Connect with us

EKONOMİ

Kaşıkçı için adalet yerine, Bin Selman ile ticaret

Yayınlanma:

|

Suudi Arabistanlı muhalif gazeteci-yazar Cemal Kaşıkçı, otoriter ve baskıcı bir rejim tarafından katledilen ilk gazeteci değil, ama en vahşice katledilen ve kaybedilen gazeteci olarak tarihe geçti. Üstelik başka bir ülkenin sınırları içinde, kendi ülkesine ait bir diplomatik temsilcilikte. Talimatı Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın danışmanı Suud el Kahtani vermis. 15 kişilik bir suikast timi Kaşıkçı’yı İstanbul’da, 2 Ekim 2018’de, kendi ülkesinin başkonsolosluğunda katletmişti. Suikast timi önce uyuşturucuyla öldürdüklerini iddia ettikleri Kaşıkçı’nın bedenini parçalamış, o esnadaki konuşmalar da Türk istihbaratının dinleme cihazları tarafından kaydedilmişti.

Evlilik için gerekli belgeleri almak üzere, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nun kapısından içeriye kendi ayaklarıyla giren Kaşıkçı’nın cansız bedeni, birkaç saat sonra 5 bavul ve iki poşet içinde başkonsolosun rezidansına taşınmış, orada muhtemelen bahçedeki bir fırında yok edilmişti. Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz o sırada hala konsolosluğun önünde müstakbel eşini beklemekteydi ama Cemal Kaşıkçı’yı bir daha gören olmadı. Katiller cinayeti itiraf ettiler, Veliaht Prens bin Selman ile bağları da ortaya çıktı ama Veliaht Prens ciddi bir yaptırımla karşılaşmadan 2 Ekim 2018’de, devam etti.

Cinayetin hemen ardından Suudi Arabistan’ı ve hatta Veliaht Prens’i suçlayıcı ifadeler kullanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aradan geçen 3,5 yılda yumuşadı. Dış politikada 180 derecelik bir dönüşle önce Birleşik Arap Emirlikleri, sonra da Suudi Arabistan ile ilişkileri “normalleştirme” çabasına girdi. Cinayet davasını başlangıçta uluslararası bir mahkemeye devretmememek için direnen Türkiye, 3,5 yıl sonra Kaşıkçı için adalet aramaktan vazgeçti. Dava dosyası, sanıkların yurt dışında olması ve yabancı dil konuşması gibi “güçlükler” gerekçe gösterilerek Suudi Arabistan’a havale edildi. Kaşıkçı, kendisini güvende hissettiği Türkiye’de bir gelecek kurma hayalindeyken, katledildiğiyle kaldı.

Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz: “İçimde büyük bir kızgınlık hissettim”

Dosyanın Suudi Arabistan’a devredilmesinin ertesi gününde, Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz ile mesajlaştık. Benim bir gazeteci olarak dile getirdiğim isyan duygularına Hatice Hanım şu cevabı verdi:

“Banu Hanım, siz ne hissettiyseniz ben daha ağırını hissettim. Gazeteci olması dışında, bir de sevdiğiniz olması, meseleye daha derin duygusal bir anlam katıyor. Bir kez daha içim yandı. ‘Olan Cemal’e oldu’ dedim. İçimde büyük bir kızgınlık hissettim.”

“Bin Selman’ın yargılanması talebimiz iki kez reddedildi”

Davanın bu şekilde akamete uğraması Hatice Cengiz’i şaşırtmamıştı. Bunu daha önceki konuşmamızda da hissettirmiş ama süreç devam ettiği için endişesini dillendirmek istememişti. Hatice Hanım dava dosyasının kapatılmasının ardından süreci şöyle özetledi:

“Türkiye’deki hukuki süreçle ilgili uzun zamandır olumsuz sinyaller vardı. Cinayet için onayı Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın verdiğini söyleyen CIA raporunun delil kabul edilmesini, Veliaht Prens’in de dosyaya suçlu ya da azmettirici olarak eklenmesini istedik. Ama bu talebimiz maalesef iki kez reddedildi. Oradan anladığım, bu meselenin zamanla dosyaynın kapatılmasına gidileceği yönündeydi. Sayın İbrahim Kalın da bir süre önce, ‘Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Suudi Arabistan’da yapılan yargılamanın sonucuna saygı duyuyoruz’ diye bir açıklama yaptı. Bu açıklama da süreci anlamak için önemli ipuçları veriyordu. Sonuçta, mahkemede verilen kararla dava Suudi Arabistan’a gönderildi. Oradan bir şey çıkmayacağını hepimiz biliyoruz.”

Hatice Cengiz: Türkiye ahlaki sorumluluktan vazgeçti

Hatice Cengiz de, Kaşıkçı davasıyla ilgili tutum değişikliğini, çoğunluk gibi Türkiye’nin ekonomik sıkıntılar nedeniyle yaptığı bir tercih olarak yorumluyor ve ahlaki yönden eleştiriyor:

“Türkiye, böylesine önemli bir duruş gösterdiği davayı, içinde bulunduğu ekonomik çıkmazda gözden çıkararak çok büyük bir ahlaki sorumluluktan vazgeçmiş oldu. Devletin görevi, gerçeği ortaya çıkarmaktır. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz biz. Suudi Arabistan gibi bir aile tarafından yönetilmiyoruz. Hukukun üstünlüğü her şeyin üstünde olmalı ve kalmalıydı.”

Hatice Cengiz’in ümidi ilahi adalet

Peki Hatice Cengiz’in bundan sonra adaletin sağlanabileceğine dair bir ümidi var mı?

“ABD de açılmış bir tazminat davamız var. Oradaki davadan olumlu gelişmeler almayı umut ediyorum. Tüm bunların dışında bir de ilahi adalete inanıyorum. Elbet adalet bir gün tecelli edecek.”

Veliaht Prens hakkında insanlık suçu başvurusu

Hatice Cengiz’in, belki de henüz bir ilerleme kaydedilmediği için dile getirmediği bir adım da, Almanya’da Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü RSF tarafından atılmıştı. RSF, CIA raporunun ortaya çıkmasının hemen ardından, 1 Mart 2021’de Karlsruhe’deki Almanya Federal Başsavcılığı’na, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ve dört üst düzey yönetici hakkında, insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla başvuruda bulunmuştu. Bu suç duyurusunun bir davaya dönüşüp dönüşmeyeceği henüz meçhul.

İstikamet ticaret

“Oradan buraya nasıl gelindi” ya da “Nereden nereye” gibi sorular Türkiye’de iktidar politikaları söz konusu olduğunda çoktan anlamını yitirdi. Erdoğan, daha önce, “Bunun failinin kim olduğu bana göre belli. Biz ses kayıtlarından şunu da öğrendik, gelenlerin içinde şu andaki Veliaht Prens’in en yakınında olanlar bu işin aktif rol üstlenicisi. Aldığı talimatı yerine getirenler orada. Fail ortada.” diye konuşmuş, Suudi Arabistan cinayete dair ses kayıtlarını talep ettiğinde de, “Kusura bakmayın, o kadar değil. Dinletiriz, gösteririz, ama vermeyiz. Verelim de, ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz?” demişti.

Aradan birkaç yıl geçti, Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın, Suudi Arabistan yargısına güven duyduklarını söyledi. Aynı Erdoğan Şubat ortasında Birleşik Arap Emirlikleri’nden dönüşünde, “Biz Suudi Arabistan’la da olumlu diyaloğumuzu sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde somut adımlarla ilerleme arzusundayız. Suudi Arabistan ile bu süreci olumlu istikamette geliştirelim istiyoruz” gibi, istikameti ticaret olan bazı açıklamalar yaptı. Son olarak Erdoğan’ın bayram namazı için Mekke’ye davet edildiği yazıldı.

The Wall Street Journal gazetesinde Ocak 2022’de yayınlanan bir makalede, Veliaht Prens’in Türk mallarına boykotu kaldırmak için, Erdoğan’a Kaşıkçı’nın ölümünü gündeme getirmemesi, medyanın da bu konuyu haberleştirmemesi talebinde bulunduğunu iddia edilmişti. İddia doğruysa Türkiye tercihini adaletten değil, ticaretten yana yapmış oldu.

Banu Güven – DW

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yabancılar Türkiye’ye Neden Yatırım Yapıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Aralık 2023 itibariyle Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım stoku 264 milyar dolara ulaştı. Toplam yabancı firma sayısı da 88 bin seviyelerine erişti. En fazla yatırım yapan ülkeler arasında Hollanda, Almanya, ABD, Fransa, Azerbaycan ve Katar gibi aktörler bulunuyor. Son dönemde atılan adımlarla birlikte yabancı yatırımcı meselesi tekrar ön plana çıkıyor. Özellikle yerel seçimler sonrası yabancıların Türkiye ilgisinin arttığı görülüyor. Uluslararası kuruluşların kredi not artırımlarına eşlik eden yabancı yatırımlar daha çok Avrupa ülkelerinden geliyor. Seçimlerden sonraki beş hafta incelendiğinde 6 milyar doları aşan bir miktarın swap, borsa ve devlet tahvilleri aracılıyla Türkiye’ye geldiği anlaşılıyor. Bu finansal girişe 1 Nisan-5 Mayıs arasında yerleşiklerin 7,84 milyar dolarlık dövizden TL’ye geçişi eşlik ediyor.

Doğrudan yabancı yatırım beklentisinin aylık 1,5 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında dört aylık süreçte 5 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımın geldiği söylenebilir. Yaşanılan döviz girişine eşlik eden diğer bir süreçte Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) döviz rezervi birikim politikası yer alıyor. Son iki haftada 17 milyar dolarlık rezerv arışı seçimler sonrası 20 milyar doları aşmış gibi duruyor. Yabancı yatırımların bir diğer etkisi de enflasyon beklentilerinin iyileşmesinde görülüyor. TCMB’nin beklenti anketlerinde Ocak-Mayıs ayları içerisinde 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 45’lerden yüzde 35’lere kadar geriledi. Yılın sonuna doğru yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 10’lar düzeyine kadar düşebilir. Bir çıktı olarak Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlar enflasyonla mücadeleyi daha kolay hale getiriyor ve istihdam, üretim gibi alanlara pozitif katkı sunuyor.

Son yıllarda Türkiye’ye hangi ülkeler en fazla yatırım yaptı diye bakıldığında Hollanda’nın açık ara önde olduğu görülüyor. Hollanda’yı İngiltere, ABD, İsviçre ve Almanya izliyor. 2019-2023 döneminde 32 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çeken Türkiye’nin en fazla yurt dışı yatırımı Hollanda’da yer alıyor. İngiltere ile de benzer bir ikili ilişkinin olduğunu söylemek mümkün. 25 milyar doları aşan dış ticaret hacmine bir o kadar ikili yatırım hacmi eşlik ediyor. Diğer yatırım yapan ülkelerle de benzer ilişkilerin olduğu görülüyor. Ocak-Nisan 2024 döneminde de benzer aktörlerin Türkiye’ye yatırım yaptığı ve dış ticaretle bağlantılı şekilde hareket ettiği anlaşılıyor.

S&P, Citibank ve JP Morgan gibi uluslararası finans kuruluşların olumlu açıklamaları ve Türkiye’nin kredi notunu yukarıya taşımaları yabancı yatırımcı ilgisini hem miktar hem de fiziki olarak artırıyor. Diğer bölgelere kıyasla Avrupa ülkeleri önde gelen yatırımcılar olarak öne çıkıyorlar. Fakat Türkiye’nin denge politikası göz önüne alındığında Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerden yatırımların artması muhtemel. Son yıllarda Batı Asya ülkeleri Katar, BAE, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi aktörlerle yapılan yatırım anlaşmaları bu açıdan değerlendirilebilir. Özellikle Türkiye’nin imalat sanayi üretimi mevcut ülkeleri Türkiye’ye yatırıma yönlendiriyor. Genel olarak enerji ihraç eden Batı Asya ülkeleri kendi yerli sanayilerini tecrübe ve teknoloji transferiyle kuvvetlendirmek istiyor. Türk Savunma Sanayinin son yıllarda elde ettiği saha başarıları da (Irak, Ukrayna, Azerbaycan, Libya, Etiyopya ve Doğu Akdeniz) Türk sanayisine olan ilgiyi teşvik ediyor. Dünyanın en büyük 12. silah ihracatçısı haline gelen Türkiye’nin ilerleyen dönemlerde daha fazla yatırım çekmesi muhtemel.

Özellikle Türkiye’nin Araştırma ve Geliştirmeye (AR-GE) aktardığı ortalama yıllık 10 milyar dolar Türk sanayisini daha modern hale getirdi. 2003-2023 döneminde 166 milyar dolarlık AR-GE yatırımı Türk sanayi firmalarını teknoloji merkezli dönüştürdü ve dünyayla daha entegre yaptı. Dünyanın en büyük 13. sanayisini inşa eden ve 80 binden fazla üretim tesisiyle ürün çeşitliliğine sahip Türkiye’nin potansiyel taşıdığı ve daha fazla yatırımcı çekmesi beklenebilir. Sonuç itibariyle Ocak-Nisan 2024 dönemi mevcut potansiyel ve yatırım ivmesinin önemli bir göstergesi olarak okunabilir.

Deniz İSTİKBAL-WorldofTürkiye

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof.Dr. YILMAZ: Kamuda tasarruf başlar mı?

2023 ilk üç ayda taşıt giderleri 1,2 milyar TL iken, 2023 yılını yaklaşık 10 milyar TL ile kapatmış durumda. Taşıt kiralama ve alım giderleri 2023 ilk çeyrekten sonra seçim ile beraber hızla artmış, doğal olarak tamir, bakım, onarım giderleri de katlanmıştır

Yayınlanma:

|

Kamu bütçesi aracılığıyla kaynakların çeşitli kamu hizmetlerine tahsisi sağlanır. Peki mevcut kaynakların bir hizmetten diğerine tahsis edilmesine hangi “temel”de karar verilir?

Gelişmiş ekonomiler için sorunun cevabı oldukça basit. Bütçe kaynakları sosyal refahı artırmaya, beşeri sermayeye, çevreye yatırıma daha çok aktarılır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomilerde, gelişmiş ekonomilerdekine benzer kamu harcamaları genelde arka planda kalır. Çünkü gelişmiş ülkeler ligine çıkmak için altyapı, üstyapı yatırımlarına önem ve öncelik vermek gerekir ve bütçeden buralara kaynak aktarımı devam eder.

Aslında ana akım iktisat anlayışına göre devletin yatırım yapmasına da gerek yoktur, hatta var olanlar özelleştirilmelidir. O nedenle kamu yatırımlarının bütçedeki payı minimuma iner. Fakat yine de devlet varlığını yollar, köprüler, havalimanları olarak göstermeye çalışır ki o zaman da etrafımıza baktığımızda gördüğümüz gibi kamu-özel işbirliği projeleri artar.

Yüksek enflasyon ve onu devam ettiren tüm faktörlerle mücadelede her zaman söylediğimiz gibi para politikasının yanında onunla koordineli bir şekilde maliye politikası da yer almalı. Dolayısıyla sıkı para politikasının yanında maliye politikası da sıkılaşmalı.

Bu sıkılık geçtiğimiz yıl temmuz ve ağustos aylarında vergi artışlarıyla denendi. Ancak enflasyonu besleyen bir sonuç ortaya çıktı.

Gelir dağılımının bozulduğu, orta direğin neredeyse kaybolduğu bir toplumda daha fazla vergi yüküne katlanılmasındansa, kamunun harcamalarına bir set çekmesi gerekiyordu.

Şimdi kamuda tasarruf paketiyle resmî taşıtların ve taşınmazların edinilmesi ve kiralanması, haberleşme giderleri, personel görevlendirmeleri, kırtasiye ve demirbaş alımları, temsil, tören, tanıtım, enerji alımları vb giderlerinde tasarruf yapılması bekleniyor. Aslında genel seçim sonrasında Bakan Mehmet Şimşek Tasarruf Genelgesini imzalayarak kamu kuruluşlarını tedbirlere uymakla talimatlandırmıştı.

Peki tasarrufa başlayacak olan kamu, ne zaman ve kadar harcamacı olmuştu?

Kamu, seçim ekonomisi uygulayarak harcamacı yapısını 2023 genel 2024 yerel seçimlerinde sürdürdü. Ayrıca 2022 ve 2023 yıllarında ek bütçe çıkarıldı. 2023 ek bütçesi cari bütçenin yüzde 25’i kadardı. 2024 bütçesi de 2023 bütçesinin neredeyse iki katı olarak bütçeleştirildi. Bir başka deyişle harcanacak “çok para” vardı.

Aşağıdaki tabloda bir karşılaştırma yaptım. Henüz 2024 ilk çeyrek bütçe gerçekleşmeleri açıklandığı için 2024 ilk çeyrek bütçe verilerini 2023 ilk çeyrek ile karşılaştırdım. Ayrıca 2023 bütçe kullanımı nasıl başlamıştı ve genel seçimler sonrası nasıl bitti, görmek açısından da 2023’ün tamamını tabloya ekledim.

Kamuda tasarruf ile adeta özdeşleşen taşıtlarla ilgili giderlerin neden azaltılması gerektiği tabloda açıkça görülüyor. 2023 ilk üç ayda taşıt giderleri 1,2 milyar TL iken, 2023 yılını yaklaşık 10 milyar TL ile kapatmış durumda. Taşıt kiralama ve alım giderleri 2023 ilk çeyrekten sonra seçim ile beraber hızla artmış, doğal olarak tamir, bakım, onarım giderleri de katlanmıştır.

Haberleşme giderleri 2023 ilk çeyrekte 931 milyon TL iken sadece 9 ayda yaklaşık 8 milyar TL artmış. 2024 ilk çeyrekte de 2 milyarın üstüne çıkmış. Kamunun kırtasiye, baskı giderleri de aynı şekilde 2023 ilk üç aydaki 750 milyon TL düzeyinden 16,5 milyar TL’ye kadar çıkmış.

Yine temsil, tanıtma, ağırlama, organizasyon giderleri de bir başka itibar göstergesi gibi, 2023 ilk çeyrekte sadece 131 milyon TL iken 1,9 milyar TL’ye kadar yükselmiş. 2024 ilk çeyrekte de 1 milyar TL’ye yaklaşmış.

Sonuçta tasarrufa gidilmesi beklenen tablodaki giderler 2023 ilk çeyrekte 5,5 milyar TL ama bu yıl ilk çeyrekte zaten 34,7 milyar TL harcanmış.

Bugün “kamuda tasarruf tedbirleri” kapsamında tüm bu kamu giderlerinin kısılması gerektiği açıklanırken, bir yıl içinde böyle fahiş tutarlara ulaşmasının nedenlerinin de açıklanması gerekmez mi?

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

EKONOMİ

İMALAT SANAYİ DARALMA SÜRECİNE GİRDİ

İç piyasa ve ihracat pazarlarındaki durgunlukla birlikte artan finansman sorunlarının üretim sektörleri üzerindeki baskısı artıyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hem iç piyasada hem de ihracat pazarlarında talebin zayıf seyri üretimde ‘bahar yorgunluğu’ yarattı. İkinci çeyrek itibarıyla İSO İmalat PMI 50 eşik değerin altına inerken, faaliyet koşullarının bozulmaya başladığı imalatta kapasite kullanım oranları da geriledi. Sanayi üretimi ise şubattaki hızlı yükselişin ardından martta eksiye geçti.

Parasal sıkılaşma sonucu iç pazarın daralmaya başlaması, ihracat pazarlarında henüz talebin istenilen seviyede canlanmaması, yanı sıra artan finansman sorunları gölgesinde girilen ikinci çeyrekte üretimden yavaşlama sinyalleri gelmeye başladı. İSO İmalat Sanayi PMI Endeksi, Nisan’da 49,3’e gerileyerek eşik değer 50’nin altına indi. Bu veri sanayicilerin ikinci çeyreğe zorlu bir başlangıç yaptığına işaret ederken; sanayi üretimi de şubattaki sert yükselişin ardından martta aylık yüzde 0,3 daralarak soluklandı. İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranlarına bakıldığında ise mevsim etkisinden arındırılmış KKO, nisanda bir önceki aya göre yüzde 0,2 düşerek yüzde 77 oldu.

En sert daralma makinede

Yeni siparişler düşüyor

Sadece üretim endeksi değil yeni sipariş endeksi de kritik düzeyde gerçekleşti. Gıda ile giyim ve deri sektörleri hariç 8 sektörde yeni sipariş endeksi eşik değerin altında kaldı. İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI raporunda, S&P Global Market Intelligence Ekonomi Direktörü Andrew Harker’in şu değerlendirilmesine yer verildi: “Yeni siparişlerde süregelen zayıflama nedeniyle, geçen aylarda görülen üretim artışı sürdürülemedi ve Nisan ayında son buldu. Firmaların beklentisi, talebin yakın zamanda yeniden toparlanarak üretimde sürdürülebilir iyileşme sağlaması yönünde olacak. Nisan ayında enflasyon bir miktar gevşeyerek yılın başından bu yana en düşük seviyeye geriledi. Buna rağmen imalatçılar halen hem yurt içi hem de yurt dışı talebi olumsuz etkileyen yüksek fiyat artışları ile mücadele etmek durumunda kalıyor.”

Kapasite kullanımı da geriledi

Merkez Bankası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verileri de nisan itibarıyla hafif de olsa bir düşüşe işaret ediyor. Buna göre, imalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 0,2 puan azalarak yüzde 77 oldu. Mal grupları itibarıyla bakıldığında da dayanıksız tüketim malları, tüketim malları, gıda ve içecekler ile yatırım mallarında düşüş yaşandı. Özellikle tüketim malları kalemlerinde görülen düşüşte iç talepteki zayıflığın neden olduğu söylenebilir.

Sıkılaşma, tüketimi etkilemeye başladı

TÜİK Sanayi Üretim Endeksi verilerine göre, mevsimsellikten arındırılmış imalat sanayi üretimi martta aylık bazda yüzde 0,3 daraldı. Böylece şubat ayındaki yüzde 3,4 artıştan sonra üretimde hafif bir fren yapıldığı anlaşılıyor. Endeksin alt kırılımlarına bakıldığında, imalat sanayi üretim endeksi de aylık yüzde 0,3 oranında gerilemiş durumda. Mal grupları itibarıyla bakıldığında da, sermaye malı üretimi aylık yüzde 0,5 artarken diğer mal gruplarının tamamında düşüş söz konusu. Martta dayanıklı tüketim malları üretimi yüzde 0,4 gerilerken; dayanıksız tüketim malları da aylık yüzde 1,1 daraldı. Bunda yine parasal sıkılaşma kaynaklı talep zayıflığının etkili olduğu tahmin ediliyor.

Merve YİĞİTCAN-Ekonomim

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.