Connect with us

RÖPORTAJLAR

Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş eleştirenleri düşman ilan etti!

Sosyal medyada Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfü Savaş’ın istifa ettiği yönünde çıkan bilgileri, başkan Savaş yalanladı.

Yayınlanma:

|

Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfü Savaş’ın sosyal medyada Cumhuriyet Halk Partisi ve belediye başkanlığından istifa ettiği yönünde haberler yer aldı. İhlas Haber Ajansı, Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfü Savaş’a ulaşarak konuya netlik getirdi.

Cumhuriyet Halk Partisi ve belediye başkanlığından istifa etmediğini dile getiren Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkan Lütfü Savaş, ”Şu anda Hatay yeryüzünde görülebilecek en büyük depremi yaşadı. Biz bu depremde hemşehrilerimizle birlikte devletimizle birlikte belediyelerimizle, sivil toplum örgütleriyle birlikte var gücümüzle bu depremin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. İnsanların hayatlarını kurtarmaya çalışıyoruz. Kış şartlarından etkilenmemeleri için uğraşıyoruz. Yaralılarımızı hastanelerde tedavi ediyoruz. Bir yandan da Hatay’ı ayağa kaldırmak için uğraşıyoruz. Bunları yaparken biz hayatın gerçekleriyle uğraşırken kendi sanal dünyasında hezeyanlarıyla uğraşan insanları gerçekten de hezeyanlarını anlamak mümkün değil” dedi.

Hatay’ın 40 asırlık Türk yurdu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Tayfur Sökmen’in son emaneti olduğu dile getiren Başkan Savaş, ”Bu serhat şehrinde en son gidecek insan benim. Devletimizle, milletimizle, bütün belediyelerimizle, kuruluşlarımızla birlikte burayı ayağa kaldırmadan ne görevimizden ayrılırız ne de Hatay’ı terk ederiz. Hatay bizimdir bizim kalacak” ifadelerine yer verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nden memnun olduğunu ve ayrılmadığını söyleyen Başkan Savaş, ”Sayın genel başkanımdan da yetkili kurullarımdan memnunum. El birliğiyle partimizin, sayın genel başkanımız başta olmak üzere bütün yetkili kurulları, milletvekilleri bizimle tek vücut oldu. Birlikte yaralarımızı sarıyoruz o nedenle onlarla da gurur duyuyorum. Hep birlikte Hatay’ı tekrar ayağı kaldıracağız” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

GÜNCEL

ERDEMOĞLU: Yüzde 1 Servet Vergisi gelsin

Yayınlanma:

|

Yazan:

ERDEMOĞLU Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu, ekonomide yaşanan sıkıntıları gözden geçirirken şu saptamaları yaptı:

* Ekonomide Ramazan ve bayramı tersten yaşadık. Önce bayram yaptık, arkasından Ramazan geldi.

* Enflasyon yükselirken düşük faizli kredi kullananlar çok büyük kârlar ettiler. Üstelik düşük faizli kredi kullananların bir bölümü işine de yatırmadı.

* İnsanlar kolaya alıştı, şimdi kemer sıkmaya başlayınca sudan çıkmış balık gibi hissediyorlar. Kemer sıkmaları da hiç kolay olmayacak.

* Ancak, tatlı tatlı yersen acısını sonradan çekersin.

Kamuda çalışan sayısındaki artışı irdeledi:

– 2002 yılında kamuda 2.5 milyon kişi çalışıyordu. Şimdi 6 milyona yakın kamu çalışanı var. Bu durum büyük kambur. Ya kamuda çalışan sayısını hızla azaltacaksın ya da maaşlarını düşük tutacaksın. Başka seçenek yok.

Emeklilerle ilgili dünya ile karşılaştırma yaptı:

– Dünyada birçok ülkede 4 çalışana karşı 1 emekli şeklinde bir denge var. Bizde 1.6-1.7 çalışana karşılık 1 emekli var. Bu, SGK için büyük yük. Sürdürülebilir bir durum değil.

Memleketi Adıyaman’da da (Besnili) büyük yıkım ve can kaybına yol açan, toplam 11 ili vuran 6 Şubat 2023 depremlerini düşündü:

– Depremden dolayı bütçede de büyük açık oluştu. Ayrıca, başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nde kentsel dönüşümün hızlanması da büyük yüke yol açacak.

Türkiye’deki genel anlayış aklına geldi:

– Birçok insanımızda “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığı var…

Yaşanan ekonomik krizin gelir dağılımını çok bozduğunu dikkate aldı, çözüm yolu olarak aklından şu geçti:

– Bence bu dönemde “Servet Vergisi”ne ihtiyaç var.

Aklından geçen “Servet Vergisi” formülünü şöyle kurguladı:

– Varlığı 6 milyon liranın üzerinde olan herkesten yüzde 1 Servet Vergisi alınsın. Servet Vergisi kapsamına dahil olanların varlıklarının 6 milyon liralık kısmı da muafiyet kapsamına girsin.

Varlık hesaplamasına arsadan bina ve konuta, şirketten hisse senedi, tahvil, bankadaki paraya kadar her şeyin dahil edilmesi gerektiği üzerinde durdu:

– 6 milyon liranın üzerindeki varlıklardan alınacak Servet Vergisi, 24 ay veya 36 ay taksitle tahsil edilsin. Toplanacak kaynak 150 milyar doları bulur.

Kaynağın kullanımı için de şu planı öngördü:

– Toplanacak 150 milyar dolar bütçe dışında, şeffaf, denetime tabi ayrı bir fonda tutulsun. 50 milyar doları 6 Şubat depremi kapsamından 11 ilimize harcansın. 100 milyar dolar da başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nin kentsel dönüşümü için kullanılsın.

Geçen hafta Hakan Güldağ ile birlikte İbrahim Erdemoğlu’nun ofisine gittik, sohbet ettik. Erdemoğlu, Servet Vergisi konusunu “kişisel görüşüm” diyerek kendisi açtı:

– Yüzde 1 veya 2’lik Servet Vergisi kimseyi zorlamaz. 1 milyar dolarlık şirketi olan, yüzde 1’den 10 milyon doları 24 ayda rahatlıkla öder.

Ardından ekledi:

– Dar gelirlinin durumu ortada. Hepimiz aynı gemideyiz. Yüzde 1 Servet Vergisi ödeyelim, 150 milyar doların toplanmasını sağlayalım. Yalnız, kaynağın kullanımını teknik bir ekip yönetsin. Nereye harcandığını herkes rahatlıkla görebilsin.

Erdemoğlu ile sohbetten iki gün sonra Türkiye’nin önde gelen iş insanlarından biriyle görüşürken sorduk:

– Servet Vergisi gelmeli mi?

Yanıtı olumlu oldu:

– Böyle bir dönemde Servet Vergisi çözüm formüllerinden biri olabilir.

“Servet Vergisi”, ülkemizde her gündeme geldiğinde tepki, tedirginlik yaratıyor.

O nedenle AK Parti hükümetleri döneminde “Varlık Barışı” formülü birkaç kez uygulandı.

İş dünyasının önemli bir oyuncusundan gelen “Servet Vergisi’ne ihtiyaç var” çağrısı, bu konuda hükümetin elini rahatlatır mı?

Biz şikayet eden tarafta olmayız

HAKAN Güldağ, Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu’na sordu:

– Seçim sonrasını nasıl görüyorsunuz?

Yanıtını altını çize çize şu cümlelerle verdi:

* Dövizde büyük bir dalgalanma beklemiyoruz.

* Turizmin iyi geçeceğini öngörüyoruz.

* Dış açık sıkılaştırma ile azalacak.

* İç pazarda da sıkılaştırma hissedilecek.

Kendi stratejisini paylaştı:

– Biz şikayet eden tarafta olmayız. Mevcut koşullarda en iyi helvayı yapmaya çalışırız.

Ardından ekledi:

– Bu yılın 6’ncı ayından sonra iflaslar artabilir…

1,5 milyar dolarlık PTA yatırımını 6’ncı ayda bitirmek istiyoruz

ERDEMOĞLU Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu’na grup bünyesindeki Sasa Polyester’in yatırımlarıyla ilgili son durumu sorduk, sıraladı:

* 1.5 milyar dolarlık PTA yatırımını 6’ncı ayda bitirmek için çalışıyoruz. Bir-iki aylık gecikme olabilir.

* 450 bin ton kapasiteli 550 milyon dolarlık elyaf yatırımı için inşaat devam ediyor. 2025’te faaliyete geçmesini planlıyoruz.

* 950 bin ton kapasiteli, 350 milyon dolara mal olacak “cips” yatırımı da sürüyor. Onun da 2025’te faaliyete geçmesini hedefliyoruz.

Söz konusu 3 yatırımın bedellerini topladı:

– Yani, Adana’da 2.4 milyar dolarlık yatırımımız sürüyor.

Yumurtalık’ta planladıkları yatırımı merak ettik, anlattı:

– Yumurtalık’ta 10 milyon metrekarelik yer almıştık. Yatırıma başlayabilmek için Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan onay bekliyoruz.

Sahtekarlık diz boyu, ‘DİR’ kalksın, ihracatçı vergisini ödeyip iade alsın

ERDEMOĞLU Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu, “Servet Vergisi” çağrısının ardından “Dahilde İşleme Rejimi” (DİR) konusunu çarpıcı sözlerle gündeme getirdi:

– DİR ile ithalat kalksın. Herkes vergisini ödesin. İhracatı yapan iadesini alsın. Çünkü, sahtekarlık diz boyu…

DİR ile ilgili süre uzatma taleplerinin yoğun olduğunu belirtti:

– DİR belgesiyle verilen sürede ihracatı yapamayan devamlı süre uzatımı talep ediyor. 3 belgesi olan 4’üncü, 5’inci belgeyi istiyor.

DİR ile ilgili de bir hesaplama yaptı:

– DİR uygulaması kaldırılırsa ilk yıl 30 milyar dolarlık vergi geliri oluşur. Bu gelir Eximbank’a aktarılsın. İhracatçıya ödediği vergi kadar kredi kullandırılsın.

DİR’in Türkiye’de üretim yapanları olumsuz etkilediğini vurguladı:

– Kumaş Hindistan’dan alınıyor, Mısır’da küçük bir işlem yapılıyor, Türkiye’ye getiriliyor. Aynı şekilde Bulgaristan da böyle dolambaçlı yollar için adres olarak kullanılıyor.

Dahilde İşleme Rejimi’nin kaldırılmasının yaratacağı etkiyi şöyle sıraladı:

* İçeride sanayi çalışır.

* İstihdam artar.

* İthalat cenneti olmaktan kurtuluruz.

* Döviz ihtiyacı azalır.

DİR konusuna noktayı şöyle koydu:

– Kısa vadede buna bağıran, tepki gösteren çok olur. Ancak, uzun vadede doğrusunun bu olduğu anlaşılır.

Sasa hisseleri 2015-2023 döneminde TL’de 405 kat, dolarda 37 kat yukarıda

ERDEMOĞLU Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu’na elinde Sasa Polyester hissesi bulunan yatırımcıları kızdıran açıklamasını anımsattım:

– 2022 yılı Kasım ayı sonlarında Hakan Güldağ ve Handan Sema Ceylan’la ziyaretinize geldiğimizde, “80 lira iken sattığımdan beri, ‘Sasa hisse fiyatı çok yüksek, alınmaz’ diyorum” demiştiniz. Ben de 30 Kasım 2022’de yazmıştım. Hisse sahipleri çok eleştirmişti.

Bunun üzerine Hakan Güldağ ve bana Sasa Polyester’i devraldıkları 30 Nisan 2015’ten 2023 yılı sonuna kadar hisselerin seyrini ortaya koyan TL ve dolar bazında iki tablo gönderdi.

TL tablosu şöyle:

* Sasa Polyester’i 30 Nisan 2015’te aldığımızda hisse değeri 0.09 TL idi.

* 31 Aralık 2015: Sasa hissesi 0.08 TL, yıllık TÜFE yüzde 3.9 idi. Hisse değeri yüzde 11 eksideydi

* 31 Aralık 2016: Sasa hissesi 0.18 TL, yıllık artış yüzde 125’ti. TÜFE yüzde 8.5’ti. Yani, hisse değeri 2 kat arttı.

*  31 Aralık 2017: Sasa hissesi 0.89 TL, yıllık artış yüzde 394’tü. TÜFE yüzde 11.9’du. Hisse değeri 30 Nisan 2015’e göre 10 kat artmıştı.

* 31 Aralık 2018: Sasa hissesi 0.93 TL, yıllık artış yüzde 4’tü. TÜFE yüzde 20.3’tü.

* 31 Aralık 2019: Sasa hissesi 1.25 TL, yıllık artış yüzde 34’tü. Yıllık TÜFE yüzde 11.8’di. Hisse değeri 2015’e göre 14 kat artmıştı.

* 31 Aralık 2020: Sasa hissesi 3.26 TL, yıllık artış yüzde 161’di. Yıllık TÜFE yüzde 14.6’ydı. Hisse 2015’ten buyana 36 kat artmıştı.

* 31 Aralık 2021: Sasa hissesi 11.49 TL, yıllık artış yüzde 252’ydi. TÜFE yüzde 36.1’di. Hisse artışı 2015’ten buyana 128 katı bulmuştu.

* 31 Aralık 2022: Sasa hissesi 47.83 TL, yıllık artış yüzde 316’ydı. TÜFE yüzde 64.3’tü. 2015’ten buyana hisse artışı 531 kata ulaşmıştı.

* 31 Aralık 2023: Sasa hissesi 36.44 TL, yüzde 24 düşüş söz konusuydu. Yıllık TÜFE yüzde 64.8’di. 2015’ten bu yana bakınca Sasa hissesi 405 kat yukarıdaydı.

Dolar bazında tablo da şöyle:

* Sasa Polyester’i 30 Nisan 2015’te aldığımızda hisse fiyatı 0.03 dolardı.

31 Aralık 2015: Sasa hissesi 0.03 dolar.

31 Aralık 2016: Sasa hissesi 0.05 dolar, yıllık artış yüzde 87 idi. 2015’ten buyana artış 2 kat oldu.

31 Aralık 2017: Sasa hissesi 0.24 dolar, yıllık artış yüzde 361’di. 2015’ten buyana artış 7 katı olmuştu.

31 Aralık 2018: Sasa hissesi 0.18 dolar, yıllık düşüş yüzde 25’ti. 2015’ten buyana artışı 5 kata inmişti.

31 Aralık 2019: Sasa hissesi 0.21 dolar, yıllık artış yüzde 19’du. 2015’ten buyana artış 6 kat olmuştu.

31 Aralık 2020: Sasa hissesi 0.44 dolar, yıllık artış yüzde 109’du. 2015’ten buyana artış 13 kata çıktı.

31 Aralık 2021: Sasa hissesi 0.86 dolar, yıllık artış yüzde 96’ydı. 2015’ten buyana artış 25 katı bulmuştu.

31 Aralık 2022: Sasa hissesi 2.55 dolar, yıllık artış yüzde 197’ydi. 2015’ten buyana artış 75 kata ulaşmıştı.

31 Aralık 2023: Sasa hissesi 1.24 lira, yüzde 52’lik gerileme oldu. 2015’ten bu yana artışı 37 katta kaldı.

Tabloları paylaştıktan sonra şu mesajı verdi:

– Sasa Polyester’i devraldığımız 30 Nisan 2015’ten buyana bakınca hisseler TL bazında 405 kat, dolar bazında da 37 kat yukarıda. Durum budur.

Ekonomim – Vahap MUNYAR

Okumaya devam et

EKONOMİ

ATO Başkanı Gürsel Baran: Konkordato Fonu kurulsun

ATO Başkanı Gürsel Baran, hâlen yaşanan finansmana erişim sorununun yatırım ve büyüme iştahının önüne geçtiğini belirtirken, bu faizin hiçbir işletme için uygun ve verimli olmadığını söyledi. Başkan Baran, mevcut konkordato sisteminin alacaklı firmaların varlığını tehlikeye düşürdüğünü belirterek, alacaklıları da koruyacak bir konkordato fonu kurulmasını önerdi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ticaret erbabı 2023 yılını nasıl geçirdi, 2024 yılına ilişkin öngörüleriniz neler?

2023 yılı ülkemizin kuruluşunun 100’üncü yılı olması nedeniyle önemli bir yıldı, bu yıl aynı zamanda Ankara Ticaret Odamızın da 100’üncü yılını idrak ettik. Dünya son birkaç yıldır sancılı bir dönemden geçiyor. Pandemi ile başlayan süreç, Rusya-Ukrayna Savaşı, tedarik zincirlerinin bozulması, gıda ve petrol krizinin yansımaları derken 2023 küresel ekonomide pek çok açıdan zorluklarla geçen bir yıl oldu. Hemen yılın başında 6 Şubat’ta yaşanan ve asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem 11 ilimizde yıkıma neden olurken, tüm ülkeyi üzüntü ve yasa boğdu. Önce bölge ihtiyaçlarını karşılamak ardından da bölgenin bir an önce yeniden inşası için tüm ülke seferber oldu. Depremin olduğu bölgede inşaat sektöründe yoğunluğun artması işgücü taleplerini artırdı. Deprem bölgesindeki vatandaşların diğer şehirlere göç etmesi nedeniyle işgücü açığı oluşurken, bölge başka illerden işgücü için göç aldı. Depremin ekonomiye maliyetinin 104 milyar doları aştığı ifade ediliyor. Türkiye geçen yılın üç çeyreğinde sırasıyla yüzde 4, yüzde 3,9 ve yüzde 5,9 oranlarında büyüme kaydetti. Bu veriler, her şeye rağmen 2023 yılının olumlu geçen ve pozitif verilerle tamamlanan bir yıl olduğunu gösteriyor.

Ticaret erbabının şu anda yaşadığı en önemli problemler ve çözüm önerileriniz neler?

Ticaret erbabının bu süreçte yaşadığı sorunları iki bölüme ayırabiliriz. Bunların bir bölümü iki yılı aşkın süredir devam eden yüksek enflasyondan kaynaklı sorunlar, ikinci bölümü de konjonktürden bağımsız bir şekilde yaşadığımız sorunlar. Ben ikincisinden başlamak istiyorum.

Ticari işletmeler olarak çalıştıracak eleman bulamama sorunumuz var. Ara eleman, bugün Türkiye’nin en önemli konusu durumunda. Ülke genelinde 208 üniversitede yüz binlerce gencimiz eğitim alıyor ancak bu donanımlar iş dünyasının ihtiyaçlarıyla kesişmiyor ne yazık ki. Meslek lisesi mezunlarının istihdam oranı yüzde 10’un altında gözüküyor. Birçok alanda ustalar, işini devredeceği çırak yetiştiremiyor. Üniversite mezunlarımız iş bulamıyor, meslek lisesi mezunlarımız istihdama katılmıyorsa bizim bu soruna nasıl çözüm üreteceğimizi oturup detaylıca düşünmemiz gerekiyor. Reel sektörün istihdam edecek eleman bulamamasında kamunun istihdam ve ücret politikalarının da payı büyük..

Taksit sayısındaki sınırlama yanı sıra kredi koşullarının zorlaştırılması iç ticaret hacmini nasıl etkiliyor?

Bireysel kredi kartlarındaki taksit sayısının sınırlandırılması ticaret hacmini daraltan bir unsur. Parasal sıkılaştırma bu noktada da geçerli. Ticari kesim açısından olumlu bir durum olmasa da hükümetimizin enflasyonu düşürme politikası çerçevesinde, uzun vadede faydaları dikkate alınınca anlaşılabilir bir durum.

Bu konu Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in bir beyanatıyla kamuoyuna yansımıştı. Kendisini ziyarete gittiğimizde, ticari kredi kartlarını da kapsayacağını düşünerek, buna ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu anlatmıştım. Sayın Bakan da beyanatında bireysel kredi kartı konusunu kastettiğini söylemişti. Türk reel sektörü, belki de dünyada ilk ve tek örnek olarak uzun yıllar çeki vadeli ödeme aracı olarak kullandı. Ancak çekte yaşanan sıkıntılar nedeniyle vadeli bir başka ödeme aracına ihtiyaç doğuyor. Bu nedenle ticari kredi kartlarına uygulanan taksit sayısının artırılması talebimizi dile getirdik. Ticari kredi kartlarında taksit bizim için çok önemli.

Bir süredir konkordato müessesesiyle ilgili sıkıntıları dile getiriyorsunuz? Bunu biraz açar mısınız?

Konkordato sisteminde alacaklının kendini güvencede hissedebileceği bir dayanağı maalesef yok. Sistem bir şirketi kurtarmak hedefiyle işlerken, o şirketten alacağı olan işletmelerin varlığını riske sokuyor. Bir zincir halinde işleyen ticari sistemde, alacağını tahsil edemeyen borcunu da ödeme konusunda sıkıntı yaşıyor. Böylelikle zincir bir yerden kırıldığında ticari sistem zarar görüyor. Konkordato ilan eden şirketin borcunu ödemek için değil koruma kalkanı için mahkemeye başvurduğu izlenimi oluşuyor

Alacaklıların koruma altına alınabilmesi ve konkordato kurumunun tam olarak işlevsellik kazanması için alacaklarda herhangi bir tenzilat yapılmaksızın alacağının ödenmesinin yasal güvence altına alınması gerekir. Aksi halde bir firma iflastan korunurken başka firmalarının iflasının önü açılıyor.

“Konkordato fonu kurulmalı”

Konkordato müessesesi alacaklıyı da gözetecek şekilde yeniden düzenlenmeli. Şirketi konkordato ilan edecek konuma getiren sahibi veya yöneticilerinin mal varlığına, borçları tamamen ödeninceye kadar el konulmalı. Alacaklılar da sıra beklemek yerine, oluşturulacak fondan tahsilatını yapabilmeli ve borçlu bu fona olan borcunu faiziyle birlikte belirlenen sürede ödeyebilmeli. Bu haliyle konkordato ilan eden firmanın bozulan mali durumu, diğerlerini de bozmadan sorun çözülebilir.

“İşçilik giderlerinin yükselmesi işletme giderlerini yükseltecek”

Ülkemizde ihracat pazarlarını genişletmeye yönelik çalışmalar devam ediyor. Ücretler genel seviyesindeki yükselmenin 2024 yılında işletmeleri zorlaması nedeniyle ülkemiz gündeminde yer alacağını söylemek mümkün. İşçilik maliyetlerinin yükselmesi, işletme giderlerini yükseltecek. 2024 yılında da Orta Doğu’da devam eden politik gerilim, küresel durgunluk, parasal sıkılaştırma politikaların etkileri, finansmana erişim sorunları ve enflasyon başlıca riskler arasında. Bunlara ilave olarak yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme konuları gündemimizde olacak. 2024 yılında ekonomide temel amaç enflasyonu düşürmek olacak. Faiz artırımının, alınan tedbirler sayesinde ekonomide belirgin bir yavaşlamaya, çok büyük sıkıntılara yol açmayacağına inanıyor; bu dönemi ekonomide daha iyi verilere ulaşabilmek, ülke olarak daha iyi günler görebilmek için katlanılması gereken geçici bir zorluk olarak görüyoruz. 2024 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomik programın sonuçlarını daha net görmeye başlayacağımızı düşünüyorum.

Uygulanan sıkı para politikası, ticaret camiasını nasıl etkiliyor?

Sıkı para politikası, finansmana erişim konuları ticareti elbette etkiliyor. Kredi faizlerinin yüzde 50’leri aştığı bir dönem yaşıyoruz. Finansman imkânı olarak kredi, işletmeler için çok önemli ancak bu ölçüde bir faiz, hiçbir işletme için uygun ve verimli değil. Dolayısıyla kaynak sıkıntısının yaşandığı ve bir süre daha yaşanacağı bir dönem içindeyiz. Bu noktadan elbette çıkış mümkündür.

Doğru, istikrarlı ve disiplinli bir şekilde alınan kararlar uygulanırsa ülkemizin çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyoruz. Enflasyonla mücadele sürecinde başarılı olundukça, iyileşme diğer alanlara da yansıyacaktır.

Ekonomim

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof.Dr. Daron Acemoğlu: Türkiye çöküşün eşiğinde

MIT ekonomi profesörü Daron Acemoğlu, “Özgürlükler kısıtlanıyor. Türkiye’nin geleceğini iyice karanlık gören en parlak gençler yurtdışına gitmeye başladı. Az insan giderse problem yok ama sayı bu kadar çok olunca bu bir çöküşe yol açar ve Türkiye bunun eşiğinde” diyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

MIT’de ekonomi profesörü Daron Acemoğlu, teknolojinin istihdam ve işsizlik üzerindeki etkilerini uzun zamandan beri inceleyen bir bilim insanı. Meslektaşı Simon Johnson ile önemli bir kitap kaleme aldı, İktidar ve Teknoloji: Bin yıllık mücadele.

Acemoğlu ile hem kitabı hem de Türkiye’nin sorunları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye’de asgari ücret pazarlıkları sürüyor. Ülkenin yarısının asgari ücretli olduğu ve orta sınıfın neredeyse yok olduğu gerçeğinden yola çıkarsak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Tabii ki garip bir durum. İki problem var birincisi asgari ücret gelir dağılımına göre çok yüksek. Bu yüzden yüzde 50 asgari ücretle çalışıyor ama aynı zamanda asgari ücrete reel olarak bakarsanız yine de çok yüksek değil, fakirliğin azıcık üzerine çıkabilir. İstanbul, Ankara gibi kentlerde o bile olamaz. Bu niye? Çünkü Türkiye’deki sanayi sistemi bozuk; verimli değil, üretkenliği düşük. Şirketler yeterince üretmiyor çünkü verimli çalışmıyorlar. Neden üretmiyorlar? Çünkü kurumlar bozuk, çünkü teknolojiyi doğru kullanmıyorlar; çünkü teknolojiye yeterince yatırım yapmıyorlar; insan kaynakları iyi değil çünkü yine kurumlar bozuk, eğitim  sistemi bozuk… Yani tamamen sistem problemi var ve bu sistemden asgari ücretle çıkmak mümkün değil. Asgari ücret çözüm değil!

Türkiye krizden çıkmak için Bakan Mehmet Şimşek yönetiminde bir program yürütüyor; enflasyonla mücadele ediliyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz gidişatı?

Ben önemli bir gelişme görmüyorum açıkcası. Herkes gibi ben de umutlu olmak istiyorum ama hâlâ çok büyük bir umut yok içimde. Zaten enflasyon bu düzeye çıktıktan sonra indirmek çok zor ama bir tek enflasyonu düşürüp Türkiye ekonomisin düzelteceğiz diye bir şey de yok. Çok daha derin problemleri var Türkiye’nin… Az önce de bahsettiğim gibi sistem problemi. Türkiye’nin gelişmek için artık önünde çok ufak bir pencere kaldı ama bunları kaçıracağız gibi duruyor. Şu anda bir tek faizleri artırıp yurtdışından bir iki bankadan kaynak getirip bu yapılmaz.

TÜRKİYE YATIRIMDA GERİ

Türkiye teknolojiyi doğru kullanmıyor, bir kere yatırımda çok geride; ağırlıklı yatırımlar inşaat sektörüne gidiyor ama daha kötüsü kalifeye eleman yok. Lise altı eğitimi olanlar teknolojiyi kullanmakta zorlanıyorlar. İş yine doğru seçime geliyor. Doğru teknoloji olsa onlar da kullanır; bahçıvanın, işçinin, elektrikçinin kullanacağı teknolojiler de var. Ayrıca politik nedenlerden dolayı özgürlüğün kısıtlanması nedeniyle Türkiye’nin geleceği artık iyice karanlık görüldüğü için en parlak gençler yurtdışına gitmeye başladı. Az insan giderse problem yok ama sayı bu kadar çok olunca bir çöküşe yol açar ve Türkiye bunun eşiğinde…

Kılıçdaroğlu döneminde ekonomi politikaları alanında CHP’nin A takımındaydınız. CHP’ye destek vermeye devam edecek misiniz?

Şu anda biraz politikanın dışında kalmak istiyorum.

SINIFSAL EŞİTSİZLİKLERİ DERİNLEŞTİRDİ

Teknoloji bir zaman umut demekti. Tarih boyunca teknoloji ve ilerleme el ele yürüyen iki kavram olarak görüldü. Teknoloji çoğu zaman gücü elinde bulunduranlar tarafından yönlendirildi ancak ilerlemenin topluma olumlu etkileri daima çok sonra ve büyük mücadelelerin ardından gerçekleşti. Günümüzde dijital teknolojilerin ve yapay zekânın olağanüstü hızla geliştiği bu dönemde ilerlemeler yine bir küçük grubu zenginleştirirken sınıfsal eşitsizlikleri çok daha derinleştirdi. Kitap aslında bir anlamda eşitsizliğin de tarihi, sömürülenin insan haklarını elde etmek için verdiği büyük mücadelenin de tarihi.

HEM FIRSAT HEM TEHDİT

Günümüz teknolojilerinin  gelir eşitsizliğini çok daha fazla artırdığını söylüyorsunuz. Neler yapılabilir? Buna bir de yapay zekâ eklendi. Yapay zekâ sizi korkutuyor mu? 

Hem umutlandırıyor hem korkutuyor. Eğer doğru kullanırsak insan yeteneklerini ve işlerini artırma kapasitesi çok yüksek ama aynı zamanda şu andaki yönünün çok yalnış olduğunu düşünüyorum. Bilgi tekelleşmesi, ekonominin birkaç şirketin etkisi altına girmesi, demokrasiyi zayıflatması ve otomasyon süreci ile eşitsizliği artırıp ücretleri düşük tutan bir süreç  olduğunu gördüğümüz için bu yönünün değişmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

İnternet ve dijital teknolojiler başta demokrasiyi güçlendireceği umudu yaratmıştı şimdi ise bir denetim aracı, özellikle otoriter rejimlerin elinde güçlü bir mekanizma…

TARTIŞILMALI

Evet insanlar en başta bu teknolojileri, demokratikleştirici  büyük şirketlerin gücünü kıracak, bilgi ve üretim sürecini değiştirecek teknolojiler olarak gördü. Ama sonunda bunların hiçbiri ortaya çıkmadı. Niye? Bu insanlar hayal mi görüyorlardı? Hayır ben öyle düşünmüyorum. Onlar devletlerin ve şirketlerin etkilerinin ne kadar yüksek olduğunu görmediler. Güzel örneklerini Filipinler’de, Mısır’da ve Rusya’da gördük ama sonra otoriter devletler buna el attılar, güzel yönlerini bastırdılar. Örneğin Çin düşünce  özgürlüğünü kısıtlıyor bunu artık herkes kabul ediyor ama şu görülmüyor: aynı teknolojiyi Amazon ya da Google kontrol ederse aynı şekilde, aynı tekelleşme ile, bu peki iyi mi? Bunu ekonomik politik ve sosyal sonuçları var. Hepsi sorunlu. İnsanların düşünce şekillerini değiştiriyorlar. Bunları tartışmak istiyoruz.

Petrol şirketlerinin yerini teknoloji şirketleri aldı diyebilir miyiz?

Kesinlikle, finans şirketlerini, tekellerin siyaset üzerindeki büyük güçlerini görünce ben de dahil olmak üzere teknoloji şirketlerine yöneldik. Lobi faaliyetleri çok daha azdı; o zaman görmediğimiz şuydu: Teknolojiyi kontrol etmek finansı kontrol etmekten çok daha güç. Bu şirketler daha da büyüyüp teknolojiyi yaşamın her yerine yerleştirince  iş çığırından çıkmaya başladı. Ve ne yazık ki hâlâ teknoloji birçok insanın gözünde masum.

GÜÇLÜ İKİLİ: İKTİDAR VE TEKNOLOJİ

Otoriter rejimler teknolojiyi kullanıyor, bunu yaparken kutuplaşmayı nasıl artırıyor?

Otoriter rejimlerin en büyük problemi kendi haklarında olan bilgileri kısıtlamaktı. Sonra daha aktif şekilde kullanmaya başladılar. İran, Rusya ve Çin hepsinde milliyetçilik çok arttı.

Bunun içine Türkiye’yi koyamaz mısınız?

Koyarım ama Türkiye’de şu farklı: Hükümet diğer ülke örneklerinde olduğu kadar sıkı kontrol edemiyor. Sosyal medya hükümetin kontrolünde değil. Bunu bir ara denediler ama olmadı. Türkiye’yi  anlamak için daha iyi analoji Amerika Birleşik Devletleri (ABD). Çünkü ABD’de de sosyal medya acayip kutuplaştırıcı bir araç olarak gelişti. Çünkü devlet kontrol etmiyor ve sosyal medyanın mantığı bu kutuplaşmayı körüklüyor. Aynı fikirde olan insanlar bir araya geliyorlar sosyal medya siteleri de kişisel bilgileri kullanıp manipülatif reklamlar göndermek istiyorlar. Bunu yapabilme için de insanların o sosyal medya platformlarında çok zaman geçirmeleri gerek. Bu yüzden insanların duygularını sömüren onları kızdıran mesajlar gönderiyorlar.

TAYVAN’DAN ÇIKARILACAK DERSLER

Peki teknolojinin doğru kullanılabileceğine inanıyor musunuz?

Ben hâlâ bu teknolojileri doğru kullanıp demokratik söylemin daha kuvvetlendirilebileceğine inanıyorum.

Güzel örnekleri var: Tayvan mesela. Dijital teknolojileri covId sürecinde çok iyi kullandı hem de şeffaflığı artıran demokrasiyi artıran, sivil toplumun devleti denetlemesini sağlayan platformlar kurdular.

Böyle şeyler yapmak mümkün. Niye yapılmıyor? Çünkü özel sektör bununla ilgilenmiyor. Para yapmak bir amaç aynı zamanda bilgi tekeli olmak da bir amaç. Bu yapı uymuyor. Siyasi sistemler de bunlara açık değil. Yapay zekâyı nasıl kullanacağınıza bağlı. Bir şekilde kullanırsanız manipülasyonu da otomasyonu da tamamen artırabilir. Başka türlü kullanırsanız demokratikleşmeyi ya da insan yeteneklerini artırabilir. Bu seçimleri anlamamız lazım.

Yeni medya umut ışığı olabilir mi?

Bağımsız kanalların artması önemli.  2000’lerdeki teknoloji buna yeterince yol vermiyordu. Ama yeni yeni bu açılmaya başlıyor; gazete dışında bağımsız gazetecilik gelişiyor.

SOSYAL DEMOKRASİ YOLUNU KAYBETTİ

Kapitalizm çatırdıyor mu? Teknoloji bunu hızlandırdı mı? Sosyal demokrasi alternatif üretebilir mi?

Mısır, Arjantin, Türkiye, İsveç, ABD  bunların hepsi kapitalist ama bir yandan da aralarında o kadar büyük fark var ki. Bu yüzden ben, “Nasıl doğru bir piyasa ekonomisi oluşturulmalı”, “Ne tür teknoloj rotası istiyoruz” bu soruları sormanın daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Bu açıdan Amerikan türü bir piyasa ekonomisinin çıkmaza girdiğini  görüyorum. Ama İsveç, Norveç, Danimarka türü bir sosyal demokrasinin de zorluklar çektiğini görüyorum ve bu açıdan sizin sorunuz “Yeni bir sosyal demokrasi alternatif olabilir mi” ise buna yanıtım kesinlikle evet.

Sosyal demokrasi kendi yolunu kaybetti. Şu anda Amerika’da da Avrupa’da da bakarsanız sol partiler tamamen eğitimi yüksek bir elitin partileri haline gelmiş durumdalar.  Bunların işçilerden aldığı oy oranı düşüyor, sürekli üniversitelinin oy oranı artıyor. Bu çok daha değişik bir sol ve bu sol, işçilerin tüm problemlerini kendi içine alıp çözüm üretecek politikalar ortaya atamıyor. O yüzden solun da gerçekten yeniden yapılanması gerektiğini düşünüyorum.

Cumhuriyet

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.