Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. BORATAV : Ekonomi yönetimi Üsküdar’ı geçer mi?

Yayınlanma:

|

20 Aralık 2021’de ekonomi yönetimi, “şapkadan tavşan çıkardı”: Kur Korumalı Mevduat (KKM) kararı… 

Bu kararı 31 Aralık 2021’de Sol Haber’de gözden geçirdim (“Kur Korumalı Mevduat: Bazı Gözlemler”). Yazıda, bu karara yol açan temel önceliğin “arızalı bir seçimle de olsa meşruiyet kazanıp iktidarda kalmak olduğu ve bu önceliğin, faiz → enflasyon bağlantısı ile ilgili ideolojik saplantıya baskın çıktığı” ileri sürülüyordu. 

KKM düzenlemesini, sonraki ekonomik kararlarla birlikte değerlendirelim. Asgari ücret, emekli, memur maaş ayarlamalarını ve Ocak 2022 zamlarını da içeren bu “paket”, Saray iktidarının seçim kazanmasını sağlayabilir mi?    

KKM Sonuçları ve sonrası 

KKM kararı, bir anlamda “faiz lobisi”nin zaferi ile sonuçlandı: Politika faizi değişmedi; ama devlet tahvili, tüm kredi, mevduat faizleri yükseldi; KKM mevduatına kur farkları “ikram” edildi.  

“Faiz lobisi”nin Türkiye’deki sınıfsal karşılığı, banka sermayesi ile Türkiye burjuvazisinin orta ve büyük rantiye katmanıdır.  Son döviz krizi, TL’den kaçmaya çabalayan yerli rantiyelerden kaynaklanmıştı. 20 Aralık kararları önemli servet aktarımlarına yol açtı.

Her zamanki gibi Saray’a yakın, ayrıcalıklı katmanlar gözetildi: KKM düzenlemesine geçilirken TCMB ve kamu bankalarının “arka kapıdan, lekeli” satışları, rantiyelerin ayrıcalıklı çevrelerine döviz kazançları sağladı. Aynen 2019-2020’de 128 milyar dolarlık TCMB rezervlerinin bir bölümünün de “yerli ve millî” rantiyelere ucuza aktarılması gibi… 

Cumhurbaşkanı, KKM sonrasında dahi “faiz sebep, enflasyon sonuç” söylemini sürdürdü. Bu ideolojik takıntı öncelikle TCMB’nin politika faizlerinde uygulanmaktaydı. Bu durum, kritik bir soruyu gündeme getiriyor: Bu ısrar, Ocak 2022’nin son haftasında TCMB’ye taşınacak mı?  Yani politika faizi (%14) ile 2021’in enflasyon oranı (%36) arasındaki eksi 22 puanlık fark daha da açılacak mı? 

“Normalde” politika faizleri adım adım yukarı çekilmelidir. En iyimser beklenti, fiilen önemi kalmamış olan TCMB faizinin unutulması, “sabit tutulması” olabilir. Sonrasında, ekonomide esasen yukarı çekilmiş olan nominal faiz, döviz kuru, genel fiyat ve ücret hareketlerinde belli bir “istikrar” gerçekleşebilir mi? Böyle bir “istikrar”, elbette, sözü edilen “göreli fiyatlar” (yani bölüşüm) değişerek gerçekleşebilir. Gerileyen göreli fiyatların başına ücretler yerleşecektir.

Saray’da “seçim kazanarak iktidarı koruma” önceliğinin tekrar baskın çıkacağını varsayalım. Faiz / enflasyon makasını daraltan (en azından açmayan) bir TCMB kararı sonrasında Saray’a seçim kazandıracak bir ekonomik istikrar oluşabilir mi? Sorgulayalım. 

İstikrar sağlanabilir mi?

İstikrara gidişte, nominal döviz kuru (“dolar fiyatı”) kritik değişkendir. TCMB’nin “makul” bir kararı, finans kapitalin Türkiye’ye olumsuz bakışını hafifletecek bir adım olabilir. 

Türkiye’de finansal ve sabit varlıklar son bir yılda olağan-dışı ucuzlamıştır. Hisse senetlerine, gayrimenkule yabancı sermaye girişleri beklenir. Nitekim, Ocak-Kasım 2021’de yabancılar Türkiye’de 5,2 milyar dolarlık gayrimenkul almıştır. Portföy yatırımları “fırsatçı”dır. Yabancılar Kasım 2021’de borsada net 1 milyar dolar net alış, Aralık’ta 2.9 milyar net satış yapmıştır. Yüksek bir kur ve istikrar beklentisi, bir süre net girişleri hızlandıracaktır. 

Uluslararası bankalar, AKP’nin “saçma” uygulamaları döneminde dahi bankalarımızın sendikasyon kredilerini döndürdü; Hazine’nin dövizli tahvil ihracını üstlendi. Elbette maliyet artışları ile… “Normalleşme” sonrasında da sürdürecekler.  

Döviz fiyatları 2021’de enflasyonu fazlasıyla aşmış; diğer “yükselen ekonomiler” ile karşılaştırılırsa, Kasım’da reel olarak dip noktaya inmiştir. Dolar cinsinden ücretler hızla ucuzlamış; sanayinin rekabet gücü artmıştır. İthal ikamesi değil, ihracata dönük sanayi kolları dış ticaret açığını aşağı çekmiştir. 

Ocak-Kasım 2020-2121 arasında cari işlemler açığı üçte iki oranında (32,1 → 10,8 milyar dolar) daralmıştır. Döviz kurunda yeni bir “sıçrama” tekrarlanmazsa bu avantaj giderek aşınır. Yine de 2021 ivmesinin bir süre daha cari açığı frenlemesi mümkündür. Bu etkenler sonunda döviz fiyatlarının önceki yıla göre istikrarlı bir eğilime yerleşmesi beklenebilir.

Enflasyonda karmaşık, karşıt etkenler söz konusudur. 2021’de döviz fiyatlarından kaynaklanan maliyet enflasyonu, 2022’ye taşınacak; Ocak sonrasında asgari ücretlerde, dolaylı vergilerde, enerji fiyatlarındaki artışlarla beslenecektir. Bunlara karşılık iç talebi daraltıcı etkenler de söz konusudur: Reel ücretlerin, memur ve emekli aylıklarının 2022 boyunca erimesi beklenir. Tüketimi destekleyen kredi faizleri de tırmanmıştır; reel gelir kayıplarının borçlanarak telafisi güçtür. 

Bazı iktisatçılar, KKM uygulamasının bütçe açığı ve emisyon yoluyla enflasyonu kamçılayacağını öngörüyor. Şüphelidir. Kamu dengeleri bakımından Türkiye, “olumlu” gösterge içeren bir “yükselen” ekonomidir. AKP’nin KÖO yatırımları ve kapsamlı özelleştirmeleri sayesinde… 

KKM’nin ve kur artışlarının kamu maliyesine yansıması zamana yayılacaktır. KKM düzenlemesinin yükü, TCMB ve merkezi bütçe arasında (“kitabına uydurularak”) paylaşılacaktır. TCMB avanslarına bağlı ek emisyon ve bütçe açığını artıran transferler, Türkiye’de hiper-enflasyona yol açmaz. 

Mevduata bütçeden transferler, rantiyelerin yatırım, tüketim harcamalarını doğrudan beslemez. Zaman içinde tüketim harcamalarını kamçılaması için faiz getirileri reel olarak pozitif düzeylerde seyretmelidir. 

İstikrar, toplumsal bunalımı ağırlaştıracaktır 

Yukarıdaki tespitlere göre 2022’de burjuvaziyi, “orta sınıfları” sakinleştiren bir “ekonomik istikrar durumu” gözlenebilecektir. 

Saray, bir “istikrar algılaması”nı arızalı bir seçimle birleştirmeyi ve 2017’deki gibi “atı alıp Üsküdar’ı geçmeyi” tasarlamış olabilir. Tutar mı?  

Bir süre önce “Türkiye’de kriz yok; toplumsal bunalım var” tespiti yaptım (Sol Haber, 6 Ağustos 2021). Güncel gözlemler bir yana, son yılların gelir dağılımı, istihdam, işsizlik, yoksullaşma, sefalet istatistiklerinin, anket verilerinin desteklediği bir tespit…  

İşçi sınıfına ait bölüşüm göstergelerinden sadece iki örnek vereyim: Son GSYH tabloları ortaya koydu ki Ocak-Eylül 2016-2021 arasında ücretlerin cari fiyatlarla millî gelirdeki payı 6,2 puan (%45,3 → %39,1) gerilemiştir.

Benzer bir diğer bölüşüm bulgusunu meslektaşım Serdal Bahçe’nin 24 Aralık 2021’de yayımlanan yazısındaki (“Mortem II”, Sol Haber) verilerden aktarayım: Temmuz-Eylül 2016-2021 döneminde Türkiye’de kişi başına reel ücretler ile reel emek verimi endeksleri arasındaki makas 23 puan (100,0 → 77,0) aşınmıştır.  

Bu iki bulgu, diğer göstergelerle birleştirilirse, son altı yılda ülkemiz emekçi sınıf ve katmanlarının Türkiye iktisat tarihi boyunca benzerine rastlanamayacak bir bölüşüm şoku yaşadığını gösteriyor. 

Saray politikalarının yaratabileceği istikrarın kalıcı olması için ekonominin orta dönemde durgunlaşması gerekiyor. Bu, bugünkü toplumsal bunalımın sonraki yıllara taşınması anlamına geliyor. Ekonomide istikrar ve halkın sefaleti… Özlenecek bir bileşke olabilir mi? 

Kritik etken: Toplumsal bunalımın mağdurları 

İktidarda kalmak için Saray’da oluşan “ekonomi paketi”nin kritik bir zafiyeti var: Son yıllarda ayrıcalıklı şirketleri, rantiyeleri, patronları ihya eden; bedelini insafsızca emekçilere yıkan politikaların bir uzantısıdır. 

Toplumsal bunalımın mağdurları, AKP’nin geleneksel seçmen tabanında da ağırlık taşımaktadır. O yüzden anketlerde AKP hâlâ birinci partidir. Önümüzdeki seçimleri kazanabilmesi için, bu taban muhalefete kaymamalıdır. 

Bu zorunluluğu Saray algıladı; bu yüzden “sokağa dökülenlere” karşı iç savaş tehdidinde bulundu. Sokak ne zaman tehlikelidir? Ezilenler örgütlenip “artık yetti…” iradesini açıkça ilan ettikleri zaman… 

Saray’ın tehdidi, muhalefete de doğru yöntemi işaret ediyor: İktidardan kaynaklanan sınıfsal zulmü emekçilere açıklamak; onları fabrikalarda, mahallelerde örgütlemek; meydanlardan geçerek sandığa taşımak… 

Millet İttifakı gibi “sokak tehlikelidir…” tutumu izlenirse ne olur? Ekonomi paketi ve “arızalı” yöntemler iktidara seçim kazandırabilir. Saray da Üsküdar’ı geçer… 

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.