Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. Evren BOLGÜN: Ekonominin Karnesi

Yayınlanma:

|

Cumhuriyetimizin ilk yüzyılını tamamlayarak ikinci yüzyılına doğru hızla yol almaya başlayacağız. Atatürk’ün 100 yıl önce bizlere emanet etmiş olduğu Cumhuriyeti onun taşıdığı ruh, azim ve vizyoner görüşleri çizgisinde devam ettirmek her bir Türk evladının yüksek arzusu olmalıdır. 14 Mayıs Pazar günü yapılacak olan seçim bu bakış açısı ile çok büyük önem arz etmektedir. Türk seçmelerinin demokrasiye ne kadar inandıklarını, ülkelerini ne kadar çok sevdiklerini tüm Dünya’ya göstermek üzere herkes oy vermelidir. Genellikle %85 civarında gerçekleşen seçime katılım oranını bu seçimde %90’ın üzerine çıkarmalıyız.

Şimdi sizlere seçim öncesinde halen kararsız olan seçmenlerin çok işine yarayacağını tahmin ettiğim ekonomi ile ilgili olarak bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Özellikle 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmemiz ile birlikte ekonomide yaşananların kapsamlı bir özeti çıkarmakta büyük yarar var. Böylece geçen 5 yılın sonunda ekonominin karne notu değerlendirmesini her bir seçmen kendi özgür iradesi ile rahatlıkla verebilecektir.

İlk olarak “Büyüme” ile başlamak gerekiyor. 2018 yılında geçtiğimiz “Başkanlık Sistemi” ile ekonomik büyümede çok net bir şekilde düşüş yaşanmaktadır. 2020 yılında Covid-19 döneminde yaşanan arz ve talep şokunun etkisi ile görülen ani düşüş ve daha sonrasındaki ani çıkış hareketlerini ayrı tutacak olursak büyümenin ana dinamiklerinde son yıllarda ciddi bozulmalar söz konusudur. Türkiye uzun dönemli bilinen “%5-%5.5” civarındaki büyüme ortalamasından uzaklaşmıştır.

GSYH Büyüme (takvim/mevsimsellikten arındırılmış, 3 aylık,%)

Büyümenin 4 çeyreklik hareketli ortalaması son 1 yılda %1.8’den %0.9 düzeyine gerilemiş durumdadır. 2023 yılının ilk çeyreğinde deprem ve ikinci çeyreğinde de seçim belirsizliğinin yarattığı etkiler göz önüne alındığında 2023 yıl sonu büyüme rakamının da uzun dönemli ortalamanın oldukça altında kalacağı açıktır. Büyümenin ne kadar dengesiz ilerlemekte olduğunu harcamalar yöntemi ile hesaplanan büyüme kaynaklarının dağılımı bizlere göstermektedir.

Büyümenin Kaynakları (harcamalar yöntemiyle, bir önceki yılın GSYH’sına % oranı)

İç talep, ihracat, devlet yatırımları şeklinde geçmişte ilerleyen klasik büyüme kompozisyonu, son dönemde ihracat katkısının da negatif bir katkı vermesi ile beraber sadece iç talep üzerinden sürdürülmeye çalışılmaktadır. Negatif faiz üzerinden şirketleri, hanehalkını yoğun kredilendirme politikası ile nereye kadar gidilebilir ki? Yüksek kur, yüksek üretim, yüksek ihracat, yüksek büyüme ile çıkılan “Türkiye Ekonomi Modelinde” kur haricinde herşey söylenenlerin tam tersi şeklinde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Kur tarafında özellikle 2021 Aralık’ta Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile başlayan süreç 2022 yılının ortalarından itibaren TCMB’nın ve Kamu Bankalarının arka kapı yöntemleri ile önce döviz ve son dönemde altın satışları ile birlikte “Sabitimsi Döviz Kuru” politikasına doğru evrim geçirmiş durumdadır. Dünya’nın en büyük ilk 10 ekonomisi içerisine gireceğiz şeklinde 2013 yılında verilen ekonomik hedeflerin gerçekleşmemesi karşısında 2023 yılı sonunda Türkiye, G-20 ülkelerinin ekonomik büyüklük sıralaması dışında kalması ile karşı karşıya kalmıştır.

Bir diğer önemli ekonomik dengesizlik durumunu da “Dış Denge” tarafında yaşamaktayız. Ekonomi bakanı Nebati’nin ve öncesinde Berat Albayrak döneminde başlayarak ısrarla sürdürülen heteredoks ekonomi politikasının bugünkü sonucu “Yüksek Dış Ticaret Açığı” (-$118 Milyar) ve “Yüksek Cari Açık” (-$55 Milyar) olmuştur.

Dış Ticaret Dengesi (milyon$,12 aylık toplam)

İzlenen tüm gayri iktisadi ekonomi politikalarının neticesinde özellikle son 2 yıldır dış ticaret açığında aşırı bir bozulma yaşanmıştır. En son açıklanan Mart 2023 verisine göre Cari Açık -$55 Milyar düzeyine yükselmiş bulunmaktadır. Seçim öncesinde ülkenin denizlerinden, topraklarından doğalgaz ve petrol keşifleri yapıldığı ifade edilerek yaratılan tüm algı operasyonlarına rağmen Enerji’de -$76 Milyar açık vermekteyiz!

Cari Denge (12 aylık toplam, milyon$)

Enerji tarafında ayrıca 2022 yılında iktidara Putin tarafından verilen $20 Milyarlık BOTAŞ ödemesinin ertelenmesi de dahil değildir. En son bu hafta öğrendiğimiz habere göre Türkiye, Rusya’ya yapması gereken $600 Milyonluk doğalgaz ödemesini de 2024 yılına ertelemiştir. Dolayısı ile seçim sonrasında geçmiş yıl ve bu yıldan sarkan enerji ödemelerinin 2023 kışında yaşanacak olan enerji faturasının üzerine ilave edileceğini de bilmemiz gerekiyor.

Ekonomide bir başka problemli alan ise, kamu kesiminin hızla artmakta olan borç yükü problemidir. 2017 yılından itibaren Özel Sektör döviz açık pozisyonunu GSYH’ya oranla %10 düzeyinde hızla azaltırken, kamu kesimi ise, dış borç riskini arttırmış bulunmaktadır. Ayrıca kamu tarafından özellikle son yıllarda KOİ şeklinde verilen döviz cinsi uzun vadeli garantiler nedeniyle mevcut toplam %51 düzeyinde bulunan Dış Borç/GSYH oranının önümüzdeki yıllarda %55-%60 aralığına yükseleceğini göreceğiz.

Dış Borç Stoğu (GSYH’ya % oranı)

Son yıllarda ülkenin artan dış borç toplamının ($460 Milyar) yanında iç borç toplamında son 5 yılda yaklaşık “4 misli” bir artış yaşanmıştır. Bütçe açığı başkanlık sistemine geçiş döneminin öncesine göre “7 kat” yükselmiş durumdadır.

Bir diğer oldukça problem alan ise, TCMB’nin döviz rezervi konusudur. Özellikle 2019 Mart Belediye Seçimleri öncesinde Berat Albayrak döneminde başlatılan TCMB döviz rezervi satım hareketi, daha sonra Nabi Ağbal dönemi hariç, ihracatçı dövizlerinin, KKM dövizlerinin piyasaya satışları ile birlikte kararlılıkla tam gaz devam ettirilmiştir.

TCMB Net Uluslararası Rezervleri (milyon$)

5 Mayıs 2023 itibarıyla TCMB’nin “$6.7 Milyar” kadar Net Uluslararası Döviz Rezervi kalmıştır. Özellikle son 1.5 ay içerisinde döviz kurunu seçim öncesinde sabitimsi bir seviyede tutabilmek üzere piyasaya TCMB’nin altın rezervleri de kullanılmak suretiyle müdahale edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Seçim öncesinde bugün TCMB’nin swaplar hariç tutulduğunda net döviz pozisyonu -$70 Milyar ile tarihinin en düşük düzeyine gerilemiş durumdadır.

4 Mayıs 2023 günü TCMB başkanı bu verileri kendi çerçevesinden olumlu yorumlamak üzere tüm gayretiyle bir çaba sarf etmekteydi. Hatta çok enteresan bir şekilde Türkiye’de bankalararası döviz piyasası ile serbest döviz piyasası arasında çift kur fiyatlaması şeklinde herhangi bir durumun söz konusu olmadığını da rahatlıkla söyleyebilmekteydi. Ancak konuşmasını yaptığı sıralarda “%5” civarında olan fark bu hafta itibarıyla “%10’u” aşmış durumdadır.

Çift Kur Sistemi (11 Mayıs 2023)

Son 5 yılda herkesin çok iyi hatırlayacağı üzere “Türkiye Ekonomi Modeli” adı altında vatandaşlara pazarlanan sistem ile cari açığın kapanacağı, dış ticaret açığının azalacağı, döviz kurunda istikrar sağlanacağı ve ihracatın da artacağını ifade edilmişti. Ancak gerçekleşmeler tam aksini göstermiştir. Her ay açıklanan dış ticaret verilerinde ithalatın, ihracattan 2-3 kat daha fazla yükseliş kaydettiğini gördük. Bu süreç sonunda TCMB’nın döviz rezervi tüketildi ve tamamen borç ile ayakta tutulmaya çalışılan bir ekonomik sistem yaratıldı. Bu yıla kadar yakından takip ettiğim 200 civarında %100 yerli ve milli getirilen makro ihtiyati tedbirler ile bankalara, şirketlere yönelik uygulamaların sayısının 2023 yılında 250 adete yaklaşmış olduğunu tahmin ediyorum.

Ekonomide son yıllarda yaşadığımız bir başka absürt uygulama ise, aşırı negatif faiz politikası olmuştur. “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” şeklinde 2018 yılından itibaren dile getirilerek uygulanan heterodoks, nöroekonomik politikalar ile birlikte, TCMB’nın faizinin piyasalarda gösterge faiz olması özelliğini de hızlı bir şekilde terk etmeyi başarmış olduk!

TCMB Politika Faizi ve TÜFE

Son yıllarda faiz konusundaki tüm takıntılara rağmen yapılan zorlamalara karşılık piyasada özellikle bireysel müşterilere yönelik uygulanan kredi faizlerinde %35 düzeyine kadar yükselen bir trendi görüyoruz. TL Mevduat faizleri %30-%35 aralığına yerleşirken KKM üzerinden döviz opsiyonu şeklinde dövize verilen yıllık faizlerin %20-%30 aralığında gerçekleştiğini söylebilirim.

Kredi Faiz Oranları (%,yıllık)

Özellikle son dönemde bankalara yönelik verilen TL krediler karşılığında bilançolarında orta ve uzun vadeli Hazine’nin ihraç ettiği DİBS’leri portföylerinde tutma zorunluluğu ile birlikte bankacılık sistemi üzerine ilave bir faiz riskini de yüklemiş olduk. Bankalara ortalamada %15 ile ticari%19 ile konut kredisi verme zorunluluğu getirilirken, TL mevduatlar üzerinden toplanan kaynakların maliyeti son aylarda %30’un üzerine çıkmış bulunmaktadır. Bankaları “negatif faiz marjı” ile çalıştırarak temel bankacılık faaliyetlerini sürdürmek zorunda tutulmasının da kamu otoritesi eliyle yapılmış olması ayrı bir ironi olmuştur.

Peki bu kadar yapılan irrasyonel ekonomi politikarı sonucunda ne oldu? Toplumsal faturamız çok ağırlaştı. TUİK tarafından açıklanan resmi enflasyon 2022 sonu çeyreğinde TÜFE’de %85’e, bağımsız akademisyenler grunu ENAG tarafından açıklanan enflasyon TÜFE’de ise, %155’e yükselmiş bulunmaktadır. Enflasyon da aşırı bir yükseliş yaşanması ile birlikte dar gelirli kesimler başta olmak üzere yeme/içme, barınma, giyinme, ulaşım, eğitim,..vs. gibi bir çok zorunlu harcama kalemlerinde mevcut gelirler aşırı yetersiz kaldı. Bilinçli olarak vatandaşların tasarrufları enflasyon karşısında eritilirken, zaruri harcamaları aşırı ölçüde arttırıldı. Emeğin milli gelirden aldığı pay son yıllarda hızla azalarak sermayenin gelirden daha çok pay almakta olduğu adaletsiz bir ekonomik sistem dayatıldı. Toplumun en zengin %5’lik kesimi ile en yoksul %5’lik kesimi arasındaki gelir farkı “26” kat düzeyine çıktı.

Son olarak size son 10 yıldır düzenli olarak değer kaybetmekte olan ve başkanlık sistemine geçmemizden itibaren de hızlanarak devam eden Türk Lirasının diğer gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine karşılık durumunu göstermek istiyorum. Ülkelerin 2013=100 şeklinde endekslenen döviz kurlarının hareketlerine baktığınızda 2013 yılından itibaren Türkiye’nin yanlış yolda ilerlemeye başladığını ancak 2018 yılından itibaren çok yanlış yola saptığını net bir şekilde görebilmekteyiz.

Gelişmekte Olan Ülkeler Döviz Kurları (Nisan 2013=100)

Şimdi tüm bu resimleri elinizi kalbiniz üstüne koyarak, vicdanınızın da sesini dinlediğinizde ülkede değişimin vaktinin çok önceden geldiğini ve haftasonunda önünüzde çok tarihi bir fırsatın bulunduğunu görebileceksiniz.

Son Söz: “Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.”

Şems-i Tebrizi

 Prof.Dr.Evren Bolgün | Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi

Paraanaliz.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.