Connect with us

EKONOMİ

ABD-ÇİN TİCARET SAVAŞI TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?

Trump dönemindeki ticaret savaşının özü, ABD’nin Çin ile olan ticaret ilişkilerinde “adil olmayan” şartları değiştirmeye çalışmasıydı. Esas mesele; sadece dış ticaret açığı değil, aynı zamanda teknoloji, üretim gücü ve küresel liderlik mücadelesiydi. Trump’un ikinci ( TRUMP 2.0) atağı ise bu savaşı tüm dünyaya yayma eğilimi göstermeye başladı…

Yayınlanma:

|

Trump’ın başlattığı ticaret savaşının özü: Amerika’nın üretim gücünü yeniden kazanması, Çin’in yükselişini sınırlama çabası ve küresel ekonomik liderlik yarışıdır”. TRUMP 2.0 döneminde netleşmeye başladı ki bu savaşı tüm dünyaya yayma eğilimi oluşmuş durumda. Oluşan yeni dönemden dünya nüfusunun %4’ünü oluşturmasına rağmen toplam gelirin %30’una sahip olan ABD’de yaşayanları da rahatsız ederken; yolun başında protesto gösterileri başladı bile…

ABD’nin Çin’e Koyduğu Ek Vergiler Türkiye’yi Nasıl Etkiler?

Son yıllarda küresel ticaretin en belirleyici dinamiklerinden biri, ABD ile Çin arasında süregelen ticaret savaşı olmuştur. ABD’nin Çin mallarına uyguladığı ek gümrük vergileri, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, küresel tedarik zincirlerini ve üretim yapısını da derinden etkilemektedir. Bu gelişmelerin bir yansıması olarak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de bu sürecin kazananları ya da kaybedenleri arasında yer alabilir. Peki, bu vergi uygulamaları Türkiye için ne ifade ediyor?

1. Tedarik Zincirlerinin Yön Değiştirmesi: Türkiye İçin Yeni Fırsatlar

ABD’nin Çin’den yaptığı ithalata uyguladığı vergiler, Amerikan şirketlerini alternatif tedarikçilere yönlendirmeye zorluyor. Bu durumda Türkiye, özellikle tekstil, otomotiv yan sanayi, beyaz eşya ve mobilya gibi alanlarda birincil ikame üretici olarak öne çıkabilir.

  • Coğrafi olarak Avrupa’ya yakınlığı

  • Kalifiye iş gücü ve üretim altyapısı

  • Gümrük Birliği üyeliği ile Avrupa pazarına kolay erişim

bu fırsatları destekleyen başlıca unsurlar arasında yer alıyor. Ayrıca, bazı Amerikan şirketlerinin “Çin+1” stratejisi çerçevesinde üretimlerini Türkiye’ye kaydırmaları da mümkündür.

2. Çinli Ürünlerin Türkiye Pazarına Yönelmesi: Artan Rekabet Riski

Öte yandan, ABD pazarında tutunamayan Çinli üreticiler alternatif pazarlar arayışına girmiştir. Bu kapsamda Türkiye, hem büyüyen tüketici pazarı hem de Avrupa’ya yakınlığı nedeniyle dikkat çekmektedir. Ancak bu durum:

  • Fiyat rekabetini artırabilir

  • Yerel üreticiler üzerinde baskı oluşturabilir

  • Özellikle KOBİ’ler ve İmalat Sanayi Çin’in düşük maliyetli ürünleriyle baş etmekte zorlanabilir

Bu nedenle Türkiye’nin iç pazarında korumacı tedbirler veya sektörel destek mekanizmaları gereklilik kazanabilir.

3. Ara Mal ve Hammadde Tedariki: Dolaylı Maliyet Artışı

Türkiye’nin birçok sektörde Çin’den ara mal ve hammadde ithal ettiği göz önüne alındığında, Çin’in ABD’ye yönelik ihracatının daralması ve üretimin azalması, küresel ölçekte fiyat dalgalanmalarına neden olabilir. Bu da Türkiye’nin:

  • Üretim maliyetlerinde artış

  • Tedarik sürecinde gecikmeler

  • Kur dalgalanmalarına bağlı belirsizlikler

gibi risklerle karşı karşıya kalmasına yol açabilir.

4. Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye’nin Cazibesi

Ticaret savaşları sadece ihracatı değil, çok uluslu şirketlerin yatırım kararlarını da etkiliyor. Üretimini Çin dışına taşımak isteyen şirketler için Türkiye, lojistik konumu ve genç nüfusuyla cazip bir alternatif olabilir. Ancak bu yatırım çekme yarışında Vietnam, Hindistan, Endonezya gibi Asya ülkeleri de ciddi rakip konumundadır. Yapılacak Doğrudan yatırımların sektörü iyi seçilmez ise Yerli ve Milli Sanayiye zarar vermesi kaçınılmaz olur.

Yeni vergi sistemi Türkiye’yi çift yönlü etkiler

ABD’nin Çin’e koyduğu ek vergiler, Türkiye için çift yönlü bir etki yaratmaktadır. Bir yandan ihracat fırsatlarını artırırken, diğer yandan artan rekabet, hammadde maliyetleri ve tedarik riskleri ile yeni sınamalar ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin bu süreçten kazançlı çıkması, stratejik sektör destekleri, dış ticaret politikalarının güncellenmesi ve doğru ve katma değeri yüksek sektörlere yatırım teşviklerinin güçlendirilmesiyle mümkün olacaktır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EKONOMİ

ASO Başkanı Ardıç: Dayanacak gücümüz kalmadı, yatırımı bırak üretim yapamıyoruz

Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, “Dayanacak gücümüz kalmadı, yüzde 60’ın üstünde faizle yatırımı bırak üretim yapamıyoruz. Sanayiciler yüksek enflasyonun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalışıyor. Son 1 ayda yaşanan gelişmeler enflasyon beklentilerini olumsuz etkiledi. Güven algısına zarar verecek gelişmelerin uzağında durmalıyız” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, Muğla’nın Sarıgerme ilçesinde yapıldı. Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, küresel gelişmeler ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trump’ın yarın ne açıklayacağı konusunda kimsenin bir öngörüde bulunamadığını belirten Seyit Ardıç, dünya ticaretinin çoklu belirsizliklerin olduğu yeni bir döneme girdiğini bildirdi.

Küreselleşmenin yerini farklı kutuplaşmaların aldığını belirten Ardıç, dış ticarette yakın ve dost ülkelerin öne çıkacağını aktardı.

Avrupa ve Çin’e uygulanan yüksek tarifelerin yüzde 10 vergiye tabi Türkiye için avantaj teşkil edebileceğini söyleyen Ardıç, bu avantajın kullanılması için yapılması gerekenler olduğuna değindi.

“Yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz”

Gündemin ilk sırasında dünya ekonomisinden daha fazla pay alınması ve sürdürülebilir büyümeye odaklanılmasını öneren Seyit Ardıç, “Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz” dedi.

İtalya’dan, Suudi Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada en büyük sanayi üssünün Türkiye olduğunu dile getiren Ardıç, gelişen altyapı ile birlikte ülkemizin yeni üretim üslerinden birisi olma potansiyeli bulunduğunu belirtti.

Potansiyelin iyi kullanılabilmesi için reel sektöre daha fazla ağırlık verilmesini isteyen Ardıç, “Yüksek teknoloji ve katma değerli üretime yoğunlaşmalı, beşerî sermayemizi çok daha verimli kullanmalıyız. Küresel üretim üssü olma hedefi doğrultusunda sektörel ve tematik önceliklendirme yapmalıyız” diye konuştu.

Tarifeler sonrası değişen tedarik zincirinde hangi ülkeye ve sektörlerde yoğunlaşılması gerektiğini ortaya koyan planlar yapılması gerektiğini dile getiren Ardıç, Ankara’da; savunma sanayi, makine, müteahhitlik, medikal ve bilişim gibi sektörlerin ön plana çıkabileceğini aktardı.

Enflasyon görünümünün yavaş da olsa iyileşmeye devam ettiğini bildiren Ardıç, son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin beklentileri olumsuz etkilediğini kaydetti.

“Maalesef yine başa döndük”

Nisan’daki 250 baz puanlık indirim ile politika faizinin yüzde 40’lara ineceğini beklediklerini hatırlatan Seyit Ardıç, “Bugün geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49 çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık bir artışı ile karşı karşıya kaldık” değerlendirmesinde bulundu.

Dezenflasyon programının 22 aydır devam ettiğini söyleyen Ardıç, sanayicilerin hem yüksek enflasyon hem de bunun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalıştığını, tüm umutlarının enflasyonda iyileşmeyle birlikte faizin de makul seviyeye gelmesi olduğunu anlattı ve “Maalesef yine başa döndük” diye konuştu.

Enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizen Ardıç, “Ama artık dayanacak gücümüz de kalmadı. Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Türkiye’de enflasyon niçin düşmüyor?

Yayınlanma:

|

Yazan:


Türkiye’de Enflasyonun Düşmemesinin Temel Nedenleri:

  1. Para Politikası Geçişkenliği Gecikiyor

    • 2021-2023 arasında çok gevşek para politikası uygulandı.

    • Faizler aşırı düşük tutuldu.

    • O dönem verilen aşırı kredi genişlemesi ve bütçe harcamaları hâlâ enflasyonu yukarı itiyor.

    • 2024’te faizler artırılsa da etkisi gecikmeli görülüyor (en az 12-18 ay sürer).

  2. Maliyet Enflasyonu Çok Yüksek

    • Döviz kuru arttıkça ithalat maliyetleri artıyor.

    • Enerji (doğalgaz, petrol), gıda (buğday, yağ) ve ara mal fiyatları zaten çok yükseldi.

    • Üretim maliyetleri patlayınca fiyatlara yansıyor.

  3. Enflasyon Beklentileri Bozulmuş

    • Şirketler, vatandaşlar ve piyasalar “zaten fiyatlar artacak” diye düşünüyor.

    • Bu da otomatik zam davranışı oluşturuyor (ücretlere, ürünlere, kiralara).

  4. Kamu Zamları ve Vergi Artışları

    • Elektrik, doğalgaz, akaryakıt gibi temel ürünlerde devlet zam yapıyor.

    • Dolaylı vergiler (KDV, ÖTV) artırılıyor.

    • Bu da direkt mal ve hizmet fiyatlarını artırıyor.

  5. Ücret-Fiyat Sarmalı

    • Asgari ücret, memur maaşı artışları çok yüksek yapıldı.

    • İşverenler bu artışı fiyatlara yansıttı.

    • Bu da yeni bir enflasyon dalgası yarattı.

  6. Kur Korumalı Mevduatın Yan Etkileri

    • KKM sistemi için devlet sürekli bütçeden kaynak aktardı.

    • Bu da piyasaya fazla TL sürülmesine yol açtı, talep canlı kaldı.

  7. Talep Hâlâ Canlı

    • İnsanlar ileride fiyatların daha da artacağını düşündüğü için erken alım yapıyor.

    • Ev, araba, beyaz eşya gibi harcamalar öne çekiliyor.

    • Talep canlı kalınca fiyatlar da düşmüyor.

  8. Güven Sorunu ve Dolarizasyon

    • İnsanlar TL’ye güvenmediği için tasarruflarını döviz, altın ve arsa gibi araçlara kaydırıyor.

    • TL kullanım oranı düştükçe fiyat istikrarı da zorlaşıyor.

Kısaca:

Enflasyon Türkiye’de hem geçmiş politikaların etkisiyle hem de şu anki yapısal kırılganlıklar yüzünden bir türlü düşmüyor.
Para politikasının etkisi çok gecikmeli olduğu için en az 2025 ortalarına kadar ciddi bir düşüş beklenmesi zor.

Okumaya devam et

EKONOMİ

KÜRESEL EKONOMİDE DURGUNLUK ENDİŞESİ ARTTI

Yayınlanma:

|

Yazan:

2025 yılında küresel ekonomide bir durgunluk (resesyon) riski ciddi şekilde artmış durumda. Uluslararası kuruluşlar ve önde gelen ekonomistler, özellikle ABD’nin uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri ve artan ticaret savaşları nedeniyle küresel büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ettiler.

Küresel Ekonomik Görünüm

  • IMF, 2025 küresel büyüme tahminini %3,3’ten %2,8’e düşürdü. Bu düşüşün ana nedenleri arasında ABD’nin uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri ve artan ticaret savaşları gösteriliyor.

  • Dünya Bankası, küresel büyümenin 2025-26 döneminde %2,7 seviyesinde kalacağını öngörüyor. Ancak bu düşük büyüme oranının sürdürülebilir kalkınma için yetersiz olabileceği belirtiliyor.

ABD ve Ticaret Politikalarının Etkisi

  • ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan 2025’te duyurduğu “Liberation Day” kapsamında uygulamaya koyduğu yüksek gümrük tarifeleri, küresel ticaret savaşlarını tetikledi. Bu durum, ABD ve dünya genelinde ekonomik belirsizlikleri artırdı.

  • IMF, bu politikaların küresel ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediğini ve 2025 için büyüme tahminlerini düşürdüğünü belirtti.

Türkiye’ye Etkisi

  • Türkiye ekonomisi, küresel ticaret gerilimlerinden ve ekonomik yavaşlamadan etkilenebilir. Özellikle ihracat pazarlarındaki daralma ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, Türkiye’nin ekonomik performansını olumsuz etkileyebilir.

2025 yılında küresel ekonomide bir durgunluk riski artmış durumda. Özellikle ABD’nin ticaret politikaları ve küresel ticaret gerilimleri, ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturuyor. Bu gelişmeler, Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkenin ekonomisini etkileyebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.