Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Hava ılımlı: İçeride enflasyon, dışarıda ise ABD istihdam raporu bekleniyor

Yayınlanma:

|

Küresel mali piyasalar savaş ortamının karamsar havasından bir nebze de olsun sıyrılıp haftayı iyimser bir seyir ile tamamlıyor. Elbette Ortadoğu’da riskler küçümsenmeyecek kadar yüksek olsa da şimdilik daha da fazla tırmanmaması, FED’in peş peşe iki aydır faizleri sabit tutması, şahin tonunu korusa da, faiz artırımlarının bittiğine yönelik inançların her geçen gün daha da artması ve en artan borçlanma gereksinimine rağmen Amerikan Hazinesinin uzun vadeli borçlanma hızını yavaşlatması küresel risk iştahını olumlu etkiledi.

Piyasaların risksiz faiz olarak takip ettikleri gösterge 10 yıllık ABD tahvil faizinin %5 seviyelerinden %4,60’lı seviyelere gelmesi ile dolar bir miktar da olsun mevzi kaybederken, değeri dolarla ölçülen pek çok enstrüman ise değer kazandı. Artan risk iştahının da yardımı ile ABD borsaları geceyi %2’ye yakın yükselişle tamamlarken, EURUSD paritesi 1,0630 seviyesine kadar yükseldi. Hatırlanacağı üzere, EUR’da teknik bir bakış açısıyla haftalık grafiklerde 1,0630 seviyesinin üzerinde kapanışını önemli bir sinyal olarak görmeye devam ediyoruz. Altın ve bitcoin ise önemli bir değişim kaydetmeden sırası ile 1,985 ve 35bin dolar seviyelerinde salınıyor. Her ikisinin de haftayı nasıl kapatacağını takip edeceğiz. Özellikle altında 1,986 dolar üzerinde tutunması yükseliş isteği için önemli bir sinyal olacaktır.

Dün sahne alan İngiltere Merkez Bankası (BoE) da politika faizini %5,25 seviyesinde sabit bıraktı; henüz faiz indirmek için erken olduğunu söyledi. İngiltere’nin 10 yıllık devlet tahvillerinin fiyatları bir ayı aşkın sürenin en keskin yükselişini kaydederken getirileri ise %4,4 seviyesine geriledi. Görüleceği üzere, önde gelen 3 büyük merkez bankası (Avrupa, ABD ve İngiltere) faiz artırımlarını durdurarak bundan sonra bir müddet de gelişmeleri takip etmek üzere kenara çekildiklerini, 2024 yılında ise faiz indirimlerinin bir noktada başlayacağını öngörüyoruz. Bu sabah itibari ile, vadeli işlemlerde (piyasa tahmincileri) 2024 yılında FED’den 78 baz puan, ECB’den 90 baz puan, BoE’den ise 51 baz puan faiz indirimi bekliyorlar. Bu da bize doların güçlü seyrinin yavaş da olsa sonuna gelindiğini, sahanın diğer tarafına geçmek üzere hazırlık yapılması gerekeceğini fısıldıyor!

Türkiye cephesinde ise dün sabah saatlerinde TCMB Başkanı Erkan’ın Enflasyon Raporu ile ilgili sunumunun takip ettik. Elbette sunumun en önemli noktasını Banka’nın orta vadeli öngörüleri oluşturdu. Bu kapsamda, enflasyon beklentileri 2023 sonu için %58’den %65’e seviyesine; 2024 sonu beklentisi ise %33’den %36’ya güncellendi. Başkan Erkan’ın şahin duruşunu koruduğunu, TCMB’nin enflasyonla kararlılıkla mücadelesinin devam edeceğinin altını çizdi.

Enflasyon sunumu piyasalarda yeni bir beklenti yaratmadı. BİST100 endeksi bir önceki gün uzun bir süredir bültenimizde ön plana çıkardığımız 7,565 puan seviyesine altına sarkması ardından gelen sert alımların heyecanı ile dünkü günü de %1,8 yükselişle tamamladı. Dipten dönüş olarak yorumlamak için erken olsa da, yurtdışı havanın iyimsere dönmesi de borsaya moral verdi. Teknik mânâda çok açık bir şekilde 7,565 puan seviyesinin çok önemli bir destek seviyesi hâline geldiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, USDTRY kuru kamunun kontrolünde 28,36 seviyelerine yükselirken, tahvil faizleri ise bir önceki gün kaydettiği sert yükseliş ardından dün günü yatay tamamladı: 2 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi %37,50 seviyesinde. Yabancı indinde Türkiye’nin risklerini gösteren 2 yıl vadeli CDS risk priminin de 380 baz puana gerilemesi dikkatimizden kaçmadı! Kuvvetle muhtemel, Başkan Erkan’ın faiz artırımlarının devam edeceğine ilişkin sinyali piyasa görünümünü olumlu kıldı.

Her perşembe olduğu üzere, dün de TCMB ve BDDK’nın haftalık raporlarının yakından takip ettik. 27 Ekim ile biten haftada, TCMB’nin rezervlerde anlamlı bir değişim göremedik. Swap ve Hazine dövizleri dışarı tutulduğu zaman ele aldığımız net rezervler eksi 63-64 milyar dolar civarında haftalardır değişim göstermeden yatay bir seyir izliyor. Bu da yabancı yatırımcının henüz istenilen boyutta Türkiye enstrümanlarına ilgi göstermediği anlamına geliyor. Sayıların dili ile konuşursak, söz konusu haftada hisse senetlerinden 68 milyon dolar, tahvilden ise 10 milyon dolar çıkış gördük. Son 8 haftada çıkış miktar 0,6 milyar dolar! Türkiye’de ekonomi yönetimi adım atmadık coğrafya bırakmazken ve Türkiye’nin ortodox politikalara geri dönüşünü anlatmaya çalışırken, hâlen daha yabancı yatırımcıyı ikna edebilmiş değil! Tahvil faizlerinde yükseliş isteğinin devam etmesi durumunda belki bir miktar ilginin oluşabileceğini de unutmamak gerekiyor. (bakınız grafikler).

Öte yandan, BDDK verisine göre ise KKM hacmi 27 Ekim ile biten haftada 62 milyar TL daha geriledi. Son 4 haftada KKM’den yaklaşık 300 milyar TL çıkış olduğunu görsek de, buz dağının da çok büyük olduğunu unutmamak gerekiyor: stok miktarı hâlen daha 3 trilyon TL. KKM’nin de bir nevi yabancı para enstrümanı olduğu düşünülürse, KKM ve DTH’ın toplam mevduattaki payı %62,2 seviyesine geriledi. Bu oranın ağustos sonunda %68 seviyesinin üzerinde olduğunu unutmamak gerekiyor. TCMB, KKM ‘sorunundan’ kurtulmak için, bankaları klasik TL mevduata teşvik etmek veya KKM karşıtı önlemlerini dün de sürdürdüğünü gördük: Kur Korumalı Mevduat (KKM) için uygulanan zorunlu karşılık (ZK) oranlarını 5 puan daha artırdı. Bu önlem, mevduat faizlerinin de yükselmesine neden olacaktır.

Yukarıda da ana hatları ile değindiğimiz üzere, önde gelen merkez bankalarının frene basması, ABD Hazinesinin uzun vadeli borçlanma hızını yavaşlatması ve Ortadoğu’da tansiyonun şimdilik daha da artmaması iyimserliği destekledi. ABD borsalarının geceyi %2’ye varan yükselişle tamamlaması ardından yeni gün başlangıcında Asya piyasalarında da hava olumlu. MSCI Dünya endeksi %2’ye yakın artış kaydederken, gösterge endeks Tokyo borsası %1 yükseldi.

Bugünün menüsünde sabah saatlerinde Türkiye cephesinde açıklanacak ekim ayı enflasyon rakamları bulunuyor. Anketlere göre aylık TÜFE artışının %4 civarında olması ve bu şekilde yıllık gerçekleşmenin de %62 seviyesine taşınması bekleniyor (Eylül %61,53). Günün ikinci yarısında ise, her ayın ilk cuması olduğu üzere ABD’de açıklanacak istihdam raporu önemle takip edilecektir. ABD ekonomisinin sağlığı açısından bir numaralı veri olarak kabul edilen tarım dışı istihdam raporunda bordrolu çalışan sayısının 180bin kişi artacağı, işsizlik oranının ise %3,8’de kalacağı, raporun alt setinde ise enflasyon göstergesi olarak kabul edilen saatlik ücretlerin yıllık artış oranının ise %4’e gerilemesi bekleniyor. Beklenti dışında bir verinin piyasa yansımasına dikkat edeceğiz.

TCMB Brüt Döviz ve Altın Rezervleri

27 Ekim ile biten haftada, brüt döviz rezervleri 0,75 milyar dolar azalırken, altın rezervleri ise (altın fiyatlarında yaşanan yükseliş nedeniyle -değerleme etkisi) 2,4 milyar dolar arttı. Böylelikle, toplam rezervler 126,1 milyar dolar seviyesine yükselerek Mart 2023’den bu yana en yüksek seviyeyi test etti.

1698989523bd8801ca08f61cdd9d619c5998668100_1_1200.jpg

TCMB Net Rezervleri

27 Ekim haftasında, emanet dövizler (swap) ve kamunun dövizlerini ayıkladığımızda, net rezervler önemli bir değişim göstermeden eksi 63- 64 milyar dolar civarında salınmaya devam ettiğini görüyoruz.

1698989523f61627e075ed9c9f4d155873da0e98f9_2_1200.jpg

KKM

BDDK verisine göre KKM hacmi geçen hafta da 62 milyar TL azaldı. Son 9 haftada 400 milyar TL azalan KKM hacmini olumlu görsek de, gidilecek o kadar büyük bir yol var (toplam KKM stok: 3 trilyon TL = döviz karşılığı $107milyar).

1698989524775833fc079db6429cdcd0c247b3af38_3_1200.jpg

Yabancı yatırımcı henüz ikna olmadı!

Son 8 haftanın verisi bizlere hisse senetleri ve tahvilden kümüle olarak 600 milyon dolar çıkışın gerçekleştiğini gösteriyor. Yukarıda da değindiğimiz üzere, ekonomi yönetimi büyük bir gayret sarf etse de, hâlâ yabancı yatırımcı ikna olmuş değil! Daha geniş bir açıdan bakarsak, seçim sonrası yaz aylarında gelen 2 milyar doların son 2 ayda dörtte birinin çıktığını görüyoruz.

16989895253b29b1eb46d941d1c048869a42ca8164_4_1200.jpg

Filli Faiz Oranları

27 Ekim ile biten haftada, TCMB verilerine göre ihtiyaç kredisi hafif de olsa %59,90 seviyesine gerilerken, mevduat faizinin 3 haftadır yavaş da olsa gerilediğini görüyoruz.

1698989525695a2eb4e566cbc5217c0a3b52e2e648_5_1200.jpg
iKTİSATBANK

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Çin’in faiz indirimi ve ABD ile resmî temas piyasaları canlandırdı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Haftanın ilk günü Londra piyasalarının tatil konumunda olması nedeniyle göreceli olarak hâkim olan sakin seyir, haftanın ikinci günü yerini oldukça hareketli bir seyre terk etti. ABD tarifeleri ve artan işletme maliyetlerinin etkisiyle, İngiltere’de hizmet PMI verisi on yedi ay sonra ilk kez daralırken, ihracat siparişleri de Şubat 2021’den bu yana en hızlı düşüşünü yaşadı. Bu gelişmeler, İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) faiz indirimlerini öne çekme ihtimalini güçlendirirken, yarın sonuçlanacak olağan BoE toplantısından 25 baz puan indirimine kesin gözüyle bakıyoruz. Şu anda %4,50 seviyesinde olan politika faizinin %3,5 seviyesine kadar inmesi yönündeki beklentiler artarken, BoE’nin faiz indirimine yönelik aciliyet sinyali vermesi durumunda ise, kraliyet aslanında hızlı bir gerilemenin yaşanmasını bekliyoruz.

Almanya’da muhafazakâr lider Friedrich Merz, ilk turda aldığı tarihi yenilginin ardından, ikinci oylamada parlamentodan güvenoyu alarak şansölye seçildi. Sosyal Demokratlarla kurduğu kırılgan koalisyon, Merz’in mali disiplin vaadinden geri adım atması ve kabine atamaları nedeniyle güven sorunu yaşarken, bu zorlu başlangıç Almanya’nın Avrupa liderliğini üstlenme beklentilerini gölgeledi. Avrupa’nın güvenlik ve ticaret meselelerinde Almanya’dan güçlü liderlik beklediği bir dönemde, Merz’in göreve gelişi hem umut hem de belirsizlik barındırıyor.

Hazır Avrupa’dan söz etmişken, hafta sonu, yedi aydır devam eden maraton hazırlığım ardından Çekya’nın başkenti Prag’da ilk maratonumu tamamladım. Kısa bir süre kaldığım Çekya’da elde edindiğim izlenim, The Economist dergisinin 24 Nisan tarihli makalesinin ana fikri ile örtüşüyor. The Economist dergisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa güvenliğinde giderek daha belirleyici bir aktöre dönüştüğünü vurguladı. ABD’nin küresel liderlikten çekildiği, Rusya tehdidinin arttığı ve Ukrayna’nın savunmada kaldığı bir dönemde Avrupa’nın Türkiye’ye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu yazdı.

“Avrupa güvenliği Türkiye olmadan düşünülemez” sözlerine yer verilen yazıda, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişi, Baykar’ın Leonardo ile işbirliği ve Avrupa’nın mühimmat ihtiyacına karşılık verebilecek kapasitesi ön plana çıkarıldı. Ukrayna’daki rolü, Karadeniz’de olası barış gücüne liderlik isteği ve Avrupa savunma bütçesinden pay alma hedefiyle Türkiye’nin jeopolitik konumunu güçlendirdiği belirtildi. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi ardından her iki taraftan yapılan yazılı açıklama görüşmenin yapıcı geçtiği ve bölgedeki barış süreçlerine destek olacağı belirtildi. Olumlu geçen telefon görüşmesi ardından ikili ilişkilerin yolunda gittiği, Rusya-Ukrayna savaşını bitirmede işbirliği yapacaklarını dile getirildi. Her iki devlet adamının birbirlerini davet ettiklerini de not etmemiz gerekiyor. ABD-Türkiye hatta AB-Türkiye ilişkilerinin yerinde gitmesi, fon akımları için de oldukça önemli bir gösterge olduğunun altını çizelim.

İngiltere’de zayıf veriler, BoE’den beklenen faiz indirimi, Almanya’da güven sorununa rağmen, Trump’ın zayıf dolar oyun planına paralel hem EUR hem de GBP dün dolar karşısında sert bir şekilde değer kazandı. Altın 3,500 dolar zirvesi sonrası yaşanan 300 dolar büyüklüğünde geri çekilme ardından kâr satışlarının bitmesi ile dün yönün tekrar yukarı çevirerek döndüğünü, altının ise 3,435 dolar seviyesine kadar tekrar yükseliş kaydetti. Asıl fiyat hareketinin ise son günlerde brent cinsi ham petrolde yaşandığını not etmemiz gerekiyor. Londra piyasalarının kapalı olduğu hafta başı bir kez daha 58 dolar seviyelerinin ortalarına kadar gelerek son dört yılın en düşük seviyesini test eden brent petrol, dün 62 dolar seviyesine kadar toparladı. OPEC+’ın üst üste ikinci ayda üretim artışını hızlandırma kararı alması, küresel ticaret gerilimlerinin talep görünümünü belirsizleştirmesiyle birlikte arz fazlası endişelerini artırdı. Uzun süredir petrol konusunda temkinli duruşumuzu koruduğumuzu okurlarımız hatırlayacaktır.

Brent cinsi ham petrolün varil fiyatının gerilemesi her ne kadar Türkiye’nin cari işlemler dengesi ve enflasyonla mücadelesinde önemli bir yer tutsa da, ya da yukarıda da belirttiğim üzere ekosistem şu anda Türkiye pozitif görünüm sunsa da, 19 Mart sonrası dönem baz alındığında, hâlen daha Türk mali piyasalarında kırılgan görünümün devam ettiğini söylemem gerekiyor. Mesela, ordunun cephanesi misali TCMB’nin de swap hâriç net döviz rezervleri hâlen daha istenilen düzeyde toparlanamadı. Londra’nın tatil olduğu 5 Mayıs valörlü işlemlerde, TCMB’nin net döviz pozisyonu her ne kadar 0,8 milyar dolar iyileşme kaydetse de, son yirmi dokuz iş gününün faturası yaklaşık 50 milyar dolar azalma olarak tüm çıplaklığı ile masa üzerinde durduğunu söylememiz gerekiyor.

Bu noktayı biraz daha açmak isterim. Şöyle ki, Cuma günü TCMB’den makro ihtiyati önlemler kapsamında pek çok sayıda önlem gelmişti. Öncelikle atılan adımların yegâne amacının son dönemde azalan TL ilgisini artırarak, artan döviz talebini de sınırlandırmak olarak gördüğümüzü not edelim. ︎Bu tedbirler bir yere kadar işe yarayacağını düşünsek de, TL’nin reel mânâda getiri sunmaya devam ettiği bir ortamda azalan güven ortamı düzelmeden, para politikası tek başına geniş spektrumlu antibiyotik misali her derde deva olamayacağını düşünüyoruz. TCMB’nin aldığı kararların bir yansıması olarak bankaların kaynak maliyetinin yükseleceği bunun da hâliyle kredi faizlerine yansıyacağını göz ardı etmemek gerekiyor. Normalleşme ve sadeleşme politikalarının izlendiği bir dönemde TCMB’nin pek çok sayıda önlem açıklaması, bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

TCMB hamlelerinin bankacılık sektörüne ilave yük getireceği beklentisi ile BIST Bankacılık endeksi pazartesi günkü işlemlerde %1,8 düşmesi ardından dün ise kayıplarının bir kısmını telafi etse de, 19 Mart’a göre bakılırsa, kayıpları %31’e taşındığını not etmemiz gerekiyor. USDTRY kuru 38,60 seviyesine yükselirken, CDS risk primi ise 345 puan seviyesine hafif de olsa gerilerken, iş gören faiz son dönemlerde olduğu üzere %48,99 seviyesinde yer aldı.

TÜİK Nisan ayı enflasyon rakamlarını duyurması ardından (aylık %3,0 yıllık ise %37,9) dün de mevsimsellikten arındırılmış aylık TÜFE enflasyonu %2,65 olarak açıklandı. Aylık değerlendirme raporunda enflasyonun ana eğiliminin Nisan ayında yükseldiği belirtildi. Yaşanan kur etkisi, zirai don etkisi, elektrik zammı gibi kalemlerden enflasyonun biraz yüksek gelmesi beklense de, korkulanın da altında kaldığını not edelim. Bunun da nedeninin soğumaya yüz tutan iç talep olduğunu düşünüyoruz. KKTC İstatistik Kurumu verilerine göre ise Nisan ayında yıllık enflasyon baz etkisi ile %40,96 seviyesine gerileyerek son kırk ayın en düşük seviyesini test etti.

Yeni gün başlangıcında, bir süredir tansiyonun yüksek seyrettiği Hindistan ve Pakistan hattında sıcak temasın gerçekleştiğini okuyoruz. Hindistan, topraklarında ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’de terörist altyapılara yönelik geniş çaplı hava saldırıları düzenlediğini açıkladı. Pakistan ise saldırılarda sivillerin ve camilerin hedef alındığını, beş Hint savaş uçağını düşürdüğünü iddia etti; karşılıklı yoğun top atışları ve sınır çatışmaları yaşandı. Gerginlik, nükleer silaha sahip iki komşu ülke arasında son yirmi yılın en ciddi çatışmasına dönüşürken, BM ve ABD’den itidal çağrısı geldi. Saldırı haberleri Hint borsa vadeli işlemlerinde sınırlı düşüşe ve bazı hava yollarının uçuş iptallerine yol açtı. Hindistan rupisini baskı altına kalsa da, piyasa yansımasının şimdilik sınırlı kaldığını not edelim.

Gözler bu akşam KKTC saati ile 21.00’de FED’in açıklayacağı faiz kararına çevrildi. Faiz oranlarının sabit bırakılmasına kesin gözüyle bakılırken, karar ardından mikrofon karşısına geçecek Powell’ın konuşması büyük bir dikkatle takip edilecektir. Daha da önemlisi, Trump’ın karara tepkisinin sert olabileceğinden endişe ediyoruz. Hafta sonu ABD ve Çinli üst düzey yetkililerin İsviçre’de resmî ticaret görüşmeleri yapacaklarını duyurması piyasalarda iyimserlik yaratırken, Çin ekonomi yönetimi de artan zorluklarla mücadele kapsamında destekleyici adımlar attı. Çin Merkez Bankası, 10 baz puanlık faiz ve 50 baz puanlık zorunlu karşılık indirimi açıklarken, emeklilik fonlarının hisse senetlerine yönlendirilmesi gibi ilave teşviklerle birlikte bu adımlar piyasalar tarafından olumlu karşılandı.

Yeni gün başlangıcına damga vuran önemli gelişmeler ardından Yuan zayıflarken, Euro, Yen ve Sterlin dün dolar karşısında elde ettikleri kazanımlarını geri verdi. Hatta, nükleer başlığa sahip iki ülke arasından yaşanan gerilime rağmen, ticaret görüşmelerine odaklanan altın 3,380 dolar seviyesine geri çekildi. Geceyi düşüşle tamamlayan ABD borsalarının vadeli işlemleri güne yükselişle başlarken, pasifiğin diğer ucunda da ılımlı bir tablo görüyoruz: Kore ve Şangay borsaları sırası ile %0,5 oranında yükseldi. FED toplantısına kadar bekle ve gör stratejisinin ağır basarak günün göreceli olarak sakin geçmesini bekliyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Merkez Bankası’nın kur dönüşüm desteğini artırması olumlu ancak yetersiz

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), ihracat gelirlerinin Türk Lirası’na dönüşümünü teşvik amacıyla uyguladığı kur dönüşüm desteği yüzde 2’den yüzde 3’e çıkarıldı. 3 Mayıs 2025 itibarıyla yürürlüğe giren bu düzenleme, ihracat gelirlerinin yüzde 35’inin Türk Lirası’na çevrilmesini zorunlu kılıyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeminli Mali Müşavir ve Eski Vergi Müfettişi Bekir Güneş, kur dönüşüm desteğinin artırılmasının olumlu bir adım olduğunu ancak ihracatçının artan maliyetleri karşısında bunun yetersiz kalabileceğini vurguladı.

“Dönüşüm desteği rezervleri destekliyor, TL’yi cazip kılıyor”

Kur dönüşüm desteğinin hem Merkez Bankası rezervlerine katkı sağladığını hem de Türk Lirası’nı teşvik edici bir unsur olarak öne çıktığını belirten Güneş, şunları söyledi:

“Kur dönüşüm desteği, ihracatçılar ve döviz kazanan şirketler için teşvik niteliğinde. Türk Lirası’nın cazibesini artırmayı ve döviz tevdiat hesaplarındaki ağırlığı azaltmayı amaçlıyor. Aynı zamanda Merkez Bankası’nın rezervlerini artırarak piyasadaki döviz arzını güçlendiriyor.”

“Yüzde 3 destek ihracatçı için yetersiz, yüzde 10 civarında destek şart”

Desteğin artırılmasının olumlu bir gelişme olmakla birlikte, ihracatçının küresel ölçekte rekabet edebilmesi için daha güçlü bir finansman desteğine ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Güneş, “Bu adımlar kısa vadede piyasada istikrar sağlamak açısından işlevsel. Ancak yüzde 3’lük destek, ihracatçının artan maliyetleri ve finansman ihtiyacı göz önüne alındığında yetersiz kalıyor. Cari açığı kapatmak için ihracatçıya yüzde 10 civarı kur dönüşüm desteği verilmesi zorunlu” dedi.

“Dövizini bozduran firma aynı gün tekrar döviz alabiliyor”

Zorunlu dönüşüm uygulamasının bazı firmalar üzerinde baskı oluşturduğuna dikkat çeken Güneş, özellikle ithal girdiye dayalı üretim yapan ihracatçıların kur riskiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti:

“Zorunlu dönüşüm uygulaması, özellikle ithalata dayalı üretim yapan firmalar için ek kur riski ve maliyet yaratabiliyor. Bu firmalar döviz gelirini bozdurduktan sonra tekrar döviz almak zorunda kalabiliyor. Bu da kur farkından kaynaklı zararlar doğurabiliyor.”

“Yapısal politikalarla desteklenmezse geçici bir çözüm olur”

Türkiye’nin ekonomik dönüşüm sürecinde bu tür teşviklerin tek başına yeterli olamayacağına işaret eden Güneş, uzun vadede piyasa dostu yapısal politikaların önemine dikkat çekti:

“Piyasa güvenini artıran, öngörülebilirliği yükselten yapısal politikalar ihracatçının önünü görmesini kolaylaştırır. Kur destekleri faydalı olabilir ama bunlar teşvik edici şekilde uygulanmalı. Zorunluluk haline geldiğinde firmaların finansal esnekliğini azaltabiliyor.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. KORKMAZ: Dış Açıklar Hepimizden Götürdü

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hepimizin bildiği kurbağa hikayesi vardır… Bir kurbağayı kaynayan suya koyarsanız, zıplayarak kazandan çıkmaya çalışacaktır. Fakat eğer onu ılık suya koyar ve suyu yavaşça ısıtırsanız, su ısındıkça, kurbağa rahatlar ve uyuşur. Sonrasında ölür.

Her seferinde ilgililer, ithalata bakmıyor, dış açığa bakmıyor, ihracatta patlama diyor. Etkisi gecikmeli ve yavaş olduğu dış açıkların ve cari açıkların getirdiği maliyetler kısa dönemde fark edilmiyor. Ama Cumhuriyet döneminde dış açıklar hem döviz şoklarına neden oldu, hem krizlere neden oldu, hem de ülkeyi ve insanımızı yoksul bıraktı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1923–1950 arasında Türkiye dış ticarette denge sağlandı.

1950-1960 arasında sürekli cari açık verdik.

1960-2002 arasında, kriz yılları olan 1994 ve 2001 yıllarında, devalüasyon ve üretimde düşüşten dolayı cari fazla oluştu. Diğer yıllar hep açık verdik.

Son yıllarda 2003 sonrası dış açıklar arttı. 2003’ten bugüne dış ticaret fazlamız olmadı. Yalnızca 2019 yılında pandemi nedeni ile ithalat azaldı ve cari fazla verdik.

  • 2003-2025 Ocak-Şubat arasında geçen 22 yıl 2 ayda 741 milyar 755 milyon dolar cari açık
  • 2003 -2025 ocak- Mart arasında geçen 22 yıl 3 ayda toplam 1 trilyon 142 milyar 651 milyon dolar dış ticaret açığı

Bu nedenledir ki ülkemiz ve halk yoksullaştı. Zira cari açık, dış ekonomik ilişkiler kaybından açık, yurt dışına kaynak ve servet transferi demektir.

Elimize faiz havucu vermişler. Ekonomi yönetimi olarak, halk olarak, medyanın tamamı ve maalesef bazı akademisyenler dahil, bu havuçla oyalanmaktan gerçek tehlikeyi göremiyoruz. Türkiye ekonomisi için gerçek tehlike dış açıklardır.

TÜİK, 2025 yılı Ocak-Mart dış ticaret verilerini açıkladı. Üç aylık dış ticaret açığımız 20 milyar dolardır. Böyle giderse yıl sonuna kadar 80 milyar dolar civarında olacaktır. 

Neden bu kadar dış açık veriyoruz?

1- Milli dış ticaret politikamız yoktur.

Aşağıdaki tabloya bakarsak;

  • Üç ayda toplam dış ticaret açığımız 20 milyar dolar, ama ihracatımızın yalnızca yüzde 3,6 sını yaptığımız Çin ve Rusya’ya olan dış ticaret açığımız daha fazla 20,8 milyar dolardır.
  • Buna karşılık ihracatımızın yüzde 49,6’sını yaptığımız AB ve İngiltere’ye 4,5 milyar dolar dış ticaret fazlamız var. Avupa’dan kazanıp, Çin ve Rusya’ya veriyoruz.

Çin’e ve Rusya’ya mecbur değiliz. Çünkü Çin’den teknoloji ithal etmiyoruz. Rusya’dan ithalatımız içinde petrol ve doğal gazın payı yüzde 37’dir.

Çin’den ithalata sınır getirmeliyiz, Rusya ‘ya alternatif ithalat imkanlarını aramalıyız.

2- Üretimde ithal girdi payı yüksektir. 

Toplam ithalat içinde, üretimde girdi olarak kullanılan aramalı ile hammadde oranı yüzde 71,2’dir. Yatırım malı ithali düşük yüzde 133 tür. Bu ithalat mevcut yatırımların amortismanı – yenilenmesine ancak yeter. Tüketim malı ithalatı yüzde 15,7’dir. İki yıl önce bu oran yüzde 12 dolayında idi. (aşağıdaki tablo)

Dış ticaret açığından kurtulmak için Türkiye’de üretimde kullanılan ithal girdi payını azaltmak gerekiyor.Bunun içinde;

  • Yüksek ithal girdi kullanan sektörlerde İthal İkamesi politikası uygulamak gerekir. 
  • Ara malları ve hammadde üretimine yüksek teşvik vermek gerekir.
  •  Kamu yatırımlarında ve alımlarda yerli üretim öncelik vermek gerekir.
  • Yüksek teknoloji yatırımlarını artırmak ve bu paralelde Üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek gerekir.
  • Bu uygulamaları sektörel ve bölgesel kalkınma planları doğrultusunda yapmak gerekir.

Elbetteki başta yatırım altyapısını oluşturmalıyız. Ama sonrasında niyet etmek ve başlamakta işin yarısını çözmek demektir.

Prof. Dr. Esfender KORKMAZ– esfenderkorkmaz.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.