EKONOMİ
Başkanlık sistemi ekonomiye iyi gelmedi
halktv.com.tr yazarlarından Nuray TARHAN Başkanlık Sisteminde ekonominin nasıl etkilendiğini inceledi.

Yayınlanma:
3 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
24 Haziran 2018’de “24’ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hayali gerçek olmadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle geçen 4 yılda ekonomik göstergelerdeki bozulmayla Türkiye tarihinin en derin ekonomik krizlerinden birine sürüklenirken, her gün yeni bir zamla uyanan halk daha da yoksullaştı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 19 Haziran 2018’de yaptığı konuşmada halka seslenerek “24’ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. 24 Haziran’da yapılan referandumla Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yaptı. Pekiyi, aradan geçen 4 yılda başkanlık sistemi Türk ekonomisinde neler değiştirdi, vadedilenler gerçekleşti mi?

Halk büyük bir yoksulluğa sürüklendi
Tam tersine, 2 yıl süren koronavirüs salgını ve hemen ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşının yaşandığı bu süreçte ülkemiz, tarihinin en derin ekonomik krizlerinden birine sürüklendi. Vatandaşlar her gün yeni bir zamla uyanırken, son 24 yılın rekorunu kıran enflasyon gelirleri hızla eritti. Döviz kurlarında hızlanan yükseliş başta akaryakıt olmak üzere temel tüketim maddelerinin fiyatlarında önü alınamayan artışlar oldu.
Cebimizden bin dolar eksildi
Akaryakıtta eşel mobil sisteminin devre dışı kalmasıyla birlikte başta akaryakıt fiyatları olmak üzere vatandaşlar zamların hızına yetişemez hale geldi. Her gün daha da yoksullaşan halkın kişi başına yıllık milli geliri 4 yılda 10 bin 537 dolardan 9.528 dolara geriledi. 2017 yılında Türkiye’de kişi başına gelir 10.537 dolar ile dünya kişi başına geliriyle (10.724 dolar) aşağı yukarı aynı düzeydeydi. 2021 yılı sonunda dünyada kişi başına gelir 12.228 dolara yükselirken, Türkiye’nin kişi başına geliri 2021 yılı itibarıyla 9.528 dolara geriledi. Yani 4 yılda her vatandaşın cebinden yaklaşık bin dolar eksildi.
Asgari ücret 92 dolar geriledi
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) yayınladığı son rapora göre, artan döviz kurları sebebiyle 2018-2022 arasında asgari ücret döviz cinsinden 92 dolar geriledi. 2018 yılında 1603.1 TL olan asgari ücret 2022 yılında 4 bin 253,4 TL olarak belirlendi. 4 yılda asgari ücret yüzde 156.3 artmış olarak görünse de asgari ücret euro ve dolar karşısında değer kaybetti. Haziran 2018’de asgari ücret 336.8 dolar iken 2022’de 245 dolara geriledi.
4 yılda kredi ve kart borcu yüzde 227.5 arttı
Salgınla birlikte birçok iş yerinin kapanması ve kısa çalışma ödeneği ödenmesiyle büyük bir gelir uçurumuna sürüklenen halk, kredi kartlarına ve kredilere yüklendi. Vatandaşların kredi kartı ve kredi borcu 2018 yılında 509.3 milyarken, 2022 yılında yüzde 227.5 artışla 1.1 trilyon liraya yükseldi. Kredi kartlarının asgari tutarlarını ödeyerek ya da tüketici kredileriyle evini döndürmeye çalışan vatandaşlar borçlarını ödeyemez hale gelince takipteki krediler de patlama yaptı. 2018 yılında 17 milyar 320 milyon lira olan takipteki kredi ve kredi kartı borcu yüzde 58.2 artışla 27 milyar 404 milyar liraya yükseldi.
İşsiz sayısı 2.6 milyon kişi arttı
Salgın işsiz sayısında da büyük artışa neden oldu. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı 2018’de yüzde 10.9’ken şu anda yüzde 11.5’e yükselmiş durumda. DİSK’e göre geniş işsiz sayısı 2.6 milyon arttı.
İlk 10 ekonomi arasına girecektik, 21’inci sıraya geriledik
Erdoğan 2023 için milli geliri 2 trilyon dolara çıkararak Türkiye’yi ilk 10 ekonomi arasına yerleştirme sözü vermişti ama bunun yarısını bile gerçekleştiremediği gibi, dünyadaki milli gelir sıralamasında da Türkiye’yi 4 basamak düşürdü. Türkiye, başkanlık sistemine geçilmeden önceki son yıl olan 2017 yılında 851 milyar dolarlık gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) ile sıralamada 17’nci sırada yer alıyordu. Başkanlık sistemine geçildikten sonra hızla irtifa kaybetmeye başladı. 2021 yılında GSYH’si 807 milyar dolara düşerken, dünya sıralamasında 21’inci sıraya geriledi. Tahminlere göre Türkiye, 2023 yılında 23’üncü sıraya gerileyecek.
Enflasyonda dünya 5’incisi olduk
Başkanlık sistemine geçilmeden önce nispeten kontrol altına alınan enflasyon, 2 yıl süren salgının ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşıyla nakliye ve tedarik sorununun yeniden baş göstermesiyle birlikte başta enerji ve gıda ürünleri olmak üzere artan maliyetler nedeniyle 24 yılın rekorunu kırarak TÜİK’e göre yüzde 73.5, ENAG’a göre ise yüzde 160.7’ye yükseldi. Enflasyonu düşürmek için karşı bu yıl başından bu yana en az 60 merkez bankası faiz artırımına giderken, Merkez Bankası ise “nas”a sadık kalarak politika faizini 6 aydır yüzde 14’te sabit tutuyor. Ancak bu teze göre düşmesi gereken enflasyon aksine yükseliyor. Hatta Türkiye, dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 5’inci ülke. Venezuela yüzde 5000 yıllık enflasyonla ilk sırada bulunurken, onu Lübnan yüzde 224, Sudan yüzde 195, Zimbabve ise yüzde 92 ile izliyor.
60 merkez bankası faiz artırdı, TCMB ‘nas’la ‘pas’ dedi
Enflasyonu düşürmek için bu yılın başından beri en az 60 merkez bankası faiz artırımına giderken, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) 23 Haziran’da son 5 toplantısında olduğu gibi politika faizini yine yüzde 14’te sabit tuttu. PPK, en son Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal döneminde yani 2021 Mart ayında politika faizini iki puan artırarak yüzde 19’a çıkarmıştı. Ağbal bu gelişme üzerine görevden alınarak yerine Şahap Kavcıoğlu atanmıştı. Kavcıoğlu ise görevi devraldıktan sonra 5 ay faizi sabit tuttu. Ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın savunduğu “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” ve “Faiz ve enflasyonla mücadelede nas ne diyorsa onu yapacağız” tezleri çerçevesinde geçen yılın sonunda politika faizini kademeli olarak 500 baz puan indirerek yüzde 14’e çekmişti.
Net döviz rezervleri eksiye indi
Döviz kurlarındaki artışı faiz artışıyla değil örtülü döviz satışıyla engellemek isteyen TCMB, rezervindeki dövizleri her gün biraz daha eritiyor. 24 Haziran’da açıklanan verilere göre, TCMB’nin net uluslararası rezervleri geçen hafta yaklaşık 800 milyon dolar düşerek son 20 yılın en düşük seviyesi olarak kabul edilen 7.4 milyar dolara geriledi. TCMB’nin yurt içi ve yurt dışındaki bankalardan belirli bir süre için swap (takas) ile ödünç aldığı dövizler hariç tutulduğunda ise net rezerv -53.8 milyar dolar oldu. Oysa 2018 Haziran ayında TCMB’nin kasasında 27.9 milyar dolar net rezerv bulunuyordu.
Dış ticaret açığında rekor artış
Pandeminin turizm sektörüne vurduğu darbenin de etkisiyle dış ticaret açığı 4 yılda yüzde 269 oranında artış gösterdi. Mayıs ayında dış ticaret açığı rekor artışla 10.7 milyar dolara çıktı. Bu yıl 35 milyar dolar olarak hedeflenen turizm gelirleri pandemi öncesi rekor kıran 2019 yılının hâlâ altında seyrediyor. Önümüzdeki aylarda turist sayısı artarsa dış ticaret açığındaki artışın telafi edilmesi mümkün olabilecek.
Moratoryumun ayak sesleri
Döviz kurlarındaki hızlı artış ve ihracat artışının borç servisinin altında kalması nedeniyle dış borçların geri ödenmesi her geçen gün zorlaşırken, Türkiye’nin 1958 yılında olduğu gibi moratoryum ilan edebileceğine yönelik endişeler de dile getirilmeye başlandı. Merkezi yönetim borç stoku son 4 yılda yüzde 246.8 artarak 3 trilyon 364 milyar TL’ye yükseldi. Bunun yüzde 68’ini oluşturan döviz cinsi borç ise son 2 yılda yüzde 237 artarken, kur artışı 2 yılda yüzde 135 oldu. Son 6 ayda kurdaki yükseliş ihracat rakamlarına olumlu yansısa da, dış borç ödeme kapasitesi düştü. Nisan ayı ihracatı 23.4 milyar dolar olurken dış borç servisi 2.9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Buna rağmen ithalattaki artış daha yüksek düzeyde seyretti. Mart ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 9.2 artarak, 19 milyar 615 milyon dolardan 21 milyar 429 milyon dolara yükseldi. Nisan ayı ithalatı ise yüzde 35 oranında artışla 29.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yani ihracattan gelen para ithalata gitti.
CDS’te savaştaki Ukrayna’nın ardından dünya ikincisiyiz
5 yıl vadeli borcunu iflasa karşı korumanın maliyetini gösteren kredi risk primi CDS’te bu ayın ortasında 854’lere kadar tırmanan oran (Bugün 793), Türkiye’yi savaştaki Ukrayna’nın ardından dövizle borçlanma maliyetinin en yüksek olduğu ülke konumuna taşıdı.
Böylece ABD’de 5 yıllık tahvilin faizi yüzde 3.3 iken, CDS’in payını koyunca Türkiye’de 5 yıllık Eurobond faizi yüzde 11.59’lara yükseldi. Ekonomistler CDS oranları büyük rol oynadığı için Türkiye’nin yeni bir dövizle borçlanmaya en az yüzde 11.8 faizle çıkabileceğine dikkat çekiyorlar. CDS priminin 300 puanı aşması durumunda ülke aşırı riskli sayılıyor. Bu CDS primi Türkiye’yi, dünyanın en riskli üçüncü ekonomisi (Venezuela artık risk algısını geçtiği için prim açıklanmıyor, birinci Rusya, ikinci Arjantin) konumuna getiriyor.
Mahfi Eğilmez: “Yapılanların tamamen tersi yapılmalı”
Eski Hazine Müsteşarı ve ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez bloğunda mayıs ayında yayınladığı yazıda, Türkiye’nin borç ve swap işlemleriyle elde ettiği kaynaklarla günü kurtarmaya çabalayan bir ekonomi politikası içinde olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisinin 2018 yılında geçilen başkanlık sistemi sonrasında ivme kaybının hızlandığına dikkat çeken Eğilmez, şunları söyledi:
“Türkiye, AKP’nin 20 yıllık iktidar döneminin ilk 10 yılında uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programının, dünyada likidite bolluğunun ve Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerinin olumlu etkisiyle belirli bir başarı yakaladıysa da 2014’ten başlayarak ivme kaybı içine girmekten kurtulamadı. İvme kaybı, 2018’de geçilen başkanlık sistemi sonrasında iyice hızlandı. Bugünkü görünüm itibarıyla Türkiye, borç ve swap işlemleriyle elde ettiği kaynaklarla günü kurtarmaya çabalayan bir ekonomi politikası içinde görünüyor. Bu politika, ekonomiye, bir günü kurtarırken gelecekten iki günün yitirilmesine yol açacak maliyetler yüklüyor. Buradan çıkış öyle ‘faizi artıralım’ ya da ‘cari açığı düşürelim’ gibi önerilerle gerçekleştirilebilecek bir şey değil artık. Bu geri gidişi tersine çevirebilmek için başkanlık sistemine geçildikten sonra yapılanların tersini yapmaktan ve yapısal reformları tavizsiz uygulamaktan başka çare görünmüyor.”
Nuray TARHAN halktc.com.tr yazarı
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:
2 gün önce|
25/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Kitap Künyesi
-
Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?
-
Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk
-
Yazarlar:
-
Peter Stanyer
-
Masood Javaid
-
Stephen Satchell
-
-
Çevirmen: S. Cem Çiloğlu
-
Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi
-
Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)
-
Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.
-
Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.
İçerik Özeti
-
Yatırımın Temel İlkeleri
-
Risk ve Getiri Dengesi
-
Portföy Teorisi
-
Fon Seçimi ve Dağılımı
-
Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)
-
Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri
-
Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri
“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti
1. Yatırımın Temelleri
Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.
📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.
2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)
Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.
📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.
3. Varlık Sınıfları ve Araçlar
Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:
-
Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.
-
Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.
-
Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.
-
Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.
📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.
4. Zaman ve Psikoloji Faktörü
Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.
📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.
5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar
Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.
📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.
6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler
Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.
📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.
Genel Değerlendirme
Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.
HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ
Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.
-
Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.
-
Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.
-
Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.
ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI
1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.
-
Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.
-
Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.
-
Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.
2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması
-
Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.
-
Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.
-
Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.
JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI
1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar
İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.
2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur
İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.
3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski
Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.
ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?
-
Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır. -
Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.
TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?
-
Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.
-
Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.
-
Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.
BANKA HABERLERİ
Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:
6 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Serhat Can
Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.
Asimetrik Bilgi Sorunu:
Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:
- Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
- Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
- Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.
Sonuç Ne Olur?
- Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
- Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
- Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
- Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
- “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”
Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?
George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.
Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye
Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.
Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.
Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.
Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?
Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.
Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür
Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.
Serhat CAN
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (848)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (453)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.853)
- GÜNCEL (3.236)
- GÜNDEM (3.200)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.252)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (476)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.059)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (36)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

AB, Anti-Greenwashing Düzenlemesini Askıya Alıyor

Trump: “Çin ile ticaret anlaşması imzaladık, sorada Hindistan var”

Şirketlerde Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği Neden Şart Olmalı?

CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Papara’dan açıklama: Özür diledi

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül
- Kamu işçilerinin zam pazarlığı! Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'dan 'grev' açıklaması 26/06/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü düşüşle tamamladı 26/06/2025
- İkinci el araçta 6 ay 6 bin km ve ilan kısıtlaması 2026’ya uzatıldı 26/06/2025
- TEMMUZ ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 26/06/2025
- Diyarbakır Türkiye’nin enerji arz gücüne katkı sağlıyor 26/06/2025
- İnşaat malzemesi sanayi bileşik endeksi yılın ilk artışını gösterdi 26/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçilerinin zam pazarlığında ikinci teklif tarihi belli oldu 26/06/2025
- Trump, Çin ile ticaret anlaşması imzaladıklarını bildirdi 26/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (27.06.2025) 26/06/2025
- Bessent, "Bölüm 899" düzenlemesinin vergi tasarısından çıkarılmasını istedi 26/06/2025
- Beyaz Saray: Ticaret anlaşmaları için son tarih kritik değil 26/06/2025
- Çoğu Fed yetkilisi Temmuz'da faiz indirimine karşı 26/06/2025
- İkinci el otomobil satışında 6 ay-6 bin kilometre kısıtlaması uzatıldı 26/06/2025
- "Türkiye'nin maliyet bazlı rekabet gücü 2015 yılı seviyesinin altına indi" 26/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı