Connect with us

Serhat Can

TÜRKİYE’DE DENETİM: ÖYLE ŞİRKETLER VAR Kİ ASLINDA YOKLAR

Yayınlanma:

|

Yönetim ilk başta çok heyecanlıdır ‘’denetim’’ fikrini duyunca.

·         Denetim kadrolarına yetki verilir, ilgi ve alaka en üst seviyededir fakat eksik olan bir şey vardır: şirkette denetim kültürü yoktur.

·         Denetçilere direk yönetime bağlı olduğu mesajı verilir.

·         Siz bulguları yazdıkça, riskleri analiz ettikçe birilerinin damarına mutlaka dokunacaksınızdır, işte o damarınıza dokunduklarınız ya patronun arkadaşı ya da aileden birileri ya da koruma zırhı olan eski çalışandır.

·         Risk kavramını sadece finansal risk bağlamında değerlendiren, şimdiye kadar oturup bir risk analizi okumayan kişilerden oluşan yönetim size denetim diyorsa bilin ki yapacağınız denetim mail dosyalarında kaybolan bir word dosyası olacaktır anca

·         Strateji geliştirmeyen, günlük yaşayan şirketler var. Günlük ve ani kararlarla yönetilen , neden-sonuç ilişkisi kurmaktan aciz yönetim kurulları var hatta öyle yönetim kurulları var ki toplanmıyorlar bile.

·         Nepotizm(aile kayırma) ve kronizm (arkadaş kayırma) şirketin temel felsefesi olmuş şirketler- Eee ne yapalım çok eski ustamızın oğlu, halamızın yadigarı, kardeşimin dünürü ne yapalım sokakta mı bırakalım?

·         Mobbingcileri ödüllendirip, mağduru kovan sonra da size insan kaynaklarımızı öncelikli denetleyin diyen aile şirketleri var.

·         Sendikadan korkup bir sürü firma açıp onlar üzerinden personel çalıştıran şirketler. Siz istediğiniz kadar SSK muvazaalı işlemleri cezalandırır diye rapor yazın, riskleri anlatın, inanın umurlarında olmaz. Risk gerçekleşmeden riskin varlığından bile habersizdirler. Yumurta kapıya dayanınca da suçlayacak günah keçisi ararlar.

·         Hem müdürlerin maaşını yükseltip hem de yüksek maaş alıyorlar diyerek müdürleri işten atarak maliyetleri düşürdüğünü sanan ama bir süre sonra cezalarla, reklamasyonlarla boğuşan şirketler.

·         Yetkileri dağıtmayıp, yıllardır bizimle çalışıyor bize yanlış yapmaz diyerek iç kontrol süreçlerini hiç işletmeyen hatta iç kontrolün ne olduğunu bile bilmeyen şirketler de var.

·         Halka açılmak isteyen, bağımsız denetçi bulan ama son bilançosunun aktif toplamının ne olduğunu bile bilmeyen, stoklarını sayma şöyle dursun stoklarının ne kadar olduğunu bile bilmeyen şirketler var.

·         Öyle şirketler var ki aslında yoklar.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.

Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.

Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.

Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yanis Varoufakis: Kapitalizm sona erecek Teknofeodalizm gelecek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yanis Varoufakis – Technofeudalism: What Killed Capitalism kitabı:
Yanis Varoufakis, kitabında kapitalizmin artık sona erdiğini ve yerine yeni bir sistemin, “Teknofeodalizm” olarak adlandırdığı bir yapının geçtiğini savunuyor. Bu teoriye göre, kapitalizm yerini alışılagelmiş anlamdaki piyasa ve kâr güdüsüne dayalı sistemden uzaklaşan, bulut teknolojisi ve büyük teknoloji şirketlerinin egemen olduğu bir ekonomik düzene bırakmıştır. Varoufakis’e göre, modern teknoloji devlerinin (Google, Amazon, Facebook gibi) ve dijital platformların, kapitalizmi öldüren yeni bir feodal yapıyı ortaya çıkardığını savunuyor.
Kitabın Ana Temaları: Kapitalizmin Sonu: Varoufakis, kapitalizmin dinamizminin sona erdiğini, çünkü artık piyasa ve kârın ekonomiyi yönlendirmediğini iddia ediyor. Onun yerine dijital platformlar, geleneksel kapitalizmin unsurlarını devre dışı bırakarak, yeni bir güç yapısı oluşturmuştur.
Bulut Kapital: Varoufakis, yeni ekonomi düzenini “bulut kapital” olarak tanımlıyor. Bu, büyük teknoloji şirketlerinin sahip olduğu devasa dijital platformlar ve veri merkezleriyle ilgili bir kavramdır. Bu platformlar, insanların üretimden çok veri ve içerik ürettiği, bu verilerin de büyük teknoloji şirketlerine kâr getirdiği bir yapı oluşturur.
Rant Ekonomisi: Geleneksel kapitalizmde kâr önemliyken, teknofeodalizmde rant önemli hale gelmiştir. Teknoloji şirketleri, bulut platformlarına erişim sağlamak için bireylerden sürekli bir tür “kira” (rant) talep ederler. Bu, modern dijital ekonominin temel yapısını oluşturur.
Teknoloji Devlerinin Egemenliği: Varoufakis, Amazon, Google ve Facebook gibi devlerin geleneksel şirketlerin yerini aldığını ve piyasa ekonomisini kendi platformları üzerinden kontrol ettiklerini vurgular. Bu şirketler sadece kâr elde etmezler, aynı zamanda kullanıcıların tüm eylemlerini izler, verilerini toplar ve bu verileri kullanarak gücü merkezileştirirler.
Yeni Sınıf Yapısı: Teknolojinin bu derece egemen olduğu bir dünyada, geleneksel anlamdaki işçi sınıfı ve sermayedarlar yerini yeni sınıflara bırakır. Varoufakis, bu yapıyı modern bir feodal sistem olarak tanımlar; bulut kapitalin sahipleri (teknoloji devleri) modern lordlar, dijital işçiler ise yeni serflerdir.
2008 Krizi ve Pandemi Sonrası Düzen: Varoufakis, 2008 küresel finansal krizine ve Covid-19 pandemisine atıfta bulunarak, bu olayların teknofeodalizmi hızlandırdığını savunur. Hükümetler ve merkez bankaları bu krizlere yanlış tepkiler vererek büyük teknoloji şirketlerinin daha fazla güç kazanmasına neden olmuşlardır.
Çıkış Yolu: Varoufakis, bu sistemden kurtulmak için dijital feodalizme karşı koymanın yollarını arar. Kitabın son bölümlerinde, bu yapıyı değiştirmek için kolektif hareketin, dijital teknolojilere karşı kamu mülkiyetinin ve alternatif ekonomik modellerin araştırılması gerektiğini önerir.
Genel Değerlendirme:Varoufakis, geleneksel kapitalizmin sona erdiğini ve yerini bulut teknolojisi ve büyük teknoloji devlerinin yönettiği bir sistemin aldığını savunur. Bu sistem, eski kapitalist yapıyı yıkarak, toplumu yeni bir dijital feodal düzene sokmuştur. Kitap, kapitalizm ve modern dijital ekonomiyi sorgulayan bir eleştiri sunar ve geleceğe dair alternatifler arar. Kitap, teknolojinin hayatımızdaki etkilerini ve ekonomik düzeni nasıl yeniden şekillendirdiğini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.