Connect with us

EKONOMİ

Barış Soydan : Konut Faiz indirimi yeterli mi? Konut almak için uygun zaman mı?

T24 yazarlarından Barış Soydan Erol TAŞDELEN ile yaptığı röportajın ana başlıklarını yazısına taşıdı.

Yayınlanma:

|

Eski bankacı Erol Taşdelen, Merkez Bankası’nın 2021 sonu enflasyon tahminini yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e; 2022 yıl sonu için ise yüzde 7,8’den yüzde 11,8’e yükselttiğine dikkat çekerek, bu koşullarda yüzde 7-8 ile verilecek kredilerin kamu bankalarını zarar ettireceğini vurguluyor. Bu nedenle de daha fazla indirim yapılmayacağını düşündüğünü belirtiyor.

İktidarın seçim algoritmasının devreye girdiğini düşünmemizi gerektirecek çok alamet var. Merkez Bankası faiz indiriyor, kamu bankaları onu takip ediyor, küçük esnafa yönelik Kredi Garanti Fonu (KGF) garantili yeni bir kredi paketinin açılacağı söyleniyor… İktidarın ekonomide attığı adımların siyasette ne anlama geldiğini önümüzdeki dönemde bol bol tartışacağız; bugün bu gelişmelerin vatandaşın tüketici kimliği için ne anlama geldiğine bakalım. Pek çok soru var: Bu seviyeden kredi kullanılır mı, özel bankalar da indirim yapar mı, yapılandırma mümkün mü…? Bu soruları eski bankacı Erol Taşdelen’e sordum…

 1) Kamu bankaları konut kredisinin faizinde ne kadar indirim yaptı?

Aylık faiz yaklaşık yüzde 1.38 civarındaydı. Bu, yılda yaklaşık yüzde 16.44’lük faize karşılık geliyordu. Son indirimle kamu bankaları faizi yüzde 1.29’a çekti. Bunun da karşılığı yüzde 15.48. (Vakıfbank, 1 milyon TL üzerindeki krediler için ise faizi yüzde 1.34 olarak uyguluyor.) 

2) Faizdeki bu düşüş krediye ödenecek parayı ne kadar azaltacak?

500 bin liralık bir ev için 250 bin lira kredi kullanacağınızı varsayalım. Faizin yüzde 1.38’den yüzde 1.29’a indirilmesi, ödeyeceğiniz tutarı sadece 20 bin lira düşürüyor. Ev sahipleri ve inşaat şirketleri, “Faizler indi, talep arttı” diye fiyata 20-30 bin lira zam yaparsa, sıfıra sıfır, elde var sıfır olacak…

Hesap şöyle: Yüzde 1.29’dan 10 yıl vadeli kredi kullananlar toplamda 492 bin lira, yani 242 bin lira faiz ödeyecek. Son indirim öncesindeki faiz oranı olan yüzde 1.38’den kredi kullananlar ise 263 bin lira faiz ödüyordu. Kısacası son indirim, 250 bin liralık kredinin faizinde sadece 21 bin lira fark ettiriyor.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image.png

Peki 2020 yazında kısa bir süre için uygulanan yüzde 0.64’lük faizden kredi kullanan şanslı vatandaşlar 250 bin lira için ne kadar faiz ödemişti? Sadece 108 bin TL! Aradaki fark çok büyük. Ya da şöyle bakalım: 0.64’ten kredi kullananlar ayda 2.990 TL taksit ödüyordu, bugünkü orandan kredi kullananlar aylık 4.150 TL ödeyecek. Ciddi fark var…

3) Kamu bankalarının faiz indirimi konut fiyatlarında artışa yol açar mı?

2020’deki 0.64’lük faiz oranları önce satışları, sonra fiyatları patlatmıştı. Geçen hafta yapılan indirimin aynı etkiyi yaratması zor, çünkü yukarıdaki hesapta görüldüğü gibi yapılan indirim ödenecek taksitleri çok değiştirmiyor. Oysa 2020’deki 0.64’lük faiz ciddi anlamda değiştirmişti. 

4) Konut faizi daha düşer mi? 

Kamu bankaları konut kredisinin faizini, 2020’deki gibi yüzde 0.64’e ya da onun biraz üzerine çeker mi? Erol Taşdelen, Merkez Bankası’nın 2021 sonu enflasyon tahminini yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e; 2022 yıl sonu için ise yüzde 7,8’den yüzde 11,8’e yükselttiğine dikkat çekerek, bu koşullarda yüzde 7-8 ile verilecek kredilerin kamu bankalarını zarar ettireceğini vurguluyor. Bu nedenle de daha fazla indirim yapılmayacağını düşündüğünü belirtiyor.

Yine de seçim yaklaştıkça ve anketlerde AKP’nin oyları erimeye devam ettikçe iktidar “bütün silahlar”ı çekmeyi deneyebilir. Konut kredisinde dampingle piyasayı hormonlu şekilde canlandırmak o silahlardan biri. 

5) Bugünkü seviyeden kredi kullanan vatandaşlar, yarın faizler daha da indirilirse yapılandırma ile yeni orana geçebilir mi? 

Bankadan yapılandırma talep etmek mümkün ama bu talebin kabul edileceğinin garantisi yok. Bankaların kredi kapatma taleplerini yerine getirmesi yasal zorunluluk ama ödeme planının değiştirilmesi yani yapılandırma ile ilgili bir zorunluluk yok.

Ayrıca bankanın çıkaracağı yeni ödeme planı, ürkütülen kuşa değmeyebilir. Şuna bakmak gerekiyor: Bankanın isteyeceği komisyon (Bankaların yapılandırma için yüzde 2 kredi istemesi olağan) ile birlikte ödenecek tutar, yapılandırma yapılmasa ödenecek tutardan ciddi şekilde az mı?

Özetle yapılandırma için eski ödeme planı ile banka tarafından çıkarılan yeni ödeme planını karşılaştırmak ve dip toplamlara bakmak lazım. Erol Taşdelen’in sözleriyle, “Bankalar kendi lehlerine olmayan bir şeyi kolay kolay kabul etmez.” 

6) Özel bankalar da indirime katılır mı? 

Kendi hallerine bırakılırlarsa hayır. Enflasyon yüzde 20’ye dayanmışken ve Merkez Bankası’nın iyimser tahminlerinin aksine, birçok güvenilir ekonomist fiyat artışlarının yavaşlamayacağı, hatta artacağını öngörürken faizde indirim yapmak zarar etmek anlamına gelir. Özel bankaların çoğu yabancı sermayeli. Kâr etmek için Türkiye’deler. Zaten yasalar da bütün işletmelerin basiretli bir tüccar gibi davranmasını zorunlu kılar ki, onun da birinci koşulu zarar etmemektir.

Bununla birlikte pandemi döneminde bankaları daha fazla kredi vermeye zorlamak için “aktif rasyosu” diye bir rasyo icat eden iktidar, benzeri bir yönteme yine başvurabilir. Ya da 2019 ve 2020’de yapıldığı gibi banka yöneticilerine telefonlarla “ricalar” iletilebilir. Öyle olursa özel bankalar da indirime katılır. 

7) Kamu bankalarının indirime rağmen konut kredisi vermekte isteksiz davrandığı söyleniyor, bunun sebebi ne? 

Çünkü kamu bankalarında kaynak yok. “Faizi düşürdüm” demek yetmiyor, kamu bankalarına kaynak da sağlamak gerekiyor. Parasal kaynak yaratmadan kamu bankalarının iştahlı davranması zor, çünkü yüzde 15.48 yıllık faizle kredi vermek, enflasyonun yüzde 20’ye dayandığı bir ortamda zarar etmek anlamına geliyor. Kamu bankalarının görev zararını sineye çekmesi için iktidarın kaynak sağlaması, bankalara sermaye koyması lazım.

Erol Taşdelen’le yaptığım söyleşinin detayları video kaydında… 

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yılın ilk çeyreğinde kamu tasarruf etti mi?

Yayınlanma:

|

Kamu parasının nasıl harcandığı, o ülkede yaşayanlar için ekonomik, sosyal, siyasi sonuçları belirlemede en önemli faktörlerden biridir. Bu parayı etkin ve verimli bir şekilde kullanmak kamu mali ve yönetim sisteminde şeffaflığı ve hesap verebilirliği gerektirir.

Kamu harcamalarının etkinlik ve verimlilik kazanımları, belirli bir kamu harcaması miktarı için “çıktıları arttırarak” ya da belirli bir çıktı miktarını elde etmek için gereken “girdileri azaltarak” gerçekleştirilebilir. Söz konusu ikinci seçenek, kamu harcamalarının azaltılmasına olanak tanır.

Kamu harcamalarında nelerin, ne kadar azaltılabileceği, oldukça geniş bir yazının konusu. Bu yazıda kamu harcamalarının kamuda tasarruf ile azaltılma seçeneğini ele alıyorum.

Zaten son yıllarda kamu harcamaları üzerindeki baskı giderek artıyor. Bu durumun nedenleri çok fazla, birkaçını sıralayalım:

Nedenlerden biri; iki yıl üst üste ek bütçe çıkarıldı, son iki yılın bütçe harcamaları/GSYH ortalaması yüzde 24,6’ya çıktı. Pandemiden çıkışta dahi bu oran (2021’de) yüzde 22’ydi.

Bir başka neden; seçimler ve ekonomik kriz bütçeyi yıprattı ve mali disiplinin daha fazla bozulmaması gerekli.

Nedenlerden bir diğeri; para politikasındaki sıkı duruşla maliye politikasının eşgüdüm içinde olması, harcamaları azaltarak sıkılaşması.

Bir diğer neden de; toplumca da beklenen, kamuda tasarrufun hayata geçmesi.

Bugün hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın ilk çeyreklerinde, tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

İki yıl önce en büyük artışın yaşandığı taşıt alım-kiralama, kırtasiye-baskı, temsil-ağırlama giderleri seçimler sonrasındaki düzeyine dönmeye başlarken, geçen yıla göre de gerileme bütçe rakamları bazında gerileme kaydetmiş görünüyor.

Ancak kamu, taşıt alımlarını özellikle 2023’ün ilk aylarında gerçekleştirmişti. 2023 yılı ilk çeyrekte taşıt alımları için 295,4 milyon TL harcanmıştı. İki yılın enflasyonu ve taşıtların değeri dikkate alındığında bugünkü karşılığı, bu tutarın iki katından fazla olacaktır. 2025 yılı ilk çeyrekte ise kamu taşıtları için harcanan meblağ 56 milyon TL’ye inmiş.

Zaten kamu, bu taşıtları 2023 ilk çeyrekte edinmiş, dolayısıyla bir anlamda alınan alınmış. Bu durumu alınan taşıtlarda devam eden taşıt onarım giderlerindeki artıştan anlayabiliriz.

Geçen yılın ilk üç ayında tasarruf tedbirleri kapsamındaki kalemlere harcanan tutar, ilk üç ay bütçe harcamalarının yüzde 1,63’ü olmuş. 2025 yılı aynı döneminde ise yüzde 1,27’si. Kamunun tasarrufa başlamadığı kabul edilen 2023 yılının tamamında tasarruf edilmesi gereken kalemlere yapılan harcama da, bütçe harcamalarının yüzde 1,96’sıydı.

Bu karşılaştırma bize şunu gösteriyor: Tasarruf genelgesinde yer alan harcama kalemlerinde ne kadar tasarruf edilirse edilsin bütçe açığını kontrol etmede etkisi giderek azalıyor. O nedenle doğru yere bakmak gerek, o da kararlı bir şekilde giderek büyüyen ve büyümeye devam edecek olan borç faiz giderlerine.

Bu yılın ilk çeyreğinde borç faiz giderleri/bütçe harcamaları oranı yüzde 14,6 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 23’e yükselmiş durumda.

Sadece mart ayına ait borç faiz giderleri/bütçe harcamaları oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 25’e çıktı.

Çeyrekler itibariyle tasarruf genelgesindeki kalemlere yapılan harcamalara bakınca, burada top yekûn bir tasarruf olmayacağı açık. En basitinden enerji ya da haberleşme giderleri sıfırlanamayacağına göre, kamu harcamaya devam edecek.

Ancak son aylarda kamu harcamasının devamına, siyasi ve hukuki gerilimlerle borcun faiz, vade ve döviz riskindeki artışın bütçeye yansımaları farklı bir boyut kazandırıyor. Bu konuyu “Hazine’nin zor haftası” yazımda da anlatmıştım.

Yazının giriş kısmında bahsettiğim kamu harcamalarının etkinlik ve verimlilik kazanımlarının sağlanmasıyla kamu parası harcanırken de kamuda tasarruf sağlanabilir.

Etkin bir kamu borç yönetimi ile borç faiz giderlerinin bütçedeki payı azaldığında, mevcut tasarruf genelgesinin kapsamı genişletilip denetlendiğinde, belli bir çıktıyı elde etmek daha az girdi ile mümkün olacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

EKONOMİ

ASO Başkanı Ardıç: Dayanacak gücümüz kalmadı, yatırımı bırak üretim yapamıyoruz

Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, “Dayanacak gücümüz kalmadı, yüzde 60’ın üstünde faizle yatırımı bırak üretim yapamıyoruz. Sanayiciler yüksek enflasyonun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalışıyor. Son 1 ayda yaşanan gelişmeler enflasyon beklentilerini olumsuz etkiledi. Güven algısına zarar verecek gelişmelerin uzağında durmalıyız” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, Muğla’nın Sarıgerme ilçesinde yapıldı. Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, küresel gelişmeler ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trump’ın yarın ne açıklayacağı konusunda kimsenin bir öngörüde bulunamadığını belirten Seyit Ardıç, dünya ticaretinin çoklu belirsizliklerin olduğu yeni bir döneme girdiğini bildirdi.

Küreselleşmenin yerini farklı kutuplaşmaların aldığını belirten Ardıç, dış ticarette yakın ve dost ülkelerin öne çıkacağını aktardı.

Avrupa ve Çin’e uygulanan yüksek tarifelerin yüzde 10 vergiye tabi Türkiye için avantaj teşkil edebileceğini söyleyen Ardıç, bu avantajın kullanılması için yapılması gerekenler olduğuna değindi.

“Yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz”

Gündemin ilk sırasında dünya ekonomisinden daha fazla pay alınması ve sürdürülebilir büyümeye odaklanılmasını öneren Seyit Ardıç, “Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz” dedi.

İtalya’dan, Suudi Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada en büyük sanayi üssünün Türkiye olduğunu dile getiren Ardıç, gelişen altyapı ile birlikte ülkemizin yeni üretim üslerinden birisi olma potansiyeli bulunduğunu belirtti.

Potansiyelin iyi kullanılabilmesi için reel sektöre daha fazla ağırlık verilmesini isteyen Ardıç, “Yüksek teknoloji ve katma değerli üretime yoğunlaşmalı, beşerî sermayemizi çok daha verimli kullanmalıyız. Küresel üretim üssü olma hedefi doğrultusunda sektörel ve tematik önceliklendirme yapmalıyız” diye konuştu.

Tarifeler sonrası değişen tedarik zincirinde hangi ülkeye ve sektörlerde yoğunlaşılması gerektiğini ortaya koyan planlar yapılması gerektiğini dile getiren Ardıç, Ankara’da; savunma sanayi, makine, müteahhitlik, medikal ve bilişim gibi sektörlerin ön plana çıkabileceğini aktardı.

Enflasyon görünümünün yavaş da olsa iyileşmeye devam ettiğini bildiren Ardıç, son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin beklentileri olumsuz etkilediğini kaydetti.

“Maalesef yine başa döndük”

Nisan’daki 250 baz puanlık indirim ile politika faizinin yüzde 40’lara ineceğini beklediklerini hatırlatan Seyit Ardıç, “Bugün geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49 çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık bir artışı ile karşı karşıya kaldık” değerlendirmesinde bulundu.

Dezenflasyon programının 22 aydır devam ettiğini söyleyen Ardıç, sanayicilerin hem yüksek enflasyon hem de bunun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalıştığını, tüm umutlarının enflasyonda iyileşmeyle birlikte faizin de makul seviyeye gelmesi olduğunu anlattı ve “Maalesef yine başa döndük” diye konuştu.

Enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizen Ardıç, “Ama artık dayanacak gücümüz de kalmadı. Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Türkiye’de enflasyon niçin düşmüyor?

Yayınlanma:

|

Yazan:


Türkiye’de Enflasyonun Düşmemesinin Temel Nedenleri:

  1. Para Politikası Geçişkenliği Gecikiyor

    • 2021-2023 arasında çok gevşek para politikası uygulandı.

    • Faizler aşırı düşük tutuldu.

    • O dönem verilen aşırı kredi genişlemesi ve bütçe harcamaları hâlâ enflasyonu yukarı itiyor.

    • 2024’te faizler artırılsa da etkisi gecikmeli görülüyor (en az 12-18 ay sürer).

  2. Maliyet Enflasyonu Çok Yüksek

    • Döviz kuru arttıkça ithalat maliyetleri artıyor.

    • Enerji (doğalgaz, petrol), gıda (buğday, yağ) ve ara mal fiyatları zaten çok yükseldi.

    • Üretim maliyetleri patlayınca fiyatlara yansıyor.

  3. Enflasyon Beklentileri Bozulmuş

    • Şirketler, vatandaşlar ve piyasalar “zaten fiyatlar artacak” diye düşünüyor.

    • Bu da otomatik zam davranışı oluşturuyor (ücretlere, ürünlere, kiralara).

  4. Kamu Zamları ve Vergi Artışları

    • Elektrik, doğalgaz, akaryakıt gibi temel ürünlerde devlet zam yapıyor.

    • Dolaylı vergiler (KDV, ÖTV) artırılıyor.

    • Bu da direkt mal ve hizmet fiyatlarını artırıyor.

  5. Ücret-Fiyat Sarmalı

    • Asgari ücret, memur maaşı artışları çok yüksek yapıldı.

    • İşverenler bu artışı fiyatlara yansıttı.

    • Bu da yeni bir enflasyon dalgası yarattı.

  6. Kur Korumalı Mevduatın Yan Etkileri

    • KKM sistemi için devlet sürekli bütçeden kaynak aktardı.

    • Bu da piyasaya fazla TL sürülmesine yol açtı, talep canlı kaldı.

  7. Talep Hâlâ Canlı

    • İnsanlar ileride fiyatların daha da artacağını düşündüğü için erken alım yapıyor.

    • Ev, araba, beyaz eşya gibi harcamalar öne çekiliyor.

    • Talep canlı kalınca fiyatlar da düşmüyor.

  8. Güven Sorunu ve Dolarizasyon

    • İnsanlar TL’ye güvenmediği için tasarruflarını döviz, altın ve arsa gibi araçlara kaydırıyor.

    • TL kullanım oranı düştükçe fiyat istikrarı da zorlaşıyor.

Kısaca:

Enflasyon Türkiye’de hem geçmiş politikaların etkisiyle hem de şu anki yapısal kırılganlıklar yüzünden bir türlü düşmüyor.
Para politikasının etkisi çok gecikmeli olduğu için en az 2025 ortalarına kadar ciddi bir düşüş beklenmesi zor.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.