Connect with us

GÜNCEL

Çin ve Belarus, Polonya sınırı yakınlarında ortak askeri tatbikatlara başladı

Yayınlanma:

|

Belarus ve Çin savunma bakanlıkları, Çin ve Belarus’un Pazartesi günü ortak askeri tatbikatlara başladığını, tatbikatların NATO üyesi Polonya sınırından sadece birkaç mil (km) uzakta yapıldığını ve ittifakın zirvesinin arifesinde başladığını söyledi.
Belarus özel harekat komutanlığı şefi Tümgeneral Vadim Denisenko, Belarus savunma bakanlığı tarafından Telegram mesajlaşma uygulamasında yaptığı açıklamada, “Dünyada meydana gelen olaylar endişe verici, durum huzursuz, bu nedenle taktik görevleri yerine getirmek için yeni biçimler ve yöntemler uygulayacağız” dedi.
 (Reuters)

Okumaya devam et

GÜNCEL

İstanbul Boğazı’ndan ücretsiz geçmek varken “Kanal İstanbul” tercih edilir mi?

Yayınlanma:

|

Yazan:

PANAMA KANALI:

Gemilerin Güney Amerika’nın Güney ucunu dolaşmadan, Atlantik ve Pasifik okyanusları arasında geçiş yapmalarını sağlayarak deniz taşımacılığında büyük bir tasarrufu yaratan dünyanın en stratejik deniz geçişlerinden birisidir. 1914 yılında hizmete girmiştir. Yılda 13 bin civarı gemi geçiş yapmaktadır. Gemiler, 10-12 saatlik bir sürede, Güney Amerika’daki Horn Burnunu dolaşmadan Atlantik ile Pasifik okyanusları arası geçiş yaparlar. 8 bin deniz mili tasarruf edilir. 82 km uzunluğundadır, gemilere 12 gün kazandırır. Panamax standardı geliştirilmiştir. Panamax üzeri gemiler kanaldan geçemezler. Genişlik 91-150m, derinlik ise 12,8 metredir. Gemiler özel su kaldırma ve taşıma yöntemleri ile kanaldan geçirilirler. Büyük gemiler kanalı geçerken 450 bin USD ödeme yaparlar, tasarruf ettikleri rakam 1 milyon USD’ın üzerindedir.

SÜVEYŞ KANALI:

1859 yılında hizmete açılmıştır, 2024’te çift hat genişletilme çalışmaları tamamlanmıştır. Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlar. Gemileri Afrika’nın Güney ucunda Ümit Burnunu dolaşmaktan kurtarır, 6.500 deniz mili, 10 günlük yolculuktan tasarruf ettirir. Toplam uzunluğu 193,3 km, genişliği ortalama 205 m, derinliği 24m’dir. Geçiş, 12-16 saat sürer. Süveyş Kanalı, Avrupa ile Asya arasındaki en kısa deniz yolu olup, küresel ticaretin %12’si bu hattan gerçekleşir. Yılda 20 bin civarında gemi kanalı kullanıyor. Büyüklüğüne göre 250-500 bin USD arası geçiş ücretleri ödenmektedir.

Süveyş Kanalında 1-2 gün, Panama Kanalı’nda 1-5 gün geçiş için bekleme süresi vardır.

İSTANBUL BOĞAZI:

Karadeniz’i Marmara ve Akdeniz’e bağlayan doğal su yoludur. 30 km uzunluğundadır. Genişliği 0,7-3,6 km arasındadır. Ortalama derinliği 36-50m arasındadır.

2024 yılında 41 bin civarı gemi geçiş yapmıştır. 10 yıldır gemi trafiği artmamaktadır. Pandemi döneminde 35 bine kadar düşmüştür.

Montrö Anlaşmasının bir gereği olarak gemilerden geçiş ücreti alınmaz. Sadece Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçişlerde talep eden gemilere 5-15 bin USD karlığında kılavuzluk hizmeti verilmektedir. Geçiş için bekleme süresi genelde 1-2 gündür. Tanker’ler ve LNG taşıyan gemiler 3-5 gün arasında bekleyebilmektedir.

SONUÇ:

Panama ve Süveyş Kanallarının alternatifi yoktur. Kanalları kullanmayan gemiler 1 milyon USD üzeri ilave masrafa katlanırlar, asgari 10-12 gün fazladan yol yapmak zorunda kalırlar.

Oysaki Montrö Anlaşmasıyla; Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan’ın imzalarıyla İstanbul Boğazı deniz trafiği geçiş esasları 1936’da düzenlenmiştir. Geçiş bütün gemilere ücretsizdir, savaş gemilerine özel düzenlemeler vardır, anlaşma ise süresizdir.

Bu durumda hangi gemi, geçiş olarak daha konforlu olan İstanbul Boğazı’nı ücretsiz kullanma imkanı varken, Kanal İstanbul’dan 200-300 bin USD ödeyerek geçsin?! İşin içinde 1-2 gün beklemek olsa bile!

Akın ARSLAN

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Faizle Enflasyon Düşmez: Çözüm Üretimde!

Yayınlanma:

|

Nur içinde yatsın İ.Ü. SBF’de Maliye Politikası dersini Prof. Dr. Sevim GÖRGÜN hocadan alma şansını yakalamıştım. Hocamız, “İktisat Teorisi, İktisadi olayların nasıl oluştuğunu” araştırır derdi ve devam ederdi: “Günümüzde uygulanan iktisat politikalarında amaçlar genellikle, tam istihdam, fiyat istikrarı, yüksek bir büyüme, gelişme hızı ve gelir bölüşümündeki aşırı farklılıkların giderilmesidir” diye sözlerine devam ederek makro büyüklüklerin altını çizerdi.

İ.Ü. İktisat Fakültesi’nde Yüksek Lisans derslerinde Prof. Dr. Esfender KORKMAZ, Prof. Dr. İzzettin ÖNDER yine nur içinde yatsınlar Prof. Dr. Nihat FALAY ve Prof. Dr. Tülay ARIN hocalarımız da Makro denge ve önceliklere önem verirdi. İ.Ü. SBF’deki Prof. Dr. Ali Ülkü AZRAK gibi hukukçu hocalarımız da Bağımsız Hukuksal yapının ülke kalkınmasındaki ödemenin altını tekrar tekrar çizerdi…

Son yıllarda Enflasyon ile mücadele tüm önceliklerin önüne geçti. Fakat bunun da taktiksel ana aracı Faiz oranlarına kitlenip kaldı. “Talebi  daraltarak Enflasyonu kontrol altına almak” ise temel Enflasyon Politikası haline gelmiş durumda. Bu Politikanın doğruluğu ve Alternatifleri yeterince sorgulanmadı. Talep daraltmak için alım gücünün düşürülmesi, sosyal gelir dağılımı bozulması, neden değil sonuç olarak karşımıza çıkarken; özellikle son iki yıldır uygulanan sıkı para politikası İBB Başkanı İmamoğlu tutuklanması ile devam eden süreçte net sekteye uğradığı gibi ortaya çıkan sonuçları ile makro taşların henüz yerine oturmadığını, makro dengelerin ne kadar kırılgan olduğunu da yaşayarak öğrenmiş olduk. İki yıllık Talebi Baskılayarak Enflasyonu düşürme stratejisinde GÜVEN ortamı oluşmadığı için, rakamlara yansıyan bir düşüş de görülmedi, TÜFE %38’e sıkışıp kaldı. Döviz Rezervlerinden çıkan 50 milyar USD üzerinde döviz dışında örneğin, %46’lara kadar düşen Ticari Kredi faiz oranının %55-60 bandına çıkması, kredilerin daralması, kredi takip ve konkordatoların artması gibi olumsuzlukların maddi kaybını henüz hesaplamaya vakit bile bulamadık.  Alınan ilk sonuçlar bile bu sürecin iyi yönetilemediği ve yıkıcı olduğunun işaretleri dolu! Yaşayarak bir kez daha öğrendik ki “sıcak para siyasi gergin ortamları sevmez“.

Benim asıl üzerinde duracağım nokta Talebi bastırarak Enflasyonu düşürme yerine “Üretimi/arzı artırarak enflasyon düşürülemez miydi?” Hangi makro ekonomi politika kısa/orta/uzun vadede daha kalıcı olurdu? Bunu üzerinde kafa yormanın faydası var diye düşünüyorum!

Teoride üretim arzını artırmak, yani arz yönlü bir politika izlemek, talebi baskılamaya göre daha sürdürülebilir ve yapıcı bir çözüm olabilir. Ancak bu yaklaşımın Türkiye gibi yapısal sorunları olan bir ülkede uygulanması zorluklarını yaşayarak öğrendik.

Talep Kısmak ya da Arz Artırmak ne gibi sonuçlar doğurur

Kriter Talep Kısma (Faiz artırımı, kredi daraltma) Arz Artırma (Üretim, yatırım, verimlilik)
Kısa vadede etkisi Hızlı etki eder Yavaş ama kalıcı etki sağlar
Büyüme üzerindeki etkisi Negatif Pozitif
İşsizlik üzerindeki etkisi Artırır Azaltabilir
Enflasyona etkisi Tüketim düşer, fiyatlar gerileyebilir Mal arzı artar, fiyatlar denge bulur
Zorluk seviyesi Daha kolay (merkez bankası kararı yeterli) Daha zor (yatırım, teşvik, teknoloji gerek)

Neden sadece arz artırılamıyor?

  1. Yatırım ortamı güvensiz: Kur belirsizliği ve enflasyon riski yatırım iştahını bastırıyor.

  2. Finansmana erişim zor: Ticari kredi faizleri çok yüksek, yüksek faiz ile orta/uzun vadede yatırım cazip değil.

  3. Girdi maliyetleri çok yüksek: Özellikle enerji, hammadde, işgücü maliyetleri benzer ülkelere göre olumsuz ayrıştı.

  4. Sanayide dışa bağımlılık yüksek: Üretim artışı döviz ihtiyacını artırıyor, girdi maliyetlerinde ciddi artış var. Baskılanan kur ortamında İhracat Döviz Dönüşüm kur desteği (%2 ile başlayıp %3 ile devam eden) yetersiz kaldı. İhracatçıların rekabet koşulları ağırlaştı.

  5. Yapısal reformlar eksik: Verimliliği artıracak, hukuk, eğitim, tarım ve sanayi politikaları sınırlı.

Peki Arz Artırma Yoluyla Enflasyon Nasıl Düşürülür?

  1. Verimlilik Artışı: Dijitalleşme, otomasyon, enerji verimliliği yatırımları

  2. Yatırım Teşvikleri : Sanayi bölgeleri, ihracat odaklı üretim teşvikleri

  3. Tarım Reformları: Gıda fiyatları üzerinde doğrudan etkili

  4. Lojistik ve Enerji Maliyeti Düşüşü: Ulaştırma ve enerji altyapı yatırımları

  5. İstihdam ve Teknoloji Yatırımları: Uzun vadede üretim kapasitesini artırır

Özetlemek gerekirse; Türkiye’de kısa vadeli enflasyonla mücadelede talep daraltıcı politikalar etkili olabilir ancak orta-uzun vadede enflasyonu kalıcı biçimde düşürmenin yolu arzı artırmaktan geçer. Bu da ancak yatırım, üretim, verimlilik ve kurumsal reformlarla mümkündür. Yoksa sadece Talebi daraltalım stratejisi uygulanır ise Vatandaş ürün almasın, Esnaf ürün satamasın, Sanayici üretmesin sonucu elimizde kalır ki henüz bunun ekonomi ve sosyal alandaki sonuçları hakkında oluşacak sorunları kimse dillendirmiyor. Sonucun İflaslar, İşsizlik, batan krediler, kriminal ortamın oluşması gibi liste uzatılabilir. Tahmin etmek için de ekonomist ya da kahin olmak gerekmiyor! Klasik söylem olacak ama aynı yöntemleri deneyerek farklı sonuçlar beklenmeyeceği için yeterince deneyim edinmedik mi?

Erol TAŞDELEN-Ekonomist        www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

GÜNCEL

İstanbul ve Deprem Gerçeği!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bilinen en eski yıkıcı deprem, 1509’da meydana gelen 7,2 şiddetinde olduğu tahmin edilen Büyük İstanbul Depremi’dir

197 yıl sonra, 22.05.1706 tarihinde, Çınarcık havzasında, 17 km derinlikte, 7,4 şiddetinde büyük bir deprem daha meydana gelmiştir

177 yıl sonra, 10.07.1894 tarihinde yine İzmit Körfezi’nde 7,0 şiddetinde deprem olmuştur

18 yıl sonra(1912) Marmara’da 7 üzeri şiddette bir deprem daha olmuştur. Şarköy-merkezli, 7,4 şiddetindeki deprem hasara yol açmıştır

23 yıl sonra, 04.01.1935’te, Marmara Adaları-Erdek Merkezli, 15 km derinlikte 6,4 şiddetinde deprem olmuştur.

64 yıl sonra, 17.08.1999’da Gölcük Merkezli 7,6 şiddetindeki deprem hem İzmit körfezinde hem de İstanbul’da büyük hasara yol açmıştır

20 yıl sonra, 26.09.2019’da Silivri’de 5,8 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, yerin 7,0 km altında gerçekleşmiştir.

Aradan 5,5 yıl daha geçtikten sonra; dün, 23 Nisan 2025’te yine Silivri açıklarında, 6,9 km derinlikte 6,2 şiddetinde orta şiddetli bir deprem meydana gelmiştir.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu( https://www.usgs.gov/ )’undan derlenen geçmiş ve güncel deprem verilerini yapay-zeka destekli olarak eğitip gelecek projeksiyonu çıkardığımızda ortaya çıkan bazı çarpıcı sonuçları paylaşmak isterim:

1509 İstanbul Depremi’nden bu tarafa 516 yıllık verileri yapay-zeka destekli analiz ettiğimizde, Marmara Fay Hattı’nda 86 yılda bir büyük bir deprem (Mw ≥ 6.0) meydana gelme olasılığı olduğunu görüyoruz.

İstanbul’da önümüzdeki 100 yıl içinde, 2125 yılına kadar 2-3 büyük deprem daha yaşanabilecektir. Geçmişteki veriler göstermektedir ki Silivri’de 5,5-6,5 şiddetinde yaşanan ardışık ara depremler büyük depremin olma ihtimalini bilimsel olarak ötelemiştir.

Silivri’de 2019’da ve dün gerçekleşen depremler sonrasında Marmara Fay Hattı önemli bir birikmiş enerjiyi açığa çıkmıştır. Historik verilere bakıldığında, bölgenin önümüzdeki 20 yıl boyunca 7 ve üzeri şiddette bir deprem üretebilme olasılığı zayıflamıştır. Bunun tek istisnası, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda olabilecek 7,5-8,0 seviyesinde büyük bir depremin Marmara fay Hattına enerji aktarması ve tetiklemesi olacaktır. Dünkü deprem %50 daha uzun sürseydi ve şiddeti 6,5 üzeri olsaydı, ciddi yıkımlar görülebilirdi. Tam sınırda kalmıştır.

Önümüzdeki günlerde 6,7 şiddetinde bir deprem gerçekleşirse, yıkım gücü dün yaşadığımız 6,2 depremine göre 3,5 kat daha fazla olacaktır. Yere ne kadar yakın olursa yıkıcı etkisi, yere ne kadar uzak olursa etkilediği çap o kadar büyük olacaktır.

10 katlı bir binada, yaşanılacak 7,0 şiddetindeki bir sarsıntıda, binanın üst katlarında yaklaşık 6 cm’lik yatay hareket beklenirken, eğer bir gökdelenin 40’ıncı katındaysanız, maruz kalacağınız yataydaki salınım 1m’ye ulaşacaktır.

Zeminin ve binanın sağlam olması sizin depremdeki salınımızı değiştirmez. Yaşadığınız binadaki kat sayısı ne kadar azsa o kadar huzurlu olursunuz!

7,0 büyüklük, 6,2’ye göre 22 kat daha fazla enerji açığa çıkarır

Akın ARSLAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.