IMF : Küresel ekonomi COVID-19’un devam eden etkisiyle derin bir durgunlukla karşı karşıyadır. Ülkeler artık zor, düzensiz, belirsiz ve aksiliklere yatkın olacak uzun bir tırmanışla karşı karşıya.
IMF : kriz herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmek için fırsatlar sunabilir. İyi niyetle ve ortak hedeflerle birlikte çalışmak, en acil sorunlarımıza çözüm üretebilir, kurumlarda liderliği ve güveni geri getirebilir ve herkese hizmet etmek için küresel bir ekonomi inşa eden bir toparlanma yaratabilir
“Sevgili Okurlar”, diye başlayan Raporun giriş bölümüne Ekonomist IMF Başkanı Kristalina Georgieva bir giriş yaptı.
Bu yıl, dünya benzeri olmayan bir krizle karşı karşıya karken, IMF ve üyeleri harekete geçtiler.
Ulusal hükümetler, yaklaşık 12 trilyon dolarlık mali eylemler ve yaklaşık 7,5 trilyon dolarlık parasal eylemlerle hayat kurtarmak ve dünya ekonomisinin altına bir zemin koymak için cesur adımlar attılar.
Şubat 2020’de Yönetim Kurulu tarafından onaylanan kota gözden geçirmesi kapsamında onaylanan tedbirler paketi mali ateş gücümüzü korumasını sağlamakta. Bu tedbirler arasında Yeni Ödünç Alma Düzenlemeleri‘nin iki katına çıkarılması ve Ocak 2021’de yürürlüğe çıkması beklenen yeni bir ikili borçlanma düzenlemesi turu yer alıyor.
Üye ülkeler ayrıca Felaket Çevreleme ve Yardım Güveni ile Yoksulluğu Azaltma ve BüyümeSağlayıcı temel katkılarla adım attılar.
Bu kaynaklar, IMF’nin salgının başlamasından bu yana ihtiyacı olan üyelere yardım etmek için 100 milyar doların üzerinde taahhütte bulunmasına olanak sağladı. Buna, düşük gelirli üyelerimize Nisan 2021’e kadar uzatılan çok ihtiyaç duyulan borç indirimi ve kriz den bu yana genellikle bir yıl içinde verdiğimizden yaklaşık 10 kat daha fazla bu tür kredi de dahil olmak üzere imtiyazlı krediler de dahildir. Yanıtımız, krize giren her iki üyeyi de yüksek borç gibi güvenlik açıklarıyla ve temelleri iyi olan ama tamponlara ihtiyaç duyan üyeleri desteklemek için kapsamlıydı.
IMF eşi görülmemiş bir eylemde bulunmamakla birlikte, görünüm belirsizliğini koruyor. Ülkeler artık zor, düzensiz, belirsiz ve aksiliklere yatkın olacak uzun bir tırmanışla karşı karşıya.
Bizim 1 trilyon dolarlık borç verme kapasitesinde önemli bir alan ile IMF daha fazla yardımcı olmaya hazırdır. Andorra’nın da eklenmesiyle 190’ı sayan üyelerimizle birlikte çalışarak, herkes için daha esnek ve kapsayıcı bir kurtarma oluşturabiliriz.
Bu Yıllık Rapor, makroekonomik politikaların bireyler üzerindeki etkisini tanıyan kişilere yönelik politikalara odaklanarak, yönetim kurulunun ve personelin salgın dan önce ve salgın sırasında üye ülkelere yardımcı olmak için politika tavsiyelerini, kredilerini ve kapasite geliştirme çalışmalarını yansıtmaktadır.
Bu rapor aynı zamanda borç sürdürülebilirliği, yönetişim ve yolsuzluğun kontrolü, sosyal harcamalar, finansal teknoloji ve dijital para ve iklim değişikliği konusundaki çalışmalarımızı nasıl derinleştirmeye devam ettiğimizi de vurgulamaktadır. Bu alanların çoğunda eylem tüm yararları iş açısından zengin büyüme yoluyla bir dönüşüm kurtarma için potansiyel sunuyor.
DİSK-AR’ın “Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar” başlıklı yeni araştırması yayımladı. Araştırma Türkiye’de emeklilerin durumunu kapsamlı olarak ele almayı amaçlıyor ve Türkiye’de emeklilerin durumu, özellikle emeklilere ayrılan kaynaklar bağlamında detaylı olarak ele alıyor. Bu araştırmada ayrıca Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) sosyal koruma harcamaları istatistiklerinden yararlanarak Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de emeklilerin sayısı ve emeklilere ayrılan kaynaklar, Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin aktif/pasif sigortalı oranı ve Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde emekli aylıklarının payı karşılaştırmalı olarak yer alıyor.
DİSK-AR tarafından hazırlanan ve 13 Temmuz 2025’te kamuoyuyla paylaşılan araştırmadan özet bulgular şöyle:
Emeklilerin nüfus içindeki payı artarken pastadaki payı düşüyor.
Türkiye’de emekli aylıkları dibe doğru eşitleniyor!
Türkiye’de ortalama emekli aylığı 2003’te asgari ücretin yüzde 36 üzerinde iken günümüzde asgari ücretin yüzde 22 altına geriledi!
2002’de ortalama emekli aylığının kişi başına GSYH’ye oranı yüzde 46,4 iken 2025’te bu oran yüzde 29’a geriledi.
Emekli aylığı ve hak sahiplerine yapılan ödemelerin GSYH’ye oranı AB-27 ülkelerinde ortalama yüzde 9,8 iken Türkiye’de yüzde 3,7’dir.
2009-2024 arasında Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bütçe transferlerinin Bütçe ve GSYH’ye oranı ciddi biçimde düştü.
2025 yılının ilk yarısında ortalama emekli aylığı 17.252 TL ortalama işçi emekli aylığı ise 17.089 TL’dir! Buna karşın en düşük emekli aylığı 14.469 TL’dir.
Emekliler ve onların hak sahipleri, işçilerden sonra Türkiye’nin en büyük toplumsal grubu durumundadır: 2024 itibarıyla emekli ve hak sahipleri Türkiye nüfusunun yüzde 18,5’ini oluşturuyor.
15,9 milyon emekli ve hak sahibi kişi sayısı ile Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde emekli ve hak sahibi sayısının en fazla olduğu üçüncü ülkedir.
“Türkiye’de emekli sayısı çok fazla, aktif/pasif oranı çok düşük” iddiası doğru değildir.
Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) kapsamında çalışanlar aktif sigortalılara dahil edildiğinde aktif-pasif oranı 2024 yıl sonu itibarıyla 1,75’tir.
Avrupa ülkelerinde ortalama aktif/pasif oranı ortalama 1,5’tir.
Düşük emekli aylıkları sebebiyle milyonlarca emekli tekrar çalışıyor veya iş arıyor: 2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2024’te yüzde 65,7’ye yükseldi.
Türkiye, çoğunlukla yakın coğrafyada (Avrupa, Orta Doğu) ihracat yapmaktadır. Menzili uzatmak için:
Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi yeni pazarlara stratejik açılım yapılmalıdır.
“Ticaret müşavirliği” kadroları güçlendirilerek bu ülkelerde aktif istihbarat ve firma eşleştirme yapılmalıdır.
“Yüzde 1 pazar payı hedefi” gibi ülke bazlı mikro hedefler belirlenebilir.
🔹 2) Sektörel ve Ürün Bazlı Uluslararası Pazar Araştırmaları
TÜBİTAK destekli veya Ticaret Bakanlığı koordinasyonlu sektörel pazar araştırmaları ihraç ürünlere özel yapılmalı. Örnek: Türk mobilya sektörünün Brezilya, Nijerya ve Endonezya’daki algısı nedir?
Finansı Yönetemezsen Batarsın: Konkordato Alan Firmalarda Ortak Eksiklik
2025 yılı, Türkiye reel sektörü için konkordato rekorlarının kırıldığı bir yıl olarak kayıtlara geçiyor. İSO 500 listesinde dahi yer alan birçok büyük firmanın konkordato ilan etmesi, artık sorunun yalnızca küçük ve zayıf firmalara özgü olmadığını gösteriyor. Ancak bu firmaları incelediğinizde gözden kaçmayan kritik bir ortak eksiklik dikkat çekiyor:
Çoğu firmanın bünyesinde profesyonel bir finans yönetimi yok. Özellikle banka kökenli ya da kurumsal finans tecrübesi olan profesyonellerin eksikliği çarpıcı.
Nakit Akışını Yönetemeyen Batıyor
Bir şirketin kar etmesi, onun yaşayacağı anlamına gelmez. Gerçek kriz genellikle nakit akışında başlar. Banka kökenli profesyoneller, kâr/zarar yerine nakit akış tablolarına odaklanır. Oysa konkordato ilan eden birçok şirket:
Nakit planlamasını yapmamış,
Alacak-tahsilat dengesini kuramamış,
Kısa vadeli yükümlülüklerini karşılayamaz hale gelmiştir.
Bu durum, “mali müşavirle yürür” mantığının ne kadar yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor.
Kredi Yönetimi Bilinmiyor
Konkordato ilan eden firmaların çoğu, bankalarla olan ilişkilerini stratejik değil, reaktif şekilde yürütüyor. Banka kökenli çalışanların yokluğunda:
Kredi limitleri doğru yapılandırılamıyor,
Yeni kredi olanakları değerlendiremiyor,
Bankaların nasıl karar verdiği bilinmiyor.
Oysa bir bankacının deneyimi, firmanın kredi profilini yükseltmede kilit rol oynar. Bankaların “takip riski” olarak gördüğü firma, aslında önlem alındığında krizden kurtulabilir.
Kriz Erken Uyarı Sinyalleri Göz Ardı Ediliyor
Profesyonel finansçılar, bilanço ve finansal oranlarda alarm zilleri çaldığında bunu okur ve müdahale eder. Ancak konkordato ilan eden firmaların çoğunda bu erken uyarı sistemleri ya hiç yok ya da kimse izlemiyor.
Kur riski, faiz riski, stok-finansman uyumsuzluğu gibi temel konular ya tamamen göz ardı ediliyor ya da “geç kalınarak” müdahale ediliyor.
Ders: Şirketin Kalbinde Finans Olmalı
Konkordato sadece hukuki bir çözüm değildir; aslında gecikmiş bir çöküşün ilanıdır. Finansı yönetemeyen firmaların er ya da geç bu noktaya gelmesi kaçınılmazdır.
Her şirketin – büyüklüğü ne olursa olsun –
Finans kökenli bir yöneticiye,
Banka ilişkilerini yönetecek deneyimli bir uzmana,
Nakit akışına hâkim bir planlamacıya ihtiyacı vardır.
Son Söz
“İyi muhasebeci” değil, iyi finansçı batışı engeller. Konkordatoya sürüklenen her şirketin ardında, bir şekilde ihmal edilmiş bir finans bölümü yatar. Unutmayın: