Connect with us

Erol Taşdelen

AKIL TUTULMASI NEDİR?

Yayınlanma:

|

Akıl tutulması, kişinin olağan düşünme ve mantık yürütme yeteneğinin aniden devre dışı kalması veya körelmesi durumudur. Bu durum genellikle yoğun duygusal, psikolojik ya da toplumsal baskılar altında ortaya çıkar. Akıl tutulması, bireyin kendi mantığına aykırı hareketler yapmasına ya da yanlış kararlar almasına neden olabilir.

Akıl Tutulmasının Nedenleri

  1. Yoğun Duygusal Baskı: Korku, öfke, hayal kırıklığı gibi güçlü duygular, kişinin mantıklı düşünmesini engelleyebilir.
  2. Toplumsal Etki: Kalabalık grupların etkisi altında kişinin bireysel düşüncesini kaybetmesi (örneğin, “sürü psikolojisi”).
  3. Bilgi Eksikliği: Yetersiz bilgi veya yanlış bilgilendirme, kişinin sağlıklı kararlar almasını zorlaştırabilir.
  4. Stres ve Travma: Şok edici bir olay ya da yoğun stres, kişinin zihinsel fonksiyonlarını geçici olarak zayıflatabilir.

Akıl Tutulmasının Belirtileri

  • Mantıksız ya da düşüncesiz davranışlar
  • Eleştirel düşünme becerisinin azalması
  • Kalabalığın görüşüne kolayca kapılma
  • Ani kararlar alma ve pişmanlık duyma

Örnekler

  • Toplumsal olaylarda, kitlelerin şiddete başvurması.
  • Bir kişinin, aşırı panik nedeniyle yanlış veya riskli bir karar alması.
  • Mantıksız bir ideolojinin ya da düşüncenin geniş kitlelerce benimsenmesi.

Çözüm ve Öneriler

  • Duyguları Kontrol Etme: Duygusal bir durumdayken sakinleşmek ve durumu tekrar değerlendirmek.
  • Bilgi Edinme: Karar almadan önce durumu objektif şekilde analiz etmek ve bilgi toplamak.
  • Bağımsız Düşünce: Grup etkisinden sıyrılarak kendi mantığını devreye sokmak.
  • Uzman Desteği: Akıl tutulmasına neden olan durumu anlamak için bir profesyonele danışmak.

Akıl tutulması geçici bir durumdur ve farkındalık, kişinin bu durumdan çıkmasına yardımcı olabilir.

AKIL TUTULMASI YAŞAYAN BİR TOPLUMU NASIL ETKİLER?

Akıl tutulması yaşayan bir toplum, bireysel ve kolektif karar alma süreçlerinde sağlıklı düşünce ve mantığın devre dışı kaldığı bir duruma sürüklenir. Bu, toplumsal düzeyde ciddi sonuçlara yol açabilir. Aşağıda, böyle bir durumun toplumu nasıl etkileyebileceğine dair bazı önemli başlıklar yer alıyor:

1. Toplumdaki Karar Alma Süreçleri Bozulur

  • Rasyonel düşüncenin yerini duygular alır: Toplum, korku, öfke ya da aşırı coşku gibi duygularla hareket ederek, sağduyulu kararlar almakta zorlanır.
  • Kısa vadeli düşünce: Uzun vadeli faydalar yerine anlık ve yüzeysel çözümlere yönelim artar.
  • Yanlış liderlerin yükselişi: Mantıklı düşünce devre dışı kaldığında, popülist ya da manipülatif liderler kolayca güç kazanabilir.

2. Toplumsal Bölünmeler ve Çatışmalar Artar

  • Kutuplaşma: Akıl tutulması yaşayan bir toplum, farklı gruplar arasında keskin çatışmalara yol açabilir. “Biz ve onlar” ayrımı belirgin hale gelir.
  • Empati eksikliği: Toplumda farklı görüşlere ya da inançlara karşı tahammülsüzlük artar.
  • Şiddet ve kaos: Rasyonel düşünce yerini içgüdüsel tepkilere bıraktığında, şiddet olayları ve toplumsal huzursuzluk yaşanabilir.

3. Ekonomik ve Siyasi İstikrarsızlık Oluşur

  • Ekonomik hatalar: Akıl tutulması yaşayan bir toplumda ekonomik kaynaklar verimsiz kullanılır ve israf artar.
  • Kurumlara güven azalır: Toplumda devlet kurumlarına, medyaya veya diğer güvenilir otoritelere olan inanç zayıflar.
  • Uluslararası itibar kaybı: Mantıksız politikalar ve sosyal çatışmalar, ülkenin uluslararası düzeyde itibarını zedeler.

4. Manipülasyon ve Yanlış Bilgilendirme Yaygınlaşır

  • Propaganda etkisi: Toplumun duygusal karar alma eğilimi, manipülatif propagandalarla daha da kötüleşir.
  • Yanlış bilgi (dezenformasyon): Bilgi kirliliği artar ve insanlar gerçek ile yalanı ayırt etmekte zorlanır.
  • Sürü psikolojisi: İnsanlar bireysel olarak düşünmek yerine kalabalığın hareketine katılır.

5. Toplumun Gelişimi Yavaşlar

  • Bilim ve sanat geriler: Mantık ve eleştirel düşünce geri plana itildiğinde, toplumda yenilikçilik ve yaratıcılık azalır.
  • Eğitim seviyesi düşer: Eleştirel düşünceyi destekleyen eğitim sistemleri zarar görebilir.
  • Toplum geriye gider: Yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretemeyen toplum, diğerleriyle rekabet edemez hale gelir.

Çözüm Önerileri: Akıl Tutulmasından Çıkış Yolları

  1. Eğitim ve Bilinçlendirme: Eleştirel düşünceyi ve mantığı destekleyen bir eğitim sistemine öncelik verilmelidir.
  2. Duygusal Tepkilerin Azaltılması: Toplumsal korku ve öfkeyi yatıştıracak, uzlaşma odaklı liderlik sergilenmelidir.
  3. Manipülasyona Karşı Korunma: Yanlış bilgiyle mücadele etmek için bağımsız ve güvenilir kaynaklardan bilgi edinilmelidir.
  4. Demokrasi ve Hukukun Güçlendirilmesi: Adalet sistemi ve demokratik değerler, toplumun akıl tutulmasından çıkışında kilit rol oynar.
  5. Birlik ve Empatiyi Teşvik Etmek: Toplumda diyalog ve hoşgörü kültürü geliştirilmelidir.

Sonuç olarak, akıl tutulması, bir toplumda derin yaralar açabilir ve uzun vadede ciddi sorunlara yol açabilir. Bu tür bir krizden çıkmak için farkındalık, doğru liderlik ve eleştirel düşünceye dayalı bir yaklaşım gereklidir.

AKIL TUTULMASI SENDROMUNDAN ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ?

Evet, akıl tutulması sendromundan çıkış mümkündür, ancak bu süreç bireyler ve toplumlar için çaba, farkındalık ve doğru müdahaleleri gerektirir. Akıl tutulması, genellikle geçici bir durumdur ve uygun adımlarla mantıklı düşünce süreçleri yeniden tesis edilebilir. İşte bu sendromdan çıkış için atılabilecek adımlar:


1. Farkındalık Yaratmak

  • Sorunun kabul edilmesi: Akıl tutulması yaşayan bireylerin veya toplumların, bu durumun farkına varıp kendi hatalarını kabul etmesi, iyileşmenin ilk adımıdır.
  • Eğitim ve bilgi paylaşımı: Gerçeklere dayalı bilgi ve eğitim, yanlış düşünce kalıplarının kırılmasına yardımcı olabilir.
  • Kritik olayları analiz etmek: Toplum, kendini sorgulamaya teşvik edilmelidir. Bu, geçmişteki hatalardan ders çıkarılmasını sağlar.

2. Duygusal Tepkileri Azaltmak

  • Sakinleşme ve dinlenme: Aşırı duygusal tepkilerden uzaklaşmak, mantıklı düşünceyi yeniden kazanmayı kolaylaştırır. Bireyler, stres ve panik durumunda karar almaktan kaçınmalıdır.
  • Kutuplaşmayı azaltmak: Toplumdaki farklı gruplar arasındaki çatışmaların çözümü için diyalog ortamı sağlanmalıdır.

3. Eleştirel Düşünceyi Geliştirmek

  • Bilgiye dayalı karar alma: Yanlış bilgilere dayalı kararlar yerine, doğrulanmış verilere dayalı hareket edilmelidir.
  • Sorgulama alışkanlığı: İnsanlar, duydukları ve gördükleri bilgileri sorgulamayı öğrenmelidir. Özellikle medya ve sosyal medyadaki manipülasyonlara karşı dikkatli olunmalıdır.
  • Kültürel ve tarihi perspektif: Toplumlar geçmiş deneyimlerden ders alarak daha bilinçli hareket edebilir.

4. Güçlü Liderlik ve Örnek Olma

  • Uzlaşmacı liderler: Akıl tutulmasından çıkış, toplumun güvenebileceği, sakin ve çözüm odaklı liderlik gerektirir.
  • Rol model: Mantıklı düşünen, uzlaşı sağlayan ve toplumu birleştiren bireyler, çevrelerine ilham verebilir.

5. Hukukun ve Demokrasinin Güçlendirilmesi

  • Adaletin sağlanması: Toplumda adaletsizlik hissi varsa, bu duygunun giderilmesi için güçlü bir hukuk sistemi kurulmalıdır.
  • Demokratik süreçlerin korunması: Bireylerin özgürce düşünme ve ifade etme hakları garanti altına alınmalıdır.

6. Toplumun Manipülasyona Karşı Korunması

  • Doğru bilgi kaynakları oluşturmak: Medya ve iletişim araçlarında şeffaflık sağlanmalı, dezenformasyona karşı etkili önlemler alınmalıdır.
  • Propagandayla mücadele: Yanıltıcı mesajlara karşı bireyler eğitilmeli ve topluma doğru bilgi sunulmalıdır.

7. Psikolojik ve Sosyal Destek

  • Psikolojik destek: Akıl tutulması, bireysel düzeyde psikolojik bir travmanın sonucu olabilir. Profesyonel destek, bireyin bu durumdan kurtulmasına yardımcı olabilir.
  • Toplumsal dayanışma: İnsanlar arasında dayanışma ve empati teşvik edilerek toplumsal bağlar güçlendirilebilir.

Sonuç Olarak:

Akıl tutulması sendromundan çıkış mümkündür ve bu süreç şu temel faktörlere dayanır:

  • Farkındalık: Durumun bilincine varmak.
  • Doğru bilgi ve eğitim: Gerçek bilgiye erişimi sağlamak.
  • Duyguların kontrolü: Öfke, korku ve panik gibi aşırı duygusal tepkileri yönetmek.
  • Liderlik ve organizasyon: Toplumun doğru bir şekilde yönlendirilmesi.

Bu süreç sabır gerektirir; bireyler ve toplumlar, mantıklı bir yaklaşımla bu durumdan kurtulabilir ve daha sağlıklı bir düşünce yapısına kavuşabilir.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Yayınlanma:

|

♻️ Türkiye, çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmeye yönelik yeni bir adım atıyor. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve toplam 6.300.000 Avro bütçeye sahip olan Sıfır Atık Hibe Programı, yerel düzeyde atık oluşumunu azaltmayı, kaynak verimliliğini artırmayı ve karbon salımını minimuma indirmeyi amaçlıyor.

🌍 Programın Amacı

Giderek büyüyen çevresel sorunlar karşısında, Sıfır Atık Hibe Programı şu hedeflere odaklanıyor:

  • Karbon salımının azaltılması

  • Atık oluşumunun önlenmesi

  • Sıfır atık yaklaşımının yaygınlaştırılması

Bu hedefler, sadece çevreye duyarlı politikaların hayata geçirilmesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda yerel yönetimlerin ve toplumun farklı katmanlarının bu dönüşüme aktif şekilde dahil edilmesi hedefleniyor.

🎯 Öncelikli Alanlar

Programın odaklandığı başlıca öncelikler şu şekilde sıralanıyor:

  • Yerel yönetimlerin altyapı ve kurumsal kapasitesini geliştirmek

  • Sıfır atık uygulamalarının farklı sektörlerle entegre şekilde yaygınlaştırılması

  • Atık yönetim planlarının hazırlanması ve karar destek araçlarının geliştirilmesi

  • Kaynak verimliliği, geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularında farkındalık yaratılması

Bu sayede hem çevresel fayda sağlanması hem de döngüsel ekonomiye geçişin hızlandırılması amaçlanıyor.

👥 Kimler Başvurabilir?

Hibe programı, aşağıdaki kurumları hedef kitle olarak belirlemiştir:

  • Belediyeler

  • İl özel idareleri

  • Katı atık yönetim birlikleri

Bu kurumların hazırlayacakları projeler, yerel düzeyde sıfır atık stratejilerinin etkin biçimde uygulanmasına katkı sağlayacaktır.

📅 Başvuru Takvimi

Program kapsamında proje fikirleri için ön tekliflerin son başvuru tarihi:
🗓 15 Eylül 2025

Başvuruların çevresel etki, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve ortaklık yapısı gibi kriterler doğrultusunda değerlendirileceği öngörülmektedir.

🔍 Detaylı Bilgi ve Başvuru

Başvuru rehberi ve ayrıntılı bilgiye Avrupa Komisyonu’nun resmi web sitesi üzerinden ulaşmak mümkündür:

➡️ https://ec.europa.euFundingCall for ProposalsZero Waste Grant Programme (ZWGP)

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

♻️ Neden Önemli?

Türkiye’de sıfır atık vizyonu, yalnızca çevre koruma politikası değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın, ekonomik verimliliğin ve sosyal bilinçlenmenin de önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu program, kaynakların daha verimli kullanılmasını ve atıkların ekonomik değer zincirine tekrar kazandırılmasını teşvik ederek hem çevresel hem de finansal anlamda katma değer yaratacaktır.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

İsrail-İran Savaşı: Tezler, Stratejiler, Dersler ve Uluslararası Kurumların Sınavı

Yayınlanma:

|

Orta Doğu’da uzun süredir devam eden gerilimin adı haline gelen İsrail ve İran arasındaki çatışma, son dönemlerde doğrudan askeri karşılaşmalara evrilecek kadar tehlikeli bir boyut kazandı. Şam’daki İran diplomatik temsilciliğine düzenlenen İsrail saldırısı ve ardından İran’ın doğrudan misillemesiyle taraflar ilk kez bu kadar açık şekilde birbirini hedef aldı. Bu makalede, tarafların öne sürdüğü tezler, uyguladıkları stratejiler, bu çatışmalardan çıkarılması gereken dersler ve uluslararası kurumların bu süreçteki performansı değerlendirilmektedir.

1. Tarafların Tezleri

İsrail’in Tezleri

  • Meşru Müdafaa Hakkı: İsrail, İran’ın vekil unsurlar (Hizbullah, Hamas, Husiler) aracılığıyla İsrail’e saldırdığını savunmakta ve buna karşı doğrudan İran hedeflerine müdahaleyi meşru görüyor.

  • Nükleer Tehdit: İran’ın nükleer silah elde etme çabası, İsrail açısından kırmızı çizgi olarak görülüyor.

  • Bölgesel Kuşatma Algısı: İran’ın Suriye, Lübnan ve Gazze üzerinden İsrail’i kuşatma stratejisine karşı refleks geliştirildiği belirtiliyor.

İran’ın Tezleri

  • Filistin’e Destek: İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını “işgal” olarak niteleyen İran, direniş hareketlerini desteklemenin meşru bir hak olduğunu savunuyor.

  • Bölgesel Savunma: İsrail ve ABD’nin kendisine karşı ittifaklar kurduğunu, bu durumun İran’ı savunmaya ittiğini öne sürüyor.

  • Diplomatik Saldırıya Misilleme: Şam’daki konsolosluğun vurulmasını doğrudan İran’a savaş ilanı olarak kabul ederek, misilleme hakkını kullandığını iddia etti.

2. Uygulanan Stratejiler

İsrail’in Stratejisi

  • Hedef Odaklı Operasyonlar: Vekil aktörler yerine İran’ın askeri ve nükleer altyapısına nokta operasyonlar yapıldı.

  • İstihbarat Gücü: Mossad ve askeri istihbaratla hedef tespiti konusunda üstünlük sağlandı.

  • ABD ile Koordinasyon: ABD’nin koşulsuz desteği ile uluslararası arenada yalnız kalmama stratejisi benimsendi.

İran’ın Stratejisi

  • Kontrollü Misilleme: 300’e yakın füze ve İHA ile doğrudan saldırı yapılmasına rağmen, geniş çaplı savaştan kaçınıldı.

  • Vekil Güçler Üzerinden Baskı: Hizbullah, Hamas ve Husiler vasıtasıyla İsrail’in farklı cephelerde meşgul edilmesi sağlandı.

  • Uluslararası Mesaj Verme: Sınırlı saldırıyla, caydırıcılık oluşturulmaya çalışıldı; ancak kriz büyümesin diye ölçülü kalındı.

3. Alınacak Dersler

Askeri ve Teknolojik Perspektiften

  • Hibrit Savaş Gerçekliği: Modern savaşlar, doğrudan değil, vekil aktörler ve teknolojik araçlar üzerinden yürütülüyor.

  • İHA ve Füze Savaşları: İran’ın İHA kullanımı, İsrail hava savunmasının sınırlarını gösterdi.

  • Caydırıcılığın Yeni Ölçütleri: Artık caydırıcılık sadece askeri üstünlükle değil, teknolojik ve diplomatik uyumla sağlanıyor.

Bölgesel ve Küresel Perspektiften

  • İttifaklar Yeni Döneme Giriyor: Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler açık pozisyon almaktan kaçındı, bu da bölgesel kartların yeniden karıldığını gösteriyor.

  • Enerji Güvenliği Riski: Hürmüz Boğazı gibi stratejik geçişlerin riski, küresel enerji piyasasını etkiledi.

  • Nükleer Tehdit Gündemde: İran’ın nükleer programı, yeniden diplomatik ve askeri çözüm arayışlarını tetikledi.

4. Uluslararası Kurumların Rolü

Birleşmiş Milletler (BM)

  • Yetersiz Kaldı. Güvenlik Konseyi tarafları sadece itidale çağırabildi; bağlayıcı adımlar atılamadı. ABD’nin vetosu İsrail lehine oldu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)

  • Sessizliğe Büründü. Konsolosluk saldırısı ve sivil kayıplar gibi ciddi meselelerde somut bir inceleme başlatılmadı.

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları

  • Raporlar Yayınlandı ama Etkisizdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Af Örgütü gibi kurumlar çağrılar yaptı ancak diplomatik etki oluşturamadı.

İsrail ile İran arasındaki bu çatışma, klasik savaş paradigmasının dışına çıkan, hibrit ve vekil unsurlarla örülmüş yeni nesil çatışmalara örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin, istihbaratın ve diplomatik koordinasyonun öne çıktığı bu yeni dönemde, uluslararası kurumlar mevcut refleksleriyle yetersiz kalmaktadır. Bu kriz, sadece İsrail ve İran için değil, tüm bölge ve dünya barışı açısından çok yönlü derslerle doludur.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Ekmek Üretimi: Katkı Maddeleri, Genetik Müdahaleler ve Kimyasal İşlemler

Yayınlanma:

|

Ekmek, binlerce yıldır sofraların temel besin kaynağıdır. Ancak günümüzde tüketilen ekmeklerin içeriği, üretim yöntemi ve hammaddeleri geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. Türkiye’de ekmek üretimi Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde yapılsa da, bazı katkı maddeleri ve endüstriyel yöntemler nedeniyle halk sağlığı açısından endişeler gündeme gelmektedir. Bu yazıda, Türkiye’deki ekmeklerde kullanılan katkı maddeleri, buğdayın genetik yapısıyla ilgili gelişmeler ve ekmek üretiminde uygulanan kimyasal işlemler ele alınacaktır.

1. Ekmeklere Katılan Maddeler Nelerdir?

Türkiye’de satılan ekmeklerin büyük bölümü, sadece un, su, maya ve tuzdan ibaret değildir. Özellikle endüstriyel üretimde yaygın şekilde katkı maddelerine başvurulmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Askorbik Asit (E300): Hamurun dayanıklılığını artırmak için kullanılır.

  • Emülgatörler (E471, E472): Hacim artırıcı ve yumuşatıcı etki sağlar.

  • Enzimler: (amilaz, proteaz gibi) Ekmek içi yumuşaklığını ve raf ömrünü artırır.

  • Şeker ve Glikoz Şurubu: Renk ve tat verici olarak kullanılır.

  • Soya Unu ve Süt Tozu: Kıvam ve besin değeri açısından katkı sağlar.

Bu katkılar sayesinde daha hacimli, daha parlak ve uzun süre bayatlamayan ekmekler üretilmektedir. Ancak bunların sürekli tüketimi, özellikle hassas bireylerde sindirim sorunlarına neden olabilir.

2. Buğdayın Genetiği ile Oynandı mı?

Türkiye’de GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) buğday üretimi yasaktır. Ancak bu, buğdayın tamamen doğal olduğu anlamına gelmez. Modern tarımda yaygın olan hibrit ve ıslah edilmiş buğday türleri, genetik müdahale olmaksızın yüksek verimli ve dayanıklı çeşitler oluşturmak amacıyla laboratuvar ortamında seçilmiştir.

Özellikle 1950 sonrası yaygınlaşan “cüce buğday” türleri, geleneksel buğdaylara göre daha kısa boylu, verimli ve glüten oranı yüksek çeşitlerdir. Bu tür buğdaylar, özellikle ekmeklik un üretiminde yaygın olarak kullanılmakta, ancak yüksek glüten içeriği nedeniyle sindirim sorunları ve gluten intoleransı gibi sağlık şikayetlerinde artışa neden olmaktadır.

3. Kimyasal İşlemler ve Endüstriyel Teknikler

Modern ekmek üretimi, geçmişin geleneksel yöntemlerinden oldukça uzaktır. Endüstriyel üretim süreçlerinde uygulanan bazı işlemler şunlardır:

  • Unun Beyazlatılması: Bazı ülkelerde (ve geçmişte Türkiye’de de) benzoil peroksit gibi kimyasallar kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’de bu tür kimyasalların kullanımı kısıtlıdır.

  • Hızlandırılmış Fermantasyon: Geleneksel ekmeklerde maya 6-8 saatlik uzun fermantasyonla çalışırken, fabrikasyon ekmeklerde bu süre 30-60 dakikaya kadar indirilebilmektedir. Bu da sindirimi zorlaştırabilir.

  • Yüksek Isı ve Kısa Süreli Pişirme: Raf ömrünü uzatmak ve üretimi hızlandırmak için yüksek ısıda kısa sürede pişirme yöntemleri tercih edilir. Bu, besin değerini azaltabilir.

  • Yumuşaklık İçin Katkılar: Raf ömrünü uzatmak ve bayatlamayı geciktirmek için kimyasal yumuşatıcılar, enzim karışımları ve katkı maddeleri kullanılır.

4. Halk Sağlığı ve Eleştiriler

  • Halk ekmek gibi kamu kurumlarının ürettiği ekmekler daha güvenli kabul edilse de, katkı maddesiz değildir.

  • Ucuz ekmek üretiminde kalitesiz un, fazla katkı maddesi ve hızlı üretim döngüsü nedeniyle sindirim sorunları ve sağlık riskleri artabilir.

  • Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hassas bünyeli bireyler için bu katkıların uzun vadeli etkileri dikkatle incelenmelidir.

5. Daha Sağlıklı Ekmek Tüketimi İçin Öneriler

  • Ekşi mayalı ve uzun süre fermente edilmiş ekmekler tercih edilmelidir.

  • Tam buğday unu veya taş değirmende öğütülmüş un kullanılarak yapılan ürünler besin değeri açısından daha zengindir.

  • Katkı maddesi içermeyen, güvenilir butik fırınlardan ya da köy fırınlarından alışveriş yapılabilir.

  • Etiket okuma alışkanlığı geliştirilmelidir. “Un, su, maya, tuz” dışında çok sayıda içerik varsa uzak durulmalıdır.

Ekmek, basit bir besin gibi görünse de üretim sürecinde kullanılan maddeler ve buğdayın yapısal değişimleri nedeniyle sağlık üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Türkiye’de GDO’lu buğday kullanılmıyor olsa da, modern tarım ve endüstriyel üretim süreçleri buğdayın doğallığını tartışmalı hale getirmiştir. Katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılmış, hacim artırılmış, estetik olarak cazip hale getirilmiş ekmekler, besin değerinden ve sindirim kolaylığından uzaklaşabilmektedir. Bu nedenle, bilinçli tüketici tercihi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.