Connect with us

ŞİRKETLER

Basın Bülteni : SABANCI HOLDİNG, 5,7 MİLYAR TL NET KAR AÇIKLADI

Yayınlanma:

|

Sabancı Holding, 2021 yılının 9 aylık döneminde tek seferlik gelirler hariç tutulduğunda 5 milyar 773 milyon lira net kar elde etti.

Sabancı Holding, 2021 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Buna göre, salgının ilk günlerinden itibaren, dinamik portföy yapısıyla finansal sürdürülebilirliğe odaklanan Sabancı Holding, 9 aylık dönemde güçlü performansını sürdürerek, tek seferlik gelirler hariç tutulduğunda 5 milyar 773 milyon lira seviyesinde net kar sağladı.

Holdingin aynı dönemde konsolide net satışları da yüzde 38 artırarak 58 milyar 971 milyon liraya ulaştı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Cenk Alper, mevcut işlerde dijital dönüşüme önem verdiklerini belirterek, son yıllarda hayata geçirdikleri teknoloji odaklı yatırımlar sayesinde, salgının tüm kısıtlarına rağmen güçlü büyümeyi sürdürdüklerinin altını çizdi.

Sürekli daha iyiyi aramanın, süreçleri devamlı olarak iyileştirmeye çalışmanın Sabancı’nın iş kültürünün en önemli unsurları arasında yer aldığını ifade eden Alper, şunları kaydetti:

‘Bu başarılı sonuçlar da bunun en büyük çıktısı. Güçlü finansal risk yönetimi yaklaşımımız ve uygulamalarımızla, kur ve faizlerdeki oynaklığa rağmen finansal dayanıklılığımızı bir kez daha gösterdik. Bu dönemde güçlü nakit akışı yaratmaya devam ederek bilançomuzu sağlamlaştırdık. 9 aylık dönemde, banka dışı kombine gelirlerde yüzde 36 oranında büyüme ortaya koyduk. Sanayi şirketlerimiz bu dönemde güçlenen iç ve global talebi en iyi şekilde karşılayarak çok güçlü sonuçlar elde etti. Yapı malzemeleri şirketlerimiz de güçlü operasyonel performanslarıyla yüksek seviyede üretimlerini sürdürürken, küresel tedarik zincirlerindeki aksamalara rağmen, müşterilerinin taleplerini sağlam bir şekilde karşılamayı bildi.’

– ‘İlk günden bu yana sahada, vatandaşlarımızın yanında olduk’

Cenk Alper, Aksigorta ve Agesa markalarıyla iki sigorta şirketinde yola tek ortakla çok daha güçlü bir şekilde devam ettiklerini ve yeni yapılanmayla birlikte iki şirketi de tam konsolidasyon kapsamına aldıklarını belirtti.

Aksigorta ve Agesa arasında iş birliğini artırmaya yönelik sinerji projeleri başlatıldığını aktaran Alper, ‘Hedef müşterilerin sigorta ihtiyaçlarını bütüncül olarak karşılayabilme vizyonu doğrultusunda, iki şirket ortak proje geliştirme ve strateji çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.’ ifadelerini kullandı.

Alper, tüm dünyada artan emtia ve enerji fiyatlarının küresel ekonomide dalgalanma yarattığını vurguladı. Enerji iş kolunda, Topluluk şirketlerinin güçlü finansal yapılarını koruduğunu ve ülke ekonomisine de ciddi katkılar sunduğunu belirten Alper, şu değerlendirmelerde bulundu:

‘Bu dönemde de ülkemizde sürekli olarak artan enerji talebinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde karşılanması enerji şirketlerimizin en büyük önceliği oldu. Bankamız 2021’in ilk 9 ayında ekonomimize sağladığı kredi desteğini 330 milyarı nakdi olmak üzere toplam 400 milyar TL seviyesine çıkardı. Perakende iş kolumuz da bu dönemde teknoloji odaklı yatırım, hizmet ve projeleriyle topluluğumuzun sürdürülebilir büyümesine önemli katkılarda bulundu.’

Alper, yeni ekonomiye odaklanan Sabancı Holding’in, topluluk vaadi doğrultusunda, Philip Morris Türkiye’deki hisselerinin tamamının (yüzde 25) devir sürecini geçen ay içinde başlattığını, bu kapsamda, Philip Morris International Sabancı Holding’in Philsa ve PMSA’daki hisselerini alma planıyla 6 Ekim 2021’de Rekabet Kurumu’na başvuruda bulunduğunu hatırlattı.

Sabancı Holding CEO’su Alper, ülke genelinde yaz aylarında yaşanan çevre felaketleri yaralarının sarılması için Sabancı Topluluğu’nun bu süreçte, tüm imkanlarını seferber ettiğini belirtti.

Enerji dağıtım işi kapsamında, bölgelerde yaşanan yangın ve sel felaketlerinde bölge insanının ilk günden bu yana yanında olduklarını, altyapı hizmetlerini hızlıca hayata geçirerek hayatın önemli seviyede etkilenmesini engellemek üzere her türlü önlemi aldıklarını aktaran Alper, ‘Vatandaşlarımızın elektrik faturalarında ötelemeye giderek bir nebze destek olmaya çalıştık. Sigorta şirketlerimiz de bölgedeki hasarları öncelikli olarak telafi etti.’ ifadelerini kullandı.

– ‘Sabancı Topluluğu’ndan, Cumhuriyet’in 98’inci yıl dönümünde tarihi seferberlik’

Cenk Alper, Sabancı Topluluğu’nun, Cumhuriyet’in 98’inci kuruluş yıl dönümünde tarihi bir seferberlik başlattığını belirterek, ‘Sabancı Topluluğu olarak kurulduğumuz günden itibaren hep sahada, hep insanımızın yanındaydık. Şimdi tüm çalışanlarımızla birlikte eş zamanlı olarak sahalardayız, bu topraklara sahip çıkıyoruz. Hacı Ömer Sabancı’nın bundan 96 yıl önce, bu Topluluğun tohumlarını atarken söylediği gibi; ‘Bu topraklardan kazandığımızı bu toprakların insanıyla paylaşmak’ en büyük ilkemiz, önceliğimiz.’ ifadelerini kullandı.

Sabancı Topluluğu’nun kurulduğu Adana’da, Kozan ilçesine bağlı Kızlarsekisi Köyü’nde düzenlenen basın toplantısı ve gönüllü etkinliklerle başlatılan “Sabancı Cumhuriyet Seferberliği”, Cumhuriyet’in Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım’a kadar devam edecek.

Seferberlik, Sabancı Topluluğu’nun faaliyet gösterdiği, Adana, Aksaray, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, İstanbul, Kocaeli ve Mersin olmak üzere toplam 11 ilde gerçekleştirilecek.

GÜNCEL

BEYAZ YAKALININ GİZLİ PANDEMİSİ: TÜKENMİŞLİK

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş hayatı ve özel yaşam arasındaki kaybolan denge, yerini tükenmişliğe bıraktı.

Tükenmişlik hissi, plazaların ve modern ofislerin görünmeyen pandemisi hâline geldi. Esnek çalışma sistemleri, 7/24 ulaşılabilir olma kültürü ve bitmek bilmeyen performans baskısı, beyaz yakalı çalışanları adım adım duygusal ve zihinsel çöküşe sürüklüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de resmi olarak tanımladığı bu durum, artık sadece bir ruh hâli değil; yönetilmediği takdirde hem bütünsel sağlık hem de kurumsal verimlilik açısından ciddi sonuçlar doğurabilecek bir kriz.

Beyaz Yakalıların Tükenmişlik Gerçeği

Acıbadem Life Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Uzm. Psikolog Cansu Çelik, konuyla ilgili şunları söyledi: “Modern çalışma yaşamında beyaz yakalı çalışanlar, yüksek tempolu iş ortamlarında çoklu talepleri karşılamaya çalışırken zihinsel ve duygusal olarak zorlanabilmektedir. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte, esnek ve hibrit modeller birçok kolaylık sağlasa da, bu durum zaman zaman iş ve özel yaşam sınırlarının belirsizleşmesine neden olabiliyor. Yapılan araştırmalar, çalışanların dijital bağlantı hâlinde olma sürelerinin artmasıyla zihinsel yorgunluk yaşama olasılıklarının da yükseldiğini gösteriyor.

Bunun yanında, zaman yönetimi, performans baskısı ve iletişim yoğunluğu gibi unsurlar, bireylerin kişisel kaynaklarını zorlayabilmekte ve uzun vadede tükenmişlik belirtilerine neden olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), tükenmişliği işle ilişkili kronik stresin yönetilememesi sonucu ortaya çıkan bir durum olarak tanımlayarak; bu durumun duygusal tükenme, işle ilgili zihinsel mesafe ve verimlilikte azalma gibi semptomlarla karakterize olduğunu da ayrıca belirtiyor.”

Tükenmişlikten Kaçış Mümkün Mü?

Beyaz yakalı çalışanların yaşadığı tükenmişliğin, onları zamanla alternatif kariyer yollarına yönelttiğine de dikkat çeken Uzm. Psikolog Cansu Çelik, “Dijitalleşmenin sunduğu imkanlarla birlikte birçok birey, kendi işinin patronu olma, esnek saatlerde çalışma ve görünürlük kazanma arzusuyla influencer olma yoluna girmiştir. Sosyal medya platformları, içerik üreticilerine hem maddi kazanç hem de görünürlük sağlama potansiyeli sunuyor, ancak bu yeni kimlik sanıldığı kadar özgür ve hafif değildir.

Influencerlar, sürekli içerik üretme baskısı, takipçi beklentilerini karşılama zorunluluğu, algoritmalarla başa çıkma stresi ve mahremiyetin kaybı gibi faktörlerle karşı karşıya kalmaya başladı. Yapılan araştırmalarda ise, influencerların yaklaşık %70’i tükenmişlik belirtileri göstermektedir. Cleveland Clinic’e göre, bu bireylerde de klasik tükenmişlik semptomları (yorgunluk, tükenme hissi, düşük performans, sosyal geri çekilme) sıkça gözlenmektedir” dedi.

Neler Yapabiliriz?

Tükenmişlik ile başa çıkma yollarını da anlatan Acıbadem Life Uzm. Psikoloğu Cansu Çelik sözlerini şöyle noktaladı: “Hem beyaz yakalılar hem de influencerlar için tükenmişlik, yapısal ve bireysel düzeyde ele alınması gereken ciddi bir ruhsal durumdur. Bu noktada, hem kurumsal hem de kişisel müdahale stratejileri geliştirilmeli, öz-farkındalık ve psikolojik dayanıklılık güçlendirilmelidir. İşverenlerin, çalışanlarına sağlıklı sınırlar çizebilecekleri esnek modeller sunması, mobbing’e karşı sıfır tolerans politikaları geliştirmesi ve ruh sağlığını önceleyen yaklaşımlar benimsemesi önemlidir.

Bireylerin ise kendi sınırlarını tanımaları, dijital detokslara zaman ayırmaları, destek sistemleri oluşturmaları ve gerektiğinde psikolojik destek almaları önerilmektedir. Ruh sağlığı profesyonelleri, hem kurumsal hem de bireysel düzeylerde bu süreci destekleyici eğitimler, atölyeler ve danışmanlık hizmetleriyle süreci kolaylaştırabilmektedir.

Zihinsel yorgunluk bir sektörün değil, çağın arka plan sesidir; bu sessizliğe çözüm, içgörü ve yapısal değişimle oldukça mümkün.”

Ayrıntılı Bilgi: https://acibademlife.com/

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.