Connect with us

EKONOMİ

İzzettin Önder : Büyük dönüşüm

Prof. Dr. İzzettin ÖNDER, Türkiye’deki büyük dönüşümün ilerleme anlamına gelmediği, Kapitalist sistemde dönüşümün her zaman ilerleme anlamına gelmediğini yazdı.

Yayınlanma:

|

Büyük Dönüşüm Viyana doğumlu Karl Polanyi’nin 1941 ile 1944 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde iken yazdığı, dilimize de çevrilen eserin adıdır. Bu başlığı, 1964 yılında 78 yaşında vefat etmiş olan yazarın manevi huzurundan izin alarak burada kullanmamın sebebi 18 yıllık AKP iktidarının kapitalizme vefasıyla ülkeyi nasıl geri dönüşüme uğratma çabasının içinde olduğunu vurgulamaktır. Ülkeyi suhuletle kapitalizmin hizmetine koşmanın en etkili yolu kuşkusuz toplumsal gerici ve cahilleştirici dönüşümdür. AKP’nin dava diye açık ya da örtülü uyguladığı toplumsal dönüşüm projesi evrimdir, ancak tedrici ilerleyişlerle dayatılan bu evrim, genellikle sözcükten anlaşıldığı şekliyle ileriye çağdaşlığa doğru değil, tarihsel olarak geriye ve toplumun bilincinin köreltilerek emperyalizmin algılanmamasına hizmet eden toplumsal sersemletmedir. Diğer bir deyişle AKP’nin güttüğü “dava”, topluma algılatılmaya çalışıldığı gibi toplumsal uyanış değil, tam tersine, emperyalizmin telkini doğrultusunda toplumu narkoz altında derin uykuya sürükleyiş ve sürecin anlaşılmasının engellenmesine yönelik paralize edilişidir.

Kapitalizm iki açıdan hızla yeni ivmelere sahne olmaktadır. Birincisi, sistem dışından yaşanan daraltıcı etmenler, ikincisi ise sistem içinde gelişen çelişkili süreçlerdir. Sistem dışından olmakla beraber sistem etkisiyle yaşanan başta küresel ısınma olmak üzere, giderek daha hızla hissetmeye başladığımız iklim değişikliği ve süratle tüketmeye yüz tutan doğa kaynaklarının kıtlaşmasıdır. Söz konusu etkiler altında yaşanan ve sona doğru koşan kapitalizm güç alanını daraltırken, bu alana girmeye ehil olmayan alanları da hızla çevreye yaymaktadır. Giderek daralan alanda kalanlar refah düzeyini çevre pahasına istikrarda tutmayı başarırken, çevresel konumda kalanların ise hızla yoksullaşmasına, hatta yok olmasına yol açmaktadır. Bu durum, sanki çevre kendi beceriksizliği ile geri kalmış, merkez ise kendi çalışkanlığı ve becerikliliği ile kalkınmış gibi bir görüntü vermektedir. Aslında bu görüntü gerçeği yansıtmıyor olmakla beraber, ekonomik faaliyetlerin merkeze kaymasına koşut olarak bilgi ve ideoloji üretme gücünün de merkeze kayması ve merkezden çevreye aktarılan bilgilenme faaliyetiyle çevrede de başat öğreti haline dönüşmektedir. Diğer bir deyişle, merkezin çevre üzerindeki ideolojik hâkimiyeti, karşılıklı bilimsel etkileşim ve yararlanma niteliğinde olmayıp, çevrenin süreçleri anlayamayacak şekilde paralize edilmesi niteliğini taşır.

Kapitalizmin giderek dar alana sıkışmasına neden olan diğer etmen ise hızla gelişen robotlaşma ve yapay zekâ süreçleridir. Hızla gelişen teknik ve teknoloji düzeyi yaş grupları, eğitim düzeyi ve teknolojiye adapte olma vb gibi beceriler ölçütüyle toplumların büyük bölümünü devre dışına atmaktadır. Karşımıza işsiz, eğitimsiz, ehliyetsiz vb şeklinde çıkan büyük nüfus kalabalıklığı giderek çevreye atılacak ya da yaşadığımız pandemide olduğu gibi telef olacaktır. Ancak, merkeze girmeye ya da alınmaya ehil olmayan giderek büyüyen kitleler toplu itlaf konusu olamayacağına göre çevre giderek yoksullaşma ve erime sürecine sürüklenecektir. Robotlaşma ve yapay zekâ süreçleri fevkalade gelişmelerdir, ancak bu süreçleri tartışırken olmazsa olmaz koşul sistem tartışmasıdır. Böylesi muazzam sermaye gücünün toplumsallaşamadan özel elde birikmesi toplumsal, hatta küresel felaket olur.

Şimdi bu tabloya Türkiye’yi oturtalım. Nüfusun neredeyse dörtte biri ile beşte biri arasındaki büyüklüğü idare dilemez boyuta gelmiş olan bir kente yığılmış olup, ulaşım zorlaştıkça ulaşım olanaklarının genişletilmesine gidilirken, yaşanan gafletle anlaşılamıyor ki, ulaşım olanaklarının genişletilmesi kentsel maliyetleri yükseltirken rant artışına yol açarak yığılmayı daha da çözülemez boyuta taşımaktadır. Buna karşın, yurdun diğer bölgeleri ekonomik olarak çöküşe sürüklenmekte ve ekonomik kaynakların merkezlerce emilmesi nedeniyle kurumaya yüz tutmaktadır.  Böylesi akıl almaz icraat cehalet midir, yoksa sistem sorunu mudur? İşte, büyük dönüşüm ile kastım budur. Şimdi bu konuyu AKP’nin dava projesi bağlamında biraz daha açmaya çalışayım.

Soru şu: “dava” ülke kalkınması mı, yoksa kapitalizm hayali ile mutlak ilerleme ile körleş(tiril)en ulusun emperyalizme yem edilmesi midir? Bu soruyu tamamlayan hamle ise, sistem içinde kalınarak yem edilişten kurtuluş olanaklı mıdır? Soruların koyuluş biçimi yanıtı da sanki açık etmektedir. Şöyle ki, kapitalizm efradını cami, ağyarını mani bir sistem olarak, kendi halinde kendi kuralları ile tetiklenir ve kısaca sözünü ettiğim merkezkaç etkisiyle güç ve varsıllığı merkezde toplarken, çevreyi yoksullaştırır. Uzun erimde çevreyi de tüketecek olan kapitalizm, tüketme sürecine, kumanda kademesini merkeze çekerek çevreden başlamaktadır. Yazı boyutu nedeniyle burada daha fazla açma olanağı olmayan süreci başka bir yazıya bırakarak, Türkiye’ye dönelim.

Ağır hastalıklarda insanların tepkisi ret ediştir, vakta ki hastalık kendisini reddedilemeyecek düzeyde dayatma aşamasına gelmiş olsun. İşte Türkiye böyle bir aşamadadır. Ekonomi çökerken eğitimin çökertilmesi ya da dincilik vb gibi siyasi güdümde yaşananlar çöküşü hızlandırıcı nitelikte olmakla beraber dikkatleri başka tarafa çeken sosyal olgulardır. Ne hazindir ki, eğitimde çöküş başta olmak üzere, yargı, medya, siyasette etik vb gibi tüm alanlarda yaşanan çöküş sistemik olduğu kadar, var olan siyasi iktidarın da topluma enjekte ederek gidişatı algılamada paralize etme durumudur. Bu gidiş ve bu gidişi siyasi hırsı ile yükseltmede beis görmeyen siyasi yapı vahim sonuçlara gebedir. İnsan düşünmeden kendisini alamamaktadır, örneğin eğitimin bu denli çökertilmesi, yargının böylesi araçsallaştırılması emperyalizmin var olan siyasi erkin kulağına fısıldadığı politika mıdır? Böyle bir senaryo söz konusu ise bu senaryodan ülke nasıl bir akıbete sürüklenmektedir, emperyalizmin emrinde buna alet olanların mükâfatı ya da mücazatı kimler tarafından, ne zaman ve nasıl olacaktır?

Bu bağlamda Boğaziçi fecaati tek olmamakla beraber fevkalade önemli bir kesit yansımasıdır. Yurt dışında tanınıyor olmakla beraber, ülkemize de fevkalde nitelikli eleman yetiştiren bu kurumu standardize teme mantıksızlığı yerine, diğer kurumlarımızı da bu düzeye çıkarma basiretini göstermek daha akılcı bir davranış olmaz mı? Peki, nedir bu kin ve cahilce müdahalenin sebebi? Potansiyel aşı mucitlerini ve Nobel alabilecek kapasiteleri yurt dışına çekmek olabilir mi? Olur, bu ülke elemanlarını kovup, sonra oralarda elde ettikleri olumlu ortamın sonucu icatlar ya da buluşlar yapıp, bize de “Türkler buldu” şeklinde sahte övünme payı düşerse, bu suçu merkezkaç alanı yaratan kapitalizme değil de, partizanca istihdam politikası izleyen siyasi davaya borçlu(!) oluruz. Aşının bulunmasının ya da Nobel mükâfatı almanın Türklükle değil de, böylesi potansiyelleri bu ülkede tutamama cehaletiyle ilintilendirmek resmi daha net yansıtır.

Umalım, dava denen her ne ise, siyasetin elinden kurtulup, aklıselimle ülkenin hizmetine koşulur. Bunun yolu da, emperyalizmin emirleri doğrultusunda ülkeyi gerileştirici ve çöküşe sürükleyici değil, sistem içinde çözüm aramadan kurtulup, meselelere sistemik açıdan bakıcı Büyük Dönüşüme uğratmaktır. Demokrasi mücadelesi budur; sistem içinde debelenmek değildir!

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.