Connect with us

GÜNCEL

Porf. Dr. BORATAV: Buraya nasıl geldik? Bazı kritik tarihler

Muhalefet Gezi’yi güncel siyasete taşıyamadı. Doğru teşhisi, tam aksine Erdoğan yaptı: Siyasal hedefine karşı en ciddi tehdidin Gezi kalkışmasında içkin olduğunu algıladı.

Yayınlanma:

|

Türkiye’nin geleceği için kritik bir yıl olan 2023’e girerken muhalif çevrelerde “buraya nasıl geldik?” sorusu tartışılıyor.

Üç yıl önce aynı soruyu bu köşede tartışmıştım: “Bazı Kritik Tarihler”, soL Haber,  Aralık 2019”. Güncelliği devam eden bu yazıyı yeniden yayımlamayı uygun buldum.

***

Bu yazıya “2019’da Türkiye…” niyetiyle ve “İslamcı faşist bir rejimin eşiğinde gel-git içindeyiz” tespitiyle başlamaya kalkıştım. Ama “bugüne nasıl geldik?” sorusuna takıldım ve daha ileri gidemedim.

Bu soruyu 2007 sonrasının ana aşamaları içinde tartışıyoruz. Fakat, biraz daha geçmişe uzanmayı ihmal ediyoruz; bugünü de etkileyen kritik yol ayrımlarını gözden kaçırıyoruz. Bu nedenle 2019 Türkiye’sinin biçimlenmesine katkı yapan bazı geçmiş olayları, tarihleri hatırlatmak istedim.

15 Mayıs 1974: MSP solcu hükümlülerin affını önlüyor

12 Mart darbesini izleyen ilk genel seçim 14 Ekim 1973’te yapıldı. Ecevit liderliğindeki “demokratik sol” CHP, yüzde 31,8 oy oranı ile ilk sırayı aldı. İki ay sonraki yerel seçimlerde bu oran yüzde 37,6’ya yükselecekti.

Parlamento aritmetiği, koalisyonları zorunlu kılıyordu. TBMM dışından Başbakanlığı üstlenen Naim Talu, Ocak 1974’te görevi Bülent Ecevit’e devretti; CHP-MSP koalisyon hükümeti güvenoyu aldı.

Parlamenter demokrasi, önemli bir soruyla karşı karşıyaydı: Cumhuriyetçi sol ile siyasî İslam’ın bu ilk ittifakı, 12 Mart faşizminin enkazını temizleyebilecek miydi? Daha temel ve tarihsel bir soru gündemdeydi: Siyasî İslam demokratik olabilir mi?

CHP yönetimi bu soruya olumlu yanıt verdi. Nitekim yeni hükümet, 12 Mart döneminin ve öncesinin siyasî hükümlülerini kapsayan bir af yasasında anlaştı. Düzen-dışı örgütlenme ve propaganda suçları affedilecekti. Komünizme karşı TCK 141-142 ve toplum düzenini dinî esaslara göre değiştirmeye karşı TCK 163 hükümlüleri… CHP-MSP koalisyonu, belki de kapsamlı bir demokratikleşme programının ilk adımını atıyordu.

Ne var ki, siyasî İslam bu demokratik uzlaşmaya ihanet etti: TBMM’nin 15 Mayıs 1974 tarihli oturumunda madde 163’ü kapsayan af önce oylandı; kabul edildi. Sıra 141-142’ye gelince “uygun sayıda” MSP milletvekili oturumu terk etti veya karşı oy kullandı. Af, devrimcileri, sosyalistleri dışlayarak yasalaştı. AYM, iki ay sonra bu yanlışlığı düzeltecek; solcu hükümlülerin de tahliyesini mümkün kılacaktı.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez iktidara ortak olan siyasî İslam, demokratik bir ittifakın öğesi olamayacağını Mart 1974’te açıkça ortaya koydu. Koalisyon son buldu. MSP sonraki Milliyetçi Cephe hükümetlerine katıldı.

15 Mayıs 1979: Büyük burjuvazinin Sol’u tasfiye muhtırası

1970’li yıllar son bulurken Batı Avrupa-türü bir siyasî yelpaze Türkiye’de de yerleşmeye başlamıştı. Belirleyici yenilik emekçi sınıfların, seçmen kimlikleriyle ve halk örgütlenmelerinde Cumhuriyetçi ve devrimci sola kayması idi.

5 Haziran 1977 genel seçimlerini Cumhuriyetçi Sol’u temsil eden CHP yine ilk sırada göğüsledi; oy oranını yüzde 41,4’e yükseltti. Adalet Partisi’nden ayrılan milletvekillerinin katılımıyla oluşan Ecevit hükümeti Ocak 1978’de güven oyu aldı.

Faşist akımlar ve derin devlet, Türkiye toplumunun sola kaymasını önlemeyi üstlenmişti. Büyük burjuvazi bu cepheye açıkça katıldı. Sermaye çevreleri 12 Eylül rejimine yeşil ışık yakan bir “muhtıra” kaleme aldı; 15 Mayıs 1979’da gazetelerde tam sayfa ilan olarak yayımlandı.

Muhtıra, hükümetin iktisat politikasını bir rejim sorunu olarak damgalıyordu. Sözcülüğü üstlenen bir patron, CHP iktidarını, “hür teşebbüsü yok edecek uygulamalara” yönelmekle suçluyordu. Bu çıkış, sermaye ile “derin devlet”in 12 Eylül’e giden ittifakını ilan etti. Yeni rejimin ekonomik programının burjuvazi tarafından belirleneceği peşinen açıklanmış oldu.
Bu ittifak, emekçi sınıfların taleplerini temsil eden sol/sosyalist akımları dışlayan bir rejimi hedefliyordu; sonraki on yılı biçimlendirdi. 1946’da çok partili rejime Türkiye solunu tasfiye ettikten sonra geçilmesi gibi… Türkiye burjuvazisinin Mayıs 1979’daki günahı, yakın geçmişin bu kritik dönemecini belirlediği için vurgulanmalıdır.

2 Temmuz 1993 Madımak Kıyımı: Merkez Sağ İslamcı kalkışmayı gözetiyor

2 Temmuz 1993’teki Madımak kıyımı onulmaz bir yaradır. Ayrıntılarıyla incelendi; olaya dönmeyeceğim.

1993’ün siyasî ortamı önemlidir: 12 Eylül darbesine, uygulamalarına karşı çıkan DYP/SHP koalisyonu iktidardadır. Sekiz yıllık baskıcı bir dönemi sandıkta reddeden halk, Merkez Sağ / Cumhuriyetçi Sol ittifakından demokratikleşme beklentisi içindedir.

Madımak kıyımını gerçekleştiren İslamcı teröre karşı Merkez Sağ siyasetçilerin tepkisi, bu beklentinin geçersiz olduğunu gösterdi. Daha da kötüsü, Türkiye’nin İslamcı güzergâha kaymasına önemli bir katkı yaptı.

Bu siyasetçiler, adeta elbirliğiyle, 33 aydınlık insanı ölüme sürükleyen İslamcı güruhu “halk” olarak nitelendirdi; güvenlik güçlerini, onlara zarar vermediği için alkışladı; 33 kurbanı ya görmezlikten geldi; ya da “tahrikçi” olarak damgaladı. Örnekler gerekiyor.

Linç girişimi başlayınca “halk ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” talimatını veren Cumhurbaşkanı Demirel’le başlayalım: “Ağır tahrik sonucu halk galeyana gelmiş; güvenlik güçleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır. Olay münferittir.”

Başbakan Tansu Çiller: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.” DYP’li İçişleri Bakanı Gazioğlu: “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.”

Ana muhalefet (ANAP) lideri Mesut Yılmaz: “Devletin valisi, yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de halkımızın dini değerleriyle alay eden bir konuşmacıya karşı tepkisiz kalmışsa, milletin o valiye güvenmesini bekleyemezsiniz. Fikir özgürlüğünün halkımızın mukaddes değerlerine karşı kullanılmasına kayıtsız kalamayız.” Aziz Nesin’in Sıvas konuşmasına dönük “dinî değerlerle alay” iddiası tamamen yalandır.

Temmuz 1993’te İslamcı teröristleri (“halk” olarak) gözetmeye öncelik veren Merkez Sağ siyaset, 1980 öncesindeki Milliyetçi Cephe sicilini sahiplenmiş oldu. On yıl sonra İslamcı akımın iktidara yerleşmesi ile tarihe karıştı.

23 Ağustos 2002: Baykal, Kemal Derviş’i CHP’ye katıyor

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 23 Ağustos 2002’de Kemal Derviş’e CHP rozeti taktı. İki hafta önce Ecevit hükümetinden istifa eden Derviş’in 2 Kasım seçimlerinde CHP’den milletvekili adayı olacağı ve seçim programının hazırlıklarına katılacağı da duyuruldu.

2002 seçimleri arifesini hatırlatayım: 1998’den beri Türkiye ekonomisini yöneten IMF, hem 2001 krizini tetiklemiş; hem de kriz yönetimini üstlenmiştir. Sert IMF programının uygulanması Dünya Bankası’ndan çağrılan Kemal Derviş’e devredilmiştir. Kriz yönetiminin yarattığı ağır toplumsal bunalım erken seçim tarihinde zirveye ulaşacaktı.

Halk muhalefeti sokaklara taşmış; yaygınlaşmıştı. Bu muhalefeti sahiplenen parti iktidara gelecekti. CHP lideri Baykal, “acı reçetelerin uygulayıcısı” Derviş’i partisine aldı. AKP ise, seçim propagandasını IMF eleştirisi üzerine inşa etti.

Kasım 2002 seçimi, TBMM’deki üç koalisyon partisini (DSP, MHP ve ANAP’ı) topluca parlamentodan tasfiye edecek; neoliberal şöhretli Çiller’in partisi de kervana katılacaktı. CHP ise Kemal Derviş programıyla bütünleşti; partisinin, 1970’li yıllarda benimsediği “Cumhuriyetçi sol” kimliği terk etti. TBMM’ye ana muhalefet partisi olarak girdi ve AKP’ye bugüne kadar sürecek tek parti iktidarını “armağan” etti.

Siyasî İslam’ın anti-demokratik özünün 1974’te tespiti önemliydi; ama sonraki yıllarda büyük burjuvazinin ve Merkez Sağ’ın anti-demokratik özellikleri ağır basacak; Merkez Sol’un Cumhuriyetçi ve sol değerleri sahiplenmedeki ürkekliği dönüşümü hızlandıracaktı.

Sonraki yıllarda İslamcı faşizme geçişin kritik aşamalarını biliyoruz. 2007’den 2017’ye ulaşan seçimler, referandumlar, Gülen hareketinin komploları, darbe girişimi… Her birini tartıştık; sonuçları değerlendirdik. Ama bugünkü karanlığa, önceki tarihlere de uzanan bir dizi basiretsizliğin sonunda ulaştık.

Ocak 2023’te ek gözlemler

2019’daki yazı burada son buluyor.  AKP’nin iktidar yıllarına iki satırla değindiği için eksiktir. O dönemi tartıştığım, değerlendirdiğim yazılar daha sonra ayrıca yayımlandı.1

Bu noktada son yirmi yıla ilişkin kritik bir hatırlatma ile yetineceğim: 2007 Cumhuriyet Mitingleri’nin başlattığı ve Gezi kalkışması ile 2013’te zirveye ulaşan muhalefetin yükselişi önemlidir.

Siyasal İslam’ı durduracak bir geniş cephe, meydanlarda kendiliğinden oluşmuştu. Sosyalistlerden, Cumhuriyetçiliğin sağ ve sol kanatlarından oluşuyordu. Ama bu akımların temsilcileri, liderleri fiili durumun gerektirdiği örgütlenme basiretini gösteremedi. Muhalefet Gezi’yi güncel siyasete taşıyamadı.

Doğru teşhisi, tam aksine Erdoğan yaptı: Siyasal hedefine karşı en ciddi tehdidin Gezi kalkışmasında içkin olduğunu algıladı. Bu yüzden Gezi’yi temsil eden her kişi, eylem, simge kesinlikle bertaraf edilmeliydi. Gezi davasının 25 Nisan 2022’deki sonuçları bu tutumun son aşamasıdır.

Son “kritik tarih” olan 2023’e böylece geldik.

  • 1.Türkiye’nin Faşizmleri ve AKP (Ankara 2021, İmge).

Prof. Dr. Korkut BORATAV– sol.org.tr

Okumaya devam et

GÜNCEL

CGTN: Çin ve Orta Asya ülkeleri iş birliğini pekiştirme sözü verdi

Yayınlanma:

|

Yazan:

CGTN, Astana’da düzenlenen ikinci Çin-Orta Asya Zirvesi’yle ilgili Çin ve beş Orta Asya ülkesinin Ebedî İyi Komşuluk ve Dostane İş Birliği Anlaşması’nı imzalamasının önemini vurgulayan, ortak kalkınmayı ve bölgesel iş birliğini teşvik etmek amacıyla Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla aralarındaki ortaklıkları güçlendirmeye yönelik ortak taahhüde dikkat çeken bir makale yayımladı.

Tarihte ilk defa, bir Orta Asya ülkesi Çin-Orta Asya Zirvesi’ne ev sahipliği yaparken Çin ve beş Orta Asya ülkesinin liderleri salı günü Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ikinci zirve için bir araya geldi.

Altı ülkenin zirvede Ebedî İyi Komşuluk ve Dostane İş Birliği Anlaşması’na imza atması yeni bir dönüm noktası oldu.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping açılış konuşmasında anlaşmanın amacının ülkeler arasındaki ebedî dostluk ilkesini hukuki bir zemine oturtarak güvence altına almak olduğunu belirtti.

Başkan Xi Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan cumhurbaşkanlarının katıldığı zirveye değinerek “Bu anlaşma bugün için bir dönüm noktası, yarın içinse bir temel taşı.” diye belirtti.

Çin-Orta Asya Ruhunu Yaşatmak

Başkan Xi salı günü yüksek nitelikli kalkınma sayesinde ortak modernleşme arayışına yönelik karşılıklı saygı, karşılıklı güven, karşılıklı çıkar ve karşılıklı yardımlaşma ilkelerini simgeleyen Çin-Orta Asya Ruhunu övdü.

Çin, bir Çin-Orta Asya Mekanizması kurulmasını 2020’de teklif etti. 2022’de aralarındaki diplomatik ilişkilerin 30. yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen sanal zirvede, ülkeler mekanizmanın devlet başkanları düzeyine yükseltilmesi teklifinde bulundu.

Bu teklif Çin’in kuzeybatısındaki Xi’an şehrinde düzenlenen ilk Çin-Orta Asya Zirvesi’yle 2023’te hayata geçirildi. Liderler, bu üst düzey toplantının iki yılda bir Çin ve Orta Asya Ülkeleri arasında dönüşümlü olarak yapılmasını kararlaştırdı.

İki yılın ardından, birinci zirvede varılan mutabakatın her alanda hayata geçirildiğini belirten Başkan Xi, iş birliği yolunun istikrarlı bir şekilde genişlediğini ve dostluğun her zamankinden daha güçlü filizlendiğini ekledi.

CGTN’nin yakın zamanda yaptığı bir ankete göre katılımcıların %90’ı Çin-Orta Asya Mekanizması’nın çekişmeyle veya rekabetle ilgili olmadığını, iki taraf için de istikrar, kalkınma ve geleceğe odaklanan iş birliği arayışı için kurulan bir çerçeve olduğunu düşünüyor.

Çin bugüne dek geniş kapsamlı stratejik ortaklıklar kurdu, Kuşak ve Yol iş birliği belgeleri imzaladı ve ortak bir geleceği paylaşan bir topluluk inşa etme vizyonunu ikili ilişkiler düzeyinde beş Orta Asya ülkesinin tümüyle hayata geçirdi.

Çin-Orta Asya Mekanizması Genel Sekreteri Sun Weidong bunun, yüksek düzeyli stratejik karşılıklı güveni ve karşılıklı yarar sağlayan iş birliğini derinleştirme konusundaki kararlılığı her yönüyle gözler önüne serdiğini ifade etti.

Kuşak ve Yol Girişimi’nin sağladığı yüksek nitelikli kalkınma

Başkan Xi Astana zirvesinde ülkelere Çin-Orta Asya Ruhu doğrultusunda hareket etme, yepyeni bir enerjiyle ve daha pratik önlemlerle iş birliğini pekiştirme, Kuşak ve Yol Girişimi’nin (BRI) sağladığı yüksek nitelikli kalkınmayı teşvik etme ve bölge için ortak bir geleceği paylaşan bir topluluk inşa etme amacı doğrultusunda hızla ilerleme çağrısında bulundu.

Başkan Xi, Kuşak ve Yol Girişimi’nin temel unsurlarından biri olan İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nı ortaklaşa inşa etme hayalini ilk kez 2013’te Kazakistan’ın başkentinde açıklamıştı.

Çin ve bölge ülkeleri bu girişim sayesinde ticaret, dijital ekonomi ve bağlanabilirlik alanlarında güçlü iş birliklerine imza attı. Çin, bölgenin en büyük ticaret ortağı ve önemli bir yatırım kaynağı oldu. Gümrükler Genel Müdürlüğü verilerine göre Çin-Orta Asya arasındaki ticaret hacmi 2024’te rekor seviyeyle 94,8 milyar dolara ulaştı; Çin’in bölgeye yaptığı toplam yatırım ise 30 milyar doları aştı.

CGTN anketine göre katılımcıların %92,4’ü Kuşak ve Yol Girişimi’nin Çin ve Orta Asya arasındaki yüksek düzeyli iş birliğini destekleyen, kamu yararına hizmet eden önemli bir uluslararası proje olduğunu kabul ediyor.

Başkan Xi salı günü Çin ve Orta Asya ülkelerine aralarındaki iş birliği çerçevesini daha sonuç odaklı, verimli ve fazlasıyla entegre hâle getirmek amacıyla optimize etme çağrısında bulundu.

İş birliğinde ticareti kolaylaştırmaya, endüstri yatırımlarına, bağlantısallığa, yeşil madenciliğe, tarımda modernleşmeye ve personel değişimine odaklanmak ve daha fazla projeyi hayata geçirmek konularında çaba gösterilmesi gerektiğini belirtti.

Başkan Xi, söz konusu iş birliğini teşvik etmek amacıyla Çin’in yoksullukla mücadeleye, eğitim alanında değişim programlarına, çölleşmeyi önlenme ve kontrol etmeye odaklanan üç iş birliği merkezinin yanı sıra ticareti kolaylaştırmaya yönelik bir iş birliği platformu kuracağını duyurdu.

Liaoning Üniversitesi’nin Rusya, Doğu Avrupa ve Orta Asya Ülkeleri Araştırma Merkezi Müdürü Cui Zheng, CGTN’de yayımlanan bir görüş yazısında şu anki uluslararası ortam ışığında iş birliği modelinin önemini vurguladı.

Cui, yükselişteki korumacılığın damga vurduğu bir küresel ortamda Çin-Orta Asya ortaklığının bağımsızlığa saygı gösteren, karşılıklı çıkarı gözeten ve Küresel Güney’in sesini güçlendiren yeni bir diplomatik iş birliği modelini temsil ettiğini dile getirdi.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Yayınlanma:

|

Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır sloganımızı tekrarlayarak bu yazımıza başlayalım. Bu yazıda iki kitap var. Birincisi, Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık (Balaca Gara Balıg) adlı şaheseri. Sadece İran’da değil, dünyanın pek çok yerinde okunmuş ve çok sevilmiş bir kitaptır bu. Yaşadığı derede sıkılan, derenin sonunu merak eden Küçük Kara Balık annesinin ve çevresindeki büyüklerin tüm itirazlarına rağmen evinden, yani deresinden ayrılır ve dünyanın geri kalanının (ırmak, göl, deniz) keşfine çıkar. Engellerle, tehlikelerle karşılaşsa da yolundan vazgeçmez. Gördükleri, yaşadıkları mücadele etmenin, dayanışmanın, yeni şeyler öğrenmenin, zorluklarla karşılaşıp kendi gücü ve sınırlarını keşfetmenin mutluluğunu yaşatır Küçük Kara Balığa. Küçük Kara Balığın hayatı, yolculuğu onu tanıyana balıklara arasında dilden dile anlatılan bir efsaneye dönüşür. Öykünün sonunda ihtiyar bir balık KKB’ın hayatını ‘on iki bin torununa’ anlatır. Ve dinleyici yavru balıklardan birinin düşüne ‘deniz’ girer. Adı Küçük Kırmızı Balık olan bu yavru balık ‘Sabaha kadar denizi düşündü durdu’. Hikayemiz bu tümceyle biter.

İkinci kitabımız da bir evden ayrılış, kendini bulma hikayesi. Rusya’nın tanınmış çocuk kitapları yazarı Eduard N. Uspenski’nin Fedor Amca adlı kitabı. Fedor Amca öykünün ana kahramanı olan altı yaşında bir çocuk. Ailesi, çok sevdiği, konuşan kedisinin evde yaşamasına izin vermeyince evden ayrılır, bir köyde yaşamaya başlar. Köyde daha başka hayvan arkadaşları da olur. Doğayı, hayvanları, insanları birinci elden tanımak zorunda kalır. Gülmece türünde usta işi bir kitap. Küçük Kara Balık’a göre Fedor Amca’nın evden ayrılış sebepleri farklı olsa da iki karakter de aklına koydukları şeyi itirazlara rağmen gerçekleştirirler. Fedor Amca köyde yaşarken anne ve babasını mektupsuz bırakmaz. Ancak gelip eve götürmelerini önlemek için yaşadığı köyün adını, adresini bildirmez. Kitabı aslından çeviren Faruk ünlütürk’ün çevirisi de çok güzel. G. Kalinovski’nin sevimli, sade çizimleri de kitabın lezzetini artırıyor.

Karşı çıkmayı ve kararlı olmayı didaktizme düşmeden anlatan bu iki ölümsüz, güzel kitap kalbinizde ve zihninizde iz bırakacak. Okuması sizden.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.