Connect with us

EKONOMİ

Erdoğan : Ekonomik Kurtuluş Savaşından zaferle çıkacağız

Yayınlanma:

|


  • Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, yine, genel kabul görmüş ekonomi teamüllerinin aksine faiz ve enflasyon ile ilgili görüşlerinin altını çizdi: “Kur ve faiz oyununu görüyoruz. Güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden alnımızın akıyla çıktık. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağız” dedi.  
  • Takdir edersiniz ki, TCMB’nin kulvar değiştirerek, enflasyonun doludizgin yukarıya gittiği bir ortamda, negatif reel faiz tercihi ile değersiz bir TL yaratmak suretiyle üretim ve ihracatı destekleyerek cari işlemler dengesinde fazla verme hedefini, tehlikeli bir ‘deney’ olarak okuyoruz. 
  • Kurun gelmiş veya geleceği seviyenin de artık pek bir anlamı kalmadığını düşünüyoruz. Her ne kadar kurun her gün yeni bir rekor tazelemesinin ekonominin temel sütünları ile birebir alakası olmasa da, gelinen seviyeler, çok daha yüksek bir enflasyona neden olacaktır. Ekonominin bir noktada devalüasyon (her ne kadar sabit kur rejiminde olmasak da) ve stagflasyon riski ile karşı karşıya olacağını düşünüyoruz. Daha düşük faiz hedefi, uygulanan stratejiler nedeniye daha yüksek bir faiz seviyesi ile denge bulacaktır. Bu konuda hepimiz deneyimliyiz. Çok episode seyrettik! 
  • Velhasıl, dün sabah saatlerinde güne ılımlı bir başlangıç yapan USDTRY kuru, 10,90 seviyelerine kadar gerilemesi ardından, Kabine toplantısı sonrası  günü 11,50 seviyelerine yakın bir yükselişle rekor tazeleyerek tamamladı. Oldukça geniş bir bantta salınan USDTRY kuru, daha basit bir tabirle vahşi boyutta ulaşan volatilite, reel sektör için fiyat tayin etme davranışını bozarken, piyasalarda da arz talep dengesizliğine neden oluyor. 
  • Son yıllarda olduğu üzere, TL’nin devamlı değer kaybetmesinin arkasında piyasaların büyük önem gösterdiği ‘iletişim’ politikasında görülen zaafiyetler ve beraberinde piyasaları hazırlamada yapılan ileriye dönük ‘rehberlik’ hatalarının da yatırımcı güvenini aşındırdığını görüyoruz. Özellikle, son dönemlerde kurun kendi haline bırakılması ve bir noktada denge bulacağı yönünde artan inanışın da büyük bir hata olacağının altını peşinen çizmek isteriz. 
  • Türkiye cephesi ile ilgili son notumuz da dünden kalan ve TÜİK’in açıkladığı Kasım ayına ilişkin tüketici güven endeksi olsun. Buna göre, endeks 71,1 seviyesine inerek 2004 yılından bu yana tutulan serinin en düşük seviyesine geriledi. Elbette, tüketici güvenindeki çökmenin arkasındaki en temel neden, TL’de yaşanan rekor erezyon olarak düşünülebilir!   
  • TCMB, negatif reel faiz politikasından geri adım atmadığı müddetçe, tıptan bir örnekle pekiştirelim, yüksek tansiyon dönüp bir noktada bünyeye ve damarlara zarar vermeye başlayacaktır. Bu bağlamda, tüketici güven endeksinde daha büyük bir düşüşün de görülebileceğini göz ardı etmiyoruz. 
  • Borsa İstanbul cephesinde ise, döviz bazında oldukça ucuzladığı argümanın yarattığı iyimserlikte, döviz piyasasındaki yüksek dalga boyunu göz ardı ederek yükselişine dün de devam ettiğini görüyoruz. Son 3 gündür ana edeksin 1,759 seviyesindeki zirvesini zorladığına şahit oluyoruz. CDS primleri 440 baz puan civarında salınmaya devam ederken, faiz indirimlerine rağmen 10 yıllık gösterge Türkiye tahvilinin bileşik faizi (piyasa faizi) ise %20,40 ile 30 ayın zirvesinde yer almaya devam ediyor. 
  • Yurtdışı cephede ise artan enflasyon kaygıları, ABD ve Japonya’nın buna bağlı olarak petrol fiyatlarının yükselmesini durdurmak adına stratejik rezervlerini kullanma tehdidi ve Avrupa’da 4. dalga olarak yaşanan vaka sayıları gündemin bir numarası olmaya devam ediyor. Pandemi ile mücadele kapsamında yeniden 10 gün tam kapanma önlemi alan Avusturya’yı, Almanya’nın da takip etmesi olası görülüyor. 
  • Takdir edersiniz ki, tam kapanma kararı, ekonomik aktivitenin azalması anlamına gelerek dolaylı yoldan petrol fiyatlarını da baskılarken, pandemide öne çıkan Avrupa ülkeleri, ortak para birimi EUR üzerinde de aşağı yönlü bir baskı kuruyor. Bu bağlamda, Brent petrolün varil fiyatının 80 doların altında kalmaya devam ettiği sürece aşağıda 75 dolar seviyesi teknik bir bakış açısı ile önem arz ediyor. Teknik destek seviyesinin kırılması, daha büyük bir düzeltmenin habercisi olabilir. Öte yandan, EUR/USD paritesinde de riskleri aşağı yönlü görüyoruz. Geniş bir bakış açısıyla (aylık grafik) aşağıda 1,07 seviyesi bizleri pek de şaşırtmayacaktır (bakınız grafikler). 
  • Bu hafta Şükran Günü nedeniyle haftanın genelinin kısa geçeceğinin altını bir kez daha çizelim. Siyah Cuma nedeniyle Cuma günü gözler alışveriş çılgınlığında olacaktır. Bu arada FED’in başkanlığı için Powell yeniden aday gösterilirken rakibi Brainard ise yardımcısı pozisyonu için düşünülüyor. Brainard kartına (daha güvercin bir isim) oynayan piyasaların Powell ismine bir nebze de olsun dudak büktüklerini görüyoruz. 
  • Bu bağlamda, dün geceyi risk iştahının göstergesi olarak görülen ABD’nin teknoloji borsası Nasdaq endeksi %1,3 düşüşle tamamladı. Dolar endeksi DXY 96,6 seviyesi ile son 14 ayın yeni zirvesine yükseldi. Doların değerlenmesinin arka planında, FED’in enflasyon tehdidine karşı daha hızlı aksiyon alabileceği beklentisinin de yattığını görüyoruz keza amiral gemi ABD 10 yıllık tahviller bu sabah %1,62 seviyesine yükseldi. %1,69 seviyesinin üzerinde çarşı karışacaktır! Mim koymuş olalım. 
  • ABD faizleri ile ters korelasyona sahip kıymetli madenlerde dün adeta kabus bir gün yaşandı. Doların güçlenmesi ile, altının ons fiyatı önemsediğimiz 1,865 seviyesi üzerinde haftalık kapanış yapamayarak zaten kaygan bir zeminde ilerlediğini bizlere anlatmıştı. Altının dün DXY ve 10 yıllık tahvillere paralel boynunu bükerek 1,800 dolar seviyelerinin diplerine kadar gerilemesiyle, gümüşte de adeta havlu atarak ümitle beklediğimiz kama formasyonunun da oluşturamayarak 24 seviyesinin diplerine kadar adeta çöktü. Son bir kale olarak (destek anlamında) 24 dolar seviyesini takip edeceğiz. Kıymetli maden yatırımcılarının yüzü bu sene bir türlü gülmedi!  
  • Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında Şangay borsası hariç düşüş eğilimli bir seyri görülüyor. Pasifiğin diğer ucunda da ABD borsalarının vadeli işlemleri hafif çapta da olsa düşüşler görüyor. Küresel mali piyasalar yeni günü bir nebze de olsa karışık bir seyirle başladığını söyleyebiliriz. Makro cephede ise tüm dünyada açıklanacak PMI rakamları izlenecek. İçeride gözler maalesef kur üzerinde olmaya devam edecek.

>Brent

Teknik manada aşağıda (yeşil çizgi) 75 dolar civarını önemsiyoruz. ABD’nin çağrısına uyarak diğer ülkelerin de stratejik rezervlerini kullanma girişimi, beraberinde daha büyük bir düzeltmeyi getirebilir.

1637644843e8f3ac5cc7d6b4583d5875d339241107_1_1200.jpg

>DXY

Doların belli başlı para birimlerine karşı değerini gösteren sepet kur DXY (içerisinde en büyük pay EUR’ya ait) son 17 ayın yeni zirvesine yükseldi. Devamının da geleceğinden endişeliyiz. Radar menzilinde 97,7 seviyesini görülüyor.

163764484343892212087edf6068d69ad211d7bd2f_2_1200.jpg

>EUR/USD

DXY’nin adete ters ikizi olan EUR/USD paritesinde ise, daha geniş bir açıdan baktığımızda, teknik analizde çok sık rastlanan ve bir düşüş sinyali olan OBO formasyonunu oluşmaya başladığını düşünüyoruz. Daha da aşağıda, 1,07 seviyesini önemsiyoruz. EUR’da riskleri aşağı yönlü görüyoruz.

1637644844ac6c77e3b86154c3c6e1c39397167460_3_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.