Connect with us

EKONOMİ

Elektriklendirme

Yayınlanma:

|

Yeni yıl ile birlikte, tüm ülkede bir yandan havalar hızla soğuyor, diğer yandan ona buna gelen zamlar birleşip ateş topu olmuş yaşamlarımızı yakıyor. Ocak ayı elektrik faturalarına gerçeküstü belgeler gibi bakakaldık. Anlatmaya ne hacet yaşıyoruz hepimiz.

Erdoğan, Çarşamba günü demiş ki, “yılbaşından itibaren bu ürünlerin fiyatlarında yaşanan artışlar mümkün olan en düşük seviyede yapıldı, Devlet bu alanlarda fedakarlık yapmayı sürdürecek.

O fedakarlığın kimin için kime karşı yapıldığını çok iyi biliyoruz. İşte o yüzden de diyoruz ki, biz devletten, fedakarlık değil, görev bekliyoruz. 

Isınma, aydınlanma, ulaşım, eğitim, sağlık, belediye hizmetlerine, temel ihtiyaçlara erişim hakkımızı geri istiyoruz.

Daha da açık konuşalım, örneğin çaresizlikten bebeklerin ölümüne yol açan, halkımızın yaşamın tehdit eden, tüm ürünlerin üretimine, dağıtımına yansıyarak tüm bir ülkeyi düşkünleştiren enerji sektöründeki akıldışılığı durdurmak için hemen devletleştirme yapılsın diyoruz.

Karmaşık mı? Aksine oldukça sade. Zor mu? Piyasacı değil, kamucu hedeflerle belirlenip, sermayenin değil, emeğin çıkarlarıyla hareket edilirse hiç de zor değil.

Önümüzde bu ülkenin son otuz kırk yıllık öyküsü var. Ülkenin kaynaklarını pazarlama ve satma stratejileri, kamusal alanın piyasalaşması; özel sektörün, yani sermayenin dümene geçirilip, devletin de o dümenin suyunda ilerleyen bir kayığa dönüştürülmesi…

Hepsini gördük, yaşadık, bilgisiyle belgesiyle, planıyla, apaçık önümüzde. Yapılacak şey, tek tek, adım adım her süreci tersine çevirmek.

Elektrik enerjisi, saklanabilen, stoklanabilen, iyi günde yastık altına konup kötü günde zuladan çıkarılabilecek bir ürün ya da hizmet değil. Santrallerde üretilen elektrik enerjisi, sanayiye, kentlere, konutlara, yani tüm kullanıcılara şebekeler aracılığıyla iletiliyor ve dağıtılıyor. Bir ğlkenin elektriklenmesinde/elektirifikasyonunda, üretim, iletim ve dağıtım aşamalarından oluşan farklı hizmet alanları var.

Güç kaynaklarına bağlı olarak elektrik üretim santralleri çeşitli, biliyorsunuz, Türkiye’de üretimdeki paylarına göre sırasıyla doğalgaz, hidroelektrik, taş kömürü ve linyit, ithal kömür, rüzgar, motorin ve fuel-oil gibi sıvı yakıtlar jeotermal, biyogaz ve güneş enerjisi ile elektrik üretiliyor. Üretilen elektriğin iletiminde henüz hala mülkiyeti kamuda olan Türkiye Elektrik İletim A.Ş. var. Bu arada, TEİAŞ’ın  özelleştirilme sürecinin tamamlanması da 2022  için planlanmış durumda. 

Üretim ve iletimde, özelleştirmeleri nasıl durdururuz, nasıl geri alırız konuşuruz. Hazır, elektrik faturaları bugün en görünür ve can yakar örnek olmuşken oradan başlayalım, odaklanalım ve soralım:

Elektrik dağıtımında devletleştirme nasıl olacak? 

Herşey nasıl başlamıştı önce kısaca onu hatırlayalım: 

2000’li yılların en başında elektrik sektöründe: “Devlet mülkiyetindeki elektrik sektörünün zayıf performansı ve yüksek maliyetler, ▪ Elektrik hizmetlerinin yetersiz gelişimi ve güvenilir olmayan arz, ▪ Kamunun, ekonominin diğer sektörlerinden kaynaklanan artan kaynak talebini karşılayacak gerekli yatırımları ve maliyetleri karşılayamaması” gibi gerekçelerle; “Türkiye Elektrik Piyasasının rekabete açılmasını amaçlayan” ve aynı zamanda bir Avrupa Birliği Uyum Yasası olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu (EPK) yürürlüğe girdi.

Kanunun daha ilk maddesinde niyet açık seçik yazılıydı: “rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması”…

EPK, kamuya ait elektrik varlıklarına sahip olan TEAŞ’ı üç ayrı tüzel kişilik altında ayrıştırmıştı: Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ-üretim aşaması), Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ dağıtım aşaması) ve Türkiye İletim AŞ (TEİAŞ-iletim aşaması). 

Bizim şu an derdimiz TEDAŞ ile. Devam edelim:

EPK marifetiyle, 2004’te “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi”ni yayınlanmış ve elektrik dağıtımında “rekabetçi ve serbest bir elektrik piyasasının oluşturulmasını sağlayacak uygulamaların sağlanması, hem verimliliği artıracak hem de finansal açıdan güçlü ve deneyimli firmaların sisteme dahil edilmesinin sağlanması” için özelleştirmelerin yapılması planlanmıştı.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirmesi, “işletme hakkı devri” yöntemiyle desteklenen “blok satış modeliyle” gerçekleştirildi. 21 bölge içinde, TEDAŞ iştiraki bölgesel elektrik dağıtım şirketlerinin 18’i 2009-2013 arasında birbiri ardına yapılan ihaleler yoluyla özelleştirildi ve bu şirketlerin hisselerinin %100’ü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından işletme hakkı devri destekli blok satış yöntemiyle satıldı. Her bir yatırımcıya, elektrik dağıtım şirketi hisseleri yoluyla, şirketin işletme hakkı devri sözleşmesi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile yaptığı hisse satış anlaşmasına istinaden dağıtım varlıklarını işletme hakkı verildi.

Bugün artık Türkiye’de elektrik dağıtımı tamamıyla özel sektör üzerinden işlemekte. Elektrik, üretiminin ardından bu şirketlere iletiliyor, yani satılıyor ve abonelere dağıtım ve faturalandırma bu şirketler aracılığıyla oluyor. Üretilen elektrik, sanayi, kent ve konutlara ulaşana kadar aradaki işletmeci sermayedarların paylarıyla yüklenip bedellenmiş oluyor. Bu da yetmiyor, abonelerin faturalarına kayıp-kaçak bedelleri de ekleniyor. Akıl dışı.

İşte biz de tam buradan başlayacağız. Enerji sektörünün serbest ve rekabetçi piyasaya açılması stratejisi nasıl öncelikle dağıtım şirketlerinin teker teker satılmasıyla başladıysa, devletleştirilmesi de öncelikle bu asalaklardan kurtulmakla olacak. Biz de strateji belgemize altını çizerek yazacağız: “elektrik üretim, iletim ve dağıtımında tüm hizmetlerin kamusal bir hizmet olarak yurttaşlara bedelsiz ulaştırılması için…

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirmelerinin yapıldığı 2009-2013 yılları arasında, bu şirketlerin satışıyla elde edilen gelir, o dönem gerçekleştirilen toplam özelleştirme gelirlerinin ise %57’sini oluşturuyormuş. Buradan anlayın neden elektrik dağıtımından işe başlamak gerektiğini.

Özelleştirme adımlarını geri alırken, son derece titizlikle ilerlememiz gereken bir konu da elbette, elektrik dağıtımında çalışan işçi ve emekçilerin konumu ve istihdam koşulları olacak.

Yine karşı adımların izinlerini sürelim ve özelleştirmeleri gerçekleşen 18 şirket kapsamında istihdam durumlarına göz atalım isterseniz. 

Bu yazı için referans olarak kullandığım makaleye göre, bu şirketlerde, özelleştirme öncesi çalışan personel sayısının; 5.826 kişi kapsam dışı; 10.258 kişi kapsam içi ve 26.541 kişi de taşeron olmak üzere toplam 42.625 kişi olduğu yazılı.1 Kapsam içi ve dışı olmakla kastedilen, KİT ve bağlı kuruluşlarda çalışanlar arasında İş Kanunu’na göre toplu iş sözleşmeleri kapsamında olmak ve olmamak durumu. Mavi yaka, beyaz yaka ayrımı anlayacağınız. Her neyse, yine aynı makale, 2018 yılına ait özelleştirme sonrası istihdam bilgilerini: 20.599 kadrolu personel ve 29.522 taşeron personel olmak üzere toplamda 50.111 kişi olarak veriyor.

Sayısal olarak bir azalma olmadığını hatta artış olduğunu görüyoruz. Ancak öte yandan biliyoruz ki, özelleştirme yüzünden söz konusu işçi ve emekçilerin çalışma koşullarında, güvencesizlik, esnekleşme, gelir düşüşü, sendikasızlaşma aracılığıyla önemli bir gerileme ve kötüleşme yaşanıyor.

Dolayısıyla, bu şirketlerde devletleştirme aracılığıyla, her düzeyden ve her işkolunda tüm çalışanların, güvence, güvenlik, ücret, gibi alanlarda iyileşme yaşayacağını ve tüm sosyal, siyasal ve özlük haklarını kazanacaklarını hatırlatmak gerekiyor.

Bunun için de kapsamlı ve detaylı bir “Devletleştirilen işletmelerde istihdamı koruma ve iyileştirme” yönergesi hazırlayacağız. Özenle ve titizlikle.

Yazının sonuna, söz konusu dağıtım şirketlerini, hizmet verdikleri bölgeleri, nüfusları ve işleten sermaye grupları gösteren bir tablo ekledim. Bir köşeye not edelim bulunsun.

Heyecan verici değil mi? 

Nitekim, elektrik önemli sektör, hem de çok. Bundan yüz yıl önce, Sovyetlerin kuruluşunda gördük bildik önemini. Bolşevikler, sanayileşmenin, kentleşmenin, kalkınmanın temeline koymuşlardı elektrifikasyonu. O kadar ki, yeni kurulacak ülkenin koşulu olarak tanımlanmıştı ve Rusya’nın Elektrifikasyonu için Devlet Komisyonu – GOELRO, bunun için oluşturulmuştu. (Bkz. Elektrifikasyon planının 100.yılı. Turgut Yıldız, BAA)

Demem o ki, doğru yerden başlıyoruz…

Bölgelere göre elektrik dağıtım şirketleriHangi sermaye grubundan geri alınacağı:
17. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ), İstanbul Avrupa Yakası şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 9.162.919 nüfusa sahip.Cengiz Holding, Limak Holding, ve Kolin İnşaat
7. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. (TOROSLAR EDAŞ), Adana, Gaziantep, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Kilis şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 7.830.105 nüfusa sahip.Enerjisa
9. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. (BAŞKENT EDAŞ), Ankara, Zonguldak, Kastamonu, Kırıkkale, Karabük, Çankırı ve Bartın şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 6.899.700 nüfusa sahip.Enerjisa
1. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DİCLE EDAŞ), Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 5.526.144 nüfusa sahip.Eksim Holding Enerji Grubu
11. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş. (GEDİZ EDAŞ), İzmir ve Manisa şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 5.420.537 nüfusa sahip.Bereket Enerji
14. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş. (AYEDAŞ), İstanbul Anadolu Yakası şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 4.997.548 nüfusa sahipEnerjisa
12. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (ULUDAĞ EDAŞ), Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 4.626.181 nüfusa sahip.Limak Holding, Cengiz Holding ve Kolin İnşaat
8. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Meram Elektrik Dağıtım A.Ş. (MEDAŞ), Konya, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Karaman ve Kırşehir şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 3.552.586 nüfusa sahip.Alarko Holding, Cengiz Holding
15. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş. (SEDAŞ), Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Bolu şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 3.228.580 nüfusa sahip.Akenerji, Cez Energy
21. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. (YEDAŞ), Samsun, Ordu, Çorum, Amasya ve Sinop şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 3.051.887 nüfusa sahip.Çalık Holding
19. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Aydem Elektrik Dağıtım A.Ş. (AYDEM EDAŞ), Aydın, Denizli ve Muğla şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.851.086 nüfusa sahipBereket Enerji
10. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AKDENİZ EDAŞ), Antalya, Isparta ve Burdur şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.833.306 nüfusa sahipCengiz Holding, Kolin İnşaat ve Limak Holding
16. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. (OEDAŞ – OSMANGAZİ EDAŞ), Eskişehir, Afyon, Kütahya, Uşak ve Bilecik şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.634.302 nüfusa sahipZorlu Enerji
3. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. (ARAS EDAŞ), Erzurum, Ağrı, Kars, Erzincan, Iğdır, Ardahan ve Bayburt şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.207.602 nüfusa sahip.Çalık Holding, Kiler Holding
2. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş. (VEDAŞ), Van, Muş, Bitlis ve Hakkari şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.092.863 nüfusa sahipTürkerler Holding
4. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. (ÇORUH EDAŞ), Trabzon, Giresun, Rize, Artvin ve Gümüşhane şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.822.195 nüfusa sahipAksa Enerji
5. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş. (FIRAT EDAŞ), Malatya, Elazığ, Bingöl ve Tunceli şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.681.719 nüfusa sahipAksa Enerji
20. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Akedaş Elektrik Dağıtım A.Ş. (AKEDAŞ), Kahramanmaraş ve Adıyaman şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.672.890 nüfusa sahipKipaş Holding
6. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş. (ÇEDAŞ), Sivas, Tokat ve Yozgat şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.666.743 nüfusa sahipKolin İnşaat, Limak Holding, Cengiz Holding
13. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş. (TREDAŞ), Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.613.616 nüfusa sahip.IC İçtaş Enerji
18. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Kayseri ve Civarı Elektrik Türk A.Ş. (KCETAŞ), Kayseri şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.295.355 nüfusa sahip.Kayseri Büyükşehir Belediyesi
  • 1.“Türkiye’de özelleştirmelerin istihdam etkileri:Elektrik dağıtım şirketleri üzerine bir inceleme”, Yağmur KAYA Kayseri Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı: 2, Aralık 2020.

Burçak ÖZOĞLU – sol.org.tr

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA CEO Baştuğ: “Kredi kartlarına sınırlama getirilmeli”

Geçen yıl krediler yüzde 50 artarken, kredi kartlarında bunun üç katına varan artışlar olduğunu dile getiren Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, tüketimin sakinleşmesi için kredi kartlarına ilişkin adım atılması gerektiğini söyledi. Yıl sonunda enflasyonun baz etkisiyle yüzde 45’e gerileyeceğini belirten Baştuğ, asıl mücadelenin bundan sonra başlayacağını ifade etti.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ülkedeki en büyük sorunun enflasyon olduğunu söyleyen Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, enflasyonun dizginlenmesi ve tüketimin yavaşlaması için kredi kartlarına sınırlama getirilmesi gerektiğini savundu.

Geçen yıl krediler yüzde 50 artarken, kredi kartlarında bunun üç katına varan artışlar olduğuna da değinen Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, kredi kartı faizlerinin çok düşük kaldığını ve herkesin bu kanala yüklendiğini söyledi. Bu yıl ise 2023’e göre büyüme hızının yavaşladığını ancak yine de kredi kartlarıyla alakalı büyümenin önüne geçecek bir şeylerin yapılması gerektiğini belirten Baştuğ, “Geçen yılın büyümesi tüketimden geldi. Çılgınca bir tüketim yapıldı. Bunun baskılanması, düşmesi lazım. Ülke olarak tüketimle ilgili olarak sakinleşmemiz lazım, daha az tüketmemiz ve büyümeyi başka kaynaklardan elde etmemiz lazım” dedi.

Parasal sıkılaşma politikaları gereği bireysel kredilerde bankaların yüzde 2 büyüme sınırı olduğunu hatırlatan Baştuğ, “Bankalar bireysel kredilerde bu sınırı aşmaları halinde ciddi cezalar ödüyorlar, bu nedenle de aşmamaya özen gösteriyorlar. Bu yıl kredi talebi artsa bile yükselmiş faizle bu baskılanacaktır bireysel taraf için. Tüzel taraf için de benzer bir dünya var, orada da belli sınırlar var. Ortalama enflasyonun yüzde 54-55 seviyesinde biteceğini düşünürsek onun çok altında bir kredi büyümesiyle yılı tamamlarız diye düşünüyorum. Buradan herkes nasibini alacak. Ama hâlâ kredi kartlarıyla alakalı büyümenin önüne geçecek bir şeylerin yapılması gerektiği düşünüyor ve bekliyoruz” dedi.

“Kredi talebi Döviz cinsine kaydı”

Kurda öngörülebilirlik artınca kredi talebinin döviz cinsinden kredilere doğru kaydığını belirten Recep Baştuğ, “Bu talebin kayma nedenlerinden birisi de TL kredilerdeki yüksek faiz oranları. Türk bankaları döviz cinsinden kredi vermeyi, Türk şirketleri de döviz cinsinden kredi kullanmayı öğrendiler. Şu an verilen kredilerin doğru yerlere gittiğini düşünüyorum. Eskisi gibi kurun artışıyla herhangi bir sıkıntı yaratacak bir durum yok. Banka sermayeleri çok güçlü. Topladığımız para sattığımız paradan daha az. Bu trend devam ederse TL miktarı artacaktır. Bankalar kazandıkları parayla eleştirirler. Bankanın amacı kârı ile sermayesini enflasyona ezdirmemektir. Bankaların üzerindeki yük şu anda kârlılıkta kendini gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.

20 milyar dolarlık döviz girişi oldu

Seçimden sonra dışarıdan 20 milyar doları bulan bir döviz girişi olduğunu, bireylerin yatırım tercihlerinde de artan oranda TL’leşme gözlemlediklerini söyleyen Recep Baştuğ, “Şu anda gelen paralar yatırım için gelen paralar değil. Onun biraz daha vakti var. En büyük miktar swapla gelen para, ikinci büyük para Türk eurobondlarına geldi. Sonrasında TL Hazine bonolarına ve Borsaya geldi. Rakam her geçen gün artıyor” dedi.

bloomberght

Okumaya devam et

EKONOMİ

“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şimşek’in olmayan programının “kamuda tasarruf” kısmı bu hafta açıklandı. Orta Vadeli Plan gibi bu paket de genel olarak dilek ve temennilerden müteşekkil gözüküyor olsa da kamuda tasarruf paketinin ve genel olarak kamuda tasarruf söyleminin arkasında yatanlara bir göz atıp önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğine bakmakta fayda var.

1. Kamuda tasarrufla enflasyonun ilgisi ne?

Faiz artışları ve ücretlerin baskılanması gibi kamu harcamalarının azaltılması da yüksek enflasyon oranlarının aşağı çekilmesi için gerekli bir adım olarak sunuluyor. Ancak kamu harcamalarında yapılacak bu tasarrufun enflasyonu hangi kanaldan ve ne kadar düşürmesinin beklendiğine dair somut bir plan ya da açıklama tabii ki sunulmadı.

Standart iktisat teorisine göre, eğer bir ekonomide toplam talep toplam arzın üzerinde seyrediyorsa, bu ekonomide önce girdi fiyatları ardından da mal ve hizmet fiyatları yükselişe geçer. Bu modelin temel varsayımı, ekonominin halihazırda tam istihdamda olduğu ve kapasite kullanım oranının da daha fazla artırılamayacak kadar yüksek olduğudur.

Bu temel varsayım altında kısa vadede üretim artırılamayacağından ötürü, fiyatlardaki artış eğilimini durdurmak için talebin kısılması önerilir. Yüksek faizler, talebi kısmanın bir yöntemidir. Yüksek faizler, krediyi pahalı hale getirerek krediyle yapılan tüketim ve yatırım harcamalarını azaltabilir. Aynı zamanda, bugün tasarruf yapıp yarın daha fazla tüketme imkanı sunarak gelirlerin bir kısmının harcanmamasını sağlayarak da talebi sınırlayabilir. Ekonomideki toplam talebin toplam arzla uyumlu hale gelmesiyle de fiyatların artış eğilimi kontrol altına alınabilir.

Kamu harcamalarını azaltmanın da benzer bir mantığı vardır. Kamu harcamalarını azaltmak, toplam talebi düşüreceğinden ekonomideki “aşırı talebin” dizginlenmesine yardımcı olur ve dolayısıyla da enflasyonu düşürücü bir etkide bulunabilir.

Ekonominin tam istihdamda olmadığı (yani işsizliğin yüksek olduğu) ve şirketlerin üretim kapasitelerinin tamamını kullanmadığı koşullarda “aşırı talep” kaynaklı bir enflasyondan söz etmek mümkün değildir. İthal girdi ve özellikle de ithal enerji kullanımının yüksek olduğu bir ekonomide döviz kurlarının hızla artmasıyla tetiklenen ve yüksek kâr marjlarının sürüklediği bir enflasyondan söz ediyorsak bu basit ilişkinin çalışmayacağı açıktır. Hele ki enflasyon beklentileri kalıcılaşmış, gelir ve varlık eşitsizlikleri artmışken.

En azından kamu harcamalarının ithalat yaratan kısmı azaltılıyor olsaydı Türkiye ekonomisi için döviz açığını azaltacağı için dolaylı olarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabileceğini söyleyebilirdik. Ancak bu olmadığı gibi kamunun döviz (ve altın) cinsinden iç ve dış borçlanmasına dair bile herhangi bir unsur görünmüyor tasarruf paketinde.

Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut.

2. Kamu bütçesi ve vergiler: Yeniden bölüşüm

Kamunun topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, en basit ifadesiyle, ekonomide üretilen toplam değerin bir kısmını yeniden dağıtma işlevine sahiptir. Bu anlamda da hem vergilerin kimden ve ne kadar toplandığı hem de harcamaların hangi alanlara yapıldığı bir toplumun önceliklerini ve o toplumdaki güç dengelerini doğrudan yansıtır.

Dolayısıyla vergilendirme ve harcama kalemlerinde yapılan her değişiklik de aslında öncelikle yeniden bölüşüm ilişkilerine yapılan bir müdahaledir. Ancak, müdahale genellikle sadece yeniden bölüşüm ilişkileriyle kalmaz, doğrudan üretim ve bölüşüm ilişkilerini de etkileyecek ve değiştirecek unsurlar içerebilir.

3. “Kamuda tasarruf”un esas amacı

Kamu harcamalarının kısılması, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin birçoğunun özel sektöre devredilmesi ve kamu varlıklarının özelleştirilmesi 1980’lerden bu yana IMF ve Dünya Bankası programlarının asli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Şimşek’in bu hafta açıkladığı programın da bu bağlamda 3 ana amacı olduğu söylenebilir:

1. Dış sermayeye daha fazla kaynak ayırmak: Daha önce “Şimşek “programı”nın aritmetiği”nde yazdığım gibi içerideki talebi azaltacak her adım dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılabilecek kısmı yükseltmeye yaramaktadır. Çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerini düşürmek, onlara yönelik kamu harcamalarını kısmak, onlardan daha fazla vergi almak ve onların borçlanmasını zorlaştırıp daha pahalı hale getirmek bu kesimin elindeki harcanabilir geliri düşürmek suretiyle milli gelirden bu kesime ayrılan payın düşük tutulması, dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılan kısmı artırır. Kemer sıkma politikalarını uluslararası finans için önemli kılan nedenlerin başında bu gelir. Dış sermayeye, bize döviz getirirseniz size yüksek faiz ve kâr payı ödemesi yapacağız ve bu ödemeleri yapabilmek için de kendi çalışanlarımızın boğazından kısacağız mesajı verilir. (1)

2. Krizi fırsata çevirmek: Çalışanların örgütsüz, güçsüz ve dağınık olduğu koşullarda “kamuda tasarruf” ya da “kemer sıkma” politikalarıyla sermayenin çıkarına adımların önü açılır. Ücretleri ve emekli aylıklarını düşürmek, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaymak, kamunun sağlaması gereken temel hizmetleri giderek daha fazla özel sektöre devretmek, sosyal yardımları ve kamu hizmetlerini azaltarak çalışanları daha düşük ücretlerde çalışmaya mecbur etmek, kamuya ait varlıkları ucuza özel sektöre devretmek “kamuda tasarruf” paketinin ilerleyen dönemdeki versiyonlarından bekleyebileceğimiz gelişmelerdir. Bu haliyle de Şimşek ve “programı”nın sermayenin tüm kesimlerinin desteğini alması şaşırtıcı değildir. (2)

3. İdeoloji ve algı: Oğuz Oyan’ın oldukça yerinde tespitiyle “yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu”. (3) Açıklanan tasarruf paketi de “işte iktidar da üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile.

4. Bu daha başlangıç

Aslına bakarsanız, göreve geldikten neredeyse bir sene sonra “kamuda tasarruf” paketini açıklayan Şimşek’in çalışmaya yeni başladığını söyleyebiliriz. Ücretlerin bastırılması, emeklilerin açlığa mahkum edilmesi, kamu çalışanlarının servislerinin, lojmanlarının ellerinden alınması gibi adımların hiçbiri enflasyonu tek haneli rakamlara indirecek adımlar değil.

Enflasyon, TL’nin reel değerlenmesi ve baz etkisiyle biraz inmeye başladığında “program”ın çalıştığı öne sürülecek ve enflasyonu daha fazla indirip ekonomiyi istikrara kavuşturmak için geniş kitlelerden daha fazla fedakarlık istenmekle de kalınmayacak kamunun elinde kalan varlıklar, araziler vs. yerli ve uluslararası sermayeye ucuza devredilecek. Nihayetinde Şimşek ve ekibinin bu konuda 2000’lerden oldukça fazla deneyimi var. Bu paketteki “değerli lojman ve sosyal tesisler”in sermayeye satılması maddesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. (4) Benzer şekilde, Varlık Fonu adı altında tamamen denetim dışına çıkarılmış kamu varlıklarının akıbetinin ne olacağını da önümüzdeki dönem bize gösterecek.

5. Sonuç yerine

Esas amaç gerçekten kamuda tasarruf olsaydı yapılacak şeyler belliydi. Örneğin, “Şimşek sadece İstanbul Havalimanı’nın bir yıllık kirasını Cengiz ve Kalyon’dan alabilse, açıkladığı ‘tasarruf paketinin’ hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.” (5) Ya da şirketlerden toplanmayan, affedilen vergiler, şirketlere tanınan çeşitli muafiyetler ve verilen teşvikler, bütçede artan faiz ödemeleri, kamu-özel işbirliği adı altında sermayenin belli kesimlerine aktarılan kaynaklar, askeri maceralar için harcanan paralar, iktidar sahiplerinin çoklu maaşları, astronomik huzur hakları vs. vs.

Ancak, yine Oyan’ın tespitiyle, kamuda gerçek bir tasarrufun ucu “sermayeye ve yolsuzluk ekonomisine dokunacağı için yasak alandır. Her durumda Şimşek’in boyunu ve meşrebini aşar.” (3)

Bu şekilde değerlendirildiğinde “kamuda tasarruf”un Şimşek “programı”nın iki hedefiyle de gayet uyumlu olduğu görülmekte. Tekrar hatırlatmak gerekirse bu iki hedef, Türkiye ekonomisinin kronik döviz açığı sorununu bir süreliğine de olsa gidermek ve Nebati programının emeğe saldırısının sonuçlarını kalıcılaştırıp daha öteye götürmek olarak belirlenmiş durumda.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.

Özgür Orhangaziozgurorhangazi.com

Notlar:

(1) Şimşek “program”nın aritmetiği

(2) https://www.gazeteduvar.com.tr/is-dunyasindan-kamuda-tasarruf-paketine-destek-haber-1691071

(3) https://haber.sol.org.tr/yazar/tasarruf-mu-dediniz-393343

(4) Özelleştirme İdaresi’nin Urla’daki taşınmaz ihalesi için hazırladığı reklam filmi, belki de önümüzdeki dönemde göreceklerimizin bir fragmanı olabilir: https://twitter.com/bahadir_ozgr/status/1790043345818968518

(5) https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-once-kalyon-ve-cengizden-milyar-euroluk-kirayi-alsin-makale-1691043

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GARANTİ BBVA TÜRKİYE RAPORU

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB ihtiyaç duyulduğu sürece sıkılığın korunacağı, yeni mali tedbirler ise politika bileşiminin daha koordineli olacağına işaret etmektedir. Politikaların gecikmeli etkisi göz önüne alındığında, hala sağlam olan tüketimi kontrol altına almak için ek makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulacağına inanıyoruz.

Önemli noktalar

  • TCMB, yılın ikinci enflasyon raporunda 2024 yılı ara enflasyon hedefini 2 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 38’e yükseltmiş, öngörülen aralığın üst sınırını değiştirmeyerek yüzde 42’de tutmuştur. Yılın ilk dört ayında enflasyonun beklenenden 4 puan daha güçlü gelmesi, Mart ayındaki ilave sıkılaştırma ile sapmayı telafi edemeyecekleri için bu revizyonu yapmalarına neden oldu.
  • TCMB, sıkılaştırmanın talep koşulları ve enflasyon beklentileri ve dolayısıyla enflasyon eğilimi üzerindeki gecikmeli etkilerini gözlemlemek istemektedir. Enflasyon eğiliminde belirgin bir bozulma olması durumunda ilave sıkılaştırma uygulanacağının sinyallerini vermeye devam etmektedirler.
  • İç talep, yüksek enflasyon beklentileri, servet etkileri ve kredi kartı harcamalarının kullanılabilirliği ile desteklenmeye devam etmektedir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla mevcut düzenlemeleri gevşetmek için sürdürülebilir bir yol başlatmak için finansal koşulların daha uzun süre sıkı tutulmasına ihtiyaç duyulacaktır.
  • En son açıklanan mali paket, 2024’te GSYİH’nın %0,2-0,3’ü civarında tasarruf anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde yeni tedbirler de alınacak ve bunların birçoğu orta vadede etkili olacaktır.
  • Enflasyon eğilimi, daha koordineli bir politika bileşimi ile yıl sonu enflasyonunun TCMB tahmin aralığının üst sınırı olan %42’nin altına düşecek bir düzeye yükselmesi durumunda, 4Ç24’te çok kademeli adımlarla gevşemeye başlamak için sınırlı bir alan olabilir. Ancak, gecikmeli mali etkiler ve perakendeci harcamaları üzerindeki makro ihtiyati politikalar, daha erken bir kesinti döngüsü olasılığını azaltıyor.

Raporun tam hali için:

https://www.bbvaresearch.com/wp-content/uploads/2024/05/Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24.pdf

Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın

Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.