Connect with us

Erol Taşdelen

TİCARİ KREDİLERDE FATURA KAOSU

Yayınlanma:

|

TCMB ve BDDK’nın krediler ile ilgili son aylarda sık sık yapılan düzenlemeler sonucu Bankalar yeni bir adım daha atılarak sadece “Harcama Belgesi”  karşılığı Ticari kredi kullandırmaya başladı. Üstelik çoğu banka buna ek olarak “İhracat Taahhüttü” de istiyor. Bunun ana gerekçesi kredi dövize gitmesin diye açıklansa da piyasada başka sorunlar çıkmaya başladı.

HARCAMA BELGELERİNE NELER GİRİYOR

Al krediyi ne yaparsan yap dönemi sona eriyor. Ticari Krediler için yeni uygulamalar başladı. Bunun somut yansıması Bankaların “Harcama Belgesi” istemesi ile somut hale geldi. Bankalar harcama belgesi olarak; “maaş/ücret ödemeleri; hammadde ve ara mal tedariki; nakliyat, sigorta ve navlun gibi ihracata ilişkin hizmet alımları; yatırım malı; makina alımları; kira ödemeleri, elektrik, su ve doğalgaz gibi ödeme faturaları; Vergi ve SGK prim ödemeleri işlemleri belgeleri” bankalarca ticari kredi için kabul edilebilir belgeler arasında sayıldı. Ayrıca KOBİ’lerin AR-GE giderleri; pazarlama, satış ve genel yönetim giderleri ile satış maliyetleri içinde yer alan Mal, Hizmet alımları kapsam içine alındı.

FİRMA ADINA BİNEK ARAÇ KREDİSİ VERİLMİYOR 

Bankalar Türk Parası Kıymetini Kuruma Hakkında 32 sayılı kararda belirtilen “efektif, döviz, menkul kıymet, kıymetli maden, taş ve eşya alımları ile gayrimenkul ve “binek taşıt” alım harcama mukabili kabul edilmez” olduğunu öne sürerek firmalar adına “binek araç alımları” için kredileri de durdurdu. Bu durumda firmalar sadece Ticari Nitelikli araçları ( kamyon, kamyonet, otobüs ..vb ) Ticari Kredi kullanarak alabilecek.

FATURALARDA SADECE TÜRK LİRASI BİLGİLERİ YER ALACAK

Ticari kredi kullanırken istenecek harcama belgelerinden faturalarda sadece Türk Lirası bilgileri yer alabilecek. Bankaların firmalara verdiği bilgilere göre; “yurt dışından doğrudan ithal edilen ürünler/hizmetlerin yurt dışındaki tedarikçisi tarafından sağlanan yabancı para cinsinden harcama belgeleri alınabilecek” denilerek hangi faturalarda Yabancı Para cinsinden faturada bilgilerin yer alması için kural da belirlenmiş oldu.

Bunun dışında kalan; “yurt içindeki firmalardan alınan belgeler sadece Türk Lirası cinsinden ve üzerinde Türk Lirası dışında bir para biriminden tutar veya kur bilgisi bulunmamak” şartı ile Ticari Kredi için harcama belgesi kabul edilebilir denmekte.

FATURADA KUR BİLGİSİ OLMAMASI KARGAŞAYA NEDEN OLACAK

TCMB’nin Tebliğleri ile firmalar arasında Döviz ödemesi ile ticaret Nisan ayında sonlandırılmıştı. İthalatın %80’ni hammadde olduğu düşünüldüğünde özellikle sanayiciler yurt dışından gelen hammadde ve yarı mamul ürünlere bağlı olduğundan maliyet hesabını da satış fiyatı da piyasada döviz üzerinden fiyatlamış; kurlardaki belirsizliğin de etkisi ile piyasa dolarize olmuştu. Bu durumda döviz ödemeler yasaklanınca çözüm olarak firmalar da TL düzenlenen proforma ve faturalara uygulanan kuru ve kura karşılık gelen TL tutarını yazarak belge düzenlemeye başlamıştı. Bu döviz kurunun bile kamu otoritesince netleştirilmediği için bazı firmalar TCMB kurunu bazı firmalar işlem görülen banka kurunu bazı firmalar da piyasa kurunu esas aldığı için firmalar arasında kur farkı yaşandığı sık sık dile getirilmiş, şikayetlere neden olurken; şimdi de  faturalar üzerinde bu kur da yer almadan, sadece Türk Lirası fatura düzenlensin isteniyor. Kısaca bankalar, “fatura karşılık kredi kullandırırım ama faturada döviz kuru ve kurun TL karşılığı gibi bilgisi yer almasın” diyor. Kargaşa da tam burada başlayacak. Zira; bazı bankalar kredi için proformayı kabul etmeyerek; direk fatura istiyor oysa makina alımı, leasing gibi işlemlerde önce avans ödeniyor; fatura, örneğin altı ay sonra makina fabrikaya gelince kesiliyor. Sadece kur belirtilmeden Türk Lirası fatura kesildiğinde dövizdeki oynaklıkta mali ya da makinayı alan anlaştıkları kuru ispatlayamamak gibi bir durum çıkacak ortaya. Bu da karşılıklı Ticari Davalarda patlama anlamına geliyor. Bu durum, Mal, makina, hizmet alan firmayı piyasada savunmasız halde bırakıyor. Örneğin; tekstil, kimya, metal, cam, seramik, elektronik, makina gibi sektörlerde girdilerin önemli bir kısmı ithal olduğu için fiyatlar günlük ve döviz kuru üzerinden fiyatlanıyor; TL olarak fiyatlanması nerede ise imkansız hale gelmiş durumda.

ÖDEME YAPILMADAN FATURA NASIL KESİLSİN?

Piyasada yaşanan diğer bir sorun da bazı bankaların Proformayı kabul etmeyip kredi kullandırmak için Faturada ısrar etmesi oldu. Tavuk yumurta hikayesine döndü iş.  Zira, mal satan firma ödemeyi almadan fatura kesmiyor; ödemenin olması için de kredi kullanıp mal satan firmanın hesabına paranın geçmesi gerekiyor. Faturada ısrar eden bankaların Piyasalardaki nakit döngüden ne kadar uzak oldukları ise fatura ısrarında ortaya çıktı. Üstelik ödeme yapacak firma ödemeyi son güne krediye güvenerek hareket edemez önceden garanti altına almak ister. Örneğin takasta çekiniz var ödemeden karşı taraf fatura kesmeyecek bu durumda ne yapacaksınız? Üstelik, fatura olayı kredi kullanım süreçlerini de ciddi şekilde uzatmış durumda. Kredi hesaba geçene kadar müşteri kredi kullanımdan emin olamıyor. Bankaların da kredi iştahı zaten açık değil. Kısaca, bankaların fatura ısrarı piyasalardaki nakit döngüye de ciddi zarar verecek gibi gözüküyor. Kredi kanalları sıkışık, kredi kullanım koşulları ağırlaşmış, faizin üstüne bir de kredi limit tahsis ücreti; sigorta; masraf paketi gibi komisyonlar dayatılınca kredi kullanan firmalar parayı bulduğuna mı sevinsin; ödediği komisyonlara mı üzülsün, piyasada tam bir şaşkınlık yaşanıyor! Bazı firmalarda firma ortaklarının onlarca sigortası oldu, her ticari kredide firma ortağına hayat sigortası bir bizim ülkede olsa gerek! TCMB komisyonlarla ilgili şikayetler artınca bankalardan komisyon raporları da istemeye başladı ama bu raporlarda kredi maliyetin içindeki sigorta bilgilerinin olmadığına eminim! Kısaca, ticari kredilerdeki bu maliyet TCMB’den de saklanıyor! TCMB ile SEDDK bu işe el atsa iyi olacak.

KREDİ ÖDEMELERİ UNUTULDU

Bankaların yeni kredi kullanım koşullarında firmaların kredi geri ödemeleri unutuldu veya bu şekilde tercih yapıldı. Zira; firmanın “kredi ödemelerini kredi ile ödemesin” de hedeflenmiş olabilir ama bu duruma her firmanın nakit akışı uymadığı için önümüzdeki dönemde gecikmeli kredi geri ödemelerinde artış olur ise şaşırmamak lazım. Zira; ihracat bedeli geciken veya iç piyasadan alacağı geciken veya kredi geri ödeme taksitine denk gelmemesi durumda çoğu firma kredi kullanarak kredi taksitini ödüyordu. Yeni uygulamada bu yönde bir düzenleme olmadığı gibi bankalar kredi ödemeleri için kredi kullandırmak da istememekte. Oysa, kredi, leasing, çek ödemeleri gibi ödemeler firmaların cari giderler arasında ciddi bir hacim tutuyor. Firmalar bu durumda nakit yaratmak için ya stokların zararına elden çıkaracak ya da faaliyetine bir süre ara verecek. Bu da “işsizlik ve ani duruş” demek. Zira; başta Elektrik gibi giderler Ocak ayına göre beş katı aşmış bu da TÜİK hesaplamasında bile ÜFE’nin %157 ile kendini somut hale getirdi. Ticari Kredilerde kredi geri ödeme; leasing, çek ödemeler gibi ödemeler kapsam içine alınmaması piyasada ciddi sıkıntı yaratacak. Maliyetlerin artmasından özellikle sanayici zaten zor durumda. Üzerine bir de kredi kanallarında sorun gelince kendini eli kolu bağlanıp denize atılmış yüzmesi isteniyor gibi hissediyor. Üstelik iç ve dış piyasada rekabet hat safhada iken yapılıyor bu durum. Firmalar; Mal tedarikindeki sıkıntılarla mı uğrasın; artan maliyetleri yönetmekle mi uğraşsın; satılmayan malların stok kontrolü ile mi uğraşsın şaşkın haldeyken; üzerine finansal zorlukla gelince  kimse halinden memnun değil biline!

S&P Global Market Intelligence analizine göre 2022 Haziran ayı sonunda bankaların sorunlu kredileri 860 milyar TL ( 46 milyar USD ) seviyesine yükselmişken yeni tedbirler sorunlu kredilerin artışına neden olursa şaşırmayalım. Şunu artık anlayalım faturaları liralaştırmakla Piyasa Liralaşmıyor! Firmaların önünü görüp, Piyasanın Liralaşması için başka şeyler de lazım : BELİRSİZLİKLERİN GİDERİLMESİ; GÜVEN ORTAMININ YARATILMASI gibi!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacılık Uzmanı      www.bankavitrini.com

 

S&P Global: Türk bankalarının sorunlu krediler 46 milyar doları aştı – BankaVitrini

MERKEZ BANKASI BANKALARI 4 KONUDA NİÇİN UYARDI? – BankaVitrini

YANLIŞ KARARLAR YATIRIMCIYI VURDU – BankaVitrini

BANKALARDA ‘KREDİ BLOKELİ KREDİ’ DÖNEMİ BAŞLADI – BankaVitrini

SANAYİCİ BANKALAR KARŞISINDA SAVUNMASIZ BIRAKILDI – BankaVitrini

BANKA HABERLERİ

YAPI KREDİ’DE SOSYAL BANKACILIK TARİH Mİ OLUYOR?

Yayınlanma:

|

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı, 1954 yılında Türk Medeni Kanunu Hükümlerine  göre “Tesis” olarak kurulmuş, 1965 yılında yürürlüğe giren 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20. maddesi çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu niteliği kazanmıştır. 1967 yılında Türk Medeni Kanununda yapılan değişiklikler sonucunda Tesislerin Vakıfa dönüştürülmesi ile, Sandık statüsü yeni duruma uyarlanarak, 1970 yılında bugünkü statü ve unvanıyla Vakıf olarak tescil edilmişti.

Bildiğiniz gibi Koçbank ile Yapı kredi bankası 2/10/2006 tarihinde birleşmiş. SGK kapsamında prim ödeyen Koçbank, Yapı Kredi Vakfı Sandığı kapsamına alınarak çalışanların emeklilik süreçleri sandık tarafından yürütülmesine karar verilmiştir. Bu süreçte Koçbank kapsamındaki çalışanlarına “sandık mı; SGK kapsamını mı tercih edersiniz” diye soru sorulmamıştır.

Banka geçmiş yıllardaki çalışanlarına verdiği değer önceliği SOSYAL BANKACILIK uygulamalarına son vererek Gayrimenkulleri bir bir satmaya başladı. Son gelinen noktada HUZUREVİ’nin da kapatılarak satışının gündeme gelmesi tepkilere neden oldu.

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı, çalışanını öncelikli tuttuğu zamanlarda Kreşi, şehir dışından gelip çalışanları için Lojmanı, Sağlık Merkezleri ( halen devam etmektedir) bulunmakta idi. Kurulduğu tarihten bugüne vakfın sandığı cazip olsa da son zamanlardaki uygulamalarla artı özellikleri çalışanlar ve emekliler için kaybedilmektedir.

HUZUREVİ KAPANACAK MI?

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mensupları Yardım ve Emekli Sandığı Vakfı, kendisine yük olarak görme anlayışı gelişmiş olacak ki; son zamanlarda huzurevini kapatma kararı almıştır. 09/09/1989 yılında Acıbadem de açılan ve 34 senedir faaliyette bulunan ve banka emeklilerinin belirlenen koşulları taşıyanlarının kabul edildiği huzurevi 2023 Aralık sonu itibari ile kapanacak. Şu anda kalan 8 emekli olmasına ragmen, bu kapanmanın yapıtaşları 1 sene öncesinden atılmaya başlanmış ve son 1 senedir huzurevine yeni banka emeklisi kabul etmemekte. Vakıf bu konuda emeklilerine bilgilendirme de yapmamıştır.

KOÇ HOLDİNG KENDİNİ İNKAR EDİYOR!

HeForShe, (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi öncülüğünde başlayan, başta erkekler ve oğlan çocukları olmak üzere tüm bireyleri toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmaya çağıran küresel bir dayanışma hareket) için kampanyalar yürüten, farkındalık yaratan ve deprem bölgesinde konteynerler kurarak Sosyal Yardım ve Sosyal Sorumluluk için reklamlar yapan Koç Holding, kendi sahip olduğu bankasının emeklisini sokağa mı atmayı planlamaktadır? Bu kararıyla kendisi ile çelişmektedir!

Bir iddiaya göre İstanbul’un en nezih semtinde olan binanın satılacağından bahsedilmektedir. Bunun sebebi Bankanın sahip olduğu Göztepe’de Kreşin 1 Eylül 2022 de kapatılmasıdır. 18 Mart 2020 de pandemi nedeni ile kapanmış aynı sene Haziran ayında başka binaya taşınmıştır. Günümüzde Kreşin (binası satılıp) yerine yeni bir bina yapılmıştır.

1968-1970 sırasında inşa edilen ve her Yapı Kredi çalışanda anısı olan; Yapı Kredi Bankası Bayramoğlu Sosyal Tesisleri de 2016’larda satıldı. Banka çalışan ve emeklilerinin faydalandığı binalar bir bir satılmaya devam edilerek sıra şimdi Huzurevine geldiği düşünülmektedir…

Banka emeklileri 5 sene savaşarak Bayram ikramiyesini Yargıtay kararı ile almaya hak kazanmış iken, bu satışların emekli haklarına müdahale olduğunu düşünmektedir.

Huzurevi bilgi linki: https://www.ykbemeklileridernegi.org/sayfa-337-kadikoyacibademdeki-vakfimiza-ait-huzurevi.aspx

Bayramoğlu tesis bilgileri yapımı : https://www.gzt.com/arkitekt/bayramoglunda-brutalizm-etkisi-yapi-kredi-bankasi-sosyal-tesisleri-3723671

YAPI KREDİ EMEKLİLERİ SOSAL MEDYADAN TEPKİLER VERMEYE BAŞLADI

Diğer taraftan ömürlerinin en güzel yıllarını bankaya veren; özel hayatlarından fedakarlık yaparak uzun mesailer ile bankaya emek vererek bugünlere gelmesini sağlayan Emekliler alınan karara tepki göstererek Huzuevi’ni ziyarete gittiler ve gözlemlerini Sosyal Medyadan paylaştılar. Paylaşımlardan birinde aşağıdaki ifadeler yer aldı:

KAPATILMAK İSTENEN HUZUREVİNİ ZİYARETİ

Bugün (9.9.2023) bankamızın kuruluş yıldönümü sebebiyle huzurevinde kalan emeklilerimizi Yapı kredi bankası emeklileri örgütlü yapı proje derneği yönetim kurulu üyeleri olarak ziyaret ettik. Güzel ve nezih bir huzurevi ortamında emeklilerimiz ile yaptığımız sohbet sırasında son bir yıldır huzurevine yeni misafir kabul edilmediğini, kendilerine de 15 gün önce sebebi belirtilmeden huzurevinin kapatılacağını ve aralık 2023 sonuna kadar yer bakmaları gerektiği söylenmiştir. Ziyaret sonrası araştırmalarımız sonucu kesin bilgi olmamakla birlikte binanın karot örneği yapıldığı ve sağlam raporunun olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Netice itibariyle bu tasfiyenin depremle ilgisi olmadığı anlaşılmıştır. Yaklaşık bir yıldır talep alınmaması hatta 10 kişinin sırada beklediği bilinmesine rağmen nasıl olurda tasfiye sebebi talep yetersizliği olarak gösterilmiştir. Eğer ki sebep maliyet ise Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.nin huzurevi masrafını karşılayamayacağı gerçekçi değildir. Bir çok sosyal sorumluluk projesinde yer alan bankamız ihtiyacı olan emeklilerimizin kullandığı huzurevinin giderlerini karşılamaktan imtina eder mi? Görünen o ki emeklilerin haberi olmaksızın yıllar içinde satılan diğer gayrimenkullerimiz (vakfa ait) gibi huzurevi de satılmak istenmektedir. Bizler bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Resmi ve gayri resmi tüm mercilerde hakkımızı aramaya devam edeceğiz.

Banka Vitrini editörü Erol TAŞDELEN ise konu ile ilgili, “YAPI KREDİ ilk bankamdı. Askerden önce 3 yıl (1991-93) çalıştığım ilk eğitimimi yatılı olarak 1,5 ay Baramoğlu Tesislerinde aldığım, bu tesiste zamanın Genel Müdürü Burhan KARAÇAM‘ın elinden başarı sertifikalarımızı aldığımız, çok güzel anıları olan bir banka idi. Bankanın çalışanlarının aidiyetlik duygularının artırıldığı; sağlıktan, dinlenme tesislerine, Huzurevi’ne kadar uzanan bir dizi uygulamalarını sonlandırmasını duymak, benim de içimi acıtmıştır. Zira bu insanlar aileleri ile birlikte ne yılbaşı kutlayabildi; ne de doğru dürüst ailesi ile akşam yemeği yiyebildi. 1990’ların başına kadar sektörde bilgisayar dahi yoktu ve her işlem manuel yapılıyordu. Kara tutmadan -ki çoğu kez tutmazdı- kimse şubeden çıkamazdı. Gözünüzde canlandırın lütfen; işiniz bitse de müdürden önce kimse şubeden çıkamazdı. Ceketsiz Müdür odasına giremezdiniz. Huzur evindeki insanlar yıllarca bu koşullarda yaşadı. Hala şube duvarlarında “Hizmette Sınır Yoktur” yazan bir bankanın ömürlerini verdiği çalışanlarına karşı göstermiş olduğu vefasızlık uygulamaları bankaya ve sahip olduğu KOÇ HOLDİNG’e yakışmamıştır. Umarım Huzurevi ile ilgili karardan vaz geçilerek tam tersine kapasitesinin artırılması yönünde kararlar duyarız. “Her şeyin para olmadığı” anlayıştan “Her şey Kar içindir” anlayışının canlı örnekleri bu tür uygulamalar  sektör adına üzücü” ifadelerini kullandı.

Banka Vitrini

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

BANKALARDA KÂR VAR HUZUR YOK!

✅Bankalar 2023/7. ayında 293,4 milyar TL kar etti
✅Aktif Büyüklük 20 trilyon TL ulaştı
✅Kredi hacmi 10 trilyon TL’yi geçti
✅Faiz dışı gelir %124 artarak 365 milyar TL
✅Faiz gelir kaybı komisyon gelerleri ile kapatıldı
❎Kredi komisyonlarında TCMB, BDDK yasakları delindi

Yayınlanma:

|

BBDK tarafından Bankacılık sektörü ilk yedi aylık mali verileri yayınlandı: Bankaların 7 aylık net kârı 293,4 milyar TL. Sektör geçen sene aynı dönemde 207,8 milyar TL kar açıklamıştı. Sektör geçen yıla göre karlılığını %41 artırmasına rağmen mutlu değil; belirsizliklerin artması, mevzuatlardaki kaos nedeni ile huzursuz aylar geçiriyor.

Bilanço büyümeye devam etti

2022 sonunu 14,3 trilyon TL Aktif büyüklük ile kapatan sektör yılın ilk yedi ayında %39 büyüyerek 20 milyar TL Aktif büyüklüğe yaklaştı. Krediler 7,6 trilyon TL’den %36 büyüyerek 10,3 trilyon TL’ye ulaştı. Hukuki işlemlerin başlatılıp Takipteki krediler hacmi de 163 milyar TL’den 170 milyar TL’ye ulaştığı görüldü. 170 milyar TL’lik takip tutarı Varlık Şirketlerine satılan takip dosyalarını kapsamadığı için sektörün reel takip kredi hacmi bilançoya yansıyandan daha fazla oldu. Bu olumsuz tablo Beklenen Zarar Karşılıklarının 370 milyar TL’den %14 artarak 422 milyar TL’ye çıkması ile de kendini gösterdi. Zira; bankalar yakın ve ön izlemede gösterdikleri; yapılandırdıkları krediler için karşılık ayırmakta olduğundan Beklenen Zarar Karşılıklarının artası ileriye yönelik Kredi Takip Dosyaları için de potansiyelin arttığı anlamına geliyor. Zira; yüzdürülen potansiyel batık krediler bu grup içinde yer alıyor. Ekonomistlerin; “Reel Piyasada Zombi firmalar arttı” söylemi de somut halde bu kalemde kendini göstermiş oluyor ve bu tür kaygıların yersiz olmadığını da gösteriyor. Kredilerdeki artışın kur etkisi yanında Kur Korumalı Mevduat-KKM karşılığı yapay Kredilerin de etkisi olurken bu tür kredilerin hacminin ne olduğu ise banka detay bilançolarında ortaya çıkacak. Firmalar ellerine fiili geçmeyen krediyi kullanıp, kredinin %25-50’lik kısmını kredi vadesi boyunca vadesiz hesapta bırakıp üstüne faizini de ödedikleri durum ile bu dönemde tanıştık. Denetim ve ceza olmayınca meydan boş! Tıpkı “Değişken faizli Spot Kredi” gibi spot kredinin tanımına bile uymayan kredi kullanılması ile de bu dönemde tanışmamız gibi…

Bireysel Kredilerde ve Kredi Kartlarındaki sert faiz artışı başta konut kredileri olmak üzere bu tür kredilerin durma noktasına getirirken; Ticari Kredilerde de bankalar uzun zamandır gelen kısıtlamalar ile temkinli davranıyor. BDDK ve TCMB’nin kısıtlayıcı düzenlemeleri ile zorlaşan krediler koşulları ise bankacılık sektörü açısından en büyük bilinmezlik durumuna gelmiş durumda. Son yıllardaki Sektördeki mevzuat kargaşasının yerini yeni dönemde “Sadeleşme” olarak isimlendirilen düzenlemeler ile tamir edilmeye çalışılırken henüz sektörün talep ettiği düzeltmeler yapılmış değil.

Mevduat arttı

Bankacılık sektörü 2022 yılını 8,9 trilyon TL Toplam Mevduat ile kapatırken 2023 ilk yedi ayında %41 artış ile 12,5 trilyon TL mevduat hacmine ulaştı. Toplam mevduat içinde Vadesiz Mevduat hacmi 4,5 trilyon TL’yi aşarken vadesiz mevduatın toplam mevduat içindeki payı %36,5 seviyesine ulaştı. T. İş Bankası dışında çoğu Bankanın “kredilerin %25-50 oranında vadesizde bırakma” gibi “etik olmayan yöntemlere” başvurarak vadesiz yaratmada bu dönemde başarılı olurken; BDDK ve TCMB’nin bu yöndeki uyarılarına da uymadıkları görüldü. Ticari Kredi faiz oranları %50’lere ulaşmasına rağmen örneğin T. Garanti Bankası gibi bazı bankaların ısrarla halen kredinin %10-15’lik gibi kısmının kredi vadesi boyunca “vadesizde bırakma koşulları” devam ediyor ve müşterileri zor durumda bırakıyor.

Kısaca; serbest piyasa mantığına aykırı; Mevduat tarafında da, Kredi tarafında da mevzuat kargaşası halen devam ediyor! Bankacılar ceza yememek için hangi rasyoyu tutturacaklarını şaşırmış durumda. Zira; en iyi örnek KKM’lerde yaşanıyor; geçen aya kadar KKM yapılması için müşterileri taciz eden bankalar bu günlerde eski söylemlerinin tersine Normal Vadeli Mevduata dönülmesi için müşterileri yönlendirmeye çalışıyor!

Özkaynaklar arttı

Pandemi döneminde başlayan BDDK’nın bankalara “kar dağıtılmaması” yönündeki tavsiyesine uyan bankalar özkaynaklarını güçlendirdi. 2022 sonunda 1,4 trilyon TL olan özkaynaklar %28 artarak 1,8 trilyon TL seviyesine ulaşmış durumda.

Net Faiz Geliri Düştü

Bankacılık sektörü 2022 ilk yedi ayında 359 milyar TL Net Faiz Gelir elde ederken 2023 yılında %18 düşüş ile 296 milyar TL Net Faiz Geliri elde etti. Net Faiz Geliri düşüşünde düşük faizli verilen kredilere karşılık Mevduat Faiz oranlarındaki ani artış etkili olurken; KKM faizlerinin serbest bırakılması da bankaları zorlayan diğer durum ortaya çıkardı ve bankalara mevduatta ek maliyet çıkardı.

Faiz Kaybı ücret ve komisyonlar ile tamamlandı

Bankacılık sektörü 2022 ilk yedi ayında 163 milyar TL Faiz Dışı Gelir elde ederken 2023 ilk yedi ayında %124 artış ile 265 milyar TL Faiz Dışı Gelir yaratmayı başardı. Bunda özellikle Ticari kredilerde “BDDK ve TCMB’nin Kredi Tebliğlerine uygun olmayacak şekilde” kredi karşılığı ortaklara her kredi için hayat sigortaları, masrafsızlık paketi, devrevi komisyon, ek peşin komisyon gibi kredi tutarının %5’lerine varan komisyonlar alınmasının etkisi oldu. Sık sık BDDK bu yönde bankalara cezalar kesse de aslında bu tür haksız alınan komisyonlarının şikayete bağlı olmadan “faizi ile birlikte müşterilere iade edilmesi” gerekmekte. Bu yapılmadığı sürece bankaların bu tür keyfi komisyon uygulamasının da önüne kesilmesi mümkün olmamakta. Bankalar 365 milyar TL’lik faiz dışı gelirlerinin sadece 35 milyar TL’lik kısmı Kredilerden alınan ücret ve komisyonlardan oluşurken; 148 milyar TL‘lik kısmı Bankacılık Hizmet Gelirleri’nden oluştu. Haksız alınan komisyonların çoğu ise Diğer Faiz Dışı Gelirler kaleminde gösterildi ki buradaki tutarın 155,7 milyar TL gibi anormal düzeye ulaşmasının bile bankaların müşterilerden ne kadar haksız komisyon geliri elde ettiklerinin belgesi niteliğinde.

Muhasebeciler bir gelir ya da gideri ile ilgili yazacak hesap bulamayınca DİĞER kalemlere yazarak hesabı tuttururlar. Bankacılıkta da  sık kullanılan bu durumda biraz ipin ucu kaçtı gibi! Gelir kalemleri ile dolaylı oynamanın vergi kaybı hesabını da vergi uzmanlarına bırakalım.

Karlılık arttı

2022 yılının ilk yedi ayında 207,8 milyar TL Net Karlılık açıklayan sektör 2023 yılı aynı dönemde %41’lik artış ile 293,4 milyar TL karlılık açıkladı. Yüksek gibi görülen karlılığa rağmen bankacılar mutlu değil. Zira; halen belirsizliğini koruyan kur oynaklığı; döviz Sendikasyon kredi yükü taşıtan sektörü huzursuz ederken; zorunlu olarak düşük faiz ile aldıkları Tahviller faizlerin yükselmesi ile oluşan zararlar da  sektörü düşündürmekte. Özetle; yüksek gözüken karlılık bankacıları mutluluk getirmedi.

Bankacılık sektöründe; “Kar var, Huzur yok” durumu hakim!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist     www.bankavitrini.com

 

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

FAİZ ARTARKEN KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

Yayınlanma:

|

En son 2021 Mart ayında faiz artıran Merkez Bankası 27 ay sonra faiz stratejisini değiştirerek artışa başladı. TCMB gösterge faizi %8,50’den alıp iki ayda iki kattan fazla artırarak   %17,50’ye çıkarmasının tabi ki piyasalarda olumlu/olumsuz etkisi olacaktır. Olmaması da mümkün değil!

Faiz artış stratejisi ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerden hemen sonra ekonomi kurmaylardaki değişimle birlikte TCMB’nin faiz artışına başlaması bir defa 2 yıldan fazla süren MB faiz politikasını terk edildiği anlamına geliyor. Seçim sürecinde de sık sık kullanılan “faize karşıyız, faiz asla artmaz” söylemi hızla terk edilerek yeni Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in deyimi ile “Rasyonel zemine” oturtuldu. Bu söylem aynı zamanda daha önceki stratejinin de ne kadar reel piyasalardan uzaklaşıldığının ilanı aslında. Geçmişteki TCMB Stratejinin yanlış olduğunu Reel Piyasaya zarar verdiğini; zaten TCMB gösterge faiz oranının mevduat ve kredi tarafında bir anlamı kalmadığını o dönem yazmıştım. ‘Zararın neresinden dönülse kardır’ diye kendimizi teselli edelim.

Faiz artışı tek başına yeterli mi?

Faiz artışı ile yeni Para Politikasında köklü değişiklik sinyali verilirken tek başına yeterli olmadığının herkes farkında. Bir defa Hazine Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tek bakanlıkta birleştirilmesi ile devlet içinde para toplayan ( Hazine ) ile para harcayan ( Maliye )’nin tek bakanlık olması buradaki dengeleri ve kontrol sistemini bozmuş durumda. Aynı sistem devam ediyor. TCMB’nin Başkanının değişmesine rağmen eski alt kadrolar olduğu gibi duruyor. Mağazada sadece Vitrini değiştirmek müşteri artacağı anlamına gelmediği gibi, “değişiklikler ile Türkiye’ye kısa sürede para yağacak” söylemini geliştirenler de kısa sürede yanıldıklarını anladı. Başta,  Bağımsız Hukuk Sisteminin zedelenmesi gibi yapısal sorunlar ortalıkta dururken, Hazine Maliye Bakanının da sık dillendirdiği GRİ LİSTE’de bulunmak sıcak paranın önünde en büyük engellerden. Zira Emekli Fonları gibi uluslararası Fonların temel kurallardan birisi de Gri Listede olan ülkelerde yer almamak. İsteseler de gelemezler yani. Sıcak para neler oldu da ülkeyi terk ettiği fazla tartışılmıyor ama  değişmez kurallardan biri belli: “Kötü Para İyi Parayı kovar”… Anlayan anladı…

GRİ LİSTE, Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF) tarafında oluşturulan, kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda eksiklikleri bulunan ve risk içeren ülkelerin yakın gözetim altında tutulması anlamına geliyor.

Aslında Hazine Maliye Bakanı Şimşek ve TCMB yeni başkanı Erkan’nın yol haritası belli. Piyasalarda GÜVEN’i tesis etmek; Sıcak Para ve Doğrudan Yabancı Yatırım için şartları hazırlamak. Gelen sıcak para da kaba tabir ile bizim kaşımıza gözümüze gelmiyor. Bunu cazip hale getirmek için TL’nin değerinin düşürülmesi gerekiyordu. Seçim sonrası %30’lardan fazla devalüasyona bunun için zemin hazırlandı. Diğer taraftan da Borsa’nın sıcak para için ilk etapta cazip hale getirilmesi; Bono- Tahvil, Banka faizlerinin yükseltilmesi gerekiyordu o da yapılmış oldu. ‘Döviz kıtlığı girdabından’ çıkmak için fazla da bir seçenek yok aslında. Sorun zamanın kısa olması ve altı ay sonra Yerel Seçimlerin olması. Resmen Türkiye Ekonomisi girdabın içindeyken sürat köprüsünden geçiyor!

KKM yapan da, yaptıran Banka da kazandı

TCMB’nin Faiz artışı beklentilerin altında kalınca, TL değer yitirdi ve Döviz varlıklar değerlenmiş oldu. KKM gibi dövize endeksli getirisi olan 3 trilyon TL, 115 milyar USD büyüklüğe ulaştı. Şimdilik maliyeti 200 milyar TL’yi aştı ve bu para halka cebinden çıktı. Bu para, “dövizi olanın sistemde parasını tutsun; TL’si olanın da döviz almasın” diye verilen hafif tabirle ‘İKNA parası’ aslında, durum bu kadar vahim yani. Dövizin son iki ayda aşırı değerlenmesi ile KKM hesaplara dolayısı ile Bankalara aşırı bir TL giriş oldu. Bu durum ister istemez Bankaların likit durumunu güçlendirdi ve TL mevduat faizlerinde sert düşüş yaşandı. Bu seferde ekonomik kurmaylar faizin cazibesi kalmayacak para tekrar dövize yönelecek kaygısı yaşamış olmalı ki KKM hesaplar %15 karşılık ayrılması için düzenleme yaparak verdikleri parayı dolaylı yoldan geri çekmiş oldular. Bankalar para cambazı; KAMU Bankaları ve İŞBANK gibi bankalar yapmıyor ama KKM hesapları teminat alıp Ticari Kredi veren bankalarda ciddi artış oldu. Ciddi hacimde de KKM yapılması için dolaylı krediler pazarlandı. Bu sayede bankaların bilançolarında görünenden daha fazla fiili döviz tuttuğunu söylemek yanlış olmaz, Devletin vergi kaybına hiç girmeyeyim, o konu Vergi Uzmanı Hocalarımızın işi. Kısaca KKM hesapları yapan da yaptıran bankalar da karlı çıkmış durumda.

Firmalar kredi maliyetleri arttı

Faiz artışından ciddi zarar eden kesimler de var. Bir defa son 5 yılda Bireysele ve KOBİ firmalara ( sınıflandırma kriterinde cirosu 2023’de 250 milyon TL’den 500 milyon TL’ye çıkarılan firmalar )  krediler nerede ise hiç durmadı. O nedenle özellikle ekonomistlerin “Kriz geliyor” diye yazdığı durumları bu kesin fazla hissetmedi. Ta ki seçim sonunda  yeni süreç başlayana kadar. Bir defa kredilere ulaşmak zorlaşmaya başladı. Kredi Kartı ve KMH gibi kredileri yoğun kullanan bu kesim için faizlerin artması ile maliyetleri de ciddi arttı. Kredi Limitleri düşürüldü, vadeler kısıldı, harcama yaptıkları sektörler sınırlandırıldı. Örneğin, yıllardı göz yumulan kredi kartı ile taksitli Altın alıp yan kuyumcuda bozdurma dönemi kapandı.  Ticari Segment ( 2023’de cirosu 500 milyon TL üzeri olan ) firmalar yaklaşık bir yıldır yeni kredi kullanamıyor. Ticari Segment kredilerde Net ihracatçı olması ( ihracatın ithalatından % 10 fazla olması); Ciro ya da Bilanço hacminden büyük olanın %5’inden fazla Yabancı Varlığının bulunmaması, sadece fatura karşılığı kredi kullanılması gibi krediye ulaşmada zorluklar halen devam ediyor. Etik olmamasına rağmen yine Kamu ve İŞBANK hariç çoğu banka hala kredilerin %30 ile %50’si kadar firmalardan vadesiz bırakma kredi koşulu istiyorlar. Bir-üç ay vadede yenilenen kredilerde bile TCMB’nin yasaklamasına rağmen %6’ları geçen komisyon ve Paket maliyeti ile Ticari Segment firmalara yıllık %60-70 tutarında kredi maliyet çıkarılmaya devam ediyor. Ekonomi kurmayların bu durumu bilmemesi mümkün olmadığı gibi sessiz kalınması ve çözüm üretilmemesi ise Reel Ekonomiye her geçen gün zarar veriyor biline. Bankacılık sektörünü yakından takip etmeyip olacakları planlamayan, Ticari Segment firmalarda ciddi finans sıkışması birikiyor biline… Zombi firma havzunda ciddi yığılma oluşuyor…

Yatırım Kredilerinde faiz sabitlenmeli

Faiz artışından olumsuz etkilenecek çok kesim var ama birini yazmadan geçemeyeceğim. Tüm olumsuz şartlara, kriz ortamına rağmen özkaynaklarına ek “Yatırım Kredisi” kullanıp yatırım yapan sanayiciler faiz artışından olumsuz etkilenmeye başladı. Zira son iki yıldır Kamu Bankaları dahil bu 4-5 yıllık  yatırım kredilerini DEĞİŞKEN FAİZLİ olarak kullandırıldı. Başka bir ifade ile bu krediler TCMB’nin faiz kararına endekslendi. TCMB gösterge Faizinin artması ile birlikte Yatırım Yapan, İstihdam yaratan, kapasitesini ve İhracat hacmini artıran bu kesim Sanayicinin de maliyeti ciddi artmış durumda.  Faizler son iki  ayda ikiye katlaması bu kesimin ödediği kredi taksitlerini de katlamış durumda. O nedenle zaman kaybetmeden ve bu kesimi daha da zor duruma bırakmadan YATIRIM KREDİLERİ acilen SABİT FAİZLİ hale getirilmesi gerekiyor. Kamu Bankaları da buna öncülük yapmalı; Ekonomi Kurmayları da bu tür krediler için Karşılıklarda teşvik edici adımlar atmalı.

Döviz kurlarındaki değişikliğin reel piyasada hasar tespiti tam yapılmış değil, o başka yazıya kalsın. Kriz dönemlerinde “Nakit güçtür” ama elindeki parayı yatırıma çeviren yatırımcıyı da daha fazla cezalandırmanın ve mağdur etmenin anlamı yok! Krizden çıkacaksak bu kesimin sayesinde çıkacağımızı da unutmamak gerekir. Zira, “Üretim Ekonomisi” demek, Sanayi demektir! Sanayi İstihdam demektir!  Sanayi İhracat demektir!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27