Connect with us

EKONOMİ

Prof.Dr. BORATAV: İşçi sınıfının bölüşüm şoku 2022’de devam etti

Türkiye’de kapitalist bölüşüm ilişkilerinin tespiti, analizi zenginleşmektedir. Sektörel ayrıştırma ve ayıklamalar içeren benzer araştırmalar sürdürülmelidir.

Yayınlanma:

|

Son yılların gelir dağılımı verilerini emek-karşıtı bir bölüşüm şoku olarak değerlendirdim; bu tespit soL Haber’de çeşitli yazılarımda yer aldı.

Ekim-Aralık 2022 millî gelir (GSYH) istatistiklerini, başka katkıları da ekleyerek güncelleştirelim; son yedi yılın kuşbakışı bir bölüşüm bilançosunu çıkaralım.

Sınıflar-arası gelir dağılımı: Genel çerçeve

Sınıflar-arası gelir dağılımı bilgilerini TÜİK’in gelir yöntemiyle hesaplanan cari fiyatlarla GSYH tablolarından hareket ederek izliyoruz. Bu tablolardaki GSYH tanımını hatırlatalım:

GSYH = Ücretler + ücret dışı gelirler + sabit sermaye aşınması + dolaylı (net) vergiler. 

Bu dört kalem içinde sabit sermaye aşınması (“amortisman”) doğrudan bir bölüşüm öğesi değildir. Sınıflar-arası bölüşüm ilişkilerini incelemek istiyorsak net hasıla (“net millî gelir”) hareket noktası olmalı ve sabit sermaye stokunun aşınması dışlanmalıdır. Bu durumda aşağıdaki tanımı kullanabiliriz:

Net millî gelir = Ücretler + ücret-dışı gelirler + üretimden (dolaylı) net vergiler. Aşağıdaki tablo 2016-2022 döneminde bu üç bölüşüm kategorisinin net millî gelirden aldığı payların (yüzdeler olarak) seyrini içeriyor.

 

 

Üretimden alınan (dolaylı) net vergiler, devletin el koyduğu ve (“sübvansiyonlar” biçiminde) şirketlere aktardığı bir net hasıla öğesidir. Bu kategorinin sınıfsal yansıması ayrıca incelenmelidir. TÜİK tabloları ile yapamıyoruz.

“Ücret dışı gelirler” GSYH tablosunda “net işletme artığı” veya “karma gelir” olarak adlandırılıyor. Bu kavram artık değerin ana kategorileri olan kâr, faiz ve kira gelirlerini, dolayısıyla sermayenin GSYH’dan payını içerir. Aynı zamanda kendi hesabına (bazen aile emeği ile birlikte) çalışan köylü, çiftçi, profesyonel meslek sahipleri, esnaf/zanaatkâr katmanlarının (bir anlamda küçük burjuvazinin) gelir türleri de “karma gelirler” içinde yer alır.

Küçük burjuvazinin tüm gelir türlerini ayıklayarak kapitalist üretim ilişkisine özgü artık değer toplamınaulaşmak hedeflenebilir. Aşağıda bu doğrultudaki bulgulara değineceğim.

Bölüşüm şokunun boyutları

AKP iktidarı açısından sistematik bir kırılma tarihi 2015’tir. Haziran 2015 seçimlerinde AKP ilk kez azınlığa düştü; “ne pahasına olursa olsun iktidarı korumayı” kararlaştırdı. Bu karar ekonomi politikalarına da yansıdı: Şirketlere akıtılan ucuz ve bol kredilerin büyüme temposunu zorlaması biçiminde…

2016-2022’de büyüme ortalaması yüzde 4,4 oranında gerçekleşti. Üretim sınırlarının zorlanması ise enflasyonu ve cari işlem açıklarını yükseltti.

Bölüşüm şoku AKP’nin son yıllarına özgü bu büyüme biçiminin belirleyici sonucudur. Örgütsüz, savunmasız, siyasal olarak etkisiz işçi sınıfından sermaye blokuna yüksek boyutlu gelir aktarımları… Net millî gelirdeki sınıfsal payların değişimini tabloda izliyoruz: Yedi yılda ücret-dışı gelirler 10,6 puan (49,2 → 59,8) sıçramıştır. Sermayenin ölçüsüzce nemalandığı benzersiz bir dönem söz konusudur. Yıllık ortalama değişim yüzdesi artı 2,7’dir.

Zıt yöndeki simetrik değişim ücretler aleyhindeki şoku içeriyor: Net hasılada ücretlerin payı 8,1 puan (37,6 → 29,5) gerilemiştir. Değişim ortalaması eksi 3,4’tür.

Net millî gelirin üçüncü bileşeni olan (sübvansiyonlar dahil) net dolaylı vergiler ise yedi yılda 7,1 puan aşınmıştır. Ortalama değişim yüzdesi eksi 2,5’tir (son sütun). Nasıl yorumlanabilir? Şirketlere dönük sübvansiyonlar artmış; esasen regresif (“eşitsizlikleri artırıcı”) bir vergi türü olan dolaylı vergilerin payı erimiş olmalıdır. Saray’ın kayırdığı sermaye çevreleri lehine KDV/ÖTV muafiyetleri ve diğer istisnalar söz konusudur.

GSYH ile net millî gelir arasındaki farkı oluşturan sabit sermaye aşınma payı tabloya alınmadı. TÜİK tablosuna göre bu kalemin net hasılaya yüzdesi 2016-2022 arasında 5,5 puan (17,1 → 22,6) artmıştır. Sermaye blokuna doğrudan intikal eden bir gelir türü olmamakla birlikte şirketlerin (örneğin vergi yükünü azaltmak amacıyla) denetlediği bir değişkendir.

İşçi sınıfında mutlak yoksullaşma ve yetersiz istihdam

2015 sonrasında ücretlerin payındaki 8,5 puanlık erime (Tablo, sütun 3), yüzde 4,4 oranında büyüyen bir ekonomide gerçekleşiyor.  Üstelik işçi sınıfı sayısal olarak da genişlemektedir. Yedi yıl boyunca ücretli istihdamdaki artış 3.8 milyona yakındır. Ücret payındaki aşınma kalabalıklaşan işçiler arasında paylaşılmaktadır. İşçi sınıfı saflarında mutlak yoksullaşma olasılığı akla gelmektedir.

Ortalama bir işçinin enflasyondan arıtılmış (reel) ücretleri bu yedi yılda nasıl seyretti?  Bu hesaplamayı meslektaşımız Zafer Yükseler yaptı. İznini alarak bulgularını aktarayım: Enflasyonu TÜİK’in iki farklı fiyat (TÜFE veya   GSYH deflatörü) serisine göre ölçüyor. Bu iki seriye göre 2022’de işçi başına (ortalama) reel ücret 2016’daki düzeyin %15 veya %25 altındadır. Yüzde 4,4’lük tempoyla büyüyen ekonomide ortalama bir işçi altı yıl sonunda önemli boyutta yoksullaşmıştır. Üstelik bu tespit tek bir yıla ait değildir; kapsanan yılların yarısında (2018, 2021, 2022’de) işçi başına reel ücretler gerilemiştir.

İstihdam verileri toplumsal bunalımın bir başka boyutuna da ışık tutmaktadır. 2015-2022’de çalışma yaşındaki nüfus 6,8 milyon kişi, toplam istihdam ise 4,2 milyon artmıştır. Yüzde 4,4’lük büyüme ise faal nüfus artışını tümüyle istihdama çekememiş; yetersiz kalmıştır.

Türkiye ekonomisinin bu arızası istihdam yaratmayan büyüme biçimi olarak adlandırılıyor. Azgelişmişliğin yapısal bir özelliği olan emek fazlası eritilemiyor. TÜİK eğitimde, askerde olan genç nüfusu ayıklıyor ve atıl işgücünü hesaplıyor. AKP’nin son yedi yılında atıl işgücü oranı %17,1’den %21,4’e çıkmıştır.

Türkiye bugün, diplomalı işsizlerin, boşta gezen, evde oturan genç insanların yığıldığı bir topluma dönüşmektedir. Hayatiyetini, dinamizmini bu toplumsal bunalım nedeniyle de yitirmektedir.  Acil gündem, sınıfsal dengeleri kökten değiştiren büyük çaplı bir onarımdır. Deprem öncesinden söz ediyorum. Aynı gündem bugün daha da ağırlaşmıştır.

Artık değer arayışı

Erinç Yeldan Türkiye ekonomisinde artık değer hesaplamalarına dönük önemli bir çalışmasını yayımladı.1 AKP dönemi GSYH istatistiklerinde yer alan ücret dışı gelirleri kapitalist üretim ilişkileri doğrultusunda ayrıştırmayı hedefledi. Ürettiği, kullandığı verileri benimle de paylaşmak nezaketini gösterdi.

Erinç arkadaşımız, bu aşamada tarım sektörünü dışlayan bir ayıklama yapıyor. Küçük meta üretiminin yaygın olduğu Türkiye tarımında köylü işletmelerinin gelirleri sermayenin payından ayrıştırılmalıdır. Gerekli bir ayıklamanın ilk aşaması…

2016-2022’de tarım-dışı Türkiye ekonomisine ilişkin bölüşüm bulguları yukarıdaki tablo ile paralellik gösteriyor. Tarım dışı net millî gelir içinde ücretlerin payı 8,7 puan geriliyor (%34,8→%26,1). Ücret dışı gelirlerin payındaki artış ise 5,7 puan (%48,8 → %54,5) olarak belirleniyor.

Yeldan, Marx’ın “artık değer oranı” tanımını kullanarak tarım-dışı net hasıla verilerinden kâr oranını da türetiyor. 2016-2022 döneminde kâr oranında ılımlı bir artış belirlenmektedir.

Türkiye’de kapitalist bölüşüm ilişkilerinin tespiti, analizi zenginleşmektedir. Sektörel ayrıştırma ve ayıklamalar içeren benzer araştırmalar sürdürülmelidir.

  • 1.“AKP Dönemi Türkiye’sinin Bölüşüm Deseni Üzerine Gözlemler”, İktisat ve Toplum, Şubat 2023.

Prof. Dr. Korkut BORATAV – sol.org.tr

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.