Connect with us

GÜNCEL

Dünyadaki En Zengin Beş Kişinin Serveti İki Katına Çıkarken Beş Milyar İnsan Daha Da Yoksullaştı!

Türkiye’de ise en zengin 16 milyarderin serveti halkın en alt %50’lik kesiminin servetinden fazla. Halbuki dolar milyoneri ve milyarderlerine uygulanacak bir servet vergisi ile her yıl 12,5 milyar dolar gelir yaratılabilir. Bu gelirle sağlık bütçesi %47, eğitim bütçesi %54 ve sosyal harcamalar bütçesi %139 artırılabilir.

Yayınlanma:

|

KEDV’in de üyesi olduğu uluslararası Oxfam Konfederasyonu’nun Inequality Inc. (Eşitsizlik A.Ş.) raporu, 15 Ocak’ta Davos’ta gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu ile aynı zamanda yayımlandı. Gelir eşitsizliklerine ve şirketlerin küresel ölçekte ele geçirdikleri güce odaklanan rapora göre, dünyanın en zengin 5 erkeği, servetlerini iki katından fazla artırırken, yaklaşık 5 milyar insan ise daha da yoksullaştı. Mevcut eğilimler devam ederse, dünya 10 yıl içinde ilk trilyonerine sahip olacak. Ancak yoksulluk 229 yıl daha ortadan kaldırılamayacak.

Oxfam’ın bu seneki raporu gelir eşitsizliklerine ve şirketlerin küresel ölçekte ele geçirdikleri güce odaklanıyor. Rapora göre, dünyanın en zengin beş erkeği, servetlerini 2020’den bu yana iki katından fazla artırarak (saatte 14 milyon dolar) 405 milyar dolardan 869 milyar dolara çıkardı. Bu süre içerisinde yaklaşık 5 milyar insan daha da yoksullaştı. Mevcut eğilimler devam ederse, dünya on yıl içinde ilk trilyonerine sahip olacak. Ancak yoksulluk 229 yıl daha ortadan kaldırılamayacak.

İngilizce “Eşitsizlik A.Ş.” Raporunu İndirin!

  • En zengin beş erkeğin serveti 2020’den bu yana yüzde 114 arttı.
  • Oxfam, dünyanın ilk trilyonerine yalnızca on yıl içinde sahip olabileceğini ve yoksulluğun sona ermesinin ise iki yüzyıldan fazla zaman alacağını tahmin ediyor.
  • Artık dünyanın en büyük 10 şirketinden 7’sinin başında bir milyarder var.
  • En büyük 148 şirketin kârı 3 yılda ortalama yüzde 52 arttı ve 1,8 trilyon dolar oldu. Yüz milyonlarca kişi maaşlarında kesintiye uğrarken zengin hissedarlara büyük kâr payları ödendi.
  • Oxfam kaliteli kamu hizmetleri, özel sektör düzenlemeleri, tekelleşmenin önlenmesi, kalıcı servet ve aşırı kâr vergilerinin yürürlüğe konması da dahil olmak üzere devletin daha aktif olduğu yeni bir dönem çağrısında bulunuyor.

İş dünyasının elitlerinin İsviçre’nin tatil kasabası Davos’ta bir araya geldiği bu günlerde, Oxfam yayımladığı “Eşitsizlik Ltd.” (Inequality Inc.) raporuyla dünyanın en büyük on şirketinden yedisinin CEO’su veya ana hissedarının bir milyarder olduğunu ortaya koyuyor. Bu şirketlerin değeri 10,2 trilyon dolar. Bu rakam Afrika ve Latin Amerika’daki tüm ülkelerin toplam GSYİH’sından daha fazla.

Oxfam International’ın Genel Direktörü Amitabh Behar, “Milyarlarca insanın salgın, enflasyon ve savaşın ekonomik şok dalgalarını omuzladığı, milyarderlerin ise servetlerini katladığı ve bu nedenle eşitsizliklerin keskinleştiği bir dönemin başlangıcına tanık oluyoruz. Bu eşitsizlik bir tesadüf değil. Milyarder sınıfının şirketleri herkesin zararına olacak şekilde kendilerine daha fazla zenginlik sağlıyor. Şirketlerin ve tekellerin kontrolden çıkmış gücü, eşitsizlik üreten bir makine. Şirketler işçilerin çalışma koşullarını zorlaştırarak, vergi ödemeyerek, devleti özelleştirerek ve iklim krizini körükleyerek ultra zenginlere sonsuz servetler aktarıyorlar. Ama aynı zamanda gücü de aktarıyorlar, demokrasilerimizi ve haklarımızı baltalıyorlar. Hiçbir kurum ya da bireysel güç, ekonomilerimiz ve hayatlarımız üzerinde bu kadar güce sahip olmamalı. Kimsenin bir milyar doları olmamalı.” açıklamasında bulundu.

Milyarderler 2020 yılına göre 3,3 trilyon dolar daha zenginler ve servetleri enflasyon oranından üç kat daha hızlı arttı. Küresel nüfusun yalnızca yüzde 21’ini temsil etmelerine rağmen Küresel Kuzey’deki zengin ülkeler, küresel servetin yüzde 69’una sahipler ve dünyadaki milyarder servetinin yüzde 74’üne ev sahipliği yapıyorlar. Hisse sahipliği de çoğunlukla en zenginlere fayda sağlıyor. Bugün en tepedeki yüzde 1, tüm küresel finansal varlıkların yüzde 43’üne sahip durumda. Orta Doğu’daki finansal zenginliğin yüzde 48’i, Asya’dakinin yüzde 50’si ve Avrupa’dakinin yüzde 47’sı onların elinde.

Şirketler de 2023 yılında yıllık kâr rekorlarını kırmaya hazırlanıyorlar. Dünyanın en büyük şirketlerinden 148’i, Haziran 2023’e kadar toplam 1,8 trilyon dolar net kâr elde etti. Bu rakam 2018-2021 yılları arasında elde edilen ortalama net kârın yüzde 52’sinden fazla. Bu dönemde bu şirketlerin beklenmedik kârları neredeyse 700 milyar dolara yükseldi. Rapor, Temmuz 2022-Haziran 2023 yılları arasında 96 büyük şirketin elde ettiği her 100 dolarlık kârın 82 dolarının zengin hissedarlara ödendiğini ortaya koyuyor. Oxfam’ın raporu aynı zamanda şirketlerin yürüttüğü “vergi karşıtı savaşın” efektif kurumlar vergisi oranının son yıllarda yaklaşık üçte bir oranında düşmesini sağladığını ve şirketlerin kamu sektörünü acımasızca özelleştirdiğini gösteriyor.

Diğer yandan sıradan insanlar genellikle güvencesiz ve riskli işlerde çok düşük maaşlar karşılığında daha fazla ve daha uzun saatler çalışmaya devam ediyorlar. Yaklaşık 800 milyon işçinin ücretleri enflasyona yenik düştü ve işçiler son iki yılda 1,5 trilyon dolar kaybettiler. Oxfam’ın dünyanın en büyük 1.600’den fazla şirketine ilişkin World Benchmarking Alliance verilerine dayanarak yaptığı yeni analiz, bu şirketlerin yüzde 0,4’ünün işçilere geçim ücreti ödemeyi ve değer zincirlerinde geçim ücretini desteklemeyi taahhüt ettiklerini gösteriyor. Sağlık sektöründe ve sosyal hizmetler sektöründe çalışan bir kadının, en büyük 100 Fortune şirketindeki ortalama CEO’nun bir yılda kazandığı parayı kazanması için en az 1.200 yıl çalışması gerekiyor.

Türkiye’de de durum farklı değil

En zengin 16 milyarderin serveti halkın en alt %50’lik kesiminin servetinden fazla. Halbuki dolar milyoneri ve milyarderlerine uygulanacak bir servet vergisi ile her yıl 12,5 milyar dolar gelir yaratılabilir. Bu gelirle sağlık bütçesi %47, eğitim bütçesi %54 ve sosyal harcamalar bütçesi %139 artırılabilir. Ayrıca bu vergi geliri ile;

  • 1 çocuk için eğitim yılı boyunca günlük 100 TL beslenme öğünü verilerek, 20 milyon çocuğa erişilebilir.
  • 550.000 uzman doktor daha istihdam edilebilir.
  • Emekli maaşı alan yaklaşık 16 milyon kişiye her ay ek 2.000 TL ödenebilir.
  • Kayıtlı 5 milyonun üzerindeki çiftçinin her birine yıllık 70 bin TL tarımsal destek verilebilir.
  • 2023’te Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın “Kadını Güçlendirme Programı”na ayırdığı 1 milyar 76 milyon TL’lik bütçe 12 katına çıkarılabilir.
  • 4.350 meslek lisesinin her birine her yıl 86 milyon TL kaynak sağlanabilir.
  • 0-5 yaş arası çocukların her biri için her yıl okul öncesi eğitime 1.250 dolar yatırım yapılabilir.
  • Tüm engelliler için kişi başına yılda 3.700 dolar bakım hizmeti ayrılabilir.

Oxfam, hükümetlere süper zenginlerle toplumun geri kalanı arasındaki uçurumu hızlı ve radikal bir şekilde azaltma çağrısında bulunuyor:

  • Devleti etkinleştirin! Dinamik ve etkili bir devlet aşırı kurumsal güce karşı en iyi siperdir. Hükümetler sağlık ve eğitim hizmetlerine evrensel erişimi sağlamalı, enerji ve ulaşım dahil kritik sektörlerde halka doğrudan hizmet ve mal sunmak için farklı seçenekleri araştırmalıdır.
  • Tekelleşmenin önüne geçmek, patent kurallarını demokratikleştirmek de dahil olmak üzere kurumsal gücü dizginleyin! Bu aynı zamanda geçinmeye yetecek ücretler için yasal düzenleme yapılması, CEO maaşlarının sınırlandırılması ve süper zenginler ile şirketlere yönelik kalıcı servet ve aşırı kâr vergileri de dahil olmak üzere yeni vergiler anlamına da geliyor. Oxfam, dünyadaki milyonerlere ve milyarderlere uygulanacak bir servet vergisinin yılda 1,8 trilyon dolar kaynak yaratabileceğini tahmin ediyor.
  • İş yapış şekillerini yeniden tanımlayın! Rekabetçi ve kârlı işletmelerin hissedarların açgözlülüğü tarafından ele geçirilmesi gerekmiyor. Demokratik işleyişe ve ortaklığa sahip işletmeler, özel sektör gelirlerini daha iyi eşitlerler. ABD’deki işletmelerin yalnızca yüzde 10’u çalışanların mülkiyetinde olsaydı, ABD nüfusunun en yoksul yarısının servet payı ikiye katlanabilirdi.

İngilizce “Eşitsizlik A.Ş.” Metodoloji Belgesini İndirin!

KEDV-KADIN EMEĞİNİ DEĞERLENDİRME VAKFI

Okumaya devam et

GÜNCEL

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI TARİHÇESİ, ANLAMI VE ÖNEMİ

1 Mayıs neden kutlanır, nasıl ortaya çıktı, ilk ne zaman kutlandı? Emek ve Dayanışma Günü’nün önemi nedir?

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık. Aşağıdaki ölüm olasılık, yukarıdaki açlık kesin.” Bu sözler, Zonguldak’ta meydana gelen bir göçükte arkadaşlarını kaybeden bir maden işçisine aitti. Bugünlerde, mücadeleye etmekte olduğumuz salgınla birlikte sözler tekrar anlam kazanıyor.

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI’NIN TARİHİ

1880’li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu, şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı arşıyaydılar.

1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu “8 saatlik iş günü” mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti..

ABD’nin şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.

Saldırılar, mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada’da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı.

Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. ışçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu.

ışçilerin bu topyekün isyanı, işverenlerin tepkisini çekti. Chicago’da greve çıkan 40 bin işçinin eylemini bastırmak için, saldırılar düzenlendi. ışverenler grev kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Sokak çeteleri bir taraftan işçilere saldırıyor, bir taraftan da grev kırıcılığı yapıyordu.
Grevci işçilerle sokak çeteleri arasında çıkan kavga sırasında, polisin işçilerin üzerine ateş açması sonucu 4 işçi yaşamını yitirdi.

Hükümet ve işverenler, işçi eylemini kolay kolay içlerine sindiremiyordu. 1 Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı.

ışçiler idam cezasına çarptırıldı. Dört yiğit işçi önderi Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi. Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, ahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:

“Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi lduğumdan asılacağım.”

İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD’de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler
düzenledi. 1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti.
Türkiye’de 1 Mayıslar işçi sınıfının ilk olarak 1890’da büyük bir mitingle kutlamaya başladığı “birlik, mücadele ve dayanışma günü”, izleyen yıllarda, tüm ülkelerde çoşkulu kutlamalara, büyük mitinglere sahne oldu..

Ama Türkiye’de, uzun yıllar yasaklandı… 1 Mayıs öncesi günlerde aydınlar, sendika yöneticileri, işçiler göz altına alındı…

Bu yıl yapılacak etkinliklere gelecek sayımızda ayrıntılarıyla yer vereceğimizi belirterek geçmişe dönelim ve Türkiye’de 1 Mayıslara bir göz atalım.

İlk 1 Mayıslar Anadolu’da 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde 1905 yılında Đzmir’de kutlandı. Đstanbul’da ilk kez 1 Mayıs kutlaması 1910’da yapıldı.

1920 1 Mayısı’nda ışgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. ışçiler Haliçten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu’na kadar bir yürüyüş yaptılar ve “Bağımsız Türkiye” yazılı bir pankart taşıdılar.

1921’in 1 Mayısı’nda ıstanbul’un hemen tüm işçileri, özellikle şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç ıdaresi ve Tramvay şirketi çalışanları 1 Mayıs’ı kutladılar.

1923 1 Mayısı’nda çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı. İşçi taleplerinin arasında, “yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs’ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı” vardı ve birçok işçi tutuklandı.

Cumhuriyet Sonrası 924 1 Mayısı’nı “ışçi Bayramı” olarak kutlayan işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. Sekiz saatlik işgünü için bildiri dağıtan birçok işçi tutuklandı.

1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu sonrasında kutlamalara izin verilmedi ve 1935 yılına kadar hemen hemen her yıl ancak gizli kutlanabildi.

1 Mayıs’ın bundan sonraki tarihi “yasak” larla yazıldı. 1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil günlerine dahil edildi.

27 Mayıs 1960’ dan sonra da “yasaklar” yaşandı. Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nun kabul tarihi olan 24 Temmuz, işçi sınıfına 1 Mayıs’ın yerine bayram olarak dayatıldı. Ancak bu girişimlerin hepsi, kararlı mücadeleler sonucu geri döndü.

Görkemli 1 Mayıslar En kitlesel 1 Mayıs, 1976’da kutlandı. Bu miting DĐSK’in öncülüğünde ve Taksim Meydanı’nda yapıldı. O gün Taksim Meydanı’ nı 400 bin emekçi doldurdu.

Bu yüzden 1977 yılındaki gösterilerin daha bir görkemli kutlanmasından tedirgin olan kesimler bulunmaktaydı… Ama herşeye rağmen Taksim Alanı’na beşyüzbin emekçinin akması engellenemedi… Saat 14.30’da başlayacak olan kutlamalar için alan, sabahın erken saatlerinde itibaren dolmaya başladı. ışçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, çocuklar… bayramlarına sahip çıkmış, coşkularını donanmış ve alanları özgür ruhlarıyla doldurmaya başlamıştı. Taksim alanında, iğne atsan yere düşmeyecek bir katılım vardı. Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı. Yaşanan paniğin ardından 37 insanımız yaşamını yitirdi ve 200’den fazla yaralı vardı.

1978 yılında, önceki yıl yitirilen 37 insanın acısını içinde yaşayan yüzbinler yine Taksim Alanı’ndaydı…

1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı Đstanbul’da mitinge izin vermedi. Đzmir Konak Meydanı’nda kutlandı.

80 sonrası 12 Eylül Askeri darbesinin yasaklar zincirinde 1 Mayıs da yeralıyordu. Böylece yeni bir yasaklı dönem başladı. Ama tüm yasaklara rağmen; kısa süreli iş bırakmalar, bayramlaşmalar ve bildiri dağıtılması gibi etkinliklerle, bu onurlu günün anısının belleklerden silinmesine izin verilmedi…

1987: 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim AnıtıGna 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istediler. Polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına
izin verdi.

1989: Taksim’de biraraya gelen kitleye saldırıldı. Mehmet Akif Dalcı isimli bir işçi yaşamını yitirdi.

1990: Yine Taksim’e yürümek isteyenlere izin verilmedi. Çıkan çatışmada ĐTÜ Öğrencisi Gülay Beceren felç oldu.

1996: 1980 sonrasının en kitlesel mitingi gerçekleştirildi. Kadıköy’ü dolduran yaklaşık 150 bin insan toplandı ama yine açılan ateş sonrası 3 kişi yaşamını kaybetti.

İzleyen yıllarda da emekçiler ve emek dostları, Kadıköy ve ardından şişli Abide-i Hürriyet Meydanında, kitlesel katılımlarla yapılan kutlamalarda, bayramlaştılar, taleplerini dile getirdiler…  (Kaynak: Birleşik Metal-ış Dergisi, Sayı 2’den)

1 Mayıs kutlamalarının simgesel mekanı: Neden Taksim?

Türkiye, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı kutlamalarına yine “Taksim” tartışmasıyla giriyor.

İşçi örgütlerinin ve siyasi partilerin ısrarına rağmen devlet, son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün akşam “Taksim miting alanı değildir. Muhalefet ve bazı marjinal yapılar, 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor” cevabında karşılık bulan tutumunu değiştirmedi ve meydanda kutlamaya izin vermedi.

Taksim Meydanı’nın simgesel önemine vurgu yapan meslek örgütleri ve siyasi partiler, saat 10.00’da Saraçhane’de toplanarak meydana yürüme kararı aldı.

İşçi hareketi ve sosyalist-sol siyaset Taksim’de neden bu kadar ısrarcı?

1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasına atfedilen önem için en çok, kalabalığa ateş edilmesiyle çıkan izdihamda 34 kişinin öldüğü 1977’deki “kanlı 1 Mayıs” referans gösterilse de, Taksim’in gençlik hareketinin simgesel mekânı haline gelmesi daha eskiye dayanıyor.

Temmuz 1968’de üniversite öğrencileri, Amerikan 6. Filo’sunun İstanbul’a ziyarete gelmesini protesto etmişti. Bu olaylar sonrasında polis Teknik Üniversite yurdunu basmış ve Vedat Demircioğlu adlı Hukuk Fakültesi öğrencisi öldürülmüştü. Baskının sabahında öğrenciler protesto amacıyla Taksim Meydanı’na çıkmıştı.

Gençlik hareketinin eylem mekânı olan Beyazıt Meydanı, 1965’ten sonra Taksim’e kaydı. 6. Filo’nun yine İstanbul’a gelmesi nedeniyle 16 Şubat 1969’da gerçekleştirilen “Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü’ne” 30 bin kişi katılmıştı. Bu, o güne kadarki en kalabalık yürüyüştü. Ancak Beyazıt’tan yola çıkan kitle Taksim’e geldiğinde aşırı sağcıların saldırısına uğradı, iki kişi öldü ve onlarca insan da yaralandı. Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen bu eylemin failleri bulunamadı. Ancak Taksim artık siyasi bir mevzi haline geldi.

DİSK, her yıl 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'na yürümek isterken, yoğun güvenlik önlemleri alınıyor.
DİSK, her yıl 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na yürümek isterken, yoğun güvenlik önlemleri alınıyor.

12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında arayışa giren sosyalist ve işçi hareketi, Cumhuriyet tarihinde 50 yıldır yapılamayan 1 Mayıs kutlamalarını meydanlara taşımak istediğinde akla ilk gelen yer Taksim Meydanı’ydı. 1976’da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) organizasyonuyla düzenlenen kitlesel kutlamayla meydan, mekân olarak da belleklere yerleşti.

1969’da olduğu gibi, 1977’deki kanlı 1 Mayıs sonrasında da fail bulunamadı; kalabalığa ateş edenlerden hiçbiri tutuklanmadı, kimse yargılanmadı.

Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamasına 32 yıl sonra izin verildiği 2010’da coşkulu bir kitleyi ağırlamış ve gerilim yaşanmamıştı.
Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamasına 32 yıl sonra izin verildiği 2010’da coşkulu bir kitleyi ağırlamış ve gerilim yaşanmamıştı.

Uzun yıllar süren yasak

1978’deki yine geniş bir katılımla gerçekleşen kutlama sorunsuzdu. Ancak 1979’da dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı kutlamaya izin vermedi ve meydanın uzun yıllar sürecek yasağı böylece başladı.

1989’da polis, meydana çıkmak isteyen grupları engelledi, çatışmalar yaşandı. Mehmet Akif Dalcı isimli işçi hayatını kaybetti.

2007’de DİSK, 1977 olaylarının 30. yılı nedeniyle kutlamalar için Taksim’e dönme isteğini gündeme getirdi. Ancak izin verilmedi ve polis meydana çıkmak isteyenlere müdahale etti. Aynı görüntü 2008’de de tekrar etti.

DİSK meydan için ısrarını sürdürdü. 2009’da 1 Mayıs resmi bayram ilan edildi. O yıl da, sabahın erken saatlerinden itibaren farklı yönlerden Taksim’e çıkmak isteyen gruplar ve polis çatıştı. Ancak öğleden hemen sonra polis barikatı açtı ve 32 yıl sonra bir grup meydandaki Cumhuriyet Anıtı’na ulaştı.

Grupların yıllar sonra Taksim’e girdiği 2009’da meydan bir süre sonra boşaltılmıştı. Halk, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na bırakılan çelenklerden “hatıra” çiçekleri almıştı.
Grupların yıllar sonra Taksim’e girdiği 2009’da meydan bir süre sonra boşaltılmıştı. Halk, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na bırakılan çelenklerden “hatıra” çiçekleri almıştı.

2010’da kutlamalar için izin çıktı. 2010 ve takip eden iki yıl boyunca meydanda coşkulu kutlamalar yapıldı.

Üç yıl devam eden sorunsuz kutlamaların ardından 2013’te, Taksim Meydanı’nı yenileme çalışmaları gerekçe gösterilerek izin verilmedi. O ve devam eden yıllarda meydana yürümek isteyen gruplarla polis arasındaki mücadele görüntüleri tekrar etti.

12 Ekim 2023’te Anayasa Mahkemesi, 2014 ve 2015’te Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının “hak ihlali” olduğuna hükmetti. (VOA)

Okumaya devam et

GÜNCEL

Akbank’tan ilk çeyrekte 13,2 milyar konsolide net kar

Akbank Genel Müdürü Kaan Gür, bankanın yılın ilk çeyreğinde 3 milyar 314 milyon lira vergi karşılığı ayırarak 13 milyar 185 milyon lira konsolide net kar elde ettiğini bildirdi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankadan yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Gür, geçen yılın ikinci yarısında başlayan parasal sıkılaştırma sürecinin bu yılın ilk çeyreğinde devam ettiğini belirtti.

Türk bankacılık sektörünün bu süreçte de güçlü yapısını koruduğunu dile getiren Gür, “Diğer taraftan, iyileşen ülke risk primi bankacılık sektörünün dış kaynağa ulaşımını kolaylaştırdı. Nitekim Akbank da Türkiye’nin ilk defa tamamı yurt dışı yerleşik nitelikli yatırımcılar tarafından satın alınan Basel III uyumlu ilave ana sermaye tahvil ihracını rekor talep ile gerçekleştirdi.” ifadelerini kullandı.

2024’ün ilk çeyreğinde ekonomiye sağladıkları kredi desteğini 1 trilyon 57 milyar lirasının nakdi olmak üzere toplam 1 trilyon 323 milyar lira seviyesine çıkardıklarını aktaran Gür, şunları kaydetti:

“Toplam mevduatımız 1 trilyon 374 milyar liraya, aktiflerimiz ise 2 trilyon 72 milyar liraya ulaştı. Yüzde 19,2 düzeyinde gerçekleşen güçlü konsolide sermaye yeterlilik oranımızla, reel sektörün büyümesine ve gelişmesine destek olmayı sürdürdük. Bankamız yılın ilk çeyreğinde 3 milyar 314 milyon lira vergi karşılığı ayırarak 13 milyar 185 milyon lira konsolide net kar elde etti.”

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

QNB Finansbank’ın toplam aktifleri 1 trilyon 145 milyar 846 milyon TL’ye ulaştı

Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nin lider finansal kuruluşu ve Katar’ın en büyük bankası Qatar National Bank (Q.P.S.C.)’ın Türkiye’deki iştiraki QNB Finansbank, 2024 yılının ilk çeyreğinde de Türkiye ekonomisine desteğini sürdürdü.

Yayınlanma:

|

Yazan:

QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, yerel seçimlerin tamamlandığı ve yeni ekonomik politikalar çerçevesinde istikrarın sağlandığı bir ilk çeyreği geride bıraktıklarını belirterek, QNB Finansbank olarak yıla güçlü bir başlangıç yaptıklarını ve sürdürülebilir büyüme kaydettiklerini söyledi.

2024 yılının ilk çeyreğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, “Seçimler bitti. Artık uzun bir süre seçim gündeminin olmayacağı bir döneme girdik. Ekonomi yönetiminin uyguladığı sıkılaştırıcı politikaları istikrarlı bir şekilde yürüttüğünü görüyoruz. Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi tarafından alınan kararların ve atılan adımların enflasyonla mücadele ve piyasalar üzerindeki olumlu etkilerini önümüzdeki dönemde daha somut bir şekilde görebileceğiz. Ayrıca, maliye politikalarında da sıkılaştırıcı adımların etkilerini daha fazla hissedeceğimiz bir döneme giriyoruz. Küresel piyasalardaki belirsizliklere ve jeopolitik risklere rağmen, hem ülkemiz ekonomisinin hem de bankamızın 2024 yılına finansal açıdan güçlü bir başlangıç yaptığını düşünüyorum” dedi.

31 Mart 2024 itibarıyla, QNB Finansbank’ın toplam aktifleri, 2023 yıl sonuna kıyasla yüzde 16 artarak 1 trilyon 145 milyar 846 milyon TL’ye ulaştı. Aynı dönemde, net krediler yüzde 16 oranında artış kaydederek 660 milyar 297 milyon TL’ye, müşteri mevduatı ise yüzde 12 büyüme ile 676 milyar 219 milyon TL’ye ulaştı. QNB Finansbank’ın 2024 yılı ilk çeyreğinde net dönem karı 9 milyar 863 milyon TL olarak gerçekleşti.

Tan, QNB Finansbank’ın ilk çeyrek performası için şunları da söyledi: “Yılın ilk çeyreğinde, CDP İklim Değişikliği Programı’nda ‘A’ derecesi alarak küresel bir başarıya imza atmamız, bankamızın çevresel ve sosyal sorumluluklarını uluslararası platformda da kanıtlar nitelikte. Bu başarılarımızı, sosyal sorumluluk projelerimiz ve sürdürülebilirlik vizyonumuzla da desteklemekteyiz. ‘Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları’ etkinliğimiz, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüme geçişte işletmelere rehberlik etmek adına önemli bir platform. Bu tür etkinliklerle, Türkiye’nin dört bir yanında ekonomik büyümeye, dijital ve yeşil dönüşüme katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. ‘Dünyayla1’ vizyonumuz doğrultusunda, sürdürülebilirlik ve dijital dönüşümü merkeze alarak yeni iş stratejileri üzerinde yoğunlaşacağız. Hem finansal hizmetlerimizi çeşitlendirmek hem de sosyal ve çevresel anlamda pozitif değişimler yaratmak için çaba göstereceğiz.”

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.