Connect with us

BANKA HABERLERİ

JP Morgan, Morgan Stanley, Moody’s, Unicredit ne yorum yaptı?

JP Morgan, Morgan Stanley, Moody’s, Unicredit gibi uluslararası finans kuruluşları Merkez Bankası’nda yaşanan başkan değişikliğini değerlendirdi: Belirsizlik ve potansiyel kırgınlıklar arttı.

Yayınlanma:

|

  • JPMorgan: Potansiyel kırılganlıklar arttı.
  • Morgan Stanley: Müdahale beklenebilir.
  • Moody’s: Para politikasında belirsizliği artırır.
  • Unciredit: TL’de fazla satış baskısı yükseldi.
  • Nordea: TCMB’yi Erdoğan yönettiği sürece TL’ye yatırım yok.
  • Societe Generale: Türkiye yeni bir kur krizine girebilir.

Morgan Stanley: Belirsizlik arttı

Morgan Stanley ise, yapılan değişikliğin kısa vadede belirsizliği artırdığını vurguladı. TCMB Başkanı’nın değiştirilmesinin Banka’nın cari politikasında değişiklik olup olmayacağı belirsizliği yarattığını belirten Morgan Stanley, bunun Türk Lirası üzerinde baskı yaratmasının büyük olasılık olduğunu vurguladı

“Müdahale beklenebilir”

Kurda yukarı hareketin yavaşlatılması için döviz piyasasına müdahale beklenebileceğini, ancak TCMB’nin bu konuda hareket alanının sınırlı rezervler nedeniyle dar olduğunu belirten Morgan Stanley, cari işlemler görünümünün zayıf olduğuna da işaret etti.

Morgan Stanley, “Eğer TCMB cari pozitif reel faiz politikasını yeni başkan döneminde de devam ettirir ise, zayıf TL’ye rağmen, enflasyonda 2021’in ikinci yarısında sürdürülebilir bir düşüş beklenebilir”değerlendirmesini de yaptı.

Alternatif senaryoda, TCMB’nin cari politika sıkılaştırmanın tersine dönmesi durumunda, daha zayıf bir Türk Lirası, daha güçlü yurt içi kredi büyümesi ciddi şekilde daha yüksek enflasyon beklenebileceğini ifade eden Morgan Stanley, daha yüksek zorunlu karşılık oranları yolu ile tedbirler alınması riski gördüklerini de belirtti.

JP Morgan: Belirsizliğe yol açabilir

Görev değişikliğini değerlendiren JP Morgan, bu değişikliğin politika faizleri ve parasal çerçevesinin gelecekte izleyeceği patika konusunda piyasa belirsizliğine yol açmasının muhtemel olduğunu vurguladı.

“Şeffaflık ve öngörülebilirlik çok önemli”

“Hala yüksek olan enflasyon, büyük dış finansman ihtiyacı ve global finansal şartlarında sıkılaşmaya olan kırılganlık dikkate alındığında, politika duruşunun yönünde anlamlı bir değişiklik için çok fazla alan görmüyoruz” değerlendirmesini yapan JP Morgan, “Parasal çerçevenin şeffaf ve öngörülebilir tutulması çok önemli olmaya devam ediyor” dedi.

Önümüzdeki dönem için esas belirsizliğin yeni TCMB yönetiminin enflasyonu düşürme, şeffaflık ve öngörülebilirliği sağlama yönündeki taahhütleri nasıl gerçekleştireceği olduğuna işaret eden JP Morgan, “Piyasa belirsizliğinin azaltılması için, TCMB’den yakın zamanda daha fazla politika yönlendirmesi ortaya konulması anahtar” dedi.

“Erken gevşeme, kredibiliteyi baltalar”

Büyüme ve enflasyon tahminleri ışığında TCMB’nin bir sonraki adımının eylülde 100 baz puan faiz indirimi yönünde olacağını düşünmeye devam ettiklerini belirten JP Morgan, “Ancak global finansal şartlarda sıkılaşma ortamında erken bir gevşeme veya buna atıfta bulunma zor kazanılan politika kredibilitesini baltalayabilir” tespitinde bulundu.

Büyük dış finansman ihtiyaçlarının ve gelişmekte olan piyasalara sermaye akışı için daha az destekleyici görünümün Türk yerel varlıkları için potansiyel kırılganlıkları artırdığını da ifade eden JP Morgan, şu an için Türkiye’ye yönelik tahminlerini değiştirmediklerini ve TCMB’den daha fazla yönlendirme ile verileri beklediklerini vurguladı.

Moody’s: Para politikasında belirsizliği artırır

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından hazırlanan raporda da TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasının politika belirsizliğini artıracağı ifade edildi.

Kuruluşun ABD tahvil faizlerindeki artışın gelişen piyasalara etkisini ele aldığı değerlendirmede, TCMB’nin 18 Mart toplantısında aldığı 200 baz puan faiz artırımı kararının bankanın enflasyonu düşürme ve kur üzerindeki baskıları azaltma yönünde devam eden niyetini gösterdiği belirtildi.

Moody’s, “Bununla birlikte merkez bankası başkanının 2 gün sonra görevden alınması politika belirsizliğini artırırken kurumsal yapı zorluklarına da işaret etti. Bu durum finansal koşullara ilişkin risklere eklendi” yorumunda bulundu.

Raporda öte yandan ABD tahvil faizlerindeki yükselişin küresel finansal koşullarda sıkılaşmaya neden olabileceği, bu durumun da gelişen piyasalarda zaten kırılgan olan ekonomik toparlanmayı tehlikeye sokabileceği ifade edildi.

Unicredit: Türk Lirası’nda satış baskısı var

Uluslararası yatırım kuruluşu Unicredit tarafından hazırlanan raporda, TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasının ardından keskin düşüş yaşanan TL’de daha fazla düşüş ve volatilite riski görüldüğü belirtildi.

Kuruluşun değerlendirmesinde, “Her ne kadar keskin düşüş seviyelerinden bir miktar toparlanma olsa ve dolar/TL 8’in altına gerilese de TL’de daha fazla satış baskısı ve volatilite ihtimali var” yorumu yapıldı. Değerlendirmede yatırımcıların TCMB’nin 15 Nisan’daki bir sonraki toplantısını yakından izleyecekleri vurgulandı.

TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınarak yerine Şahap Kavcıoğlu’nun getirilmesini değerlendiren NatWest Markets gelişmekte olan piyasalar stratejisti Max Lin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyonu kontrol altında tutmak için yüksek faiz oranlarını devam ettirmek istemediğinin açık bir işaretini verdiğini söyledi.

“Türk hükümetinin geçmişte merkez bankası başkanlarını şahin faiz politikalarından memnun olunmadığı için değiştirdiğini görmüştük. Şimdi bu politikaya geri dönülmüş gibi görünüyor” ifadelerini kullanan Max Lin, yatırımcıların düşük faiz ve hızlı enflasyon öngörerek Türk Lirası varlıkları, tahvilleri satmalarının büyük olasılık olduğunu vurguladı.

Societe Generale: Türkiye yakında yeni bir kur krizine girebilir

Societe Generale’nin kur stratejisti Phoenix Kalen de yaptığı açıklamada, “Türkiye, kurumsal kredibilitenin son kalan çıpalarından birini de kaybetti. Yerel bireysel yatırımlarında yeniden dolar stoklamak için acele edecekler ve yabancı yatırımcılar da büyük olasılıkla Türk varlıklarını satacaklar” diye konuştu.

Analist Phoenix Kalen, TCMB’nin yeni başkanı olan Kavcıoğlu’nun piyasalarla kur savaşına girmesi halinde büyük ihtimalle mağlup olacağını ifade ederken; TL’deki değer kaybını durdurmak için acil faiz artışları yapmak zorunda kalabileceğini belirtti.

“Türkiye yakında yeni bir kur krizine girebilir” diyen Phoenix Kalen, yatırımcı notunu “Politika yapımındaki ciddi değişikliği ve yakında finansal çalkantı olma olasılığını göz önünde bulundurarak, Türk varlıklarındaki tüm uzun pozisyonları kapatma tavsiyesi veriyoruz” ifadeleriyle sonlandırdı.

Nordea: Erdoğan Merkez Bankası’nı yönettiği sürece TL’ye yatırım yapmayacağız

İsveç merkezli uluslararası yatırım bankası Nordea‘nın küresel strateji şefi Andreas Steno Larsen, Twitter üzerinden yaptığı değerlendirmede; “Erdoğan, Merkez Bankası’nı yönettiği sürece Türk Lirası’nda hiçbir zaman boğa pozisyonu (iyimser pozisyon) almayacağız” dedi. Andreas Steno Larsen, Türk Lirası’ndaki çalkantının ABD Doları’ndan çok euro için bir sorun olduğunu da belirtti.

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.