Connect with us

GÜNDEM

Merkez Bankaları haftası başlıyor. Piyasaların rengi yine topyekûn kıpkırmızı!

Yayınlanma:

|

  • Küresel mali piyasalar, geride bıraktığımız hafta genelinde tatsız bir seyir izledi. ABD’de açıklanan Ağustos enflasyon rakamları, FED’in almış olduğu bunca önleme rağmen ekonominin soğuduğuna işaret etmemesi ve bünyenin toparlanması için daha fazla ‘antibiyotik’ tedavisine ihtiyaç olduğunun anlaşılması, doları daha da güçlenirken, dünyada egemen olan resesyon fiyatlamasına paralel, risk iştahı oldukça düşük seyretti.
  • Risk iştahının göstergesi konumunda Nasdaq endeksi, haftayı yaklaşık %6 düşüşle tamamlarken, hisse senedi piyasalarında benzer eğilim hemen hemen her yerde hissedildi. Para birimleri bazında doların 1984 yılından bu yana en iyi koşusunu yapmasına paralel, EURUSD ‘parite’ seviyesinin üzerinde tutunmakta zorlandı. Haftanın son iş günü, Sterlin dolar karşısında 37 yılın en düşük seviyesi olan 1,1410’nun da altına sarkarak, 1985 yılından bu yana yeni en düşük seviye olan 1,1348’e kadar geriledi. Ukrayna savaşının negatif etkilerini kıta Avrupasını her geçen gün daha da zorluyor. Bir tarafta enerji darboğazı, diğer tarafta tırmanan enflasyona karşı faiz artırımları, büyüme üzerinde ilave baskı kurarken, doların da süper döngüsünü daha da kuvvetlendirdi.
  • Doların piyasa kuru olan DXY, Cuma günü teknik mânâda önemsediğimiz 109,2 seviyesinin üzerine iyice yerleşirken, doların piyasa faizi 2 ve 10 yıllık devlet tahvillerinin getirisi sırası ile %3,90 (son 15 yılın zirvesi) ve %3,50 seviyesine dayandı. Güçlü dolar faizi ile negatif korelasyona sahip kıymetli madenler için de geçen hafa pek de iyimser tamamlanmadı. Altın neredeyse pandemi döneminin başından bu yana önemli bir destek görevi üstlenen 1,685 usd/ons seviyesinin altında ilk kez haftalık kapanış yaparak riskin aşağı yönlü olduğuna işaret etti. Teknik bir bakış açısıyla, daha da aşağıda 1,600 dolar seviyesinin radar menzilinde olduğunu düşünüyoruz. Gümüşün altına göre son haftalarda daha dirençli bir seyir izlediğini görüyoruz. Göz ucuyla da olsa altın gümüş rasyosu takip edilmeli. Kripto paralar cephesinde ise amiral gemi Bitcoin neredeyse son 3 aydır psikolojik 20bin dolar seviyesini civarındaki hareketini koruyarak önemli bir değişim kaydetmedi. Bitcoin’de 23bin dolar seviyesi geçilmeden önemli beklenti içine girmeyeceğiz.
  • İçeride ise gözler Borsa İstanbul Bankacılık endeksinde olmaya devam ediyor. Son günlerde hâkim olan aşırı volatilite cuma günü de korundu. XBANK endeksinde haftanın son ise düşüş ivme kaybederek %4 seviyesinde olsa da, geride bıraktığımız hafta (tepe ile dip arasında) düşüş %34 seviyesinde gerçekleşti. Teknik mânâda, Temmuz başında başlayan ve 5,100 endeks seviyesine kadar devam 46 günlük %170 oranında müthiş rallinin %50 düzeltme seviyesi Cuma günü tamamlandı. Düşüş ivmesi devam ederse, bir sonraki düzeltme seviyesinin (%61,8) 3,145 puan civarında olduğunu hatırlatalım.
  • USDTRY kuru, haftanın son iş gününü 18,30 seviyesine dayanarak Aralık 2021’de yaşanan büyük çaplı hareketin kıyısına kadar geldi. Tüm zamanların zirvesinin 18,40 seviyesinde olduğunu not edelim. Türkiye’nin yabancı indinde risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk primi 740 baz puana kadar yeniden yükseldi. Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’ndeki temasları kapsamında Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir araya geldi. Türkiye’nin Rus doğalgazı için ödemelerin %25’ini Ruble ile yapmasında anlaşma sağlandı. Putin, Rus şirketlerinin ürünleri Türkiye üzerinden ihraç edebilecekleri yönünde sinyaller aldığını kaydetti. Özellikle, Türkiye’ye yönelik yaptırım sinyallerinin bu denli arttığı bir zaman diliminde, bu açıklamayı dikkatlice düşünmek gerektiğinin altını çizelim. Öte yandan, BM Genel Kurulu için ABD’de bulunan Sn. Cumhurbaşkanı, Özbekistan temasları ile ilgili olarak “Hedefimiz Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üyelik” dedi. NATO üyesi olan Türkiye açısından bu açıklamayı da tam olarak yorumlayamadık.
  • TCMB, piyasa katılımcıları anketinin Eylül ayı sonuçlarını 40 kişinin katılımı ile açıkladı. Verilerin detaylarında boğulmadan, yıl sonu TÜFE enflasyon beklentisi %70,60’dan %67,73’e; 12 ay sonrasına ilişkin beklenti %41,99’dan %36,74’e; 24 ay sonrasına ilişkin TÜFE enflasyon beklentisi ise %24,35’ten %20,63’e seviyesine gerilediğini gördük. Öngörülerde anlamlı düzeyde bir iyileşmenin olduğuna dikkat çekmekte fayda görüyoruz! Yıl sonu USDTRY kuru beklentisi ise 19,65’ten 19,51 seviyesine geriledi.
  • Yeni haftanın gündemi ise oldukça hareketli görünüyor. ABD’den Japonya’ya, İngiltere’den İsviçre’ye ve Brezilya’dan Güney Afrika’ya nefes kesen merkez bankası kararları önümüzdeki günlerde piyasaların yakın merceğinde olacak. Beklenenden daha güçlü gelen enflasyon verilerinin, politika yapıcıların tüketici fiyatlarını dizginlemek için ne kadar daha agresif olmaları gerektiğine dair beklentileri artırmasının ardından, Çarşamba günü sonuçlanacak FED toplantısı önem arz ediyor. 75 baz puanlık artışa kesin gözüyle bakılırken, tam bir puanlık artışa ise verilen ihtimal bir nebze de olsun düşerek %19 seviyesine geriledi. FED’in politika faizinin %2,25-2,50 bandında olduğunu hatırlatalım. Toplantı ardından mikrofon karşısına geçecek FED Başkanı Powell, parasal sıkılaştırma hızı, ekonomik dayanıklılık ve enflasyonun sürdürülebilirliği konusundaki tutumu, bilançonun nasıl gevşediğine dair işaretler ve üyelerin tahminleri gibi önemli konular kelime kelime satır satır irdelenecek.
  • Perşembe günkü Japonya Merkez Bankası (BoJ) kararı da, YEN’in son 24 yılın en değersiz seviyesine gerilediği bir ortamda önemle takip edilecek. ABD ile Japonya arasında açılan faiz makasının daha da açılacak olması, YEN için iyi bir haber olarak görülmezken, BoJ’un arzu edilmeyen YEN değer kaybı ile nasıl başa çıkacağı da (müdahale?) büyük bir merak konusu. İsviçre Merkez Bankası’nın da faiz toplantısı Perşembe günü sonuçlanacak. Bankanın faiz oranın bir kez daha artırarak sekiz yıldan sonra ilk kez pozitife seviyeye çıkarması bekleniyor. İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) enflasyonla mücadele kapsamında Perşembe günü politika faizini 50 baz puan artırmasına (hatta belki 75 baz puan) kesin gözüyle bakılıyor. Perşembe günü sonuçlanacak TCMB olağan Para Politikası Kurulu toplantısı ise tam anlamıyla kapalı bir kutu. Mevcut ekosistemde makro ekonomik görünüm çok ama çok daha yüksek bir politika faizine işaret etse de, TCMB’nin faiz indirimine gitme ihtimalinin küçümsenmeyecek kadar yüksek olduğunu düşünüyoruz.
  • Yeni gün ve hafta başlangıcında, Asya piyasalarında havanın yine kıpkırmızı olduğunu görüyoruz. Şanghay hariç bölge genelinde %1’in üzerinde düşüşler görülüyor. ABD borsalarının vadeli işlemleri de haftaya düşüşle başladı. DXY güçlü görünümünü korurken, risk iştahı oldukça düşük seyrediyor. Bugünün veri takviminde önemli bir veri görülmezken, Merkez Bankalarının haftasının oldukça hareketli geçeceğine yönelik uyarımızı bir kez daha yaparak bültenimizi tamamlayalım.

>Konut Fiyat Endeksi

TCMB Temmuz ayı konut fiyat endeksi raporunu açıkladı. Endeks bir önceki aya göre %8 artış kaydederken, yıllık bazda nominal değişim %173,8 oldu. Enflasyondan arındırılmış bir şekilde bakarsak, bu rakam reel bazda %52,45 düzeyinde bir artışa işaret ederken, matematiği TÜFE değil de ÜFE enflasyonuna göre yaparsak, reel artış sadece %11,93!

166356212476451939e8a403653be1da2ea02a70ce_1_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

QNB Finansbank Emekli Promosyonunu artırdı

Maaş Promosyon kampanyaları hızlanırken; QNB Finansbank Kmau Bankalarına alternatif olacak şekilde yeni bir Emekli Maaş Promosyon Kampanyası başlattı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Emekli Müşterilerimize Sunulan Ayrıcalıklar

  • 12.000 TL ‘ye varan nakit promosyon ve CardFinans Emekli kredi kartından yıllık 1.200 TL indirim olmak üzere toplamda  13.200 TL’ye varan emeklilik ödülü !
  • Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a özel kredi QNB Finansbank’ta! Emeklilere özel avantajlı oranlardan yararlanmak ve detaylı bilgi için tıklayınız.
  • Yurtiçi diğer tüm banka ATM’lerinden Para Çekme, Para Yatırma veya Bakiye Sorgulama işlemlerini toplamda ayda iki defa ücretsiz gerçekleştirebilirler. (günlük para çekme – yatırma limitleri dahilinde)
  • Bireysel İnternet Şube ve QNB Mobil’den yapılacak EFT saatlerinde ve TL havale işlemlerinde işlem ücreti muafiyeti ( haftasonu ve resmi tatil günleri dışında 09:00-16:00 saatleri arasında)
  • QNB Finansbank şubelerinde yapacağınız işlemlerde sıra önceliği
  • Emekli Bankacılığı müşterilerimize özel 0850 222 11 00 numaralı QNB Finansbank Emekli Bankacılığı Hattı’ndan faydalanma imkanı
  • CardFinans Emekli kredi kartına sahip olunması durumunda; ilk yıl, yıllık üyelik ücreti tahsil edilmemektedir. Bu bir yılın sonunda, CardFinans Emekli kredi kartına bağlı ve düzenli ödenen en az bir otomatik fatura ödeme talimatı olduğu ve bu talimatların düzenli ödendiği sürece, bu kredi kartı için yıllık üyelik ücreti alınmamaya devam edecektir.
  • Emekli maaşını Bankamızdan alan CardFinans Emekli kredi kartı sahipleri, market ve eczane harcamalarında yılda 1200 TL’ye varan indirimlerden faydalanabilir. Detaylı bilgi için tıklayınız.

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.