Connect with us

BANKA HABERLERİ

İflastan önce son çıkış: Sanayiciye “konkordato” eğitimi

Sanayici tam bir darboğaz içinde. “Borçlarımı ödeyemiyorum” diyemeden, konkordatoya gitmeden, kepenk indirmek zorunda kalıyorlar

Yayınlanma:

|

“Kırk yıldır sanayiciyim. 1979-80 krizi dahil, bugüne kadar yedi ekonomik kriz gördüm ama, bir Sanayi Odası’nın sanayicilere ‘Konkordato Başvuruları Üzerine Bilgi Notu” dağıttığını ilk kez görüyorum.”

Durum bu kadar ciddi.

Konkordato İtalyanca kökenli bir kavram.

Mali durumu bozulan firmaların borçlarını ödeyemez duruma düştüklerinde, borçlarını erteleme seçeceği, ilk adımda iflastan kurtulmanın ancak, kepenkleri indirme yolunun başlangıcı.

2018 yılında ilgili yasalarda yapılan değişiklikle “iflas erteleme” yürürlükten kaldırılıyor, yerini kapsamı genişletilmiş konkordato alıyor.

Konkordato hukuki bir süreç, Ticaret Mahkemesi tarafından onaylanması gerekiyor. Alacaklıların da erteleme planını kabul etmesi şart.

Yedinci kriz

Kırk yıllık sanayicinin gözünden bakınca, şu anda yaşanan yedinci ekonomik kriz.

1979-80, 1991, 1994, 1999, 2001, 2007 krizlerini gördüm ama, böyle bir krizi ilk kez görüyorum.

İlk kez gördüğü bugünkü krizi diğerlerinden ayıran bir fark var.

“Önceki krizler finans sektöründe çıkıyor, şimdiki kriz ise, reel sektörde çıkıyor, onun için çok daha derin, propagandayla, allı ballı aldatmacalarla geçiştirilecek gibi değil.”

Sanayici tam bir darboğaz içinde. O darboğazı TOBB verileri de doğruluyor. Geçen yılın temmuz ayına göre, bu yılın temmuz ayında kapanan şirket sayısı yüzde 39.8 oranında artıyor.

Bu yılın ilk yedi ayında ise, kapanan şirket sayısı geçen yılın ilk yedi ayına göre, yüzde 28.3 artıyor. “Borçlarımı ödeyemiyorum” diyemeden, konkordatoya gitmeden, kepenk indirmek zorunda kalıyorlar.

Yüzde 8.5’la borçlanma

Reel sektör buraya nasıl geliyor?..

“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur, Nass varken sana bana ne oluyor” gibi, gerçekle ve bilimle zerre kadar ilgisi bulunmayan ekonomik sapma sonucu, Merkez Bankası faizleri emirle yüzde 8.5’a kadar düşürüyor.

Düşük faizi gören sanayici bol bol kredi kullanıyor.

Bol bol borçlanıyor.

Faizlerin yüzde 8.5’a kadar düşürülmesi Şubat 2023 tarihinde.

Şubat 2023 kritik bir tarih, geçen yıl Cumhurbaşkanı seçimi ile genel seçimlerden bir ay önce.

“Ben gidersem batarsınız”

Seçim, düşük faizle aşırı borçlanan sanayiciyi korkutuyor, onları AKP’ye oy vermeye zorluyor. Aynı anda Tayyip Erdoğan sanayicilere gerekli sinyali veriyor:

“Ben gidersem, batarsınız!..”

Neden batarlar?..

Çünkü, yeni gelecek iktidar faizleri yükseltecek, binlerce sanayici, özellikle küçükler borç batağına saplanacak, borçlarını ödeyemez duruma düşecek.

Erdoğan gitmiyor ama, pek çok sanayici yine de battı ve batıyor!..

Seçim sonrasında klasik ekonominin kuralı işliyor, faizler yükseliyor. Bu durum kredi kullananları tahminlerin ötesinde zorluyor:

1-Borçlar ödenemez hale geliyor.

2-Krediden kaçış başlıyor.

İlk çare, konkordato ilanı!..

Büyük sanayicilerin yanı sıra, en çok etkilenen KOBİ’ler, küçük ve orta boy işletmeler. Sadece üretim sektörünü değil, tüm hizmet sektörünü kapsayan, ekonominin dinamiği olan şirketler.

Çalışanlara etkisi

Konkordato ilanı o şirkette çalışanları birebir etkiliyor.

Şirket ödeme güçlüğüne düşüp, konkordato ilan ettiğinde, orada çalışanlar işlerini kaybediyor, onların üç aylık ücreti Ücret Garanti Fonu’ndan ödeniyor.

Sonra?..

Sonrası bugünkü sefalet!..

ESO’nun bilgi notu

Konkordato ilan eden, borçlarını ödeyemez hale düşen firma sayısı her geçen gün artınca…

Eskişehir Sanayi Odası (ESO) kendisine bağlı sanayi firmalarına bir hafta kadar önce bir bilgi notu gönderiyor. Eskişehirli sanayiciler kırk yıldır, daha önceki ekonomik krizlerden farklı olarak, ilk kez böyle bir bilgi notu ile karşılaştıklarını söylüyor. O notun adı şöyle:

“Konkordato Başvuruları Üzerine Bilgi Notu”

O notta konkordato koşulları nelerdir, nasıl ilan edilir, hukuken ne yapmak gerek, konkordato bir firmaya hangi avantajları sağlar, hangi dezavantajlar söz konusudur gibi, teknik bilgiler veriliyor.

Reel sektör borç ödemede hayli zorlanıyor, AKP iktidarının çizdiği pembe tablodan epey farklı ki, krizi fiilen yaşayan sanayi örgütlerinden biri, ESO böyle bir bilgi notu paylaşmak zorunda kalıyor.

Kendisine üye sanayicilere “konkordato üzerine eğitim vermek” gereğini duyuyor.

Krizi ilk elden yaşayanlar, krizin derinliğini daha nasıl anlatabilir?…

Yalçın DOĞAN-T24

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.