Connect with us

EKONOMİ

Bir Kitap: Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009

KORKUT BORATAV, “Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009 kitabının özetler ile tanıtını yaptı.

Yayınlanma:

|

İktisat yazını, arkadaşımız, değerli meslektaşımız Oktar Türel’in önemli bir katkısıyla zenginleşmiştir: Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009  (İstanbul 2021, Yordam Kitap). Bu kitabın öncülü, bir anlamda “ağabeyi”, 2017’de yine Yordam Kitap tarafından Küresel Tarihçe, 1945-79 başlığı ile yayımlanmıştı.  

Oktar Türel’in ikinci kitap üzerinde çalıştığını biliyordum; haberleşiyorduk. Bugünlerde yayımlanan kitabı tanıtmak istiyorum. 

Altın Çağ: 1945-1979 ve Neoliberalizm: 1980-2009

Küresel İktisadi Tarihçe 1980-2009, gerektikçe başvurulacak bir temel kaynak ve baştan aşağı “tadı çıkarılarak” okunacak bir baş yapıt… 

Oktar Türel, kitabına uzunca bir Başlangıç bölümüyle giriyor. Bunu, kitapta kapsanan “Neoliberal Çağ” dönemini tanıtan Genel Saptamalar bölümü izliyor. 

Oktar Türel, iki kitabı ile dünya ekonomisinin İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen tarihini iki ana döneme ayırmış oluyor. 1945-1979 ve 1980-2009 dönemlerini Keynesgil Altın Çağ ve Neoliberal Çağ olarak adlandırıyor (s.23). 

Bu adlandırma Türel’e özgü değildir. “Altın Çağ” yaygın kabul görmüştür. 1980 sonrasını “neoliberal” olarak adlandırmak “sol” iktisat çevrelerinde daha yaygındır.  Bu nitelendirme zaman içinde öylesine eleştirel bir özellik kazanmıştır ki, bu döneme damgalarını vuran IMF ve Dünya Bankası (DB), temel belgelerinde “neoliberal” terimini kullanmamaya özen gösterirler1

Türel’in 1945-1979 dönemini kapsayan yapıtı, Keynesgil Altın Çağ’ı kapatan çelişkileri vurgulayarak son buluyordu: 1968-79 döneminde kapitalizmin merkezinde sınıflar-arası gerilimlerin yol açtığı sorunlar, Altın Çağ düzenlemeleri içinde çözülemedi; Üçüncü Dünya’dan kaynaklanan “daha eşit ve adil bir dünya özlemine karşılık [verilmedi]… Ve böylelikle kapitalizmin ‘Altın Çağ’ı, görece uzun ve çalkantılı bir çözülüş süreci içinde kapandı.” (Küresel Tarihçe, 1945-79, s.334-335). 

2017’de bu satırları okuyanlar, “sonrasını” merak etmiş olabilir. Oktar Türel, onları dört yıl bekletecek; sonraki otuz yılı kapsayan dönüşümleri, gelişimleri Küresel İktisadi Tarihçe’de anlatacaktır. Yeni kitabı okurken karşılaştığım bilgi zenginliği, sentez gücü ve özgünlüğü, “dört yılda nasıl tamamlandı” sorusunu aklıma getirdi. 

Kitabın kapsamı

Türel’in bir önceki kitabında kapsanan 1945-1979 dönemi, siyasal arka plan ve küresel iktisat olarak iki bölümde incelenmişti. İlk bölüm, yani siyasal arka plan, iki kutuplu uluslararası siyaseti ve “Üçüncü Dünya”yı incelemekteydi. 

Küresel İktisadi Tarihçe’de Türel, 1980-2009 dönemini salt iktisadî tarihçe olarak incelemeyi yeğliyor. Reel sosyalizmin tarihe karışmasını ve AB’nin siyasal bütünleşme adımlarını gündem dışı tutuyor; bu dönüşümlerin iktisadî uzantılarına odaklanmakla yetiniyor. 

Kitap, üç ana kısım içeriyor: Küresel İktisadi Yönetişim, İktisat Politikaları, İktisadi Başarım… İlk kısımda neoliberalizmin dünya ekonomisine yerleşme aşamaları, uluslararası iktisadı düzenleyen kurumlar, kurallar… İkinci kısımda ana sektörlere, dış ticarete, sermaye hareketlerine ilişkin politikalar… Son kısımda da otuz yıllık bu dönemin büyümeye, bölüşüme ve krizlere ilişkin bilançosunun incelenmesi… 

Oktar Türel, Türkçe ustası bir iktisatçıdır. Türkçesine değil, ama iktisat terminolojisine iki itirazım var. Birincisi, uluslararası ekonomik ilişkileri düzenleyen kurumların, kuralların incelenmesinde yönetim kavramı yerine yönetişim terimini seçmesine dönüktür. İktisat diline sonradan giren bu sözcüğün ideolojik bir yük taşıdığını düşündüğüm için…

İkincisi, aslında Türel’i muhatap almayan, “başarım” sözcüğü ile ilgili bir  itiraz… İngilizce çok çeşitli anlamlar içeren “performance” sözcüğü, iktisat Türkçesi’ne “başarım” olarak çevrildi;  kullanılıyor. “Başarı” sözcüğünden türetildiği için olumlu algılamalara yol açıyor. İktisadî bozuklukları, bazen krizleri içeren nesnel göstergeleri “başarım” yerine, belki de basitçe “bilanço” sözcüğüyle ifade etmek yeğlenebilirdi. 

Terminolojik itirazlar önemsizdir. Önemli olan, 1980-2009 dünyasının bu üç ayak üzerinde incelenmesi sonunda ortaya çıkan sonuçtur: Türel, bizlere, son otuz yıl dünya iktisat tarihinin sıradan bir fotoğrafını değil, “tomografik” görüntüsünü ve eleştirel analizini sunuyor. 

Bilgiler, veriler, sunumlar  

Küresel İktisadi Tarihçe: 1980-2009, içerdiği bilgilerin sadece çeşitliliği ve çokluğu bakımından değil, sunumları açısından da “ansiklopedik” bir yapıt sayılabilir. 

Kitap 478 sayfadır. Nicel veriler 41 tablo ve 39 şekille sunuluyor. Sistematik bilgiler 18 çizelge (şema) ile özetleniyor. Bu bilgi ve veri çeşitliliği, tablo, şekil ve çizelgelerde, sık sık metinde de kısaltmalar ile sunulmaktadır. Kısaltmaların sadece sıralanması altı sayfayı dolduruyor. 

Nicel verilerin çoğunun kaynağında IMF ve DB gibi uluslararası kuruluşların istatistikleri var. Türel de tablo, şekil ve çizelgelerde bu kuruluşların iktisat belgelerindeki terminolojinin Türkçelerini kullanmıştır. Zorunlu bir tercih… 

Ülke gruplarının adlandırılmasından örnek vereyim. Türel, IMF ve DB terminolojisinin Türkçelerini kısaltıyor: Gelişmiş Ülkeler (GÜ), Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ve Yükselen Piyasa Ekonomileri (YPE)… 

Türkçeleştirmekte bile sorun var: “Advanced” (“ilerlemiş”) ekonomiler “gelişmiş” oluyor. Terminolojinin “Frenkçesi” de sorunlu. “İlerlemiş” ülkelerin “karşı” grubuna “gelişmekte olan” niteliği yakıştırılmış; herhalde “iyimser bir beklenti” yansıtması için… Bir de araya “yükselen piyasalar” icat edilmiş…

Oktar Türel ne yapsın? Uluslararası istatistikler bu sınıflamaya göre düzenlendiği için, bunlara başvurdukça aynı terminolojiyi koruyacak; bazen son iki grubu GOÜ+YPE başlığı altında birleştirecektir. 

Ama, ana metine gelince, bu kısaltmaları yaygın boyutta kullanmayabilirdi. Okurlarını, hedeflediği genç öğrencileri düşünebilirdi. Bu terminolojinin kökeninde çağdaş dünya sisteminin içerdiği karşıtlıklar var. Bunlara ilk odaklanan eleştirel iktisatçıların kullandığı ikili kavramlara dönebilirdi. Gelişmiş/Azgelişmiş, Merkez/Çevre, Kuzey/Güney (veya Üçüncü Dünya) gibi…  

Kısaltmalardan aşina olduğumuz sözcüklere, kavramlara geçiş, hem okumayı kolaylaştırır; hem de IMF/DB terminolojisinin ideolojik yükünü hafifletebilirdi. 

Neoliberalizme geçiş

Türel, dört yıl önceki kitabının bitiminde, 1980 sonrasını belirleyen Neoliberal Çağ’ın ana özelliklerine (s.335’te) değiniyordu: “Tutucu siyasal düşüncelerin ve ortodoks iktisat anlayışının başatlığı; … ekonomik etkinlik ve istikrar odaklı politikaların gelir ve servet bölüşümünü emek ve yoksul ülkelerdeki halklar aleyhine değiştir[mesi]…”

Bu değinmeler Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009’da genişletiliyor; ayrıntılı olarak inceleniyor. Türel, neoliberal dönüşümün “yeni bir toplumsal sözleşme” hedefleyerek başladığını düşünüyor. “Piyasa adaleti ilkesini [Altın Çağ’a özgü] toplumsal adaletin önüne geçirmek” (s.31)…  

Bu dönüşüm, “sermayenin kendisi için bir sınıf olma yolunda epey mesafe alması” sonunda mümkün olacaktır (s.43). Türel’in bu iki tespiti kabul edilirse neoliberalizm, “sermayenin genelleşmiş tahakküm tasarımı” anlamına da gelebilir. 

Bu dönüşümün bir “toplumsal sözleşme” olabilmesi için “kaybeden sınıflar ve halkların rızası” gerekir. Türel, bu rızanın peşinen var olmadığını; bu nedenle çoğu zaman tepeden inme yöntemlerle gerçekleştiğini vurguluyor. “Kaybedenlerin” sert direnmeleri gündeme gelecektir. Verdiği örnekler 1990 sonrasına aittir (ss.49-53). Neoliberalizme geçişi askerî darbelerle, şiddetle başlatan Latin Amerika (ve bizzat yaşadığımız) Türkiye deneyimleri 10-15 yıl öncesindedir.  

Neoliberal tasarımın “yeni bir toplumsal sözleşme” olarak yerleşmesinin kritik adımı, Kuzey coğrafyasında sosyal demokrasinin tam teslimiyeti ile atılacaktır. Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009, bu dönüşümün aşamalarını, sonuçlarını deşiyor; inceliyor; eleştiriyor. 

Bir önceki kitabıyla birlikte Oktar Türel, bilge bir iktisatçı olarak dünya ekonomisinin son yetmiş yılına ışık tutmuştur. Benzerine güç rastlanacak bu iki dev yapıt nedeniyle teşekkür borçluyuz. 

  • 1.Örneğin IMF’nin Nisan 2021 tarihli World Economic Outlook raporunda kavram taraması yapılırsa “neoliberal” sözcüğüne rastlanmayacaktır.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.