Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Sanayi için durum gitgide kötüleşiyor

Yayınlanma:

|

Bu hafta, önce Temmuz 2024 Ekonomik Güven Endeksi’ni karşıladık. Arkasından İstanbul Sanayi Odası’nın İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması Geldi. Sonra Haziran 2024 Dış Ticaret İstatistiklerini ve 2024 yılı İkinci Çeyrek Turizm İstatistiklerini gördük.

Veriler birbirinden farklı gibi görünse de her birini ele alıp, ekonomik görünümü irdelemek, genel gidişat hakkında çok daha kapsamlı bir anlama sağlaması açısından önemli.

Ekonomik Güven Endeksi 5 alt endeksten oluşmakta. Alt endeksler farklı ağırlıklara sahip. Bu alt endeksler Tüketici Güven Endeksi (yüzde 20), Reel Kesim Güven Endeksi (yüzde 40), Hizmet Sektörü Güven Endeksi (yüzde 30), Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi (yüzde 5) ve İnşaat Güven Endeksi (yüzde 5).

Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliğe, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliğe işaret olarak kabul ediliyor.

Haziran ayı Ekonomik Güven Endeksi 95,8 iken, Temmuz’da 94,4 oldu. Çok sert bir düşüş yok. Ancak en büyük ağırlığa sahip olan Reel Kesim Güvenindeki aylık düşüş 3,1. Bir önceki ayda da 2,7’lik bir düşüş yaşanmıştı. Reel Sektör Güven Endeksi eşik değer 100’ün oldukça altında (75,9). Hizmetler sektöründeki güven kaybı ise Temmuz’da 1,1 olmasına karşılık Hizmetler Sektörü Güven Endeksi 100 eşik değerinin oldukça üstünde (114,1).

Hizmetler Sektörü için durum kötü değil. Hizmetler Sektörünün lokomotifi Turizm’de Turizm Geliri Nisan, Mayıs ve Haziran aylarından oluşan II. çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %11,8 artmış.

Verilerin böyle olacağını az çok daha önce açıklanan öncü göstergelerden tahmin edebiliyorduk. Örneğin Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen İktisadi Yönelim İstatistiklerinde sanayicilerin gelecek üç aya ilişkin üretim hacmi, toplam sipariş miktarı, iç piyasa sipariş miktarı, ihracat sipariş miktarı, toplam istihdam beklentileri hep olumsuz.

Enflasyonla mücadele programlarında; alınan ‘Para Politikası Önlemleri’nin iç talebi talebi düşürmesi, ekonominin bu şekilde soğutulması beklenir. Alınan önlemler çok kez istihdam kaybına sebebiyet verir. Ücret artışlarındaki kısıtlamalar özellikle alım gücü düşük kesim üzerinde büyük etki yapar. Ekonomi rayından çokça sapmamışsa Para Politikası Önlemleri yumuşak bir inişle sonuçlanırken, ekonomik dengenin tamamen kaybolduğu ve enflasyonun kontrolden çıktığı ülkelerde yumuşak bir iniş gerçekleştirmek kolay olmaz ve sert bir iniş riski ile hep karşı karşıya kalınır. Bazen alınan önlemler, bu önemleri alan siyasi partilerin seçim kaybetmesine ve hatta siyaset sahnesinden silinmesine kadar gidebilir.

Bunların bir kısmını 2001 krizinden sonra uygulanan IMF Programı döneminde yaşadık. 

Fakat ekonomide dönüşümü sağlamak ve sağlam temelleri atmak açısından da bu kriz dönemleri bir fırsat olarak görülebilir.

IMF Programının uygulandığı 2001 krizi sonrası dönemde önce TL’nin bir miktar devalüasyona izin verilmiş sonra program yapısal reformlarla, para politikası, maliye politikası, dış ticaret politikası ve kur politikası eş güdümü ile uygulanmıştı.

O programın amacı yüksek enflasyondan çıkış ve borç ödeyebilir yapıya Türkiye’yi kavuşturmaktı. Bugün ki iktidar da (o zaman tek başına iktidardı) bu programı kararlılıkla uyguladı. Ancak üretime geçişe yönelik bir programı devreye sokamadıkları ve gelen paraları taşa toprağa yatırıp, kurumların bağımsızlıklarını tek tek ellerinden aldıkları için kurulan yapı bozuldu. Sonra Nas Ekonomisi geldi ve İllüzyon Ekonomisi ile bugün yaşadığımız yüksek enflasyon, yoksulluk vs. o günlerin mirası olarak bize kaldı.

Şimdilerde sanayi ciddi alarm veriyor. Haziran ayı Dış Ticaret Rakamlarına baktığımızda ihracatın 2024 yılı Haziran ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %8,3 azaldığını, ithalatın da %4,4 azaldığını görüyoruz. İthalatın azalması elbette sevindirici ancak aylık ihracat azalışı ithalat azalışının neredeyse iki katı. Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2024 Haziran ayında %9,4 azalmışken, enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalatı %2,7 azalma göstermiş. Fark burada neredeyse 3,5 kat.

Elbette mevsimsel etkileri de dikkate almak gerekir ancak ‘Dış Dengede Olumlu Görünüm Sürüyor’ demek de ‘Çok Acayip’.

Dış Dengede olumlu görünüm ihracattaki sert düşüşü dikkate almazsak evet sürüyor ancak İmalat Sanayi yüzde 95 düzeyinde ihracata çalışırken ihracat kapılarının kapanıyor olması çok büyük bir tehlikenin kapıda olduğunun işaretini vermiyor mu bizlere?

İhracatçının sorunları büyük. İçeride artan maliyetler, dışarıda küresel enflasyon nedeniyle artan hammadde fiyatları, Türkiye’nin genel olarak emsal ülkelere göre çok pahalı hale gelmiş olması, kredi maliyetlerindeki yükseklik, iç piyasanın alım gücü düşüşü nedeniyle iyiden iyiye daralması ve kurun sürekli aynı seviyede tutuluyor olması, ihracatçının rekabet edebilirliğini ortadan kaldırdığı gibi, mevcut pazarlarına dahi satış yapabilmesinin önünde engel olarak duruyor.

Bu şirketler Nas Ekonomisi döneminde ucuz kredi kullandılar, şimdi de bu duruma katlansınlar anlayışını çokça görüyorum.

Evet bu kredileri ağırlıkla KOBİler kullandılar. 2023 yılında İSO İkinci 500’ün finansman giderleri yüzde 103,1 oranında artmış, aynı yılda faaliyet karı yüzde 44,9 artış göstermiş. Böylece finansman giderlerinin faaliyet karına oranı 12,9 puan artışla yüzde 45,1’e yükselmiş. Çok yüksek bir oran. Ancak bunun karşılığında sanayi istihdamının nispeten durağan seyrettiği 2023 yılında İSO İkinci 500’ün istihdamı yüzde 9,1 artış göstermiş. Zaten Nas Ekonomisi ile istenen de bu değil miydi?

Yıllarca büyük zorlukla yaratılan Türk Sanayisine karşı hoyrat değil tam tersine biraz daha hassas olmak gerekiyor.

Porf. Dr. Burak ARZOVA-EKONOMİM

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

BÜLTEN: TCMB: Yıkılmadım, ayaktayım… Dertlerimle baş başayım!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son kırk sekiz saatin nasıl geçtiğini açıkçası biz bile anlayamadık. Türk mali piyasalarında var olan panik havası kademeli olarak azalsa da hâlâ korunduğunu gözlemliyoruz. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Vatan Yerleşkesi’ne getirilen aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu seksen yedi kişinin ifade işlemlerine başlanırken, dedikodu mekanizmasının da ivme kazandığını görüyoruz. İmamoğlu’na hapis cezası geleceği, İBB’ye kayyum atanacağı gibi başlıklar gün boyu tartışılırken, günün ikinci yarısına ise TCMB’nin damga vurduğunu söylememiz gerekiyor.

Dün sabah saatlerinde sahneye çıkan TCMB, döviz piyasasının sağlıklı çalışması, döviz kurlarında gözlenebilecek oynaklıkların engellenmesi ve döviz likiditesinin dengelenmesi amacıyla Türk Lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başlandığını açıkladı. Dün de bültenimizde belirttiğimiz üzere, kârsızlık sorunu yaşayan şirketlerin TL faiz getirisinden faydalanmak adına altmış milyar dolar ilave döviz pozisyonu açarak carry trade işlemlerine soyunması ardından bu cenahtan gelen açık pozisyon kapama kapsamında döviz talebini karşılamak amacıyla TCMB’nin bu yola baş vurduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda vadede TL uzlaşılı döviz satım ihalesinde dün 226 milyon dolar işlem yapıldı. TCMB bu yöntemle döviz rezervlerini de belli bir ölçüde korumaya çalıştığını söylememiz gerekiyor.

TCMB’nin kamu bankaları aracılığı ile yaklaşık on milyar dolar sattığı yönünde kulislerden gelen bilginin ertesi gününde, USDTRY kuru neredeyse 37,95 seviyelerinde gün boyu çakılı defans oynadı. Günün ikinci yarısında sahneye yeniden çıkan TCMB, olağan dışı ya da ara Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı yapıp gecelik borç verme faizini %44 seviyesinden %46’ya yükseltti. Politika faizi yani bir hafta vadeli repo ihale faizi %42,50 seviyesinde; koridorun alt kısmı ise %41,00 seviyesinde sabit tutuldu. Kararı anlamlı kılacak ikinci adım ise gecikmeden geldi. TCMB bir hafta vadeli repo ihalelerine bir süreliğine ara verilmesine karar verildi. Bu bağlamda TCMB fonlamayı %44 olan politika faizinden değil, koridorun üst kısmından yapacak. Bu da ağırlıklı ortalama fonlama faizinin %46 seviyesine gelmesi neden olacak. Türkçe meâli? Üstü örtülü de olsa faiz artırımına gidildi.

Hatırlarsanız, Türkiye pozitif havanın yurt dışında egemen olmasının yanı sıra, TCMB’nin de faiz indirim döngüsünde olmasının TL ve TL cinsi varlıklarda büyük bir potansiyel sağladığını geçen hafta bültenimizde kaleme almıştık. Yaşananlar karşısında TCMB dün saçını başını yolduğu ancak tıpkı bir ordunun askerî gücü misali TCMB’nin de envanterinin güçlü olduğunu kaleme alarak yaşananlara kayıtsız kalmayacağını da belirtmiştik. Mürekkep daha kurumadan dün gün içinde peşi sıra gelen hamleler, TCMB’nin ya da ekonomi yönetimin devrede olduğu algısını güçlendirmek suretiyle yatırımcı nezdinde yaşanan hak, hukuk gibi temel kavramlar üzerinden aşınmayı da bir nebze de olsun törpüleyeceğini düşünüyoruz.

Dün çok net bir şekilde dile getirdiğimiz üzere, neredeyse son iki yılda toplumun her kesimince gösterilen özveri ve enflasyonla mücadele kapsamında yaşananlar sonrasında TCMB’nin uyguladığı programa karşı kararlı duruşunu önemli bir adım olarak yorumluyoruz. Bugünden itibaren en azından önümüzdeki birkaç toplantı için faiz indirim senaryosunun rafa kalktığının altını çizmemiz gerekiyor. TCMB kararları sonrası USDTRY kuru 37,55 seviyesine ilk nazarda gerilese de, gün sonunda defans hattının geçtiği 37,90 seviyesine geri döndü. Hisse senetlerinde erime özellikle de bankacılık cephesinde dün de ön plana çıktı. Nasıl ki faiz indirim beklentisinin bankacılık sektörüne yarayacağını bekliyorsak, faiz artırımının da yaramayacağını itiraf etmemiz gerekiyor. Bu kapsamda, bankacılık endeksi yabancı çıkışlarının gölgesinde bir önceki gün %10 dün ise %8 geriledi! Yabancı indinde Türkiye’nin risklerini gösteren beş yıl vadeli CDS risk primi, yaşanan gelişmeler öncesinde 255 baz puan seviyelerinde işlem görmesi ardından bu sabah 300 baz puan seviyesini aştı! TCMB’nin faiz indirimlerine ara verdiği gibi üstü kapalı da olsa faiz artırımına soyunması ardından iki yıl vadeli gösterge tahvilin basit faizi son iki günde beş puan artarak %40 seviyesinin hemen üzerine yükseldi.

TL’de reel değerlenme senaryosunun da ortadan kalkması sonrası, artan riske paralel getirinin de artıyor olması, döviz piyasasına bir süre de olsa destek sağlayacağını düşünüyoruz. TCMB’nin döviz piyasasına kamu bankaları aracılığı ile sattığı milyarlarca dolara rağmen hâlen daha artı elli milyar dolar net yabancı para pozisyonu olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu minvalde yatırımcılardan gelen döviz alalım mı sorunu anlayışla karşılamakla birlikte, TCMB’nin TL’de hızlı bir değer kaybına müsade etmeyeceğini ve kararlılıkla uyguladığı dezenflasyon programına sadık kalarak kurdaki yükseliş eğilimini frenleyeceğini düşünüyoruz. İllaki döviz isteyen yatırımcıları varsa da son dönemlerde popularitesi artan döviz cinsi yatırım fonlarının tercih edilebileceğini düşünüyoruz.

Bugün USDTRY kurunun kapanışına dikkat edeceğiz. Hafta sonu fonlama maliyeti de dikkate alınırsa, sabah erken saatlerde ilk işlemlerin 37,90 seviyelerinden eşleştiğini söyleyelim. Özellikle hafta sonu riski almak istemeyen yatırımcıların nasıl bir davranış içinde olacakları önem arz edecektir. TCMB’nin kararlı adımlarına rağmen tansiyonun bir müddet daha belli ölçüde devam ederek akabinde ise azalacağı ana senrayosu üzerinde duruyoruz.  Her ne kadar yatırımcıların yaşanan gelişmelere tepki vererek ve panik içinde önlerini görmeyerek sat düğmesine basmaları anlayışla karşılasak da, ekonominin durumu ile yaşananların örtüşmediğini de itiraf etmemiz gerekiyor! TCMB’nin döviz kurunun yükselişini elinde var olan güçlü rezervler ve diğer enstrümanlarla frenleyeceğini, hisse senedi ve tahvil cephesinde ise değer kaybının ivme kaybetmekle birlikte bir müddet daha devam etmesine imkân tanıyoruz.

Unutmadan, her hafta perşembe günü açıklanan TCMB verilerine göre, dün itibariyle TCMB’nin YP pozisyonunda yaklaşık 444 milyon dolar artış olduğunu gördük. Bu da yapılan döviz satış işlemlerinin valörlü olduğu anlamına geliyor. Gerçek tabloyu bugün açıklancak veriler ile tahlil edeceğiz. Oxford Üniversitesi Refah Araştırma Merkezi’nin her yıl yayınladığı Dünya Mutluluk Raporu 2025’te İskandinav ülkeleri yine zirvede yer alırken, 140 ülkenin yer aldığı listede Türkiye 94’üncü sırada yer aldı.

Dönelim biraz da yurt dışına. İngiltere Merkez Bankası (BoE), ekonomik belirsizlikler nedeniyle faiz oranını %4,5 seviyesinde sabit tutarken, yakın vadede hızlı faiz indirimleri beklememeleri konusunda yatırımcıları uyardı. BoE Başkanı Bailey, küresel ticaret gerilimleri ve iç ekonomide artan enflasyon riskleri nedeniyle temkinli hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. BoE’nin dikkatli iletişimine rağmen temkinli duruşu yatırımcıları bir nebze de olsun tedirgin etti. Hadfta ortası 1,30 seviyesinin üzerinde işlem gören ve beş ayın zirvesini test eden GBPUSD paritesi, bu sabah gün 1,2930 seviyelerine geri çekildi. Avrupa borsalarının da günü kırmızıda kapattığı günde, EURUSD paritesi, dün de dile getirdiğimiz üzere yorgunluk emareleri göstererek 1,0825 seviyelerine geri çekildi. Trump’ın tetiklediği tarife savaşlarının artırdığı belirsizliklerin yanı sıra fiat para sistemine baş kaldıran altının ons fiyatı 3,040 dolar seviyesinde ve tüm zamanların zirvesinde yer almaya devam ederken, petrol fiyatları ise haftayı %2 yükselişle kapatmaya hazırlanıyor.

ABD borsaları her ne kadar kayıplarını gün içinde büyük ölçüde telafi etse de, günü kırmızıda tamamlamaktan kaçamadı. Nasdaq Bileşik ardarda beşinci haftayı da kırmızda kapatmaya aday görünürken, yeni gün başlangıcında, pasifiğin diğer ucunda, karmaşık bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Asya borsaları haftayı düşüşle kapatırken, yatırımcılar artan jeopolitik gerginlikler ve ABD’nin yeni gümrük tarifelerinin küresel ekonomi üzerindeki etkisine dair endişelerle temkinli davrandı. ABD, Japonya ve İngiltere merkez bankaları faizleri sabit tuttuğu haftada, küresel ekonomik belirsizliklere paralel altının güçlü seyri yukarıda da dediğindiğin üzere dikkat çekti. Trump yönetiminin 2 Nisan’da uygulamaya koyacağı misilleme tarifeleri piyasaların odağına yerleşirken, dolar endeksi (DXY), FED’in temkinli duruşuyla destek bularak son iki haftada kaydettiği sert düşüş ardından haftayı hafif de olsa yükselişle tamamlama isteği gösteriyor.

ABD Başkanı Trump, Ukrayna ile kısa süre içinde doğal kaynaklar ve mineraller konusunda bir anlaşma imzalanacağını, ayrıca Ukrayna’da barış sağlama çabalarının “oldukça iyi” ilerlediğini açıkladı. Öte yandan Japonya’da Şubat ayında yıllık çekirdek enflasyon %3,0 ile beklentilerin üzerinde artarken, akaryakıt ve taze gıda etkisinden arındırılmış enflasyon ise %2,6’ya yükselerek son bir yılın en hızlı artışını gösterdi. Bu gelişmeler, Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) önümüzdeki dönemde faiz artırımlarına devam edebileceği beklentilerini güçlendirdi. Bugünün makro veri akışı zayıf görünüyor. Pazartesi kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle herkese güzel bir hafta sonu dileriz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçede “harcama ve tasarruf” ikilemi

Yayınlanma:

|

Şubat ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri bugün açıklandı. Bütçe açığı aylık 310,1 milyar TL olurken, kümülatif olarak yarım trilyona yaklaştı (449,4 milyar TL). Geçen yılın şubat ayına göre bütçe giderlerinde artış yaklaşık yüzde 50 olmasına rağmen bütçe açığındaki artış oranı yüzde 100’ü geçti.

Bütçe giderleri arasında faiz giderleri her zamankinden daha da sorunlu. Şubat ayında borç faiz giderleri 139,7 milyar TL ve iki aylık kümülatif 302,7 milyar TL oldu.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 14,5 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 24’e yükselmiş durumda.

Üstelik faiz giderleri bu seviyede kalmayacak. Sadece iç borç faiz ödemesinin yıl sonu projeksiyonu toplam 1,2 trilyon TL’ye yakın.

Hazinenin iç borçlanma stratejisine göre ihraçlar sürerken, tahvil vadeleri ve kupon ödeme tarihleri belli aylarda yoğunlaşıyor. Örneğin nisan ayında 236 milyar TL, haziran ayında da 214 milyar TL iç borç faiz ödemesi gerçekleştirilecek.

Dış borç faiz ödemesi projeksiyonu da, eğer kurda herhangi bir sıçrama olmazsa 200 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşecek.

Bütçedeki faiz ödemeleri arttıkça bütçe açığı ve faiz dışı açık da büyümeye devam edecek. Kamu borç yönetiminde 2018 sonrası hataların bedeli, borç faiz giderlerindeki artış olarak karşımızda duruyor. Borç faizlerinin sözleşmeden doğan yükümlülük gereği alacaklılara ödenmesi gerektiğinden burada bir tasarruf ya da kısıtlama zor. O nedenle mali disiplinin sağlanması için etkin kamu borç yönetimine ihtiyaç hiç olmadığı kadar fazla.

Mali disiplin göstergelerini iyileştirmek için kısa vadede ve en hızlı sonuç alınabilecek yol, kamuda tasarruf. Kamuda tasarrufun ve onun mali disiplin ile ilişkisinin gündemden düşmemesi gerekiyor.  

Kamu kurumlarının kendini harcama disiplinine adapte etmesinde tasarrufun ne kadar kaçınılmaz olduğunu bu köşede sıklıkla dile getiriyorum. Kamuda tasarruf denince ilk akla gelen taşıt, haberleşme, enerji, kırtasiye-baskı, temsil-ağırlama, lojman-sosyal tesislere ilişkin harcama kalemlerindeki değişimi 3 aylık, 6 aylık periyotlarla inceliyorum.

Son yazımdaki bulgular şöyleydi: 2024 yılı ilk ve son çeyrekleri arasında taşıt giderleri 4 kat, haberleşme giderleri 2,5 kat, kırtasiye-baskı giderleri 4 kat, lojman-sosyal tesis giderleri de 6 kat artış göstermişti. Tüm bu kalemlerdeki en büyük artış son çeyrekte ortaya çıkmıştı.

Literatürde bu duruma “aralık ateşi” diyoruz. Mali yıl biterken, son ayda bütçe giderlerinde artış görülmesi durumu. Kamu kurumları, yıl bitmeden ödeneği bitirmeye çabalıyor. Buradaki sorun şu, yapılan o “son an” harcamaları ne kadar gerekliydi? Kaynaklar etkin ve verimli kullanıldı mı? Ayrıca tüm ödenek bu şekilde bitirildikten sonra, ertesi yılın bütçesi için de bir alt sınır çizilmiş oluyor.

Bugün hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın ocak-şubat aylarında, tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı, Merkezi Yönetim Bütçe İstatistiklerindeki verilerden hazırlanmıştır.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Borsaların dalgalı olması durumunda ne yapılmalı?

Özel yatırımcılar finansal piyasalardaki yüksek belirsizliklere ve şiddetli dalgalanmalara nasıl tepki vermelidir? Bu zamanlarda bazı önemli kurallar da geçerlidir.

Yayınlanma:

|

Avrupa’da hiç bitmeyen bir savaş, Almanya’da milyarlarca dolarlık borç ve hepsinden önemlisi, dengesiz ticaret politikası neredeyse her gün yeni durumlar yaratan bir ABD başkanı: Yatırımcılar için bundan daha kafa karıştırıcı olamazdı.

Hem hisse senedi hem de tahvil piyasaları son zamanlarda bu ortama şiddetli dalgalanmalarla tepki verdi. Borsa uzmanları buna “artan oynaklık” diyor. Örneğin, her gün borsaya bakmayan ve paralarını geniş çapta ETF’lere yatıran yatırımcılar bu dalgalanmalara en iyi nasıl tepki vermelidir?

ETF’ler nedir?

ETF’ler (borsa yatırım fonları), DAX veya Dow Jones gibi bir endeksin performansını izleyen borsa yatırım fonları veya endeks fonlarıdır. DAX yüzde bir artarsa, DAX’taki ETF de yüzde bir artacaktır. Bir DAX ETF’si genellikle endeksteki VW, SAP veya Siemens gibi 40 şirketin tümünü içerir.
Bu nedenle ETF’ler, küçük meblağlarla bile, herhangi bir zamanda aynı anda çok çeşitli hisse senetlerine veya diğer menkul kıymetlere yatırım yapmayı mümkün kılar. Yatırımcılar, örneğin bir tasarruf planı aracılığıyla hisse satın alabilirler.

Son zamanlardaki olağandışı sermaye akışları

Yatırım uzmanları bunu kabul etmekte isteksiz olabilir, ancak yüksek belirsizlik seviyesi göz önüne alındığında önümüzdeki birkaç aya ilişkin görüşleri de sınırlı. Bununla birlikte, bulanık görünüme rağmen, son zamanlarda alışılmadık bir gelişme gözden kaçmadı: Ocak ayının sonundan bu yana, Avrupa borsaları keskin bir şekilde yükselirken, Wall Street’in önde gelen borsası önemli ölçüde düştü. O zamandan beri, DAX tek başına yüzde altı değer kazandı – ABD’nin önde gelen endeksi Dow Jones ise neredeyse yüzde yedi değer kaybetti.

Bunun arkasında, Ocak ayı sonunda göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump’ın ekonomi politikasının tamamen yeniden değerlendirilmesi var. Piyasa katılımcıları, Trump’ın tarifelerinin ve tarife tehditlerinin ABD ekonomisini resesyona sürükleyebileceğinden giderek daha fazla korkuyor. Avrupa’da ise ticari endişelere rağmen arayı kapatma potansiyeli görüyorlar.

Fransız varlık yöneticisi Amundi’nin verilerine göre, yatırımcılar Şubat ayında Avrupa hisse senedi ETF’lerine yaklaşık on milyar avro yatırım yaptı ve aynı zamanda ABD hisse senedi ETF’lerinden 400 milyon avro çekti. Sağlayıcı, “Bu, ABD hisse senedi ETF’lerinin toplam ETF girişlerinin yarısından fazlasını oluşturduğu 2024’e göre önemli bir değişiklik” dedi.Trump belki de her şeye rağmen toparlanabilecek mi?

Yani portföyde daha az ABD ve daha fazla Avrupa var mı? Uzmanlar, ağırlıktaki bu değişimin devam edip etmeyeceği konusunda şüpheci. Almanya’daki yeni mali paketlere rağmen, Avrupa’nın en büyük ekonomisine ilişkin beklentiler şimdilik durgun kalıyor. Aynı zamanda, yeni milyarlarca dolarlık borç nedeniyle avro bölgesinde tahvil getirilerindeki artış, borsanın daha az çekici görünmesine neden oluyor.

Buna ek olarak, belki de “anlaşma yapıcı” Trump’ın uzun vadede ABD ekonomisi için daha elverişli ticaret koşullarını hedefleyen dürtüsel tarife kararlarının ardındaki mantıktan şüphelenilebilir. Allianz Global Investors’tan Greg Meier, Trump’ın ekonomi politikası hamlelerinin çoğunun büyümeyi teşvik etmeyi amaçladığına dikkat çekiyor. Ekonomist ve yatırım stratejisti, “Ekonomi uzun vadede bundan faydalanabilir” diyor.

Deutsche Bank’ın Avrupalı yatırım stratejistleri de, şu anda hisse senedi piyasaları için en büyük huzursuzluk kaynağı olan şeyin yakında yatıştırılma ihtimali görüyor: “Gümrük vergilerinin ABD üzerindeki olası olumsuz etkilerinin mantığı giderek daha fazla kabul görüyor. Bunun, ABD hükümetinin bu yıl içinde politikasını ayarlama olasılığını artırdığına inanıyoruz” dedi. “Tarifeler konusunda daha güvercin bir ton, ABD hisse senetlerinin göreceli çekiciliğini artırabilir.”

İyi çeşitlendirme koz olmaya devam ediyor

Bu nedenle, birçok ETF yatırımcısının yaptığı gibi, tüm belirsizliklere rağmen, uluslararası alanda geniş bir şekilde konumlandırılmış kalma lehine kesinlikle argümanlar var. Tahviller de son zamanlarda daha yüksek getiriler nedeniyle daha çekici hale geldi.

Buna ek olarak, yakın zamanda doğru endüstrilere veya bölgelere bahis yapmış ve yüksek fiyat kazançları üzerinde oturanlar, örneğin zararı durdur emirleri (zarar kes) yoluyla riskten korunmayı düşünmelidir.

UBS Küresel Varlık Yönetimi Baş Yatırım Sorumlusu Mark Haefele, “Temel mesajımız, hisse senetlerine yatırım yapmaya devam etmek, aynı zamanda tarifeler ve jeopolitik nedeniyle devam eden oynaklığı yönetmek için hisse senedi riskinden korunmak olmaya devam ediyor” dedi. “Yatırımcılar, kaliteli tahviller, altın ve alternatif yatırımlar gibi varlıklar da dahil olmak üzere portföylerinin iyi çeşitlendirildiğinden emin olmalıdır. Bu şekilde, mevcut zorlukların etkili bir şekilde üstesinden gelinebilir.”

Detlev Landmesser, ARD Finans Editörü

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.