Connect with us

GÜNCEL

Ticaret, terör ve barış aynı manşette

Yayınlanma:

|

ABD ile Çin arasında tarife görüşmelerinin beklentilerin oldukça üzerinde ve kısa bir süre zarfında iyimser sonuçlar getirmesi, tarifelerden bunalan  küresel mali piyasaların adeta ralli yapmasına neden oldu. İsviçre’de hafta sonu sonuçlanan ticaret görüşmelerinde iki ülke tarife oranlarını doksan günlüğüne ticarete imkân vermeyecek seviyelerden makûl sayılabilecek seviyelere indirdiklerini açıkladı. Sayıların dili ile konuşursak, Çin ABD’ye uyguladığı tarife oranını %125’ten %10’a; ABD ise %145’ten %30 seviyesine indirdi. Akabinde, hafta sonu iki ülkenin devlet başkanlarının da bir araya gelebileceği belirtidi.

Ticaret savaşlarından gelen iyimser açıklamalara ilaveten, Asya’da nükleer başlığa sahip iki ülkenin arasında yaşanan ve hergün tırmanan gerilimde  ateşkese varılması, devamında ise Perşembe günü İstanbul’un ev sahipliği yapacağı Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta diplomatik çözüm arayışları gündemi süslerken, ABD Başkanı Trump ‘ın da görüşmelerin yolunda gitmesi durumunda İstanbul’a gelmeyi planladığını açıkladı.

Havanın her yerde birden iyimsere dönmesi ile hisse senedi endeksleri dün günü adeta kükreyerek tamamladı. Risk iştahı denince akla gelen Nasdaq endeksi %4,5 yükselişle son iki buçuk ayın zirvesinde ulaşırken, endeksin dipten %26 yükselerek tekrar boğa piyasasına geri döndüğünü de not edelim. Hisse senetlerinde yükseliş ya da artan risk iştahı güvenli limanlara satış getirirken, altının ons fiyatı dün %2,7 gerileyerek önemli bir teknik seviye olarak gördüğümüz 3,200 doların kıyısına kadar geriledi. Hatırlanacağı üzere, Trump’ın dolara değer kaybettirmek ve ABD’nin cari açığını azaltmak adına ilk yüz günlük dönemde izlediği agresif politikalar, hatta faiz indirimi talep edip FED başkanına “ahmak” diyerek kovmayı bile düşünmesi, yatırımcıları ABD varlıklarından uzaklaştırırken, ilk kez kral (dolar) kaybederse sorusunu da sormak durumunda kalmıştık. Kendi seçmeninden gelen desteğin de azaldığını gösteren anketler (onaylanma oranı keskin bir şekilde düştü) sonrası Trump’ın da normalleşme başlaması ile piyasaların da normalleşmeye başladığını görüyoruz.

İlk yüz günde görülen satış dalgasının tersinin dün yaşanması ile hisse senetlerine gelen alım, güvenli limanlara satış getirdi. Başta altın, devamın ise euro, sterlin, isviçre frangı ve yen gibi para birimlerinde sert satışları görüldü. Doların ayağının ‘kayması’ sonrası yatırımcıların akıl almaz bir şekilde sığındıkları Avrupanın ortak para birimi EUR, dolar karşısında üç hafta önce 1,16 seviyesine dayanması sonrası dün 1,1060 seviyesine kadar gerileyerek son bir ayın en düşük seviyesini test etti. EUR cephesinin yaşadığı yapısal sorunlar ve ABD ile açılan faiz farkına paralel biz sene başı EUR’nun parite (1,00) seviyesinin de altını test edebileceğini öngörmüştük. Paritenin hemen hemen herkesi ters köşeye yatırması ile ivme kazanan yükselişin adeta rövanşının yaşandığını görüyoruz. Teknik bir bakış açısı ile aşağıda sırası ile 1,1026, 1,0858 ve 1,0690 seviyelerini takip edeceğiz.

Doların önemli para birimlerine göre değerini gösteren sepet kur DXY son dört haftadır yükselerek 101,7 seviyesine kadar gelirken, doların piyasa faizi 10 yıllık devlet tahvilinin getirisi de %4,50 seviyesine dayanarak son bir ayın zirvesine yükseldi. Faiz getirisi olmayan güvenli liman altının, 3,500 dolar zirvesi baz alınırsa, son haftalarda yaşadığı satışları ile kayıp oranı %8 seviyesini aştı. Teknik mânâda 3,200 dolar seviyesinin altında düşüşün ivme kazanacağını düşünüyoruz. Altın uzun pozisyonlarımızı korumaya devam ediyoruz.

Türk mali piyasalarının da hem yurt dışı hem de yurt için gelişmelerden olumlu şekilde etkilendiğini görüyoruz. Terör örgütü PKK’nın fesih kararını açıklayarak kongre sonuç bildirgesini yayımlamak suretiyle silahları bıraktığını açıklaması, terörün sona erdirilmesi umutlarını yeşerterek hisse senetlerine alım getirdi. BİST100 ana endeksi günü %3,8 artışla tamamlayarak son altı haftanın en yükseğini test etti. Geçen hafta yüksek faiz oranları ve sorunlu kredilerde yaşanacak artış endişesi ile sert satışlara sahne olan bankacılık endeksi günü %4,4 yükselişle tamamladı. Yabancı indinde Türkiye’nin CDS risk primi 312 baz puan seviyesine kadar gelerek son bir ayın en düşük seviyesini test etti. USDTRY kuru bebek adımları ile 38,75 – 38,80 bandında yerleşirken, ons altında yaşanan düşüşün de yardımı ile altını gram fiyatı 4bin TL seviyesi sınıra kadar geriledi.

TCMB’nin analitik bilançosuna göre, 9 Mayıs valörlü işlemlerinde net döviz pozisyonu 485 milyon dolar artış kaydederken, altın fiyatlarında yaşanan düşüşün rezervleri azaltıcı yönde bir etki doğurduğunu görüyoruz. Nisan sonu manşet rakamın dibi gördüğü 7,5 milyar dolar seviyesinden 13 milyar dolar seviyesine yükselmesini ve erimenin durmasını büyük bir mutluluk ile kaleme alıyoruz. Bu arada Reuters’in dünkü haberinde brüt rezervlerin geçen hafta 6 milyar dolar arttığına yer verildi. Rakamları perşembe günü teyit edeceğiz.

ABD ile Çin’in karşılıklı olarak ek gümrük tarifelerini geçici olarak azaltma kararı alması, küresel resesyon endişelerini bir nebze de olsa yatıştırırken, yaşanan gelişmeler hisse senetlerinde sert yükselişleri, dolarda değer kazanımının, güvenli limanlarda ise gerilemeyi beraberinde getirdi. Lâkin toz pembe bir tablodan söz etmek için biraz erken olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Şöyle ki, temel sorunlar hâlen çözülmedi. ABD’nin Çin’le ticaret açığı, fentanil krizi ve sübvansiyon politikaları gibi yapısal meseleler masada kalmaya devam ederken, her ne kadar Trump cephesi ateşkesi “büyük kazanım” olarak sunsa da, doksan günün kalıcı çözüm için yetersiz olabileceğini düşünüyoruz. ABD’li tüketicilerin artan fiyatlar nedeniyle tedirgin, şirketlerin ise belirsizlik yüzünden siparişlerini temkinli sürdürmek durumda kalıyor. Tarafların hafta sonu elde ettiği mutabakatı, kopuşu önlemek olarak okuyoruz.

Gözler bugün ABD’de KKTC saati ile 15.30’da açıklanacak Nisan ayı TÜFE enflasyon verisinde olacaktır. ABD’de tarife gerginliği ile siparişlerin erkene çekilmesi sonrasında aylık artışın %0,3 yıllık manşet artışın ise %2,4 olması bekleniyor. Asıl enflasyonist etkinin Mayıs verisi ile görüleceğini düşünüyoruz. Türkiye cephesinde ise cari işlemler dengesi yakından takip edilecektir.

Yeni gün başlangıcında, Japonya’nın Nikkei endeksi, tarife oranlarının beklentilerin üzerinde düşürülmesi ile son üç ayın zirvesine yükseldi. Özellikle taşıma, bankacılık ve otomotiv hisselerinde sert yükselişlerin ön plana çıktığını gördük. ABD’de stagflasyon ve resesyon gibi korkutucu başlıkların hafiflemesi ve ticaret belirsizliğinin şimdilik azalması ile yaşanan dünkü risk iştahı ardından gözler Trump’ın Ortadoğu ziyaretine çevrildi. Resmî programa göre Suudi Arabistan, BAE ve Katar’a gidecek olan Trump’ın yukarıda da dile getirdiğimiz üzere, tarafların mutabık kalması hâlinde Rusya-Ukrayna müzakeresine destek vermek adında İstanbul’daki toplantılara da katılacağını tekrar not edelim. Düşünsenize Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin Zelensky ve Trump’ın bir araya gelmesi, İstanbul trafiğinde yola çıkacaklara şimdiden başarılar diliyorum 🙂

Emre Değirmencioğlu/iktisatbank.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’de Sıfır Atık Hibe Programı: 6.3 Milyon Avroluk Fırsat

Yayınlanma:

|

♻️ Türkiye, çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmeye yönelik yeni bir adım atıyor. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve toplam 6.300.000 Avro bütçeye sahip olan Sıfır Atık Hibe Programı, yerel düzeyde atık oluşumunu azaltmayı, kaynak verimliliğini artırmayı ve karbon salımını minimuma indirmeyi amaçlıyor.

🌍 Programın Amacı

Giderek büyüyen çevresel sorunlar karşısında, Sıfır Atık Hibe Programı şu hedeflere odaklanıyor:

  • Karbon salımının azaltılması

  • Atık oluşumunun önlenmesi

  • Sıfır atık yaklaşımının yaygınlaştırılması

Bu hedefler, sadece çevreye duyarlı politikaların hayata geçirilmesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda yerel yönetimlerin ve toplumun farklı katmanlarının bu dönüşüme aktif şekilde dahil edilmesi hedefleniyor.

🎯 Öncelikli Alanlar

Programın odaklandığı başlıca öncelikler şu şekilde sıralanıyor:

  • Yerel yönetimlerin altyapı ve kurumsal kapasitesini geliştirmek

  • Sıfır atık uygulamalarının farklı sektörlerle entegre şekilde yaygınlaştırılması

  • Atık yönetim planlarının hazırlanması ve karar destek araçlarının geliştirilmesi

  • Kaynak verimliliği, geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularında farkındalık yaratılması

Bu sayede hem çevresel fayda sağlanması hem de döngüsel ekonomiye geçişin hızlandırılması amaçlanıyor.

👥 Kimler Başvurabilir?

Hibe programı, aşağıdaki kurumları hedef kitle olarak belirlemiştir:

  • Belediyeler

  • İl özel idareleri

  • Katı atık yönetim birlikleri

Bu kurumların hazırlayacakları projeler, yerel düzeyde sıfır atık stratejilerinin etkin biçimde uygulanmasına katkı sağlayacaktır.

📅 Başvuru Takvimi

Program kapsamında proje fikirleri için ön tekliflerin son başvuru tarihi:
🗓 15 Eylül 2025

Başvuruların çevresel etki, uygulanabilirlik, sürdürülebilirlik ve ortaklık yapısı gibi kriterler doğrultusunda değerlendirileceği öngörülmektedir.

🔍 Detaylı Bilgi ve Başvuru

Başvuru rehberi ve ayrıntılı bilgiye Avrupa Komisyonu’nun resmi web sitesi üzerinden ulaşmak mümkündür:

➡️ https://ec.europa.euFundingCall for ProposalsZero Waste Grant Programme (ZWGP)

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

♻️ Neden Önemli?

Türkiye’de sıfır atık vizyonu, yalnızca çevre koruma politikası değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın, ekonomik verimliliğin ve sosyal bilinçlenmenin de önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu program, kaynakların daha verimli kullanılmasını ve atıkların ekonomik değer zincirine tekrar kazandırılmasını teşvik ederek hem çevresel hem de finansal anlamda katma değer yaratacaktır.

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Gayri Resmi İşlemler ve Finansal Tablolara Etkisi: Görünmeyen Riskler

Yayınlanma:

|

Yazan:

Birçok firmada geçmişe kıyasla azalmış olsa da, gayri resmi ticari işlemler hâlâ yaygın şekilde sürmektedir. Özellikle nakit yoğun sektörlerde ve KOBİ ölçeğindeki firmalarda, bu durum daha belirgin şekilde gözlemlenmektedir.

Bu kapsamda yapılan bazı ödemeler banka kanalları yerine doğrudan elden gerçekleştirilmekte; bu da işletmenin resmi mali tablolarını doğrudan olumsuz etkilemektedir.

Gayri resmi ödemelerde kullanılan resmi gelirler, muhasebe sisteminde denge bozulmalarına yol açar. Bu bozulmalar en çok dönen varlık kalemlerinde kendini gösterir:

  • 🧨 Yüksek kasa bakiyeleri

  • 🧨 Ortaklara ait alacak senetleri

  • 🧨 Ortaklardan alacaklar

  • 🧨 İş avanslarında ortaklara ait tutarlar

Bu kalemlerde zamanla meydana gelen olağandışı artışlar, finansal tablo kullanıcıları için önemli risk sinyalleri taşır.

Başlangıçta küçük görünen bu tutarlar, süreç içinde büyüdükçe bilanço üzerinde ciddi baskı yaratır. Bu durum, kredi veren bankaların da dikkatinden kaçmaz.

Bankaların Yaklaşımı

Kredi değerlendirme süreçlerinde bankalar, bu tür şişirilmiş kalemleri tespit eder ve analiz aşamasında bu tutarları mali düzeltmeye tabi tutar. Yani:

Bu bakiyeler, özkaynaklardan düşülerek şirketin gerçek finansal durumu ortaya konur.

Bu düzeltmeler sonucunda:

  • Özkaynaklar ciddi şekilde azalır

  • Borç/özkaynak oranı önemli ölçüde bozulur

  • Finansal kaldıraç artış gösterir

Bazı firmalarda bu tür düzeltmelerin ardından özkaynaklar negatif seviyeye dahi gerileyebilir. Bu da:

  • Yasal olarak kredi kullanımı önünde engel oluşturur

  • Krediye erişimi zorlaştırır, hatta imkânsız hâle getirir

  • Firmanın sektörel itibarı ve ticari ilişkileri üzerinde olumsuz etki yaratır

Kredi Notuna Etkisi

Kredi veren kurumlar tarafından oluşturulan kredi risk puanı (raiting) da bu tabloya göre şekillenir.
Gayri resmi işlemler kaynaklı mali dengesizlikler:

  • Raiting notunun düşmesine

  • Kredi maliyetlerinin artmasına neden olur

Neler Yapılmalı?

Firmaların, özellikle 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık bilanço tarihlerinde bu tür kalemlerdeki bakiyeleri minimuma indirmesi büyük önem taşır.

Aksi takdirde:

  • Bankalar,

  • Bağımsız denetçiler,

  • Yatırımcılar ve

  • Potansiyel iş ortakları

firmanın güvenilirliğini sorgulamaya başlayabilir.

Kısa Vadeli Kazançlar, Uzun Vadeli Riskler Yaratır

Kısa vadede pratik ve kolay gibi görünen gayri resmi ödemeler, uzun vadede firmaların büyüme kapasitesini, yatırım alabilirliğini ve finansmana erişimini ciddi biçimde sınırlar.

Kurumsallaşmak ve finansal yapısını güçlendirmek isteyen her işletme:

Bu tür uygulamalardan uzak durmalı, mali disiplini ve kurumsal itibarını öncelik haline getirmelidir.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

GÜNCEL

ZİHİN SAĞLIĞI KRİZİ KAPIDA!

Yayınlanma:

|

Yazan:

İş Dünyası Ne Kadar Hazır? Türkiye’de durum nasıl?

Günümüz iş dünyası, hızla değişen dinamiklerin ve artan belirsizliklerin ortasında, çalışan esenliği konusunda ciddi bir sınav veriyor. Pandemiyle birlikte önemi daha da anlaşılan çalışan zihin sağlığı, ne yazık ki hala birçok kurum için “ekstra” bir kalem olarak görülüyor. Oysa kapımızda bekleyen zihin sağlığı krizi, sadece bireylerin yaşam kalitesini değil, şirketlerin verimliliğini, bağlılığını ve nihayetinde kârlılığını da doğrudan tehdit ediyor. Peki, şirketler bu kritik dönüşüm için ne kadar hazır?

Sessiz Salgın: Durgunluk ve Görünmeyen Maliyetler

Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Çalışan esenliği denince genellikle fiziksel sağlığa odaklanılır, ancak buzdağının görünmeyen kısmı çok daha büyük ve yıkıcıdır: languishing (durgunluk) ve presenteeism (işte verimsiz bulunma). Klinik olarak depresyonda olmasalar bile, çalışanların önemli bir bölümü durgunluk haliyle boğuşuyor; motivasyonsuz, enerjisiz ve tükenmiş hissediyorlar. Bu durumdaki çalışanlar fiziksel olarak işte olsalar da, zihinsel olarak bağlantısız, yaratıcılıktan uzak ve düşük verimlilikle çalışıyorlar. Bu “sessiz istifa” hali, şirketlere yüksek görünmeyen maliyetler çıkarıyor; çünkü işgücünüzün tam potansiyelini kullanamadığı her an, kaçırılmış bir fırsat ve doğrudan bir kayıptır.”

Stresin Yıkıcı Etkisi ve Türkiye’nin Gerçekleri

Zihin sağlığının belki de en somut ve yaygın göstergesi olan stresin, iş performansına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğuna dikkat çeken Elif Elkin, “Gallup’un Küresel Duygu Durumu araştırması, Türkiye’nin bu konuda çarpıcı bir tablo çizdiğini gösteriyor: Ülkemiz, yüzde 64’lük ‘Önceki gün stresli hissettiniz mi? Evet’ oranıyla dünya sıralamasında Afganistan ve Lübnan’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Aynı araştırmada ‘Önceki gün öfkeli hissettiniz mi?’ sorusuna verilen yanıtlarda da ikinci sıradayız.

Araştırmalarda, kadınların her kategoride erkeklere göre daha fazla stres yaşadığı da dikkat çekici. Bu yüksek stres seviyesi, sadece bireysel tükenmişliğe yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketlerin iş-yaşam dengesini destekleme konusundaki yetersizliğini de ortaya koyuyor. Genç profesyonellerin yalnızca yüzde 32’si, deneyimli profesyonellerin ise yüzde 46’sı şirketlerinin iş ve özel hayat dengesine önem verdiğini belirtiyor. Pazartesi sendromunun ötesine geçen bu durum, çalışanların işe enerjik başlama oranlarındaki ciddi düşüşlerle de kendini gösteriyor” dedi.

Bütünsel Esenliğe Geçiş: Neden Artık Bir Lüks Değil?

Elif Elkin, çalışan esenliği programlarının bir ekstra değil, gereklilik olduğuna da değindi: “Global Wellness Institute’un 2024 raporu, küresel esenlik ekonomisinin 2023’te 6.3 trilyon dolara ulaştığını ve 2028’de 9.0 trilyon dolara yükseleceğini öngörüyor. Bu raporun altını çizdiği gibi, esenlik artık tüketiciler için bir lüks veya isteğe bağlı bir harcama değil, sağlıklı bir yaşam sürdürmek, bağışıklığı güçlendirmek, uzun ömürlülüğü artırmak ve zihinsel dayanıklılığı geliştirmek için temel bir gereklilik haline geldi.

İş yerleri için bu, bütünsel bir esenlik yaklaşımını benimsemek anlamına geliyor. Sadece fizyolojik ihtiyaçlara odaklanmak yeterli değil; zihinsel ve duygusal esenlik (stres yönetimi, psikolojik destek), finansal esenlik (finansal okuryazarlık, ücretlendirme adil politikaları) ve sosyal esenlik (güçlü ekip kültürü, iş-yaşam dengesi, adil yönetim) de bu bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Çalışanlar, hayatlarındaki stres faktörlerinin (finansal kaygılar, ailevi sorunlar, zihinsel yorgunluk) doğrudan iş performanslarını etkilediğinin farkındalar. Dolayısıyla, esenlik programları bir “ekstra” değil, çalışan verimliliğinin ve bağlılığının temelini oluşturan stratejik bir yatırımdır.”

Liderlerin Rolü: Dönüşümün Anahtarı

Zihin sağlığı krizine karşı iş yerlerini hazır hale getirmenin anahtarının, liderlerin proaktif yaklaşımında yattığının altını da çizen Elkin, “Öncelikle, ihtiyaç analizi yaparak çalışanların gerçek sorunlarını ve beklentilerini anlamak gerekiyor. Her şirketin dinamikleri farklıdır ve tek tip çözümler yerine, şirkete özgü, kapsayıcı programlar tasarlanmalıdır.

En kritik adım ise liderlik taahhüdü ve katılımıdır. Esenlik programları sadece İnsan Kaynakları departmanının sorumluluğu olmaktan çıkarılmalı, üst yönetimden başlayarak tüm liderler bu kültürü benimsemeli ve desteklemelidir. Çalışanlar, yöneticilerinin kendilerinin ve ekip üyelerinin zihinsel sağlığına ne kadar değer verdiğini ve bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını görmelidir. Liderlerin kendi kırılganlıklarını paylaşması, destekleyici bir dil kullanması ve empati göstermesi, güven ortamının oluşmasında ve çalışanların yardım isteme cesaretini bulmasında hayati önem taşır.

Ayrıca, programların etkisi ölçümlenmeli ve sürekli iyileştirilmelidir. Katılım oranları, devamsızlık verileri, çalışan memnuniyeti anketleri ve hatta sağlık giderlerindeki değişimler gibi metrikler takip edilmeli, geri bildirimlerle programlar dinamik olarak güncellenmelidir. Ölçülemeyen bir şeyi yönetmek mümkün değildir” dedi.

Sonuç: Esenlik Odaklı Bir Gelecek İnşa Etmek

Elif Elkin son olarak, “Zihin sağlığı krizi kapıda değil, zaten içindeyiz” diyerek sözlerini şöyle noktaladı: “Ancak bu kriz, aynı zamanda şirketler için bir dönüşüm fırsatı sunuyor. Çalışanların zihinsel ve bütünsel esenliğine yatırım yapmak, artık sadece insani bir sorumluluk değil, aynı zamanda verimliliği artıran, yetenekleri çeken, mevcut yetenekleri elde tutan ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen akıllı bir iş stratejisidir.

Liderler, bu “kusursuz fırtına” döneminde eski alışkanlıklarından vazgeçme ve ezberleri unutma cesaretini göstererek, krizden bir dönüşüm yaratabilirler. Çalışanlarını sadece birer kaynak değil, potansiyelleri beslenmesi gereken değerli bireyler olarak gören kurumlar, geleceğin rekabetçi iş dünyasında yalnızca ayakta kalmakla kalmayacak, aynı zamanda gelişecektir. Zihin sağlığının önceliklendirildiği, esenlik odaklı bir şirket kültürü inşa etmek, hem insanlar için daha iyi bir dünya hem de işletmeler için daha parlak bir gelecek anlamına geliyor.”

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.