Connect with us

GÜNDEM

FED’in ‘aşırıya’ kaçtığı endişesi risk iştahını baskılıyor

Yayınlanma:

|

  • Dünyada kuvvetli seyreden enflasyona karşı doktorların koordineli olarak reçetelendirdiği daha çok faiz artışı ve bunun da yarattığı ileriye dönük daha da fazla beklenti, küresel risk iştahı üzerinde son günlerde ciddi mânâda baskı kurmaya başladı. Yatırımcılar, amiral gemi FED’in bugün başlayacak ve yarın sonuçlanacak olağan toplantısında politika faizini en az 75 baz puan artırarak %3,00-3,25 bandına getireceğine kesin gözüyle bakarken, vadeli işlemler, 1 tam puan artırıma ise %19 ihtimal tanıyor. Piyasaların gündeminde bu hafta FED ilk sırada yer alsa da, aralarında Türkiye’nin de olduğu ondan fazla merkez bankasının para politikası toplantısı takip edilecek.
  • Bizim kanaatimiz, FED’in yarın faiz oranını 75 baz puan daha artıracağı yönünde. Vadeli kontratlar ayrıca faizlerin zirveyi %50 ihtimalle de olsa %5,00-%5,25 bandında göreceğini fiyatlıyor. Enflasyonla mücadele kapsamında faizlerin bu kadar hızlı ve yüksek seviyeye çıkarılması, ABD ekonomisi açısından resesyon veya daha da keskin bir ibareyle âdeta buz kesme anlamına da gelebileceğini ilk kez bültenimizde yüksek sesle telaffuz etmek istiyoruz.
  • Daha birkaç ay önce, FED’in yeteri kadar agresif biçimde enflasyonla mücadele etmediğinden şikayetçi olan yatırımcılar, hatta bir adım ileriye giderek 2021 yılında politika hatası yapan FED’in kredibilitesini bile tartışılırken, gelinen noktada hayal bile edilemeyen hızda devam eden faiz artırım sürecinin bu sefer de yarardan çok zarar getirebileceği konuşulmaya başlandı. Özellikle, ABD’de Ağustos ayında enflasyonunun beklentiyi aşması sonrası çılgın bir hız kazanan ileriye dönük faiz artırım beklentileri, atılan bunca adımın ekonomi üzerindeki etkilerinin ölçülmesine de olanak tanımıyor! FED’in bu sefer de çok aşırı davranarak yine hataya düşmesi durumunda (hastanın aşırı doz antibiyotiğe maruz kalması misali) ekonominin gereğinden fazla soğumasına da sebebiyet verebileceğini düşünüyoruz.
  • Mesela, ABD’de tahvil eğrisinin şekli, resesyon kaygılarının her geçen gün daha da arttığını çok açık bir şekilde yansıtıyor. Piyasa ağzı ile konuya yaklaşırsak, kaptan Powell’ın uçağı yumuşak bir şekilde piste indiremeyeceği görüşü her geçen gün ivme kazanıyor. 2 ve 10 yıl vadeli devlet tahvil faizleri arasındaki makas kısa vade lehine 1980 yılından bu yana en yüksek farkla açılırken, 2 yıl vadeli tahvilin getirisi psikolojik %4 seviyesinin kıyısına kadar yükselerek son 15 yılın yeni en yüksek seviyesini test etti. Dipnot olarak 1 yıllık tahvilin %4 seviyesini aştığını not edelim. Küresel tahvil faizlerinin gelmiş olduğu seviye kadar, hisse senetlerinin de 2022 yılında yüzü gülmedi. Takdir edeceğiniz üzere, büyüme olmayan yerde, krediye ulaşım da sorunlu ise, şirketlerin de iyi bir performans göstermesini bekleyemezsiniz. Mesela ABD’nin en büyük 500 şirketinin işlem gördüğü S&P500 endeksi, sene başından bu yana %19 değer kaybına maruz kaldı! Son günlerde ABD’de 30 yıllık mortgage faiz oranının 2008 yılında test ettiği %6 seviyesine yükseldiğini (bakınız grafik) görüyoruz. Elbette, konut sektörüne yönelik kredi faizlerinin gelmiş olduğu seviye, konut satışlarını ve dolayısıyla da ekonomik aktiviteyi baltalayacaktır.
  • Özetlemek gerekirse, alınan her ilacın bünyeye yapacağı etkiyi ölçmek için belli bir zamana ihtiyaç duyduğunu unutmamak gerekiyor. Bunun ekonomi cephesindeki karşılığı ise, parasal aktarım mekanizmasının görevini yerine getirebilmesi. Yani, atılan adımların enflasyona etkisini görebilmek adına geçmesi gereken zaman. Bunun en süratli ekonomiler için bile en az 6 ay olduğunu okuyoruz. Bu süreyi ve etkilerini iyice tartmadan veya görmeden, ya da daha basit bir anlatımla, uygulanan tedavinin bünyede yarattığı etkiyi beklemeden art arda yüksek dozda ilaç vermeye devam etmek (faiz artırmak, bilanço küçültmesine gitmek…) bir noktaya gelip ekonomiyi soğutmak bir yana buz kesmesine yol açabilir.
  • FED kararı kadar, Perşembe günü sonuçlanacak TCMB’nin olağan PPK toplantısı da, geçen ay sürpriz bir şekilde 100 baz puan faiz indirimine gidilmesi ardından merakla takip ediliyor. Son dönemlerde, serbest piyasa prensiplerinden uzaklaşan ve devamlı değişen ekonomi yönetiminin kuralları ile tahvil piyasasında ekonominin mevcut seviyeleri ile uyumsuz fiyatlamalar görüyoruz. Mesela, Hazine dün iki ayrı tahvil ihracı ile 26,7 milyar TL satış yaparken, 5 yıl vadede borçlanma faizi %10,56 ; 6 yıl vadede ise %9,8 oldu. Bu oranlar bankaların fonlama maliyetinin çok ama çok altında! TL tahvil faizlerinin gerilemesi ve Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz talebi, bu yıl enflasyon yerine büyümeyi ön plana alan TCMB’nin Perşembe günü faiz indirimine gitme olasılığı azımsanmayacak kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
  • ABD’nin Rusya’nın Mir adlı yerel ödeme sistemine dâhil olan Türk bankalarını odağına aldığına yönelik haberlerin ardından İş Bankası ve Denizbank Mir operasyonunu askıya aldığını açıkladı. Financial Times’ta geçen hafta yer alan haberde, ABD ve Avrupa Birliği’nin, 24 Şubat’ta başlattığı Ukrayna işgali nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımlar konusunda Türkiye üzerindeki baskıyı artırmaya hazırlandığı belirtilmişti. İş ve Denizbank ardından gözler Mir sistemine dâhil olan kamu bankalarına çevrildi (Vakıf, Ziraat ve Halk). Mir, Rusya Merkez Bankası tarafından Visa ve Mastercard dışında bir alternatif olarak geliştirilmişti.
  • Hazır bankalardan söz etmişken, dün hisse senedi piyasasında somut bir neden bulamasak da, düşüş isteğinin ivme kazandığını gördük. BIST100 endeksi günü %5,3 ; banka endeksi ise %9,3 civarında düşüşle tamamladı. Rasyonel olmayan yükselişin bu sefer de âdeta rövanşının yaşandığını görüyoruz. Bankacılık endeksinin ise tepeden son iş 4 gününde neredeyse %40 düşmesi ardından USDTRY kuru da 18,30 seviyesini aşarak bu yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
  • Haftanın ilk iş günü, FED toplantısı öncesinde dünya bekle ve gör stratejisi ile nispeten sakin bir şekilde tamamladı. ABD borsaları günlerdir devam eden satışlar ardından dün akşam nefes alırken, yeni gün başlangıcında, Asya borsalarında da havanın nispeten iyimser olduğunu görüyoruz. Çin Merkez Bankası, bu sabah politika faiz setini değiştirmeyerek sabit bırakırken, Japonya’nın çekirdek tüketici enflasyonu Ağustos ayından %2,8’e yükselerek yaklaşık sekiz yılın en süratli yıllık artışını kaydetti. Hammadde fiyatları ve YEN zayıflığından kaynaklanan fiyat baskısının artmasıyla enflasyon Japonya Merkez Bankası’nın %2 olan hedefinin üst üste beşinci ayda da üzerinde yer aldı.
  • Emtia cephesinde ise Brent petrol teknik anlamda büyük bir öneme sahip 92,10 dolar etrafında yön aramaya devam ederken (bizim beklentimiz daha aşağı seviyelerin görüleceği üzerine), altın pandemi döneminden bu yana kritik bir destek görevi üstlenen 1,685 dolar seviyesinin altında işlem görmeye devam ediyor. Kripto para birimleri, artan faiz ortamında yatırımcıların küresel olarak riskli varlıklara sırtlarını dönmesi ile dün üç ayın dip seviyesini test etti. Haftanın ilk işlem gününde Bitcoin 18,250 dolar seviyesine kadar gerilerken, en büyük ikinci kripto para birimi ethereum ise iki ayın dip seviyesi 1,280 dolara gerileyerek son 24 saatte %10’dan fazla düştü. Bitcoin’de teknik mânâda kısa bakış açısıyla 23bin; daha geniş çerçevede ise 28,800 seviyesi geçilmeden anlamlı bir hareket beklemiyoruz.
  • Almanya Merkez Bankası Bundesbank, ülke ekonomisinin hali hazırda daraldığını ve kış aylarında doğalgaz tüketiminin kesilmesi ya da azaltılmasıyla daralmanın daha da hızlanacağını belirtti. Ukrayna’yı işgalinden önce Avrupa Birliği’nin (AB) doğalgaz ihtiyacının %40’ını sağlayan Rusya’nın, Almanya’ya uzanan boru hattını kapamasıyla Avrupa’nın en büyük ekonomisi alternatif arz kaynaklarına ek olarak kullanımını azaltacak yöntemlerin de arayışına girmişti. Bundesbank, şirketler üretimi azaltır veya durdurursa doğalgaz kesintilerinin önlenebileceğini, fakat bu durumda dahi ekonominin daralacağını söyledi. EURUSD paritesi psikolojik 1 seviyesinin etrafında salınmaya devam ederken, riski aşağı yönlü görmeye devam ediyoruz.
  • Mali piyasaları gündeminde, bugün makroekonomik cephede içeride merkezi yönetim borç stoku, dışarıda ise ABD yeni konut satışları ve inşaat ruhsatları takip edilebilir.

>XBANK – Bayram havasından yasa…

Bankacılık endeksinde yaşanan lâkin ekonomik gerçeklerle anlatamadığımı bayram havasının âdeta rövanşı yaşanıyor. Teknik bir bakış açısı ile, tepe ile dip arasında en önemli düzeltme seviyesi (%61,8) 3,100 puan seviyesinde bulunuyor.

1663647298e97dfaa5df4765d4d4054e02ca5bab61_1_1200.jpg

>TRYUSD

TL’nin USD karşısında (grafiğe bir de böyle bakın) yılın en düşük seviyesine gerilediğini görüyoruz. Özellikle son 8 haftadır neredeyse yatay bir çizgi hâlinde devam eden seyir de dikkat çekiyor. Gerek dışsal gerekse de içsel faktörlerden, TRYUSD paritesinde riski aşağı yönlü görmeye devam ediyoruz.

1663647298323e50cbc632567310a05df3ff2b281f_2_1200.jpg

>ABD 30 yıllık mortgage faizi

ABD’de 30 yıllık mortgage faiz oranının 2008 yılında test ettiği %6 seviyesine yeniden yükseldiğini görüyoruz. Elbette, konut sektörüne yönelik kredi faizlerinin gelmiş olduğu seviye, konut satışlarını ve dolayısıyla da ekonomik aktiviteyi baltalayacaktır.

166364729854cda0f5876110ccf4ac43fc915eb720_3_1200.jpg

>XAUUSD

Neredeyse pandemi döneminden bu yana korunan 1,685 usd/ons seviyesindeki önemli destek, Cuma günü aşağı yönlü geçildi. Sadece ve sadece teknik bir yaklaşımla, önemli seviyeye doğru bir geri çekilme ardından yönünün yeniden aşağıya döneceğini öngörüyoruz. Böyle bir durumda, aşağıda 1,600 dolar seviyesinin radar menziline girdiğini düşünüyoruz.

16636472981d324ac2ddfa0922e636c2e5aa587bd3_4_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

QNB Finansbank Emekli Promosyonunu artırdı

Maaş Promosyon kampanyaları hızlanırken; QNB Finansbank Kmau Bankalarına alternatif olacak şekilde yeni bir Emekli Maaş Promosyon Kampanyası başlattı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Emekli Müşterilerimize Sunulan Ayrıcalıklar

  • 12.000 TL ‘ye varan nakit promosyon ve CardFinans Emekli kredi kartından yıllık 1.200 TL indirim olmak üzere toplamda  13.200 TL’ye varan emeklilik ödülü !
  • Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a özel kredi QNB Finansbank’ta! Emeklilere özel avantajlı oranlardan yararlanmak ve detaylı bilgi için tıklayınız.
  • Yurtiçi diğer tüm banka ATM’lerinden Para Çekme, Para Yatırma veya Bakiye Sorgulama işlemlerini toplamda ayda iki defa ücretsiz gerçekleştirebilirler. (günlük para çekme – yatırma limitleri dahilinde)
  • Bireysel İnternet Şube ve QNB Mobil’den yapılacak EFT saatlerinde ve TL havale işlemlerinde işlem ücreti muafiyeti ( haftasonu ve resmi tatil günleri dışında 09:00-16:00 saatleri arasında)
  • QNB Finansbank şubelerinde yapacağınız işlemlerde sıra önceliği
  • Emekli Bankacılığı müşterilerimize özel 0850 222 11 00 numaralı QNB Finansbank Emekli Bankacılığı Hattı’ndan faydalanma imkanı
  • CardFinans Emekli kredi kartına sahip olunması durumunda; ilk yıl, yıllık üyelik ücreti tahsil edilmemektedir. Bu bir yılın sonunda, CardFinans Emekli kredi kartına bağlı ve düzenli ödenen en az bir otomatik fatura ödeme talimatı olduğu ve bu talimatların düzenli ödendiği sürece, bu kredi kartı için yıllık üyelik ücreti alınmamaya devam edecektir.
  • Emekli maaşını Bankamızdan alan CardFinans Emekli kredi kartı sahipleri, market ve eczane harcamalarında yılda 1200 TL’ye varan indirimlerden faydalanabilir. Detaylı bilgi için tıklayınız.

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.