Connect with us

GÜNDEM

Faiz indiriminin hazineye ilk maliyeti 34 milyar TL oldu

Yayınlanma:

|

✔ Bir vatandaş, naylon poşette biriktirdiği dolarlar, “Saat 2’yi bekliyorum, Cumhurbaşkanımız söyledi, faiz inecek ya, dolar daha da artacak, o zaman satacağım” diyor.

✔ Sıradan vatandaşın gördüğünü başkaları göremiyor mu; olacakları okuyamıyor mu, mümkün değil.

✔ Faturaya bakın; dolardaki 25 kuruş artış Hazine’ye 34 milyar TL, reel sektöre 32 milyar TL ek yük getirdi. Bu yük herkese enflasyon olarak dönecek!

Pek beklenmeyen faiz indiriminin ilk etkisinden kurtulmuş bir şekilde gelin biraz sakin kafayla düşünelim ve soralım: “Nisan, mayıs, haziran, temmuz ve ağustos toplantılarında faizi yüzde 19’da sabit tutan Merkez Bankası ne oldu da eylül toplantısında indirime gitti?”

Dünya Gazetesinden Alaattin Aktaş yazısına göre; Yüzde 19’a mart toplantısında çıkılmıştı; dolayısıyla bu oran marttan eylüle, tam altı ay uygulandı. Bu altı ayın sonunda nasıl bir gelişme yaşandı ya da nasıl gelişmeler yaşanacağı varsayılır oldu da faiz indirimine gidildi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize olan bakışı yeni ortaya çıkmış değil. Erdoğan tüm siyasi hayatı boyunca aynı görüşü korudu. Geçen yıl kasımda Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı yapılması ve faizin yüzde 10.25’ten iki aşamada yüzde 17’ye yükseltilmesi karşısında sessiz kalındı ama martta yüzde 19’a çıkılması galiba bardağı taşırdı. Belki! Diyelim yüzde 19 “olmaması gereken bir orandı”, bu oran beş toplantı boyunca neden sabit tutuldu da değişikliğe yeni gidildi?

Biz bu soruların yanıtını bulamadık.

Dedik ya, Erdoğan’a kalsa faizi çok daha önce ve çok daha yüksek oranda aşağı çekmek gerekir. Son sözü de o söylediğine göre niye eylüle kadar beklendi?

Faiz indiriminin ekonomide kısa dönemde ne büyük tahribatlara yol açacağını diğer bölümlerde anlatmaya çalışıyoruz. Bu tahribatları Merkez Bankası başta olmak üzere zaten herkes tahmin ediyor. O zaman başlıktaki soru, “Faiz indirimi, niye şimdi” sorusu daha da önem kazanıyor.

Siyaseten bir hesap mı var, bilemeyiz. Ama varsa bile faizin yüzde 19’dan yüzde 18’e düşmesinin vatandaşa olumlu etkisi neredeyse hiç olmaz, ortaya çıkacak etki de enfl asyonun artması yönüyle ancak olumsuz olabilir. Geriye kalıyor bir tek faize karşı olma söylemiyle prim yapmak. Bu 2023 seçimi için erken bir adım değil mi?

Aslında indirim gecikti mi?

Yaşananlara farklı bir pencereden bakınca çok değişik bir tablo da görebiliriz.

Erdoğan faizin temmuz ya da ağustosta ineceğini haziran başında dile getirmişti ama bu olmadı. Belli ki Erdoğan’a enfl asyonun artık gerileme eğilimine gireceği bilgisi de verilmişti ama o da gerçekleşmedi.

Şu durumda zaten temmuz-ağustos gibi beklenen faiz indiriminin aslında gecikmeyle eylüle kaldığını mı söylemek gerekir? Yani faiz indirimi erken değil, tam tersine geç kalmış diyebilir miyiz?

Biraz öyle görünüyor. “Enfl asyon ne olursa olsun artık bir faiz indirimi gelecekti ve bir de manşet enfl asyon gibi bir gerekçe bulundu, böylece indirim en azından birileri tarafından izah edilebilir oldu” demek herhalde yanlış değil.

Manşetten çekirdeğe uzanan yolculuk…

Efendim artık merkez bankaları politika faizini belirlemede manşet enfl asyonu değil çekirdek enfl asyonu esas alıyormuş, Merkez Bankası’nın da öyle yapması iyiymiş falan filan…

Geçiniz!

Atılan adımın kılıfı yapılmak istenen bu görüşü ileri sürenlerin “Bunu yeni mi fark ettiniz, daha bir ay önce manşet enfl asyon deyip duruyordunuz” şeklindeki eleştirilere verecekleri bir yanıt herhalde vardır. Sahi var mıdır?

Göreve geldiğiniz günden beri “Bizim için temel gösterge çekirdek enfl asyondur” dersiniz; amenna!

Faizi sabit tuttuğunuz aylar boyunca çekirdek enfl asyona göre karar almış olursunuz; amenna!

Nisan, mayıs, haziran, temmuz ve ağustos… Tüm baskılara rağmen beş toplantıda faize dokunmamayı başardıktan sonra artık bir şekilde çaresiz kalınca çıkış yolu mu aradınız acaba?

Bu çıkış yolunu ararken de kendi kendinize “Ne yapsak ne yapsak, acaba çekirdeğe mi baksak” mı dediniz?

Yoksa yıllar öncesine gittiniz de bir bisküvi reklamındaki gibi aranızdan biri ya da birileri çekirdeği keşfedince “Tamam şimdi buldum” diye haykırdı mı?

Merkez Bankası sonuçları görmüyor olabilir mi?

Faiz indirimiyle birlikte ortaya çıkacak sonuçları Merkez Bankası’nın görmüyor olabileceğini varsaymak mümkün mü?

“Manşet değil çekirdek esas alınmalı” denildiği gün bile kurlar yukarı gitmedi mi?

“Faiz indirimi olabilir” anlamına gelecek bu açıklamadan sonra bile kur yükselince, faiz indirimine gidildiğinde kurun daha da yükselmesi beklenmiyor olabilir miydi?

Piyasadaki bütün oyuncular bu tabloyu okuyacak da, Merkez Bankası olup bitecekleri göremeyecek, tahmin edemeyecek!

Geçen perşembe gününden bir tv haberi… Faizi haram gördüğünü söyleyerek tasarrufunu döviz olarak tutan bir vatandaş, muhabirin sorusu üzerine saat 2’yi beklediğini belirterek “Cumhurbaşkanımız söyledi, faiz inecek, kur daha da yükselecek, elimdeki dövizi o zaman satacağım” diyor.

Sıradan tasarruf sahibinden başlayarak herkes görüyor ki faiz düşürülünce kur artacak.

Kur artınca ne olacağı da malum…

Hazine’ye de özel sektöre de ağır fatura çıktı

Dolar, Merkez Bankası’nın faizi indirmesiyle yaklaşık 25 kuruş arttı. Bu 25 kuruş, milyarlarca liraya bedel!

Hazine’nin 103.3 milyar doları dış, 33 milyar doları iç olmak üzere toplam 136.3 milyar dolar döviz cinsi borcu var. İşte o 25 kuruş var ya, o 25 kuruş, 136.3 milyar dolarlık borcun TL karşılığının 34 milyar lira artması demek.

Tutarı bir kez daha yazalım; 34 milyar Türk Lirası!

Böylesine bir yük altına niye girdik; faiz bir puan insin diye. Değdi mi, faiz bir puan inince hayatımızda olumlu anlamda ne değişti ya da değişeceğini sanıyoruz?

Yalnızca Hazine olsa iyi. Reel sektör şirketlerinin döviz varlık ve yükümlülükleri arasında 128 milyar dolar fark var. O 25 kuruşun 128 milyar dolarlık borca etkisi de 32 milyar lira. Yani reel sektör kuruluşlarının bilançolarına 32 milyar liralık bir yük geldi. Bu yük orada duracak mı sanıyorsunuz; fiyatlara yansıyacak ve alın size enfl asyon!

Faiz düşünce enflasyon gerileyecek mi demiştiniz!

Okumaya devam et

GÜNCEL

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Yayınlanma:

|

Yazan:

İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Trump, iki tarafın ateşkes konusunda anlaştığını duyurdu. Trump, süreci doğrudan İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesiyle yönettiğini ve İran’ın da Katar Başbakanı aracılığıyla ikna edildiğini belirtti. Ancak İran Dışişleri Bakanı, İsrail’in saldırılarını durdurmaması hâlinde ateşkesi kabul etmeyeceklerini açıkladı. İsrail ordusu da ateşkese rağmen İran’dan yeni füze saldırıları tespit ettiklerini bildirdi. Bölgede tam anlamıyla bir sükûnet sağlanamasa da, piyasaların tepkisinin ise dünden bu yana olumsuz olmadığını zaten belirtmiştik.

İran’ın misilleme olarak ABD’nin Katar ve Irak’taki tesislerine yönelik dün akşam saatlerinde yapmış olduğu saldırı pratikte korkulanın aksine piyasalarda ciddi anlamda bir rahatlatma yarattı. Kulağa tuhaf gelse de, İran’ın üç nükleer tesisine yönelik saldırıda reaktörlerin özellikle hedef alınmadığı, İran’ın da cevabını çok zayıf kalması piyasalarda ciddi bir rahatlama yarattı. Artık Hürmüz boğazını bilmeyen kalmadığına göre ve dünyanın petrol arzının neredeyse dörtte birinin geçtiği kanalın da kapatılmayacağı anlaşılınca, azalan arz endişelerine paralel petrol fiyatları adeta çöktü. Şöyle ki, haftanın ilk işlem saatlerinde haber etkisi ve panik ile 81,40 dolar seviyesine kadar yükselen brent cinsi ham petrolün varil fiyatı bu sabah 69 dolarlı seviyelere kadar gerileyerek neredeyse %10 düştü.

ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran’ın ateşkeste anlaştığını duyurması, küresel piyasalarda ilave olumlu bir hava estirdi. Yeni gün başlangıcında risk iştahını arttığını görüyoruz. Eski sükseli günlerinin hatrına, son günlerde biraz da olsun güvenli liman edası ile toparlanmaya çalışan dolar (DXY) bu sabah artan risk iştahının da yardımı ile 98 seviyesinin diplerine kadar geriledi. Bir başka açıdan bakarsak, dolar, 1986’dan bu yana en kötü ilk yarı performansına doğru emin adımlarla ilerlerken, herkes koşar adım dolardan (Trump etkisi ile) uzaklaşmaya çalışıyor. Diğer bir taraftan, jeopolitik risklerin azalması ve enerji fiyatlarında yaşanan geri çekilmenin de FED’in elini rahatlatarak faiz indirimlerinin önüne açacağı beklentisi güçleniyor. Japonya ve Avrupa gibi enerji ithalatçısı ülkelerin para birimleri olan YEN ve EUR da düşen petrol fiyatlarından destek buldu. Durum böyle olunca, EURUSD paritesi 1,16 seviyesinin üzerine yükselerek son dönemin zirvesini bir kez daha test ederken, dün bir ara 148 seviyelerine kadar giden USDJPY paritesi de bu sabah düşük 145 seviyelerine kadar geriledi.

Altının ons fiyatı risk-on moduna paralel 3,350 dolar seviyesine hafif de olsa gerilerken, gümüş 36 dolar seviyelerinin üzerinde kalmaya devam etti. Risk iştahını azalması ile hafta sonu 98bin dolar seviyesine kadar gerileyen ve son altı haftanın dibini test eden bitcoin yeniden 106bin dolar seviyesini dayandı. Büyük resmi tekrar hatırlamak gerekirse, günlük iniş çıkışların ötesinde, altın, gümüş ve bitcoin için, fiat para sistemine yönelik endişelerin arttığı bir ekosistemde, her anlamlı geri çekilmenin alım fırsatı yaratacağını düşünmeye devam ettiğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

ABD borsaları geceyi %1 civarında yükselişle tamamlarken, bu sabah Pasifik’in diğer ucunda borsalar sert bir şekilde yükseldi. Kore borsası %3’e yakın yükselişle başı çekerken, Hong Kong borsası %2, gösterge endeks Tokyo ve Çin borsaları ise %1 yükseliş kaydetti. Borsa İstanbul’un da bugün güne yükselişle başlayacağını düşünüyoruz. Genel hatları ile, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin 65 dolar seviyelerine kadar gerileyen petrol fiyatları ile olumlu ayrıştığı, savaş günlerinde ise tam tersi etki ile olumsuz ayrışması ardından bugün yeniden olumlu bir seyir izlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Kafamızda deli sorular bile dolaşmaya başladı. Öyle ki, jeopolitik risklerin tırmanmasının gölgesinde geçen hafta faiz indirimini istemese de pas geçen TCMB’nin, belki de 45 gün beklemeden erken bir PPK toplantısı ile faiz indirimine soyunabileceğini düşünüyoruz. Bu minvalde, Türk tahvillerinin de bugün iyimser bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetlerine de, özellikle lokomotif görevi üstlenen bankacılık hisselerine alıcı gözle bakmak gerekebilir! TCMB’nin likidite politikasına paralel TLREF 46,44 seviyesinde ve %46 olan politika faizinin biraz üzerinde dünkü günü bitirirken, AOFM ise %46’da kalmaya devam etti. CDS risk primi bu sabah 310 baz puan seviyesinde….

Ortadoğu’da gerginliğin hızla sona ermesini olumlu karşılayan piyasaların dikkati şimdi iki hafta içinde sona erecek olan küresel gümrük tarifesi müzakerelerine çevrildi. Yukarıda da değindiğim üzere, FED Başkan Yardımcısı Bowman’ın, istihdam piyasasındaki risklere dikkat çekerek Waller’ın ardından faiz indiriminin yaklaştığına işaret etmesi, gözlerin bugün Kongre’de konuşma yapacak olan FED Başkanı Powell’a çevrilmesine neden oldu. Bugün menüde ayrıca ECB Başkanı Lagarde’nin de konuşmasının bulunduğunu not edelim. Bu gelişmeler cereyan ederken, ABD 10 yıllık tahvil faizi dün %4,30 seviyesinin altını test ederek son yedi haftanın dibini gördü!

NATO Zirvesi bugün Lahey’de başlıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte (Hollanda eski başbakanı), görevdeki ilk zirvesinde ittifakı bir arada tutma sınavı verirken, savunma harcamalarının GSYH’nin %5’ine çıkarılması hedefi zirveye damgasını vurdu. ABD Başkanı Trump’ın güçlü baskısıyla şekillenen bu hedef, Avrupa ülkeleri için ciddi bütçe artışları anlamına gelirken, İspanya son dakikada bu taahhüde açıkça itiraz ederek istisna aldı. Rutte, krizi tırmandırmadan yönetmeye çalışsa da, zirve Trump’ın agresif tutumu ve Avrupalı liderlerle olası sürtüşmeleri nedeniyle tartışmalı geçmeye aday.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.

Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.

Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.

Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapay Zekânın Beyne Zararları: Fark Edilmeyen Tehditler

Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına entegre olmaya devam ederken, insan psikolojisi ve beyin sağlığı üzerindeki etkileri giderek daha fazla sorgulanıyor. Doğrudan fiziksel bir tehdit oluşturmamakla birlikte, YZ’nin dolaylı yollarla beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Özellikle yoğun dijital etkileşim, bireyin bilişsel işleyişini ve psikolojik dengesini tehdit edebiliyor.

1. Aşırı Ekran Kullanımı ve Dijital Bağımlılık

YZ destekli sosyal medya, video uygulamaları ve içerik algoritmaları kullanıcıları ekran başında daha uzun süre tutmak üzere tasarlanıyor. Bu durum, dikkat dağınıklığı, uyarıcıya bağımlılık, hatta dopamin sisteminin bozulması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bilimsel araştırmalar, uzun süreli dijital maruziyetin beynin karar alma, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor.

2. Karar Verme Yetisinin Zayıflaması

Yapay zekâdan sürekli destek alınması, bireyin kendi karar verme mekanizmasını kullanma sıklığını azaltıyor. Bu durum zamanla bilişsel atalete (tembelliğe) yol açabiliyor. Kendi düşünme süreçlerini devre dışı bırakma eğilimi, uzun vadede analitik düşünme becerilerinin zayıflamasına neden olabilir.

3. Yaratıcılığın Azalması

YZ araçları, yazı yazma, görsel üretme ve içerik tasarlama gibi birçok alanda kullanıcıyı destekliyor. Ancak bu destek zamanla insan beyninin yaratıcı merkezlerini yeterince çalıştırmama riskini de doğurur. Rutinleşmiş ve hazır içeriklerle çalışan beyin, yeni fikirler üretme konusunda daha az zorlanır ve zamanla yaratıcılık kabiliyetini köreltebilir.

4. Bilgi Tembelliği

“Nasıl olsa yapay zekâdan öğrenirim” düşüncesiyle hareket eden bireyler, öğrenme motivasyonlarını kaybedebilir. Bu, özellikle öğrenciler ve genç kullanıcılar için tehlikeli bir zihinsel konfor alanı oluşturur. Uzun vadede bilgiye ulaşma becerisi gelişir, fakat bilgiyi işleme ve içselleştirme becerisi geriler.

5. Stres ve Kaygı

YZ’nin iş gücünü tehdit etmesi, sosyal medyada tetiklediği karşılaştırma kültürü ve gelecekteki bilinmezlikler, bireylerde kaygı ve stres düzeylerini artırabilir. Özellikle genç nesilde “yerini yapay zekâya kaptırma korkusu” giderek yaygınlaşmaktadır.

Araç mı, Tehdit mi?

Yapay zekâ, doğru kullanıldığında bireyin bilişsel yetilerini destekleyebilir. Ancak aşırı bağımlılık, pasif kullanım alışkanlıkları ve yaratıcılıktan uzaklaşma, beynin uzun vadeli sağlığı için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, YZ ile olan ilişkimizi bilinçli, sınırlı ve dengeleyici şekilde kurmak hayati önem taşır.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.