Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Deprem korkuttu. Yurt dışında kısmi iyimserlik hâkim…

Yayınlanma:

|

23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayarak bültenimize başlamak isterim. Dün öğle saatlerinde İstanbul Silivri açıklarında, Kuzey Marmara Fay Zonu’na yakın bir bölgede art arda iki deprem meydana geldi; en büyüğü 6,2 şiddetindeki sarsıntılar Marmara ve Kuzey Ege genelinde hissedildi. Kısa süren depremler ilk belirlemelere göre ciddi yapısal hasara yol açmazken, halkta büyük bir panik yarattı. İstanbul’da bir metruk bina çöktü, can kaybı çok şükür yaşanmadı. Bölge, uzmanların uzun süredir uyardığı enerji biriktiren bir fay hattı üzerinde yer alıyor. Bu nedenle, her ne kadar şu an için büyük bir felaket yaşanmamış olsa da deprem gerçeğine hazırlıklı olunması gerekiyor.

Dün her ne kadar 23 Nisan coşkusu ve günün ikinci yarısında deprem gündeme damgasını vursa da, yurt dışında oldukça iyimser sayılacak haber akışı ile piyasaların risk off modundan kurtulduğunu görüyoruz. İyimserlik kalıcı olacak mı? Bu soruya da hep birlikte cevap bulmaya çalışacağız. Trump, FED Başkanı Powell’ı kovma gibi bir niyetinin olmadığını açıkladı. Hatırlanacağı üzere, Trump, hafta başından, sosyal medya hesabından, faiz oranlarını indirmediği için FED Başkanı Powell’ı “Bay Çok Geç” diye ciddi bir şekilde azarlayarak görevden almanın yolları aramıştı. FED’in bağımsızlığının devam edeceğinin anlaşılması sonrasında ABD ile Çin arasındaki gergin ticaret savaşında yumuşama sinyallerinin gelmesi ile ABD hisse senedi endekslerinin son iki günde adeta coştuğunu gördük. Hazine Bakanı Scott Bessent, %145’e varan gümrük vergilerinin sürdürülemez olduğunu belirtirken, Trump yönetimi Çin’e yönelik tarifelerde indirime açık olduklarını ima etti. ABD’nin Japonya ve Hindistan ile sürdürdüğü müzakerelerinin de yolunda gittiğinin açıklanması iyimserliği pekiştirdi.

Ancak henüz müzakere masasına oturulmadığını, her ne kadar Beyaz Saray ciddi bir tarife indirimi sinyali verse de, bunu Çin’in eş zamanlı adımı olmadan yapmayacaklarını da unutmamak gerekiyor. Daha geniş bir açıdan bakarsak, Trump’ın Çin mallarına uyguladığı %145’lik ek vergi ve Pekin’in buna karşılık %125’lik karşı tarifeleri, iki taraf için de ekonomik anlamda uzun vadede sürdürülebilir olmadığını görüyoruz. Lâkin, meselenin sadece ticari dengesizlikten ibaret olmadığını da göz ardı etmemek gerekiyor. Çin’in teknolojik yükselişi ve stratejik sektörlerdeki hakimiyet arayışı, Washington’un giderek sertleşen politikalarıyla karşılık bulurken, ABD, Çin’in yapay zekâ, yarı iletken ve elektrikli araç gibi alanlardaki ilerlemesini ulusal güvenlik tehdidi olarak görüyor. Trump’ın tarifeleri, artık sadece ekonomi değil, küresel güç rekabetinin bir parçası hâline geldiğini, bu zor denklemde, taraflar anlaşmaya varsalar bile, güven eksikliği ve politik belirsizlik, küresel ekonominin üzerinde sürekli bir risk unsuru olarak kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

IMF-Dünya Bankası, bahar toplantıları kapsamında yaptıkları güncellemelerde 2025 küresel büyüme tahminini 0,5 puan düşürerek %2,8’e; 2026 tahminini ise 0,3 puan düşürerek %3,0’e getirdi. ABD’de üretim hızının yavaşladı, fiyatların ise yükseldiğini not edelim. ABD’de on iki eyalet tarifelerin yasadışı olduğunu savunarak Trump yönetimine dava açarken, ekonomik kaygılara paralel, Trump’ın ekonomi yönetimine halk desteğinin de zayıfladığını görüyoruz.

Beyaz Saray’ın piyasa tepkisinden çekinerek Powell konusunda geri adım attığını, tarife savaşlarında ise pazarlık kartını açmaları ile son iki günde en büyük 500 şirketin işlem gördüğü S&P500 endeksi %4’den fazla değer kazandı. İyimserlik dün küresel mali piyasaların geneline yansıdığını da gördük. Avrupa’da Stoxx 600 endeksi günü %2’ye varan yükselişle tamamlarken, piyasaların korku endeksi VIX %7 oranında geriledi. Hâliyle, risk on modunda şahlanan altının ons fiyatı, Salı günü 3,500 dolar seviyesine kadar yükselmesi ardından dün sert bir şekilde gerileyerek 3,330 dolar seviyesine kadar gevşedi. Salı günü kaleme aldığımız raporumuzda, altını Braveheart filminden esinlenerek cesur yüreğe benzetmiş, lâkin tüm dünyanın geminin bir yanına yaslanark önüne arkasına bakmadan dolar satarak altın almasının da bizi rahatsız ettiğinin altını çizmiştik.

Risk algısının iyileşmeye başladığı Salı öğleden sonra teknik mâdâda yorgunluk emareleri gördüğümüz kraliyet aslanı Sterlin’i hem dolara hem de Türk Lirasına göre satarak kısa pozisyon aldık. Neredeyse, dolar zayıflığına paralel on gün kesintisiz bir şekilde yükselen GBPUSD paritesinde 1,3410 seviyesinden kısa pozisyona girerken, benzer bir şekilde TL’nin faiz getirisinden de faydalanmak adına (carry trade) 51,17 seviyesinden TL’ye döndük. Dün haber akışının iyimser tarafta oluşmasına paralel 1,1570 seviyesine kadar yükselen EURUSD paritesi 1,1330 seviyesine gevşerken, kraliyet aslanı da 1,3250 seviyesine kadar gevşedi.

Havanın iyimsere dönmesi ile altın karşısında son beş yılın en düşük seviyesini gören ve 107 seviyesine kadar zayıflayan gümüş, yeniden alımlara sahne olmak suretiyle 98 seviyesine kadar toparladı. Dolar karşısında 33,50 seviyelerine kadar yükselen gümüşte var olan uzun pozisyonlarımızı 35 dolar seviyesinin geçilmesi ile güçlendirmeye başlayacağız. Bir diğer değer saklama aracı olarak takip ettiğimiz bitcoin ise 74bin dolar seviyesini test ettiği üç hafta öncesine göre yükseliş isteğinin dikkat çektiği konusunda okurlarmızı Salı günü uyararak teknik mânâda yukarıda 91,500 ve devamında 95bin dolar seviyelerinin radar menzilinde olduğunu savunmuştuk. Nitekim dün bitcoin 95 bin dolar seviyesine kadar dayandı.

Doların önde gelen büyük para birimlerine karşı sepet bazında değerini gösteren endeks (DXY) 98 seviyesinin altını test ederek son üç yılın en zayıf seviyesinden kurtulurken, ABD 10 yıllık tahvil faizi de %4,35 seviyesine hafif de olsa toparladı. Türk mali piyasalarına geçmeden, Tesla CEO Elon Musk, artan eleştiriler ve düşen satışlar sonrası, Mayıs’tan itibaren Trump yönetimiyle yürüttüğü kamu verimliliği projelerine ayırdığı zamanı azaltarak Tesla’ya daha fazla odaklanacağını açıkladı. Şirketin ilk çeyrek otomotiv gelirleri %20 düşerken net kârı %71 geriledi. Uygun fiyatlı modellerin üretimi beklenenden yavaş ilerlerken, Musk’ın hükümet işlerinden çekilme kararı yatırımcıların Tesla’daki liderlik endişelerine yanıt olarak görülüyor. Açıklamalara paralel Tesla’nın son iki günde %10 yükseldiğini not edelim.

Dün Türk mali piyasalarının kapalı olduğu günde, elektronik işlemlerde USDTRY turu 38,30 seviyesinin hemen altında sakin bir seyir izlerken, Kapalıçarşı’da ise kotasyonların deprem etkisi ile olsa gerek bir miktar arttığını gördük. TCMB’nin rezerv pozisyonunda ise faiz artırım hamlesi ardından arzu ettiğimiz iyileşmenin bir türlü istenilen düzeyde ilerlemediğini görüyoruz. 19 Mart tarihinden bu yana rezervlerde 44 milyar doların aşkın yaşanan erime ancak dursa da, TCMB’nin henüz rezerv birikimi noktasında olmadığını gözlemliyoruz. Şöyle ki, 21 Nisan valörlü işlemler sonucunda TCMB’nin swap hâriç net döviz pozisyonu sadece 0,3 milyar dolar iyileşirken, parite ve altın fiyatlarının da etkisi düşünülürse, iyileşmenin de anlamlı olmadığını sadece erimenin durduğunun altını çizmemiz gerekiyor.

Mart ayında siyasi iklimin değişmesi, rezervlerde yaşanan erime ve piyasa faiz oranlarının artması ardından, TÜİK-TCMB işbirliği ile hazırlanan tüketici güven endeksinin Nisan ayı sonuçlarını yakından takip ettik. Buna göre, ana endeks bir önceki aya göre 85,9 değerini alması ardından %2,3 azalış kaydederek 83,9 seviyesine gevşedi. Endeksin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir. Endeksin alt kategorilerinde enflasyon hakkında bilgi veren kalemlerde de bozulma olduğunu gördük.

Dün yaşanan iyimserlik sonrasında bu sabah ABD borsalarının vadeli işlemlerinde hafif de olsa kırmızı rengin ön plana çıktığını görüyoruz. Pasifiğin diğer tarafında ise parçalı bulutlu bir havanın hâkim olduğunu not edelim. Hong Kong ve Kore borsaları gerilerken, Şangay borsası ise yatay bir seyir izliyor.  Gösterge endeks Tokyo borsası ise, ABD’nin Çin’le ticaret savaşında yumuşama sinyalleri vermesi ve Wall Street’teki teknoloji hisseleri öncülüğünde %1’e yakın yükseliş kaydetti. Doların YEN karşısında toparlanmasının yanı sıra, Trump’ın otomotiv sektörüne yönelik bazı tarifeleri muaf tutabileceği haberleri de özellikle otomotiv hisselerini destekleyerek yükselişe katkı sağladı. Mali piyasaların gündeminde Türkiye’de kapasite kullanım oranı ve tüketici güven endeksi, dışarıda ise ABD yeni konut satışları, Almanya IFO endeksi, ABD dayanıklı mal siparişleri ve ABD işsizlik maaş başvuruları takip edilebilir.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. KORKMAZ: Dış Açıklar Hepimizden Götürdü

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hepimizin bildiği kurbağa hikayesi vardır… Bir kurbağayı kaynayan suya koyarsanız, zıplayarak kazandan çıkmaya çalışacaktır. Fakat eğer onu ılık suya koyar ve suyu yavaşça ısıtırsanız, su ısındıkça, kurbağa rahatlar ve uyuşur. Sonrasında ölür.

Her seferinde ilgililer, ithalata bakmıyor, dış açığa bakmıyor, ihracatta patlama diyor. Etkisi gecikmeli ve yavaş olduğu dış açıkların ve cari açıkların getirdiği maliyetler kısa dönemde fark edilmiyor. Ama Cumhuriyet döneminde dış açıklar hem döviz şoklarına neden oldu, hem krizlere neden oldu, hem de ülkeyi ve insanımızı yoksul bıraktı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1923–1950 arasında Türkiye dış ticarette denge sağlandı.

1950-1960 arasında sürekli cari açık verdik.

1960-2002 arasında, kriz yılları olan 1994 ve 2001 yıllarında, devalüasyon ve üretimde düşüşten dolayı cari fazla oluştu. Diğer yıllar hep açık verdik.

Son yıllarda 2003 sonrası dış açıklar arttı. 2003’ten bugüne dış ticaret fazlamız olmadı. Yalnızca 2019 yılında pandemi nedeni ile ithalat azaldı ve cari fazla verdik.

  • 2003-2025 Ocak-Şubat arasında geçen 22 yıl 2 ayda 741 milyar 755 milyon dolar cari açık
  • 2003 -2025 ocak- Mart arasında geçen 22 yıl 3 ayda toplam 1 trilyon 142 milyar 651 milyon dolar dış ticaret açığı

Bu nedenledir ki ülkemiz ve halk yoksullaştı. Zira cari açık, dış ekonomik ilişkiler kaybından açık, yurt dışına kaynak ve servet transferi demektir.

Elimize faiz havucu vermişler. Ekonomi yönetimi olarak, halk olarak, medyanın tamamı ve maalesef bazı akademisyenler dahil, bu havuçla oyalanmaktan gerçek tehlikeyi göremiyoruz. Türkiye ekonomisi için gerçek tehlike dış açıklardır.

TÜİK, 2025 yılı Ocak-Mart dış ticaret verilerini açıkladı. Üç aylık dış ticaret açığımız 20 milyar dolardır. Böyle giderse yıl sonuna kadar 80 milyar dolar civarında olacaktır. 

Neden bu kadar dış açık veriyoruz?

1- Milli dış ticaret politikamız yoktur.

Aşağıdaki tabloya bakarsak;

  • Üç ayda toplam dış ticaret açığımız 20 milyar dolar, ama ihracatımızın yalnızca yüzde 3,6 sını yaptığımız Çin ve Rusya’ya olan dış ticaret açığımız daha fazla 20,8 milyar dolardır.
  • Buna karşılık ihracatımızın yüzde 49,6’sını yaptığımız AB ve İngiltere’ye 4,5 milyar dolar dış ticaret fazlamız var. Avupa’dan kazanıp, Çin ve Rusya’ya veriyoruz.

Çin’e ve Rusya’ya mecbur değiliz. Çünkü Çin’den teknoloji ithal etmiyoruz. Rusya’dan ithalatımız içinde petrol ve doğal gazın payı yüzde 37’dir.

Çin’den ithalata sınır getirmeliyiz, Rusya ‘ya alternatif ithalat imkanlarını aramalıyız.

2- Üretimde ithal girdi payı yüksektir. 

Toplam ithalat içinde, üretimde girdi olarak kullanılan aramalı ile hammadde oranı yüzde 71,2’dir. Yatırım malı ithali düşük yüzde 133 tür. Bu ithalat mevcut yatırımların amortismanı – yenilenmesine ancak yeter. Tüketim malı ithalatı yüzde 15,7’dir. İki yıl önce bu oran yüzde 12 dolayında idi. (aşağıdaki tablo)

Dış ticaret açığından kurtulmak için Türkiye’de üretimde kullanılan ithal girdi payını azaltmak gerekiyor.Bunun içinde;

  • Yüksek ithal girdi kullanan sektörlerde İthal İkamesi politikası uygulamak gerekir. 
  • Ara malları ve hammadde üretimine yüksek teşvik vermek gerekir.
  •  Kamu yatırımlarında ve alımlarda yerli üretim öncelik vermek gerekir.
  • Yüksek teknoloji yatırımlarını artırmak ve bu paralelde Üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek gerekir.
  • Bu uygulamaları sektörel ve bölgesel kalkınma planları doğrultusunda yapmak gerekir.

Elbetteki başta yatırım altyapısını oluşturmalıyız. Ama sonrasında niyet etmek ve başlamakta işin yarısını çözmek demektir.

Prof. Dr. Esfender KORKMAZ– esfenderkorkmaz.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İhracatçıya Döviz Dönüşüm Desteği %3’e yükseltildi

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB bir seri düzenlemeye gitti; bu düzenlemeler ile TL’ye olan güveni artırmak, döviz talebini azaltmak, bankacılık sistemindeki TL ağırlığını yükseltmek ve finansal istikrarı güçlendirmeyi hedefledi.

TCMB’den yapılan açıklamada döviz mevduatların karşılık oranları artırıldı. İhracatçıya verilen Dönüşüm Kur Desteği %2’den %3‘e yükseltilirken; İhracat Bedeli Asgari bozdurma oranı da %25’den %35‘e yükseltildi.

TCMB’den yapılan açıklamada aşağıdaki ifadeler yer aldı.

Türk lirasına (TL) geçişi desteklemek amacıyla makroihtiyati çerçevede aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır:

  1. Yabancı para mevduat için zorunlu karşılık oranları tüm vadelerde 200 baz puan artırılmıştır.
  2. Yurt içi yerleşiklerle yapılan 1 yıla kadar vadeli yabancı para cinsinden repo işlemlerinden sağlanan fonlar için zorunlu karşılık oranı 400 baz puan artırılmış ve hesaplama yönteminde değişiklik yapılmıştır.
  3. Tüzel kişi TL mevduat payı yüzde 60’ın altında olan bankalara, ilgili pay için aylık 0,3 puan artış hedefi getirilmiştir.
  4. TL mevduat için tesis edilen zorunlu karşılıklara TCMB ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin yüzde 84’ü yerine yüzde 86’sı oranında faiz veya telafi ödemesi yapılmasına karar verilmiştir.
  5. Hazine ve Maliye Bakanlığının kararına istinaden, İhracat Genelgesi’nde yapılan değişiklikle, ihracat bedellerinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına (TCMB) asgari satış oranının 31 Temmuz 2025 tarihine kadar yüzde 35 olarak uygulanması kararlaştırılmıştır.
  6. Firmaların ihracat bedeli dövizlerinin TL’ye dönüşümünün desteklenmesi uygulaması kapsamında sağlanan döviz dönüşüm desteği oranı 31 Temmuz 2025 tarihine kadar yüzde 3’e yükseltilmiştir.

KARARLAR NİÇİN ALINDI?

Bu düzenleme, bir önceki maddede belirtilen zorunlu satış uygulamasını tamamlayıcı bir teşvik mekanizmasıdır. Zorunlu %35’in üzerindeki döviz gelirlerinin de TL’ye çevrilmesini özendirmek için ihracatçılara maddi bir destek sunulmaktadır. %3’lük destek, ihracatçının çevirdiği döviz tutarı üzerinden hesaplanıp kendisine ek getiri olarak verilecektir. Bu sayede ihracatçı, dövizini bozdururken oluşabilecek kur farkı zararlarının bir kısmını telafi etmiş olacaktır. TCMB, dönüşüm desteğini artırarak TL’ye geçişi cazip kılmayı hedefliyor. Özellikle kur oynaklığının yüksek olduğu dönemlerde şirketler döviz tutmaya meyilli olabilir; ancak %3 gibi ek bir getiri, TL mevduata geçmenin getirisini yükselterek bu kararı kolaylaştırabilir. Ekonomik gerekçe olarak, gönüllü dönüşümü artırıp piyasaya daha fazla döviz girişi sağlamak ve TL talebini teşvik etmek sayılabilir. Hazine ve Maliye Bakanlığı ayrıca bu dövizlerini bozduran firmalara vergi indirimleri gibi ilave teşvikler de tanımlamıştır (örneğin elde edilen destek tutarının vergisel avantajı), ki bu da kararın arkasındaki çok yönlü teşvik mantığını göstermektedir.

KARARLARIN OLASI ETKİLERİ NE OLUR?

Dönüşüm desteğinin %3’e çıkarılması, ihracatçılar için dövizlerini zorunlu oran üzerinde bozdurmayı daha kârlı hale getirecektir. Bu teşvikin etkisiyle ihracatçılar, zorunlu %35’in ötesinde döviz gelirlerini de gönüllü olarak Merkez Bankası’na satıp TL’ye çevirmeye daha istekli olabilirler. Sonuç olarak, Merkez Bankası’na satılan döviz miktarında artış ve buna paralel olarak TCMB rezervlerinde ilave yükseliş görülebilir. Bu durum TL likiditesini de artıracağı için iç piyasada kredi ve para arzına yansıyan olumlu etkiler yapabilir. TL’ye çevrilen dövizlerin bir kısmı muhtemelen TL mevduat veya yatırıma dönüşeceğinden, ülke içinde kalan döviz gelirlerinin ekonomiye kazandırılması söz konusu olacaktır. İhracatçılar cephesinde ise, sağlanan %3’lük destek bir tür kur riski sigortası işlevi görerek firmaların kur dalgalanmalarından korunmasına kısmen yardımcı olur. Yine de, eğer ihracatçının TL’ye çevirdiği tutar daha sonra hızla değer kaybederse %3’lük destek bu zararı tam karşılamayabilir; bu nedenle firmalar döviz bozma kararında genel ekonomik beklentileri de dikkate alacaktır. Genel itibariyle, dönüşüm desteğinin artırılması “zorunlu + teşvik” kombinasyonuyla ihracat gelirlerinin azami ölçüde TL’ye döndürülmesini amaçlayan bir politika setinin parçasıdır ve TL’ye geçiş stratejisinin ihracat gelirleri boyutunu güçlendirmektedir.

BAŞARILI OLUR MU?

Öte yandan, bu tür makroihtiyati tedbirlerin başarıya ulaşması, piyasa aktörlerinin davranışlarına ve genel ekonomik konjonktüre bağlı olacaktır. Faiz artışlarıyla desteklenen bu liralaşma adımları sayesinde, TCMB bir yandan enflasyonla mücadele ederken diğer yandan da kur istikrarını sağlamayı hedeflemektedir. Sonuç olarak, her bir düzenlemenin ardındaki ortak ekonomik gerekçe, Türk lirasının kullanımını yaygınlaştırarak para politikasının etkinliğini artırmak ve ekonomiyi kur şoklarına karşı daha dayanıklı hale getirmektir.

 

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. Esfender KORKMAZ: Ekonomik Sorunlar Artacak

Yayınlanma:

|

Yazan:

2025 yılında, Trump’ın getirdiği ticaret gerilimleri, Ortadoğu, Hindistan – Pakistan, Putin ve Rusya’nın tutumu gibi jeopolitik belirsizlikler ile gelişmekte olan ülkelerde dış borç temerrüt riskinin artması, iktisadi konjonktürü olumsuz etkilemiştir. Küresel büyüme oranı da yüzde 2 ve altında olacaktır.

Türkiye ise, riskler açısından sıkıntılı bir döneme girdi. Ekonomi yönetimine ve makro verilere bakarsak, ekonomik istikrar sorunu artacaktır.

Bir ülkede istikrarın sağlanması ve doğru çözümler için, mevcut konjonktürü doğru değerlendirmek ve verileri doğru tespit etmek gerekir.

1- Kuru laf karın doyurmaz

Bloomberg’de dün sabah Mehmet Şimşek konuştu. Türkiye’de yaşamayan ve Türkiye’yi tanımayan birisi televizyona bakınca, her şey güllük gülistanlık zanneder. Gerçekte ise iyi niyet ve optimistlik motivasyonu yükseltir; ancak aynı zamanda gerçekler çok farklı ise fahiş hatalara neden olur.

Mehmet Şimşek’in söyledikleri ve iyi niyeti, Türkiye gerçeklerinden çok farklıdır.

Bütçe kaynakları üretken yatırımlara gidecek diyor.

Ama bütçe açıkları artıyor. Bütçenin yüzde 55’i transfer harcamalarına gidiyor. Bu harcamalar zaten üretken değil. Yüzde 45’i cari harcamalara ve yatırımlara gidiyor. Ancak cari harcamalarının da büyük bir kısmı personel harcamalarına gidiyor. Yatırımların payı yüzde 7 dolayındadır. Bakan personel harcamalarından mı kısacak? Yahutta Cumhurbaşkanlığı harcamaları ve diyanet harcamalarını mı kısacak da üretken yatırımlara yönlendirecek? Zaten baştan beri mali disiplin dedi ve fakat bütçe açıkları arttığı gözlemleniyor.

Yerli ve yabancı sermaye yatırımlarına yüksek teşvikler verilecek diyor.

Teknoloji yatırımları desteklenecek diyor. İhracat teşvikleri artacak diyor. Ama yatırım yapılması için hukuki altyapı olması gerekir. Hukuki altyapı sorulunca benim konum değil diyor. Hukuki altyapı ve güven olmazsa, yatırım ortamı olur mu? Zaten artık doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi de azaldı.

Cari açık düşecek diyor?

Cari açığın temel nedeni, üretimde yüksek oranda ithal girdi kullanmamızdır. Yatırım ortamı olmayınca ve içerde ithal ikame yatırımları yapılmayınca cari açık kalıcı olarak düşmez.

Mehmet Şimşek, umudunu Euro -dolar paritesinin yüzde 10’u geçmesine bağlamış.

‘’Kamu iç ve dış borcunun GSYH’ya oranı düşük, yüzde 25’tir.‘’ diyor.

Bir defa iç ve dış borçların ekonomik etkileri farklıdır. Bu oran yalnızca finansman açısından anlam ifade eder. Kaldı ki ülkenin dış borçları önemlidir. İster devlet ister özel sektör olsun dış borçlar için dövize ihtiyaç vardır. Temerrüt sorunu ve kriz sorunu da döviz ihtiyacından dolayı ortaya çıkıyor.

Yetişmiş işgücü Türkiye’nin sermayesi diyor.

Ama beyin göçünden haberi yok galiba. Eğitimde dünyadan ne kadar geri düştüğümüzü de göremiyor.

Kayıt dışılıkla mücadele ediyoruz, diyor.

Ama ödemeler bilançosuna göre geçen sene ocak-şubat 2 aylık dönemde net hata ve noksan kaleminden kaynağı belirsiz döviz çıkışı 309 milyon dolar iken bu sene aynı iki ayda 2 milyar 549 milyon dolar oldu. Kayıt dışı çıkan döviz 8 kat artmış.

Ekonomi yönetimi gerçekleri göremezse, etkili çözümler de üretemez.

Bu kadar badireden sonra toplum Ziya paşanın meşhur sözünü benimsedi:

Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

2- Doğru veriler yoksa, çözüm de yoktur.

TÜİK Mart ayı işsizlik verilerini açıkladı. İşsizlik oranı yüzde 7,9‘a gerilemiş görünüyor. Dahası işsizlik her yıl düşüyor. 2019 yılında 14,1 iken şimdi yarı yarıya düştü demektir. Bu demektir ki ekonomi yönetimi telaşlanmasın. Ama bu veriler, ister farklı iş tarifleri nedeni ile olsun, ister yanlış yorumdan olsun, Türkiye gerçekleri ile uyuşmuyor.

2021 mart ayında TÜİK’e göre işsiz sayısı 4 milyon 190 bindir. 2025 Mart ayında bu sayı 2 milyon 807 bine gerilemiş. Ne var ki, TÜİK’in işsiz saymadığı iş aramayanlar ve fakat iş bulsalar hemen başlayacak olanlarla iş bulma umudunu kaybedenler sayısı da aynı dönemde 3 milyon 615 binden 4 milyon 300 bine çıkmış. Eğer işsizliği çözmek istiyorsak, 2807 kişiye değil, 2807 artı 4300 eşittir 7 milyon 107 bin kişiye göre çözüm geliştirmemiz gerekir.

Dahası, 2021 mart ayında yüzde 10,1 olan işsizlik oranı yüzde 2,2 azalarak şimdi 7,9’a gerilerken, atıl işgücü oranı aynı dönemde yüzde 6,9 oranında artarak, 21,9’dan yüzde 28’e yükselmiş.

3- Gidişatı doğru okumak zorundayız.

Ekonomi yönetimi istikrar programı yapmadı ve ekonomiyi yalnızca algıyla yönetmeye çalışıyor. Bu nedenle üretici ve tüketiciye güven ve umut vermedi.

İç siyasette tutuklamalar, ekonomik ve sosyal gidişatı bozdu, negatif beklentiler oluştu.

Merkez Bankası anketinde hane halkının 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 59,3’tür.  Beklentiler gerçekleşmeyi de negatif etkiler.

MB faizleri artırdı ve döviz sattı ve fakat dolarizasyonu engelleyemedi. 19 Mart 2025 tarihinden sonra döviz tevdiat hesapları 9 milyar dolar arttı. 14 Mart haftasında yüzde 40,26 olan döviz mevduat oranı da 18 Nisan haftasında yüzde 42,5’e çıktı.

Sanayi üretimi geriledi. 2021 baz yılına göre 2024 şubat ayında 103,1 olan endeks, 2025 şubat ayında 97,7 ye geriledi.

İSO PMİ endeksi 50 altına geriledi ve 48,3 oldu.

İlk çeyrek GSYH verileri açıklanmadı ve fakat gözlemlerimiz özel sektör yatırım yapmıyor.

Dış borçlarda temerrüt riski arttı. Çünkü CDS oranı yükseldi. Özellikle yabancı bankalardan her gün çok sayıda vatandaş başka ülkelerden vize veya vatandaşlık için yurt dışında gayrimenkul alıyor ve döviz gönderiyor.  Cari açık geçen yıla göre arttı.

13 Mart 2025 bu köşede, yanlış bir siyasi karar olursa, sıcak para çıkar, kriz derinleşir dedim. Sıcak para çıkıyor. Dahası, doğrudan yabancı yatırım sermayesi de satıp çıkıyor. Döviz talebi artıyor. Yeni bir kur şoku daha yaşayacağız.

En risklisi de siyasi kararlarda ekonominin dikkate alınmıyor olmasıdır. Üretici ve tüketici mevcut krizin derinleşeceğini bilmeli ve önlem almalıdır.

esfenderkorkmaz.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.