Connect with us

Dr. Abbas Karakaya

Abbas Karakaya : İstanbul’da Dere Islahları incelensin

Karakaya : Bu yapıların dere yatağına ya da dere kıyı çizgisine sıfır olarak nasıl yapıldıkları bir yana, sosyal donatı, otopark gibi mekânlardan yoksun oluşları ilçede nüfus yoğunluğuna, ulaşımda vb. sorunlara yol açacağını öngörmek zor olmasa gerek.

Yayınlanma:

|

Ekolojik denge ve Doğanın korunması ile yazıları ile de bilinen bilinen Şair – Akademisyen Abbas KARAYAKA Çekmeköy’deki Soğuksu Deresi Islahı özelinde İstanbul’daki Dere Islahları altındaki rant arayışlarını sorguladığı yazılardan biri T24‘de yayınlandı. İşte o yazı :

İstanbul’un Kuzey Ormanlarına bitişik ilçelerinden Çekmeköy’de bir dere can çekişiyor. Eski adıyla SoğuksuKöy-içi ya da Çekmeköy olarak da bilinen bu dere (aslında derecik) İstanbul’un sayıları gittikçe azalan son doğal derelerinden biri. Dere boyunca yapılacak bir iki saatlik gezinti dere ve çevresinde yaşanan ekolojik yıkımı, dere yatağındaki yapılaşmayı (betonlaşmayı), hem belediye hem de yurttaşlar tarafından nasıl çöp dökme alanı olarak kullanıldığını da gösterecektir. Dereye, an itibarıyla verilen en büyük zararsa, dereye rağmen sürdürülen, vahşi, korsan (?) dere ıslah projesi.  

Dere ıslahının başlangıç noktası, derenin Çekmeköy Merkez Mahallesi, Çavuşbaşı Caddesini kestiği, Şehit Binbaşı Ömer Aktuğ parkının alt sınırından yirmi metre ötesi. Başka bir tarifle, derenin ıslaha tabii tutulan kısmı, Merkez Mahallesi sınırlarında Üsküdar Caddesi ve eski Farabi Sokağına paralel aktığı, bu cadde ve sokak arasında kalan vadi içinde akan kısmı. Ancak derenin “peyzajlı ıslah” projesinde ciddi boşluklar ve soru işaretleri var. Madde madde gidelim.

1-Yapılan işin tam adı ne, işvereni kim? Çavuşbaşı Caddesindeki tabelada yazan şu: Çekmeköy Köy İçi Deresi Peyzajlı Dere Islahı ve Peyzaj Projelendirme İşi; İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, İSKİ, İstanbul Ağaç ve Peyzaj. Tabelada başka bilgi yok. İSKİ’nin internetteki sayfasında da proje hakkında hiçbir bilgi yok.

2-Derenin ıslah edilmesine gerek var mı? Çekmeköy Köy-içi deresi kokmayan, taşmayan; deyim yerindeyse kendi halinde bir dere. Son iki haftadır mevsim yağışların artığı bir dönemde bile yatağından akan su kalem kalınlığında. Taşma belirtisi göstermeyen, kendi halinde, birçok doğal dere gibi, yazın bazı kısımları kuruyan, güz ve kış aylarından canlanan bir derecik. Derelerin ıslah edilmelerinin en yaygın iki nedeni taşkına sebep olma ve derelerin çöplük, kanalizasyon olarak kullanılmaları. Islaha tabii tutulan kısmı da dâhil olmak üzere Çekmeköy Köy-içi deresinin müdahale gerektirecek böyle iki sorunu yok.

3-Dereye dair başka tespitler var mı? Evet, var. Islahın yapıldığı uzantı herhangi bir yer altı ya da yer üstü bir su kaynağına bağlı olarak yılın her ayında veya arazinin jeolojik ve topografik yapısıyla iklim şartlarına bağlı olarak yılın muayyen aylarında önemli miktarda su taşıyan ve tabii yatağı olan, aktif bir su akış seyri gösteren bir akarsu değildir.

4-Sorunsuz bir dere midir, müdahale gerektiren şeyler yok mu? Derenin hiçbir sorunu yok diyemeyiz. Dere genelde bir görüntü kirliliğinden mustariptir. İlk elden buna müdahale edilmelidir. Ayrıca ve daha da önemlisi dere boyu ciddi bir betonlaşmaya maruz kalmaktadır. Mesela, ıslah çalışmasının başlangıç noktasının beş, altı yüz metre yukarısında, dere boyundaki bitmiş ya da devam eden inşaatların varlığı (Cihangir okulları, Maks okulları, Serinvadi Evleri, Köy-içi Evleri gibi). Bu yapıların dere yatağına ya da dere kıyı çizgisine sıfır olarak nasıl yapıldıkları bir yana, sosyal donatı, otopark gibi mekânlardan yoksun oluşları ilçede nüfus yoğunluğuna, ulaşımda vb. sorunlara yol açacağını öngörmek zor olmasa gerek.

5-Dere ıslahı korsan olabilir mi? Evet, olabilir. Dere ıslahının yapıldığı alanın başlangıç ya da herhangi bir noktasında şantiyelerde görülen bilgilendirici bir tabela yok. Yani dere vadisine sokulan iş makinelerinin hangi rapor, hangi analiz, proje ya da ruhsata göre sokuldukları, ıslahın ne amaçla yapıldığı, şantiye sorumlusu, yüklenici kim ya da kimler olduğuna dair tek bir satır bilgi yok. Dere ıslahında DSİ’nin rolü, katkısı ya da onayı olup olmadığını da bilmiyoruz.  

6-Dere vadisine iş makineler ne zaman girdi? Dört buldozer 17 Ağustos 2020 tarihinde vadide çalışmaya başladılar. Aradan üç aya yakın zaman geçmesine rağmen, şantiye inşaat tabelalarının dikilmemesi, ıslah için gerekeli ön raporların, projelerin, teknik şartnamelerin ilgili taraflara hala verilmemesi çok manidar. Şehrin ortasında korsan bir dere ıslahıyla mı karşı karşıyayız sorusunu akla getiriyor.

7-Dere yatağında ve vadisinde şimdi tam olarak ne yapılıyor? Doğal derenin tabanının en geniş yeri 1.5- 2 metreyken, bu 8-9 metreye kadar genişletiliyor, hatta deşilerek derinleştiriliyor. Derenin doğal yatağı tamamen değiştirtildiği gibi, akış istikameti (hidroliği) de kasıtlı olarak, teknik verilerin hilafına değiştiriliyor. En vahimiyse, serseme çevrilmiş dere yatağına demirlerle tahkim edilmiş, devasa beton bloklar döşeniyor. Bu çalışmaya ıslah demek yanıltıcı ve yanlıştır. Sözlük anlamıyla Islah ‘daha iyi duruma getirme, düzeltme, iyileştirme’ demektir. Çekmeköy Deresi ve vadisinde durumu iyileştirilen, iyiye giden, düzeltilen hiçbir şey ya da canlı organizma yoktur. Tersine, dere yatağının doğal bitki örtüsü kazınıyor, vadideki meşelikler, meşe ağaçları ve yamaçlarda insanların elleriyle diktikleri ağaçlar kesiliyor. İşin en ironik yanıysa kesilen ağaçların yerine, ıslahtan sonra, İstanbul Ağaç ve Peyzaj’ın ağaçlar dikecek olması. Dere yatağının ne hale getirildiğini fotoğraftan daha iyi anlayabiliriz.

8-Dereye müdahale etme fikri ilk ne zaman dillendiriliyor? Çekmeköy Köy-içi deresine müdahale etme fikrinin en azından beş altı yıllık bir geçmişi olmalı. AKP yönetimindeki İBB’nin işveren sıfatıyla 2017 yılında hazırlattığı bir proje var. “Çekmeköy Deresi Peyzaj Fikir Projesi” adlı bu proje, derenin ormandan çıktığı yerden başlayıp Çavuşbaşı caddesine ulaştığı, Şehit Binbaşı Ömer Aktuğ parkının alt sınırında bitiyor. Derenin 1128 metrelik bu kısmına peyzajla düzenlemesiyle yetinilmiş. Ancak, nedense derenin, bu yazıda konu edilen kısmına müdahalede peyzajla yetinilmemiş, nedense, ıslah çalışması eklenmiş

9-Bu kadar veri ve gözleme rağmen, dere ıslahında neden ısrar ediliyor? Son beş, altı yıl içinde dere ıslahının duyulmasıyla eşzamanlı olarak ıslahın yapılacağı vadinin teraslarında siteler yükselmeye başladı. Kimileri bitti, kimilerinin inşaatı sürüyor. Bu siteler dar alanlara yapıldıklarından sosyal donatı alanları, sitelerden beklenen sosyal tesis, park vb. sunamıyorlar; yine bu yüzden terk alanlarını başka yerlerde göstermek zorunda kalmışlardır. İşte, derenin geçtiği vadi bu sitelere özel yeşil alan olarak hazırlanmaktadır. Bu iş için peyzaj yeterli değildir. Çünkü dere vadisini otuz yıldan beri ev, yuva bellemiş on altı gecekondu vardı/r. Sitelerin manzarası bozulmasın diye bu gecekondudaki insanların göç ettirilmeleri gerekmektedir. İşte, ıslah işlemi, sitedeki dairelerin değerini, imar rantını artırmanın aracıdır. Çalınan minarenin kılıfıdır. Derenin, iklimin, jeolojik koşulların dikte ettiği bir ameliye değildir.

10-Dere ıslahına ‘vahşi’ diyorsunuz. Neden? Çok büyük olasılıkla derenin ıslah edilecek kısmına literatürde ‘kapalı kesit’ denilen ıslah yapılacak. Yani derenin sadece yatağı ve yanları değil, üstü de beton bloklarca örtülecek. Üstüne toprak örtülüp görünmez kılınacak. ‘Kapalı kesit’ genelde, çok zorunlu kalınan hallerde, mesela derenin üstünden kara yolu geçtiğinde yapılan bir ıslah şekli. Kapalı kesit yapmak için DSİ’den onay ve müsaade almak gerekiyor. Oysa söz konusu dereciğe kapalı kesit uygulamanın koşulları kesinlikle yoktur. Eğer terastaki sitelere nispeten geniş, yürüyüş yollu, bisiklet yollu rekreasyon alanı yapmak gibi bir planınız yoksa.

11-Dere ıslahı, yıkımlar, imar planlarının hukuksal durumu nedir? Olup bitenlerle biraz yakından ilgilenen, rant gözüyle değil, gönül, vicdan gözüyle bakan ve bilgiyle fikir sahibi olan herkes ortada büyük bir haksızlık, adaletsizlik olduğunu görmektedir. Haksızlığın ve adaletsizliğin iki asıl mağduru vardır: Doğa ana ve onun çocuğu dere ve dere yamacını 30 yıldır yuva bellemiş insanların mağduriyetleri. Sitelerin kurulmasına cevaz veren imar planlarındaki oynamalar, haksız, hukuksuz dere ıslahı yargıya taşınmıştır. Yargı kararı beklenmeden insanların evleri başlarına yıkılmıştır. Ayrıca, Çekmeköy İmar Planları yargıdadır. Çok yakında kamu yararına bir iptal kararı çıkacaktır. Dere ıslahında ve derenin daha üst taraflarındaki betonlaşmanın bu kadar aceleye getirilmesindeki sebep budur. Bu meyanda, sitelere yer kazandırmak için Çekmeköy’de bir sokağın çalındığını, bu olayın da yargıyla, vicdanla bir alakası vardır. Çekmeköy’de kaybedilen sokak olarak da bilinen Farabi Sokağın çalınma hikâyesi için şu yazıya bakınız:

https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye/2018/08/10/cekmekoyde-sokak-calindi

12-Çekmeköylüler dere ıslahıyla ilgili ne istiyor? Dere ıslahının bir an önce durdurulmasını, iş makinelerinin dere vadisinden çekilmesini. Dere ıslahının durdurulmasının çevreye, doğaya, insanlara verebileceği herhangi bir zarar ya da getirebileceği tehlike yok. Eşzamanlı olarak, dere ıslahındaki ısrarı, sitelerin imar izinlerini de içerecek şekilde 2014-19 döneminde ilgili bölgedeki arsa hareketlerini, imar planları değişikliklerini de inceleyecek bir komisyon kurulmasını talep ediyoruz. Böyle bir çalışma neyin, ne kadar kamunun çıkarı için, ne kadarı belli zümrelere rant dağıtım, doğanın talan edilme işi olduğunu da ortaya çıkaracaktır. Her şey ancak o zaman güzel olabilir. Kamuya da doğaya da derman olmanın yolu budur.

NOT: Bu yazı, yazılı çağrı ve görseller en son tahlilde bir temsildir. Karar verici makamlarda bulunanları ilçemize, deremizi görmeye, misafirimiz olmaya davet ediyoruz. Kendi gözleriyle görmenin yerini hiçbir yazı, görsel tutamaz.

Abbas KARAKAYA – Şair, Akademisyen

https://t24.com.tr/haber/12-soruda-cekmekoy-deki-soguksu-deresi-islah-projesi-2014-19-doneminde-yapilan-imar-planlari-incelensin,914939

Dr. Abbas Karakaya

ŞİİRİM

Yayınlanma:

|

İğneyle kuyu kazan

Suyu arayan su

Ay ışığının kolunda

Irmaktır şiirim

 

Düşlere inanır, ahırda

İneğin gördüğü rüyadır

Kaplumbağa hızını sürer

İletkendir kedi gibi şiirim

 

Denizaltı güncesidir

Kumsalda ayak izleri

Hatırlamak üzerinedir

Gidenin unutmaz şiirim

 

Vefadır, pervanedir

Balta girmemiş ormanlarda ışığı arar

Güneşe tutkundur

Yağmurda şemsiyesiz

 

Çayırdaki otlar

Çocuklar oynasın üstünde

Çıkarıp baktığında çantandan

Tanık olsun güzelliğine şiirim

 

Bir atın uysallığı

Nefes nefese kalışı

Hapishane duvarlarında

Biten ot da olsun şiirim

 

Elini tuttuğunda acının

Cesaret olsun yazacağım şiirler

Aralasın yüreğinin kapısını

Ayağa kalksın aklın

 

İnsanın özgürlük davasında

Kabına sığmaz şiirim

Vakit eriştiğinde, balyozlardan

Yükselen güneşin sesine eşlik etsin şiirim

Abbas Karakaya

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

HAREKET HALİNDEKİ BÜYÜ: Çocuklara kitap okumanın faydaları

Yayınlanma:

|

Birkaç yıl önce bir yurtiçi TV kanalında bir programa katıldım. Programın konusu okul öncesi çocuklara kitap okumanın faydaları idi. Üç yaşında bir çocukları olan anne babanın evlerinde kamera karşısında ebeveynlerin çocuklarına neden kitap okuması gerektiğini anlatacaktım. Bu anne-baba küçük oğulları için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya istekliydiler, ancak ona çok nadir kitap okumuşlar ve çocuklara kitap okumanın öneminin farkında değillerdi. Çocukları tek kelime okuma yazma bilmiyordu.

Söz konusu gün ebeveynlerle sohbet etmeyeceğimi öğrenince şaşırdım. Bunun yerine yönetmen, programın başlarında savunduğum gibi, gürültülü, sevgi dolu, neşe yayan sesli okuma atmosferini gösterebilmem için çocuğa kitap okumamı istedi.

Bu çocuğu tanımıyordum. Onunla ilk kez karşılaşıyordum. Ezici kişiliğimle onu korkutacağım. O ve ben nasıl arkadaş olabiliriz ve daha önce hiçbir ilişkimiz olmadığı halde, şak diye nasıl birlikte mutlu bir şekilde okumayı öğrenebiliriz?

Hepimiz az biraz gergindik ve zaman darlığının baskısını hissediyorduk. Yine de Ben’i bir iki dakikalığına kamera ve ışıklardan kaçırmayı başardım; elinden tutarak arabama götürdüm ve ona getirdiğim hediyeleri verebildim. Ben’e (çocuğun gerçek adı bu değil) özel hediyeler getirmiştim: Yeni kitabım Time for Bed (Yatma Zamanı)’ndan bir poster ile kitabımın bir nüshası.

Birkaç dakika sonra kameraların önünde, evinin oturma odasında, yerde önce ben ona kitap okudum. Daha sonra onunla birlikte okudum. Sonra o bana okudu. Bütün bunlar 15 dakika sürdü.

Programın televizyonda yayınlanmasından önceki gece, neredeyse sinir krizi geçirecektim. Sinirlerimin bu denli bozulmasına TV’deki bir reklam sebep oldu. Reklam kabaca şöyle söylüyordu: “BU KADIN BEBEĞİNİZE ON BEŞ DAKİKADA OKUMA ÖĞRETECEĞİNİ İDDİA EDİYOR.” Şüphesiz, benim böyle bir iddiam yoktu. Böyle bir iddia mantıksızlık olurdu. Ama Ben’e (yüksek sesle) kitap okumamdan sonraki on beş dakika içinde parmağıyla doğru kelimeleri işaret ettiği, sevimli sevimli sırıttığı ve ‘yatma zamanı geldi’ dediği doğrudur. Kameraman nefesini tutmuş, sesçi daha iyi duymaya çalışır gibi öne doğru eğilmişti. Yönetmen dans ediyor gibiydi. Ebeveynlerse nefeslerini tutmuş, şaşkına dönmüşlerdi.

Hatta bunun kazara olan bir şey olduğunu düşündüm, bu yüzden başka bir sayfa çevirdim ve dedim ki: “peki bu sayfada ne var?” Bir kez daha Ben tombul küçük parmağını kelimelerin üstüne basarak ve gülerek şöyle dedi: “yatma zamanı.” Ve başka bir sayfa çevirdiğimde aynı şeyi yaptı. Kamera her şeyi kaydetti. Ben on beş dakika içinde okumayı öğrenmeye başlamıştı; daha önce hiçbir tanışıklığım olmayan, normal bir anne-babanın bu normal çocuğu.

Ben’in bu durumdaki başarısını açıklamak için üç basit resimli kitabı tekrar tekrar kullandığımı söyleyebilirim: Time for Bed (Yatma Zamanı) ve Hattie and the Fox (Hattie ile Tilki) adlı benim kendi iki kitabımla Pamela Allen’ın Who Sank the Boat? (Tekneyi Kim Batırdı?) adlı kitabı. Gerçek olan buydu. Ayrıca, her birinde aynı hayvanlar olduğu ve her birinde kafiye, ritim veya tekrar gibi önemli unsurlar bulunduğu için o kitapları seçtiğimi söyleyebilirim. Bu da gerçekti. Ama inanıyorum ki en önemli gerçek çocukla benim aramda yaşananlardı.

Çılgınca bir komiklik ve heyecan dolu bir oyun oynama vardı; ben bağırıp gülüyordum ve giderek daha yüksek tonlarda “Evet! Evet! Evet!” derken, bu okuma işi sanki hayatının en eğlenceli şeyiymiş gibi gülüp sırıtan Ben’e sarılıyordum. Kelimenin tam anlamıyla yerde yuvarlanıyorduk ve “yatma zamanı geldi” ifadesini her gördüğümüzde ellerimizle kitaba vuruyor, her sayfada bu sözler ortaya çıktıkça zafer çığlıkları atıyorduk.

Hiçbir zaman gergin değildik. Hiçbir zaman susmadık. Her kitapta aynı çiftlik hayvanlarını arayıp bulduğumuzda bile, keşiflerimizde ve beraber olduğumuz süre boyunca vahşi ve gürültücüydük.

Başka bir domuz var! Oh hayır! Başka bir at! Ve bakın, bu kitapta bir inek var, bu kitapta bir inek ve bu kitapta da bir inek daha var! İnanabiliyor musun? İnekler, inekler her yerde!”

Ben’in yüzü aydınlanmıştı. Onu yiyebilirdim, öyle sevimli ve öyle güzel bakıyordu ki… ve o da benim oldukça özel biri olduğumu düşünüyordu. Onu kucaklayıp yerden kaldırırken her defasında yüksek bir sesle “ooh, sen çok akıllısın” diyordum. Ben mutluluktan büyülenmişti. Kitaplarla saatlerce oynayabilirdik. Bitsin istemedik.

Görseydiniz, nasıl da mutluyduk!

Üç yaşındaki Ben’in 15 dakikada okumayı öğrenmeye başlayacak kadar rahat olması ve öğrenmeye devam etmek istemesi sizce şaşılacak bir şey mi?

Ben’in payına düşen ödüller çok çeşitliydi. Oynadığımız oyunu sevdi çünkü her zaman onun “kazanacağı” şekilde ayarladım. Kitaplar eğlenceliydi; ritmik, çın çın öten dilleri ve her sayfada çılgınca tekrar eden sözcükleri vardı. Ama hepsinden önemlisi yeni bir arkadaşıyla, yani benimle iyi vakit geçirdi. Arkada; olduk.

Çocuklarla bu tür planlanmış oyunlar oynamak belki de onlara (yüksek sesle) kitap okumanın en büyük faydasıdır. Bir kitabın sayfalarında aynı anda beraber karşılaştığımız kelimeleri ve resimleri, fikirleri ve bakış açılarını, ritimleri ve tekerlemeleri, acıyı ve rahatlığı, umutları ve korkuları ve hayatın büyük meselelerini paylaştıkça zihin ve kalp aracılığıyla çocuklarımızla bağlantılar kurarız ve paylaştığımız kitaplarla oluşan gizli bir topluluk üzerinden birbirimize bağlanırız. Okuma-yazma ateşi çocuk, kitap ve okuyan kişi arasındaki duygusal kıvılcımlardan doğar. Bu, tek başına kitapla, tek başına çocukla ya da çocuğa kitap okuyan yetişkinle başarılamaz; bu, üçünü de saran ve onları yumuşak bir uyum içinde bir araya getiren ilişkiyle başarılır.

(Yüksek sesle) kitap okumak, anneler ve babalar için yüz ekşitici bir Bu Çocuğunuz İçin İyidir etkinliği olarak düşünülmemelidir.

Bebeklerimize ve diğer çocuklarımıza yüksek sesle kitap okumaya başladığımızda, genellikle yüksek sesle okumamız gerektiğini tamamen unutuyoruz. O kadar canlı, iyi vakit geçiriyoruz ve birlikte kitap okurken çocuklarımızla o kadar sıcak bir bağ kuruyoruz ki bu lezzetli bir “çikolata” deneyimine dönüşüyor.

“Çikolata” kuaförümün başına geldi. Bitirim bir atom karınca olan kızı Tiffy, henüz altı yaşındayken tüm mahalleye büyük bir ifade ve şevkle kitap okuyordu ve herkes annesine “okumayı ona sen öğretmiş olmalısın. Yaşıtlarından çok ileride.” diyorlardı.

Ben mi öğrettim, elbette kızıma okumayı ben öğretmedim, diyordu annesi. “Okumayı öğretmeyi bilmiyordum, hem bunu yapmaya cesaret etmiş olsaydım bile yanlış bir şey yaptığımda yanlışımı nasıl düzelteceğimi de bilmiyordum ki. Tek yaptığım şey kızıma bebekliğinden beri kitap okumaktı.”

Arkadaşları söylediklerine inanmadılar. Çünkü çok kolay görünüyordu.

Çocuklara (yüksek sesle) kitap okusak da çocuklar her zaman okula başlamadan önce okumayı öğrenmezler, ancak bu kesinlikle sorunlu bir durum değildir. Öğretmenler, okuldan önce bizim tarafımızdan (ve dadılar veya günlük bakıcılar tarafından) sağlanan sesli okuma temelini büyük bir yürekle geliştirecekler ve bu çocuklar çok hızlı bir şekilde kendi başlarına okumayı öğrenecekler.

Ancak her ebeveyn, okumanın sağladığı büyük eğitsel yararları ve yoğun mutluluğu anlasa ve her ebeveyn- ve çocuğuna bakan her yetişkin- çocuklarına günde en az üç öykü okusa, muhtemelen bir nesil içinde okuma yazma bilmeyen kimse kalmaz.

Hadi deneyelim! Bizi ne durdurabilir ki?

Yazan: Mem Fox – Çeviren: Abbas Karakaya

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

The Foot Book (Ayak Kitabı) Mucizesi

Yayınlanma:

|

Kızımız Chloe 1975 yılında bir gün okuldan eve sevinçle geldi ve okuyabiliyorum, dedi. Chloe o zaman dört yaşındaydı, okula başlayalı ise sadece iki hafta olmuştu. Her anne baba gibi kızımızı sevinçle karşılayıp gülümsedik. Okumak mı? Kızımız şaka ediyor olmalıydı.

Odasına koşup o zamanlar en sevdiklerinden olan Dr. Seuss’un The Foot Book (Ayak Kitabı) adlı kitabını getirdi ve kitabı ifadeli bir biçimde sözcük sözcük okumaya başladı. Evde biz bizeydik.

Evet ama, kızımız gerçekten okuyabiliyor muydu? O kitabı kızımıza defalarca okumuştuk, bu yüzden ezberlemiş olabilir miydi? Önce duraksadık, coşkusunu kırmaktan korktuk; sonra kitabı baştan sona ezbere okumadan, herhangi bir sayfayı okuyup okuyamayacağını görmek için rastgele sayfalar açıp okumasını istedik. Gösterdiğimiz bütün sayfaları okudu kızım.

O zamanlar drama dersleri veren bir öğretim üyesiydim. Okuma-yazma öğretilmesi çalışma alanım değildi. Kendi nazarımda sadece bir anneydim. Ertesi gün Chloe’nin okuluna gittim ve ne olduğunu öğretmene söyledim.

Ne yaptınız, hangi metodu kullandınız, diye merakla sordum. Bu tam bir mucize!

Ben çok şey yapmadım, zaten ne yapabilirdim ki, okullar açılalı ancak iki hafta oldu, dedi öğretmeni. Okula başlamadan önce kızınıza çok kitap okumuş olmalısınız.

Tabii ki okuduk, dedim.

Hah, işte bu, dedi öğretmen, gerçekten öyleymiş gibi. O andan itibaren (yüksek sesle) kitap okumanın yararları beni büyüledi. Drama eğitiminden okuma-yazma öğretmeye geçmemin tohumları atıldı. Eğer kızıma (yüksek sesle) kitap okumak onun hayatına ve okumayı öğrenmesine bu denli etki yaptıysa bunu herkese anlatmalıydım. Bir sır olarak tutmanın anlamı yoktu.

Yirmi beş yılı boyunca, çocukların okuma ve yazmayı öğrenmeleri konusunda ve de çocuklara kitap okumanın olumlu etkileri hakkında çok şey öğrendim. Şimdi tüm dünyayı dolaşıp anne-babalar, öğretmenler, kütüphaneciler ve kitapçılarla konuşuyor; tanıştığım her insana çocuklarına kitap okumayı teşvik ediyor ve bunun nedenlerini açıklıyorum. Uluslararası okuryazarlık danışmanı olmanın yetkesi ve yazarlık tecrübemle konuşuyorum, ama sıradan bir anne olarak konuştuğumda daha tutkulu oluyorum. Çocuğuma kitap okumak muazzam bir deneyimdi. Her türden harika kitaplar sayesinde aramızdaki bağlar güçlendi. Paylaştığımız çeşitli hikayeler sayesinde birbirimiz daha iyi tanıdık ve birbirimize sevgimiz arttı. Chloe’ye düzenli kitap okumanın ona okumayı öğretmeden, kendi kendine okumayı öğrenmesini sağlayacağı aklıma gelmemişti.

Sadece onunla zaman geçirmek bile yeterliydi.

Yazan: Mem Fox,  Çeviren: Abbas Karakaya

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.