi. Metodolojisi nedeniyle manşet işsizlik yerine bizler daha geniş tanımlı bir gösterge olan atıl işgücü oranını takip ediyoruz. Bu oran %31,0 ile geçen aya göre (%32,1) bir tık da olsun gerilemiş olsa da, tüm zamanların en yüksek düzeylerinde olduğunu not edelim. Daha basit bir anlatımla, zamana bağlı eksik istihdam, iş bulma umudunu kaybetmiş olanlar, çeşitli nedenlerle iş aramayanlar gibi TÜİK’e göre işsiz sayılmayan ama işgücünde de olmayan nüfusun üçte biri gibi devasa bir kitlenin olduğunu görüyoruz!
Öte yandan, dün Türk-İş’in Haziran ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı raporunu yayımlandı. Buna göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı 26,115 TL oldu. Türkiye’de asgari ücretin 22,105 TL olduğunu not edelim. Ankara’da mutfak enflasyonu (gıda fiyatları) bir önceki aya göre %4,1 artış kaydetti. Yıllık gıda enflasyonunu %37,6 oldu. Yoksulluk sınırı ise 85,066 TL oldu. Türk-İş verilerinin işaret ettiği gıda fiyatlarına önemli bir referans olarak kabul ederek eskiden enflasyon hakkında tahmin yürütmeye çalışırdık. Lâkin bu korelasyonun iyice azaldığının not edelim keza TÜİK geçen ay gıda enflasyonu eksi %0,7 olarak hesaplarken, Türk-İş’in bir ay önceki veri setinde gıda %4,4 artış kaydetmişti. Gözler bu noktadan sonra bugün İTO verileride, perşembe günü ise resmî TÜİK verilerinde olacaktır. Anketlere göre TÜFE’nin Haziran ayında aylık %1,6 artış kaydetmesi ve yıllık gerçekleşmenin de %35 seviyesinde kalması bekleniyor.
Yurt dışı cephede ise, 2025 yılının ilk yarısında doların son 50 yılı aşkın sürenin en sert düşüşünü yaşadığının altını çizmemiz gerekiyor. Ani politika değişiklikleri, merkez bankasının (FED) bağımsızlığını sorgulanması ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye dair işaretler, rezerv para birimine olan güveni sarsmaya devam ederken, Dolar Endeksi (DXY) yılın ilk yarısında %10,8 gerileyerek başlıca gelişmiş ülke para birimleri karşısında belirgin şekilde değer kaybetti. Dolar, İsviçre frangı karşısında %14,4, Euro karşısında %13,8 ve İngiliz sterlini karşısında ise %9,7 değer yitirdi.
Trump faiz indirimi konusunda FED üzerindeki baskısını artırarak, Powell’a dünya genelindeki faiz oranlarını içeren el yazılı bir not gönderdiğini okuyoruz. Notta, ABD politika faizinin Japonya’nın %0,5’i ile Danimarka’nın %1,75’i arasında olması gerektiği belirtilirken, Trump sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Faizi çok daha fazla düşürmelisiniz. Yüz milyarlarca dolar kaybediliyor” diyerek politika faizinin %1’e çekilmesi gerektiğini savundu. Trump’ın Powell üzerindeki baskısının arttığı bu dönemde, Hazine Bakanı Bessent, Powell’ın görev süresinin Mayıs 2026’da sona ereceğini hatırlatarak, yerine geçecek ismin belirlenmesi için hazırlıkların sürdüğünü açıkladı. Bu gelişmelerin doların elini daha da zayıflattığını not etmemiz gerekiyor. ABD ticaret savaşına soyunduğu bir zamanda, bacalar tütsün, çarklar dönsün, ABD vatandaşları daha çok iş bulsun diye uğraşırken, hâliyle her iş adamı gibi düşük faiz oranı talep ediyor. Lâkin, amiral geminin kaptanını ağır sözlerle eleştirmesi ve “yine çok geç kalacaksın” minvalinde açıklamalar ile işler kötüye giderse, hedef tahtasına Powell’ı yerleştirecek bir politika da benimsediğini görüyoruz.
ABD Başkanı Trump, 9 Temmuz’da sona erecek geçici gümrük tarifesi süresi yaklaşırken, Japonya ile yürütülen ticaret görüşmelerine yönelik memnuniyetsizliğini dile getirdi. Japonya’nın Amerikan pirinci ithalatına direnç göstermesini eleştiren Trump sonrası Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, iyi niyetle müzakere etmeyen ülkelere yönelik yeni tarife oranlarının belirleneceği ve Trump’ın bu konuda ekibiyle görüşeceği belirtildi. Hazine Bakanı Bessent ise, iyi niyetli görüşmeler yürüten ülkelere süre uzatımı düşünülse de bu kararın yalnızca Trump’a ait olduğunu vurguladı. Bessent, anlaşmalarda son günlere doğru yoğunluk yaşanmasını beklediklerini belirterek, ticaret ortakları üzerindeki baskının sürdürüleceğini söyledi.
ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlaması ardından bu sabah vadeli işlemlerde hafif de olsa kırmızı rengin göze çarptığını görüyoruz. Öte yandan, Trump’ın tarife artışı uyarısı ve Hazine Bakanı Bessent’in 9 Temmuz’a kadar ciddi artışların duyurulabileceğini söylemesi, yatırımcı güvenini zayıflatarak Pasifik’in diğer tarafına da olumsuz yansımış. Asya piyasalarının gösterge endeksi Japonya borsası Nikkei, son beş işlem gününde yaşanan güçlü yükselişin ardından bu sabah %1 geriledi. Haziran ayında Nikkei %6,6 yükselerek Şubat 2024’ten bu yana en iyi aylık performansını sergilemişti.
Ticaret görüşmelerine yönelik açıklamalar ardından altının ons fiyatı bu sabah yeniden 3,320 dolar seviyesine yükselirken, gümüş ise 36 dolar etrafında hareketini devam ettirdi. Bitcoin ise son bir haftadır 108bin dolar seviyesinin kıyısında bir sonraki hareketi için enerji biriktirmeye devam ettiğini görüyoruz. Yukarı yönlü harekete daha çok prim veriyoruz. İlk nazarda 108,500 akabinde ise 113bin dolar seviyesinin aşılması ile asıl beklediğimiz hareketin de başlayacağını düşünüyoruz.
Mali piyasaların gündeminde bugün FED Başkanı Powell’ın konuşması, ISM imalat verisi ve JOLTS açık iş sayısı takip edilecek. Yarın ADP özel sektör istihdam verisi, perşembe ise kritik haziran istihdam raporu takip edilecek. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacak. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecektir. Bu haftanın Türkiye cephesinde ise en kritik makro verisi kuşkusuz perşembe günü açıklanacak Haziran ayı enflasyon rakamları olacağını bir kez daha hatırlatalım.
Borsa İstanbul

Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesinde Maliyet ve Yeniden Değerleme Modelleri
Maddi duran varlıklar, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için sahip oldukları fiziksel varlıklar arasında yer alır. Bu varlıkların finansal tablolara doğru şekilde yansıtılması, hem yatırımcıların hem de finansal analiz yapanların sağlıklı kararlar alabilmesi açısından büyük önem taşır. Uluslararası Muhasebe Standartları çerçevesinde, maddi duran varlıkların finansal tablolarda gösterimi için iki temel model mevcuttur: maliyet modeli ve yeniden değerleme modeli.
1. Maliyet Modeli
Maliyet modeli, bir varlığın ilk muhasebeleştirilmesinden sonra, finansal tablolarda maliyetinden birikmiş amortisman ve varsa değer düşüklüğü zararları düşülerek gösterilmesini esas alır. Bu yaklaşımda varlık, edinildiği tarihteki maliyet değerine sadık kalınarak bilançoda yer alır. Bu yöntem; basit, anlaşılır ve uygulaması görece kolaydır. Ancak ekonomik ortamda meydana gelen değişimlerin, özellikle enflasyonist etkilerin, varlığın gerçek değerini yansıtmasını engelleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
2. Yeniden Değerleme Modeli
Yeniden değerleme modeli ise, maddi duran varlıkların gerçeğe uygun değeri üzerinden muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu modelde, varlıkların güncel piyasa değerleri düzenli olarak ölçülür ve finansal tablolarda bu güncel değerler üzerinden yer alır. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için gerçeğe uygun değerin güvenilir bir biçimde ölçülebilir olması gerekir.
Yeniden değerleme sonucu oluşan tutar, yeniden değerleme tarihindeki gerçeğe uygun değerden, sonraki dönemlerdeki birikmiş amortisman ve değer düşüklüğü zararlarının çıkarılmasıyla belirlenir. Varlıkların değerleri önemli ölçüde değiştiğinde yeniden değerleme yılda bir kez yapılmalıdır. Eğer değer değişimi önemsiz düzeydeyse, bu işlem 3 ila 5 yılda bir gerçekleştirilebilir.
Bu yöntemle finansal tablolar daha gerçekçi bir varlık değerlemesi sunar; ancak değerleme işlemlerinin karmaşıklığı, maliyetleri ve değerleme sıklığının doğru belirlenmesi gibi uygulama zorlukları içerir.
3. Uygulamada Önemli Hususlar
-
Bir varlık sınıfındaki tüm kalemler eş zamanlı olarak yeniden değerlemeye tabi tutulmalıdır. Bu, aynı varlık grubunda farklı tarihlerde yapılan değerlemelerin finansal tabloları yanıltıcı olmasının önüne geçmek içindir.
-
Alternatif olarak, kısa sürede tamamlanacak ve güncelliğini koruyacak şekilde dönüşümlü yeniden değerleme de yapılabilir.
-
İlk kayıt ve ölçüm aşamasında tüm duran varlıklar maliyet bedeliyle kayda alınır. Ancak sonraki ölçümlerde işletme tercihini maliyet modeli veya yeniden değerleme modelinden yana kullanabilir.
4. Değer Düşüklüğü Testi
Maddi duran varlığın finansal tablolarda gösterilen defter değeri ile geri kazanılabilir tutarı karşılaştırılır. Geri kazanılabilir tutar, kullanım değeri ile net gerçeğe uygun değer kıyaslanarak büyük olanı esas alınır. Eğer defter değeri, geri kazanılabilir tutardan yüksekse, bu fark kadar değer düşüklüğü zararı kaydedilir.
BANKA HABERLERİ
İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı
İş Bankası Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk dijital Eurotahvil ihracını gerçekleştirdi.

Yayınlanma:
21 saat önce|
30/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Euroclear tarafından işletilen Dijital Finansal Piyasa Platformu (D-FMI) kullanılarak ihraç edilen Eurotahvil, 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen deprem felaketlerinden etkilenen illerdeki kişilerin, çiftçilerin, mikro ve küçük işletmelerin finansmanı için kullanılacak. İşlemde Citigroup Global Piyasalar ile Citibank Londra Şubesi dealer ve ajan banka rolleriyle görev aldı.
“Dijitalde doğmuş tahvil” (Digitally Native Note) olarak adlandırılan tahvil, Dağıtık Defter Teknolojisi (DLT) kullanılarak ihraç edildi. Söz konusu teknoloji; güvenli ve merkezi olmayan kayıt tutmayı sağlıyor; tahvillerin ihraç edilmesini ve takasını da kolaylaştırıyor. Bu sayede ihraç edilen Eurotahvilin takası da işlemin fiyatlandırıldığı gün içerisinde sonuçlandırıldı.
Türkiye’de ve gelişmekte olan bir piyasada özel bir banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk Eurotahvil ihracı
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, konuya ilişkin değerlendirmesinde, ikinci yüzyılına adım attıkları 2025 yılında, Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel bir banka tarafından ilk dijitalde doğmuş Eurotahvil ihracını gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti vurgulayarak şunları söyledi:
“Türk bankacılık sektörünün uluslararası finansal piyasalarına erişim gücü, gelişmişlik düzeyi ve yeni teknolojilere hızlı adaptasyonunun teyidi niteliğindeki bu işlem, İş Bankası’nın dünyadaki yeni teknolojileri hayata geçirmedeki öncü rolünü bir kez daha ortaya koyuyor. Bu ihracımızı, blokzincir teknolojisinin sermaye piyasaları işlemlerinde kullanımına örnek oluşturması açısından kıymetli buluyorum. Finansal piyasa enstrümanlarının sürekli gelişen teknolojilerle çeşitlenmesinde öncü rol oynamaktan da ayrıca gurur duyuyoruz. İşlemin dayandığı teknolojinin yanı sıra elde edilecek kaynakların deprem bölgesindeki üretici kesimlerce kullanılması ise işlemin önemini artıran bir diğer temel unsur.”
IFC Genel Müdürü Makhtar Diop da şöyle konuştu:
“Bu yatırım, finansal inovasyon alanında önemli bir dönüm noktası olup, Türkiye’nin ilk dijital tahvili olma niteliğini taşıyor. Bir blokzinciri platformunda ihraç edilen söz konusu tahvil, Türkiye’de depremden etkilenen işletmelerin finansmana erişmesine yardımcı olacak. Bu işlemle tahvil piyasasında yeni dijital teknolojileri kullanarak finansmanı daha erişilebilir hale getiriyor ve en çok ihtiyaç duyan taraflara kritik önemi haiz sermayeyi yönlendirerek depremden etkilenen bölgenin yeniden inşa ve toparlanma süreçlerini destekliyoruz.”
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (850)
- BANKA ANALİZLERİ (140)
- BANKA HABERLERİ (3.151)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (454)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.856)
- GÜNCEL (3.259)
- GÜNDEM (3.211)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.260)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (479)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.070)
- Ali Coşkun (27)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (574)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı

ING üst düzey yöneticileri işten çıkarıyor

TEB, Dünya KOBİ Günü’nde çek karnesini ücretsiz sunacak

TOM Bank yaz dönemi için uzaktan çalışma modelini devreye aldı

30 HAZİRAN: AY SONU UYARILARI

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- Dijital Mezarlık | Kripto piyasasında 300 milyar dolar buhar oldu 01/07/2025
- ENFLASYON NE ZAMAN AÇIKLANACAK? Haziran ayı enflasyon verileri beklentisi ne? Gözler TÜİK'te! 01/07/2025
- TEMMUZ AYI KİRA ARTIŞ ORANI 2025: Kira zammı (TEFE-ÜFE) ne zaman açıklanacak? Ev sahipleri ve kiracılar için kritik tarih! 01/07/2025
- İSTANBUL TOPLU ULAŞIM ÜCRET TARİFESİ 2025! Öğrenci, tam aylık İETT, metro, metrobüs, Marmaray ne kadar, kaç TL basıyor? 01/07/2025
- 2025 DOĞUM ÖDEMELERİ: Doğum (rapor) parası, çocuk yardımı ve emzirme ödeneği ne kadar? 01/07/2025
- Uzman isimden uyarı: Altında son alım fırsatları, euro ve altında düşüşleri kaçırmayın! 01/07/2025
- Son dakika: Bu akşam Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 30 Haziran 2025 Çılgın Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 30/06/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 1 Temmuz 2025 01/07/2025
- Galatasaray'dan sermaye artırım kararı 30/06/2025
- Baykar İtalyan havacılık şirketi Piaggio'yu bünyesine kattı 30/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (01.07.2025) 30/06/2025
- Trump'tan Powell'e mektup 30/06/2025
- Trump'tan Japonya'ya tarife tehdidi 30/06/2025
- Trump ABD'nin Suriye'ye yaptırımlarını sonlandırdı 30/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı