Connect with us

Arif Öztan

Arif Öztan : Yılda 1 milyar dolar tekstil atığını ekonomiye kazandırıyoruz

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi Başkan Yardımcısı Arif Öztan, öncelikli hedeflerinin sektörel veri bankası oluşturmak olduğunu açıkladı.

Yayınlanma:

|

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) çatısı altında 62’nci sektör meclisi olarak kurulan Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi çalışmalarına başladı. Başkan Ali Kantur, başkan yardımcıları Mustafa Saral, Ömer Benli, Vedat Kılıç, Arif Öztan ve Burak Ceylan’ın ilk gündemi sektörün mevut durumunu ortaya koymak. TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi Başkan Vekili Arif Öztan, “Geri dönüşümün bir sektör olarak tanımlanması önemli, şimdi öncelikli işimiz bir veri bankası kurmak.” dedi.

Arif Öztan Uşak’ın değerlerinden ve katkısı büyük

Uşaklı Tekstilci Arif  Öztan mesleğini “çöpçülük” olarak tanıtıyor ama Uşak ve Havalisi Tekstil İşverenleri Sendika Başkanı, Öztan İplik Yönetim Kurulu Başkanı, Uşak Doğalgaz Dağıtım Şirketi USDAŞ yöneticisi gibi daha birçok şapkası var. Tekstil Geri Kazanım ve Dönüşüm Sanayi Komite Başkanlığı’nı da olan Öztan’ın artık yeni unvanı TOBB Atık ve Geri Dönüşüm  Sanayi Meclisi başkan yardımcılığı.

Geri Dönüşüm Ekonomisi’ne konuşan Arif Öztan, TOBB’da geri dönüşümün bir sektör olarak tanımlanmasının büyük bir kazanım olduğunu vurguluyor. Arif Öztan, en önemli görevlerinin “ulusal bir veri tabanının” oluşturulması olduğunu söylüyor. Öztan, “61 tane sektör var TOBB bünyesinde , biz de 62. sektör olduk. Artık bir kurumsal kimlik edineceğiz. Geri dönüşüm sektörü olarak bizim ilk yapmamız gereken iş TOBB önderliğinde sağlıklı bir veri tabanı oluşturarak ekonomik büyüklüğümüzü ortaya çıkarmak. Buna göre sektör nasıl desteklenmeli, büyüme için neler yapılmalı kararı verilmeli.” diyor.

Dünya Ticareti Karbona Göre Yeniden Şekilleniyor

Türkiye’de geri dönüşüme dair sağlıklı verilerin olmadığını belirten Öztan şunları söylüyor: “Artık dünya ticareti bile karbon ayak izimize göre şekilleniyor. Tekstilde birçok küresel marka ürünlerinde minimum yüzde 35 geri dönüşüm şartı arıyor. Bizim ülke olarak tekstilde geri dönüşüm oranını artırmamız şart. Ama tekstildeki geri dönüşümün ne olduğuna dair geri dönüşüm sektörünün bile fikri yok.”

Geri dönüşüm sektöründe çok sayıda insanın istihdam edildiğini anlatan Arif Öztan, “Büyük bir istihdam var ama bilinmiyor. Biz, 4 milyon kişi çalışıyor diyoruz, kayıtlara bakıyorsun 800-900 bin kişi. Peki bu geri kalanlar nerede? Büyük bir çoğunluğu kayıtsız çalışan. Sadece çalışanlar değil, sektöre dair her alanda kayıtlar net bir şekilde ortaya konmalı. Şimdi düşün, bu pet şişeleri gömmek bir dert, yakmak bir dert, oysa ekonomik değer bu… Şimdi yol kenarlarından bile pet toplayanlar var. Biz yıllardır bunu anlatıyoruz ve bunu anlatmaktan bıktık. Sen bir teşvik ver, neye göre vereceksin teşviki istihdama göre vereceksin. Ama herkes kaçak köçek, elde doğru düzgün veri yok, bu nasıl olacak? O nedenle bizim önce sağlıklı bir şekilde veri tabanı oluşturmamız gerek.

Her şey kayıtsız olduğu için, nakliye faturaları ile çalışılıyor, o nedenle hem devlet vergi kaybediyor, hem de sistem düzenlenemiyor.” diyor.

Çözümü Olan Herkesi Bekleriz

Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi olarak fikri ve bilgi birikimi olan herkesin desteğini beklediklerini belirten Öztan, “Meclis kurduk, peki sonra ne olacak neler değişecek? Toplandık ve alt komite oluşturduk ve 16 tane isim belirledik. Ama biz fikri, bilgisi, bilgi birikimi olan ve emek vermek isteyen herkesi davet ediyoruz. Sadece şikayet değil çözüm önerileri de geliştirecek kişileri bekliyoruz. Sorunlar anlatılınca çözülmüyor, öneri de getirmek gerekir.” çağrısında bulundu.

Giysi Geri Dönüşümü Neden Yapılmıyor?

Türkiye’de tekstil geri dönüşümü genelde fabrika artıklarından, sektör diliyle telef ve makas artığından yapılıyor. Kullandığımız kıyafetlerin ise genelde geri dönüşümü yapılamıyor. Peki neden? Arif Öztan mevzuatın kullanılmış tekstil ürününden geri dönüşümü engellediğini söylüyor. Ama Avrupa’da bu hak Kızıl Haç’a verilmiş. Kızıl Haç Bulgaristan ve diğer bazı ülkelerde bunu kırpıntı haline getirerek dünyaya satıyor. TOBB çatısı altında bu gelişmeleri de anlatacaklarını ve bürokrasiyi bu konuda bilgilendireceklerini ifade eden Arif Öztan, “1 kilo pamuk elde etmek için 10 ton suya ihtiyaç var. Su toprağın azotunu yıkar, faydalı mineralleri yok eder ve kuraklaştırır. Biz geri dönüştürerek tarlasız pamuk üretiyoruz. Bizim sloganımız “tarlasız pamuk”, koyunsuz yün, petrolsüz elyaf…” diyor.

1 Milyar Dolar Çöpe Gitmiyor

Türkiye’de 1 yılda çöpe atılacak 710.000 ton ürün 673.000 ton elyafa dönüştürülerek 1 milyar dolar ekonomiye kazandırılıyor.

Arif ÖZTAN Kimdir?

1982 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Arif Öztan, 1983 yılında Öztan Mühendislik şirketini kurdu. 1987 yılında Uşak Sanayi ve Ticaret Odası’nda mimarlar, mühendisler ve müteahhitleri temsilen yönetim kurulu üyeliğine seçilen Öztan, 1996 yılında tekstil alanında ilk yatırımını yaparak Billur Tekstil’i kurdu. 2010 yılında Öztan İplik’i faaliyete geçiren Arif Öztan, 21 yıldır sürdürdüğü halen de devam eden Uşak ve Havalisi Tekstil İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Sendika Başkanlığının yanı sıra birçok sivil toplum örgütünün yöneticiliğini yürütmekte

Arif Öztan

ARİF ÖZTAN: TEKSTİL SEKTÖRÜNDEKİ ENERJİ KRİZİNE KALICI BİR ÇÖZÜM ŞART

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de kilovatsaati 23 cent’i bulan sanayi elektriğinin yarattığı üretim ve rekabet krizi, tekstil üreticilerinin korkulu rüyası haline geldiği su götürmez bir gerçekliktir. Türkiye’nin birincil ihracat kalemlerinden biri olan tekstil sektöründe, üreticinin başlıca üretim giderlerinin başını çeken elektrik giderlerinin, rakamlar bazında da incelendiğinde hâlihazırda güçlükle sürdürülen bu haksız rekabette, sanayiciyi artık havlu atarak, fabrika kapılarını kapatmanın eşiğine getirdiği açıktır.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, Türkiyeli Tekstil üreticilerinin kullandığı elektriğin kilovatsaati ülkemizde 23 cent’i bulurken, bu gider Çin’de 8, Özbekistan’da 5, Bangladeş’te 10, Pakistan ve Hindistan’da ise 11 cent üzerinden işlem görmektedir.

Adil üretim koşullarında rekabet etmenin neredeyse imkânsız hale gelmesi, Uşak, Kahramanmaraş, Gaziantep gibi sektörün önde gelen üretici illerindeki pek çok üreticiyi de, kapısına kilit vurmanın eşiğine getirmiş ya da üretime ara vermeye zorlamıştır. Enerji fiyatları arasında bulunan bu denli derin uçurumun, hazır giyim sektöründe de meydana getireceği kaçınılmaz zammın, tüketicinin de belini bükmesi sürpriz olmayacaktır.

SANAYİCİ KENDİ YARASINI SARMADA YETERSİZ KALIYOR

Bugün, üreticinin artan enerji maliyetlerine bir önlem olarak alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi, enerji krizini azaltmaya yönelik önemli atılımlar arasında yer almaktadır. Örneğin Uşak Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yaklaşık 40 firma ile birlikte kurduğumuz 50-55 megavat hacmindeki güneş enerjisi santralleri, temiz enerji kaynağı kullanımını artırmakla kalmayıp hem üretim maliyetini azaltmaya hem de iklim değişikliğine neden olan karbon salınımının azaltılmasına katkıda bulunmaktadır.

Fakat sanayicinin bireysel düzlemde verdiğimiz bu çabanın yetersiz kaldığı açıkça görülmektedir. Geçmişte 5084 sayılı Yasa ile bu konuda üreticiye verilen desteğin ve buna ek olarak, yine bu yasa kapsamında sağlanan SSK indirim teşvikine benzer bir çalışmanın, üretici için çok büyük bir maliyet kalemi haline gelen işçilik giderleri alanında yapılaması bir zaruriyet haline gelmiştir.

YÜZDE 16’LIK ELEKTRİK İNDİRİMİ TEKSTİLCİYİ KURTARMAYA YETECEK Mİ?

Yeni yıl itibariyle, 2023 yılının ilk 3 ayını kapsayan yüzde 16’lık elektrik indiriminin, uzun soluklu bir rahatlama getireceğini öngörmek, bugün yaptığı toplam cironun yaklaşık dörtte birini elektrik giderine ayırmak durumun kalan tekstil üreticisi için oldukça hayalperest bir yaklaşım olacaktır.

Rekabet koşullarını geçici olarak iyileştirmede kısa vadede sanayicinin rahatlatacak olan bu indirimin yerini, yılın ilk üç ayını kapsayan süre dolduğunda efektif ve kalıcı bir indirime bırakmadığı takdirde, yukarıda bahsi geçen sıkıntıların, üretim ve istihdam bazında yerini daha büyük problemlere bırakacağı açıktır.

PAGEV’in de ilgili yazısında paylaştığı araştırmaya göre, Belçika’da 2018 yılında Leuven Üniversitesinin yaptığı Elektrik Fiyatlarının İmalat Sanayine Etkileri raporunda, elektrik fiyatları ile yatırımlar ve istihdam arasındaki modeli baz alan çalışmada, elektrik fiyatlarındaki yüzde 1’lik bir düşüşün dahi yüzde 0.30 ekstra istihdam yaratırken ayrıca yüzde 0.55 ekstra imalat yatırımına da destek olduğu anlaşılmıştır. İlgili yazısında sanayide 5,4 milyon kişi istihdam edildiğinin altına çizen PAGEV, döviz bazında yüzde 10’luk bir artışın, yüzde 3’lük bir istihdam kaybı ve akabinde yüzde 5,5’lik bir yatırım kaybı anlamına geleceğinin de altını çizmiştir.*

ÜRETİCİ ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYDU

Öte yandan yukarıda bahsettiğim gibi hâlihazırda var olan küresel rekabette enerji krizi hariç Türk sanayicilerin karşı karşıya bırakıldığı bir diğer önemli sorun da, iş gücü maliyetinin giderek artması hususudur.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu segmentte üretim yapan ülkelerde asgari ücret verileri aylık bazda; Bangladeş’te 74, Hindistan’da 64, Mısır’da 90, Pakistan’da 22, Vietnam’da ise 327 dolar bandındadır. Türkiyeli üreticiler ise 2023 yılından itibaren, 455 dolarlık aylık işçi maliyetiyle bu ülkeler arasında,  üreticinin diğer tüm maliyetlere ek olarak, yüksek iş gücü fiyatıyla baş etmek zorunda kalarak çok ciddi bir yükün altına girmektedir. Ayrıca bu rakamın 2023 için ilk yarısı için geçerli olduğunun, üreticinin yılın ikinci yarısında yapılacağı öngörülen ek zam uygulamasıyla bu cendereden çıkmasının mümkün görünmediğinin de altı özellikle çizilmelidir.

Bu şartlar altında istihdamın sağlanarak, üretim ve ihracatın artırılması bir yana, tekstil sektöründe, iç ve dış piyasada oldukça ciddi rakamlara varan küçülmelerin yaşanması, istihdamın azalması ve resesyona gidilmesi kaçınılmaz görünmektedir.

İstihdam, üretim ve rekabetin sürdürülebilirliği adına, enerji giderlerinde sanayiciye pozitif ayrımcılık yapılması, üreticinin kur baskısından daha az zarar görmesi için, ihracat bedeli döviz bozumlarının normal kurdan yüzde 10-15 daha fazla fark gözetilerek gerçekleştirilmesi, asgari ücretin işverene maliyetiyle ilgili uzun soluklu ve radikal bir çözüm yoluna gidilmesi, teşviklerin artırılması sektörün geleceği açısından hayati bir zaruriyet halini almıştır.

 Arif ÖZTAN – TOBB Tekstil Geri Dönüşüm Başkan Vekili     www.bankavitrini.com

 

Okumaya devam et

Arif Öztan

ARİF ÖZTAN : TEKSTİLDE CİRONUN DÖRTTE BİRİ ELEKTRİK MALİYETİNE GİDİYOR

TÜRKİYE’DE TÜM YÖNLERİYLE ATIK YÖNETİMİ – TÜRKTAY tarafından 12.TÜRKTAY konferansının bu seneki konu başlığı “Türkiye’de Yeşil Kalkınmanın Enerjisi: ATIK” olarak seçildi. 19-20 Ekim tarihlerinde Ankara Hilton-SA’da gerçekleşen konferansta TOBB Tekstil Geri Dönüşüm Sektör Başkan Vekili ARİF ÖZTAN’da bir konuşma gerçekleştirerek tekstil alanındaki deneyimlerini katılımcılar ile paylaştı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

TÜRKİYE’DE TÜM YÖNLERİYLE ATIK YÖNETİMİ – TÜRKTAY tarafından 12.TÜRKTAY konferansının bu seneki konu başlığı “Türkiye’de Yeşil Kalkınmanın Enerjisi: ATIK” olarak seçildi. 19-20 Ekim tarihlerinde Ankara Hilton-SA’da gerçekleşen konferansta TOBB Tekstil Geri Dönüşüm Sektör Başkan Vekili ARİF ÖZTAN’da bir konuşma gerçekleştirerek tekstil alanındaki deneyimlerini katılımcılar ile paylaştı.

Kendisi de Tekstil Sektöründe Sanayici olan TOBB Tekstil Geri Dönüşüm Sektör Başkan Vekili ARİF ÖZTAN 12. TÜRKTAY konferanda yaptığı konuşmada Tekstil Geri dönüşüm ve özellikle Tekstil Sektörünün yaşadığı güncel sorunlar ile ilgili bilgiler paylaştı. ARİF ÖZTAN‘ın yaptığı konuşma metninde aşağıdaki ifadeler yer aldı:

Öncelikle bugün burada bizleri bir araya getiren TÜRKTAY Yürütme ve Yönetim Kuruluna aramızda olan saygı değer Bakanlık temsilcilerimize, bugün kıymetli görüşlerini bizlerle paylaşacak olan panelistlerimize ve siz değerli dinleyicilerimize hoş geldiniz diyor, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada TOBB Tekstil Geri Dönüşüm Başkan Vekili olarak başta tekstil sektörü olmak üzere tüm geri dönüşüm sektörünün ihracat rakamlarına ve yaşadığı sektörel zorluklara değineceğim.
2020 yılında pandemiyle birlikte yepyeni bir dünya düzeninin doğum sancılarını yaşadık. Bu süreçte başta pandemik koşullar olmak üzere pek çok nedenle kaynaklarımız kıtlaştı ve mevcut eğilimleri tersine çeviren, tüketim ve üretim modellerimizi daha sürdürülebilir bir
geleceğe doğru değiştirecek bir dünyaya merhaba dedik. Tüm dünyayı etkisi altına alan enerji ve hammadde krizi üretim maliyetlerini arttırırken, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin alternatif hammadde ve enerji kaynaklarına, bunun sonucu olarak da geri dönüşüme daha büyük bir önem vermelerini neden oldu. Türkiye özelinde ise geri dönüşümün sektörel dağılıma bakıldığında hammadde ve enerji
üretimi açısından hali hazırda dönüştürülen ve dönüştürülmeye uygun olan oldukça zengin bir hammadde potansiyeli olduğunu görmekteyiz.
Bu noktada geri dönüşüme katkı sağlayan sektörleri; ihracata olan katkıları, geri dönüşüm içerisindeki yüzdesel oranları ve bu sektörlerin toplam ihracat içerisindeki geri kazanım payları olmak üzere 3 ayrı alanda değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Tekstil İhracatında dünyada 4. sıraya yükseldik

2021 yılında 12.9 milyar dolar değerinde ihracat hacmiyle Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıran Tekstil sektörü %33,15’lik bir ihracat artışı göstermiştir. Hazır giyim sektörü ise 20.250 milyar dolarlık ihracat hacmi ile Türkiye’nin dünyada 4. büyük hazır giyim ihracatçısı olmasını sağlamıştır.
Tekstil sektörü ve hazır giyim sektörü ihracat rakamlarını birlikte ele aldığımızda 33.150.000 dolar geri dönüşümün, %35’e denk gelen payını genel toplama oranladığımızda, 10-12 milyar dolar arasında değişen bir geri dönüşüm hacmi ortaya çıkmaktadır.
Bu noktada Tekstil ve Hazır Giyim sektörlerini geri dönüşüm hammaddeleri açısından incelendiğimizde iki ayrı başlıkta değerlendirmek çok önemlidir. Bu iki sektörü kendi içlerinde ayrıştırmamak hemen hemen %70’lik kısmı Uşak’ta üretilen ve “ara mamül” olarak tabir ettiğimiz
elyaf ile ipliğin ülkemize sağladığı yaklaşık 1,8 milyar dolarlık katma değerin göz ardı edilmesine sebebiyet vermektedir.

Tabloda yer alan diğer sektörleri incelediğimizde ise;
• Demir-çelik ihracatında geri dönüşüm rakamlarının oldukça çarpıcı olduğunu görüyoruz. Demir-çelik ihracatının %80’i geri dönüştürülerek kullanılan hurdalardan oluşturulurken, bu değerü toplam demir-çelik ihracatına oranladığımızda, geri dönüştürülmüş demir-çeliğin ihracattaki payının 18 milyar dolar gibi ciddi bir değere denk geldiğini görebiliriz.
• Plastik sektöründe ise ihracat payımız 5 milyar dolar olarak resmileştirilirken, sektörün öncülerinden aldığımız bilgilere göre bu rakam doğrudan ihracat olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu rakama ek olarak, dolaylı yoldan (otomotiv, beyaz eşya, mobilya, meyve sebze
kasası, çöp poşetleri ve benzeri gibi) en az 5 milyar dolarlık daha ihracat rakamımız olduğunu biliyoruz.
• Kâğıt sektöründe ise tıpkı demir-çelik sektöründe olduğu gibi % 80’i geri dönüştürülmüş kâğıdın, ihracattaki katkı payı 2 milyar dolar olarak ortaya çıkıyor.
• Cam sektörünü incelediğimizde ise 1.746 milyar dolar ihracatın %10’ununu oluşturan geri dönüşüm payının içine yalnızca şişe ve kavanozların dahil edilmiş olması diğer sektörlere oranla bu alandaki geri dönüşüm payının görece düşük kalmasına sebebiyet veriyor. Fakat burada geri dönüşüm payına dahil edilen alanların daha kapsamlı verilerle ortaya koyulmasıyla birlikte bu potansiyelin geliştirilebilir olduğuna inanıyoruz.
Toparlayacak olursak, 69,67 milyar dolarlık ihracatın yüzde 51’ine tekabül eden kısmını, 35,08 milyar dolar katkı payı ile geri dönüşümün oluşturduğunu görüyoruz. Bu da demek oluyor ki geri dönüşüm sektörü mevcut potansiyelinin tamamı ortaya çıkartılamadığı halde cari açığımızın 35,08 milyar dolarlık kısmını kompanse edebiliyor.
Bu denli zengin bir potansiyel ve katma değeri ekonomiye kazandırmak, hammadde tüketimini doğrudan azaltarak öz kaynakların korunmasına büyük ölçüde yardımcı olacağı gibi, karbon ayak izinin azaltılmasında ve atık kaynaklı çevresel kirliliğin önlenmesinde son derece hayati bir adım olacaktır.
Konuşmamı sonlandırmadan önce yoğun iş gücü ve yüksek enerji maliyetleri sebebiyle geri dönüşüm sektörü olarak ihtiyaç duyduğumuz bazı destek ve teşviklere de değinmek istiyorum. Burada geri dönüşüm sektörünün ihtiyaçlarından bahsederken tüm sektörlerde yaşanan bu sıkıntıları kendi uzmanlık alanım olan tekstil sektöründen vereceğim örneklerle anlatmanın daha sağlıklı olacağına inanıyorum.

Tekstil Sanayici cirosunun dörtte birini elektrik maliyeti olarak ödüyor

Bugün bir tekstil fabrikası yaptığı toplam cironun yaklaşık 4’te 1’ini elektrik giderine ayırmak durumunda. Örneğin aylık 200.000 ton iplik üretim hacmine sahip, orta ölçekli bir üretim tesisinin, aylık elektrik fatura bedeli yaklaşık olarak toplam maliyetin 1/4 ‘üne tekabül ediyor. Biz Uşak Organize Sanayi Bölgesindeki 33 firmamız ile birlikte kurduğumuz 31,842 Mw hacmindeki güneş enerjisi santrallerimiz ile temiz enerji kaynağı kullanımını arttırarak hem üretim maliyetimizi azaltmaya hem de iklim değişikliğine neden olan karbon salınımının azaltılmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Fakat bireysel düzlemde verdiğimiz bu çabaya ek olarak devletimizden enerji alanında
üreticinin sırtında çok büyük bir yük haline gelen enerji maliyetleri ile ilgili bir destek bekliyoruz. Geçmişte 5084 sayılı yasa ile bu konuda üreticiye bir destek verilmişti. Buna ek olarak, yine 5084 nolu yasa kapsamında sağlanan SSK indirim teşviğine benzer bir çalışma ile
üretici için çok büyük bir maliyet kalemi haline gelen işçilik giderleri alanında da devletimizden destek görmeyi bekliyoruz.
Bu beklediğimiz destek ve teşviklerin yanı sıra tekstil alanında yapılan geri dönüşümün önemi ile ilgili toplumsal farkındalık yaratılması adına kamu spotları hazırlanmasının ve tüm sektörleri kapsayan bir geri dönüşüm veri bankası kurulmasının da çok faydalı olacağına inanıyoruz. Son olarak, bugün olduğu gibi yarın da dünyamızı daha yaşanabilir kılmak ve yeni nesillere daha iyi bir gelecek sunmak adına TARLASIZ PAMUK, KOYUNSUZ YÜN, PETROLSÜZ ELYAF demeye devam ederek, doğa dostu çözümler aramaya ve bu çözümleri hayata geçirmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

Arif ÖZTAN – TOBB Tekstil Geri Dönüşüm Sektör Başkan Vekili

Okumaya devam et

Arif Öztan

ÜRETİCİLERİN KAMBİYO GELİRİ VE BANKALAR İLE İMTİHANI

Yayınlanma:

|

Yazan:

TÜİK, KOSGEB ve TOBB ortak çalışması ile hazırlanan “Küçük ve Orta Büyüklükteki Girişim İstatistikleri, 2020 Haber Bülteni’ne göre yaklaşık 3,2 milyon girişimci KOBİ sınıfına girerek, Türkiye’deki işletmelerin %99,8’ini oluşturmaktadır. 11,5 milyon çalışan ile Türkiye’deki istihdamın %73,8’ini sağlayan KOBİ’ler, 5,8 Trilyon TL ciro ile Türkiye’deki işletmelerin cirosunun %64,5’ini kapsamaktadır. Buna ek olarak, 101,8 Milyar Dolar’lık bir ihracat ile bugün ülkemizden gerçekleştirilen ihracatın %56,3’ü, yine KOBİ’ler tarafından sağlanmaktadır.

Bir başka deyişle bugün ülkemizin ekonomisine yön veren en önemli işletmeler KOBİ’lerden oluşmaktadır.

Bu noktada KOBİ’lerin ve diğer tüm üreticilerin istihdamını sürdürebilmesindeki en büyük etmenlerden biri de şüphesiz teşvik kredileridir. Fakat hem KOBİ’ler hem de diğer işletmeler için hayati öneme sahip olan bu teşvikler,  kur bazında dönüştürülemeyen krediler sebebiyle makine yenileme ya da satın alma işlemlerinde, üreticinin hem anapara hem de zaman kaybına uğramasına sebebiyet vermektedir.

Yazımın devamında konuya biraz daha yakından bakarak, bugün KOBİ’lerin ve diğer üreticilerin teşvik kredisi süreçlerinde yaşadıkları sıkıntıları örneklerle anlatmak isterim.

Makine yenilemek için Kredi Garanti Fonu’ndan (KGF) kredi kullanan bir üreticiyi ele alalım;

Kredi Garanti Fonu’ndan kredi kullanan üreticinin tesisine alacağı makinenin satış fiyatı dolar cinsinden olmasına rağmen, üretici ihtiyaç duyduğu kredi finansmanını Türk Lirası olarak almayı tercih ediyor. Üretici teşvik kredisini dolara çevirmek istediğinde ise bankalar, makine üreticisine dolara çevrilen parayı tedarikçiye bir hafta içerisinde gönderme şartı koyuyor.

Bu durum hem teslimat süresi 1 yılı bulan bir makinenin ücretini makine tedarikçisine peşinen gönderme yükümlülüğünde olan üreticiyi riske atıyor hem de üreticinin “önceden” ödemesini yaptığı para, herhangi bir güvence altında tutulamıyor. Burada üretici açısından mantıklı olan, teslimat süresi 1 yılı bulan bir makinenin teçhizat bedelinin dolar kurunda belirli bir süre boyunca bankada tutulabilmesidir.

Bir diğer sorun ise KGF’den alınan Türk Lirası ile Dolar kuruna dönülmesi durumunda, üreticinin kambiyo geliri vergisi ile karşı karşıya bırakılmasıdır. Üreticinin TL cinsinden aldığı krediyi dövize çevirme ihtiyacı tedarikçiden, döviz cinsinden, sağladığı hammadde ve teçhizat ile tesisini yenileyip, üretimin ve istihdamın artmasına katkıda bulunmaktır. Fakat yaşanan kur artışları sebebiyle üreticilerin bu kur değişikliğiyle gelir elde ettiklerinin düşünülmesi, üreticileri “kambiyo geliri (!)” vergisi başlığı altında bir başka imtihana maruz bırakmaktadır.

Ülkemizin kalkınmasına gönül vermiş iş insanları olarak konuyla ilgili beklentimiz, yüksek enflasyonla mücadele ettiğimiz bugünlerde, enflasyonun muhasebeleştirilmesine izin verilerek, üreticinin sözde var olan kambiyo gelirinden daha az etkilenmesinin sağlanmasıdır.

Burada her iki sorun da düşünüldüğünde akıllara gelen soru; “Üretici hammadde ve makine teçhizatı için ayrılan kaynaktan kambiyo geliri elde etmek için mi bunca riski alıyor yoksa işletme sermayeleri ve yatırımlar için ayrılan fonlar mı küçülüyor?” olmalıdır.

BANKALARDAKİ KARLILIKTAN ÜRETİCİ DE PAYINI ALMALI

Bu yazımda bahsettiğim üzere küçülme kaynaklı sermaye yetersizliği zaten başlı başına bir sorunken, üreticinin bankalardan bir ay öncesine kadar %28’in altında kredi bulabilmesi imkânsıza yakındı. Zaten bugünlerde ne yazık ki kredi alabilen üreticiler de şanslı. Zira; Merkez Bankası kredi karşılıklar ile ilgili düzenleme yapınca faiz oranları %22’lere gerilese de bankalar hızlıca aksiyon alarak aradaki farkı telafi edecek kadar yüksek komisyonlar; kredi özelinde sigorta, paket satışı gibi ek ödemeler talep etmeye başladı. Merkez Bankası gelen şikayetleri dikkate alarak masraf ve komisyonlarda düzenlemeye gidince yine bankalar Merkez Bankası ile restleşir gibi kredileri durdukları gibi özellikle Ticari Firmalar İhracat Taahhüttü vermeden kredi kullanamaz hale geldiği gibi ihracatı olmayan Ticari firmaların kredileri durmuş gibi. Bu da bankalara yetmedi yeni moda kredi tutarının %25’lik kısmını vadesiz hesaplarda blokede tutmayı kredi koşulu olarak dayatmaya başladı. Ticari krediler şimdiden bir kısır döngü halini almış durumda.

Merkez Bankası’nın yeni düzenlemesine göre ise bankalar Temmuz sonu kredi rakamlarına göre; yıl sonuna kadar kredilerde %10 büyüyecek. Bu %10’luk baremi aşmaları halinde ise ek teminat yatırmak durumunda kalacaklar. Basit bir hesapla bu bankaların son 5 ayda 650 milyar Türk Lirası karşılık ayırması demek oluyor. Fakat Kredilerde 30 Eylül 2022 itibariyle iki ayda 337 milyar TL’lik bir büyüme gösterdi. Bu durumda bankaların yıl sonuna kadar kalan üç ayda karşılık yatırmadan kullandırabileceği kredi marjı yaklaşık 313 milyar TL kredi hacmi kaldığı anlamına gelir.

Bu noktada yazımı yine bir soru ile sonlandırmak istiyorum; peki bankalardaki bu %421’lik karlılık artışının ne kadarı yatırımcıya ve üreticiye uygun fiyatlı kredi olarak geri döndürülecek?

Merak edenler 2022 yılı Kasım ayında yayımlanması beklenen Küçük ve Orta Büyüklükteki Girişim İstatistikleri raporunu inceleyerek bu yazımda bahsettiğim oranlarla ilgili daha güncel verilere sahip olabilir.

Arif ÖZTAN – Türkiye Odalar Borsalar Birliği Geri Dönüşüm Meclis Başkan Vekili

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.