Uşak’ta Battaniye imalatı yapan bir aileden gelip satışların bir kısmını e-ticarete taşıyan yeni kuşak temsilcilerinden battaniye.com.tr’nin kurucusu Yasemin ÖZMERCAN ile özel bir röportaj gerçekleştirerek, imalattan e-ticarete giden süreci ve başarısının altında yatan kırılma noktalarını konuştuk.
Uşak’ta ürettiği Battaniyeyi e-ticarete taşıyarak son kullanıcılarına ulaştıran battaniye.com.tr‘nin kurucusu Yasemin ÖZMERCAN ile özel bir röportaj gerçekleştirerek, imalattan e-ticarete giden süreci ve başarısının altında yatan kırılma noktalarını konuştuk.
Giriş olması açısından, insanın kendisinden bahsetmesi zor ama biraz kendinden bahseder misin, Yasemin ÖZMERCAN kimdir?
Yasemin, İzmir Saint Joseph Lisesi mezunu, Uşak Üniversitesi İşletme Mezunu ( duygusal bir tercihti) ardından da Bilgi Üniversitesi Finans Masteri olan şuan da “e-ticaret” sektöründe çalışan biriyim.
Master öncesi Amerika‘da 3 ay dil eğitimi aldım, 6 aylık bir süreç için gitmiştim ama Babamı ( Mehmet Ali Özmercan ) mevcut hastalığından dolayı kaybettik, dolayısıyla tamamlama şansı yakalayamadım. Zaten hikayem de burada başladı diyebilirim.
“Zor dönemler bazı insanlarda mücadele ruhunu ortaya çıkarıyor” diyebilir miyiz?
Kesinlikle doğru tespit.
Sanayici bir ailenin çocuğu olarak büyümek hayatında yeri nedir? İş deneyiminde veya hayatını şekillendirmede ne gibi etkisi oldu?
Sanayici bir ailenin kız çocuğu olmak oldukça keyifliydi açıkçası; eğitime çok önem veren ve çok çalışkan bir ailenin bireyi olmak inanın ki motive eden, hırslandıran bir karakter haline getiriyor seni. İş deneyimimden ziyade örnek aldığın karakterin yani Mehmet Ali Özmercan’ın özelliklerini taşımaya onun olumlu çalışma yöntemlerine yakın durmaya çalışıyorum. Örneğin, kazandığını paylaşmak ilk maddelerim arasındadır. Maaş ödemelerini 1 gün geciktirdiğinde telaşlı bakışları hala gözümün önüne geliyor. Hem iş hayatında hem de sosyal hayatta çok aktif bir karakterdi mesela. Şuan hem ondan kalan ilişkilere ki en çok sahip çıktığım mirastır, hem de kendi çevreme çok önem veriyorum. Bizi her zaman mütevazi yetiştirdi, hatta olmaya zorladı bunun için de çok teşekkürler O’na. Size komik bir hikaye anlatabilirim. 2008 yılında liseden mezun oldum. 18 yaşımdayım. Beni asgari ücret ile işe aldı, “üniversitede dersler olmadığında gel iş hayatını öğren” dedi. “Tamam” dedim. “Şimdi sen bir fabrikayı gez gel” dedi. Ben de gezdim, gezdim, gezdim… Bitmedi efendim. 2 saat sonra yanına gittim. Baba bu kadar zengin olduğumuzu neden bana hiç söylemedin? Uzunca güldü!.. Özellikle kişisel gelir yönetimi konusunda şuan belki de bu kadar iyi durumda olduğumuzu hissettirmeden beni o yaşa getirmesi çok olumlu sonuçlara yol açtı.
Babanı tanımak benim adıma kazanç oldu. Bankacılık hayatı İstanbul’da geçmiş olan benim için “Anadolu Sanayicisinin” azim ve gayreti, kararlılığı hayata bakış açısı beni de çok etkilemiştir. Şahsına münhasır bir insandı. Baban hayatındaki yeri ve ileriye yönelik etkisi ne oldu. Bir de anne var tabi, anne ne ifade ediyor hayatında ve ileriye yönelik etkisi ne oldu.
Annem ile aslına bakarsanız babamın kaybından sonra daha yakınlaştım. Şanslı olduğunu her zaman dile getirir. Hem eşinden dolayı hem de dolu dolu “BABAM” dediği kayınpederine sık sık rahmet eder. Çok yakında dinlediğim bir hikayeden alıntı yapacağım. Annem evlenene kadar erkeklerle masaya oturmamış, yemek yememiş babam da fabrikanın ustasını yemeğe çağırmış ve annem masaya oturmamış. Babam akşamına annemi karşısına almış “Emine, bak ben büyük iş adamı olacağım, sen de kararını ver benim yanımda beni destekleyen kadın mı olacaksın yoksa evde çocuk mu büyüteceksin?” babam büyük iş adamı hayaline annem de onun yanındaki şimdi de benim yanımdaki KADIN! Ona da çok minnettarım.
Ben biliyorum ama şu an ne iş yapıyorsun, iş deneyiminden bahseder misin?
Ben aile şirketinin 3 . kuşak vakasıyım. Her departmanda çalıştım, ama sistemden çıktığımda işler yürüyordu farkımı hissetmiyordum, hissettiremiyordum. Ben de hem firmamızın ürünlerini online pazara taşımaya karar verdim. Yani “e-ticaret” yapıyorum.
E-Ticaret projesi nasıl ortaya çıktı, süreçten bahseder misin ?
Az önce de bahsettiğim gibi yeni bir şeyler katmam gerekiyordu. Bu süreçte de Master yaparken seçmeli derslerimi İnsan Kaynakları, Pazarlama, Dijital Dönüşüm, Big Data gibi konulardan aldım. Aslında bir arayıştı benimkisi. Özellikle “Pazarlama” dersleri her zaman “online market” konusuna değinmeye başlamıştı. Aynı zamanda hızlı şekilde büyüyen bir e-ticaret sitesine Battaniye satıyordum. Ama 3-5 koli değil. Tır yüklüyorum ayda 2 defa.
Fabrika imalattan toptan satış yaptığından, e-ticaret de olsa perakende satışa pek sıcak bakılmıyordu. Başta ciddiye bile alınmadı. Israrım sonuç verdiwww.battaniye.com.tr diye bir e-ticaret sitesi kurduk; battaniye ve ev tekstil ürünleri satış işine kolları sıvadım. Şimdi yüzlerce eve battaniye ve ev tekstil ürünleri yolluyoruz. Daha da büyüyeceğiz.
E-ticarete o kadar inanıyor ve gelecek dönemde e-ticaretin mağazaların yerini alacağına o kadar ön görüyordum ki sonuçta başta karşı çıkılsa da ortayabattaniye.com.trsitesi çıktı.
Kadın girişimci olarak örnek model olabilecek bir hikayen var aslında, gördüğüm kadarı ile çevreni de özendiriyorsun, yoğunluk içinde Üniversitelerde bu yönde seminerler veriyorsun, e-ticaret konusunda çevreni sürekli bilgilendiriyorsun kısaca bencil davranmıyor, mümkün olduğu kadar çevrendeki herkesin hayatına dokunmak isteyen bir yapın var, bu özellik herkese nasip olmaz bu duygu nasıl oluştu sizde ?
Her şey paylaştıkça büyür ve güzelleşir. E-ticaret perakende sektöründen pay almaktan ziyade pastayı genişleterek pay alıyor. Bu yüzden özellikle benim kuşağım ve benden sonra gelen kuşak için çok değerli! Bunu paylaşırsam sektör büyük sektör büyürse benim de pastadan alacağım dilim büyür.
İşin zorluklarından bahseder misin, biz hep iyi taraflarını görüyoruz dışardan bakarak ama mutlaka zorluklar ile de karşılaştınız, bu durumlarda çözümler üretirken nasıl bir bakış açınız var?
Açıkçası uykularımı kaçıracak bir iş zorluğu yok. Ama maddelendirmek gerekirse
Ekip kurmak biraz beni zorladı
Piyasada out source ettiğin işler için çalıştığın firmalar çok önemli, maddi kayıplara yol açabiliyorsun, ama ders de alıyorsun.
Zaman zaman çözüm ortağımız kargo gibi partnerlerimizden kaynaklanan sorunlar oluyor, bize yansıdığında ürünümüzün arkasında durup sorunu çözüyoruz. Bazen sorun sizden kaynaklanmasa da çözümü sizin üretmeniz gerekebiliyor.
Son kullanıcı ile fiziksel olmasan bile muhatap oluyorsun, zaman zaman kişisel hayatlarında olumsuz bir gün geçirmeleri sana kötü davranmalarına yol açıyor. Zaman zaman “Call Centerı” alıp bunu deneyimlemeye çalışırım. Bunu da daha önce izlediğim “Stajyer” filminden örnek aldım
Aslında bu “McDonald’s Sistemi” dediğimiz bir yöntem, patron da olsan iş akışında her safhayı deneyimlemeniz işe hakimiyet ve çıkan sorunlara hızlı çözüm üretmede hızla, etkin yöntem.
Çok faydasını gördüm.
Satış yaptığınız ürünlerin imalatı Uşak’ta siz İstanbul’a taşındınız. Nasıl yetişiyorsunuz hem imalat hem Dijital satış?
Çok önemli bir noktaya değindiniz. Öncelikle evlenince işlerin değişeceğini benim uzaklaşacağımı düşünen kitle yanıldı. Tabii ki her sabah kalkıp işe fiili olarak gidememek sorunlara, zorluklara yol açtı ama asla “işi bırakmama sebebiyet verecek” bir noktaya gelmedi. Zaten Pandemi sürecinde çoğu iş insanları da evden çalışma modu geliştirdiler.
Her ayın 10-12 gününü Uşak’ta kalan günlerini İstanbul’da geçiriyorum. Mesafe uzak olsa da arabayla bana gelişim sağlayacak pod-castler dinleyerek git gel yapıyorum.
İstanbul’da her sabah 9:30’de ekibimizle Zoom üzerinden 30 dakikalık toplantı yapıyorum. Hatta bunun adına “kabine toplantısı” adını koyduk. Ben işin Ürün Geliştirme, Pazar Yeri Yönetimlerini, Kampanyaları Planlama kısmını yapıyorum. Ekibimiz de operasyon tarafını yönetiyor.
Ek olarak bu işi kurarken arka planda ciddi partnerlerim oldu. Örneğin, Reşit Utandı beyin hem analitik zekası, hem de her işi Dijital ortamlarda yapacağımız sistemi kurması da işimi epeyce kolaylaştırdı.
İmalat mı zor, satış mı?
Tabi Uşak’ta kapalı alan 100 dönümden fazla ve 1500 çalışan emekçimiz var. Bütün üretim süreçlerinin planlanması ve iş akışının kesilmemesi gerekiyor. İçerde profesyonel, deneyimli güçlü bir ekibimiz işimizi kolaylaştırıyor. Firmamız ISO ilk 500 , FORTUNE500, Anadolu500 listesinde yer alıyor. Yatırımlarımız devam ediyor, insanlara iş-aş imkanı sağlamanın keyfi başka; kesinlikle İmalat daha zor.
Ürün yelpazeniz gördüğüm kadarı ile geniş. Alanında marka olan bir ürünler satıyorsunuz ? Bu durumun kolay veya zorlukları nedir?
Açıkçası zor bir tarafı yok, sadece aynı marka ürünler birçok satıcı tarafından zaman zaman online pazarda agresif fiyatlara satılıyor. Buna üzülüyorum.
Kolay yanı o kadar çok ki; bunun için ayrı bir röportaj yapmak gerekir. Sadece size şunu söyleyeyim. Arkanı kocaman bir imalatçı fabrikaya yaslayıp, pazara giriş yapmak pazarda hamleler yapabilmek harika bir duygu!
Dijital e-Ticarette Türkiye ne aşamada. Aldığı yol yeterli mi?
Ben Türkiye’yi inanın çok seviyorum. Özellikle başka ülkelerde uzun süreli kalışlarımda bunu çok hissederim. Bana göre Türkiye fırsatlar ile dolu bir ülke. Bunun kıymetini bilmek gerek. Şu an, Dijitalleşmenin emekleme aşamasındayız belkide, alınacak çok yol, ciddi potansiyel de var. Bunu uzun uzun anlatmak isterim başka zaman.
Kısaca; Dijital Pazarda Çin ve Amerika’nın 10 sene gerisinden geliyoruz. Buna seviniyorum neden mi? İşte tam olarak fırsat bunun arkasında yatıyor. Üreten bir ülkeyiz en başta hem de her sektörde. Dijital sektörü için de yetişen bir nesil geliyor. Bence 10 sene içinde online sektör Türkiye’nin önemli bir gelir kaynağı olacak. Biz tüm ürünlerimizi internetten Dünya’nın öbür ucuna göndereceğiz. Hem de milyonlarca adet!
İleriye yönelik ne gibi planlarınız var ?
Aslında üstteki soruyu tamamlar nitelikte bir cevap vereceğim. Önümüzde planımız belli :
İki yıldır “talebi baskılayarak Enflasyonu düşürme” stratejisi uygulayıp sonuç alamadığımız yöntemde niçin ısrar ediliyor! Tren üzerinde ters tarafa koşan insan gibi olduğumuzdan olabilir mi?
Nur içinde yatsın İ.Ü. SBF’de Maliye Politikası dersini Prof. Dr. Sevim GÖRGÜN hocadan alma şansını yakalamıştım. Hocamız, “İktisat Teorisi, İktisadi olayların nasıl oluştuğunu” araştırır derdi ve devam ederdi: “Günümüzde uygulanan iktisat politikalarında amaçlar genellikle, tam istihdam, fiyat istikrarı, yüksek bir büyüme, gelişme hızı ve gelir bölüşümündeki aşırı farklılıkların giderilmesidir” diye sözlerine devam ederek makro büyüklüklerin altını çizerdi.
İ.Ü. İktisat Fakültesi’nde Yüksek Lisans derslerinde Prof. Dr. Esfender KORKMAZ, Prof. Dr. İzzettin ÖNDER yine nur içinde yatsınlar Prof. Dr. Nihat FALAY ve Prof. Dr. Tülay ARIN hocalarımız da Makro denge ve önceliklere önem verirdi. İ.Ü. SBF’deki Prof. Dr. Ali Ülkü AZRAK gibi hukukçu hocalarımız da Bağımsız Hukuksal yapının ülke kalkınmasındaki ödemenin altını tekrar tekrar çizerdi…
Son yıllarda Enflasyon ile mücadeletüm önceliklerin önüne geçti. Fakat bunun da taktiksel ana aracı Faiz oranlarına kitlenip kaldı. “Talebi daraltarak Enflasyonu kontrol altına almak” ise temel Enflasyon Politikası haline gelmiş durumda. Bu Politikanın doğruluğu ve Alternatifleri yeterince sorgulanmadı. Talep daraltmak için alım gücünün düşürülmesi, sosyal gelir dağılımı bozulması, neden değil sonuç olarak karşımıza çıkarken; özellikle son iki yıldır uygulanan sıkı para politikası İBB Başkanı İmamoğlu tutuklanması ile devam eden süreçte net sekteye uğradığı gibi ortaya çıkan sonuçları ile makro taşların henüz yerine oturmadığını, makro dengelerin ne kadar kırılgan olduğunu da yaşayarak öğrenmiş olduk. İki yıllık Talebi Baskılayarak Enflasyonu düşürme stratejisinde GÜVEN ortamı oluşmadığı için, rakamlara yansıyan bir düşüş de görülmedi, TÜFE %38’e sıkışıp kaldı. Döviz Rezervlerinden çıkan 50 milyar USD üzerinde döviz dışında örneğin, %46’lara kadar düşen Ticari Kredi faiz oranının %55-60 bandına çıkması, kredilerin daralması, kredi takip ve konkordatoların artması gibi olumsuzlukların maddi kaybını henüz hesaplamaya vakit bile bulamadık. Alınan ilk sonuçlar bile bu sürecin iyi yönetilemediği ve yıkıcı olduğunun işaretleri dolu! Yaşayarak bir kez daha öğrendik ki “sıcak para siyasi gergin ortamları sevmez“.
Benim asıl üzerinde duracağım nokta Talebi bastırarak Enflasyonu düşürme yerine “Üretimi/arzı artırarak enflasyon düşürülemez miydi?” Hangi makro ekonomi politika kısa/orta/uzun vadede daha kalıcı olurdu? Bunu üzerinde kafa yormanın faydası var diye düşünüyorum!
Teoride üretim arzını artırmak, yani arz yönlü bir politika izlemek, talebi baskılamaya göre daha sürdürülebilir ve yapıcı bir çözüm olabilir. Ancak bu yaklaşımın Türkiye gibi yapısal sorunları olan bir ülkede uygulanması zorluklarını yaşayarak öğrendik.
Talep Kısmak ya da Arz Artırmak ne gibi sonuçlar doğurur
Kriter
Talep Kısma (Faiz artırımı, kredi daraltma)
Arz Artırma (Üretim, yatırım, verimlilik)
Kısa vadede etkisi
Hızlı etki eder
Yavaş ama kalıcı etki sağlar
Büyüme üzerindeki etkisi
Negatif
Pozitif
İşsizlik üzerindeki etkisi
Artırır
Azaltabilir
Enflasyona etkisi
Tüketim düşer, fiyatlar gerileyebilir
Mal arzı artar, fiyatlar denge bulur
Zorluk seviyesi
Daha kolay (merkez bankası kararı yeterli)
Daha zor (yatırım, teşvik, teknoloji gerek)
Türkiye Özelinde Durum Nedir?
Neden sadece arz artırılamıyor?
Yatırım ortamı güvensiz: Kur belirsizliği ve enflasyon riski yatırım iştahını bastırıyor.
Finansmana erişim zor: Ticari kredi faizleri çok yüksek, yüksek faiz ile orta/uzun vadede yatırım cazip değil.
Girdi maliyetleri çok yüksek: Özellikle enerji, hammadde, işgücü maliyetleri benzer ülkelere göre olumsuz ayrıştı.
Sanayide dışa bağımlılık yüksek: Üretim artışı döviz ihtiyacını artırıyor, girdi maliyetlerinde ciddi artış var. Baskılanan kur ortamında İhracat Döviz Dönüşüm kur desteği (%2 ile başlayıp %3 ile devam eden) yetersiz kaldı. İhracatçıların rekabet koşulları ağırlaştı.
Yapısal reformlar eksik: Verimliliği artıracak, hukuk, eğitim, tarım ve sanayi politikaları sınırlı.
Peki Arz Artırma Yoluyla Enflasyon Nasıl Düşürülür?
Verimlilik Artışı: Dijitalleşme, otomasyon, enerji verimliliği yatırımları
Yatırım Teşvikleri : Sanayi bölgeleri, ihracat odaklı üretim teşvikleri
Tarım Reformları: Gıda fiyatları üzerinde doğrudan etkili
Lojistik ve Enerji Maliyeti Düşüşü: Ulaştırma ve enerji altyapı yatırımları
İstihdam ve Teknoloji Yatırımları: Uzun vadede üretim kapasitesini artırır
Özetlemek gerekirse; Türkiye’de kısa vadeli enflasyonla mücadelede talep daraltıcı politikalar etkili olabilir ancak orta-uzun vadede enflasyonu kalıcı biçimde düşürmenin yolu arzı artırmaktan geçer. Bu da ancak yatırım, üretim, verimlilik ve kurumsal reformlarla mümkündür. Yoksa sadece Talebi daraltalım stratejisi uygulanır ise Vatandaş ürün almasın, Esnaf ürün satamasın, Sanayici üretmesin sonucu elimizde kalır ki henüz bunun ekonomi ve sosyal alandaki sonuçları hakkında oluşacak sorunları kimse dillendirmiyor. Sonucun İflaslar, İşsizlik, batan krediler, kriminal ortamın oluşması gibi liste uzatılabilir. Tahmin etmek için de ekonomist ya da kahin olmak gerekmiyor! Klasik söylem olacak ama aynı yöntemleri deneyerek farklı sonuçlar beklenmeyeceği için yeterince deneyim edinmedik mi?
Dikey tarım, tarımın geleneksel yatay tarlalar yerine, dikey olarak üst üste raf sistemleri veya katmanlı yapılar içinde yapılmasıdır. Genellikle kontrollü ortam tarımı (Controlled Environment Agriculture – CEA) ile birleştirilir; bu da sıcaklık, ışık, nem, su ve besin gibi unsurların yapay olarak optimize edilmesini sağlar. Dikey tarımda toprak yerine hidroponik (su kültürü), aeroponik (sisleme) veya akuaponik (balık ve bitki entegre sistemi) yöntemleri kullanılır.
Dikey Tarımın Avantajları
Avantaj
Açıklama
Alan Verimliliği
Küçük alanlarda çok katlı üretim yapılabilir.
Su Tasarrufu
Geleneksel tarıma göre %70-90 daha az su kullanılır.
Pestisitsiz Üretim
Kontrollü ortamda zararlı böcek olmadığı için kimyasal ilaçlara gerek kalmaz.
Yıl Boyunca Üretim
İklim koşullarına bağlı olmadan sürekli üretim mümkündür.
Şehir İçi Tarım
Tüketim noktalarına yakın kurulabildiği için tedarik zinciri kısalır, karbon ayak izi azalır.
Sınırlamaları ve Zorlukları
Yüksek Kurulum ve Enerji Maliyeti: Işıklandırma ve iklim kontrolü enerji tüketimini artırır.
Yalnızca Bazı Ürünler İçin Uygun: Marul, fesleğen, ıspanak gibi yeşil yapraklı ürünler için uygundur; buğday, mısır gibi temel gıdalar için verimsizdir.
Teknoloji ve Bakım Gereksinimi: Uzmanlık ve sürekli izleme gerektirir.
Gıda Sorununu Çözer mi?
Kısmen evet! Dikey tarım, özellikle şehirlerdeki taze sebze ve yeşillik ihtiyacını karşılamada oldukça etkili olabilir. Ancak dünya genelindeki tahıl, bakliyat ve hayvansal ürün ihtiyacını karşılamak için yeterli değildir. Gıda güvenliğine katkı sağlar ama tek başına çözüm değildir. Aşağıdaki alanlarda tamamlayıcı bir çözüm olabilir:
Kentleşmenin arttığı bölgelerde yerel gıda temini
İklim krizinden etkilenen bölgelerde sürdürülebilir üretim
DBBK Bankacılık sektörü ilk çeyrek Mali Verileri açıkladı. Bankacılık sektörü 2025 ilk çeyreğinde Bilanço büyüklüğünü %11 artırarak 32,6 trilyon TL’den 36,1 trilyon TL’ye yükseltti.
2024 sonunda 16 trilyon TL olan Krediler hacmi ise %10 büyüyerek 17,6 trilyon TL’ye yükselirken; 293 milyar TL olan Takipteki Alacak Kredileri ise %20 artış ile 351 milyar TL seviyesine yükseldiği görüldü.
Sektörün 2024 sonunda 18,9 trilyon TL olan Toplam Mevduat hacmini ise %12 büyüterek 21,1 trilyon TL seviyesine yükseldi. Toplam Özkaynaklar ise 3 trilyon TL seviyesini aştığı görüldü.
Faiz oranlarındaki artış sektöre ek gelir yaratırken Net Faiz Geliri de %48 artış ile 318 milyar TL seviyesine ulaştı. Sektör yılın ilk üç ayında %34 artış ile 446 milyar TL Faiz Dışı Gelir yarattı.
2024 ilk çeyreğinde 160 milyar TL Net Karlılık açıklayan sektör 2025 ilk çeyreğinde %35 artış ile 216 milyar TL karlılık açıkladı.