Connect with us

Erol Taşdelen

KAHRAMANMARAŞ DEPREMİNİN BANKACILIK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

Erol TAŞDELEN, Kahramanmaraş Depremi sonrası 10 İl özelinde Depremin Bankacılık sektörüne olası olumsuz etkilerini inceledi. Depremin fiili etkisi 10 ile sınırlansa da ekonomik etkileri ülkeyi etkileyecek düzeyde. İlk hafta bölgede sanayi tam dursa da bölgedeki büyük tesislerin faaliyete geçmesini engelleyecek düzeyde olmaması teselli oldu. Buna rağmen başta İşgücü, Enerji ve Tedarik gibi ana sorunlar ile bu işletmeler de baş başa kalmış durumda. Bölgenin eski gücüne ulaşması ise yıllar alacak gibi.

Yayınlanma:

|

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ,Kahramanmaraş Depremi ile ilgili Afet Durum Raporu yayınladı. Bu rapora göre;  06 Şubat 2023 tarihinde ve 04:17 yerel saatinde Kahramanmaraş İli, Şehitkamil İlçesi Sofalaca Köyü merkez üssünde moment büyüklüğü (Mw) 7.7 olan yıkıcı bir deprem meydana geldi. Merkez Üssüne 10 ilin uzaklığı; Gaziantep 23 km, Kilis 45km, Kahramanmaraş 52 km, Osmaniye  76 km, Hatay-İskenderun 101 km, Hatay- Antakya 130 km,  Adıyaman 122 km, Malatya 169 km ve Diyarbakır 282 km.

06 Şubat 2023 tarihinde ve 13:24 yerel saatinde Kahramanmaraş İli Ekinözü İlçesi merkez üssünde moment büyüklüğü (Mw) 7.5 olan yıkıcı bir deprem daha meydana geldi. Merkez üssüne 10 ilin uzaklığı; Gaziantep 110 km, Kilis 150 km, Kahramanmaraş 70 km,  Osmaniye 147 km, Hatay-İskenderun 198 km, Hatay- Antakya 237 km, Adıyaman 114 km, Malatya 112 km ve Diyarbakır 274 km.

Afet bölgesi ilan edilen illerde toplamda 13,3 milyon insan yani Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 15,7’si yaşamaktadır.

Deprem bölgesindeki illerin toplam milli gelirden aldığı pay yüzde 9,3 iken tarım, sanayi ve imalat sektörlerinin payı GSYH paylarının üzerinde yer almaktadır. 10 ilin tarım sektörü ülke milli gelirdeki payı yüzde 14,3 ile önemli bir yere sahipken finans ve sigortacılık sektörünün payı sadece yüzde 4,4’tür. Afet bölgesindeki illerde ülke çapındaki toplam girişimlerin yüzde 11,7’si, gelir vergisi faal mükelleflerinin yüzde 11,1’i, kurumlar vergisi faal mükelleflerinin yüzde 9,2’si ve KDV faal mükellefler yüzde 10,5’i bulunmaktadır.

Deprem afetine maruz kalan iller ülke çapındaki bitkisel üretimin yüzde 20,9’unu, tahıllar ve diğer bitkisel üretiminin yüzde 12’sini üretirken, toplam işlenen tarım alanının yüzde 14,5’ine, büyükbaş hayvanların yüzde 12’sine ve küçükbaş hayvanların 16,3’üne sahiptir.

İlgili 10 il; toplam kredilerde yüzde 9, mevduatlarda yüzde 5,2 ve takipteki kredilerde yüzde 17,6 paya sahiptir. Tekstil ve tekstil ürünleri sektörü kredileri yüzde 40’ı, metal ve işlenmiş maden sektörü kredileri yüzde 18,3’ü, ziraat ve balıkçılık sektörü kredileri yüzde 15,5’i ve toplam tüketici kredilerinin yüzde 10,4’ü deprem  bölgesindeki illerde dağılım göstermektedir.

Afet bölgesinde yer alan iller toplam ihracatın yüzde 8,7’sini gerçekleştirmektedir. 2022 yılında 19,76 milyar dolarlık bu ihracatın, 10,52 milyar dolar ile yarısından fazlası Gaziantep’te gerçekleşirken, Hatay 3,56, Adana 3 ve Kahramanmaraş 1,46 milyar dolar ihracat yapmıştır. Hububat, bakliyat, yağlı tohum ve mamulleri, çelik, tarım ürünleri, tekstil ve hammaddeleri, hazır giyim ürünleri öncü ihracat kalemleridir.

Yine, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ,Kahramanmaraş Depremi ile ilgili Afet Durum Raporu‘nda Kahramanmaraş Depreminin Ülke Ekonomisine maliyetinin 84,1 milyar USD olacağı hesaplanmıştır.

 BANKACILIK SEKTÖRÜNE OLUMSUZ ETKİLERİ

Krediler 6 ay ertelendi ama yetmez

Bankaların Deprem Bölgesinde yer alan 10 ilde Kasım 2022 itibarıyla 572 milyar TL Nakdi Kredisi mevcut. Bu kredilerde vadesi gelen ve gelecek olanlar Türkiye Bankalar Birliği – TBB tavsiyesi ve BDDK kararı ile her ne kadar 6 ay ötelenmişse de bu süre içinde kredi faizi durmayacağı için 6 ay sonrasına birikmiş kredi faizi ile firmalar karşı karşıya kalacaktır. Bu kredilerden özellikle şehir merkezinde deprem hasarı düşünüldüğünde Esnaflara verilen KOBİ Kredilerin ödenmeme olasılığı da yüksek olacaktır. Depremde ölen Esnafın kredileri yapılan Kredi Sigortaları aracılığı ile kapatılması kalan paranın da mirasçılara verilmesi gerekirken bazı bankalar bu süreci uzun tutarak ek mağduriyetler yaratmaktadır. Bu nedenle ölen kişilerin kredi ana parası Deprem günü itibarıyla sabitlenmesi ve faiz işlememesi için TCMB başta olmak üzere; TBB ve BDDK karar almalıdır. Zira ölümlü olaylarda bankalar krediye faiz işletmeye devam etmekte mahkeme kararı istemekte bu süreç de uzayarak mirasçıların yükünü artırmaktadır. Üstelik bölgede ölenlerin çıkarılması haftalarca sürebileceği gibi Deprem tarihinden sonra yapılacak çalıntı kartlar ile harcamalarda da sorumluluk bankaya aittir. Haber alınamayan kişilerin başta Kredi Kartı gibi bankacılık ürünlerinin dondurulması mirasçıların yararına olacaktır. Hasar görmüş Esnaf ve sanayiciye KGF gibi ek Deprem Bölgesi Paketi hazırlanmalıdır. Zira, işyeri hasarı yanında hasar görmeye işletmeleri de başta işçi, hammadde tedariki, Enerji gibi sorunlar beklemektedir.

Sigorta işlemleri hızla sonuçlandırılmalı

Özellikle hayatını kaybeden müşterilerin kredi işlemleri hızla sonuçlandırılarak mirasçılara ödemeler hızla yapılmalıdır. Mahkeme kararı gibi ek oyalama yöntemleri uygulayacak bankalara mirasçılar zaman kaybetmeden Hakem Heyetine veya  Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK)’na şikayet etmeli; SEDDK’nın bu yönde bankalara yönelik düzenleme ve tavsiye kararlarını şikayetleri beklemeden yapmalıdır. SEDDK dosyaların açılmaya başladığını duyurdu.  Kredi Kart veya diğer kredilerin hemen hemen hepsinde birden çok sigortalar olduğu için Banka zaman kaybetmeden bu sigortalardan ödemeleri alıp kredileri kapadıktan sonra kalan parayı mirasçılar ödemelidir. Bir uyarı da mirasçılara bazı bankalar özellikle 444 gibi Çağrı Merkezlerin yaptığı sigortaları şubeler ürün olarak göremeyebiliyor. Bankanın çalıştığı sigorta şirketinden tüm sigortaların teyidini aldırın. Hatta dilekçe ile başvurarak Sigorta Şirketinden yazılı talep edin derim. Bazen kredi kapansa da sigorta devam ediyor o nedenle sigorta sorgulaması yapmayı ihmal etmemeniz yararınıza olacaktır.

10 ilde 28,5 milyar TL Çek ödeniyor

Deprem Bölgesinde yer alan 10 İl 2022 Aralık ayında 28,5 milyar TL çek ödemesi yaptı. Deprem nedeni ile özellikle KOBİ kapsamındaki esnafın ödemelerinde aksaklıklar olacağını öngörmek için Bankacı olmaya bile gerek yok. Üstelin bir kısmı hayatını da kaybetmiş durumda. Bu bölgede Depremden etkilenen işyeri hasar gören ile sınırlı kalmak kaydı ile çek ödemelerinde en az 6 ay esneklik sağlanmalıdır. Karşılıksız çıkan çeklerin Covit-19 sürecinde olduğu gibi yazılmaması gerekir. Yazılsa bile olumsuz kayıtlarda yer almaması gerekir. Çünkü ortada ciddi bir “mücbir sebep” söz konusu. Tabi burada diğer bir sorun vadeli çeklerin banka kredi teminatında olması. Bankalar ister istemez bu bölgenin çeklerini teminat dışı bırakabilir. Buna karşılık diğer illerdeki müşterilerden ek çek talep edecek bu da ister istemez kredi kullanım hacmini daraltacaktır. Deprem bölgesindeki 10 il ile yoğun çalışan kredili müşteriler için 1 yıl gibi esnek bir teminatlandırmaya gitmesi yerinde olacaktır. Örneğin 1/1 çek karşılığı kredilerde çek marjı 0,8’e düşürülmesi çözüm olabilir. Aksi taktirde bölge dışı kredili müşterilerde sorunlar ortaya çıkacaktır.

Bankalar mevduat fırsatçılığı yapmasın

Banka Bilirkişi dosyalarında sık rastladığım için uyarma gereği duyuyorum. Sakın ha şube personeli fırsatçılık yapıp vefat eden müşterilerin vadeli hesaplarını vadesize çevirmesin. Vadeli hesaplarda devamlılık esas olduğu için vadesi gelse bile otomatik yenilenmesi gerektiğini hatırlatırım. Sakın şubeler bu hesaplara mirasçılardan habersiz kapama yapmasın. Veya Döviz mevduatını TL’ye dönüştürmesin. O nedenle 6 Şubat’tan sonraki ekstreleri mirasçıların iyi incelemesini tavsiye ederim. Herhangi bir onay gereken işlem var ise şubeye değil Genel Müdürlüğe şikayet yerinde olacaktır.

Ülke Sosyal Travma yaşıyor, toparlanmamız uzun sürebilir

Henüz Analizler çok erken ama, Toplum olarak sadece Deprem Bölgesinde değil ülke genelinde Sosyal Travma yaşadığımız kesin. Zira Depremin olduğu özellikle ilk iki gün Ulaşım, Enerji, Haberleşme, Sağlık gibi Altyapıların çökmesi, yağmayan Kar’ın da yağması ile buluşunca Deprem Bölgesine müdahaleyi geciktirdi. Oysa Afet Planlarında her türlü koşullar dikkate alınır.  Bu geç müdahale, Toplumun diğer kesiminde de “başımız bir şey gelse yardıma koşulmayacak” duygusu yarattı ki, bu durum toplu moral  motivasyonumuzun da sert şekilde düşmesine neden oldu. Nasıl olmasın ki, bir çok yere ilk yardım ekiplerinde önce medya mensupları girdi ve ortamda herhangi bir “kurtarma çalışmasının olmadığını” da tüm toplum canlı canlı izledi. Yollar, Hastaneler, Havaalanlarındaki hasarlar, Mobil haberleşmenin kesilmesi ile birleşince Afet yanında panik de yaşattı. Toplum olarak ülkenin herhangi bir geniş kapsamlı “AFET PLANI”nın olmadığı veya yetersiz kaldığını yaşayarak öğrenmiş olduk. Kolay kabul edilecek ve atlatılacak bir travma değil açıkçası. Üzerine AFAD’ın organizasyonda yetersiz kaldığının  ve “Yağma” görüntülerinin görülmesi; daha öncesi deneyimlerde görmeye alışkın olduğumuz Madencilerin ve  Askeri Birliklerin ortada gözükmemesi; Askeri Birliklerin kurmasının beklendiği Sahra Çadırı, Sahra Mutfağı, Sahra Hastanesi gibi altyapının kurulmadığının görülmesi; üzerinde alışkın olmadığımız Marketlerden TV, Beyaz eşya yağması ve Yardım Tırlarının önünün kesilerek Yağma görüntülerin sosyal medyaya düşmesi, Topluma Afet anında “çaresizlik” duygusunun yaşatmasına neden oldu. İskenderun limanındaki başta ufak olan yangının bile söndürülemeyerek tüm limanı kapsaması başlı başına olumsuz örnek. Toplumda ülkede Kriz Yönetiminin, Afet Yönetiminin olmadığı duygusu yaşatırken, Kamudaki Liyakat sorunu da su üstüne çıkmış oldu ve yüksek sesle tartışılır oldu.

Öne sürülen AFAD yapısının organizasyon bozukluğu net görüldü. AFAD Başkanının konu ile ilgili olmayan kariyer geçmişi buna en iyi örnek gösterilebilir. “Nerde bu Devlet” cümlesini hiçbir afette bu kadar sık ve uzun süre duymamanın ızdırabını tüm toplumca yaşadık. Bunun Siyasi, Sosyal ve Ekonomik sonuçları olacağı kesin.

Toplum Sosyolojisi veya Toplum Psikolojisi alanında çalışmalar ortaya çıkınca sosyal hasar da netleşecek. Kısaca, ortada maddi hasar yanında ciddi bir “Sosyolojik hasar” söz konusu.  Tolumun 14 milyon nüfusu direkt bu çaresizliği yaşarken, kalan kısmı da “yardım edememe duygusunu” daha önceki Afetlerde bu kadar yoğun yaşamamıştı. Deprem alanının genişliği de üzerine eklenince travmanın boyutu da artmış oldu. Toplumda biriken “öfke birikmesinin” alınması için Devlete çok iş düşüyor. Örneğin yağmacılara karşı öfke patlamasına bu gözle de bakmak gerekir. Maddi manevi toparlanmak zaman alacak. Yerinden oynayan sadece ülkenin fay hattı değil, Toplumun da fay hattı oldu biline. Deprem ile ilgili Toplum içinde başı dik bir kesim var ise o da Tır Şoförleri ve Madencilerdir. Yabancı ülke Arama Kurtarma ekiplerini taktir etmemek mümkün değil. Onların çabası yanında hepimiz sınıfta kaldık! Kabul etmesi zor ama dışardan bakınca görülen tabloda Vaziyet-i Umumiye bu!

“6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde” hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet; kalanlara Sabır ve sağlıklı uzun ömür dilerim.

Acınız acımızdır!

Erol TAŞDELEN – Bankacılık Uzmanı, Ekonomist    www.bankavitrini.com  [email protected]

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

İsrail-İran Savaşı: Tezler, Stratejiler, Dersler ve Uluslararası Kurumların Sınavı

Yayınlanma:

|

Orta Doğu’da uzun süredir devam eden gerilimin adı haline gelen İsrail ve İran arasındaki çatışma, son dönemlerde doğrudan askeri karşılaşmalara evrilecek kadar tehlikeli bir boyut kazandı. Şam’daki İran diplomatik temsilciliğine düzenlenen İsrail saldırısı ve ardından İran’ın doğrudan misillemesiyle taraflar ilk kez bu kadar açık şekilde birbirini hedef aldı. Bu makalede, tarafların öne sürdüğü tezler, uyguladıkları stratejiler, bu çatışmalardan çıkarılması gereken dersler ve uluslararası kurumların bu süreçteki performansı değerlendirilmektedir.

1. Tarafların Tezleri

İsrail’in Tezleri

  • Meşru Müdafaa Hakkı: İsrail, İran’ın vekil unsurlar (Hizbullah, Hamas, Husiler) aracılığıyla İsrail’e saldırdığını savunmakta ve buna karşı doğrudan İran hedeflerine müdahaleyi meşru görüyor.

  • Nükleer Tehdit: İran’ın nükleer silah elde etme çabası, İsrail açısından kırmızı çizgi olarak görülüyor.

  • Bölgesel Kuşatma Algısı: İran’ın Suriye, Lübnan ve Gazze üzerinden İsrail’i kuşatma stratejisine karşı refleks geliştirildiği belirtiliyor.

İran’ın Tezleri

  • Filistin’e Destek: İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarını “işgal” olarak niteleyen İran, direniş hareketlerini desteklemenin meşru bir hak olduğunu savunuyor.

  • Bölgesel Savunma: İsrail ve ABD’nin kendisine karşı ittifaklar kurduğunu, bu durumun İran’ı savunmaya ittiğini öne sürüyor.

  • Diplomatik Saldırıya Misilleme: Şam’daki konsolosluğun vurulmasını doğrudan İran’a savaş ilanı olarak kabul ederek, misilleme hakkını kullandığını iddia etti.

2. Uygulanan Stratejiler

İsrail’in Stratejisi

  • Hedef Odaklı Operasyonlar: Vekil aktörler yerine İran’ın askeri ve nükleer altyapısına nokta operasyonlar yapıldı.

  • İstihbarat Gücü: Mossad ve askeri istihbaratla hedef tespiti konusunda üstünlük sağlandı.

  • ABD ile Koordinasyon: ABD’nin koşulsuz desteği ile uluslararası arenada yalnız kalmama stratejisi benimsendi.

İran’ın Stratejisi

  • Kontrollü Misilleme: 300’e yakın füze ve İHA ile doğrudan saldırı yapılmasına rağmen, geniş çaplı savaştan kaçınıldı.

  • Vekil Güçler Üzerinden Baskı: Hizbullah, Hamas ve Husiler vasıtasıyla İsrail’in farklı cephelerde meşgul edilmesi sağlandı.

  • Uluslararası Mesaj Verme: Sınırlı saldırıyla, caydırıcılık oluşturulmaya çalışıldı; ancak kriz büyümesin diye ölçülü kalındı.

3. Alınacak Dersler

Askeri ve Teknolojik Perspektiften

  • Hibrit Savaş Gerçekliği: Modern savaşlar, doğrudan değil, vekil aktörler ve teknolojik araçlar üzerinden yürütülüyor.

  • İHA ve Füze Savaşları: İran’ın İHA kullanımı, İsrail hava savunmasının sınırlarını gösterdi.

  • Caydırıcılığın Yeni Ölçütleri: Artık caydırıcılık sadece askeri üstünlükle değil, teknolojik ve diplomatik uyumla sağlanıyor.

Bölgesel ve Küresel Perspektiften

  • İttifaklar Yeni Döneme Giriyor: Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler açık pozisyon almaktan kaçındı, bu da bölgesel kartların yeniden karıldığını gösteriyor.

  • Enerji Güvenliği Riski: Hürmüz Boğazı gibi stratejik geçişlerin riski, küresel enerji piyasasını etkiledi.

  • Nükleer Tehdit Gündemde: İran’ın nükleer programı, yeniden diplomatik ve askeri çözüm arayışlarını tetikledi.

4. Uluslararası Kurumların Rolü

Birleşmiş Milletler (BM)

  • Yetersiz Kaldı. Güvenlik Konseyi tarafları sadece itidale çağırabildi; bağlayıcı adımlar atılamadı. ABD’nin vetosu İsrail lehine oldu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)

  • Sessizliğe Büründü. Konsolosluk saldırısı ve sivil kayıplar gibi ciddi meselelerde somut bir inceleme başlatılmadı.

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları

  • Raporlar Yayınlandı ama Etkisizdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Af Örgütü gibi kurumlar çağrılar yaptı ancak diplomatik etki oluşturamadı.

İsrail ile İran arasındaki bu çatışma, klasik savaş paradigmasının dışına çıkan, hibrit ve vekil unsurlarla örülmüş yeni nesil çatışmalara örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin, istihbaratın ve diplomatik koordinasyonun öne çıktığı bu yeni dönemde, uluslararası kurumlar mevcut refleksleriyle yetersiz kalmaktadır. Bu kriz, sadece İsrail ve İran için değil, tüm bölge ve dünya barışı açısından çok yönlü derslerle doludur.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Ekmek Üretimi: Katkı Maddeleri, Genetik Müdahaleler ve Kimyasal İşlemler

Yayınlanma:

|

Ekmek, binlerce yıldır sofraların temel besin kaynağıdır. Ancak günümüzde tüketilen ekmeklerin içeriği, üretim yöntemi ve hammaddeleri geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. Türkiye’de ekmek üretimi Tarım ve Orman Bakanlığı denetiminde yapılsa da, bazı katkı maddeleri ve endüstriyel yöntemler nedeniyle halk sağlığı açısından endişeler gündeme gelmektedir. Bu yazıda, Türkiye’deki ekmeklerde kullanılan katkı maddeleri, buğdayın genetik yapısıyla ilgili gelişmeler ve ekmek üretiminde uygulanan kimyasal işlemler ele alınacaktır.

1. Ekmeklere Katılan Maddeler Nelerdir?

Türkiye’de satılan ekmeklerin büyük bölümü, sadece un, su, maya ve tuzdan ibaret değildir. Özellikle endüstriyel üretimde yaygın şekilde katkı maddelerine başvurulmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Askorbik Asit (E300): Hamurun dayanıklılığını artırmak için kullanılır.

  • Emülgatörler (E471, E472): Hacim artırıcı ve yumuşatıcı etki sağlar.

  • Enzimler: (amilaz, proteaz gibi) Ekmek içi yumuşaklığını ve raf ömrünü artırır.

  • Şeker ve Glikoz Şurubu: Renk ve tat verici olarak kullanılır.

  • Soya Unu ve Süt Tozu: Kıvam ve besin değeri açısından katkı sağlar.

Bu katkılar sayesinde daha hacimli, daha parlak ve uzun süre bayatlamayan ekmekler üretilmektedir. Ancak bunların sürekli tüketimi, özellikle hassas bireylerde sindirim sorunlarına neden olabilir.

2. Buğdayın Genetiği ile Oynandı mı?

Türkiye’de GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) buğday üretimi yasaktır. Ancak bu, buğdayın tamamen doğal olduğu anlamına gelmez. Modern tarımda yaygın olan hibrit ve ıslah edilmiş buğday türleri, genetik müdahale olmaksızın yüksek verimli ve dayanıklı çeşitler oluşturmak amacıyla laboratuvar ortamında seçilmiştir.

Özellikle 1950 sonrası yaygınlaşan “cüce buğday” türleri, geleneksel buğdaylara göre daha kısa boylu, verimli ve glüten oranı yüksek çeşitlerdir. Bu tür buğdaylar, özellikle ekmeklik un üretiminde yaygın olarak kullanılmakta, ancak yüksek glüten içeriği nedeniyle sindirim sorunları ve gluten intoleransı gibi sağlık şikayetlerinde artışa neden olmaktadır.

3. Kimyasal İşlemler ve Endüstriyel Teknikler

Modern ekmek üretimi, geçmişin geleneksel yöntemlerinden oldukça uzaktır. Endüstriyel üretim süreçlerinde uygulanan bazı işlemler şunlardır:

  • Unun Beyazlatılması: Bazı ülkelerde (ve geçmişte Türkiye’de de) benzoil peroksit gibi kimyasallar kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’de bu tür kimyasalların kullanımı kısıtlıdır.

  • Hızlandırılmış Fermantasyon: Geleneksel ekmeklerde maya 6-8 saatlik uzun fermantasyonla çalışırken, fabrikasyon ekmeklerde bu süre 30-60 dakikaya kadar indirilebilmektedir. Bu da sindirimi zorlaştırabilir.

  • Yüksek Isı ve Kısa Süreli Pişirme: Raf ömrünü uzatmak ve üretimi hızlandırmak için yüksek ısıda kısa sürede pişirme yöntemleri tercih edilir. Bu, besin değerini azaltabilir.

  • Yumuşaklık İçin Katkılar: Raf ömrünü uzatmak ve bayatlamayı geciktirmek için kimyasal yumuşatıcılar, enzim karışımları ve katkı maddeleri kullanılır.

4. Halk Sağlığı ve Eleştiriler

  • Halk ekmek gibi kamu kurumlarının ürettiği ekmekler daha güvenli kabul edilse de, katkı maddesiz değildir.

  • Ucuz ekmek üretiminde kalitesiz un, fazla katkı maddesi ve hızlı üretim döngüsü nedeniyle sindirim sorunları ve sağlık riskleri artabilir.

  • Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hassas bünyeli bireyler için bu katkıların uzun vadeli etkileri dikkatle incelenmelidir.

5. Daha Sağlıklı Ekmek Tüketimi İçin Öneriler

  • Ekşi mayalı ve uzun süre fermente edilmiş ekmekler tercih edilmelidir.

  • Tam buğday unu veya taş değirmende öğütülmüş un kullanılarak yapılan ürünler besin değeri açısından daha zengindir.

  • Katkı maddesi içermeyen, güvenilir butik fırınlardan ya da köy fırınlarından alışveriş yapılabilir.

  • Etiket okuma alışkanlığı geliştirilmelidir. “Un, su, maya, tuz” dışında çok sayıda içerik varsa uzak durulmalıdır.

Ekmek, basit bir besin gibi görünse de üretim sürecinde kullanılan maddeler ve buğdayın yapısal değişimleri nedeniyle sağlık üzerinde önemli etkiler oluşturabilir. Türkiye’de GDO’lu buğday kullanılmıyor olsa da, modern tarım ve endüstriyel üretim süreçleri buğdayın doğallığını tartışmalı hale getirmiştir. Katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılmış, hacim artırılmış, estetik olarak cazip hale getirilmiş ekmekler, besin değerinden ve sindirim kolaylığından uzaklaşabilmektedir. Bu nedenle, bilinçli tüketici tercihi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Eşler Arasında Finansal İhanet: Aileyi Sessizce Yıkan Tehlike

Yayınlanma:

|

Aile içinde güven sadece duygusal sadakate değil, maddi şeffaflığa da dayanır. Ancak bazı çiftler arasında, dışarıdan görünmeyen ama ilişkinin temelini sarsan bir ihanet türü yaşanır: Finansal ihanet.

Bu yazıda finansal ihanetin ne olduğu, hangi biçimlerde ortaya çıktığı, aile üzerinde nasıl etkiler yarattığı ve nasıl önlenebileceği üzerinde duracağız.

Finansal İhanet Nedir?

Finansal ihanet, eşlerden birinin diğerinden gelir, borç, harcama ya da yatırım bilgilerini saklaması, mali kararlarda tek taraflı ve gizli hareket etmesi anlamına gelir. Bu davranış biçimi, evlilikteki güven bağını derinden sarsar ve duygusal sadakatsizlik kadar yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Finansal İhanetin Biçimleri

Finansal ihanet farklı şekillerde kendini gösterebilir:

  • Gizli kredi kartları: Eşten habersiz alınan ve yüksek harcamalara neden olan kartlar.

  • Gizli gelirler: Ek gelirlerin ya da primlerin gizlenmesi.

  • Gizli borçlar: Krediler, kefaletler ya da riskli borçların saklanması.

  • Kontrol dışı harcamalar: Pahalı alışverişlerin, kumar veya bağımlılık harcamalarının gizlenmesi.

  • Varlık saklama: Altın, döviz, borsa yatırımları gibi varlıkların eşten gizlenmesi.

Neden Yapılır?

Finansal ihanetin arkasında genellikle şu motivasyonlar yatar:

  • Güvensizlik: Eşin para yönetme becerisine güvenmeme.

  • Kontrol arzusu: Ekonomik gücü elinde tutma isteği.

  • Bireysel özgürlük arayışı: Bağımsız maddi hareket alanı oluşturma çabası.

  • Kötü alışkanlıklar: Kumar, alışveriş bağımlılığı gibi bağımlılıklar.

  • İletişim eksikliği: Maddi konularda yeterince konuşmama ve ortak dil kuramama.

Aile Üzerindeki Etkileri

Finansal ihanet sadece iki eş arasında değil, tüm aile üzerinde olumsuz etkilere neden olur:

1. Güven Krizi

Eşlerin birbirine olan güveni zedelenir. Duygusal uzaklaşma başlar.

2. Sürekli Tartışmalar

Harcamalar ve borçlar üzerine bitmeyen tartışmalar ortaya çıkar. İletişim bozulur.

3. Ekonomik Sarsıntı

Gizli borçlar ya da savurgan harcamalar aile bütçesini çökertir. Kredi notları düşebilir, icra süreçleri başlayabilir.

4. Çocukların Psikolojisi

Evdeki stresli ortam çocuklara da yansır. Güvensizlik ve kaygı gelişebilir.

5. Boşanma Riski

Finansal ihanet birçok boşanma davasında gerekçe olarak gösterilir. Özellikle tekrar eden vakalar ilişkiyi kurtarılamaz hale getirebilir.

Nasıl Önlenir?

✅ Şeffaf Finansal İletişim Kurun

Harcamalar, gelirler ve borçlar hakkında açık konuşulmalı. Aile bütçesi birlikte yapılmalı.

✅ Ortak Hesap ve Bilgilendirme

Erişimi her iki tarafın da sağladığı ortak hesaplar kullanılmalı. Gizli işlem yapılmamalı.

✅ Finansal Danışmanlık

Profesyonel destekle aile bütçesi yeniden düzenlenebilir.

✅ Evlilik Terapisi

Güven kaybı büyükse, ilişkisel destek alınmalı.

✅ Finansal Eğitim

İki taraf da bütçe yapmayı, tasarrufu ve yatırım bilincini geliştirmeli.

Finansal ihanet, evliliklerde görünmeyen ama en yıkıcı krizlerden biridir. Güveni ve ekonomik düzeni sarsarak aile birliğini tehdit eder. Bu nedenle çiftler, maddi konularda dürüstlük ve açıklık ilkesini temel prensip haline getirmelidir.

Unutulmamalı ki, bir evliliği sadece aşk değil; ekonomik sadakat de ayakta tutar.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.