Connect with us

GÜNCEL

Cazibe merkezine dönüşen şirketler beyin göçüne geçit vermiyor

Aile şirketleri Uzmanı ve Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez: “Dayanıklı ekonomilerin yolu, beyinleri cezbeden şirketlerden geçiyor”

Dünyada dijital beceriler ve inovasyon gibi yeteneklerin şekillendirdiği yeni çalışma düzeni, beyin göçünün de rotasını değiştiriyor. Beyin göçünün Türkiye’nin sosyo-kültürel geleceği, ekonomisi ile şirketlerin rekabetçiliği için ciddi bir tehdit yarattığını belirten Aile Şirketleri Uzmanı Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, “Yeni nesil teknolojilerin izinden giden, adil ve şeffaf bir sistem benimseyen, bünyesinde liyakat havuzu oluşturan şirketler beyin göçünü tersine döndürebilir. Nitelikli insan kaynağı için cazibe merkezine dönüşen şirketler, beyin göçüne geçit vermeyerek sürdürülebilir büyüme performansı yakalayabilir” dedi.

Yayınlanma:

|

Günümüzde her türlü büyüklükteki işletme için “dayanıklı şirket” olabilmenin yolu nitelikli insan kaynağı için cazibe merkezine dönüşmekten geçiyor. Nitelikli insan kaynağı ise daha dijital, çoklu yeteneklere sahip, paylaşımlı işbirliği modellerine açık çalışan profili olarak tanımlanıyor. Bugünün çalışanları ofislerin dört duvarı arasında sıkışmak yerine aynı anda birden fazla yapıya entegre, oldukça esnek bir şekilde faaliyet gösteriyor. Ülkeler de çalışan profilindeki bu değişime ayak uydurmanın izini sürüyor. Yazılımcılardan sağlıkçılara kadar çok sayıda sektördeki yetenekler, belirsizliğin yükseldiği dünyada rotalarını yeniden çizerken, beyin göçü ülkeler için ciddi bir tehdit yaratıyor.

Türkiye’nin ivedilikle beyin göçünü tersine çevirmesi gerektiğini belirten Aile Şirketleri Uzmanı ve Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, “TÜİK verilerine göre ülkemizden en çok göç edenler %26 ile 20-29 yaş arasındaki gençler olarak öne çıkıyor. Üstelik 18-25 arası gençlerin %82,9’u imkan olsa başka bir ülkede yaşayabileceğini söylüyor. Bugün 12 bin Türk akademisyen yurtdışında ve 2023’ün ilk çeyreğinde 700 doktorun yurtdışına çıkış için belge talep ettiği görülüyor. Beyin göçünü tersine döndürmek için şirketlerimize büyük roller düşüyor. Ülkeler için makro düzeyde yaşanan sıkıntı, şirketler için de fazlasıyla geçerli. KOBİ’ler durum çok daha kritik. Finansal kırılganlıklar, aile şirketi-yoğun yapı ve düşük dijitalleşme düzeyi, genç yeteneklerin gözünü korkutuyor. Çünkü bu senaryo, hem yetersiz maaş hem ihlal edilen yönetim ve inisiyatif alanları hem de arzu edilen yeteneklerin entegre edileceği dijital altyapının olmadığı bir durumu resmediyor. Yeni yetenekleri cezbetmek bir yana, birçok şirket yeteneklerini yurtdışındaki rakiplerine, bazen çok daha düşük pozisyonlara rağmen kaptırıyor” ifadelerinde bulundu.

Başarı ve kariyer odaklı yol haritası

Gençlere başarı ve kariyer odaklı yol haritası sunan şirketlerin beyin göçüne geçit vermediğini kaydeden Dr. Yılmaz Sönmez, şirketlerin beyin göçünü tersine çevirebilmelerine ilişkin şu yol haritasını sundu:

“Dünyada dayanıklı ekonomilerin yolu, beyinleri cezbeden şirketlerden geçiyor. Bu noktada öncelikle açık şirket politikası benimsenmeli. Şirketlerimiz geleneksel yaklaşımlardan vazgeçerek akran şirketlerle işbirliklerine ve yetenek takaslarına sıcak yaklaşmalı. Böylece ölçekler büyüyecek, proje bazlı iş yapabilme yeteneği gelişerek, projeci yaklaşıma sahip yetenekler cezbedilecektir. Öte yandan önemli olanın fiziksel varlık değil, verimlilik olduğu felsefesinden hareketle yeteneklere esnek çalışma modeli benimsenmeli”

Geleceğin teknolojilerinin benimsenmesi kritik önemde

Geleceğin dünyasına yön veren yapay zeka gibi yeni nesil teknolojilerin sunduğu verimliliğin şirketlerin faaliyetlerine sürdürülebilirlik kazandırırken beyin göçünü tersine döndürebileceğini söyleyen Dr. Yılmaz Sönmez, “Şirketler dijital dönüşüm adımlarını hızlandırarak genç yetenekler için cazibe merkezlerine dönüşebilirler. CRM, ERP, yapay zekayı, IoT, robotik teknolojiler gibi atılımlarını gerçekleştirerek verimlilik iklimi yaratılmalı. Böylece, birimler arası esneklik ve iletişim sağlanarak, yeteneklerin çalışacağı uygun ortam inşa edilmeli” dedi.

Şirket içinde liyakat havuzu oluşturulmalı!

Genç yetenekleri gelecek hedeflerine ulaştıracak kritik adımlardan birinin de şirket içinde liyakat havuzu oluşturmanın olduğunu vurgulayan Dr. Yılmaz Sönmez, “Sadece bugünün değil, yarının yeteneklerini de cezbedebilmek için hem şirket içinde liyakat havuzu oluşturulmalı hem de üniversiteler, kariyer platformları gibi kaynaklarla temasa geçilerek, adalet ve şeffaflık eksenli doğru liyakat modelleri benimsenmeli. İcracı roller ve alt roller yeniden tanımlanmalı, şirket bünyesine katılacak yeteneklere birim bazlı liderlikler atanmalı. Dijital lider, yeşil lider gibi rollerle inisiyatif verilmeli. Bu sayede sadece maddi arka plana değil, duygusal aidiyete de yatırım yapılmalı” diye belirtti.

Adil ve şeffaf bir sistem kurulmalı!

Şirket bünyelerinde genç yeteneklerin hızlı ama emin adımlarla yükselebildiği adil ve şeffaf bir sistem kurulması gerektiğinin altını çizen Dr. Yılmaz Sönmez, “Yetenek Yönetimi birimleri profesyonel bir gözle oluşturulmalı; Geleneksel bordrolama merkezli İK birimleri yerine, yetenek yönetimi paradigması benimsenmeli. Hem şirket içi hem de şirkete yeni katılacak aktörlerin doğru rollere atandığı ve Bunu gerçekleştirmek ve işletme körlüğünü aşmak için profesyonellerden yönetim danışmanlığı hizmeti alınmalı” diye sözlerine ekledi.

Okumaya devam et

EKONOMİ

“Enflasyon düşme eğilimine giriyor. Ama zor bir süreç yaşanacak”

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Enflasyon Raporu’nda yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 36’den yüzde 38’e yükseltildi. Tahmin aralığı ise yüzde 34 yüzde 42 bandında daraltıldı. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu durumun yılın sonuna 8 ay kalması, belirsizlik unsurlarının azalmasıyla açıklanabileceğini söyledi. 2025 yıl sonu tüketici enflasyonu tahmininin, yüzde 14’te korunduğuna dikkat çekerek, “2 puanlık bir artışı söz konusu. Geçen ay ABD’de de bireysel harcamalar enflasyonunun beklenenden yüzde 0.1 yüksek gelerek yüzde 2,7 açıklandı. Bu tüm hesapları değiştirmişti. Bu bize sembolik gibi gelen 2 puanlık artışın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” dedi.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, enflasyon raporunu detaylı olarak inceleyerek, yorumladı. Henüz piyasanın enflasyon beklentilerinin çıpalanamadığının görüldüğünü belirterek nedenlerini şöyle açıkladı: “Nisan ayı piyasa katılımcılarının 2024 TÜFE beklentisi yüzde 44. TCMB’nin tahminini yüzde 38’e yenilemesiyle aradaki fark yüzde 6’ye daraldı. Ne var ki, piyasanın gelecek 12 aylık dönem beklentisi yüzde 35.2. Bu 2025 sonu için yüzde 30 civarında bir oranı ima ediyor ki, TCMB’nin tahmini yüzde 14 oranı ile arasında büyük bir fark bulunuyor. Bu da enflasyon beklentilerinin çıpalanamadığının gösterir” dedi.

Asgari gelirlinin bütçesi, beslenme, ulaşım ve barınmaya…

Koç Üniversitesi-Konda hane halkı araştırmasına göre ise sade yurttaşların yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 96 çıktığını hatırlattı. Bu farkın nedenlerini açıklayan Kozanoğlu, “İnsanlar beklentilerini geçmişe göre belirler. Nisan ayında yüzde 69.8’e ulaşan manşet enflasyonun üzerine TÜİK’in verilerine duyulan güvensizlik de neden olabilir. Diğer bir nedeni de özellikle dar gelirlinin zorunlu ihtiyaç kalemlerinin enflasyon endeksinden daha fazla artması. Nisan ayı verilerine göre; pazar fiyatlarının göstergesi taze meyve-sebze yüzde 78, ulaştırma hizmetleri yüzde 101, kira ise yüzde 124.5’luk bir yıllık enflasyon sergilemiş. Bu rakamlar bütçesi beslenme, ulaşım ve barınmaya sıkışan bir asgari ücretlinin maruz kaldığı enflasyon, araştırmanın ortaya koyduğu yüzde 96 oranını yakın.” diye konuştu.

Enflasyon Raporu enflasyonun Mayıs sonunda yüzde 75’i aşacağını, yaz aylarında ise baz etkisi denilen 2023 Temmuz-Ağustos aylarındaki %9’u aşan aylık enflasyon rakamlarının devreden çıkmasıyla enflasyonun hızla gerileyeceğini ancak ancak önceki raporlardaki beklentilerin aksine burada çıktı fazlası olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu, “Bu bir ekonominin kapasitesinin üzerinde üretim yapması ve bunun da enflasyona yol açması anlamı taşıyor.” yorumunu yaptı.

“Temmuz’da asgari ücret güncellenmeli”

Rapora göre, I. Enflasyon Raporu’na kıyasla enflasyonun ana eğilimi tahmini yüzde 1.8, çıktı açığı yüzde 0.4, gıda fiyatları yüzde 0.2 yukarı çekmiş. Buna karşın Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarıyla, yönetilen/yönlendirilen fiyatlarının yüzde 0.2 aşağı indiğinin görüldüğünü belirten Kozanoğlu, “Bunun net etkisi enflasyon tahmininin yüzde 2 yukarı güncellemesi olmuş. Burada dikkat çeken nokta ise yönetilen/yönlendirilen fiyatlar. Çünkü elektrik, doğal gaz zamları ile KDV-ÖTV ayarlamaları önce 31 Mart seçimleri sonrasına, şimdi de muhtemelen Temmuz ertesine bırakıldı. Böylelikle ilk 6 ay enflasyonuna bağlı olarak emekli ve kamu çalışanlarına yapılacak zam oranının düşük çıkması düşünülüyor olabilir. Diğer boyutu ise, ertelenmiş bir enflasyon dinamiğinin devreye girmesiyle yıl sonu enflasyonunu besleme riski.” diyerek önemli uyarılarda bulundu. Kozanoğlu, ayrıca asgari ücretin Temmuz’da güncellenmesi gerekliliğine işaret ederek, emekli ve kamu çalışanının ücret artışlarının gündemin öncelikli maddeleri olacağını kaydetti.

“Uygulanan programın sosyal yan etkileri: Vatandaşın daha az et ve peynir tüketmesi”

Enflasyon Raporu’nda satıcıların aşırı fiyat koyması, bozulan enflasyon beklentilerini suistimal etmesine yani “satıcılar enflasyonu”na değinilmemesini de eleştiren Kozanoğlu, raporun, “Faizler yükselir, parasal sıkılaşma sürdürülürse ortalama tüketici harcama yapmak yerine tasarrufa yönelir, böylece talep düşer, enflasyon geri çekilir” mantığı üzerine kurgulandığını hatırlattı. Keskin bir sıkılaşmanın, ekonomiyi durgunluğa sürüklemesi ve işsizliği patlatması tehlikesini taşıdığını ifade etti. Kozanoğlu’na göre, dar gelirli yurttaşların, özellikle emekli ve asgari ücretlilerin bu koşullarda tasarruflarını artırmak gibi bir lüksleri yok. Enflasyon Raporu döneminde ihtiyaç kredisi faizlerinin 20.6 puan artarak yüzde 81.3’e yükseldiği, kart nakit çekimde aylık faizin yüzde 5’e getirildiği ifade ediliyor. “Borçlanma koşullarının bu şekilde ağırlaştırılmasının, insanların yaşamlarına daha az et, peynir tüketmek, pazarda sebze-meyveye uzanamamak şeklinde yansıyacak. Bu da uygulanan programın sosyal yan etkisi.” öngörüsünde bulundu.

“Kişi başına ortalama borç bakiyesi ise 73 bin 346 lira.”

Bankalar Birliği Risk Merkezi Şubat verilerine göre ihtiyaç, konut ve taşıt kredisi olmak üzere 40.2 milyon kişinin bireysel kredi borcu var. Buna göre, kişi başına ortalama borç bakiyesinin 73 bin 346 lira olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu sözlerini söyle sürdürdü: “Bireysel kredi kartı bulunan 37 milyon kişinin ortalama borcu ise 36 bin 086 lirayı buluyor. Türkiye ekonomisinin önünde artan faizlerle saatli bomba gibi bekleyen önemli bir bireysel kredi borcu sorunu duruyor. TCMB mevduat faiz oranlarının yükselişini sürdürdüğünü ve 26 Nisan itibarıyla yüzde 60.3 düzeyine çıktığını söylüyor. Gelgelim Rapor’un, “Yüksek ve düşük montanlı mevduata uygulanan faiz farkı ve nedenleri” bölümünde; 100 bin liranın altındaki mevduata, 1 milyon liranın üzerindeki mevduatın 10.7 puan altında faiz verildiği söyleniyor. Enflasyon beklentilerinin arttığı, kurlardaki oynaklığın yükseldiği dönemlerde bu farkın arttığının altını çiziliyor. Özetle faizler yükselse de tasarruflar artsa da bu durumdan yine zenginler faydalanıyor. Dar gelirliler düşük faizlerle yetinmek zorunda kalıyor.”

Okumaya devam et

GÜNCEL

YÖNETİCİ, SADECE YÖNETENDİR, SAHİP DEĞİL, EMANETÇİ VE VEKİLDİR, HADDİ HUDUTU NE BİLMELİDİR..

Yayınlanma:

|

Yazan:

YÖNETİCİ, SADECE YÖNETENDİR, SAHİP DEĞİL, EMANETÇİ VE VEKİLDİR, HADDİ HUDUTU NE BİLMELİDİR..
  • BANKA,
  • BANKA MÜDÜRÜ,
  • SINIF ATLATMAK,
  • SINIF DÜŞÜRMEK,
  • TERFİ ETMEK,
  • ATILMAK,
  • EMEKLİYE AYRILMAK..
BANKA MÜDÜRLÜĞÜ NEDİR?
Banka Müdürü, görevli olduğu Banka içinde bulunan birimlerin, Personelin, Kaynakların; konulmuş Talimatlar, Yönergeler, Kurallar, İlke ve Yasalar Çerçevesinde;
~ Verimli,
~ Düzenli,
~ Uyumlu,
~ Kurallara Uygun,
~ Güvenli
Bir şekilde çalışmasını sağlayan, Müşteri İlişkilerini Yöneten, aynı zamanda hem personelini hem de işleyişi Kontrol eden, sonuçta yapılanlardan Üst Makamlara hesap veren kişiye verilen mesleki bir Unvandır…
***
Yıllarca Bankalarda çalışmış bir İnsan Evlâdı olarak, yaşadıklarını, gördüklerini, Ekonomi ve İş Dünyasının, Bankacılık Raconunun nasıl işlediğini dili döndüğünce, bildiği kadarıyla kısaca bir anlatmak istedi bu kardeşiniz..
***
Bankacılıkta Şubeler; Başarı Durumlarına, Rakamlara, Rasyolara, Şube İçi Ahlak, Yolsuzluk ve Başarı, Teftiş Hikayelerine göre Sınıflandırılırlar.
***
Bazı Bankalarda;
A, B, C, D, E Sınıfı Şube, Bazı Bankalarda ise;
1’nci, 2’nci, 3’ncü, 4’ncü Sınıf Şube Sıralandırma Usulleri Vardır.
***
Şube Müdürleri; Kapasite, Bilgi, Müşteri Portföyü, Tecrübesi, Geçmiş dönemlerdeki başarıları dikkate alınarak kendisine en uygun Şubeye atanır, bulunduğu süre boyunca devamlı rakamsal ölçümlemeler, sıralamalar, gelişim durumları, İlke, Prensip, Hedefler ve Diğer Şubeler ile ölçülüp mukayese edilir.
***
Başarılı Şubeler Sınıf atlar, Başarısız Şubeler de Sınıf düşer.
***
Müdürler de Asıl Sorumlu oldukları için Ödüllendirilir, Terfi Ettirilir, daha Üst sıralardaki Şubelere atanır..
***
Ya başarısız Şube Müdürleri onlara ne olur? Ya Sınıf düşürülür, Terfi, Maaş zammı alamaz; eğer çok başarısız olmuş, Hatalar ve Yolsuzluklara barışmış, Teftiş Raporları olumsuz ise işten bile çıkartılabilir ve Sicili Bozulabilir.
***
Bu Kişi: Bir CEO, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Bölüm veya Bölge Müdürü olsa da durum böyledir! Hâttâ Patron için bile durum böyledir. Yönetemezse satmak zorunda kalabilir…
***
Bankalar için de, Ekonomik İşletmeler ve Kurumlar için de bu böyledir, bilinen bir kuraldır…
***
Başarılı olan Ödüllendirilir, Başarısız olan Cezalandırılır;
  • Yapamadım,
  • Kusura Bakmayın,
  • Beceremedim,
  • Olmadı,
Der, kabul eder ve gider İnsanlar.
Kendilerine uygun yeni bir iş ararlar. Üzülürler, ama olacak olan da olur…
***
Bazı Toplumlarda ise; Başarısız olan, hata yaptığı anlaşılan, kusurlu İnsanlar ‘Harakiri’ yaparak, onurlu bir şekilde yaşamlarına son verir. Bu da ayrı bir Kültür Meselesidir…
***
Bildiğiniz üzere Osman Gazi Köprüsü yapılırken, bir halatı kopmuş, Köprü yapımı aksamıştı, Sorumlu İdari Mühendis, Utanıp, “Benim Hatam” diyerek Hayatına Son vermişti.. Bu tabii ki istenilen bir durum değildir ama olmuştur…
***
Şimdi Bu Ülkede Neler Oluyor, Bakıyorum;
  • Anlamıyorum,
  • Birileri Var,
  • Neticede, Performans Ölçümüne Dayalı İş Yapıyorlar,
  • Başkan, CEO, Müdür,
  • Makam Sahibi,
  • Seçimle Gelmişler,
  • Emanetçi İnsanlar,
  • Emanet Edilen Kurumları Sanki Kendi Malı Gibi Görüp,
  • Öyle Zannederek,
  • Kendisini Oraya Seçip, Atayan,
  • Göreve Getiren İnsanlara, Topluma, Yâni, Patronuna;
  • El, Parmak Sallayıp,
  • Ayar Veriyor,
  • Tehdit Ediyor,
  • Korku Salıyor,
  • Teftişe İzin Vermiyor,
  • Kuralları Uygulamıyor,
  • Kendi Kafasına Göre Alıyor, Veriyor,
  • Kâr mı, Zarar mı Ediyor
  • Onu da bilmiyor,
  • Ya da Görmezden Gelip, Çaktırmamaya Çalışıyor,
  • Adam Kayırıyor,
  • Hesap ta Vermek İstemiyor..
Ohh Ne Güzel Dünya..!
***
Ne oluyor Abiciğim Ya hu…!
“Hem Suçlusun,
Hem Güçlüsün..”
Derler ya, anlamıyoruz..?
***
Sen Emanetçisin, Yapamadın mı, Gidersin,
***
Bu Kurumun;
  • Patronu da,
  • Sahibi de Sen Değilsin,
  • Sen Çalışansın,
  • Kısaca, Makam Olarak Bir Abi,
  • Bu Kadar Basit..
  • Makama Saygı Duyarız, Terbiyesizlik Yapmayız. Ama Biz ‘Patron Kim?’ Onu da Çok İyi Biliyoruz.
Patron Biziz ve “Patron Ne Derse O Olur” Abiciğim..
Senin Patronun Kim..? Sen Farkında mısın, Patron Kim..? Bir Bak Bize..!
Patronun Memnun, Mutlu Olması, Kazanması Lâzım.
Bu işler böyledir…
***
Öyle Değil mi Sayın Başkanım..?
  • Bize Öyle Öğretildi,
  • Patrona, Bankanın Sahibine Hep Hesap Verdik Biz.
  • Kurallara, Yasalara, Etik Değerlere Dikkat Ederek Yaptık Mesleğimizi,
  • Biz mi Yanlış Yaptık Yoksa? Anlamadık…?
***
Ata DEMİRER’in bir Filmi vardı, orada diyordu ki;
Eyvah, Eyvah..?
Ne oluyor Abiciğim..?
***
Sevgi ve Dürüstlük ile,
H. Turgut SAYIN – Emekli Banka Müdürü

Okumaya devam et

EKONOMİ

İnşaat ve tekstilde konkordato furyası

Yayınlanma:

|

Yazan:

YÜKSEK faizler, kredi musluklarının kısılması şirketlerin finansmana erişimini önemli ölçüde sınırlandırınca ‘zombi şirketler’in sayısı artmaya başladı. Kemer sıkma politikaları, döviz ve faize hassas sektörlerde kan kaybının daha büyük olmasına neden oldu. Yılın ilk üç ayında 389 inşaat firması konkordato talep ederken, döviz hassasiyeti yüksek 201 tekstil firması da havlu atmak durumunda kaldı.

Son dönemlerde küçülen kâr marjları dolayısıyla ciddi bir sorun yaşayan akaryakıt istasyonları ise konkordato sıralamasında 72 firma ile üçüncü oldu.  SÖZCÜ yazarı, vergi uzmanı Dr. Nedim Türkmen, nakit akışında yaşanan bozulmanın firmaları önemli ölçüde zorladığına işaret etti. Konut kredisi faizlerinin aylık yüzde 5.8’e kadar çıktığını hatırlatan Türkmen, “Bu faizlerle krediyle konut almak imkansız hali gelince elinde konut stoku olan şirketler bile havlu atıyor” dedi.

YÜZDE 85’i BATIYOR

Türkmen, TL kredilerde faizlerin yüzde 67’ye ulaştığına dikkat çekerek döviz geliri olan kuruluşların döviz cinsi ticari kredilere yöneldiğini de vurguladı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun verilerine göre döviz cinsi ticari kredilerin büyüklüğü 141.6 milyar dolara ulaştı.

Konkordato talep eden şirketin mahkeme kararı ile 29 aylık bir süre kazandığı belirten Türkmen, “Ancak benim tecrübelerime göre maalesef konkordato isteyen şirketlerin sadece yüzde 15’i ticari hayata dönebiliyor. Yüzde 85’i iflas ediyor” ifadelerini kullandı.

319 firma korunma istedi

2020 yılında 419 kuruluş konkordato talebinde bulundu. Nedim Türkmen’in verdiği bilgiye göre 2021’de 451, 2022’de 404, geçen yıl ise 519 firma iflastan korunmak için konkordato talep etti. Krizin firmalar üzerindeki etkilerinin derinden hissedildiği bu yıl ise sadece 4 ayda 319 kuruluş konkordato istedi. Türkmen, yüksek faizler ve kredilerdeki daralma dolayısıyla özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar için yaz aylarının zorlu geçeceğine işaret etti. Karşılıksız çek sorununun da giderek önemli bir problem haline geldiğine işaret eden Dr. Nedim Türkmen, “İlk 4 aylık veriler dramatik bir sonun başlangıcını gösteriyor. Karşılıksız çek tutarı mart ayında 5.13 milyar TL iken, bu tutar nisan ayında 11.26 milyar TL’ye çıktı. Karşılıksız çıkan çek adedi bir önceki aya göre 8 bin 270’ten 20 bin 98’e yükseldi yani yüzde 143 arttı” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.