Connect with us

Ali Coşkun

Finansman Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi

Finansman Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi, bir işletmenin borçlanma yoluyla sağladığı kaynaklar (kredi, tahvil, leasing vb.) karşılığında katlandığı faiz, kur farkı, kredi komisyonu gibi giderlerin muhasebe kayıtlarına alınması sürecidir.

Yayınlanma:

|

Firmalar, faaliyetlerini finanse etmek, yatırım yapmak, işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak amacıyla sıklıkla bankalardan kredi kullanmaktadır. Kredileri, gerek kısa vadeli işletme kredileri gerekse uzun vadeli yatırım kredileri şeklinde olabilir. Ancak kredi kullanımı beraberinde önemli bir maliyet unsuru olan finansman giderlerini de getirmektedir.

Bu giderlerin muhasebeleştirilmesi, firmanın faaliyet yapısına, kredinin kullanım amacına ve muhasebe politikasına göre farklılık gösterebilir.

Finansman gideri; kullanılan krediye ilişkin faiz, komisyon, kur farkı ve benzeri maliyetleri kapsar.

Bu tür giderlerin sınıflandırılması ve doğru şekilde kaydedilmesi, hem vergi açısından hem de mali analizler açısından büyük önem taşır.

1. Finansman Giderinin Direkt Gider Yazılması (780/300-381)

Eğer kullanılan kredi işletmenin genel finansman ihtiyacını karşılamaya yönelikse faaliyet giderlerini finanse ediyorsa, finansman gideri oluştuğu dönemde doğrudan giderleştirilir.

Burada önemli olan giderin dönemsellik ilkesine göre doğru döneme kaydedilmesidir. Örneğin faiz tahakkuku yıl sonunda yapılmışsa bu gider ilgili yılın gelir tablosunda yer almalıdır.

2. Finansman Giderinin Stoklarda Aktifleştirilmesi (150-151-152/300 veya 381)

Üretim yapan firmalarda kredi genellikle hammadde alımı ya da stok finansmanı için kullanılır. Bu gibi durumlarda finansman gideri doğrudan satılacak malın maliyetiyle ilişkilendirilebilir. Bu yönteme maliyetleştirme denir.

Bu durumda finansman gideri, İlk Madde ve Malzeme, Yarı Mamuller ya da Mamuller hesaplarına dağıtılır.

Bu yöntem, özellikle stokların maliyetinin doğru hesaplanması gereken sektörlerde (inşaat, üretim) tercih edilir. Aynı zamanda stoklar satıldığında bu maliyetler SMM’i olarak gelir tablosuna yansır.

3. Gelecek Aylara Ait Giderler Hesabına Atılması
(180-102, 780-180)

Bazen krediye ilişkin faiz gideri peşin olarak ödenebilir. Peşin ödemeler, muhasebenin dönemsellik ilkesi gereğince ödendiği dönemde değil ilgili oldukları dönemlerde giderleştirilmelidir.

Bu kayıt, her ay ilgili tutarın 780 no’lu hesaba aktarılması şeklinde düzenli olarak yapılır. Bu sayede giderler dönemine uygun olarak gelir tablosuna yansır.

4. Alternatif Uygulamalar

Bir fabrika binası yapımı için kredi kullanılmışsa ve faizler bina tamamlanıncaya kadar ödenmişse bu faizler bina maliyetine dahil edilebilir.

📌Kredinin kullanım amacı belli olmalı.
📌Faiz ve kur farkları gibi giderlerin dönemsel ayrımı dikkatle yapılmalı.
📌Maliyetleştirme yapılacaksa, giderlerin gerçekten stok ya da yatırım süreciyle ilişkili olduğu kanıtlanmalı.

Bankalar mali analizde finansman giderine büyük önem verirler. Toplam finansman giderini bilmek isterler.

🔥Tamamı direkt gider yazılan finansman gideri, gelir tablosunda bellidir.

🔥Makyajlama kapsamında 180-280’de yer alan kredi faizleri, özkaynaklardan karşılıklı düşülür.

Bankalar stoklara atılan finansman giderlerini nasıl görebilir?

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali Coşkun

Kur, Faiz ve Döviz Cinsinden Kredi Tercihleri: Şirketlerin Finansman Stratejilerinde Yanılgılar

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de ihracatçı firmalar, doğası gereği döviz gelirine sahiptir. Bu firmaların döviz pozisyonları güçlü olduğu için genellikle yabancı para (YP) cinsinden borçlanmaları daha rasyonel görünür.

Ancak son dönemde piyasada gözlemlenen bazı uygulamalar, bu ekonomik rasyonaliteyle çelişmektedir.

Döviz geliri olan firmaların Türk lirası (TL) cinsinden kredi kullanması ve döviz geliri olmayan firmaların YP krediye yönelmesi finansal yönetim açısından önemli riskler taşımaktadır.

Özellikle döviz geliri olan firmaların, “ kur artacak ” beklentisiyle yüksek faizli TL kredi kullanmaları, kısa vadede mantıklı gibi görünse de uzun vadede ciddi maliyet doğurabilir.

TL faiz oranları %55-60 seviyelerindeyken aynı firmaların döviz bazlı kredi kullanması halinde karşılaşacakları maliyet çok daha düşük olabilir.

ABD Merkez Bankası faizleri %4.5 civarındadır. Bu durumda teorik bir yaklaşımda kredi hesabı yapılırken sadece yerli faiz değil, global faiz de hesaba katılmalıdır.

Yani kredi maliyeti analizi yapılırken ABD faizi + Türkiye risk primi ya da TL faizi karşılaştırılmalıdır.

Bir örnek ile açıklarsak :

ABD’de dolar faizi %4.5, Türkiye’de TL kredi faizi %55 ise ve kurun yıllık artış beklentisi %30 civarındaysa, döviz cinsinden borçlanmak daha ucuzdur.

Çünkü bu durumda TL ile borçlanan bir firma yıllık %55 faiz öderken, dövizle borçlanan firma %4.5 faiz + %30 kur artışı (toplam %34.5) ile borçlanmış olur. Aradaki %21.5 fark doğrudan finansman maliyetidir.

Elbette kurun gelecekte nasıl hareket edeceği kesin olarak öngörülemez. Ancak bu belirsizliği yönetmek için firmaların finansal modelleme ve senaryo analizleri yapmaları gerekir. Kredi stratejisi, sadece faiz oranlarına değil aynı zamanda döviz kuru beklentisine, firmanın doğal korumasına (hedging), nakit akış yapısına ve bilanço yapısına göre belirlenmelidir.

Bazı firmalar, “ kur artışı TL faizden daha yüksek olacak ” öngörüsüyle hareket ederek TL kredi kullanmaktadır. Ancak bu tercih, kurun beklenenin altında artması durumunda firmaya zarar yazdırır. Aynı şekilde, döviz geliri olmayan bir firmanın dövizle borçlanması ve kurun artması, hem faiz hem kur farkı nedeniyle firmanın mali tablosunu bozabilir.

Sonuç olarak, ihracatçı firmalar için en doğru yaklaşım, döviz gelirine karşılık döviz cinsi borçlanmak ve böylece kur riskini doğal olarak dengelemektir.

Kredi maliyeti hesaplanırken “ sadece faiz ” değil, “ toplam finansman yükü ” dikkate alınmalıdır.

ABD faizleri + kur artışı beklentisi toplamı, TL faizinden düşük kalıyorsa dövizle borçlanmak daha avantajlıdır. Ancak bu denge sürekli değiştiği için finans yöneticilerinin düzenli analiz yapması ve gelişmeleri yakından takip etmesi gerekir.

Finansal kararlar, sadece bugünün faiz oranlarına değil geleceğin kur dalgalanmalarına da yön vermelidir.

Doğru strateji, riski yönetmek ve her adımda kazanç sağlamak için her iki unsuru dengelemektir.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Ali ÇOŞKUN yazdı: Zarar Açıklayan Firmalara Şaşırmak Neden Şaşırtıcı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Borsaya kote firmaların mali tabloları açıklanıyor. Sektör devlerinin kâr beklentilerinin aksine birçok şirket ciddi zararlar açıkladı ve bu durum piyasada büyük bir şaşkınlık yarattı. Oysa ekonomik tablo uzun zamandır bu zararların habercisiydi.

Türkiye ekonomisi uzun bir süredir çok katmanlı bir krizle karşı karşıya. Yüksek maliyet, yüksek faiz, yüksek enflasyon.

Kur, enflasyon oranında artmıyor. Bu durum KOBİ ölçekli ihracatçı firmaları çok zor durumda bırakıyor. Çünkü bu firmalar giderlerini yüksek enflasyonla, yüksek faizle, satışlarını ise durağan ya da az artan döviz kuruyla sürdürüyor.

Büyük firmalar, finansal kaldıraç ve geçmişten gelen özsermaye gücüyle bir süre daha ayakta kalabiliyor. Ama bu kalıcı bir çözüm değil sadece zaman kazanıyorlar. Firmalarında nefesleri kesilmeye başladı.

Yatırımlar tamamen durmuş durumda. Ekonomide önünü göremeyen hiçbir firma orta veya uzun vadeli yatırım yapma riskini alamıyor. Bu da doğal olarak üretim kapasitesinin genişlememesi, istihdamın artmaması ve rekabet gücünün azalması anlamına geliyor. Yani zincirleme bir verimsizlik ve küçülme süreci içindeyiz.

Maliyetlerdeki artış ise başlı başına bir kriz nedeni. Enerji, hammadde, işçilik ve finansman maliyetleri tüm zamanların en yüksek seviyelerinde.

Ancak firmaların bu artan maliyetleri fiyatlarına yansıtacak bir talep ortamı da yok. Tüketici harcamaları düşüyor, siparişler azalıyor. Sonuç olarak firmalar ya çok düşük kârlarla çalışıyor ya da zararına satış yaparak sadece ayakta kalmaya çalışıyor.

Reel ciro artışları neredeyse yok. Görünürdeki ciro artışları tamamen enflasyondan kaynaklanıyor. Miktar bazlı satışlara baktığımızda birçok sektörde ciddi bir düşüş söz konusu. Bu da işletmelerin faaliyet kârlarını eritiyor ve bilançolara zarar olarak yansıyor.

Kredi maliyetleri ise adeta tefeci faizi seviyesinde. Üstelik bu kadar yüksek faiz oranlarına rağmen krediye erişim neredeyse imkânsız. Bankalar temkinli, kaynak maliyetleri yüksek, kredi vermek istemiyorlar. Bu da nakit akışı sıkıntısı çeken firmalar için finansal darboğazı daha da derinleştiriyor.

Toplumun genelinde hâkim olan gelecek kaygısı, ekonomi için en tehlikeli ruh halidir. Tüketici harcamıyor, yatırımcı yatırım yapmıyor, firma sahibi risk almıyor. Bu psikoloji, ekonomik büyümenin ve iyileşmenin önündeki en büyük engel haline gelmiş durumda.

Ve unutmayalım: Ekonomi belirsizliği sevmez. Belirsizlik, paranın ve sermayenin kaçmasına, iç piyasada güvenin sarsılmasına neden olur.

Hal böyleyken açıklanan mali zararlar kimseyi şaşırtmamalı. Ekonominin her göstergesi bu sonuçları zaten önceden haber veriyordu. Sürpriz olan firmaların zarar açıklaması değil, bu zararlara hâlâ şaşıranların olmasıdır.

Şeffaflıkla, analizle, gerçeklerle yüzleşmeden, sadece temennilerle ekonomi yönetilemez. Ekonomik tablo ortada olup mesele bu tabloyu doğru okuyabilmektir.

Bir ülkenin bilançosu bozulurken sadece rakamlar değil umutlar da ekside kalır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Ali Çoşkun yazdı: Şirket İçi İletişimsizlik Sorunu

Yayınlanma:

|

Yazan:

Firma ziyaretlerimde ve çalışanlarla olan görüşmelerimde en çok dile getirilen şikayetlerin başında gelmektedir.

Şirketlerin büyük bir kısmında verimliliği düşüren, çalışan motivasyonunu zedeleyen şirketin uzun vadeli başarısını tehdit eden temel problemlerden biri “şirket içi iletişimsizlik”tir.

İletişim sadece bilgi alışverişi değil aynı zamanda anlayış, empati, yönlendirme ve işbirliği demektir. Ancak birçok şirkette bu temel işlev yeterince sağlanamamaktadır.

İletişimsizlik, öncelikle kurum kültüründeki eksikliklerden kaynaklanır. Geleneksel yapıdaki firmalarda hiyerarşi çok katıdır ve üst kademe ile alt kademe arasında ciddi bir mesafe vardır. Bu durum çalışanların fikirlerini özgürce ifade etmesini zorlaştırır.

Çoğu zaman çalışanlar yöneticileriyle açıkça konuşmaktan çekinir, eleştiri ve önerilerini paylaşmaz. Bu da hem bireysel gelişimi hem de şirket içi yenilikçi fikirlerin ortaya çıkmasını engeller.

Bir diğer önemli sorun kurum içi iletişim kanallarının yetersizliğidir.

Şirketlerde e-posta, toplantı ya da duyuru panoları gibi araçlar kullanılmasına rağmen bu kanallar çoğu zaman etkin bir şekilde işletilmez. Bilgi yanlış veya eksik iletilir, farklı departmanlar arasında kopukluklar oluşur.

Özellikle üretim, finans ve satış gibi birbirine bağlı birimlerde yaşanan iletişim problemleri, operasyonel hatalara ve zaman kaybına neden olur.

İletişimsizlik aynı zamanda motivasyon kaybına da yol açar. Çalışanlar kendilerini değerli hissetmediklerinde işlerine olan bağlılıkları azalır. Yöneticiler çalışanlarına geri bildirim vermediğinde ya da onları sadece bir üretim aracı olarak gördüğünde, çalışanların kurum aidiyeti zayıflar. Bu da yüksek personel sirkülasyonu ve düşük performans olarak geri döner.

Liderlik eksikliği de iletişimsizlik probleminin temel nedenlerinden biridir. İyi bir lider sadece görev dağıtan değil aynı zamanda takımının ihtiyaçlarını anlayan, empati kurabilen ve açık iletişimi teşvik eden kişidir.

Ancak pek çok yöneticinin liderlik yerine otoriter bir yönetim tarzını benimsediği görülmektedir. Bu da çalışanların içe kapanmasına ve potansiyellerini ortaya koyamamalarına sebep olur.

Bu sorunların çözümü için öncelikle açık ve şeffaf bir iletişim kültürü oluşturulmalıdır. Tüm çalışanlara söz hakkı tanınmalı, geri bildirim mekanizmaları etkinleştirilmelidir.

Konusu ve saati baştan belli olmak üzere düzenli iç iletişim toplantıları, ortak dijital platformlar ve çalışan memnuniyet anketleri bu süreçte fayda sağlar. Aynı zamanda yöneticilere iletişim becerileri kazandıran eğitimler verilmeli, çalışanların fikirlerini özgürce ifade edebileceği güvenli ortamlar yaratılmalıdır.

Şirket içi iletişim sadece bir tercih değil sürdürülebilir başarı için zorunluluktur. Firmalar bu alanda dönüşüm gerçekleştirdikçe hem çalışan memnuniyeti hem de şirket performansı ciddi anlamda artacaktır.

Bir şirkette en büyük sessizlik, kimsenin konuşmadığı değil kimsenin gerçekten dinlenmediği andır…

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.