Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.
Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.
Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.
Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.
Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.
Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.
Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.
Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.
Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.
Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.
İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.
Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.
Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.
Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.
Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.
Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?
Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.
Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.
Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.
Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]
Bu çalışmamızda bankaların 2023/1.Dönemine (önceki dönem) kıyasen 2024/1. Dönem (cari dönem) solo net kâr değişimleri incelenmiştir. Çalışmamıza ilişkin veriler aşağıdaki tabloda sunulmuştur.
TESPİTLERİMİZ;
a) 2023 Mart -2024 Mart (yıllık) TÜFE değişim oranı %68,5 olarak açıklanmıştır. Solo net kâr artış oranı bu oranın altında olan 30 banka enflasyon oranının altında kâr etmiştir.
b) TCMB’nin gösterge niteliğindeki USD döviz alış kurları bazında yıllık değişim oranı (31.03.2023 kuru: 19,15 TL; 29.03.2024 kuru: 32,29 TL) %68,6 olmuştur. Tabloda değişim oranı %68,6’ın altında olan 30 bankanın USD bazında solo net kârları azalmıştır.
c) Tutar bazında bir önceki döneme kıyasen cari dönemde 14 bankanın kârı azalmıştır.
d) BDDK verilerine göre sektörün yıllık solo net kâr değişimi TL bazda %.44,7 oranında artarken USD bazında % 13,9 oranında azalmıştır. Bankacılık sektörü cari dönemde hem enflasyon oranının hem de USD/TL değişim oranının altında kâr sağlamıştır.
e) Yine BDDK verilerine göre sektörün 2023/1.Dönem Net Faiz Geliri 147.449 milyon TL iken 2024/1.Dönemde bu tutar 214.670 milyon TL olmuştur. Artış oranı %45,6’dır. Buna karşın Toplam Faiz Dışı Gelirlerde (2023/1.Dönem 167.346 milyon TL, 2024/1.Dönem 327.775 milyon TL) %96,9 oranında artış olmuştur.
f) Önceki dönemde tutar olarak en yüksek kârı T. Garanti Bankası sağlamışken, cari dönemde en yüksek kârı T.C. Ziraat Bankası elde etmiştir.
SONUÇ: Önceki döneme kıyasen cari dönemde bankacılık sektörünün solo net kârı reel olarak düşmüştür. Düşüşte mevduat faizlerinin önemli oranda artması yanında yetkili kurumların aldığı kararlar da rol oynamıştır.