Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. Yılmaz: Tasarruf kamudan başlamalıydı

Yayınlanma:

|

Kamunun nasıl tasarruf etmesi gerektiğine ilişkin yol haritası çizen tasarruf genelgeleri ülkemizde 1990 yılından bu yana yayımlanmaya devam ediyor. Günümüze kadar bu genelgelerin sayısı 14’e ulaştı.

Yayımlandıkları ilk yıllarda genelgelerde demirbaş, bilgisayar, kırtasiye ve enerji alımları tasarruf tedbirleri kapsamındaydı. İzleyen yıllarda resmi taşıt alımı, basın-yayın giderleri, temsil-ağırlama-tören, lojman-sosyal tesis giderleri, personel giderleri, görevlendirmeler, sağlık giderleri de kapsama alındı.

Vakıf ve derneklere yapılan bağış ve yardımlar da 1997-1998 yıllarında kısa süreliğine tasarruf tedbirleri kapsamındaydı. Ancak iki yılın sonunda kapsamdan çıkarıldı.

En son yapılan düzenleme, 17 Mayıs 2024 tarih ve 32549 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2024/7 sayılı Tasarruf Genelgesidir. Genelgeye göre tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerinde veya tasarruflarındaki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları; resmî taşıtların ve taşınmazların edinilmesi ve kiralanması, haberleşme giderleri, personel görevlendirmeleri, basın ve yayın, kırtasiye ve demirbaş alımları, temsil, tören, tanıtım, enerji alımları gibi giderlerde tasarruf yapması bekleniyor.

Kamuda tasarrufla özdeşleşen tüm bu kalemlerin son yıllardaki değişimini gösteren iki tablo hazırladım. Önce ilkiyle başlayalım (Tablo 1). 2024’ün tamamında bu kalemlerde harcama azalışı ortaya çıkmış mı?

Görünen şu ki, harcamalar azalmamış. Hatta tasarruf edileceğine, giderek daha çok harcanmış. Şöyle ki;

  • Yılın ilk üç ayında taşıt giderleri 2,1 milyar TL’den son üç ayda yaklaşık 4 kat artışla 10,3 milyar TL’ye ulaşmış.
  • Taşıt giderlerinde yaşanan bu fahiş artışta taşıt alımlarının etkisi büyük. Yılın ilk altı ayında taşıt alımı için 231 milyon TL harcanırken son altı ayda harcama 7,5 milyar TL’ye ulaşmış (buradaki artış oranını hesap makinası hesaplamakta zorlandı).
  • Taşıt alımı arttıkça onarım giderleri de doğal olarak artacağından, yılın ilk çeyreğinde taşıt onarımına 855 milyon TL harcanırken, yılın son çeyreğinde harcama 2,3 milyar TL’ye yükselmiş.
  • Haberleşme giderleri ilk çeyrekte 2,2 milyar TL’den son çeyrekte yaklaşık 2,5 kat artarak 8,1 milyar TL’ye ulaşmış.
  • Kırtasiye-baskı giderleri yılın ilk çeyreğinden son çeyreğine kadar 4 kat, lojman-sosyal tesis giderleri de 6 kat artmış.
  • Temsil-ağırlama-organizasyon giderleri yılın son döneminde azalmış ve 2024’te toplam 2,4 milyar TL harcanmış.
  • Enerji giderlerinin ulaştığı düzey, asıl tasarruf edilmesi gereken temel belirleyici olduğunu gösteriyor. Tasarruf kapsamındaki tüm kalemlere yapılan harcamaların yarısından fazlasını enerji giderleri oluşturmuş.

Enerjide herhangi bir israf ya da enerji fiyatlarında jeo politik riskler ve döviz kurundaki olası artışlar gerçekleşirse yürürlükteki, tasarruf genelgesiyle fazla bir sonuç alınamaz.

Şimdi de hem son yılların tasarruf tedbirleri kapsamındaki harcamalarını karşılaştıralım hem de toplam bütçe harcamaları içindeki payına bakalım (Tablo 2):

Tablo 2.

Tasarruf tedbirleri kapsamındaki bu kalemlere yapılan harcamalar 2023 yılında toplam bütçe harcamalarının yüzde 1,9’u, 2024 yılında yüzde 1,7’si oldu.

2023 yılından 2024 yılına bütçe başlangıç ödenekleri yaklaşık yüzde 100 arttırıldı. 2024’te kamuda tasarruf edilmesi gereken bu kalemlerdeki artış oranı yüzde 40 oldu. Bu sonuçta etkili harcama kalemi, enerji giderleri oldu. Enerji giderindeki artış bir yıl içinde yüzde 20’lerde kaldı ki zaten en yüksek meblağ burasıydı ve sonuçta tüm tasarruf edilecek kalemlerdeki harcama artışı yüzde 40’da kaldı.

Ancak diğer harcama kalemlerinde farklı oranlarda artış ortaya çıktı:

2023’ten 2024’e taşıt kiralama ve onarım giderlerinde yüzde 136 oranında artış ortaya çıkarken, haberleşme giderlerinde artış yüzde 100 oldu. Kırtasiye-baskı giderleri ile lojman-sosyal tesis giderleri yüzde 70’e yakın artış gösterdi.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak ve milli gelire oran olarak yeniden yüzde 1’ler seviyesine çekmek pek çok alanda katkı sağlayacak. Hedeflenen bütçe açığından sapmayı en aza indirmede sadece vergi artışları değil, kamu harcamalarında da tasarrufa gidilmesi gerektiğini sıklıkla gündeme getiriyorum.

Daha da önemlisi enflasyonla mücadelede en sık tekrarlanan söylem, tüketimin, talebin baskılanması… Hane halkı talebi zaten düşük gelir düzeyi, borçlanma maliyetindeki artış gibi nedenlerle baskılanmış durumda. Alım gücü olmayanlar ihtiyaçlarını bile karşılayamazken tasarruf genelgesine rağmen tüketin ve tasarruftan uzak bir devletin varlığı, hem enflasyonla mücadele hem de gelir dağılımında adalette çelişkili bir durum yaratıyor. O nedenle enflasyonla mücadelede kamuda tasarruf kaçınılmaz.

Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

EKONOMİ

ASO Başkanı Ardıç: Dayanacak gücümüz kalmadı, yatırımı bırak üretim yapamıyoruz

Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, “Dayanacak gücümüz kalmadı, yüzde 60’ın üstünde faizle yatırımı bırak üretim yapamıyoruz. Sanayiciler yüksek enflasyonun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalışıyor. Son 1 ayda yaşanan gelişmeler enflasyon beklentilerini olumsuz etkiledi. Güven algısına zarar verecek gelişmelerin uzağında durmalıyız” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, Muğla’nın Sarıgerme ilçesinde yapıldı. Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, küresel gelişmeler ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trump’ın yarın ne açıklayacağı konusunda kimsenin bir öngörüde bulunamadığını belirten Seyit Ardıç, dünya ticaretinin çoklu belirsizliklerin olduğu yeni bir döneme girdiğini bildirdi.

Küreselleşmenin yerini farklı kutuplaşmaların aldığını belirten Ardıç, dış ticarette yakın ve dost ülkelerin öne çıkacağını aktardı.

Avrupa ve Çin’e uygulanan yüksek tarifelerin yüzde 10 vergiye tabi Türkiye için avantaj teşkil edebileceğini söyleyen Ardıç, bu avantajın kullanılması için yapılması gerekenler olduğuna değindi.

“Yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz”

Gündemin ilk sırasında dünya ekonomisinden daha fazla pay alınması ve sürdürülebilir büyümeye odaklanılmasını öneren Seyit Ardıç, “Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz” dedi.

İtalya’dan, Suudi Arabistan’a kadar uzanan coğrafyada en büyük sanayi üssünün Türkiye olduğunu dile getiren Ardıç, gelişen altyapı ile birlikte ülkemizin yeni üretim üslerinden birisi olma potansiyeli bulunduğunu belirtti.

Potansiyelin iyi kullanılabilmesi için reel sektöre daha fazla ağırlık verilmesini isteyen Ardıç, “Yüksek teknoloji ve katma değerli üretime yoğunlaşmalı, beşerî sermayemizi çok daha verimli kullanmalıyız. Küresel üretim üssü olma hedefi doğrultusunda sektörel ve tematik önceliklendirme yapmalıyız” diye konuştu.

Tarifeler sonrası değişen tedarik zincirinde hangi ülkeye ve sektörlerde yoğunlaşılması gerektiğini ortaya koyan planlar yapılması gerektiğini dile getiren Ardıç, Ankara’da; savunma sanayi, makine, müteahhitlik, medikal ve bilişim gibi sektörlerin ön plana çıkabileceğini aktardı.

Enflasyon görünümünün yavaş da olsa iyileşmeye devam ettiğini bildiren Ardıç, son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin beklentileri olumsuz etkilediğini kaydetti.

“Maalesef yine başa döndük”

Nisan’daki 250 baz puanlık indirim ile politika faizinin yüzde 40’lara ineceğini beklediklerini hatırlatan Seyit Ardıç, “Bugün geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49 çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık bir artışı ile karşı karşıya kaldık” değerlendirmesinde bulundu.

Dezenflasyon programının 22 aydır devam ettiğini söyleyen Ardıç, sanayicilerin hem yüksek enflasyon hem de bunun yarattığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalıştığını, tüm umutlarının enflasyonda iyileşmeyle birlikte faizin de makul seviyeye gelmesi olduğunu anlattı ve “Maalesef yine başa döndük” diye konuştu.

Enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizen Ardıç, “Ama artık dayanacak gücümüz de kalmadı. Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değildir” şeklinde konuştu.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Türkiye’de enflasyon niçin düşmüyor?

Yayınlanma:

|

Yazan:


Türkiye’de Enflasyonun Düşmemesinin Temel Nedenleri:

  1. Para Politikası Geçişkenliği Gecikiyor

    • 2021-2023 arasında çok gevşek para politikası uygulandı.

    • Faizler aşırı düşük tutuldu.

    • O dönem verilen aşırı kredi genişlemesi ve bütçe harcamaları hâlâ enflasyonu yukarı itiyor.

    • 2024’te faizler artırılsa da etkisi gecikmeli görülüyor (en az 12-18 ay sürer).

  2. Maliyet Enflasyonu Çok Yüksek

    • Döviz kuru arttıkça ithalat maliyetleri artıyor.

    • Enerji (doğalgaz, petrol), gıda (buğday, yağ) ve ara mal fiyatları zaten çok yükseldi.

    • Üretim maliyetleri patlayınca fiyatlara yansıyor.

  3. Enflasyon Beklentileri Bozulmuş

    • Şirketler, vatandaşlar ve piyasalar “zaten fiyatlar artacak” diye düşünüyor.

    • Bu da otomatik zam davranışı oluşturuyor (ücretlere, ürünlere, kiralara).

  4. Kamu Zamları ve Vergi Artışları

    • Elektrik, doğalgaz, akaryakıt gibi temel ürünlerde devlet zam yapıyor.

    • Dolaylı vergiler (KDV, ÖTV) artırılıyor.

    • Bu da direkt mal ve hizmet fiyatlarını artırıyor.

  5. Ücret-Fiyat Sarmalı

    • Asgari ücret, memur maaşı artışları çok yüksek yapıldı.

    • İşverenler bu artışı fiyatlara yansıttı.

    • Bu da yeni bir enflasyon dalgası yarattı.

  6. Kur Korumalı Mevduatın Yan Etkileri

    • KKM sistemi için devlet sürekli bütçeden kaynak aktardı.

    • Bu da piyasaya fazla TL sürülmesine yol açtı, talep canlı kaldı.

  7. Talep Hâlâ Canlı

    • İnsanlar ileride fiyatların daha da artacağını düşündüğü için erken alım yapıyor.

    • Ev, araba, beyaz eşya gibi harcamalar öne çekiliyor.

    • Talep canlı kalınca fiyatlar da düşmüyor.

  8. Güven Sorunu ve Dolarizasyon

    • İnsanlar TL’ye güvenmediği için tasarruflarını döviz, altın ve arsa gibi araçlara kaydırıyor.

    • TL kullanım oranı düştükçe fiyat istikrarı da zorlaşıyor.

Kısaca:

Enflasyon Türkiye’de hem geçmiş politikaların etkisiyle hem de şu anki yapısal kırılganlıklar yüzünden bir türlü düşmüyor.
Para politikasının etkisi çok gecikmeli olduğu için en az 2025 ortalarına kadar ciddi bir düşüş beklenmesi zor.

Okumaya devam et

EKONOMİ

KÜRESEL EKONOMİDE DURGUNLUK ENDİŞESİ ARTTI

Yayınlanma:

|

Yazan:

2025 yılında küresel ekonomide bir durgunluk (resesyon) riski ciddi şekilde artmış durumda. Uluslararası kuruluşlar ve önde gelen ekonomistler, özellikle ABD’nin uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri ve artan ticaret savaşları nedeniyle küresel büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ettiler.

Küresel Ekonomik Görünüm

  • IMF, 2025 küresel büyüme tahminini %3,3’ten %2,8’e düşürdü. Bu düşüşün ana nedenleri arasında ABD’nin uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri ve artan ticaret savaşları gösteriliyor.

  • Dünya Bankası, küresel büyümenin 2025-26 döneminde %2,7 seviyesinde kalacağını öngörüyor. Ancak bu düşük büyüme oranının sürdürülebilir kalkınma için yetersiz olabileceği belirtiliyor.

ABD ve Ticaret Politikalarının Etkisi

  • ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan 2025’te duyurduğu “Liberation Day” kapsamında uygulamaya koyduğu yüksek gümrük tarifeleri, küresel ticaret savaşlarını tetikledi. Bu durum, ABD ve dünya genelinde ekonomik belirsizlikleri artırdı.

  • IMF, bu politikaların küresel ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediğini ve 2025 için büyüme tahminlerini düşürdüğünü belirtti.

Türkiye’ye Etkisi

  • Türkiye ekonomisi, küresel ticaret gerilimlerinden ve ekonomik yavaşlamadan etkilenebilir. Özellikle ihracat pazarlarındaki daralma ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, Türkiye’nin ekonomik performansını olumsuz etkileyebilir.

2025 yılında küresel ekonomide bir durgunluk riski artmış durumda. Özellikle ABD’nin ticaret politikaları ve küresel ticaret gerilimleri, ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturuyor. Bu gelişmeler, Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkenin ekonomisini etkileyebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.