Connect with us

ŞİRKETLER

Akbank, Yapı Kredi, Garanti Bankası’na hizmet veren WEBHELP çalışanları isyanda

Türkiye’de, çağrı merkezleri kötü çalışma koşulları ile gündeme gelmeye devam ediyor. Son olarak Fransa menşeili olan ve Trendyol, Getir, Fibabanka, Akbank, Yapıkredi, Garanti Bankası, Letgo Türk Telekom, Vodafone, Hepsiburada gibi markalara hizmet veren Webhelp’te çalışan işçiler, şirkette yaşanan baskı, mobbing ve ağır çalışma koşulları nedeniyle isyan etti.

Yayınlanma:

|

“Patronların Ensesindeyiz Çağrı Merkezi Çalışanları Dayanışma Ağı” ve “Webhelp İşçi Dayanışması” adı altında örgütlenen işçiler yayınladıkları açıklamada, korona virüsü salgını ile birlikte geçilen uzaktan çalışma sistemiyle birlikte zaten kötü olan çalışma şartlarının daha da kötüye gittiğini belirtti.

‘TUVALET İÇİN BİLE İZİN ALMAK ZORUNDAYIZ’

Açıklamalarında evden çalışma ile birlikte mesai saatlerinin tamamen ortadan kalktığını dile getiren işçiler, çalışma koşullarını şu ifadelerle anlattı;

“Artık daha rahat olduğumuz düşünülerek, ‘nasılsa evdesiniz’ denerek günün her anında çağrı yanıtlamamız bekleniyor. Bizi birer insan gibi değil robot olarak gördükleri için dinlenme hakkımızı, işçiler olarak sekiz saatlik işgünü hakkımızı yok sayıyorlar. Bu kadar yoğun ve zor bir işi yapıyoruz. Her gün yüzlerce insanla konuşmak onların sorunlarına yanıt bulmak için uğraşıyoruz. Oysa biz dinlenmek istiyoruz, dinlenmeyi hak ediyoruz. Yemek molamız ise 15-20 dk ile sınırlı o da yöneticilerimiz lütfederse. Tuvalet için bile izin almak zorunda kaldığımız bir işi hiçbirimiz hak etmiyoruz. Ama her ayımız ‘faturaları nasıl ödeyeceğiz, kirayı hangi parayla ödeyeceğiz, çocuğumuzu nasıl doyuracağız’ soruları ile geçiyor. Bu kadar çalışıyoruz asgari ücret alıyoruz. Bir de dalga geçer gibi aylık 400 TL yemek ücreti veriyorlar. Bu yemek ücreti ile günlük çorba dahi alamıyoruz. Bunca geçim zorluğuna karşın evden çalıştığımız için gelen ve sürekli zamlanan faturaları ödeme derdine düşüyoruz. Çünkü Webhelp bunları bile karşılamıyor.”

‘İŞTEN ATILMA TEHDİDİ DEMOKLES’İN KILICI GİBİ TEPEMİZDE’

Yöneticilerin baskısına da dikkat çekilen açıklamada, çalışanların günden güne tükendiği de vurgulandı. Açıklamada, “Çalışma koşullarımız yeterince kötü ve insanlıktan uzak değilmiş gibi bir de yöneticilerin sürekli baskısına ve mobbingine maruz kalıyoruz. Mola kullanmak istediğimizde işten çıkarılmakla tehdit edildiğimiz bir işi kim sürdürebilir? Sürdüremiyoruz, tükeniyoruz. Ses çıkaranlarımız işten çıkarılıyor. Türlü bahanelerle arkadaşlarımızı işten çıkardılar. Bazılarını yüz kızartıcı suç işlemiş gibi İş Kanunu’nun 25/2 maddesinden çıkarıp tazminatlarına da el koydular. Her gün bir arkadaşımız türlü ve sudan sebeplerle işini kaybediyor. İşten atılma tehdidi Demokles’in kılıcı gibi sürekli tepemizde” denildi.

‘BASKILAR PSİKOLOJİK DURUMUMUZU ETKİLİYOR’

Beş yıldır Webhelp’te çalışan ve son süreçte işten çıkarılan Burak Aktaş, “Fazla mesailer de ücret ödenmesi gerekirken ödenmiyor. Maaşlarımız açlık sınırı altında. Primlendirme sistemi var. Ancak prim 400 TL ve bu düşük bir rakam. İnsanları en çok yoran durumlardan biri mobbing. Bir şeyi yapamadığında ‘İşten çık, istifa et’ gibi tehditler savruluyor” diye konuştu.

Engelli personele yönelik baskılara da dikkat çeken Aktaş, engelli personel hastaneye giderek rapor aldığında “İşten çık” gibi söylemlerin kullanıldığını belirtti. Çalışanların ağır iş yükü ve mobbing nedeniyle ruh sağlığının kötü yönde etkilendiğini ifade eden Aktaş, “Çağrı merkezi bana göre Türkiye’de madencilik sektöründen sonra en zor sektör. Bizim bilinçaltımızı ciddi anlamda etkiliyor. Bizim gün içerisinde robot gibi sürekli müşterilerle iletişim halinde olmamız bekleniyor. Toplantılarda ve çalışma durumunda yapılan baskılar, tehditler hepimizin psikolojik durumunu etkiliyor. Bunun bir psikolojik şiddet olduğunu düşünüyorum. Sosyal hayatımız kötü etkileniyor. Sürekli gergin oluyoruz” ifadelerini kullandı.

Son olarak işçilerin taleplerini dile getiren Aktaş, “Yemek ücretlerinin ve açlık sınırının altında kalan ücretlerinin artmasını istiyoruz, yöneticiler eliyle sürekli hale gelen mobbing ve baskılar bir an önce ortadan kalkmalı. Yine düzgün, insanca bir mola ve dinlenme sistemi de en önemli taleplerimizden biridir. Haksız yere işten çıkarılan arkadaşlarının işe iade edilmesini ve zorla fazla mesainin ortadan kalkmasını ve fazla mesai olduğunda da bir hak olan fazla mesai ücretini talep ediyoruz” dedi.

‘BU ŞİRKETLERE BİRİLERİNİN DUR DEMESİ GEREKİYOR’

Hâlâ Webhelp’te çalışan ve ismini vermek istemeyen bir işçi, uzun yıllardır çeşitli çağrı merkezlerinde çalıştığını, son bir yıldır da burada çalıştığını belirtti. Engelli çalışanların durumuna dikkat çeken işçi, “Göz problemi olan ve gözünden engelli arkadaşlarımız var. Aldıkları zaman problem yok ama çalıştırdıkları zaman problem var. Chat bölümünde çalışıyorum ve ben de göz ameliyatı geçirdim. Yöneticiler 4 müşteriyi karşılayamadıkları için engelli çalışanları 1 müşteriye düşüreceklerini söylediler. Halen daha 4 müşteri alıyoruz. Molalarımız da kısıtlı. Engelli arkadaşlarımızın mola yapmaları mecburi ancak yapamıyoruz. Planlamaya göre molalara çıkarılacak deniyor ancak çıkarılmıyor. Bazen yemek molasına bile çıkılamıyor. Engelli arkadaşlarımızın ilaç saatleri var. Mola kullanamadıkları için ilaçlarını aksatıyorlar” ifadelerini kullandı.

Kamuoyuna ve yetkililere çağrıda bulunan işçi, “Bu şirketlere artık birilerinin dur demesi gerekiyor. Ağır çalışma koşullarına dur denmesi gerekiyor. Her ilde çağrı merkezleri bulunuyor. Herkesin yanımızda olmasını bekliyoruz” diye konuştu.

‘GEÇİNEMİYORUZ’

Bir yılı aşkın süredir Wephelp’in chat bölümünde çalışan Zeynep isimli işçi de ağır çalışma koşullarına dikkat çekti. Zeynep, “İlk başta 5 müşteriydi sonra 4’e indirdiler. 9,5 saat çalışıyorum. İki dakikada bir müşteriyi bilgilendirmek zorundayız. Çalışma koşullarımız fazlasıyla berbat. Sürekli mobbinge maruz kalıyoruz. Molalarımızı kullanamıyoruz. Bazen 6 saat sıfır mola ile çalıştığımız günler oluyor” dedi.

Ek mesai ücretlerini alamadıklarını ve verilen maaşla geçinemediklerini dile getiren Zeynep, “Yoğunluk olduğu zaman ek mesai yapıyoruz. Bir buçuk saat fazladan çalışıyoruz. Bunun ücreti hiçbir şekilde ödenmiyor. Ek mesai ücreti almak diye bir şey yok. Normal maaşlarımızla da geçinemiyoruz” ifadelerini kullandı.

DUVAR – Cihan BAŞAKÇIOĞLU

Okumaya devam et

GÜNCEL

İş görüşmelerinde nezaketsizlik yayınlaşıyor: ‘Job ghosting’ sorunu

Yayınlanma:

|

Yazan:

Job ghosting günümüzde işe alım süreçlerinde çok yaygın, hatta neredeyse beklenir hâle geldi.

Ghosting nedir?

İngilizcede hayalet anlamına gelen ghost kelimesinden türeyen terim, herhangi bir açık uyarı veya gerekçe olmaksızın bir kişiyle tüm iletişimi ve teması beklenmedik bir şekilde sona erdirme ve daha sonra söz konusu kişinin iletişim kurma girişimlerini görmezden gelme olarak nitelendiriliyor.
Job ghosting ise: Şirketlerin adaylara işe alım sürecinin devam etmeyeceğini söylemek yerine adayın artık pozisyon için değerlendirilmediğini anlaması umuduyla tüm iletişimi aniden kesmesi anlamına geliyor.
Neden? Çevrimiçi iş ilanlarının ve kolay başvuru butonunun yaygınlaşmasıyla birlikte şirketlerin gelen kutusu özgeçmişlerle dolup taştığından herkese yanıt vermeye yetişmek zorlaşıyor. Ancak özellikle mülakat aşamasına gelmiş adaylara onlarla devam edilmeyeceğini haber vermek yerleşmiş bir beklenti.

Ne olursa olsun: Job ghosting, kuruluşun çalışanlarına saygı göstermeyen zararlı bir şirket kültürüne sahip olduğunun bir işareti.
Mülakat için çokça zaman, çokça çaba harcandığından ve süreçte ilerledikçe sonuçla ilgili beklentiler arttığından geri bildirim paylaşmaktan kaçınma tercihi adaylar için kafa karıştırıcı ve cesaret kırıcıdır. Daha da kötüsü, aday herhangi bir yapıcı eleştiri olmadığında neyi yanlış yaptığını ve bir sonraki fırsat için mülakat becerilerini nasıl geliştireceğini bilemez.

İşin diğer tarafı
Son dönemde şirketler de işe alım sürecinin ortasında aniden yok olan adaylardan şikayetçi. İş ilanlarına başvuran adaylar çağrıldıkları görüşmelere haber vermeden gitmeyebiliyor.

Hatta: Pozitif bir mülakat sürecinin sonunda işe başlayan adayların 2-3 gün sonra haber vermeden işten ayrıldığı vakalar bile görülüyor.
Hürriyet’ten Emre Eser’in job ghosting terimini başka bir yönden ele aldığı haberinde söz konusu çalışan adayları “hayalet işçiler” olarak tanımlanıyor. Sektör temsilcileri, “Söz verilen görüşmelere gelinmiyor. İlk gün öğle yemeğine çıkıp dönülmüyor. İş verenin telefonları dahi engelleniyor. Hayalet işçilerle başımız dertte. Aradığımız elemana ulaşamıyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel konuya dair şu yorumları yapıyor:

“Adaylar, iş arama süreçlerinde en az 8-10 yere başvuruyor. Kimilerini sonradan görmezden geliyor. Burada bir nezaket sorunu var. İnsan kaynakları günde 7-8 görüşme için plan yapıyor ama bunların yarısı görüşmeye gelmiyor. CV gönderiyorlar, sonrasında defalarca arıyorlar. Görüşmeye çağırdığımızda ise neden bile bildirmeden gelmiyorlar. Yani bize önce love bombing, ardından da job ghosting yapıyorlar. Araya aracı sokan çok sayıda aday da görüşmeye gelmiyor. Biz de bunlara şaşırıyoruz.”

24 Saatte İş platformunun kurucusu Mert Yıldız hayalet işçi sorununun Türkiye’de en çok yeme-içme, perakende, lojistik ve güzellik sektörlerinde hissedildiğini söylüyor ve ekliyor: “Uygun adayı işe başlatamayan her işletmenin aylık ciroda %14 kadar kayıp yaşadığını tespit ettik.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.